‘kul hakkı’ Kategorisi için Arşiv
Giybet ve koğuculuk- 3
09 Temmuz 2008Navale (Nusaybin)
Ebu Hüreyre (r.a.) der ki;
-“Sizler bir Müslüman kardeşinin gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği görmez.(Din kardeşinin ufak tefek ayıplarını görür, fakat kendinde bulunan büyük ayıpları görmez.)”
Rivayet edilir ki;
-“Selman-i Farisi (r.a.) Hz. Ebubekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) le yolculuk yapıyor, Onlara yemek pişiriyordu. Bir yerde konakladılar. Selman (r.a.) onlara yemek yapmak için bir şey bulamadı.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) Selman (r.a.) ı yanında yiyecek bir şey varsa alıp gelmesi için Peygamber (a.s.v.) gönderdiler. Selman (r.a.) peygamberin (a.s.v.) ın yanında bir şey bulamadı, geri dönüp yanlarına geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) şöyle dediler:
-“Selman (r.a.) falanca kuyunun başına gitse kuyu’nun suyu kurur.”
Bunun üzerine Şu ayeti, celile geldi:
-“Kiminiz de kiminizi arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.” El hucurat: Ayet- 49/12
Ebû Hüreyre (r.a.) den riyavet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur;
-”Kim dünyada Müslüman kardeşinin etini yerse (gıybet ederse) kıyamet günü o kişinin eti ona sunulur,”
Ve kendisine
-”Bunu ölü olarak ye, çünkü sen O’nu diri olarak yemiştin.” denir. O da Onun etini yer.
Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu ayet-i Celileyi okudu;
-”Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” El-Hucûrat Sue 49 Ayet 12
Câbir bin Abdullah eı-Ensari (r.a.) den riveyet edildiğine göre; denilmiştir ki;
-”Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in zamanında gıybet eden az bulunduğu için gıybetin kokusu hemen yayılır, gıybet duyulurdu. Bu zamanda ise gıybet çoğaldı. Burunlar gıybet kokusundan doldu. GIYBETIN KOKUSU ANLAŞILMAZ OLDU. Bu hal dabağhaneye giren adamın haline benzer. Dbağhaneye giren adam orada pis ve kötü kokudan az bir zaman dahi duramaz. Halbuki, Dabağcılar orada bulunurlar, yerler, içerler de pis ve kötü koku onları rahatsız etmez. Çünkü PİS KOKU onların burunlarını iyice doldurmuştur, onlar bu hale alışmışlardır. İşte bu günümüzde gıybetin durumu da böyledir.
Kab (r.a.) der ki, ben bazı kitaplarda şöyle okudum:
-“Giybet’ten tevbe ederek ölen kimse, cennete en son giren kimse olacaktır. Giybet’ten tövbe etmeden ölen kimse ise, CEHENNEME İLK GİREN OLACAKTIR.”
Yüce Allah (c.c.) buyuruyor:
-“Arkadan çekişmeyi, yüze karşı (el, kaş ve göz işaretleriyle) eğlenmeyi ve ayıplamayı adet edinen her kişinin vay halına.” El Humeze ayet: 104/1
Resulullah(a.s.v.) buyuruyor:
-“Siz Giybetten kaçınınız. Çünkü, Giybet Zinadan daha kötüdür.”
Ashabi kiram (r.a.) sordular?
-“Giybet zinadan nasıl daha kötü olur?”
Resulullah (a.s.v.) buyurdular:
-“Zina eden adam, tevbe ederse, Allah(c.c.) tevbesini kabul edip onu afveder .(Buradakı zinadan maksat bekar kadınla yapılan zinadır.’mütercim’) Halbuki, giybet edeni, arkasından çekiştirdiği kimse afv etmeden, Allah (c.c.) afv etmez.
Giybet eden kimsenin, pişman olması ve Allah(c.c.) ın hakkından kurtulabilmek için tevbe etmesi, aynı zamanda arkasından çekiştirdiği kimsenin hakkında da kurtulabilmesi için onu HELLALLIĞINI alması vaciptir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuryorlar ki;
-”Kim ki, müslüman kardeşini arkasından çekiştirirse, Allah, Kıyamet günü O’nun yüzünü mak’adına çevirir.
