Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 29
Eski Kâ’be resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)
Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 29
Bunun üzerine halife;
-“Ey Seyyid! Beni mazur görünüz. Sizin asıl hâlinizi bilememişim. Biliyorsun ki, nefs insanın düşmanıdır. İnsana türlü türlü endişeler verir. Ve kişi, kendisini vesveseye iten herkesin sözüne uyar.” Dedikten sonra,
Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) nin elini öptü ve;
-“Ey Seyyid! Bu andan itibaren senin emrinden dışarı adımımı atmayacağım. Yapacağım işleri, önce sizinle istişâr edeceğim. Ondan sonra o işleri yapacağım.” Dedi.
Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) de;
-“Yâ emir-ül-mü’minin! Benim sana, senin de bana ihtiyacın yok. Fakat ne yaparsan Allah-u teâlâ’nın emrinden dışarı çıkma, Peygamber efendimiz (s.a.v.) in sünnetini bırakma. Daimâ Allah-u teâlâ’dan kork, Resulü’nden (s.a.v.) utan.” Dedi.
Bunun üzerine halife;
-“Ey Seyyid! Bana gönlümün dünyaya karşı aşırı ve fazla bir hırs göstermiyeceği bir nasihatta bulun?” deyince
Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.);
-“Dünyanın lezzetleri üç şeyde toplanmıştır. Bunların ilki yemek-içmek, öbürü giyinmek, diğeri ise cima’dır. Yiyeceklerin en tatlısı baldır. Bal, küçük ve zayıf olan arıdan hâsıl olur. O hayvancığı, insan dilerse kolayca öldürebilir. Giyeceğin en iyisi ipek olup, onu da küçücük bir böcek yapar. O böck, gökgürültüsüyle ölür. Cima’ ise bir bevli yerli yerine ulaştırmaktır. Bu da “bir anlık” lezzettir. Dünyanın, insan için geçen süre kadar bile kıymeti yoktur. Kamil ve ârif olan kimse dünyaya gönül bağlamaz. Böyle zatların gönülleri, Allah-u teâlâ’dan “bir an” bile uzak olmaz.”
Buyurduktan sonra, talabelerinden birine işaret etti.
Talabesi hâl ehlinden olduğu için, hocasının ne için işaret ettiğini hemen anladı. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) onun eline, o zamana kadar görülmemiş bir inci koydu.” İncinin” parıltısından her taraf ışıl ışıl olmuştu.
Halife bunu görünce, Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) den bakmak için izin istedi. Ebü’l-Vefâ hazretleri (r.a.) o “inciyi” halifeye verdi. Halife eline alınca, o inci basıt bir taş oluvermişti. On u tekrar geri verdi. Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri taşı eline alınca, yine pırıl pırıl parlayan bir “inci” oluverdi. Halife o “inciyi” tekrar eline aldığında, yine değersiz bir taş oluverdi. Halife onu tekrar Seyyid Ebü’l-Vefâ’ya geri verince, o taş, tekrar gözleri kamaştıran, parlaklığıyla insanları cezbeden bir “inci” oldu. Halife bu duruma çok şaşırdı.
Bunun neden ileri geldiğini anlayarak, can-ı gönülden tövbe etti. Adalet üzere hareket edeceğine, kimseye zulüm etmiyeceğine gönülden söz verdi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu’nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
22 Şubat 2013, 06:22 tarihinde.
[...] anhu)- 6Aşk « Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 27 Tâc-ül-Ârifin (Ebü’l Vefâ) Radiyallah-u anhu – 29 [...]