‘Akaid’ olarak etiketlenmiş yazılar

İman

23 Mayıs 2008

Beyaz suyun çıktığı yer (Nusaybin)

Allah yarattığı her şeyi adaletle ve hikmetle (bir faide ile) yaratmıştır. Ve olması icab eden şekilde yaratmıştır. Eğer bu yarattığından daha mükemmeli mümkün olsaydı ve onu yaratmasaydı, ya aciz olurdu veya bahil olurdu.

Bunların ikisi de Allah’u teala (c.c.) için söylenemez. O halde; sıkıntı, hastalık, fakirlık le bilgisizlik ve acizlık gibi yarattığı şeylerin hepsi adalettir. Zülüm yapması mümkün değildir. Çünkü zülüm, başkasının mülküne tasarruftur. O’nun bir başkasını mülkünde tasarruf etmesi mümkün olamaz. Çünkü ondan başka Mülk sahibi yoktur. Mülk onundur. Ortağı ve eşi yoktur.

Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:

-”Şimdi cennet ehlinden birisi içeri girer.”

Abdullah ibn selam (r.a.) içeri girdi. Kendisi için buyurulanı bildirdiler.

Ve;

-“Senin amelin (işin) nedir ?” dediler.

Abdullah ibn Selam (r.a.);

-“Benim amelim azdır. Fakat bana lazım olmayan şeyi yapmam ve insanların fenalığını istemem.” Dedi.

Tövbe:

Sabırsız doğru olmaz. Hatta hiç bir farzı eda etmek ve bir günahı yapmamak sabretmeksizin ele geçmez.

Bunun için Resulullah (a.s.v.) a

-“İman nedir?” diye sorulduğunda

Resülullah Sallallahu aleyhi ve selem;

-“Sabırdır.” Buyurdu.

Sabır insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Çünkü çok noksandırlar. Meleklerin ise sabra ihtiyacı yoktur. Çünkü onlar kamildirler. Ve şehvetten emindirler.

O halde hayvan şehvette, isteklere esirdir. Onun şehvetten, istekten başka hali yoktur.

Melekler ise;

Allah’u tealanın (c.c.) aşkına gömülmüşlerdir. Onlar için bu aşka hiçbir engel yoktur ki, o engeli defetmeye sabretsinler. Ama insan başlangıçta hayvanlar sıfatında yaratılmıştır. Elbise süs oyun ve çalgi şehvetlerini (arzularını) ona musallat eylediler.

Sonra büluğ zamanında kendisıne meleklerin nurundan bir nur verilip, o nur ile işlerin sonunu görür.
Hatta ona iki melek de verildi hayvanlarda ise bu yoktur. Meleklerden biri ona hidayet eder. Ve doğru yolu gösterir. Onun nurundan kendisine geçen nur sebebiyle, işlerin sonunu anlar ve işlerin ne için olduğunu bilir. İşte bu nur ile kendini ve Rabbını tanır.

Ve bulunduğu anda tatlı iseler de şehvetlerin sonunu helak olduğunu bilir Yine bilir ki rahat ve iyiliği çabuk geçer. Ve uzun bitmeyen sıkıntılar kalır.

Bu hidayet hayvanda yoktur. Fakat bu hidayet de yetişmez. Ziyan ve zararda olduğunu bilip bunu giderecek kudreti yoksa, ne faydası olur. Tıpkı bir hastanın hastalığın kendine zararlı olduğunu bildiği halde, bu hastalığı giderememesine benzer.

Bunun için Allah’u teala (c.c.) diğer meleği kuvvet ve kudret vermesi ve kendisi için zararlı bildiği şeyden sakınması için ona verdi. İçinde bir arzu, şehvetini yaptırmak istediği gibi, gelecekteki bir zararı önlemek için şehvete muhalefet eden ikinci bir arzuda meydane gelir.

Karşı koyan bu arzusu melektendir.

Birincisi,

Yanı şehvetlerini yaptırmak arzusu şeytanın askerindedir. Biz bu şehvete uymayan arzu ve kuvvete Dini sebep diyoruz. Şehvet kuvvetine ve arzusuna da Heva diyoruz…

O halde bu iki asker arasında daima Kavga vardır. Biri yap, diğeri yapma der. İnsan ise bu iki arzu ve kuvvet arasında kalmıştır. Eğer dini sebebi, yanı din kuvveti Heva–nın, yanı nefsin arzularına kavgada diretirse buna Sabır denir.

Nefsi yener ve arzularını atarsa bu galibiyetine Zafer denir. Eğer daime onunla kavga ederse, buna nefisle Cihad denir. O halde sabır demek din kuvvet ve gayretinin, nefis kuvveti karşısında direnmesi demektir…

Şayet insan şehveti arzularına gömülmezse Sabırla azimle davranıp Allah’a (c.c.) iman edip Salih amel işlerse o Allah’a aşık olan Meleklerden de üstün olur.

