Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)- 4

23 Haziran 2008 Pazartesi

Divana -Navala reş- (Nusaybin)

Bir gün yakınları kendisine,

-“Efendim, filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” Dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medh ettiler.

Bunun üzerine Hazreti Bayezid-i Bistamı (r.a.),

-“Madem öyledir. O halde o büyük zâtı ziyarete gitmemiz lazlm oldu.” Buyurdular.

Talebelerinden bazıları ile birlikte tarif edilen zatın bulunduğu yere geldiler. Bayezdi-i Bistami (r.a.) bildirilen zatın mescide gitmekte olduğunu gördü ve kıblaya karşı tükürdüğünü müşahade etti. GÖRÜŞMEKTEN VAZGEÇİP DERHAL GERİ DÖNDÜ.

Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:

-“Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünneti seniyeye uymakta ve edebe riayette zayıf olan birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın evliyasından olması mümkün değildir.”

Bayezid-i Bistami hazretleri (r.a.) ya:

-“Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular.

Cevabında şöyle anlattı:

-“Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistam’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Gidiyor iken, aniden karşıma çok heybetli bir makam gördüm. Onsekiz bin alem O’nun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalade bir hal kapladı. O halde iken

-“Ya Rabbi, bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergah acebe niçin böyle boş?” dedim.

Bir nida geldi ki:

-“Bu dergahın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin layık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabul etmeyişimizdendir.”

Bir an, herkesin bu huzura kavuşması için şefaatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefaat makamının Sultan-ül Enbiyâ Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefaat makamına karşı edebe riayetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim.

Bir ses duydum:

-“Ey Bayezid, Sultan-ül Enbiya’ya olan muhabbetin ve edebe riayetin sebebiyle, biz de senin edebini ve mertebeni yükseltiyoruz. Kıyamete kadar (‘Sultan-ül Arifin’ diye anılırsın).” buyuruyordu.

Sultan-ül Arifin, Bayezid-i Bistam (r.a.) yi bir gece uyku bastırıp, sabah namazına uyanamadı. Namazını kaza edip o kadar ağladı ki, bir ses işitti.

-“Ey Bayezid, bu günahını afv eyledim. Bu pişmanlık ve ağlama da, ayrıca yetmişbin namaz sevabı ihsan eyledim.” Diyordu.

Aradan birkaç ay geçtikten sonra onu yina uyku bastırdı. Şeytan gelip, Hazreti Bayezid (r.a.) ın mubarek ayağından tutarak uyandırdı

Ve:

-“Kalk namazın geçmek üzeredir.” Dedi.

Bayezid (r.a.) Şeytan’a:

-“Ey Mel’un! Sen hiç böyle yapmazdın. Herkesin namazının geçmesini, kazaya kalmasını isterdin. Şimdi nasıl oldu da beni uyandırdın?” buyurunca

Şeytan (Aleyhil’lanet) şu cevabı verdi:

-“Birkaç ay önce Sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntünün sebebiyle çok ağlayıp inladiğin için ayrıca yetmiş bin namaz sevabı almıştın. Bu gün, onu düşünerek seni uyandırdım ki, sadece vaktin namazının sevabına kavuşasın. Yetmiş bin namaz sevabına kavuşmayasın.”

Devam edecek….

İslam  âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere Gizli bir hazine olan Kanaat ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

“Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)- 4” için 1 Yorum

  1. Bayezed-i Bistam-i (Radiyallah-u anh)- 6 | Allahın veli kulları diyor ki:

    [...] Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh); « Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)- 5 Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)- 7 [...]

Yorum Yapın