Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 10
Eshab-i Kehf camisi (Tarsus)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 10
Fetva ve insanları irşad vazifesi, pek mühim olup, bunun ehli olmayan kimseler tarafından yapılması, faide yerine zarar vereceğinden. Hazret-i Ömer (r.a.) müftüleri tayin eder, kendisinin muhasebesini kazanamiyanları fetvadan men ederdi.
Zamanında fetva verme vazifesini gören zatlar;
Hazret-i Ali, Hazreti Osman, Muaz bin Cebel, Abdurrahman bin Avf, Ubey ibn-i Kab, Zeyd bin Sabit, Abdullah ibn-i Mesud, Abdullah ibn-i Abbas, Cabir bin Abdullah, Ebû Hüreyre, Ebû Derda (Ridvanallahi Teâlâ aleyhüm ecmain) gibi Eshab-i Kiram’ın büyükleri bulunuyordu.
Hazret-i Ömer (r.a.), adli teşkilatın temellerini kurdu. Mahkeme usulünü tesbit etti.
Aşağıdeki mektup hukuk usülü bakımından şaheserdir;
-“Kazâ Da’vaları hal ve değiştirmesi ve bozulması caiz olmıyan bir farizedir ve uyulması icâbeden bir sünnettir. Bir hadise (olay, vak’a) hakında sana baş vurulunca, iki tarafın sözlerini güzelce dinle, anla, bir hak ikrar ve itiraf edilince, hükme rağbet et (bağla) tenfiz eyle, (hükmü yerine getir). Çünkü infaz edilmiyecek olan hak bir sözün sadece söylenmesi, fayda vermez. Karşında, meclisinde, adâlet huzurunda insanları eşit tut. Tâ ki, mevki’ sahipleri senden tarafgirlik ümidine düşmesinler, zaif olanlar da adâletinden me’yus, kalben kırık olmasınlar.”
-“Beyine (delil) ve şahit getirme da’vâcıya yemin etmek de da’vayı inkar edene aittir. Yani Da’vacı şahid bulamazsa, isteği üzere da’valıya yemin tevcih edilir. Müslümanların arasında sulh yapılması caizdir. Ancak haramı, helal, helali haram kılacak bir sulh caiz değildir. Dünkü gün vermiş olduğun bir hüküm, nefsine müracaatla, haklılığa, doğruluğa, yol bulduğun taktirde, seni hakka dönmekten men etmesin. Yani ictihadın değişerek evvelce vermiş olduğun bir hüküm de isabetsizliğene kani’ olursan, o hükmün, benzeri bir hadise hakkında yeni ictihadına göre hüküm vermekliğine mani’ olmasın. Çünkü hak kadimdir. Hakka dönmek, batılda sebat etmekten hayırlıdır.”
-“Kalbini çalıştırıp hükümlerini Kur’an’da, sünnette bulamadığın mes’eleler hakkında güzelce imâl-i fikr et (düşün), sonra bu gibi şeylerin benzerini bul, bunları birbirine kıyas et. Bunlardan Hak teâlâ’ya daha sevimli, daha yakın ve hakka, doğruya daha benzer olanı ihtiyar eyle (seç). Da’vaciya, (beyyinesini ikâme edecek kadar) bir müddet ver. Bu müddet içinde beyyinesini izhar ederse, hakkını alır; edemezse aleyhine hüküm verilmesi icab eder. Böyle bir müddet verilmesi, mazeret hususunda pek beliğ ve şübhenin izâlesi için de pek açık bir esastır.”
-“Bütün Müslümanlar birbiri hakkında âdildirler. Kazfden (Bir müslüman’ iftiradan dolayı) hakkında had cezası tatbik edilmiş olan, yahud velâ ve karâbet sebebiyle (velilik veya akrabalık) kendisinde menfeati celb, (çeken) mazarratı (zararları) def’ töhmeti bulunan veyahud yalan yere şâhidlikte bulundukları tecribe ile anlaşılan kimseler müstesna, bunlardan başkasının şehadetleri kabul olunur.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
12 Mart 2009, 11:07 tarihinde.
devamınızın başarıları daim etsin dosca kalın vesselam
18 Ocak 2010, 12:48 tarihinde.
[...] – (01) Ana baba hakkı… « Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 8 Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 10 [...]