‘Tabiin’ Kategorisi için Arşiv
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 4
27 Ocak 2009Bor-e beşire Mecido Girnavas civarı (Nusaybin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 4
İbrahim Bin Edhem hazretleri (r.a.), bu mağarada kalırken, insanlar onun halini anlamaya başladılar. Bu durumu anlayınca, derhal mağarayı terk etti ve Mekke-i Mükerreme’ye doğru yola çıktı.
Sahrada giderken bir zat ile karşılaştı. O zat kendisine (İSM-İ A’ZAM= Allah-u Teâlâ’nın en büyük ismini) öğretti. Bu isimle Allah-u Teâlâ’ya dua etti.
Hızır Aleyhis selam ile görüştü,
Hızır Aleyuhis selam kendisine;
-“Sana İsm-i A’zam-l öğreten kimse, İlyas (Aleyhis selam) idi.” Dedi.
Ve beraber çok sohbet ettiler.
Daha sonra, İbrahim Bin Edhem (r.a.) in Nişabur’da ikamet ettiği mağarayı ziyaret eden Şeyh Ebû Said isminde bir zat, hayret edip;
-“Sübhanallah! O ne mubarek bir zat imiş. Burada bulunması bereketiyle burası öyle güzel kokuyor ki, eğer mağarayı MİSK İLE DOLDURSALAR ÖYLE GÜZEL KOKU KOKMAZ.” Dedi.
Nakledildiğine göre;
İbrahim Bin Edhem (r.a.) Mekke-i Mükerreme’ye ulaşabilmek için sahrayı ONDÖRT SENE’DE kat edebildi. Bir müddet gidiyor, iki rek’at namaz kılıyordu. Bu şekilde ON DÖRT SENE sonra Mekke’ye ulaştı.
Böyle mubarek bir zatın gelmekte olduğunu, Harem-i şerifte bulunan âlimler haber aldılar ve kendisini karşılamak üzere yola çıktılar. Böyle büyük zatları karşılamak âdetleri idi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) ise, kimse beni tanımasın diye, bir kafilenin önüne düşmüş geliyordu. Başka kimseler de kendisini karşılamak ve görmek istiyorlardı.
Kafilenin önünde bulunan İbrahim Bin Edhem (r.a.) e yaklaşıp;
-“Acaba İbrahim Bin Edhem (r.a.) yaklaştı mı? Harem-i Şerifin âlimleri kendisini karşılamaya geliyorlar da…”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) ise;
-“Bırakın o kötü kimseyi! Ondan ne istiyorsunuz=” buyurdu.
O kimseler, İbrahim Bin Edhem (r.a.) in ensesine bir tokat vurdular ve;
-“Sen öyle yüksek bir zata nasıl kötü diyebilirsin. Böyle söylemekle asıl sen kötü oluyorsun.” Dediler.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) de;
-“İşte ben de aynı şey’i söyliyorum ya;” Buyurdu.
Onlar ayrılıp gittikten sonra kendi nefsine şöyle diyordu;
-“Sen ne kadar ahmaksın ve cür’etlisin. Mekke âlimlerinin seni karşılamalarını mı arzu ediyorsun? Halbuki onlar mübarek zatlardır. Böyle bir şeyi istemeye sen nasıl cesaret edebiliyorsun? Ama sen, ‘Tokat vurulmakla’ sana asıl layık olana kavuştun.”
Nitekim kendisini tanıyıp özür dilediler. Burada kısa zamanda kendisine eş-dost buldu. Çalışıp-kazanarak, alın teri ile nafakasını temin ederdi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 5
27 Ocak 2009Bor-e veysike Çağ-çağ deresi (Nusaybin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 5
Nakledildiğine göre;
Memleketinden (belh’den) ayrıldığında süt emen bir oğlu kalmıştı. Çocuk büyüdü. Zengin oldu. Validesine, babasına sordu.
O da,
-“Baban kayboldu. Mekkede olduğuna dair bazı haberler var” dedi.
Oğlu;
-“Anneciğim, ben gidip, babamı bulmaya çalışacağım ve hizmetinde bulunacağım” dedi.
Her tarafa haber gönderip, bu sene hacca gitmek isteyenlerin kendisine gelmelerini, masraflarını kendisinin karşılacağını söyledi.
Bunun üzerine kendisine dörtbin kişi geldi. Hepsinin masraflarını karşılayıp, hem haccetme, hemde babasına kavuşmak arzusuyla yola çıktı.
Kabe-i muazzamaya varınca, orada hırka giymiş, yamalı elbiseli kimseler gördü ve onlara babasını sordu.
Onlar
-“O bizim hocamızdır. Mekke dışından, sırtında odun getirip satar, parası ile ekmek alıp bize verir” dediler.
Genç sahraya çıktı. Bir ihtiyarın sırtında odun getirdiğini gördü. Kendisini takip etti. O pazara gidip odunları sattı. Parasıyla ekmek alıp dostlarına ikram etti. Onlar ekmek yerken, o da namaz kılıyordu.
Dostlarıyla birlikte tavaf yaparlarken, güzel yüzlü bir genç karşısına gelip durdu. İbrahim bin Edhem ona bakıyordu.
Tavafı bitirdikten sonra,
-“O gence bu kadar bakmanızın hikmeti nedir.” Dediler.
Buyurdu ki:
-“Ben Belh’den ayrılırken süt emme çağında bir çocuğum kalmıştı. Bu genç odur.”
O genç,
-“Babam benden kaçar.” Endişesi ile, kendisini belli etmiyor,
Fakat hergün gelip babasını seyrediyordu. İbrahim bin Edhem (r.a.) bir gün dostlarından birini alıp, Belhden gelen hacı kafilesinin yanına gitti. Atlastan bir çadır ortasında bir kürsüde oturup kuranı kerim okumakta olduğunu gördü.
Genç,
-“Her halde, mallarınız ve çocuklarınız bir bela ve imtihandır.” Mealindeki ayet-i kerimeyi okuyordu.
Bunu duyunca geri dönüp gitti. Yanındaki dostu, gencin yanına gitti. Kuranı kerim okumasını bittikten sonra gence
-“Nerelisin?”
O da Belh’liyim.” Deyince
Gelen zat;
-“Kimin oğlusun.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 6
27 Ocak 2009Bor-e Veysike Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 6
Gelen zat;
-“Kimin oğlusun.” Dedi.
O da
-“İbrahim bin Edhem in oğluyum onu ilk defa dün gördüm. Ama o muydu, değil miydi? İyice bilemiyorum. Benden uzaklaşır korkusuyla kendisinede soramadım” dedi.
Gelen zat
-“Gelin sizi onun yanına götüreyim.” Dedi.
Bundan sonra beraberce İbrahim bin Edhem (r.a.) in yanına gittiler. Genç, babasını görünce kendisinden geçecek şekilde ağladı. Kendisine geldiğinde babasını selam verdi.
Babası selamını alıp bağrına bastı ve
-“Hangi dindensin?” diye sordu.
Genç;
-“İslam dinindenim” dedi.
İbrahim bin Edhem (r.a.);
-“Elhamdülillah! Kuranı kerimi de biliyorsun. Peki ilham ve tahsil ettin mi?” Diye sordu.
Oğlu;
-“Evet”
Deyince o yine hamd etti. Oğlunu yanına alıp yüzünü semaya çevirdi.
-“Ya Rabbi! İmdadıma yetiş!” diye yalvarmağa başladı.
Bunu gören yakınları;
-“Ya İbrahim, ne oldu, niçin yalvarıyorsun?” diye sordular.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) onlara;
-“Oğlumu bağrıma basınca şefkati ve sevgisi kabimde kaynadı. Bunun üzerine bir nida geldi ki;
(-“Ya İbrahim! Beni sevdiğini iddia ediyorsun. Fakat benimle beraber başkalarını da seviyorsun. Dostluğumuza ortak katıyorsun. Bir kalbde iki sevgi olur mu? BU DOSTLUĞA SIĞAR MI?”).
Bunu işitince dua edip;
-“İzzet, İkram sahibi olan Allahım! İmdadıma yetiş! Eğer oğlumun muhabbeti, beni senin sevginden alıkoyacaksa, ya benim, yahut oğlumun canını al”, diye dua ettim.
Duam hemen kabul oldu. Oğlum kucağımda can verdi.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 7
28 Ocak 2009Dara harabeleri (Mardin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 7
Bir gün kendisine sordular;
-“Dervişliği ve fakirliği satın alan bir kimse tanıyor musunuz?”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) cevabında buyurdu ki;
-“İşte ben, Fakirliği, Belh ülkesine karşılık satın aldım. Bu bana o kadar ucuza geldi ki, sanki bedave almış oldum. ZİRA FAKİRLİK VE DERVİŞLİK O KADAR KIYMETLİ Kİ, BİR ÜLKEYİ FEDA ETMEK, ONA KARŞILIK OLAMAZ.”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) buyurdular ki;
-“Lokmasını helal’dan te’min edebilmek için uğraşmak, geceleri ibadet edip, gündüzleri oruç tutmaktan efdaldır. Çünkü her şeyin başı HELAL LOKMADIR.”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) Ramazan-i Şerif’de ekin biçer, aldığı ücreti muhtaç olanlara verirdi. Gece sabaha kadar ibadet eder, hiç uyumazdı.
-“Hiç uyumadan nasıl durabiliyorsunuz?” diyenlere,
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Nasıl uyuyabilirim ki, ağlamakdan bir an kesilemiyorum. Bu halde gözüme uyku girmesi mümkün müdür?” derdi.
Namazını bitirdikten sonra ellerini yüzüne kapar;
-“Yaptığın ibadet doğru ve makbul olmaz da, eski bir paçavra gibi yüzüme çarparlar diye çok korkuyorum.” Buyururdu.
Bir def’asında, ıssız bir yerde, harabe bir binada şiddetli soğuk ve ayazın olduğu bir gece, üç kişi ibadet ediyrlardı. Arkadaşları uyuduktan sonra İbrahim Bin Edhem (r.a.) kalkıp, sabaha kadar kapıda bekledi;
-“Niçin böyle yaptın?” dediklerinde
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Arkadaşlarım uyurken bir tehlike meydana gelirse, onu ben karşılayayım. Arkadaşlarım üzülmesinler diye böyle yaptım.” Buyurdu.
Bir defasında sefere çıkmıştı. Azığı bitti;
-“Benim yüzümden bir kardeşim sıkıntıya,zahmete girmesin.” Düşüncesiyle uzun müddet kimseden bir şey istemedi.
Kendisi işçi olarak çalışır, o gün kazandığı ile yiyecek şeyler alıp dostlarına ikram ederdi. Bir defasında eve geç kaldı. Yol da uzundu.
Arkadaşları;
-“İbrahim (r.a.) geçikti. Bari biz yiyecek ne varsa onları yiyip uyuyalım, beklemiyelim.” Dediler. Nitekim yemeklerini yediler, yatsı namazlarını da kıldıktan sonra yatıp uyudular.
İbrahim bin Edhem (r.a.) gelince onların uyuduğunu gördü ve bir şey yemeden aç olarak yattıklarını düşünüp çok üzüldü.
-“Getirdiğim un’u yoğurayım, bir şeyler pişireyim de uyandıkları zaman yesinler ve yarın oruca niyet edebilsinler.” Diye çok uğraşıp, bir şeyler hazırladı.
Arkadaşları uyandıkları vakit, onun kendileri için ne sıkıntılara katlandığını görünce, ne yaptığını sordular. O olanları anlattı.
Bunun üzerine birbirlerine;
-“Bakın! O bizim için ne fedakarlıklara katlanıyor, bizim hakkımızda ne kadar iyi düşünüyor. Fakat biz onu yemeğe beklemiyoruz.” Deyip, onun kıymetini daha iyi anladılar. Ve özür dilediler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 8
28 Ocak 2009Dara Harabeleri (Mardin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 8
Bir defa Halife Mu’tasım, o’na;
-“Mesleğin nedir?” diye sordu.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) cevabında buyurdu ki;
-“Bu dünyayı, dünyaya talib olanlara bıraktım. Bu dünyada Allah-u Teâlâ’nın zikrini, ahrette de didârını (cemâli ile müşerref olmayı), tercih edip, bunlar için çalışmayı kendime meslek edindim.” Buyurdu.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) buyurdu ki;
-“Bir gece ru’yamda, elinde bir defter olduğu halde ‘Cebrail (a.s.)’ yer yüzüne inmekte olduğunu gördüm.”
-“Burada ne yapacaksın?” diye sordum.
Cebrail (a.s.);
(-“Bu deftere Allah-u Teâlâ’nın dostları kim ise onların isimlerini yazacağım.”) buyurdu
-“Peki beni de yazacak mısınız?” diye sordum.
Cebrail (a.s.);
(-“Sen, o dostlardan birisi değilsin ki”) buyurdu.
Ben;
-“İyi ama ben o dostların dostuyum.” Dedim.
Bundan sonra Cebrail (a.s.) biraz düşündü.
ve;
(-“Şimdi İlk önce İbrahim’ın ismini kaydet.” Diye bir ferman geldi.” Buyurdu.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) buyurdu ki;
-“Bir gece Mescid-i Aksa’da kalmak istedim. Cami vazifelilerinin beni görmemeleri için içeride bulunan hasırların arasına gizlendim. Çünkü görürlerse içeride kalmama musaade etmezlerdi.”
-“Gece, geç vakit olunca kapı açıldı ve içeriye tanımadığım bir zat içeri girdi. Yanında derviş kıyafetli kırk kişi daha bulunuyordu.”
-“O yaşlı zat mihrabe geçti. İki rek’at namaz kıldıktan sonra öbürlerine döndü.”
İçlerinden biri;
(-“Bu gece, burada tanımadığımız, bizden olmayan biri var.”) dedi.
Mihrabda bulunan zat tebessüm etti ve;
(-“Evet İbrahim Bin Edhem var. Kırk gündür kalb huzuru ile ibadet yapamamaktadır.” Dedi.
Bunları duyunca ben açığa çıktım. Mıhrabda bulunan zat;
-“Evet doğru söyliyorsunuz, Lütfen bunun sebebini de bildiriniz.” Dedim.
O zat şöyle anlattı;
(-“Filan zaman Basra’da hurma satın almıştın. Bu sırada yere bir hurma tanesi düştü. Sen o hurmayı kendi hurmalarının içine atmıştın. Onu yediğin için kırk gündür ibadetlerinden tad alamiyorsun.”) deyince
Hurmayı satın aldığım zatın yanına gittim ve bu olanları anlatıp kendisinden HELALLIK DİLEDİM. O DA HAKKINI HELAL ETTİ.
Ve hurma satan adam;
-“Madem ki bu iş bu kadar hassastır. O halde ben şimdiden hurma satmayı bıraktım.” Dedi.
Sonra dükkanını kapattı. Vakitlerini ibadetle geçirmeye başladı nihayet o da Allah-u Teâlâ’nın sevgili kullarından oldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 9
28 Ocak 2009Dara harabeleri (Mardin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 9
İbrahim Bin Edhem (r.a.) bir zaman yolda yürüyordu.
Askerlerden biri kendisini görüp;
-“Sen kimsin?” dedi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Ben bir kulum.” Diye cevab verdi.
Asker;
-“Ma’mur i’mâr edilmiş yer neresidir?” dedi.
İbrahim (r.a.); kabristanı gösterdi. Bu duruma sinirlenen asker;
-“Sen benimle alay mı ediyorsun?” diyerek
Başına sopa ile birkaç defa vurdu. Başı yaralandığı, kanadığı halde o karşılık vermedi. Askere hayır duada bulundu.
Şehir halkı, kendisinin geldiğini haber alınca şehir dışına çıktılar. Fakat kendisni bu halde görüp olanları haber alınca;
Askere;
-“Kendisine hakarette bulunduğun bu zat, çok yüksek bir velidir.” Dediler.
Bunun üzerine asker pişman olup, tevbe etti ve ayaklarına kapanıp özür diledi.
Asker sordu ki;
-“Efendim! Ben senin kafanı yardığım zaman sen bana dua ettin sebebi ne idi?”
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Senin bana yapmış olduğun muamele ve benim karşılık vermeyişim sebebiyle, Allah-u Teâlâ (c.c.) bana Cenneti nasıb etti. Senin de Cehenneme düşmemen için hayır dua’da bulundum.” Buyurdu.
Asker;
-“Efendim! Niçin (ben bir kulum) dediniz?”
İbrahim (r.a.) cevabında buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ’nın kulu olmayan var mıdır?”
Asker;
-“Ma’mur olan yeri sorunca, niçin kabristanı gösterdiniz?”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) buyurdu ki;
-“Şehir, (ölenlerle) her gün biraz daha harabe oluyorken, mezarlık imâr edilmektedir.” Buyurdu.
O şehirde bir zat;
-“Akşam ru’yamda, cennette bulunanları gördüm, ellerinde inciler dolu idi. Sebebini sordum.”
Şöyle anlattılar;
(-“Biri İbrahim Bin Edhem (r.a.) in kafasını yardı. Onu cennette getirdiler.”
Bir Emir geldi;
-“Bir kimse dostumuzun kafasını yarmıştır. Bu cevherleri dostumun başı üzerine saçınız.”
Saçtılar.
Cennette bulunanların hepsi o mücevherlerden topladılar. Bize de (avucundaki mücevherleri göstererek) bu kadar düştü. Diye cevab verdi.” Diye anlattı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 10
28 Ocak 2009Dara harabeleri (Mardin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 10
İbrahim-i Edhem (r.a.) bir gün bir sarhoşun yanından geçiyordu. Ağzı bulaşmış, yerde yatar gördü. Su getirip ağzını yıkadı.
Ve;
-“Allah-u Teâlâ’nın isminin anıldığı bir ağız böyle bulaşmış berbat halde bırakmak hürmetsizlik olur.” Buyurdu.
Sarhoş gendisine gelince İbrahim-i Edhem (r.a.) nin yaptığını ve söylediği sözü bildirdiler. O kimse tövbe etti ve salihlardan oldu.
Sonra İbrahim Bin Edhem (r.a.) in ru’yasında dediler ki;
-“Sen bizim için o sarhoşun ağzını yıkadın. BİZ DE SENİN KALBİNİ TEMİZLEDİK.”
İbrahim-i Edhem hazretleri (r.a.), sahraya çıkmıştı. Bir kuyudan su çekmek için kovayı sarkıttı. Geri çektiğinde kovanın GÜMÜŞLE DOLU olduğunu gördü.
Hemen geri boşalttı ve kovayı tekrar sarkıttı. Bu sefer çektiği kovanın ALTINLA DOLU olduğunu gördü.
Bunu da tekrar geri boşaltıp, kovayı tekrar daldırıp çıkardığında, kovanın MÜCEVHERLE DOLU olduğunu gördü.
Bunun üzerine şöyle niyazda bulundu;
Ya Rabbi! Bana hazine veriyorsun. Benim arzum bunlar değildir. Ben ABDEST ALMAK İÇİN SU istiyorum. İhsan et.” Diye yalvardı.
Kovayı tekrar kuyuya daldırıp çıkardığında SU İLE DOLU olduğunu gördü.
İbrahim-i Edhem (r.a.) yolda bir taş gördü.
Üzerinde;
-“Çevir ve altını oku.” Yazılıydı.
Çevirdi.
-“Eğer öğrendiğinle âmel etmiyorsan ne diye bilmediğini öğrenmek istiyorsun.” Yazısını okudu
Ve;
-“Ya Rabbi! Seni tanıyan hakkıyla tanımamıştır. Şimdi seni bilmeyen bir kimsenin hali nasıl olur.” Dedi. Ve ağladı.
Helal lokma yemeğe çok dikkat eder ve harkese de tavsiye buyururlardı. Bir gün kendisine falanca yerde bir genç var.
-“Gece gündüz ibadet ediyor, kendinden geçiyor.” Dediler.
Gencin yanına gidip üç gün misafir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden daha çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, halsız, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve gayretli haline şaşırıp kaldı.
Genci Şeytan aldatmış mıdır, yoksa halis ve doğru mudur anlamak istiyordu.
Gencin Kalbine dikkat etti. Lokması HELAL’DAN değildi.
-“Allah-u Ekber, bu halleri hep şeytandandır.” Deyip genci evine da’vet etti.
Kendi lokmalarından bir tane yedirince, gencin hali değişip o aşkı, o arzusu o gayreti kalmadı.
Genç İbrahim-i Edhem hazretleri (r.a.) ne sorup;
-“Bana ne yaptım?” deyince,
İbrahim-i Edhem (r.a.);
-“Lokmaların HELLAL’DAN değildi. Yemek yerken, şeytan da midene giriyordu. O hâller, şeytan’dan oluyordu. HELAL YİYİNCE Şeytan giremedi. Asıl, doğru halin meydana çıktı.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 11
31 Ocak 2009Dara Harabeleri (Mardin)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 11
İbrahim-i Edhem (r.a.) Dünya malına ehemmiyet vermez, mubarek kalbi hep Allah-u Teâlâ ile meşgül idi.
Zenginlerden birisi, kendisine 1000 (bin) altın getirdi ve;
-“Efendim! Bunu kabul buyurunuz.” Dedi.
İbrahim Bin Edhem hazretleri (r.a.);
-“Ben fakirlerden bir şey almam.” Buyurdu.
O zat;
-“Efendim! Ben fakir değilim.”Deyince
İbrahim Bin Edhem hazretleri (r.a.);
-“Bu sahip olduğun maldan daha ziyadesini ister misin?” diye sordu.
O zat;
-“Evet.” Deyince
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Bu altınları al götür, zira fakirler içinde en fakir sensin. Bu halin fakirlik değil midir?” Cevabını verdi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) bir gün deniz kenarında oturmuş, elbisesini dikiyordu. Memleketin valisi yanındakilerle birlikte oradan geçerken İbrahim Bin Edhem hazretlerinin başında durdu.
Vali onu seyrederken içinden şöyle düşündü.
-“Bak şu dünün hükümdarına! Böyle yapmakla eline ne geçti?”
İbrahim Bin Edhem (r.a.) vali’nin aklından geçenleri anlamıştı. Başını kaldırıp iğnesini DENİZE FIRLATTI.
Sonra;
-“BALIKLAR İĞNEMİ GETİRİN.” Deyince,
Aradan uzun bir süre geçti;
Bir balık, ağzında İbrahim Bin Edhem (r.a.) in denize attığı iğneyi getirdi.
Allah’ın izniyle balık dile gelip;
-“Bütün denizdeki balıklar senin mübarek iğneyi teberrük için ziyaret ettiklerinden ancak gelebildim.” Dedi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) iğneyi balığın ağzından aldıktan sonra valiye döndü;
-“ELİME BU İĞNE GEÇTİ.” Buyurdu.
Ya’ni;
-“Ben Allah-u Teâlâ’dan gayrı olanları bırakıp, bütün varlığımla O’na döndüğüm için, bu balıkları bana hizmetçi (müsehhar) etti. Ve bana bu kerameti verdi.” Demek istedi.
Evliye Çelebi (r.a.) Meşhür seyahetnamesinde şöyle bir rivayet geçer…
Bir gün İbrahim bin Edhem Hazretleri (r.a.) ın validesi gelip;
-“Ey Oğul, kül oldun, bu riyazet nedir? Gel terk eyle.” Deyince
İbrahim bin Edhem (r.a.), hırkasından iğnesini çıkarıp denize atar ve balıklara hitaben;
-“Benim iğnemi getirin.” Der.
Bir müddet sonra bir balık iğne ağzında olarak gelir
-“Niçin geç getirdin?” Diye sorar.
Balık Allahın izniyle dile gelip;
-“Ya İbrahim teberrüken ağızdan ağza ziyaret için geç getirdik.” Der.
O vakit İbrahim bin Edhem hazretleri (r.a.,);
-“İlahi balık, sen benim iğnemi ağzınla getirdin ve aziz döndün. Allah seni avcılar elinden kurtara. Senin neslini yiyenler hasta olsun.” Diye dua ederler.
Bu menkıbeyi nakl eden Evliya Çelebi hazretleri (r.a.) buyururyor ki;
-“ Ben o balıkları gördüm. Ağızlarında iğne gibi püskülleri vardı. Kimse avlamaz, ağa gelirse denize bırakılır. Validesi bu hali görünce oğlunu bırakıp gider. (Seyahetname Sayfa 552)
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 12
31 Ocak 2009Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 12
Huzeyfe-i Mer’aşi, İbrahim bin Edhem (r.a.) hizmet ederdi.
Sebebini sorduklarında;
-“Mekke’ye giderken çok acıkmıştık. Küfe’ye gelince, açlıktan yürüyemez oldum.”
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Açlıktan kuvvetsiz mi kaldın?” buyurdu.
Ben;
-“Evet.” Dedim.
İbrahim Bin Edhem (r.a.); hokka, kalem istedi. Bulup getirdim.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Bismillahirrahmanirrahim, Her şeyde, her yerde sana güvenilen Rabbim! Her şeyi veren sensin. Sana her an hamd ve şükür eder, Seni bir an unutmam. Aç, susuz ve çıplak kaldım. İlk üçü, benim vazifemdir. Elbette yaparım. Son üçünü sen söz verdin. Senden bekliyorum.” Yazıp, bana verdi
Ve;
-“Dışarı git ve Allah-u Teâlâ’dan başka kimseden bir şey umma ve ilk karşılaşdığın adama bu kağıdı ver.” Dedi.
Dışarı çıktım.
İlk olarak, deve üstünde biri ile karşılaşdım. Kağıdı ona verdim. Okudu, ağlamağa başladı.
-“Bunu kim yazdı?” dedi.
Ben;
-“Camide birisi.” Dedim.
Bana bir kese altın verdi. İÇİNDE ALTMIŞ DİNAR VARDI. Bunun kim olduğunu sonradan, etrafındakilere sordum.
Bana;
-“NASRANİDİR (Yani hiristiyandır)” dediler.
İbrahim Bin Edhem (r.a.) e bunları anlattım.
İbrahim Bin Edhem hazretleri (r.a.) bana;
-“Keseye elini sürme. Sahibi şimdi gelir.” Buyurdu.
Az zaman sonra Nasrani, İbrahim bin Edhem (r.a.) in huzuruna geldi.
-“Bu yazıyı yazan siz misiniz?” dedi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Evet.” Cevabını alınca
Nasrani;
-“Çok düşündüm, böyle bir yazıyı yazanın Allah’a tevekkülü, anck hak olan bir dinde olur. Bu parayı verdiğim kimseyi takib ederek huzurunuza geldim. Bana İSLAMİYET’i anlatır mısınız?” diyerek
Kelime-i Şehadeti söyledi ve Müslüman oldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 13
31 Ocak 2009Çağ-çağ barajı (Sonbahar mevsimi)
İbrahim Bin Edhem (Radiyallah-u Anhu)- 13
İbrahim Bin Edhem hazretleri (r.a.) Bir gün bir köle satın almış idi.
O’na sordu;
-“İsmin nedir?”
Köle;
-“Efendim! Ne diye çağırırsanız ismim odur.” Dedi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Neyi yersiniz?” diye sordu.
Köle;
-“Efendim! Ne yedirirseniz odur.” Diye cevab verdi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Ne iş yaparsınız? Buyurdu.
Köle;
-“Efendim! Ne emrederseniz onu.” Dedi.
İbrahim Bin Edhem (r.a.);
-“Neyi arzu edersiniz?” diye sorduğunda,
Köle;
-“Kölenin hiç arzusu olur mu? Onun arzu ile ne işi var?” müthiş cevab üzerine
İbrahim Bin Edhem (r.a.) kendi kendine;
-“EY MİSKİN, ACABA SEN ÖMÜR BOYU HAK TEÂLÂ’YA BÖYLE KUL OLABİLDİN Mİ? KULLUĞU BUNDAN ÖĞREN.” Deyip ağlayarak kendinden geçti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbrâhim Bin Edhem (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu