‘Tabiin’ Kategorisi için Arşiv

çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Çocuk:

-“Red cevabını duymamak için.” Dedi.

Çocuğun bu sözleri üzerine çok ağladım.

Ve dedim ki;

-“Bu çocuk red olunmaktan korkarsa, biz red olunur, kabul edilmezsek halimiz nice olur?”

Mina’ya kurban kesmek için geldik. Kurbanlarımızı kestik, fakat çocuk kesmedi.

O:

-“ Ey benim Allahım! Herkes kurbanlarını kesiyor. Benim kurban kesecek hiçbir malım yok. Ancak, bu küçük vucudumu senin rızan için kurban etmek istiyorum, lütfen kabul buyurur musun Allahım?” diyerek ağlıyordu.

Şiir:

-“Canım kurban ederek, sana kavuşmak isterim.

Bir can için söz etmeğe senden haya ederim.

Bir değil yüz canımı sana feda ederim

Allah’ım rızan için, canımı terk ederim.”

Çocuk kelim-i şehadet getirerek canını cânâna teslim etti. Annesi hadiseyi öğrenince, çok üzülüp ağladı.

Bir ses duydu:

-“Ey Hatun! Senin çocuğun, benim rızama kavuşmak için canınını feda etmek istedi. Kabul ettim. Eğer istersen seninkini de kabul ederim.” Diyordu.

Hazreti Tavus Bin Keysan (r.a.), Doğruyu söylemekten hiç çekinmezdi. Zamanın devlet adamlarına gider, onlara nasihat verirdi. Sultanın açtırdığı kuyudan hayvanını sulamazdı. Yaptığı doğru olan işler için ayıplamaktan korkmaz, ayıplama ile, hak bildiği yoldan ayrılmazdı.

Hazreti Tâvûs Bin Keysan (r.a.) Halife Hazreti Ömer bin Abdulaziz (r.a.) e bir nasihat mektubunda:

-“Kendi amelinin hayırlı olmasını istiyorsan, halkın işlerini de hayırlı insanlara yaptır.” Buyurdu.

Halife Ömer bin Abdulaziz (r.a.) bunu okuyunca:

-“Bu nasihat bana kâfidir.” Demiştir.

Hazreti Tâvûs Bin Keysan (r.a.), bütün işlerini ve hatta konuşmasını iyi niyet ederek yapardı. Kendisine konuş dediklerine konuşmadığı gibi, kendiliğnden konuşmaya başladığı da olurdu.

-“Niçin böyle yapıyorsun?” diye soranlara:

Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.),

-“Niyetimi yapmışsam konuşurum.” Derdi.

Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.), Mekhûl (r.a.) e gönderdiği bir nasihat mektubunda:

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri bu veli kullar hürmetine amellerimizi kendi rızası istikametinde kabul buyursun. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.), Mekhûl (r.a.) e gönderdiği bir nasihat mektubunda:

-“Selamun alyeküm, kardeşim Mekhûl, sakın yaptığın ibadetlerin çokluğu sebebiyle kendini Allah-u Teâlâ’nın yanında büyük bir makam sahibi sanmayasın. Çünkü, kendisini böyle bir zanna kaptıranlar ahrette hep eli boş gitmişlerdir.”

-“Eğer, yaptığım ibadetlerin çokluğunu insanlar görsün, beni öğsünler düşünüyorsan, insanlar seni öğerler ve maksadın hasıl olur. Fakat ahrete sen de eli boş dönersin.” Diye yazdı.

Bir gün Şuayb bin Harb, Hazreti Tâvûs bin Kesyan (r.a.) nın yanında ağlamağa başladı. Orada bulunanlar da ağladılar. Kendisinin büyük bir şey yaptığı zannedilince

Hazreti Tavus (r.a.) ona dönerek:

-“Ey Kardeşim! Yaptığın bir günah için yerdekiler ve göktekilerin hepsi de seninle ağlasalar yina de azdır.” Dedi.

Hazreti Tâvûs (r.a.) a:

-“Evinizden hiç çıkmıyorsunuz, hikmeti nedir?” diye sorduklarında

Hazreti Tâvûs (r.a.):

-“İdareciler adaletten ayrıldı, halk fesada uğradı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ın yolu unutuldu. Bunun için dışarı çıkamıyorum. Bir kimse, kölesiyle evladına aynı muamaleyi yapmıyorsa, adaletten ayrılmıştır.” Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.), bir gün Kâ’be’de büyük bir topluluğa hadis-i şerif yazdırmakta olan Hazreti Tâvûs (r.a.) un yanına gelip kulağına eğilerek;

-“Eğer kendini beğenme duygusu geliyorsa, burayı terk et.” Dedi.

Hazreti Tavus (r.a.) da dersi bıraktı, oradan derhal ayrıldı.

Hazreti Tâvûs (r.a.):

-“Hastanın, hastalığı halindeki inlemesi defterine yazılır.”

Diyerek hastanın inlemesini hoş görmezdi.

-“Burada bir nev’i şikayeti açıklamak vardır.” Derdi.

Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.) ; 106 (Miladi 724) yılında 90 yaşında hac yaparken, Tevriye gününden bir gün önce vefat etti. Halife Hişam bin Abdülmelik cenaza namazını kıldırdı.

Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.) ın rivayet ettiği bir hadis-i Şerifte Resûlullah (a.s.v.) buyurdu ki;

-“Ben kimin sevgilisi isem Ali (r.a.) de O’nun sevgilisidir.”

Hazreti Tâvûs (r.a.) anlattı:

İsa aleyhis-selam’a sordular;

-“Ey Allah’ın peygamberi bize neyi tavsiye edersiniz?”

İsa Aleyhis-Selam da:

-“Sözünüz zikir, sükûtunuz fikir, bakışınız ibret olsun.” Buyurdu.

Hazreti Tâvûs (r.a.) buyurudular ki;

-“Dilim bir yırtıcı hayvandır ki, onu bırakırsam beni hemen helak eder.”

Çok defa kendi kendine;

-“Keşke ilmi yalnız kendim için öğrenseydim. Çünkü insanlardaki emanet duygusu kalktı.Bilgile amel yok oldu.” Derdi.

Hazreti Tâvûs (r.a.) Buyurdular ki;

-“İbadetlerin en değerlisi, gizliliğine en çok riayet edilendir.”

Hazreti Tâvûs (r.a.) Buyurdular ki;

-“Müslümanda ümid ve korku aynı olmalıdır. Eğer tartılırsa eşit gelmelidir.”

Hazreti Tâvûs (r.a.) Buyurdular ki;

-“Ya Rabbi! Bana çok mal ve evlad yerine, çok ilim ve amel ihsan et.” Diye dua ederdi.

Evine bir hırsız girmişti. Hazreti Tâvûs Bin Kesyan (r.a.) hırsızı yakaladı. Nasihat etti, biraz para verdikten sonra serbest bıraktı.

-“İnsanların başına gelen musibetler, ya malinden ya şöhretindendır. Bunların haricinde insana zarar gelmez.” Buyurdu.

İslam alimleri Ansiklopedisi.

Allah-u teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri bu veli kullar hürmetine amellerimizi kendi rızası istikametinde kabul buyursun. Amin.

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Â’zam (Radiayallah-u anh) türbesi  BAĞDAD

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh;

İslâm âleminde eshabi kiramdan sonra yetişen büyük âlimlerin en başta gelenlerden. Ehl-i sünnetin Reisidir. Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezheb imâmlarından birincisi ve Hanefi mezhebinin imâmıdır.

İsmi Nu’mân bin Sabit bin zuta el-Küfi’dir. 80 (M.699) senesinde Küfe’de doğdu. 150 (M.767) de yetmiş yaşında iken Bağdad’da şehid edildi.