Gıybet eden kimsenin, gıybet ettiği meclisten kalkmadan önce ve arkadan çekiştirdiği kişinin kulağına varmadan önce TEVBE VE İSTİĞFAR ETMESİ GEREKİR. Çünkü gıybet eden kimse, arkasından çekiştirdiği kimsenin kulağına varmadan önce TEVBE EDERSE TEVBESİ KABUL OLUR. Fakatkulağına ulaştıktan sonra TEVBESİ KABUL OLMAZ, günahı bağışlanmaz. Ancak arkasından çekiştirdiği kişinin helallığını aldığında Allah Onu affeder. Keza, bir adam kocalı kadınla zina yaptığı zaman, kadının kocasından helallık almadıkça günahı bağışlanmaz. Namaz, zekat, oruç ve hac ise bunların terkinden verilecek günahlar tevbe ile bağışlanmaz. Onlardan geçirdikleri kazâ etmek suretiyle TEVBE EDERSE bağışlanması ümit edilir. Allah-u Teâlâ, her şeyin doğrusunu daha iyi bilir.
Mükaşefetil kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Giybet denen bu kötü hastalıktan kurtulmayı nasıb eylesin. AMİN…….
Fuad Yusufoğlu
Zekat – 2
09 Temmuz 2008Çağ-Çağ deresi (şelale)
Rivayet edilir ki,
Tabi-inden (Tabi-in: Peygamberin (s.a.v.) sahabelerini görenler) bir topluluk Ebu Sinan (r.a.) ı ziyarete giderler. Yanına girdikleri ve selâm verip oturdukları zaman;
Ebu Sinan (r.a.) onlara der ki:
-“Bizim bir komşumuz vardır, kardeşi öldü, kalkın beraber onun ziyaretine gidelim, ona ta’ziye de bulunalım.”
Toplulukta bulunan Muhammed bin Yusuf el-Firbani (r.a.) şöyle der:
-“Biz kalkıp Ebu Sinan (r.a.) ile gittik. Adamın yanına girdiğimizde onu kardeşi için şiddetle ağlarken gördük.
Ona ta’ziye de bulunup teselli verdik. O bizim ne Ta’ziyemizi ne de tesellimizi kabul ediyordu.
Biz ona dedik ki;
-“Sen biliyor musun ki, ölümden kurtuluş yoktur. Ölüm muhakkak vuku bulur, hepimiz öleceğiz.”
Bize şu cevabı verdi;
-“Evet ölümden kurtuluş yoktur, hepimiz öleceğiz. FAKAT BEN ONA AĞLAMİYORUM. Ben kardeşimin akşam sabah, gece gündüz çektiği azabi için ağliyorum.”
Bunun üzerine biz ona dedik ki;
-“Allah (c.c.), sana gaybı mı bildirdi?”
O bize şunları anlattı;
-“Hayır, Allah (c.c.) beni gayb’den haberdar kılmış değildir. Fakat ben onu defn edip, üzerini toprakla örtükten sonra, İnsanlar çekilince onu kabrinin yanında oturdum. Bir de baktım ki, kabrinden şöyle bir ses kulağıma gelmeğe başladı.”
-“Ah, beni yalnız bıraktılar, azap çekiyorum. Ben orucumu tutuyordum. Namazımı kılıyordum.”
Onun bu sözleri beni ağlattı. Kardeşimin halına bakmak için kabrini açtım.
-“Bir de gördüm ki, kabrini ateş alevleri kaplamış. Boynunda da ateşten bir halka vardı. Kardeşlik şefkatı, elimi uzatıp boynundaki ateş halkasını almağa beni sevketti.—Elimi uzatınca elim ve parmaklarım yandı, dedi. Ve elini çıkarıp bize gösterdi”.
-“Biz de baktık ki, eli siyah bir yanık içinde idi.—Kabrini aynı toprakla örtükten sonra ayrıldım ve geldim. Kardeşimin bu haline üzülüp ağlamıyayım mı?”
Biz ona:
-“Dünyada kardeşin ne yapardı.” Diye sorunca.
Şu cevabı verdi:
-“O dünyada iken malının zekat ını vermezdi.”
Biz de, Allah (c.c.) ın; şu ayeti kerimesini:
-“Allah fazl (u kereminden) kendilerine verdiğini (sarf-u infakta) cimrilik edilenler zinhar bulunan, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasın (lar) Bilakis bu, onlar için bir şer’dir. Onların cimrilik ettikleri şey kiyamet günü boyunlarına dolanacaktır.” Ali İmran suresi: Ayet 3/180
Tasdik ediyor ve kardeşinin kabrinde kıyamete kadar devam etmek üzere azap hemen başlamıştır dedik. Sonra yanından ayrıldık.
Rasulullah (salllallahu aleyhi ve selem)in sahabesinden olan Ebu zer(r.a.) re gelip bu adamın hadisesini anlattık.
Ve Ebu Zer (r.a.) e şöyle dedik:
-“Biz, Yahudi ve hiristiyan ölüyor, onlarda böyle bir şey görmüyoruz.”
Ebu Zer (Radiyallah-u anhu):
-“Şübhesiz ki, onlar cehenneme gireceklerdir. Allah (c.c.) size ibret almanız için Ehl-i imanda gösteriyor. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
-“Size Rabbinizden muhakkak basiretler gelmiştir. Artık kim (onlar hakk) görür (ve iman eder) se kendi leyhine, kim (ondan) kör kalırsa kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim.” En’am suresi :Ayet Ayet 6/104
Resulullah (s.a.v.) ‘in şöyle buyurduğu rivayet edilir:
-“Zekat vermeyenler, Allah (c.c.) katında Yahudi ve Hıristiyanlar mesabesindedir. Mahsulünün uşr’ünü vermeyenler de Allah (c.c.) katında Mecusiler mesabesindedir. Kim ki, malının zekatinı ve uşr’ünü vermezse o kimse meleklerin ve peygamberin (s.a.v.) dili ile lânetlenmiştir. Onun şehadeti kabul olunmaz.”
-”Malının zekatını verene ne mutlu. Zekattan dolayı azap görmeyen kişiye müjdeler olsun. Kim malının zekatinı verirse, Allah (c.c.) , ona kabir azabı çektirmez. Etini Cehennem ateşine haram kılar. O kimse sual ve hesapsız Cennete girer, kıyamet gününün şiddetli susuzluğundan kurtulur.”
Mukaşefet-ül kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Fakır ve fukaranın HAKKI olan zekatı, gönül hoşluğuyla BAŞA KAKMADAN veren kullarından eylesin.AMİN….
Fuad Yusufoğlu
Sila-i Rahim
09 Temmuz 2008Eşke keşe (Bavarne köyü civarı)
Bezzar (r.a.) şu hadisi rivayet etmiştir:
-“Rahim (Sıla-i Rahim) Arşa bağlı bir demir kabzesidir. O, kendi dili ile şöyle konuşur:
-“Allah’ım, beni ifa edenden RAZI OL, beni kesenden UZAK OL,”
Bunun üzerine Allah(c.c.) şöyle buyurur:
-“Ben Rahmân ve Rahîmim. Ben Rahmi, kendi ismimden böldüm. Onu kim ifâ ederse ona yaklaşırım. Onu kim keserse ondan uzaklaşırım.
Gene Bezzar (r.a.) şöyle rivâyet eder:
-“Üç şey Arş’ta asılıdır:
1- Sıla-i Rahim,
2- Emanet,
3- Ni’met,
Sıla-i Rahim,
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, ayrılmam.”
Emânet;
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, ben ihânet olunmam.”
Ni’met;
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, bana nankörlük olunmam.”
Beyhâki (r.a.) rivayet ediyor:
-“Mühür, arşın direğinde asılıdır. Sıla-i Rahim şikayet ettiği zaman ve kişi, Allah Teâla’ya karşı cesaretli olup günahlarla iştigal ettiğinde, Allah, o mührü gönderip o kimsenin kalbini mühürler. Bundan sonra o bir şey anlamaz.”
Buhâri ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivayet eder:
-“Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirlerine ikram etsin. Kim Allah’a ve ahiret gününe imân ediyorsa sıla-i rahimde bulunsun. Ve âhiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin, yoksa sukût etsin.”
