Nusaybin bir başkentmiydi; ( 6 )
Girnavas (Cin tepesi)
Nusaybin bir başkentmiydi; ( 6 )
Ruhulbeyan tefsirinde şöyle izah ediliyor;
Nusaybin cinlerinden ileri gelenlerden yedi veya altı kişilik bir gurup, liderleriyle birlikte kalkıp yola çıktı. Nusaybin,Rabia diyarı (Diyari Bekir) Mıntıkasında bir yerdir. Oranın Suriye veya Yemen’de bir yer olduğu da söylenmiştir. İşte bu cinler Tihame’ye kadar vardılar. Orada Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tan kur’an-i Kerim’i dinlediler.
Yukarıda izah edildiği gibi Nusaybin Cinleri hakkında Çeşitli rivayetler olmasına rağmen Mühim olan Cinlerin Varlığı ve İman eden ciniler olduğunun tesbitidir.
Nusaybin yakınlarında 2-3 km. uzaklıkta bulunan Cin tepesi (Gire nevvas ) adıyle bir küçücük tepe vardır.
Hatırlıyorum :
Salı gününü Çarşamba gününe bağlayan gecelerde Girnevas tepesı bir başka şekılde Fanus ve çıralarla aydınlanırdı. Çeşitli rahatsızlığı olanlar (deli, felç, v.s.) Salı gecesini çarşambaya bağlayan gecelerde bu tepede yatarlar ertesi sabah Allah (c.c.) izniyle şifa bulup geri dönerlerdi. Buna karşın felç olanların Girnavas’a gidip şifa buldukları gibi Sağlam olarak da giden ama kalbi kötülükle dolu olan insanların da felçli olarak oradan geri döndükleri de görülmüştür ve de isbat edilmiştir.
Sa’do oğluİsmail (rahmatullah-i aleyh) den rivayetle;
-”Bizler Sa’da köyünde ikamet ederken bir gün kafile halinde yolumuz Girnavas’a düştü. Bizler bu bahçeleriyle bağlariyle meşhur olan bu yöreye geldikten sonra başımızda bulunan bir orta yaşlı adam (Abdulaziz-e Fermano) bizlere şöyle seslendi;
-”Hayra! biz bahçeleriyle, bağlarıyla meşhur olan Girnavas’a gelmiş bulunuyoruz hayatımızda böyle bahçeli ve nefis yemişleri bulunan bir yer daha görmedik. Bizler yabancıyız buraya geldik kimse bizleri tanımıyor bana uyun ben ne dersem siz ona itaat edin ki ben sizlere nasıl ikramda bulunacak insanalrı ayaklarınıza getireyim sadece ben Girnavas’a girerken sanki hastamız varmış gibi yapacağız ve sizler benim ellerime sarılacaksınız o kadar. dedi
Arkasında da hemen başına yeşil bir sarık bağlayarak vakarlı bi şekilde yürümye başladı.
Bizler henüz genç olduğumuz için o’nun dediğin yaparak ellerinden öpüyor ve onun arkasında sıra halinde ellerimiz birbirlerine bağlı olarak yavaş yürüyorduk.”
Yöredeki insanlara da;
-Bu çok büyük bir şeyh’tır.” diye hafifçe sesleniyorduk.
Yöre halkı Dindar ve emanete hiyanet etmediği için de bizlerin sahta olarak yaptığımız bu haraketlere karşı bizleri gören halk da bu arkadaşımızın ellerine sarılyor ve arkasından da;
-”Buyrunuz efendim bahçemizde misafir olun.” diyenler adete sıraya girmişlerdi.
Bizler de bu fırsattan istifade ederek bizlere ikram edilen yemiş ve meyvelerden yiyiyor rahatlığın tadını çıkarıyoruz. Geç saatlara kadar bizleri ziyerete gelen insanlar la dolup taştı.
En sonunda epey vakit geç olmuştu ve ozaman o yerede dört direk üzerine kurulmuş ağaçtan yapılmış ve üzerine de kamış örtülerek kurulmuş kölük de denilen (anzel) e onun yatağını serdiler, bizlerde altta yatmaya başladık gerçi kalabalık olduğundan çoğu insanlar geceleri yatmıyorlardı. Sabahlaeyin sabah namazına epey bir zaman varken kendini (sahte) büyük şeyh olarak tanıtan adam (Abdülaziz’e Fermanö) sabah erkenden kalkınca yüzünün bir kısmı felç olmuş ve bu telaşla bizleri uyandırarak;
-”Hayra! Galiba çarpıldım. Hemen daha henüz kimse uyanmamış iken buradan gidelim yavaş yavaş ben arkadaşımı arkadaşım da diğer arkadaşını hafifçe sarsarak birbirimize haber verdik ve ani bir şekilde daha bahçe sahibi uyanmadan bizler oradan kaçarcasına ayrıldık. Kerndini (sahte) şeyh olarak tanıtan köylümüz takriben 3-4 ay öyle felçli kaldıktan sonra iyileşti.
Hala Abdülaziz’e Fermanı kişi de sağ ve sıhhattadır. Ben de bu olayın canli şahidiyim.
Fuad Yusufoğlu
Etiketler: Gire Nevvas, Nusaybin, Nusaybin cinleri
06 Ekim 2011, 12:44 tarihinde.
[...] (c.c.) ın rahmeti « Nusaybin bir başkent miydi? 4 Nusaybin bir başkentmiydi; ( 6 ) [...]