İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 3
İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri
İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 3
Babasından ders aldığı sırada, çeşitli ilimlere ait küçük kitabları ezberledi. Babasından aldığı dersleri tamamlayınca, Siyalkut şehrine gidip orada, zahiri ve batını ilimlerde, o zamanın en meşhur âlimi Mevlânâ Kemâleddin Keşmiri (r.a.) den aklı ilimlerin bir kısmını gayet iyi bir şekilde öğrendi.
Mevlânâ Kemâleddin Keşmiri (r.a.), meşhur âlim Abdülhakim-i Siyalkuti (r.a.) nin de hocası olup, zamanının en yüksek âlimi idi. Bazı hadis kitablarını da Şeyh Ya’kub-i Keşmiri (r.a.) den okudu. Âlim-i Rabbâni Kâdi Behlül-i Bedahşâni (r.a.) den; hadis, tefsir bazı usul ilimlerinde icâzet (diploma) aldı. Onyedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, aklı ve naklı, füru’ ve usul ilimlerinin hepsinden icâzet aldı.
Tahisli sırasında, Kâdiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki feyz ve lezzeti babasından aldı. Babası hayatta iken, zahiri ve batını ilimleri talebelere öğretmeye başladı.
Bu sırada; “Risâletüt-tahliliyye”, “Redd-i revâfid”, “İsbatün-nübüvve” adlı eserlerini yazdı. Edebiyata çok meraklı olup, fesâhatı ve belâğatı, sür’at-i intikali, zekâsının şiddei herkesi hayrette bırakıyordu.
Daha sonra da, Vahidi’nin, Besit, Vesit, Esbâb-ı nuzûl gibi eserlerini, kadi Beydavi’nin Envar-üt-tenzil, Menhac-ül-vusul, Gayet-ül-kusva ve diğer eserlerini, İmâm-i Rabbâni; Cami’üs-Sahih, Sülasiyyet, Edeb-ül-müfred, Efâl-i ibâd, tarih ve diğer eserlerini, Tebrizinin Mişkat-ül mesabihi’ni, Tirmizi’nin Şemâilini, İmâm-i Süyuti’nin Cami’üs-sağir’ini ve müselsel hadis rivayeti icazetini Kâdi Behlül-i Bedehşâni (r.a.) den aldı.
Bu kadar ilmi ve herkesin üstünde kemâli ile birlikte kalbi Ahrâriyye (Nakşibendiyye) büyüklerinin aşkı ile yanıyor, bu yolda yazılmış kitabları okuyordu. Babasının vefatından, bir sene sonra, hacca gitmek üzere Srhend’den yola çıktı. Bu yolculuğunda Delhi’ye varınca, orada tanıdıklarından ve Muhammed Bâki-billah (r.a.) ın talebelerinden olan Mevlânâ Hasen Keşmiri ile görüştü.
Mevlânâ Hasen Keşmiri (r.a.), onu hocasının huzuruna götürüp, tanıştırmak istedi ve şöyle dedi;
-“Bugün Ahrâriyye yolunda bu ülkede başka böyle büyük bir zât yoktur. Tâlibler onun bir nazarıyla öyle şeylere kavuşuyorlar ki, günlerce çekilen çileler ve çeşitli riyazetlerle buna kavuşamazlar.”
İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.), daha önce babası Abdülehad’dan da, Ahrâriyye yolunun ve bu yolda bulunanların şânını ve kıymetini duymuştu.
Bu yolun büyüklerinin kitablarını okuyup onların güzel hâllerini bildiği için;
-“Bu Hicâz yolunda, böyle büyük bir âlimden, bu büyükler yolunun zikr ve murâkabesini almaktan daha iyi ne olur?” diyerek Muhammed Bâki-billah (r.a.) ın huzuruna gitti.
Huzuruna girince kalbinde nûr parladı. Mıknatız iğneyi çeker gibi çekildi. Şimdiye kadar duymadığı, bilmediği şeyler kalbine doldu. Hac’dan sonra uğrayıp istifâde etmeği niyet etti ise de, kalbindeki sevgi ve arzu, kendisini bırakmayıp, ertesi gün huzuruna gelip Ahrâriyye feyzine kavuşmak şevkini bildirdi. Hizmetinde kaldı. Edeble, can kulağı ile sözlerine ve hâllerine bağlandı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiüçüncüsü olan Ahmed Faruk-i serhendi İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
25 Ocak 2015, 07:48 tarihinde.
[...] (Radiyallah-u anhu)- 4 « İmâm-i Rabbani Ahmed Faruk-i Serhendi (Radiyallah-u anhu); İmâm-ı Rabbânı (Radiyallah-u anhu) – 3 [...]