İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 17
Halilür-rahman Dergahı (Şanlı Urfa)
İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 17
-“Tarikat, zikr ile Allah-ü teâlâ’ya kavuşma yoludur. Zikr, Allah-ü teâlâ’yı hatırlamak demektir. Her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine ve yasaklarına sarılmaktır.”
-“Yaklaşık olarak, son yüz seneden beri tarikat diyerek bir şeyler uyduruldu. Hakiki İslâm âlimlerinin, Eshâb-i kirâmın, Peygemberimiz (s.a.v.) den alıp bildirdikleri doğru yol unutuldu. Dinde cahil insanlar, hatta İslâmiyetin emirlerine açıkça uymayanlar, şeyh ve tarikatçi ünvanı alarak zikr ve ibâdet adı altında, dinimizin yasak ettiği birçok günahları ve bid’atları işlediler.”
-“Bugün sahte, yalancı mürşidlere, Müslümanları sömüren târikatçılara, dini siyasete alet edenlere çok rastlanmaktadır.”
Şeyh-ül-İslâm Ahmed ibdni Kemâl Efendinin Risâle-i Münire adlı eserinde yer alan bir hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;
-“Bir kimsenin havada uçtuğunu ve deniz üzerinde yürüdüğünü, yahut ağzına ateş koyup yuttuğunu görseniz, fakat İslâmiyet’e uymayan bir iş yapsa, kerâmet sahibiyim derse de, onu büyücü, yalancı, sapık ve insanları doğru yoldan saptırıcı biliniz!”
İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.), “Mektubât” adlı eserinin üçüncü cild 123. Mektubunda, bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur;
-“İnsanı Allah-ü teâlâ’ya kavuşturan yollar ikidir.
-“Birincisi; peygamberlerin yakınlığı gibi olan (Nübüvvet yolu) olup, insanı aslın aslına ulaştırır. Peygamberler “Aleyhimüssalavatü vetteslimât” ve bunların sahabeleri bu yolda kavuşmuşlardır. Ümmetleinden sahâbi olmıyanlar arasında dilediklerini de bu yoldan kavuşmakla şereflendirilir. Fakat bunlar pek azdır. Bu yolda vâsıta, aracı yoktur. Yani vâsıl olduktan sonra, doğrudan doğruya asıldan feyz alırlar. Hiçbiri ötekine vâsıta olmaz, perde olmaz.”
-“İkinci yol; (Vilâyet yolu) dur. Kutblar, evtâd, büdel,â, nücebâ ve bütün evliyâ hep bu yoldan kavuşmuşlardır. Bu yol (Sülük) yoludur. Evliyânın cezbeleri de bu yolun cezbleridir. Bu yoldan kavuşanlar birbirlerine vâsıta ve perde olurlar. Bu yoldan vâsıl olanların önderi ve en üstünleri ve ötekilere vâsıta olanı, Hazret-i Ali Mürtyeza (Keremallahü teâlâ vechehü’l-kerim) dir. Bu yoldan gelen feyzlerin kaynağı odur.”
-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) den gelen feyzler, ma’rifetler hep onun vâsıtası ile gelir. Fatımat-üz-Zehrâ (r.anha) hazret-i Hasen ve Hazret-i Hüseyn (r.anhüm) bu makamda, hazret-i Ali ile ortaktırlar. Öyle sanıyorum ki, Hazret-i Ali (r.a.) dünyaya gelmeden önce de, bu makamda idi. Vefât ettikten sonra da, bu yolda her veliye gelen feyzler, hidâyetler, yine onun vâsıtası ile gelmektedir. Çünkü kendisi, bu yolun en yüksek noktasında bulunuyor. Bu makamın sahibi odur. Hazret-i Ali (r.a.) vefat edince, ondan yayılan feyzler, Hazret-i Hasen ve sonra Hazret-i Hüseyn (r.anhüm) vâsıtası ile geldi. Daha sonra oniki imâmdan, sağ olanları da vâsıta oldular. Bunlardan sonra gelen evliyâya feyzler, bu oniki imâm vâsıtası ile geldi. Kutblara, nücebâya de hep bunlardan geldi. Abdülkâdir-i Geylâni (r.a.), dünyaya gelip, veli oluncaya kadar hep böyle idi. Sonra, bu da bu vazifeye kavuştu. Ondan sonraki kutblara, nücebâya ve bütün evliyâya oniki imâmdan gelen feyzler ve bereketler bunun vâsıtası ile geldi. Başka hiçbir veli bu makama kavuşamadı.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiüçüncüsü olan Ahmed Faruk-i serhendi İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
06 Şubat 2015, 08:38 tarihinde.
[...] Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 14 « İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 15 İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 17 [...]