Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 4
Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 4
Hiristiyan bir kadının genç bir oğlu vardı. Bu genç, bir sefere çıktı ve yolda esir düştü. Annesi kiliselere gidip çok araştırdı ise de, oğlundan bir haber alamadı.
Bir gün kocasına;
-“Bu şehirde Seyyidet Nefise (r.a.) isminde, dua’sı makbul olan bir hanım varmış, ona git. Belki çocuğumuzun bulunması için dua eder. Eğer onun duası hürmetine oğlumuz bulunursa, ben de o hanımın dinini (İslâmiyeti) kâbul edeceğim.“ dedi.
Kocası gelip, Hz. Seyyidet (r.a.) i buldu ve durumlarını anlattı.
O da, dua etti.
Adam eve gelip hanımına;
-“Oğlumuzun bulunması için dua etti.” Dedi.
Gece olunca evlerinin kapısı çalındı. Kadın kalkıp kapıyı açınca, oğluyla yüz yüze geldi. Kadın hem hayret etti, hem de çok sevinip, nasıl geldiğini sordu.
Genç:
-“Nasıl geldiğimi ben de bilmiyorum. Ancak, beni bağladıkları zincirin üzerinde bir el gördüm ve, “BUNU SALIN. BUNA SEYYİDET NEFİSE ŞEFAAT ETMİŞTİR” diye bir ses duydum. Zincirlerim çözüldü ve birden kendimi burada gördüm.” Diye anlattı.
Gencin anlattıklarını dinleyen annesi hemen Müslüman oldu.
Bir zaman Nil nehrinin suyu iyice çekildi (azaldı). Öyle oldu ki, Mısırlılar ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular, susuz kaldılar.
Kendisine müracaat edip,
-“Ne yapalım?” diye sordular.
Onlara bir parça bez verdi. Bezi nehre sokup çıkardıklarında, su çoğalmaya başladı ve normal seviyesine yükseldi.
Zalim bir kimse, eziyet etmek için bir adamı çağırttı. O adam Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) nin gidip yardım istedi. Kurtulması için dua ettikten sonra:
-“Gidiniz. Allahu Teala, seni zalimlerin gözünden saklar.” Buyurdu.
Adamcağız, zalim kimsenin adamları ile beraber, onun huzuruna vardılar.
Zalim:
-“O kimse nerdedir?” diye sordu.
Muhafızları;
-“Huzurunuzda duruyor.” Dediler.
Zalim;
-“Benimle alay mı ediyorsunuz? Ben onu göremiyorum.” Dedi.
Adamları:
-“Bu adam buraya gelmeden önce Hz. Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) nin yanına gidip dua istedi. O da, buna dua etti ve “GİDİNİZ ALLAHU TEALA SENİ ZALİMLERİN GÖZLERİNDEN SAKLAR” Buyurdu” dediler.
Zalim kimse bunları duyunca:
-“Demek ben zalimim.” Dedi.
Yaptığı işlere çok pişman oldu. Başını eğip tevbe ve istiğfar etti. Biraz sonra başını kaldırdığında, o kimseyi karşısında duruyor gördü. Yanına çağırıp ona sarıldı. Kendisine kıymetli elbiseler ve başka hediyeler verip yolcu etti. Sonra da Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) hazretlerine yüz bin dirhem gönderip:
-“Bu, Allahu Teala’ya tevbe etmesine vesile olduğunuz kulun şükran borcudur.” Dedi. O da bu paranın hepsini fakirlere dağıttı.
İslâm âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
04 Temmuz 2009, 10:03 tarihinde.
böyle güzel bir insanın güzelliklerini bizimle paylaştığınız için Allah sizden razı olsun.
04 Temmuz 2009, 10:21 tarihinde.
Sevgili canım kardeşim Emine
Allah sizden de razı olsun. Amin.
Seyyidet Nefise hazretlerinin yüzü suyu hurmetine Yüca Rabbım bizlere ve sizlere huzur dolu günler ihsan eylesin. Amin.
Sevgilerimle..
18 Ocak 2010, 21:59 tarihinde.
selamın eleyküm sayın fuad hocam ben islamdan uzak kaldım şu an islama yakınlaşmak istiyorum fakat beceremiyorum ben sizlerden islama yakınlaşmak için dualarınıza ihtiyacım var allah rızası için bana dua edin beni karanlık dünyamdan kurtaracak sizin gibi insanlara ihtiyacım var bana gönderdiğiniz mail de gaziantpde haznevi tarikatınız olduğunu yazmışsınız bende internetten araştırdım ama yerlerini bulamadım ne olur bana yardımcı olun telefonum < <<<<>>>>
19 Ocak 2010, 08:47 tarihinde.
Sevgili canım kardeşim Öncelikle bana hoca demişsiniz.
Canım kardeşim ben hoca falan değilim sadece Muhammed Muta’ hazretleri (r.a.) ne KEŞKİ talebe olabilmek için uğraşıyorum ama MALESEF daha hala talabe olamadım.
Şimdi kurban Muhammed Muta’ hazretleri hemen hemen çoğu seferlerinde Devletimizden İzinli olarak Gazi antebe gelip sohbetler verir O sohbetlerine hemen hemen Türkiye’nin çoğu illerinden onun ziyaretine gelirler. Ayriyetten de Zaten Süriye gittiklerinde Gazi antepten eskiden vize alınıp Haleb’e gidilirdi ama sağolsun devletimiz bu vizeleri de kaldırdığına göre her isteğen Türkiye Cümhuriyeti vatandaşı Suriyeye vişzesiz gidip Tel İrfan’da Hem Mübarek mürşidimizi yakından görüp sohbetlerine katılabilir.
Elhamdulıllah İnşaallah çok faydalar sağlanır.
Hele bu günümüzde Sahte şeyhlerin ve sahte tarık erbabların çoğaldığı bu zamanda Bu mübarek zatı gidip görmek ve Onların sohbetinde bulunmak AYRICA da büyük bir şereftir.
Onun için insan bu zatları yakından takıb etmeli ve sohbetlerine katılmalı inan ki çok büyük menfaatlar hem dünyada hem de ahirette sağlanır.
Sana tavsiyem herkese aldanma çünkü bazı sahte insanların ve tarik erbabların siyasi işlerine alet olmamak için Bu Mübarek Haznevi ailesini tanımak herhalde hele bu zamanda çok yerinde olur.Haznevi ailesi çok geniştir ama silsile-i âliyye olarak en son Şah-i Hazne (k.s.) Ma’sum hazretleri (k.s.), Alaaddin haznevi hazretleri (r.a.), İzzeddin haznevi hazretleri (r.a.) Muhammed El-Haznevi hazretleri (k.s.) ve en son olarak da mürşidimiz Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) dir zaten Sitemde “Haznevi ailesi” etiketlerini tıklayınca onlara ait yazılar görünecektir.)
Kurban Gaziantepte Mürşidimiz olan Muhammed Muta’ hazretlerinin müridleri vardır vekilleri de vardır Araştırmak lazım yanı sen hiç çekinme ve etrafındaki insanlardan sorarsan inşaallah sohbetlerine katılırsın hoşuna giderse devam edersin yok hesabına gelmdi o sohbetlerden ayrılırsın. Bu kadar basit. Yani zoraki hiç bir şey değildir.
Çünkü Elhamduılıllah Bu tam 80 90 yıldır Türkiyemizde bu Mübarek zatlar hizmet veriyorlar ve çeşitli Halifeler ve talebeler yetiştirdiler Ama bu güne kadar da siyasetle uğraşmadıkları içindir ki her yerde serbest olarak va’z veriyorlar.
Elhamdulıllah
Senin yorumunu kendi telefonunu verdiğiniz için onaylamadım yanı senin telefounun numaraları görünmesin.
Ama sana cevab yazmayı bir borç bildim
Ailmliğin fazileti çoktur; Yani Uleme çok kıymetlidir; Ama ilmiyle amel eden alimden bahsediyorum
Hazret-i Ömer (r.a.) da şöyle diyor;
-“Adam Tühame dağları kadar üzerine günah olduğu halde evinden çıkar, âlimin sözünü işitip Allah’tan korkar tevbe ederse,
(-“Biz Allah’ın mülküyüz ve O’na döneceğiz.”) der ve günahlarından üzerine hiçbir günah kalmadığı halde evine döner.
Öyle ise Ulemâ meclisinden ayrılmayın, şüphesiz Allah, yeryüzünde Ulemâ meclisinden daha kıymetli bir yer yaratmamıştır.”
İmâm-i Mâlik (r.a.) şöyle diyor;
-“Hakikatsız şeriat ile amel eden fasık, şeriatsız hakikat ile amel eden zındık, her ikisiyle amel eden ise gerçeğe varmış olur. Şeriat, maksada ermeğe ve kurtuluşa sebeb olan gemi gibidir. Tarikat, içinde i n c i bulunan deniz, hakikat ise i n c i gibidir. İ n c i ise ancak denizde bulunur, o denize ancak gemi ile yetişebilir. Bir kimse, bütün eşyanın hakikatına Allah nâmına bakarsa, şeriat ile hakikatın birbirinden ayrılmadıkları görür. Suyun ağaçtan, ruhun cesedden ayrılmadığı gibi. Şeriat bir ağaç, tarikat onun dalları, hakikat da meyveleridir.”
Bu bilginin ismi “Tasavvuf” bilgisidir. Tasavvuf “Safa” kelimesinden alınmıştır. (Safi olmak, bulanık olmamaktır.)
Kısaca Tasavvuf ne demektir? sorusuna cevaben;
Tasavvuf Öncelikle EBED demektir.
Tasavvuf; “Kötü huyları terk edip, güzel huylar edinmektir.”
Tasavvuf; “Herkesin yükünü çekmek, kimseye yük olmamamaktır.”
Tasavvuf; “Kimseden incinmemek, kimseyi incitmemektir.”
Tasavvuf; “Hakk ile birlikte ve O’nun huzurunda olma halidir.”
Tasavvufun nereden geldiği SORUSUNA CEVABEN de derim ki;
Resulullah efendimiz (s.a.v.), tasavvuf ilminin bu yüksek ma’rifetlerinin hepsini, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) ın kalbine akıttı. O ruh ilminde de bir mütahassıs oldu. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) da Resulullah (s.a.v.) dan aldığı bu feyizleri, Eshab-i Kiram’dan Selman-i Farisi (r.a.) nin kalbine akıttı. Ruhu yükselten ve onu besleyen bu ma’rifetlere, Kasım bin Muhammed (r.a.) da, Selaman-i Farisi (r.a.) nin sohbetlerinde bulunarak yetişip bir ruh mütahassısı olmuştu.
İnsan Allah ile kendi arasında önce tevbe edecek ve Murşid-i kamil olan bir zatın yanına gidip sohbetlerine katılacak inşaallah orada çok madi ve manevi bereketler zahir olur.
Dualarını baklerim.
Sevgilerimle
08 Şubat 2010, 23:46 tarihinde.
[...] Hadis: – (01) Ana baba hakkı… « Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 2 Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 4 [...]