Gene Buhâri ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivayet ediyorlar:
-“Kim rızkının çoğalmasını ve ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahimse bulunsun.”
Buhâri ve Tirmizî (radiyallahu anhuma) de şöyle varid olmuştur:
-“Siz soyunuzdaki akrabalarınızı ziyâret etmeyi bilirsiniz. Çünkü akrabayı ziyâret etmek, aile arasındaki sevgiyi sağlar, malın çoğalmasına ve ecelin uzaklaşmasına vesiledir.”
Hâkim (r.a.) rivâyet ediyor:
-“Kim ki, ömrünün uzun olmasını rızkının geniş olmasını ve son nefesinde imansız gitmekten korunmasını isterse, Allah’tan korksun ve akrabalarını ziyâret etsin.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sıla-i rahmı kesmeyen kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Sıla-i rahim- 2
09 Temmuz 2008Girnavas şelalasi uzaktan görünüşü (Nusaybin)
Gene Hâkim (r.a.) Resulullah (s.a.v.) in şöyle buyurduğunu rivâyet eder:
-“Tevratta şöyle yazılıdır:
-“Kim ki, ömrünün uzun olmasını, malının çoğalmasını isterse akrabalarını ziyâret etsin.”
Ebû Ya’lâ (r.a.) der ki:
-“Sıla- i rahim ve sadaka. Allah bu ikisi ile ömrü ziyâdeleştirir ölüm ânında îmansız gitmeyi çirkin ve mahzurlu şeyleri def eder.”
Gene Ebû Ya’lâ (r.a.) Has’amlı (r.a.) a isnat ederek der ki:
Has’amlı (r.a.) der ki:
-“Peygamber (s.a.v.)’e geldim. O eshabından birkaç kişinin yanında bulunuyordu.
Dedim ki:
-“Sen Allahın Resûlu olduğunu iddia eder misin?
Resulullah (s.a.v.);
-“Evet.” Buyurdular.
Dedim;
-“Ey Allahın Resulu, amellerden hangisi, Allahın katında daha sevimlidir.
Resulullah (s.a.v.):
-“Allaha imâne etmek.” Buyurdu.
Dedim:
-“Sonra? Ya Resulullah (s.a.v.);
Resulullah (s.a.v.);
-“Sıla-i Rahim.” Buyurdu.
Dedim:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.) ameller arasında hangisi, Allah katında daha kötüdür?”
Resulullah (s.a.v.):
-“Allah’a şirk koşmak.” Buyurdu.
Dedim:
-“Ya Resulullah (s.a.v.) sonra hangisi?”
Resulullah (s.a.v.):
-“Akrabalık bağlarını koparmak.” Buyurdu.
Dedim:
-“Sonra hangisi Ey Allahın elçisi?”
Resulullah (s.a.v.);
-“Kötülüğü işlemeyi emretmek, iyiliği işlemekten men etmek.” Buyurdu.
Buhari ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivâyet eder:
-“Resulullah (s.a.v.) bir seferdeyken, karşısına bir Arabi (köylü arap) çıktı, Resulullah (s.a.v.) devesinin yularına tutunarak;
Dedi ki:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.), beni cennete yaklaştırıp, cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana bildir.”
Resulullah (s.a.v.) cevap vermedi, sonra ashabına baktı.
Daha sonra şöyle buyurdu:
-“Bu muvaffak olmuş, bu hidâyete ermiş.”
Arabi:
-“Nasıl?” Dedi.
Resulullah (s.a.v.) Tekrar buyurarak;
-”Bu muvafak oldu, bu hidayete ermiş.”
-“Allaha ibadet edersin. Ona hiçbir şey ortak koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar, Zekâtı verirsin. Akrabalarını ziyâret edersin. Deveyi bırak.”
Ârabi ayrıldıktan sonra Resululla (s.a.v.) buyurdu ki:
-“Eğer emrettiklerime yapışırsa Cennete girer.”
Tabarâni rivâyet eder:
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sıla-i rahmı kesmeyen kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Sıla-i rahim- 3
09 Temmuz 2008Girnavas şelalesi bir başka görünüşü (Nusaybin)
Tabarânî (r.a.) rivâyet eder ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki;
-“Şüphesiz, Allah (c.c.) bir kavmin ülkesini ma’mur kılar. Onların mallarını ziyadeleştirir. Onları yarattığından beri onlara öfkeli bakmış da değildir.”
Sahabe (radiyallahu teala anhuma) sordu:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.) bu nasıl olur?”
Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
-“Akrabalarını ziyaret ettikleri için.”
Ahmed (r.a.) rivayet eder:
-“ Kendisine rifk (yumuşak huyluluk) verilen kimseye dünya ve ahiret iyiliğinden nasibi verilmiştir. Sıla-i Rahim, güzel komşu ve güzel huy ise ülkeleri ma’mur kılar, ömürleri de ziyadeleşir.”
İbni Hıbban ve Behyaki (radiyallahu anhuma.) rivayet eder:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.), insanların hayırlısı kimdir?”
Resulullah (s.a.v.) buyurur:
-“Allah (c.c.) dan en çok korkan, Sıla-i Rahimi en çok yapan, iyiliği en çok emreden, kötülükten en çok nehyeden.”
Tarebani, İbni Hıbban (radiyallahu anhuma) Ebu Zer’den (r.a.) rivayet ederler,
Ebu Zer (r.a.) der ki:
-“Bana dostum, Peygamber (s.a.v.) hayırdan güzel öğütledi:
“Kendimden üstte olana bakmamamı, kendimden aşağıda olana bakmamı bana öğütledi.”
(A.s.v.) Öğütledi ki:
-“Düşkünleri seveyim, onlara yakın olayım. Bana öğüt verdi ki, akrabalarımı ziyaret edeyim. Onlar benden uzaklaşsalar da. Allah (c.c.) yolunda bulunduğum için beni levm’edenlerin levm’inden korkmamamı öğütledi. Acı olsa da gerçeği söylemem hususunda bana öğüt verdi.“
(A.s.v.) Bana öğüt verdi ki:
“Lâ havle ve’lâ kuvvete illa Billahi” sözünü çok söyliyeyim.
Çünkü bu söz: Cennet hazinelerinden bir hazinedir.”
Buhari, Müslim ve onlardan başkaları, Peygamberin (s.a.v.) zavcelerinden Meymûne (r.a.) den rivâyet ederler:
-“Meymûne (r.a.) Resulullah’a (s.a.v.) danışmadan cariyesini azad eder. Kendilerine sıra geldiğinde Resulullah’ın (s.a.v.) yanlarına gelince;
Meymuna (r.a.) der ki:
-“Anladın mı, Ya Resulullah (a.s.v.) ben cariyemi azad ettim.”
Resulullah (s.a.v):
-“Sen mi yaptın?” buyurdular.
Meymûne (r.a.):
-“Evet.” Dedi.
Resulullah (s.a.v.):
-“Eğer sen onu dayılarına vereydin daha çok sevab alırdın.” Buyurdu.
İbni Hibban ve Hakim (radiyallahu anhuma) rivayet ederler:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
Bir Adam gelip dedi ki:
-“Ben bir günah işledim. Tevbe edersem, Allah (c.c.) kabul edip beni bağışlar mı?”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
-“Annen var mı?
Adam:
-“Hayır” dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Teyzen var mı?”
Adam:
-“Evet.” Dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Ona iyilik yap.” Buyurdu.
Buhari (radiyallahu anhu) ve başkası rivâyet eder:
-“Akrabalarını ziyaret eden kimse, ziyaretine karşılık verilen değildir. Fakat sila-i rahim’i yapan kimse, AKRABALIK BAĞLARINI KOPARAN KİMSEYİ, ZİYARET EDEN KİMSEDİR.”
Tirmizi (r.a.) Rivayet eder:
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sıla-i rahmi kesmeyen kullarından eylesin. AMİN……
Fuad Yusufoğlu
Sila-i Rahim- 4
09 Temmuz 2008Girnavas Şelalesi.(Nusaybin)
Buhari (r.a.) ve başkası rivâyet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Akrabalarını ziyaret eden kimse, ziyaretine karşılık verilen değildir. Fakat sila-i rahim’i yapan kimse, AKRABALIK BAĞLARINI KOPARAN KİMSEYİ ZİYARET EDEN KİMSEDİR.”