Lakabi İmâm-i Â’zam, künyesi Ebû Hanife’dir. “EBU” Baba demek. “HANİF” doğru inanan islamiyete sarılan kimse demektir.

Ebû Hanife hakiki Müslümanların babası, yani İmâmi demektir. İmâm-i Â’zamın ‘Hanife’ isminde bir kızı yoktu. Babasının adı Sabit’tir.

Acemistan’ın (İran’in) ileri gelenlerden bir zatın soyundan olup, Faris oğullarındandır. Dedesi Zuta, İslam dinini kabul etmiş ve Hazreti Ali (r.a.) ye ikramda bulunmuştur.

İlim sahibi, Salih ve kıymetli bir zat olan babası Sabit, Hazreti Ali (r.a.) ile görüşmüş, kendisi ve zürriyeti için dua’sını almıştır.

İmâm-i Â’zam, Küfe’de doğup büyüdü ve orada yetişti. AİLESİNDEN ÇOK ÜSTÜN BİR TERBİYE VE DİN BİLGİSİ ALDI. Küçük yaşta Kur’an-i Kerim’i ezberledi. Ve Arapçanın o zaman tasnif edilmekte olan ‘sarf, nahiv’ ‘şiir ve edebiyatını’ öğrendi.

Gençliğin ilk yıllarında, eshab-i Kiram’dan 93 (M.711) senesinde vefat eden Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.) yı 85 (M. 703) de vefat eden Vâsile bin Eska’ (r.a.) yı, 88 (M.706) de vefat eden Sehl bin Saide (r.a.) yi ve 100 (M. 718) de en son Mekke’de vefat eden Ebu’t-Tufeyl Amir bin Vâsile (r.a.) yi görmüştür.

Bunlardan hadis dinlemiştir. O zaman Küfe, Irak’ın büyük şehirlerinden ve bir çok sahabe’nin yaşamış olduğu önemli ilim merkezlerinden idi.

ESKİ MEDENİYETLERİN YATTAĞI olan Irak’da DEĞİŞİK DİNLERE VE SAPIK İ’tikadlara mensup çeşitli kavimler yaşıyordu. Ayrıca i’tikâdi bozuk olan Şia ve mu’tezile burada ortaya çıkmış, çölde hariciler türemişti.

Diğer taraftan Eshab-i Kiramla görüşüp onlardan ehl-i sünnet i’tikâdını ve din bilgilerini öğrenip, nakleden Tabi-i’nin büyükleri de orada bulunuyordu. Diğer taraftan hükümet güçlerini ele geçirmek isteyen fırkalar arasında da çetin bir mücadele sürüp gidiyordu.

İmâm-i Â’zam hazretleri (r.a.) böyle bir muhitte, ilk gençlik yıllarında babası gibi önce Ticaretle meşgül olmaya başladı. BİR TARAFTAN DA SIK SIK ÂLİMLERİN MECLİSİNE GİDİP ONLARI DİNLİYORDU.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 2

İmâm-i Â’zam hazretleri (r.a.) böyle bir muhitte, ilk gençlik yıllarında babası gibi önce Ticaretle meşgül olmaya başladı. BİR TARAFTAN DA SIK SIK ÂLİMLERİN MECLİSİNE GİDİP ONLARI DİNLİYORDU.

Bu âlimler kargaşalıkları ve fitneleri ortadan kaldırmak için Ehl-i sünnet i’tikadını yayarlar ve sapık fıkralarla mücadele edip onların bozuk fikirlerini çürütüyorlardı.

Küfe genellikle bu tip munazaralara sahne oluyor, hatta bu munazaralar meclislerden çarşıya, pazara taşıyordu.

Henüz çok genç yaşta olan İmâm-i Â’zam (r.a.) da, ailesinden ve gittiği ilim meclislerden aldığı din bilgileriyle ba’zan münazaralara katılıyordu.

