Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh);
Çağ-çağ barajı (Nusaybin)
Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh);
Evliyanın büyüklerinden. Adı Ma’rûf bin Firuz olup künyesi Ebû mahfuz’dur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 200 (M. 815) senesinde Bağdad’da vefat etti.
Bağdad’ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhi denilmiş olup, Ma’rûf-i Kerhi olarak tanınmış olup, Sofiye-i aliyenin büyüklerindendir. Tasavvufta örnek, Hak Teâlâ’ya giden yolun rehberi, çeşit çeşit latifelerle seçilmiş, zamanındaki aşıkların efendisi idi.
İran’lı hiristiyan bir anne ve babanın çocuğu iken, hiristiyanlığı öğrenmesi için bir rahibe gönderilmişti.
Kardeşi İsa onun İSLAMA GELİŞİNİ ŞÖYLE ANLATMAKTADIR;
-“Ben ve kardeşim Ma’rûf bir okula gidiyorduk. Hiristiyan idik. Hiristiyan hoca (rahib) çocuklara (haşa) Allah-u Teâlâ üçtür. Baba, Oğul, Ruh’ül Kudus derdi.”
Kardeşim Ma’rûf (r.a.);
-“Allah birdir, birdir.” diya bağırırdı.”
-“Rahib o’nu her tarafı yara bere içerisinde bırakacak şekilde döverdi. Bu böyle devam etti. NİHAYET BİR GÜN HER TARAFINI PARÇALAR ŞEKİLDE DÖVÜNCE KAÇTI. Ve bir daha dönmedi.”
Bunun üzerine annem O’na olan sevgisinden hergün göz yaşı dökerdi.
-“Eğer Allah-u Teâlâ oğlumu geri gönderirse, o hangi dinde ise bende o dine tabi olacağım.” Derdi.
Annesi böyle ağlayıp gözleri yolları beklerken, evden kaçan Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) kendi halini şöyle anlatmaktadır;
-“Ayaklarım şişmiş, elbiselerim parçalanmış bir halde Küfe’ye geldim. Adetim mescidlerde kalmaktı. Burada da mescide gittim. Orada mübarek, yüzü nur saçan bir zat’ın etrafında bir kısım insanlar halka olmuşlar ve onun anlattıklarını dinliyorlardı. Cemaat o zatı öyle dinliyorlardı ki, sanki başlarının üzerinde kuş vardı. O ZAT’A YAKLAŞTIM VE DİNLEDİM.”
Şöyle buyuruyordu;
-“Kim Allah-u teâlâ’dan tamamen yüz çevirirse, Allah-u Teâlâ da ondan tamamen yüz çevirir. Kim kalbiyle Allah-u teâlâ’ya kavuşmayı arzu eder ve O’na koşarsa; Allah-u Teâlâ onu rahmetiyle karşılar. Bütün herkesin kalbinde O’NUN MUHABBETİ HASIL OLUR. O’na gelirler. Derdlere ve belâlarla sabır eden kimseye de Rahmetini ihsan eder.”
-“ Bu zat Muhammed ibni Semmak (r.a.) idi. O’NUN BU SÖZLERİ KALBİME ÇOK TE’SİR ETTİ. Ve beni yaratan Allah-u teâlâ’ya yöneldim. Benim gizli ve açık her şeyimi bilen, O’na kavuşmağı istedim. Allah-u Teâlâ da dua’mı kabul buyurdu. Bu sırada İbni Semmak (r.a.) aniden sustu.”
Sonra insana çok te’sir eden bir sesle;
-“Bağdad’lı genç nerede?” Diye sordu.
Oradaki cemaat bana baktı. Çünkü orada benden başka yabancı yoktu. Beni Şeyh İbn-i Semmak (r.a.) götürdüler.
İbn-i Semmak (r.a.) başımı okşadı ve;
-“Merhaba ey Rabbin’i arayan kişi. Merhaba ey Allah’ın sevgisine ve muhabbetine kavuşan kişi.” Dedi.
Bu sözleri işitince, babama beni kötüleyen rahibi hatırladım. Ve ağlamağa başladım.
Bunun üzerine İbn-i semmak (r.a.);
-“Sen ağliyor musun?” dedi.
Ben de;
-“Evet efendim.” Dedim ve içimden rahibin sözünü hatırladım. Çünkü o rahib hep hakaret ederek beni babama kötülerdi.
Tam bu sırada İbn-i semmak (r.a.);
-“Rahibin sözü mü?…” diye sordu.
Ben buna çok hayret ettim. Bunu nasıl biliyordu;
-“Evet.” Dedim.
İbn-i Semmak bana (r.a.);
-“Allah-u Teâlâ’ya dua et. Senin duan müstecaptır (kabul olur).” buyurdu.
Ve bende Allah-u Teâlâ’ya dua ettim. Daha sonra öğrendim ki, rahib de Müslüman olmuş ve Salih mü’minlerden olmuş.
-”Sonra İbn-i Semmek (r.a.) beni İmâm-i Ali Rıza (r.a.) ya götürdü. Durumu O’na anlattı. Ve O’nun elinden Müslüman oldum.”
Müslüman olan ve ilim tahsil eden Ma’rûf-i Kerhi, uzun seneler sonra memleketine döndü. Büyük bir sabırla onu bekleyen annesi bağrına bastıktan sonra;
-“Hangi din üzeresin?” diye sordu.
Ma’rûf (r.a.),
-”İslâm dini üzereyim.” Deyince
Annesi;
-“Eşhedü enlailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve reasulühü” diyerek iman ile şereflendi. Bunun üzerine bütün aile Müslüman oldu.
Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) dinin emirlerini gözetmekte, ibadette, haram ve şübhelilerden kaçmada çok meşhur olmuştur. İmâm-i Ali Rıza (r.a.) nın hizmetinde bulunmuş O’nun çocuklarıyla beraber yaşamış ve ehl-i Beyt’ten bilinmiştir.
<<<Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
16 Ocak 2009, 13:45 tarihinde.
selamun aleyküm hocam. nasılsınız?
elhamdülillah iyiyiz biz ne kadar iyi olunabilir ise..
hayırlı cumalar dilerim..
Allaha emanet kalın..
16 Ocak 2009, 13:53 tarihinde.
Sevgili ma çok sevgili canım yeğenim… Yorumuna çok sevindim Velevki hal hatır sorulmuş olsa da Bu bana çok sevgili geldi…
İnan ki eski yeğenlerimden benim halımı soran ve terk etmeyen nadir bir kaç yeğenlerimden bir tanesisin. Ama bazı sevgili yeğenlerim uğrmaz oldular.. Ayda bir dahı uğramaz oldular.. Neyse sağlık olsun…
Senin de cuma’n mubarek olsun.. Dualarını beklerim..
Ailene sevgilerimi ve selamlarımı lütfen ilet..
Sevgilerimle…
18 Ocak 2009, 07:43 tarihinde.
[...] <<<İbn-i Semmak (r.a.) nın bir başka yazısı>>> [...]
06 Aralık 2011, 16:27 tarihinde.
[...] <<<Sırrı-yı Sekati (r.a.) nın bir başka yazısı>>> [...]
30 Ekim 2012, 08:29 tarihinde.
[...] 251 (M. 865) de Ramazan-i şerif ayında orada vefat etti. “Şunizi kabristanına” defnedildi. Ma’ruf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ınden feyz aldı. Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) hazretleri nin dayısı ve [...]
13 Ocak 2014, 21:40 tarihinde.
[...] -“Mâruf-i Kerhî (r.a.) dır” dedi [...]