Tirmizi (r.a.) Rivayet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Başkalarının fikriyle gezenler gibi olmayın. Onlar şöyle derler:
-“Eğer insanlar bize iyilik ederlerse, biz de onlara iyilik ederiz, insanlar bize zulmederlerse, biz de onlara zulmederiz.”
-”Fakat, siz insanlar iyilik yaparlarsa, onlara iyilik etmeye, eğer size kötülük yaparlarsa onlara zulmetmemeye kendinizi alıştırınız.”
Müslim (r.a.) rivayet eder:
Sahabelerden biri (r.a.) der ki;
-“Ya Resulullah (a.s.v.), ben onları ziyaret ediyorum, onlar akrabalık bağlarını koparıyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar ise bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana cahilce kaba davranıyorlar.”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
-“Eğer sen dediğin gibi isen, sen ancak onlara sıcak kül serpmişsin. Sen bunun üzerine devam ettikçe, Allahın yardımı daima seninle olur.”
Taberani,İbni Hüzeyme ve Hakim rivayet ederler:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Sadakanın en üstünü içinde düşmanlığını gizleyen akrabaya verilen sadakadır.”
Bu hadisi şerif,
-“Seninle akrabalık bağlarını kesen akrabalarını ziyaret et.” Hadisi şerifinin manasını ifade eder.
Taberani ve hakim (r.a.) rivayet ederler:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“üç şey vardır ki, kimde bulunursa, Allah (c.c.) onu kolay bir hesabla hesabe çeker ve rahmetiyle CENNETİNE SOKAR.”
Eshab-i kiram (radiyallah-u anhuma) dediler.
-“Nedir onlar ? Ey Allah (c.c.) ın elçisi?”
Resulullah(a.s.v.) buyurur:
-“1-Akrabana sadaka vermen,
-“2-Akrabalık bağlarını kesenlere sıla-i Rahim yapman,
-“3-Sana zülmedeni afetmendir. İşte bunları yaptığın zaman, Allah (c.c.), seni CENNET’E SOKAR.”
Ukbe bin Amir (r.a.) den Ahmed (r.a.) rivayet eder ki,
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) rastladım ve mübarek elinden tutarak şöyle dedim.
-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, bana amellerin en faziletlisini bildir.”
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Ey Ukbe, akrabalık bağlarını koparanı sen ziyaret et. Akrabana sadaka ver, sana zülm edeni affetmendir.”
Gene Taberani (r.a.) rivayet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Allah (c.c.) ın bünyeleri şereflendiren ve dereceleri yükselten şeyi size haber vereyim mi?”
Eshab (radiyallahu anhuma):
-“Evet ey Allah (c.c.) Resulü.” Dediler.
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Sana cahilane, kaba davranana yumuşak davranman, sana zülmedeni bağışlaman, akrabana sadaka vermen ve akrabalık bağlarını koparanı ziyaret etmendir.”
İbni Mace (r.a.) rivayet eder:
Resulullah (a.s.v.) buyurur ki:
-“Sevab bakımından en süratlı hayır, anaya babaya iyilik etmek ve sıla-i rahimde bulunmaktır. Azap bakımından şerin en süratlisi de zülmetmek ve akrabalık bağlarını koparmaktır.”
Taberani (r.a.) rivayet eder ki;
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Allah (c.c.) ın sahibine dünyada – ahrette vereceği azabla beraber—azap vereceği günahdan, akrabalık bağlarını koparmak, yalan söylemek ve emanete ihanet etmekten, daha büyük günah yoktur. Sevab bakımından en evvel geleni de Sıla-i rahimdir. Hatta akrabalar birbirlerini ziyaret ettikleri vakit aile arasında kaynaşma olur. Malları ziyadeleşir, adedleri çoğalır.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazrteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Akrabalık bağlarını kesmeyen ve sıla-i Rahime titizlikle riayet eden kullarından eylesin. AMİN….
