Yusuf-i Hemedâni (Radiyallah-u anhu)- 2
Dünyanın en uzun ikinci surları (Diyarbakır)
Yusuf-i Hemedâni (Radiyallah-u anhu)- 2
Hakiki İslâm âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden olan Yusuf-i Hemedâni (r.a.), orta boylu, buğday benizli, kumral sakallı, zayıf bir zat idi.
Eline ne geçerse muhtaçlara verir, kimseden bir şey istemezdi. Herkese karşı çok iltifat eder, yumuşak ve merhametli davranırdı. Yolda yürürken bile Kur’an-i kerim okumakla meşgüldü.
Hoş-dud denilen yerden, camiye gelinceye kadar bir hatim indirir, mescid kapısından, Hasen Endâki ve Ahmed-i Yesevi (r.anhüm) hânesine varıncaya kadar Bakâra suresi’ni okurdu. Geri dönerken de Âl-i İmrân suresi’ni bitirirdi.
Arada bir yüzünü Hemedân’a çevirir ve çok ağlardı. Selman-i Fârisi hazretleri (r.a.) nin âsâsı ile sarığı kendisinde idi. Her ay başında Semerkand âlimlerini çağırarak onlarla sohbet ederdi.
Bir taraftan köylülere ve yanına gelen herkese doğru din bilgilerini öğretmeye çalışır, insanlarla uğraşmaktan, onları yetiştirmek için çalışmaktan hiç sıkılmazdı.
Diğer taraftan, ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine yetişmeye çalışırdı. Böylece, maddi ve ma’nevi hastalıkların tabibi mütehassısı olduğunu isbat ederdi.
Talebelerine ve kendisini sevenlere daima Peygamber efendimiz (s.a.v.) in ve Eshab-i kirâmın yolunda gitmelerini tavsiye ederdi. Kalbi bütün mahlukat için derin bir sevgi ile dolu idi.
Gayr-i Müslimlerin evlerine giderek, onlara İslâmiyet’i anlatırdı. Her şeye sabır ve tahammül eder, herkese karşı muhabbet gösterirdi. Altın ve gümüş eşya kullanılmasına musâade etmez, fakirlere zenginlerden daha fazla i’tibar ederdi.
Zühd sahibi idi. Dünyaya ehemmiyet ve kıymet vermezdi. Odasında hasır, keçe, ibrik, iki yastık ve bir tencereden başka bir şey bulunmazdı..
Talebelerine, dört büyük halifenin menkıbe ve faziletlerinden bahseder, onlar gibi ahlaklanmalarını nasihat ederdi.
Yusuf-i Hemedâni (r.a.), birgün kendi evinde idi. Gönlüne dışarı çıkmak arzusu geldi. Halbuki Cum’a gününden başka bir günde dışarıya çıkmak âdeti değildi. Bu arzu ona, o kadar ağır bastı ki, niçin gitmek gerektiğini bilemedi.
Merkebine bindi.
-“Allah-u Teâlâ nereye dilerse oraya gitsin!” diyerek hayvanın yularını salıverdi.
Merkep onu şehirden çıkarıp, vâdi tarafında bir mescid’e götürdü. Gördü ki, bir genç başını önüne eğmiş, tefekkür ediyordu. O’nu bekledi. Ancak bir saat sonra başını kaldırdı. Heybetli görünüşü olan bu genç Yusuf-i Hemedâni hazretleri (r.a) nin talebelerinden biri idi.
Hocasına dedi ki;
-“Ey Hocam! Başımda haledemediğim bir müşkil mes’ele var. İyi oldu ki, siz geldiniz! Ne yapacağımı şaşırmıştım.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin sekizincisi olan Yusuf-i Hemedâni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
05 Şubat 2010, 09:21 tarihinde.
[...] Hadis: – (01) Ana baba hakkı… « Ebû Ali Fârmedi (Radiyallah-u anhu)- 3 Yusuf-i Hemedâni (Radiyallah-u anhu)- 2 [...]