O’nun üstün kabiliyeti, keskin zekasi, derin anlayışı ve çabuk kavrayışlığı yüzünden okunuyordu. Daha ilim tahsiline başlamadığı halde sapık fırkalara mensub olanlarla yaptığı münazarlardaki ikna kabiliyeti ve üstün başarıları, zamanın büyük âlimlerinin dikkatını çekmişti.

O’nun bir cavher olduğunu anlayan âlimler, onu ilim öğrenmeye teşvik ettiler. O’da bu tavsiyelere uyarak ilim öğrenmeye başladı.

TAHSİLİ;

İmâm-i Â’zam (r.a.) ilim tahsiline başlamasını şöyle anlatmıştır;

Bir gün zamanın âlimlerinden Ebû Amr Âmir bin Şerahil- Şa’bi (r.a.) nin yanından geçiyordum,

Beni çağırdı ve bana;

-“Nereye devam ediyorsun?” dedi.

Ben de;

-“Çarşıya, pazara.” Dedim.

Ebu Amr Âmir bin Şerahil-Şa’bi (r.a.);

-“Maksadım o değil, ulemâdan (âlimlerden) kimin dersine cevam ediyorsun?”dedi.

Ben de;

-“HİÇBİRİNİN DERSİNDE DEVAMLI BULANAMIYORUM.” Dedim.

Bana;

-“İlim ile uğraşmayı ve âlimler ile görüşmeyi sakın ihmal etme! BEN SENİN ZEKİ, AKILLI VE KABİLİYETLİ BİR GENÇ OLDUĞUNU GÖRÜYORUM.” Dedi.

O’nun bu sözü bende iyi bir te’sir bıraktı. Çarşıyı, pazarı bırakıp, ilim yolunu tuttum. Allah-u Teâlâ’nın yardımı ile Şa’bi (r.a.) nin sözününün bana çok faydası oldu.

İmâm-i Â’zam (r.a.) İmâm-i Şa’bi (r.a.) nin tavsiyesinden sonra ilme sarılıp, ders halkalarına devam etmeğe başladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 3

İmâm-i Â’zam (r.a.) İmâm-i Şa’bi (r.a.) nin tavsiyesinden sonra ilme sarılıp, ders halkalarına devam etmeğe başladı.

İmâm-i Â’zam (r.a.) önce ‘KELÂM’ ilmini (İman ve itikadı) ve münazara bilgilerini Ebû Amr Âmir Şa’bi (r.a.) den öğrendi.

Kısa zamanda bu ilimlerde parmakla gösterilecek bir dereceye ulaştı. İmâm-i Â’zam (r.a.) ın talebesi Züfer bin Hüzeyl (r.a.) şöyle demiştir;

-“Hocam Ebû Hanife (r.a.) der ki; ‘Önce Kelâm ilmini öğrendim. Bu ilimde parmakla gösterilir bir dereceye ulaştım… Daha sonra Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) nin ders halkasına katılarak fıkh ilmine başladım…”

Fıkıh İlmine nasıl başladığını talebesi Ebû Yusuf ve diğer talebelerinin bir sorusu üzerine şöyle anlatmıştır;

-“Bu Allah-u Teâlâ’nın Tevfik ve inayeti iledir. O’na daima hamd olsun. Ben ilim öğrenmeye başladığım zaman bütün ilimleri göz önüne aldım. Her birini kısım kısım okudum. Neticesini ve faydasını düşündüm… “

-“Sonra fıkıh ilmine baktım. Onda âlimler ile, fakihler ile bir arada bulunmak, onlar gibi ahlaklı olmak var. AYNI ZAMANDA FARZLARI İŞLEMEK, DİNİN İCAPLARINI YERİNE GETİRMEK, İBADET ETMEK DE FIKIHI BİLMEKLEDİR. Dünya ve ahret onunla kaim…İbadet etmek isteyen onsuz yapamaz. Fıkıh, ilimle ameldir.”

İmâm-i Â’zem (r.a.), fıkıh ilmini Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) den öğrendi. O’nun derslerini takib ederken huzurunda gayet edebli oturur, söylediği her şeyi ezberlerdi.

Hocası talebelerini müzakere yoluyla yoklama yapınca, onun dersleri ezberlediğini görürdü ve

-“Benim yanımda ders halkasının başına Nu’man’dan başka kimse oturmayacak .” buyururdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 4

İmâm-i Â’zam (r.a.), kelam, münazara ve diğer ilimleri öğrenip fıkıh ilmini tahsile başladıktan sonra, i’tikadi mes’elelerde insanları doğru yoldan ayırmakta olan sapık fırkalarla mücadele etmiştir.

Hatta, bu maksatla Hint, İran ve Arap yarımadasının ticaret yollarının birleştiği Basra’ya defalarca gidip, ‘dehri’ denilen inkarcilerle, Şia, Kaderiye ve diğer fırkalarla uzun münazaralar yaparak Ehl-i sünnet i’tikadını yaymıştır.

İmâm-i Â’zam (r.a.) hocası Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) fıkıh ilmini İbrahim Nehai (r.a.) den, bu da Alkama bin Kays (r.a.) dan, Aklama bin kays (r.a.) da Abdullah bin Mes’ud (r.a.) dan, bu da Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den öğrenmiştir.

Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) nin derslerine yirmisekiz (28) yıl devam edip emsalsız bir dereceye ulaştı. Daha ders aldığı sırada fıkıhda tanınıp meşhür oldu.

Bu hususta İmâm-i Â’zam (r.a.) şöyle demiştir;

-“Ben ilim ve fıkıh ocağında yetiştim. İlim erbabiyle beraber bulundum. Fıkıhda en değerli bir hocaya devam ettim.”

Hocası Hammad (r.a.) in dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz’a gidip Mekke ve medine’de çoğu Tabiin’ (r.a.) den olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı.

İmâm-i Â’zam (r.a.) in hocalarından en meşhuru, fıkıh ilminde hocası olan hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) dır.

Küfe’de ders aldığı diğer meşhur hocalarından ba’zıları şu zatlardır;

1-Amir bin Şerahil eş-Şa’bi (r.a.); Zamanın meşhur hadis ve tefsir âlimi
2-Süleyman bin Mihran el-A’maş (r.a.); Başta kıraat ilmi olmak üzere, tefsir, hadis, fıkıh ilimlerinde meşhur âlim.
3-Ebu İshak es-Sebii (r.a.) hadis ilminde zamanın en meşhur hadis âlimi idi. Hadis ilminde hafız “yüzbin hadis-i şerifi senetleri ile bilen” derecesinde âlim idi.
4-Hakim bin Uteybe (r.a.), Hadis ilminde hafız derecesinde âlim olup, Küfe muhaddisi lakabiyle meşhurdur. Ayrıca fıkıh ilminde de meşhur âlimdir.
5-Seleme bin Kühey el-Hadremi (r.a.) Küfe’nin meşhur hadis âlimlerinden.
6-Mansur bin Mu’temir et-Teymi (r.a.) Küfe’de hadis ilminde hafız derecesinde âlim idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Civarı Nusaybin

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 5

İmâm-i Â’zam (r.a.) Küfe’den başka diğer bazı şehirlerde de bulunmuştur. Ba’zen bir sene süren bu seyahatlarında Mekke, Medine, Basra gibi meşhur ilim merkezlerinde bulunan zamanın meşhur âlimlerinden de ilim öğrenmiştir.

Bilhassa hac için Mekke’ye gittiğinde oradaki meşhur âlimlerden ilim oğrenmiştir. Ellibeş (55) def’a hac yapmıştır. Küfe dışındaki diğer şehirlerde ilim öğrendiği hocalarından ba’zıları da şu zatlardır;

1-Ata binEbi Rebah (r.a.) tabiinin büyüklerinden olup, meşhur fıkıh âlimidir. Eshab-i Kiram (r.a.) dan yüz zat’i görmüştü. Mekkede bulunuyordu. İmâm-i Â’zam (r.a.) ın en başta gelen hocalarındandır.

İmâm-i Â’zam (r.a.), hocası için şöyle demiştir;

-“Ata bin Ebi Rebah (r.a.) karşılaşıp görüştüğüm kimselerin en faziletilerindendir.”

2-Amr bin Dinar el-Cumhi (r.a.), hadis ve fıkıh ilminde zamanının meşhur âlimi.

3-İkrima Mevla ibn-i Abbas (r.a.) “ HIBR-ÜL ÜMME” (Ümmetin âlimi) lakabiyle meşhur olup, Abdullah İbn-i Abbas (r.a.) azatlı kölesidir. Ondan ilim öğrenmiştir. Tefsir ilminde pek meşhur âlimdir. Ayrıca hadis ve fıkıh ilminde de âlim idi.

4-Ebû Zübeyr Muhammed (r.a.), İmâm-i â’zam (r.a.) ın hadis-i şerif öğrendiği bir zat olup, Eshab-i Kiram (r.a.) dan çoğu ile görüşmüş onlardan hadis-i şerif dinleyip, rivayet etmiştir. Hadis ilminde hafız derecesinde idi.

5-Nâfi’ Mevla ibn-i Ömer (r.a.); Hazreti Ömer’ın oğlu Abdullah (r.a.) dan, ilim öğrenmiş olup, Mısır’da meşhur hadis âlimi idi.

6-İbn-i Şihab ez-Zühri Muhammed bin Müslim (r.a.); Eshab-i Kiram (r.a.) in gençlerinden ve Tabii’nin büyüklerinden hadis-i şerif dinleyip, rivayet etmiştir. Hicaz ve Şam’da meşhur hadis âlimi idi. Hadis ilminde hafız idi. “Hadis-i şerifleri ilk tedvin eden” bu zattır.

7-Kasım bin Muhammed bin Ebi Bekr (r.a.); Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in torunudur. Hazreti Aişe validemiz (r.anha.) ın yanında büyüdü. Fıkıh ve Hadis ilminde Medine’nin en meşhur âlimlerden idi. Ebuz-Zinad (r.a.) onun için “fıkıh ve hadis ilminde ondan daha âlim birini görmedim” demiştir.

8-Hişam bin Urve (r.a.) ve Yahya bin Said el-Ensari (r.a.) Medinenin meşhur âlimlerindendir.

9-Eyyub bin Keysan es-Sahtiyani (r.a.), Basra’da bulunan en meşhur hadis âlimlerinden idi.

10-Katade bin Daime (r.a.), Tabii’nin meşhurlarından olup, hadis ilminde hafız idi. Basra’da yaşamıştır.

11-Bekir bin Abdullah Müzeni (r.a.), Basra’nın meşhur âlimlerindendi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

kasyan (Navala sipi) Nusaybin

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 6

İmâm-i Â’zam (r.a.) ayrıca Ehl-i Beyt’den, Zeyd Bin Ali (r.a.) den, Muhammed bakır (r.a.) den, ilim öğrendi.

Muhammed Bakır (r.a.) ona bakıp;

-“Ceddim (a.s.v.) ın şeriatını bozanlar çoğaldığı zaman sen onu canlandıracaksın, sen korkanların kurtarıcısı, şaşıranların sığınağı olacaksın. Şaşıranları doğru yola çevireceksin. Allah-u Teâlâ (c.a.) yardımcın olacak.” Buyurmuştur.

Tasavvuf ilmini de Silsile-i Âliyeye denilen evliyanın büyüklerinden olan Ca’fer-i Sadık (r.a.) dan öğrendi. Onunla sohbet edip feyz olarak tasavvuf da yüksek makama kavuştu.

Eshab-i Kiram’dan İbn-i Abbas (r.a.) ın ilmini Mekke fakihi Atâ bin Ebi Rebah (r.a.) dan ve İkrime (r.a.) den Hazreti Ömer (r.a.) ve onun oğlu Abdullah (r.a.) dan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer (r.a.) in azatlısı Nafi (r.a.) den öğrendi.

Böylece, Eshab-i Kiramdan İbn-i Mesud (r.a.) ve Hazreti Ali (r.a.) den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü Tabiin (r.a.) den öğrendi. İlimde hiç kimseye nasıb olmayan yüksek bir dereceye ulaştı.

İmâm-i Â’zam (r.a.) bir gün Halife Mansur’un yanına girdi,

Orada bulunan İsa bin Musa (r.a.) Mansura;

-“Bugün dünyanın en büyük âlimi bu zattır.” Dedi.

Halife Mansur;

-“Ey Nu’man, bu ilmi kimden aldın?” diye sorunca,

İmâm-i Â’zam (r.a.) şu cevabı verdi;

-“Hazret-i Ömer (r.a.) den ilim alanlar vasitesiyle Hazreti Ali (r.a.) den, Abdullah bin Mesud (r.a.) den aldım.

Bunun üzerine halife Mansur;

-“Sen İşini gayet sağlam tutmuşsun, ilmi asıl menbainden almışsın.” Dedi.

İmâm-i A’zam (r.a) başta eshab-i kiram (r.a.) ın büyüklerinin ilim silsilesinden olmak üzere, dört bin kişi (r.a.) den ilim öğrenip, bütün ilimlerde ve üstünlüklerde en yüksek dereceğe ulaşmıştır.

Şöhreti her yere yayılıp, zamanında bulunan ve sonra gelen bütün müctehidler, âlimler, üstün kimseler hata hiristiyanlar bile onu hep medh etmiş, övmüşlerdir.

İmâm-i Â’zam (r.a.) ın hocası Hammad bin Süleyman (r.a.) vefat edince, hocasının talebeleri, arkadaşları ve halkın ileri gelenleri, onun yerini dolduracak âlimin, ancak İmâm-i Â’zam (r.a.) ın olduğunu görerek, ısrarla hocasının yerine geçmesini istediler.

Bunu gören İmâm-i Â’zam hazretleri (r.a.);

-“İlmin ölmesini istemem.” Buyurup, ilim kürsüsüne oturdu. Hocası Hammad bin Süleyman (r.a.) nin yerine müftü oldu. Ve talebe yetiştirmeğe başladı.

Dersleri ve Talebeleri;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala Reş-in sonu (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 7

Dersleri ve Talebeleri;

İmâm-i Â’zam (r.a.), hocası Hammad (r.a.) ın yerine geçince, ilmi, vekarı, üstün tevazuu, takvası, tatlı sözleri ve güler yüzüyle herkes tarafından sevilen ve dini mes’elelerde insanların bütün müşkülerini çözen yegane müracaat kaynağı oldu.

Irak, Horasan, Harzem, Türkistan, Tuharistan, İran, Hind, Yemen ve Arabistan’nın her tarafından gürüplar halinde gelen talebeler, fetva isteğenler ve dinleyicilerle etrafı dolup taşıyordu.

İmâm-i Â’zam (r.a.) ın meclisinde halk tarafından sorulan suallerin cevablandırılması ve talebeler için verilen muntazam dersler olmak üzere iki türlü müzakere yapılırdı.

Her gün Sabah namazını, Cami’de kılıp öğleye kadar sorulan sualleri cevablandırır, fetva verirdi. Öğleden önce ‘KAYLÛLE’ (bir miktar uyuma) yapıp, öğle namazından sonra yatsıya kadar talebelere ders verirdi.

Yatsıdan sonra evine gidip biraz dinlenir, sonra tekrar cami’ye gelip sabaha kadar ibadet ederdi. Sorulan sorulara cevab vermeden önce, mes’ele açık olarak müzakere edilir, talebeleri suali cevaplandırmaya çalışırdı.

Mes’elenin müzakeresi bittikten sonra, kendisi yeniden ele alıp gerekli düzeltmeleri yapar ve konuyu iyice izah ve tasvir ettikten sonra cevablandırırdı.

Cevabları verildikten sonra da fetva’yı bizzat söylemek sûretiyle ve anlaşılır ifadelerle talebelerine yazdırırdı. Bu yazılar daha sonra fıkıh kaideleri halina gelmiştir.

Dini bir mes’ele cevablandırılıp haledilince şükür için ‘tekbir’ getirirlerdi. Bu esnada Küfe mescidi tekbir sadalarıyla çınlardı.

Talebelerine verdiği muntazam dersleri ise çok mükemmel bir usûl ile yürütürdü. Bir taraftan fıkıhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir ( anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu.

Geçmiş ve yaşamakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı çinsten olup da gelecekte vukû bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu.

Dolayisiyle İmâm-i Â’zam (r.a.) ın derslerine geçmiş ve yaşamakta olan hâlin mes’elelerinden başka, geleceğe ait mes’elelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tesbit edilmiştir.

İmâm-i Â’zam (r.a.) ın ders halkasında çözülen fiili ve nazarı fıkıh mes’eleleri yarım milyona ulaşmıştır. Bunların içinde, fıkıh ilminin anlaşılmasına yarayan sarf, nahv ve hesaba (fen ilimlerine) ait öyle ince mes’eleler de vardır ki, onların meydana çıkarılması ve çözülmesinde Arap dilinin ve Cebir ilminin mütehassısları dahi aciz kalmışlar, hayranlıklarını ifade etmişlerdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala sipi (Kasyane) Nusaybin

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 8

Çözülen fıkhı mes’eleler cinslerine göre kısımlara (kitablara), kısımlar da nevilerine göre bab ve fasıllara ayrılmıştır.

Başta taharet bahsiyle ibadetler, münâkehât, muâmelât, hudud (had cezalerı), ukubât, sulh, cihad ve Devletler hukuku, feraiz, Ya’ni miras hukuku olmak üzere sıralanarak fıkıh düzenlemiştir.

Böylece İmâm-i Â’zam (r.a.) fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usûllar bulmuş (feraiz) ve (şurut) kitablarını yazmıştır.

Ayrıca Eshab-i Kiram (r.a.) nın Peygamberimiz ( s.a.v.) naklen bildirdiği İman, i’tikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi. İlm-i Kelam, Ya’ni iman bilgileri mütahassısları yetiştirdi. İmâm-i Maturidi (r.a.) ondan gelen kelâm bilgilerini kitablara yazdı.

Yetiştirdiği talabelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yediyüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadari ictihad derecesine çıkmıştır.

Ba’zi müellifler onun derslerinde yetişen talabelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tesbit edip, yazmışlardır.

İmâm-i Â’zam (r.a.) ticaretle de uğraşırdı. Talabelerinin ihtiyaçlarını kendi kazancından karşılardı. Talabelerine son derece şefkatlı davranır, onların ilminde iyi yetişmeleri için büyük tiitzlik gösterirdi.

Talabelerini o kadar mükemmel yetiştirmişti ki, başkalarının uzun zamanda buldukları hükümleri onlar kısa zamanda bulurdu.

Bir defasında O’nun ders usulünü ve talabelerini görmek için bir ilim heyeti Küfe’ye gelmişti. Aralarında Tabii’nin büyükleri (r.a.) nin de bulunduğu bu heyet, onların bu üstünlüğünü, başarısını görerek büyük bir memnuniyetle ayrılmıştır.

İmâm-i Â’zam (r.a.) talabelerine;

-“Sizler benim kalbimin sevinci, hüznümün tesellisisiniz.” Buyururdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu