‘kul hakkı’ Kategorisi için Arşiv

dsc09185-bori-veysike-fuad-yusufoglu.JPG

Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Yüca Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Allah’ı çok zikredin. Ta ki, umduğunuza kavuşasınız.” Cuma suresi ayet: 10

Ve Allah (c.c.) Peygamber’i Muhammed Mustafa (Salallah-u aleyhi ve selem) e şöyle buyurdu:

-“Rabbının adını an. (İbadetinde ondan başka her şeyden kesilerek) yalnız O’na yönel.” El-Müzzemmil suresi. ayet: 8

-“Sabah, akşam Allah (c.c.) ı zikretmek, Allah (c.c.) yolunda kılıç çalmaktan ve çok mal tasadduk etmekten efdaldır.”

AÇIKLAMA:

Irak’ı der ki:

Bu hadis, Enes (r.a.) zayıf bir mesnedle rivayet ettiğimiz hadistir. O, İbni Abd-ül-Berrin Temhid ve rivayet ettiği gibi İbn-i Ömer (r.a.) in sözü olduğu malumdur,

Hakim, Tirmizi ve ibni Mace’nin, Ebi Derda (r.anhüm) den rivayet ettikleri Hadisi şerifte:

Resulullah (Salallah-u aleyhi ve sellam): şöyle buyurmuştur:

-“Size, amellerinizin, Rabbinizin katında en hayırlı ve en temiz olanı, derecelerinizi çok yükseltecek olanı, para ve altın tasadduk etmekten daha iyi olanı ve düşmanlarınızla karşılaşıp, onların boyunlarını vurmanızdan, onların da sizin boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olanı size haber vereyim mi?”

Ashab (r.anhüm):

-“Nedir o, Resulullah (s.av.).” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem:

-“Allah (c.c.) zikretmek.” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) yine buyurdular ki:

-“Tekliyenler ilerledi, tekliyenler ilerledi.”

Ashab (r.anhüm);

-“Onlar kimdir? Ey Allah (c.c.) ın Resulü?”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdular:

-“Allah (c.c.) ın zikri ile dolu olanlar ve Allah (c.c.) ın zikri onların günahlarını yok eder. Onlar da kiyamet’te hafif olarak gelirler.”

Bil ki:

Basiret sahiblerine aşikardır ki ZİKİR, AMMELLERİN EN EFDALIDIR. Lakin, zikrin de üç dış kabuğu vardır. Bu zahiri olan üç şeklin bazısı özel diğerinden daha yakındır. Onun da üç kabuğun bir özü vardır.

Dış şekillerin faziletli olmaları, zikre bir yol, bir vesile olmalarındandır.

Birincisi; Dildir.

Zikr’e vesile olan dış şeklin en üstte olanı yalnız dildir.

İkincisi: KALB’DIR.

Bu da kalbin zikirle bulunabilmesi için lisana uymasına muhtaç olduğu vakit olur. Zira kalb kendi halinde bırakılırsa düşünceler vadisinde yuvarlanır.

Üçüncüsü ise,

Zikr’in kalb de yerleşmesi ve kalbi tam manasiyle ihata etmesi ile olan zikirdir. Öyle ki; Kalbi zikirden ayırıp başka tarafa yönelmesi için külfete ihtiyaç hasıl olur. Zikr’in dış şekillerinden ikincisi şekilde kalbin zikr’e devam etmesi ve onunla karar kılması için külfete ihtiyaç hasıl olduğu gibi.

Zikrin dördüncü şekli,

Zikr’olanın kalb’de yerleşmesi ve zikr’in mahv olup gizlenmesi ile olan zikirdir.

İstenilen zikirde budur. Bu şekilde zikr’eden kişinin bütün benliğini zikrolunanı sarar ve ihate eder. Ona zikr’e ne de kalbe iltifat etmez. O esnada, zikr’edenin zikr’e iltifat etmesi onun için kndini meşgül eden bir perdedir. İŞTE BU HALETE ARİFLER ‘FENA’ (YOK OLMA HALİ) DERLER.

Eğer sen Ey okuyucu:

Allah (c.c.) ı zikr etme yolunda yok olma halını anladınsa, bilki, O, (yani) yok olma hali yolun başlangıcıdır ki o da Allah (c.c.) a gitmektir. Hidayet ondan sonradır. HİDAYETTEN KASDIMIZ ANCAK Allah (c.c.) ın hidayetidir.

Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Kim, cennet bahçelerinden ni’metlenmek, yemek, içmek isterse, Allah (c.c.) ı çok zikretsin.’ GİZLİ ZİKİR KORUYUCU MELEKLERİN İŞİTTİKLERİ ZİKİRDEN YETMİŞ KAT DAHA EFDALDIR.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Daime zikir’le uğraşan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09191-fuadyusufoglu-bor.JPG

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

Müslümanların haklarına riayet etmek ve onlarla iyi, güzel geçinmek dinin erkanından bir RÜKÜNDÜR.

Çünkü:

Dinin manası –Allah (c.c.) a sefer etmek değildir.- Yolculuğun rükünlerinden biride, yolculukta konaklanan yerlerde diğer yolcularla güzel sohbette bulunmak, onlarla iyi geçinmektir. Mahlukatın tümü birer yolcudur. Bir geminin yolcuları ile seyretmesi gibi ömürde canlılarla, ecelleri gelinceye kadar seyreder.

Bil ki, İnsanın ömrü dünyada üç halde geçer.

1- İnsan yalnız olarak ömrünü geçirir.
2- Aile efradi, akrabaları ve komşuları ile geçirdiği zamanlar.
3- Umum halk ile geçirdiği zamanlar

İnsanın, bu üç halde beraber yaşadığı kimselerin hukukuna riayet etmesi ve onlarla hüsnü sohbette bulunması vaciptir.

Birinci hal:

Kişinin yalnız başına yaşadığı halidir.Yanlız başına yaşıyan insan bilsin ki, kendisi başlı başına bir alemdir, iç aleminde muhtelif ahlak ve yaradılışta çeşitli yaratıklar vardır. Eğer onlarla hüsn-ü sohbette bulunup haklarına riayet etmezse helak olur. İnsanın iç aleminde bulunan ordular (yaratıklar) ın çeşitleri çoktur.

-“Rabinin ordularını kendisinden başkası bilmez.” Müddesir: Ayet -31

Ey insan sende:

a- bir şehvet vardır. Onunla kendin menfaatli gördüğün şeyi çekersin.
b- Sende bir gazab, öfke vardır. Onunla da kendine zararlı olanı def edersin.
c- Bir de AKIL VARDIR Kİ, Onunla ise işlerini idare eder, onunla kendi himayende bulunanları korursun.

İkinci Hal:

Umum halkla sohbet etmendir. Umum halkla beraber yaşadığın zaman Hüsn-ü sohbetin derecelerinin en az olan derecesi, insanlardan eza’yı men etmektir.

Resülullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Müslüman, müslümanların onun elinden ve dilinden korunan ( eza ve zarar görmeyen) kimselerdir. “(Ahmed, Tirmizi, Hakim, İbn-i hıbban ve taberani rivayet etmişlerdir.)

İnsanlara kötülük etmeyip, onlarla iyi geçinmenin en az derecesi olan bu derecenin üstündeki derece,onlara iyilik yapman ve ihsan, ikramda bulunmandır.

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) buyuryor ki;

-“Mahlukatin hepsi, ALLAH (C.C.) FAKİR KULLARIDIR. Onların, Allah (c.c.) katında en sevimli olanı, Allah (c.c.) ın fakir kullarına en faydalı olandır.”

İnsanlara faydalı olma derecesinin üstündeki derece ise onlardan gelen eza ve cefa’ya tahammül etmek ve onların eza’da bulunmalarına rağmen onlara iyilikte bulunmandır. O da sıddıkların derecesidir.

Resülullah (sallallah-u aleyhi ve selem) Hazreti Ali (r.a.) ye buyurmuştur ki;

-“Eğer sıddıklar derecesine aşmak istersen, seni ziyaret etmiyen akrabalarını ziyaret et, sana bir şey vermiyene sen ver. Sana zülüm edenleri bağışla.” (İmam-i Ahmed ve Taberani. rivayet etmişlerdir.)

Müslümanın, Müslümanlara karşı riayet etmesi gereken HAKLAR ÇOKTUR. Onların cümlesi yirmi vazifede huluse edilebilir.

1- Vazifeden birincisi, kendin, için hoş görmediğini, insanlar içinde hoş görmemendir.

Resülullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur:

-“Kim cehennemden uzaklaşmak sevindirirse, ona ölümü, Allah (c.c.) tan başka ilah yoktur, Hazret-i Muhammed (a.s.v.) Allah (c.c.) ın resüludur.” Diye şehadet ederek gelsin ve kendi nefsi için hazırladığını başkaları için de arzulasın.”

2- Her kese karşı alçak gönüllü bulunmak, Kimseye karşı ASLA KİBİRLENMEMEKTİR. Çünkü Cenabi hak (c.c.) kendini beğenen ve çok çok kibirlenen kimseyi sevmez.

Eğer başkası kendisine karşı kibirlenirse ona katlansın. Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“(Habibim) sen (Güçlüğü değil) kolaylığı (sağlayan) yolu tut. İyiliği emret. Cahillerden yüz çevir.”EL A’raf Sresi: Ayet 199

3- Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet etmektir.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanlara hizmet eden Ve Müslümanların hoşnut dualarını alan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09199-fuadyusufoglu-bor.JPG

Bore Veysike (Çağ-çağ deresi) Nusaybin

3- Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet etmektir.

Resul’ü Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur:

-“Küçüklerimize, merhamet etmeyen, büyüklerimize hürmet etmeyen bizden değildir.”(Tirmizi Enes’ten tivayet etmiştir)

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur:

-“Ak saçlı (ihtiyar) müslümana ikram etmek yüce Allah’ın ta’zimindendir.” (Ebu Davut rivayet etmiştir)

Resülullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Genç olan, ihtiyara sırf yaşlılığından dolayı hürmet ederse, Allah ona yaşlılığında ona hürmet eden kişiler gönderecektir.”(Tirmizi)

Bu hadis-i şerif sevap ile beraber uzun ömrü de müjdeliyor.

4- Bütün insanlarla iyi ve güler yüzlü olmaktır.

Resûlallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“Siz Cehennemin kime haram kılındığını biliyor musunuz?”

Ashab (r.a.):

-“Allah ve peygamberi en iyisini bilir.” dediler.

Resûlallah (s.a.v.):

-“Kolaylaştıran, yumuşak olan, güler yüzlü ve cana yakın olun.” buyurdu:

Gene Resulallah (s.a.v.):

-“Allah, kolaylaştırıcı ve güler yüzlü olanı sever” buyurdular.

5 – Dargın olan Müslümanların aralarını bulmaktır. Bu hususta mübalağalı ve fazla konuşmak icab ederse de.

Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“İki kişi arasını islah eden ve bunun için yalan söylemiş olan kimse yalancı değildir.”

Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“Ben size oruç, namaz ve sadakanın derecelerinden daha üstün bir dereceyi haber vereyim mi?”

Sahabeler (r.a.):

-“Evet haber ver Ey Allahın Resulu (s.a.v.), dediler.

Resulallah (s.a.v.) buyurdular:

-“İki kişi nin arasını düzeltmek. İki kişinin arasını bozmak ise saçı yolmaktır.”

Resûlallah (s.a.v.) den rivayet edilen diğer bir hadisinde,

-“iki kişinin arasını bozmak saç kesmektir, fakat, ben onun saç kestiğini söylemiyorum dini kestiğini, yok ettiğini söylüyorum” buyurmuştur.)

6-Bir kısım insanların diğer kısım insanlar hakkında söylediklerine kulak verme mek, ve birinden işittiğini diğerine ulaştırmamaktır.

Resulallah (s.a.v.):

-“Koğucu olan cennete giremez” buyurmuştur.

Denilir ki:

Senin yanında başkasının aleyhinde konuşan kimse, başkasının yanında da senin aleyhine konuşur.

7- Müslüman kardeşinle üç günden fazla dargın durmamandır.

Resulallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“Bir Müslüman üç günden fazla Müslüman kardeşiyle küs durması helâl olmaz.”

Resülullah (a.s.v.) buyurdular ki:

-“Kim bir muslümanın kusurunu affederse Allah (c.c.) da kıyamet günü onun kusurunu affeder.” (Ebu Davud, İbni Mace, Hakim rivayet etmişlerdir.)

8- İyiliğe layık olsun olmasın herkese iyilik etmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“ İyiliğe layık olana da, olmayana da iyilik et. Eğer iyilik layık olana isabet etmezse, sen ona layık olanlardansın.”

Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanlık haklarına riayet eden ve tatbik eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00054-fuadyusufoglu-cag-cag-barajinusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

9- Her sınıfa, sahip olduğu ahlak anlayışı ile muamele etmen ve âlim, takva sahibi olan kimseden beklediği cahil ve kabih olandan beklememendir. (Davud rivayet etmiştir.)

Resulullah: (a.s.v.) Şöyle buyurmuşlardır:

-“Allahım, kendimi insanlara nasıl sevdireyim? Ve seninle benim aramda olan şeyde nasıl selâmet bulurum?”

Bunun üzerine Allah(c.c.) ona vahy buyurdu.

-“Dünya ehline dünya ahlakı ile, ahiret ehline ahiret ahlakı anlayışı ile muamele et.”

10- İnsanlara, toplum içinde ibraz ettiklerini seviyelerine göre muamelede bulunup, yüksek seviye sahibi olana fazla ikramda bulunmaktadır. Bu yüksek seviyesi dünya yönünden olsa da.

Çünkü:

Resulullah (s.a.v.) abasını onların bazısına sererek, şöyle buyurdu:

-“Size kavmin büyüğü geldiğinde ona ikram ediniz.”

11- Müslümanların ayıplarını örtmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Müslüman kardeşinin kusurunu, ayıbını görüp onu örten kimse yoktur ki cennete girmesin.”(Taberani rivayet etmiştir.)

Resülullah (s.a.v.) buyurmuştur ki;

-“Ey, dili ile iman edip, kalbine iman getirmeyenler! Müslümanların arkasından konuşmayınız, onlar hakkında gıybet etmeyiniz, onların ayıp ve kusurlarını araştırmayınız.

Çünkü;

Müslüman kardeşinin aybını, kusurunu araştırıp ortaya dökerse, Allah (c.c) da onun ayıbını ortaya döker – evinin içinde olsa bile- rezil ve rüsvay eder.” (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etmişlerdir.)

12- İnsanların dillerini gıybetten, kelblerini de su-i zandan şüpheler doğuracak yerlerden kendini de korumalıdır.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

-“Töhmetlere yol açacak olan yerlerden sakınınız.”

Resulullah (s.a.v.) zevcelerinden biri ile konuşurken bir adam ona uğrayıp selâm verdi, adam geçtiğinde Resulullah (s.a.v.) ona çağırdı ve:

“-Ey filan bu konuştuğum, zevcem Saffiye’dir buyurdu.

Adam dedi ki:

-“Ya Resulullah (s.a.v.) başkası hakkında zannettiğimi senin hakkında zan etmem.”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

-“Şeytan, Adem oğlunun kanının dolaştığı yerde dolaşır.” Buyurdu.

13- Şefaat ve vasıta ile de olsa Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışmandır.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

-“Benim katımda (ihtiyacı olan için) şefaat ediniz ki, sevap alasınız. Çünkü ben, işi yapmak istediğimde, benim nezdim de şefaat edip sevap alasınız diye o işi te’hir ederim.”

Gene Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır:

-“Kim Müslüman kardeşinin hacetini yerine getirmek için geceden veya gündüzden bir saat yürürse hacetini yerine getirsin veya getirmesin onun için iki ay i’tikaftan hayırlıdır.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için onunla bir saat kalman bir sene itikafta kalmandan hayırlıdır.”

14- Başlangıç fazileti senin olması için her müslumana selam verip onunla musafahada bulunmaya acele etmendir.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“İki Müslüman karşılaşıp el sıkıştıkları vakit aralarında yetmiş rahmet taksim edilir, altmış dokuzu onların doğruluk bakımından en iyi olanındır.”

15- Din kardeşine bulunmadığı vakit yardım edip onun malına, namusuna ve şerefine gelecek zararı gidermek.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Hiç kimse yoktur ki, ırzı, namusu ve şerefine tecavüz edildiği yerde Müslüman kardeşine yardım etsin de, Allah (c.c.) ona, kendisinden yardım istediği yerde yerdım etmesin.

-“Ve hiçbir kimse yoktur ki, ırzı, namusu ayaklar altına aldığı yerde ona yardım etmeyip onu ümitsiz bıraksın, Allah (c.c.) da onu, Allah’ın yardımını istediği yerde ümitsiz bırakmasın.”

16- Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (radiyallah-u anha.) demiştir ki:

-“ Bir adam Resulullah’ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.v.) “ona izin verin, o kabilenin adamıdır.” Buyurdu

Aişe (radiyallah-u anha.) devamla der ki:

-“ Bir adam Resulullah (s.a.v.);

Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri KUL HAKKINA RİAYET EDEN kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc08383-fuad-yusufoglu-bazne-taka.JPG

Bazne taka mevki-i (Nusaybin)

16 – Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (r.a.) demiştir ki:

-“Bir adam Resulullah (s.a.v.) ın yanına girmek için izin istedi.

Resulullah (s.a.v.):

-“Ona izin verin, o kabilenin kötü adamıdır.” Buyurdu.

Aişe (r.a.) devamla der ki:

-“Bir adam Resûlullah (s.a.s.) ın yanına girdiğinde, Resûlallah (s.a.v.) ona yumuşak bir dille konuştu hatta ben o adamın Resûlullah (s.a.v.)ın katında bir yeri bulunduğunu zan ettim.

Adam çıkıp gittiği vakit ben Resûlullah (a.s.v.) tan bu hususta malumat istedim, bunun üzerine;

Resulullah (a.s.v.):

-“Ey Aişe, kıyamet gününde Allah (c.c.) katında insanların en kötüsü, kötülüğünden korunmak için kendisine İKRAM EDİLEN KİŞİDİR. “buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Kişinin şeref ve haysiyetini koruduğu şey onun için sadakadır.”

Resulullah (a.s.v.) gene buyurdu:

-“İnsanlara amelleriyle karışınız (onlarla ihtilat ediniz) kalplerle onlardan uzaklaşınız.”

17 - Zenginlerle oturmaktan kaçınman ve fakirlerle oturmağı çok kere tercih etmendir.

Resul-i Ekrem (Salallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu:

-“Ölülerle oturmaktan kaçınınız.”

Denildi ki:

-“O, ölüler kimdir?”

Resulullah (a.s.v.):

-“Zenginlerdir” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) şöyle duada bulunurlardı:

-“Allah’ım, beni FAKİR olarak yaşat, FAKİR olarak öldür ve beni FAKİRLER zümresinde haşr et.”

Süleyman (Aleyhis selam), mescitte fakir gördüğü zaman onun yanında oturur ve:

-“Fakir, Fakir olanın yanında oturuyor.”derdi

Musa (aleyhis selam) dedi ki;

-“EY Allah’ım ben seni nerede arayayım?”

Allah (c.c.) buyurdu:

-“Kalbleri benim için parçalananların yanında.”

18 – Kendisinden din hususlarında faydalandığı veya kendisinin fayda verdiği kimselerle oturmak ve hiçbir faydası olmayan gafil kimselerin meclisinde oturmaktan kaçınmaktır.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuryor ki:

-“Yalnız olmak, kötü arkadaşla oturmaktan HAYIRLIDIR,”
-“İyi arkadaşla oturmak yalnızlıktan HAYIRLIDIR.”
-“Sükut ertmek kötü konuşmaktan HAYIRLIDIR.”(Hakim rivayet etmiştir.)

Gafil olan kimselerle oturmayı çoğaltığı zaman her oturuşta onun dininden bir şey noksanlaşır.

FARZ EDİLSİN Kİ;

Onlardan her biri, her oturuşta, onun elbisesinden bir iplik veya sakalından bir kıl almış olsa yakın bir zamanda ÇIPLAK TÜYSÜZ kalmaktan korktuğu için o meclisten kaçınmaz mı idi? Öyle ise DİN için kaçınmak evladır.
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanların hakkına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

dsc08405-8405-kasyan4.JPG

Sinne diza Mevki-i (Navala sipi)

19 – Hastalarını ziyaret etmek, cenazelerine katılmak, kabirlerini ziyaret etmek, onlara arkalarında HAYIR DUA ETMEK, aksırana YERHAMUKUMULLAH (Hayır ve bereketle ) dua’da bulunmak.

Kısaca:

İhsanda bulunmak, ihtimam etmek, ezayı defetmek gibi iyi haraketlerden kendin için yapılmasını sevdiğin şeylerle insanlar hakkında yapman, sana muamele ettiklerinde hoşuna gidenlerle sen de muamelede bulun.

20 – Umum Müslümanlar dışında, komşu, akraba veya hükümdar gibi beraber bulunduğu kimselerle konuşmak ve onlarla muamelede bulunmak:

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuşlardır ki;

-“Komşunun köpeğine taş attığın vakit komşunu incitmiş olursun.”( İmami Ahmed ve taberani rivayet etmişlerdir.)

Gene Resulallah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kiyamet günü ilk muhakeme edilecekler KOMŞULARDIR.” (Ahmed Taberani rivayet etmişlerdir.

Resulullah(a.s.v.) enildi ki;

-“Felan (kadın) gündüz oruç tutar, gece de namaz kılar, bununla beraber komşusuna eziyet eder.”

Resulallah (a.s.v.):

-“O cehennemdedir.” Buyurdu.

Resulullah(a.s.v.) gene buyrudular ki;

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Senden yardım isterse ona yardım edersin. Senden borç isterse ona borç verirsin. Muhtaç olursa ona yardım elini uzatırsın. Hastalandığında onu ziyaret edersin. Ölürse cenazesinde bulunacaksın.”

-“Hayırlı bir şeye kavuştuğunda onu kutlar, bir musibete düştüğünde taziyede bulunursun, izni olmadıkça, evinin havasını engelliyecek şekilde, evini, evinden yüksek yapmazsın.”

-“Bir meyve aldığında ona da hediye edersin. Eğer vermiyorsan aldığını evine gizli olarak getirirsin. Çocuğunu meyve ile dışarı çıkarmayasın.”

-“Olur ki, komşunun çocuğu meyve alamadığından kindar olur. Evinde kaynayan tencerenin kokusu ile komşuna eziyet etme. Ancak kaynattığın şeyden ona vermekle eziyet etmemiş olursun.”

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Nefsin yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Komşu hakkını ancak Allah (c.c.) ın rahmetine mazhar olmuş olanlar ödeyebilir.”

Akrabalığa gelince;

Bu Hususta Resulullah (Sallalah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Hadisi kûdsi de Yüce Allah(c.c.) buyuruyor ki;

-“Ben rahmanım, bu sıla-i rahim (akrabalık) için ismimden bir isim ayırdım. Akrabasını ziyaret ederek, ona iyilik yapana ben de iyilik yaparım, kim akrabasını unutursa bende onu unuturum.”

Resulullah (sallallahu alyehi ve selem) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

-“Akrabayı ziyaret etmek ömrü ziyadeleştirir.”

Resulullah (a.s.v.) Şöyle buyuruyor:

-“Cennetin kokusu beş yüz senelik mesafede bulunur. Ana – Babasına asi olan ve akrabasının ziyaretini kesen kimse onun kokusunu duyamaz.” (Taberani rivayet etmiştir.)

Kadının hakları bunlar ve bunlardan daha fazla olarak sayılabilir. Çünkü kadına, bütün kendisine vacip olanları yerine getirmekle beraber, kocası ile iyi geçinmek ve onu hoş tutmak vaciptir.

Resul-i Ekrem (a.s.v.) şöyle buyuruyor:

-“Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme en hayırlı olanınızım.”
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Akrabalık hakkına riayet eden Salih kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc06280-fuad-yusufoglu-nusaybin-bor.JPG

Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Yüce olan Allah (c.c.) buyuryor:

-“Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki,(onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vaz geçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muradına erenlerin ta kendileridir.” Al-i İmran suresi: Ayet 104.

Yüce olan Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

-“Mü’min erkekler de, Mü’min kadınlar da birbirine iyiliği emrederler, (onları) kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar, namazı dost doğru kılarlar, zekatı verirler Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler. İşte bunlar; Allah onları rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azizdir, hakimdir.” Tevbe Suresi: Ayet 71.

Yüce olan Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

-“Onlar işledikleri her hangi fenalıktan birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Hakiykat, yapmakda devam ettikleri (o hal) ne kötü idi.” El maide suresi: Ayet 79.

Hazret-i Aişe (r.a.) demiştir ki;

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur:

-“İçinde peygamberlerin amelleri gibi amelleri bulunan on sekiz bin kişi bulunan kasaba halkının hepsi Allah (c.c.) ın azabına uğradı’”

Sahabe (r.a.) :

-“Ya Resulullah (s.a.v.) nasıl olur o? ”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Çünkü onlar, Allah (Azze ve celle) için buğz etmezler, iyiliği emretmezler, kötülükten vaz geçirmeye çalışmazlar.”

Her kim Allah (c.c.) ın yasak kıldığı şeyin işlendiğini görüp onu gidermez ve ondan süküt geçer, o kötülüğe ortaktır.

Giybeti dinleyen kimse giybet edene ortaktır. Bu bütün günah olan şeylerde caridir.

Hatta ipek giyen, altın yüzük takanın, ipekler üzerine oturanla oturmak, duvarlarında resim bulunan ve altından gümüşten kablar bulunan ev ve hamamda oturmak.

Ruk’u ve secdeleri noksan yaparak kendisinde kılınan namazla insanlara eziyet verilen mescide oturmak. Bid’at şeyler konuşulan va’z meclisinde oturmak, münazara ve munakaşa meclislerinde sövmek ve kötü konuşmakla insanlara eza verilir ve insanlar gücendirilir, işte böyle yerde oturmak hakkındaki hüküm de aynidir.

Hülasa, insanlarla oturup kalkan kimse (kendisi muttaki olsa da) nin günahları çoğalır. Ancak, insanlarla oturup kalkarken dalkavukluk yapmaz, Allah (c.c.) yolundaki çalışmasında zem edenlerin zemine aldırış etmez ve sevab olan şeyleri söylemekle irşad ile ve men etmekle meşgül olursa o zaman durum başka olur. İnsanlarla oturup kalkmaktan günahkar olmaz.

Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri Daima hakkı hak bilen, onunla amel eden, batılı batıl bilen ve ondan imtina eden kullarından eylesin. AMİN……

Fuad Yusufoğlu

dsc06257-fuadyusufoglu-nusaybin-bor.JPG

Şeşça’vi Deresinin başı (Nusaybin)

Allah (c.c) a asi olanları öğütle irşad etmenin iki temel prensibi vardır:

Birincisi:

Allah (c.c.) a asi olanları rifk ile ve güzel sözle irşad etmek ve va’za, karşısındekini hor görüp kendisini büyük görmek suretiyle haşin ve kırıcı sözlerle değil, mülayemetle ve tatlı sözlerle başlamıştır.

Çünkü:

Haşin ve kırıcı sözler daima aksı tesir uyandırır ve masiyeti te’kid eder. Bununla beraber, asi olanı inkara ve eza etmeye sevk eder.

Resulullah (a.s.v.) buyuruyorlar ki;

-“İyiliği emreden, kötülükten nehyeden, emrettiğini ancak mülayemetle emreder, menettiğini de mülayemetle meneder. Öğütüldüğü şeyi şefkatle öğütler, menettiğini şefkatle meneder. Emrettiği şeyi bilerek emreder, menettiği şeyi de bilerek meneder.”

Halife me’mun’e bir vaiz haşin bir ifade ile va’z etti.

Bunun üzerine Halife Me’mun şöyle dedi:

-“Ey adam: mülayım ol. Çünkü Allah (c.c.) senden daha HAYIRLI OLAN BİRİSİNİ, Benden daha KÖTÜ OLAN BİRİSİNE göndererek ona müleyametle hareket etmesini emretti,

Ve şöyle buyurdu:

-“(Ey Musa) sen, kardeşin de beraber olarak, mu’cizelerimle git. İkiniz de beni hatırlayıp anmakta gevşeklik göstermeyin. Fir’avna gidin. Çünkü o, Hakikatten azdı (Tanrılık idasına kalkıştı) (Gidin de) ona YUMUŞAK SÖZ SÖYLEYİN. Olur ki nasihat dinler yahud Allah’dan korkar.” Taha suresi Ayet: 43- 43- 44

İkinci temel prensip: Allah (c.c.) a asi olanları irşad etmek vazifesinde bulunmak isteyen kimsenin kendisinden başlaması ve nefsini İSLAH ETMESİ ve yasak kılınan şeyden ilk önce kendisinin kaçınmasıdır.

Hasan-e Basri (r.a.) der ki:

-“İyiliği emredenlerden isen ilk önce onu sen yerine getir, yoksa helak olursun. Evla olan budur.Ta ki sözü başkasına tesirli ola, yoksa kendisi ile istihza ederler. Bu şart değildir. Bilakis, asi olanın da başkasına öğüt vermesi, iyiliği tavsiye etmesi caizdir.”

Enes (r.a.) der ki;

-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, biz bütün iyiliği kendimiz yapmadıkça başkasına iyilik yapmalarını emretmeyelim mi? Ve gene bütün kötülüklerden kaçınmadıkça, başkalarını kötülükten kaçındırmayalım mı?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kendiniz bütün iyiliği yapmamış olsanız bile iyiliği başkalarına öğütleyiniz, iyiliği emrediniz. Bütün kötülüklerden sakındırınız, kötülüklerden menediniz.

Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri iyiliği emreden ve kötülükten men eden salıh kulların hürmetine afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Giybet ve koğuculuk

09 Temmuz 2008

dsc00738-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Ey okuyucu; Bil ki,

Allah-u Teala (c.c.) kitabi Kur’an-i Kerim’de gıybetin kötülüğünü kesinlikle beyân buyurmuş ve gıybet edeni ölü etini yiyene benzetmiştir.

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki:

-“Kiminiz de kiminizin arkasından çekiştirmesin. Sizden her hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.”

Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) buyuruyor ki:

-”Her müslümanın;”
-”Kanı,”
-”Malı,”
-”Irzı ve namusu diğer, müslümanlara haramdır.”

-“Gıybetten sakının. Gıybet zinâdan daha kötüdür. Kişi zinâ yapar ve tevbe eder. Allah’da (c.c.) onun tevbesini kabûl buyurur. Fakat gıybet edeni affetmez. Onu ancak çekiştirdiği kimse affettiği vakit affeder.”

-“Gıybet eden kimse, bir yere mancınık dikip, onunla sağa sola taş atana benzer. Gıybet ettikçe güzel amellerini sağa sola savurmuş olur.”

-“Kim Müslüman kardeşini lekelemek için çekiştirirse, Allah (c.c.) onu kıyamet günü Cehennem köprüsü üzerine durdurur. Söylediklerini çıkarmadıkça orada durur. Gıybet Müslüman kardeşini hoşlanmadığı şeyle zikretmektir.”

Yani:

Müslüman kardeşini, bedeninin, soyunun- sopunun veya işi, sözü dini veya dünyası hatta elbisesi ve birinin noksanlarını zikretmenle onu gıybet etmiş olursun.

Mütakaddimin ulemâsından bazıları derler ki:

-“Eğer felanın elbisesi çok uzundur veya çok kısadır dersen bu sözün gıybettir. Onun kendisinde bulunmasını hoşlanmadığı şeyleri zikretmen nasıl gıybet olmaz.

Rivâyet olunur ki, boyu kısa olan bir kadın bazı ihtiyacı için Peygamberimiz (s.a.v.) ‘in yanına gider. Kadın dışarı çıktığı zaman

Hz. Aişe (r.a.);

-“Ne kadar kısa kadın.” der.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) buyurur:

-“Ey Aişe, onu gıybet ettin. Gıybetten kaçının. Zîra onda üç âfet vardır:

1- Gıybet edenin duası kabûl olmaz.
2- Güzel amelleri kabûl olmaz.
3- Gıybet edenin üzerinde günahlar birikir.”

Resûlullah (s.a.v.) bir kimseden diğerine söz götürmenin kötülüğü hakkında şöyle buyurmuşlardır:

-“Kıyamet günü insanların en kötüsü iki yüzlü olandır. Nemam (ondan ona söz taşıyan) öyle kimsedir ki, buna gelir başka türlü şeyler söyler, ona gider başka türlü söyler.”

Dünyada iki yüzlü olan kimsenin kıyamet günü ateşten iki dili olur.

Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor:

-“Ondan ona söz götüren kimse Cennete girmez.”

Denilir ki:

Cenâb-ı Hak konuşan ve konuşmayan bütün mahlukâti dilli olarak yarattı. Halbukki balığın yaradılışında dili yoktur.

-“Bunun hikmeti nedir?”

Cevabında:

-“Çünkü, Allah Teâlâ (c.c.) Âdem (a.s.)’ı yarattığı zaman meleklere,

Devam edecek….

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Giybet denen büyük beladen kaçınan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc07028-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Denilir ki:

-“Cenâb-ı Hak konuşan ve konuşmayan bütün mahlukâtı dilli olarak yarattı. Halbuki balığın yaradılışında dili yoktur.

-“Bunun hikmeti nedir?”

Cevabında:

-“Çünkü, Allah Teâlâ (c.c.) Âdem (a.s.)’ı yarattığı zaman meleklere;
Âdem (a.s.) e secde etmelerini emretti. Şeytan hariç bütün melekler, Âdem (a.s.) e secde ettiler. Allah (c.c.) şeytana la’net etti ve cennetten attı, şeklini değiştirdi,

Şeytan yeryüzüne indi. Hemen denizlere doğru yürüdü, şeytanı ilk gören balık oldu. Şeytan balığa Adem (a.s.) ın yaratıldığını ve onun deniz hayvanlarını avlayacağını bildirdi. Balık, bütün deniz hayvanlara Adem (a.s.) hakkında edindiğini ulaştırdı. Bunun için Allah (c.c.) onun dilini giderdi.

Ömer Bin Dinâr (r.a.)’dan rivayet edilmiştir: Der ki:

-“Medine halkından birinin, bir kız kardeşi vardı. Medine’nin bir mahallesinde oturan bu kız kardeşi hastalandı. Kardeşi onun ziyaretine giderdi. Sonra bir gün kız kardeşi vefat etti.

Cenazesini kaldırıp kabre denettikten sonra ailesine döndü. Sonra yanında bulunduğu para cüzdanını kabre düşürdüğünü hatırladı.

Arkadaşlarından birini alıp kabre geldiler. Kabri açtılar para cüzdanını buldular,

Yanındaki arkadaşına:

-“Sen az çekil, ben ona bakayım, bakalım ne haldedir. Lahd’ın bir kısmını kaldırınca ne görsün, kabrin içi alev alev ateş olmuş.

Hemen anasının yanına gelerek kız kardeşinin dünyada iken neler yaptığını bildirmesini istedi.

Annesi şöyle cevap verdi:

-“O komşuların kapılarına gider, kulağını kapılarına koyup konuşmalarını dinlerdi. Sonra bunu ona, buna yaymaya çalışırdı.

Annesinin verdiği bilgiden koğuculuğun kabir azabına sebep olduğunu anladı. Kabir azabından kurtulmak isteyen onu bunu çekiştirmekten ve koğuculuk yapmaktan şiddetle kaçınsın.

Ebulleys el-buhari’den rivayet edilmiştir.

Ebulleys el-buhari hacca gitmek üzere evinden çıktığı vakit cebine iki dinar para koyar. Mekke yolunda gidip gelirken eğer birinin aleyhinde konuşursam bu iki dinarı tasadduk edeceğim diye yemin eder.

Mekke’ye gidip haccını yapıp evine döner. İki dinar halen cebindedir. Bu hususta kendisine soranlara şu cevabı verir:

-“Yüz defa zina yapmam, bir kere gıybet etmemden daha iyidir. “

Ebu hafs el-kebir de şöyle der:

-“Bir ramazan orucunu tutmamam, benim için birini gıybet etmekten daha iyidir.”

Sonra devamla şöyle dedi:

-“Kim, bir fıkıh bilginini çekiştirirse, kıyamet günü alnında –bu, Allahın, rahmetinden ümitsiz kalmıştır- yazılı olarak gelir.”

Enes bin Malik (r.a.) rivayet ediyor:

Resülullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“Mi’rac gecesindeki yolculuğumda, bir kısım insanlara uğradım. Onlar yüzlerini tırnaklarıyla tırmalıyorlar ve pislik yiyiyorlardı.

Cebrail a.s.)’ a:

-“Bunlar kim?” diye sordum.

Cebrail (a.s.) dedi ki:

-“ Bunlar dünyada gıybet ederek insanların etini yiyenlerdir.”

Devam edecek….

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri giybet’ten kaçınan ve giybet yapmayan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu