Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);
Nuhammed Baki-billah radiyallah-u anhu’nun mübarek türbeleri
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmiikincisidir.” İkinci bin yılının “müceddidi’ni” ve İslam âlimlerinin gözbebeği olan İmâm-i Rabbanı Ahmed-i Faruki Serhendi hazretleri’nin hocasıdır.
Babsının ismi Abdüsselam olup, faziletli bir zat idi. Annesi ise Hazret-i Hüseyn (r.a.) ’in soyundan olup, seyide ve mübarek bir hanım idi.
Muhammed Baki-billah hazretleri (r.a.) 971 (M. 1563) senesinde Kâbil şehrinde doğdu. 1012 (M. 1603) de Delhi’de kırk yaşında iken vefat etti. Türbesi, “Kutabrol” denilen yerdeki kendi mescidinin yanında olup, ziyaret edilmektedir.
Muhammed Baki-billah (r.a.) ın büyüklük hâli daha çocukluk zamanlarında simâsından belli olurdu. Yüksek bir zat olacağının işaretleri ve büyük fâidelere sebep olacağının alâmetleri, işlerinden, çalışmalarından ve gayretinden anlaşılırdı. Bazen bütün gün odanın bir köşesinde başını eğip sesizce oturur, tefekküre dalardı.
Gençliğinde, ilim tahsili için Kâbil’den Semerkand’a gidip, zâhiri ve akli ilimleri, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvani (r.a.) den öğrendi. Yüksek yaradılışı ve kabiliyeti ile kısa zamanda hocasının talabeleri arasında en yüksek seviyeye ulaştı.
Zâhiri ilimleri öğrenip bitirmeden tasavvuf’a yönelip, batını ilimleri oğrenmek için, bu yolun büyük âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine gitti. Yaratılışındaki zekasının ve kabiliyetinin üstünlüğü ile, ilimlerde yüksek bir dereceye ulaştı.
Sâlih ve doğru sözlü bir zat şöyle anltmıştır;
-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), akli ilimleri bırakıp, tasavvufa yöneldiği ilk zamanlarda, büyük zatlardan birinin huzuruna gitmişti.”
O zât, Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.) a;
-“Eğer Hazret-i Hâcemiz birkaç gün daha ilim mütâlaası ile meşgül olup, kemâl ve ikmâl sahibi olsalardı ne güzel olurdu!” diyerek, Muhammed Baki-billah (r.a.) ın, bir müddet daha zahiri ilimleri tahsil etmiş olmasını temenni ettiğine işaret etmişti.
Bunun üzerine Muahmmed Baki-billah hazretleri (r.a.) şöyle dedi;
-“Kemâl sahibi olmaktan maksat (zahiri ilimlerde) uzun ve zor kitabları, hakkı ile mütâlaa ve izah etmek ise, iddiasız diyebilirim ki; keskin görüşlü âlimlerin anlayabileceği hangi kitabı bize getirseler, getirenlerin hepsi tatmın olur ve tam bir faide elde ederler.
Muhammed Baki-billah (r.a.) ın zâhiri ilimlerde hocası olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvâni (r.a.) talebelerinden faziletli bir zat, Muhammed Haşimi Keşmi (r.a.) ye şöyle anlatmıştır;
-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), zahiri ilmi bırakıp tasavvuf’a rağbet ettiğini işittiğimizde”,
Biz hep birden dedik ki;
-“Bu gençte öyle bir fırtrat ve öğle bir himmet, gayret gördük ki, imkanı yok bir işe başlasın da onu bitirmesin. Başladığı işi mutlaka bitirir.”
Nihayet düşündüğümüz gibi
-“Her ne kadar zahiri ilimleri bırakmışsa da, bu ilimlerde kemâle ulaşmıştır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
06 Ocak 2010, 18:09 tarihinde.
[...] Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu); [...]