Faud Yusufoğlu
Anna ve babaya iyilik
09 Temmuz 2008Girnavas şelalesinden başka bir kesit (Nusaybin)
Buhari (r.a.) ve Müslim (r.a.) İbni Mes’ud (r.a.) rivayet ederler
İbni Mes’ud (r.a.) der ki:
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) e Allah (c.c.) katında hangi amelin daha sevimli olduğunu sordum.”
Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem):
-“Vaktinde kılınan namaz .” buyurdular.
Ben:
-“Sonra hangisi?” dedim.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Anaya ve babaya iyilik.” buyurdular.
Ben:
-“Sonra hangisi?”dedim.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Allah (c.c.) yolunda yapılan cihad.” Buyurdu.
Müslim (r.a.) ve başkası rivayet eder:
-“Evlad babasının hizmetinde hiçbir surette bulunamaz. Ancak onu köle olarak bulup, satın alıp azad ederse o zaman tam bir hizmette bulunabilir.”
Müslim (r.a.) rivayet eder:
Peygamber (a.s.v.) e bir adam gelerek şöyleder:
-“Ben Allah (c.c.) tan sevap dilemek için sana cihad ve hicret etmek üzere biat ediyorum.”
Bunun üzerine Resulüllah(a.s.v.) şöyle buyurdular:
-“Annene, babana dön, onlara iyi bak, hoş tut.”
Ebu Ya’la (r.a.) ve Taberani (r.a.), rivayet ederler:
-“Bir adam gelerek Resulüllah (a.s.v.) a dedi ki;
-“Ben cihad etmek istiyorum. Fakat buna gücüm yetmiyor.”
Resulüllah (a.s.v.):
-“Anan ve babandan hayata olan var mı? “ buyurdu.
Adam:
-“Anam hayatadır.”dedi.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Allah (c.c.) tan ananın gönlünü hoş etmeyi iste. Bunu yaptığın vakit, hac, umre ve cihad yapmışça Sevab alırsın.”
Mukaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri EBEVEYİN’LERİN Haklarına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Anne ve babaya iyilik- 2
09 Temmuz 2008Revda kapısı üzerindeki bir hadisi şerif
Anne ve babaya iyilik- 2
Taberani (r.a.) rivayet eder:
Adamın biri dedi ki:
-“Ey Allah (c.c.) Resulu (a.s.v.), ben Allah (c.c.) yolunda cihad yapmak istiyorum.”
Resulüllah (a.s.v.) sordu:
-“Annen sağmıdır?”
Adam:
-“Evet .”dedi.
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Annenin ayaklarına kapan. (ona iyi bak) Cennet oradadır.”
İbni Mace (r.a.) rivayet eder.
Biri Resulüllah (a.s.v.) sordu:
-“Ey Allah (c.c.) Resulü, ana ve babanın evlad üzerindeki hakkı nedir? ”
Resulüllah (a.s.v.):
-“Onlar senin, cennetin ve cehennemindir.” Buyurdu.
Nesai ve Hakim (r.a.) Tahric ederler:
Biri Resulüllah (a.s.v.) gelerek der ki;
-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, ben savaşmak istiyorum sana danışmaya geldim.”
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Anan var mıdır?”
Adam cevap verir.
-“Evet.”
Resulüllah (a.s.v.) buyurur.
-“Git ona iyi bak. Çünkü Cennet onun Ayaklarının altındadır.”
Diğer bir rivayette ise;
Resulüllah (a.s.v.):
-“Anan-baban varmı dır?”
Adam:
-“Evet .”der.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Git onların gönlünü hoş tut. Zira Cennet onların ayaklarının altındadır.” Buyurur.
Tirmizi (r.a.) Ebu Derda (r.a.) dan rivayet eder.
Bir adam, Ebu Derda (r.a.) ya gelerek der ki;
-“Benim karım vardır. Annem bana karımı boşamamı emrediyor.”
Ebu Derda (r.a.) şöyle cevab verir.
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) ın şöyle buyurduğunu işittim.
-“Anan, cennet kapılarının en ortada bulunanıdır. Dilersen o kapıya istediğini yap veyahud onu muhafaza et.”
Mukaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri EBEVEYİN’LERİN Haklarına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Anna ve babaya iyilik- 3
09 Temmuz 2008Girnavas şelalsinin uzaktan görünüşü (Nusaybin)
Anna ve babaya iyilik- 3
Ahmed (r.a.) sahih bir senetle rivayet eder:
-“Kim ki, ömrünün uzun olmasını, rızkının ziyadeleşmesini isterse, ana ve babasına İYİLİK yapsın. Ne mutlu ona ki Allah ömrünü uzun kıldı.”
Hakim (r.a.) rivayet eder:
-“İnsanların karılarının İffetini koruyunuz ki, sizin kadınlarınızın İffetti korunsun. Ana ve babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız size iyilik etsin. Kim ki, Müslüman kardeşi kendinden Af taleb ederse, Haklı olsun, haksız olsun onu kabul etsin. Kim bunu yapmazsa Cennete giremez.”
Taberani (r.a.) rivayet eder:
-“Ana ve babalarına iyilik edin ki, Çocuklarınız da size iyilik etsin. Başkalarının karılarının İffetini Koruyun ki, Sizin karılarınızın İffeti korunsun.”
Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:
-“Ana, babaya Dua etmek, vad edip yerine getiremedikleri şeyi öldüklerinden sonra yerine getirmek. Ancak ana baba ile sağlanan akrabalaık bağlarını koparmamak, onların dostlarına ikramda bulunmak.”
İbni hibban (r.a.) Ebu Bürde (r.a.) den rivayet eder.
Der ki;
Medineden gelmiştim. Abdullah bin Ömer (r.a.) bana geldi ve dedi ki:
-“Ben sana niçin geldim biliyormusun?”
Ben:
-“Hayır.”dedim.
Abdullah bin Ömer (r.a.) dedi ki;
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) şöyle buyurduğunu işittim:
-”Kim babasının kabrini ziyaret etmek isterse, babası öldükten sonra babasının arkadaşlerını ziyaret etsin. Babam Ömer (r.a.) ile senin Babanın arasında kardeşlik ve dostluk vardi. Bunun için seni ziyaret etmek istedim.”
Mukaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Ebeveyinlerin dualarına mazhar olan kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Gıybet;
10 Temmuz 2008beyaz su başı (Nusaybin)
Gıybet;
Bu da ekseriye dil ile olur. Allahu- Teâlâ (c.c.) nın korudukları hariç bundan kimse kurtulamaz. Çok büyük günahtır.
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Kur’an-i kerim’de bunu, ölü kardeşinin etini yemeye benzetiyor.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Gıybetten sakınınız; zira gıybet, zinadan daha şiddetlidir. Çünkü zina eden kimse tevbekâr olur, Allah da kendisini afv eder. Fakat gıybet edilen, afv edinceye kadar, gıybet eden afv edilmez.”
Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;
-“Mi’raç gecesi bir gurup insanlar gördüm, tırnakları ile yüzlerinin etlerini kazırlardı. Bunlar kimdir? Dedim. İnsanları gıybet edenlerdir, dediler.”
Süleyman ibn Cabir (radiayallah-u Anh) anlatır;
Resulullah (Alayhis selam) a bana, beni koruyacak bir şey öğretiniz, dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Kendi kovandan başkasının kabına su doldurmak olsa bile iyi işi küçük görme, Müslüman kardeşine doğru ol, yanından kalkınca gıybet etme.” Buyurdu.
Allah-u Teâlâ Musa Alayhis selam’a vahiy gönderdi;
-“Gıybet edip tevbe etmeyen Cehenneme girenlerin birincisi olur. Tevbe edip de ölen ise Cennete girenlerin sonuncusu olur.”
Cabir (Radiyallahu anh) anlatır Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile seferde idik. İki kabre uğradı ve;
-“İkisi de azabtadır. Biri gıybet ettiği için, diğeri de elbisesini bevilden (sidikten) korumadığı için.” Buyurdu.
Sonra yaş bir dalı ikiye böldü, mezarların üzerine koydu. Ve;
-“Bu dallar yaş kaldıkları müddetçe bunların azabı hafifler.” Buyurdu
Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri, kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden ve Gıybet etmeyen Salih kullardan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu