Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4
Bore Beşire Mecido (İlkbahar mevsimi) Nusaybin
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4
Hazret-i Ali (r.a.) yükleri indirip bunların üzerine yürüdü. Hak Teâlâ’nın izniyle onlara galip geldi. Tekrar Hane-i Saâdetin mübarek yüklerini kaldırıp yola koyuldu.
Yolda, o zaman henüz iman etmemiş olan Mikdad bin Esved (r.a.) Hazret-i Ali (r.a.) nin karşısına çıktı. Hazret-i Ali (r.a.) hiçbir söz söyletmeden bir vuruşta onu yere yıktı.
Göğsüne çıkıp İmân’a davet buyurdu. Derhal can-ı gönülden kabul edip Müslüman oldu.
Mikdad bin Esved (r.a.) in bir oğlu, Hazret-i Hüseyin uğrunda, Kerbela’da canını feda edip şehid olmuştur. Mikdad bin Esved (r.a.) hazretleri, Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve bahadırlarındandır.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü), Resulullah (s.a.v.) a şişmiş olan ayakalarından kanlar akar vaziyette, Kubâ’ da yetişmişti.
Gündüzleri saklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda Peygamber efendimiz (s.a.v.) in huzuruna gidemiyecek bir halde idi.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, Hazret-i Ali (r.a.) yi görünce haline acımış, sevgili, fedakar amca-zadesini kucaklamış, mübarek iki eliyle, o hak yolunda binlerce meşakkete katlanmış olan narin, nazik ayakları okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu.
Hatta Hazret-i Ali (r.a.) nin bu fedakarlığı üzerine;
-“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’ın rızası için nefsini feda eder.” Ayet-i Celilesinin nazıl olduğu rivayet edilir.
Hazret-i Ali (r.a.), Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevi’nin inşasında çok çalışmış, bizzat sırtına taş ve toprak taşımıştır. Başta Bedir, Uhud ve Hendek harbleri olmak üzere, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın bütün gazvelerinde bulunarak, fevkalade gayret ve kahramanlıklar göstermişir.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) bedir savaşında bir çok azılı müşriki öldürmüştür. Daha savaşın başlarında Mubarezede Velid bin Ukbe’yi bir kılış darbesiyle öldürdü. Akşama doğru, iki taraf da birbirine karışmıştı.
Kum tepesinin üzerinde zırhlara bürünmüş müşriklerden birisi Sa’d bin Hayseme (r.a.) yi şehid etmişti. Hazret-i Ali (r.a.) O’na yaklaştı. Müşrik atından indi ve Hazret-i Ali (r.a.) ile vuruşmaya başladı.
Hazret-i Ali (r.a.), müşrikin kılıcı kalkana saplanıp kaldı. Hamle sırası Hzret-i Ali (r.a) ye gelmişti. Hazret-i Ali (r.a.) kılıcı ile müşrikin göğsüne doğru çaldı. Zırhını enlemesine biçince müşrik titredi ve sarsıldı.
Hazret-i Ali (r.a.) o esnada arkasında bir kılıcın parladığını ve şakıdığını görünce başını eğdi.
Kılıcı parlatan;
-“Al buda ben Abdülmuttalib’in oğlundan!” derken müşrikin kellesi, miğferiyle birlikte yere yuvarlandı. Hazret-i Ali (r.a.) dönüp arkasına baktığı zaman, Hazret-i Hamza (r.a.) yı gördü.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Etiketler: Aşere-i Mübeşşere, Ehl-i Beyt, Eshab-i kiram, Hayat-üs Sahabe, Hulefa-i Raşidîn, Menkıbeler
19 Mart 2012, 19:17 tarihinde.
[...] bin Ömer (Radiyallah-u Anhu); « Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 2 Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4 [...]