Muhammed Behâüddin-i Veled –Sultan-ül-ulemâ- (Radiyallah-u anhu)- 4
Uhud dağı (Şehidlik)
Muhammed Behâüddin-i Veled –Sultan-ül-ulemâ- (Radiyallah-u anhu)- 4
Behâddün-i veled (r.a.), sabah namazından sonra ikindi vaktına kadar talebelerine ilim öğretir, ikindiden sonra medresesine gelenlere mârifetullah’dan ( Allah-u Teâlâ’yı tanımaktan) bahsederek irşad ederdi.
Nasihatlerinde ehl-i sünnet itikadınıu anlatır bozuk fırkaların inanışlarını izah ederdi. İnsanların, dalalet fırkalarına düşmemeleri, cehenmde yanmamaları için çok gayret sarf ederdi. Bid’at fırkasına mensub bazı âlimler, aralarında ittifak ederek, Behâüddin-i Veled (r.a.) i Sultan’a şikayet ettiler,
Dediler ki;
-“Sultanımız! Muhammed Behâüddin-i Veled size zâlimdir, âlimlerinize de cahil diyor. Halkın büyük bir kısmı onun etrafında toplandı. Vakitlerinin çoğunu o n u n l a geçiriyorlar. Bir gün sizi tamamiyle bırakıp, ona tabi olacakları muhakkatır. Eğer böyle bir şey vaki olacak olursa, sizin saltanatınıza ziyan gelir ki, bizim içinde yüz karasıdır. Biz, size gördüğümüzü söyliyoruz. Vazifemiz sizi uyarmaktır. Gerisini siz bilirsiniz.”
Bunları işiten sultan çok üzüldü. Çünkü Sultan-ül-ulemâ (r.a.) ya muhabbeti çok fazla idi. Fakat bu âlimlerin söyledikleri de yabana atılır şeyler değildi. Bu işin tahkiki için yakınlarından bir kimseyi Sültan-ül-ulemâ (r.a.) ye göndererek;
-“Bütün beldelerde olan hadisler sizce keşf olunmakta, bütün memleketekiler de tasarruflarınız altındadır ülkemizde bir padişah var iken, ikincisinn de hükümet kurması uygun değildir. Neticede, ben denizi bir memlkete tayın buyurursanız memnun olurum.” Gibi, kahırlı uygun olmayan sözler sarf etti.
Bunlara Sultan-ül-ulemâ /(r.a.) ye söylediklerinde, buyurdu ki;
-“Hasedcilerin zülümlarından hicret etmek dedelerimizn sünnetleridir. Madem ki böyledir, bizde sefer eder, başka ülkelere gideriz. Biz buradan ayrılınca bu memleketin başına felekatler gelir. Bu ülkeyi, dinsiz tatarlar (Hülagû ‘nın ordusu) istila ederler.” Buyurdu.
Akraba ve talabelerine sefer hazırlıklarına başlamalarını söyledikten sonra, Sultan’ın adamın adönerek;
-“ Sultanınıza gidip benden selam söyleyin. O’na –“ Biz fani dünyanın şöhretlerine talip değiliz. Dünya Sultanlığında, tacında da gözümüz yoktur. O, bu dünyadaki saltanatına devam etsin.” Deyiniz” buyurdu.
Haber etrafa çabucak yayıldı. Behâüddin-i Veled hazretleri (r.a.) nin hicretini işiten herkes, malını mülkünü toplayıp, bu memleketten ayrılmaya, Behaüddin-i Veled ile beraber gitmeye karar verdiler.
Bütün bu olnaları takip eden Sultan, daha çok üzüldü Sulatan-ül-ûlemâ (r.a.) ye şefaatçılar göndererek af diledi. Hicret etmekten vazgeçmesini istirham etti.
Sultan-ül-ulemâ hazretleri (r.a.), Padişahın teklifini red etti. Fitne çıkarmadan, halkı galeyana getirmeden şehirden ayrılmak istiyordu. Bunun için de, Cuma günü Belh’ilerin bu Cami’de toplanmalarını arzu etti. Her kes o gün camide toplanıp, mahşeri bir kalabalık haline aldı. Behâüddin-i Veled (r.a.), onlara nasihat etti, tesellide bulundu ve onlarla vedalaştı, helâlaştı. Orada bulunanlar çok ağladılar.
Kürsiden inip kapıya doğru ilerleyince, kürsi, Sultan-ül-ulemâ hazretleri (r.a.) nin arkasında yedi adım kadar yürüdü. Camide bulnan bütüm taşlar ve ağaçtan yapılmşı eşyalar, hep birden;
-“Ey Sultan-ül-muhakkikin! bizi gârip bırakarak nereye gidiyorsunuz?” diye feryat ettiler.
Bu hayret dolu manzarayı orada bulunanların hepsi dehşetle seyretti. Sültan-ül-ulemâ (r.a.), oradan yakın akrabalarıyla, talebeleriyle beraber ayrıldı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Sultan-ül-ulemâ” lakabını bizzat Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) tarafınden verilen Muhammed Behâüddin-i Veled (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
27 Ocak 2013, 21:53 tarihinde.
[...] anhu) « Muhammed Behâüddin-i Veled –Sultan-ül-ulemâ- (Radiyallah-u anhu)- 2 Muhammed Behâüddin-i Veled –Sultan-ül-ulemâ- (Radiyallah-u anhu)- 4 [...]