Yok eğer Şehveti arzularına gömülür se Hayvan dan da daha aşağı olur. İman edenler: Allah ve Resulu (sallallahu aleyhi ve sellem) nu de sevecekler.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah bizleri ve sizleri düzgün ve itikatlı bir iman üzere kılsın. AMİN.,,

Fuad Yusufoğlu

 

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Allah-u Teala hazretleri kuranı kerimde şöyle buyuruyor:

-”(Ey Adem oğulları şeytan a tapmayınız. O size apaçık bir düşmandır. Ve bana kulluk edın, doğru yol budur, diye size and vermedim mi.) buyuracak Yasın 60-61…

-”(Böyle iken o sizden bir çok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?) Yasin 62

-”İşte bu size vad edilen cehennemdir.) Yasın 63

İşte sevgili yeğenlerim, sevgili kardeşlerim…

Madem ki:

Bizim bir düşmanımız var. Onu gelin hep birlikte iyice tanıyalım…

Şeytan (aleyhıllanet) hakkında uzun bir yazı hazırladım. Sizleri fazla sıkmamak için kısa bölümler halınde arz edeceğim. Allah (c.c.) bizleri şeytanı bilen ve de onun oyunlarına kanmıyan kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Hak teâla (c.c.) Meleklere;

-”(Ben topraktan insan halk edeceğim)” buyurdu.

Ve yine meleklere;

-“(Ben yer yüzünde Halife halk edeceğim)” buyurdu.

Buradaki meleklerden murad, bütün meleklerdir.

Dehhak (Rahmetüllahı aleyh) İbni Abbas (r.a.) den rivayetle, burada hususi taifeler kastedildiği söylemiştir.

Açıklaması şöyledir ki,

Allahü Teala (c.c ) Adem aleyhısselamden evvel yeryüzünde cinlerin babası olan Can’ı ve evladını yarattı. Sonra evlad-ı can isyan ettiler. Hak subhanehu ve teâla bir kısım melekleri, bunları helak etmeleri için yeryüzüne gönderdiler.

Azrail (aleyhis selam) başkanları idi.

Yeryüzüne gelip bunları öldürdüler ve yeryüzünden çıkardılar.

Senin Rabbın meleklere dedi ki:

-“(Biz arz de bir halife yaratacağız) Mealındeki ayeti kerimede buyurulan meleklerden murad bunlardır.

Allahu teala (c.c.) kur’anı kerimde Hicr suresi 27. nci ayeti kerimesinde (Adem’den önce cinlerin pederi olan Can’ı ateşten yarattık.) buyurdu.

Bu ateş bir büyük ateştir ki, hem nuru hem dumanı vardır Nurdan melekleri, zülmetten cinleri halk etti.

Cinlerin babasına (Dumas) yahut (Tarnus) derlerdi…

Melekler nurdan yaratıldıkları için ibadete başladılar. Cinler zulmetten halk olunduklarından küfr, isyan ve tuğyan ettiler.

Zamanla çoğaldılar. Hak Teala bunlar bir şeriat gönderdi. Taata ve ibadete çağırdı. Tarnus ve evladı itaat edip Hak teala’ya ibadette koyuldular.. Nice müddet bu halde devam ettiler. Altı bin otuz yıl, yahut beşbin yirmi yıl, Muhyiddin-i Arabi (k.s.) ya göre dört bin yirmi yıl geçti.

Bu müddetlerın sonlarına doğru, inat ve isyana başladılar. Zira ateşin zülmet kısmınden yaratılmışlardı. Kibr edip ibadeti bıraktılar. Hak teala büyüklerinı çeşitli cezalerle helak eyledi. Zaifleri şeriatten ayrılmamışlerdi. İbadete devam ediyorlardı. Onun için sağ ve salim kaldılar.

Hak teala kendi cinslerınden (Hülyanıs) namında birini bunlara vali tayın edip yeni bir şeriat emretti. İlkin itaat ettilerse de, uzun bir devir geçtikten sonra, bunlar da asi oldular. Hak teala bunların da kibr edenlerini helak edip, doğru yolda olanları sağ kaldı.

Bunların başına (Halet) adında bir cini hakim etti. Üçüncü bir devir geçti. Yine doğru yoldan ayrıldılar. Hak teala’nın gazabına uğradılar. Salihlerden az kimse kaldı.

Zamanla çoğaldılar içlerinde (Hamüs) adlı birisi en iyileri idi. Onu kendilerine Vali yaptı. Bütün ömrü boyunca Emri bil Ma’ruf Mehy-ı anıl münker ve şeriatın hükümlerini uyguladı. Ömrü tamam olunca Hak tealanın rahmetıne kavuştu.

Bunun vefatınden sonra Can’ın kötü evlatleri küfran-i ni’met edip fesat yolunu tuttular. Hak teala onlara nasihatçıler gönderdi. Asla fayda etmedi. Dördüncü devir de nihayet buldu.. Hak Tealâ (c.c.) hikmeti gereğince melekler gönderip onların çoğunu katlettiler arda kalanlar, adalarda harabelerde saklandılar, dağıldılar.

Devamı edecek…

Mearicün Nübüvve Altıparmak (Peygamberler tarihi)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

Rivayet olunur ki

İblis, cennet’e varıp kapısında şu yazıyı yazılmış gördü (Benim bir kulum vardır. Onu çeşitli ni’metlerle mükerrem kıldım.Yerden göğe, gökten cennete ilettim. Sonra ona bir şey emretsem yapmaz.)
İblis bu yazıyı okuduktan sonra bin yıl devamlı,bütün ibadet ve itaatını bırakıp hakkında yazı
yazılan o kimseye la’net etti.

Bir rivayette iblis ,Levh-i mahfuza baktı.(Euzu billahi mineşşeytanır ‘racim) yazılmış gördü.

“-Ya Rabbi, şeytan kimdir ? dedi.

Hak Teâla buyurdu ki:

“-Kullarımdan bir kuldur ki; ona nice ni’metler veririm, o ise benim emrimi dinlemez.Ben de onu ZELİL VE HAKİR eder, onu tard ederim.

İblis:

“-İllahi onu bana göster, Onu helak edeyim,” dedi.

Hak Teala buyurdu ki;

“-Yakında görürsün.”

Rivayet olunur ki:,

Yerde ve gökte bin yıl secde ettiği yerden başının kaldırdığı zaman (İblis’e lanet ) yazısını gördü.

Azazil, cin taifesinin bakıyesı olan tebaası ile birlikte yeryüzünde yerleştiler. Bu vafasız toprağa gönül bağladılar. Ayeti kerimede (Ben yeryüzünde halife halk ediciyim) bunlara buyuruldu. Bunun üzerine Melek’ler (Ya Rabbi, yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökenlerimi yaratacaksın.) dediler.

Melekler halife kelimesinden ötürü böyle düşünüp söylediler. Zira fesad etmiyenlere Halife lazım olmaz.

Halife yaratmaktan murad günah ve isyan edilmesi ise,Hak Teala cinleri niçin helak etti.Eğer murad itaat ise, (Biz seni tesbih, tahmid ve takdis ederiz ) dediler.

Hak teala bunlara cevaben: (sizin bilmediğinizi ben bilirim..) buyurdu.

Melekler bu cavabı alınca söylediklerinden pişman oldular günahlarını bildiler. Bizi alakadar etmiyen şeyi niçin söyledik deyip günahlarıunı afv ettirmek için bin sene Kürsiyi tavaf eylediler. (LEBEYK ALLAHAUMME LEBBEYK .SENDEN AFV VE MAĞFİRET DİLERİZ ) Dediler.

Revdatül ülemada der ki :

Melekler gadab-i iİlahiden korkularından her gün arşı tavaf edip ağlayıp sızlayarak Allah-u Tealanın Gadabından yine O’na sığınırlardı.Hak Teala onlarda hoşnut olup hallerine acıdı. Ve

“-Ey meleklerim. Sizler mağfiretmı istermisiniz ? buyurdu.

Melekler;

“-İsteriz Ya Rabbı. Biz bilmediğimiz işe karıştık Afv edip gadabınden bizi emin eyle dediler.

Hak Teala buyurdu ki:

“-Arşın altında bir nehir vardır. Ondan abdest alın.”

Melekler abdest aldılar.

Hak Teala buyurdu ki: şu duayı okuyun.:

(Sübhanake Allahumme ve bihamdike .Eşhedu enla ilahe ille ente esteğfiruke ve etubu ileyke.)

Melekler dediler ki

“-Ya Rabbi bu amelin sevabı nedir?”

Hak teâlâ;

“-Ellerin, ayakaların, yüzlerin işlediği ve bil cümle bütün günahları afv edip temizlerim.” Buyurdu.

Melekler;

“-Ey Rabbımız bu ihsan bize mi mahsustur. Yoksa her kim bu ameli işlerse mağfiretin ile müşerref olur mu?” dediler.

Hak Teala :

-Bu Amel Ümmeti Muhammed (a.s.) ‘e mahsustur.Bu Ümmetten bir kimse çok günahkar olsa, Abdest aldığı gibi onu bütün günahlarından temizlerim ve cennetime koyarım buyurdu.

Nakl olunur ki:

Hazreti Cebrail (a.s.) yaratıldığı zaman kendine baktı. Hüsnü cemalının ve nur’aniliğinin şükranesi olarak iki rekat namaz kıldı .

Otuz bin yılda eda edip, dedi ki:

“-Ya Rabbi, benim gibi amel eden kulun varmı dır?

Hak Teala’den hitab geldi ki:

“-Ya Cebrail, ahir zamanda bir taife gelir .Az zamanda iki rekat namaz kılarlar. Kalb meşgületiyle ve çok eksiklerle kıldıkları o iki rekat namazı, senin şu kıldığınla değiş dedi.

Cebrail (a.s.)

“-Böyle ise nasıl değişeyim? dedi.

Hak Teala buyurdu:

“-Sen hiç bir ihtiyacın ve hiç bir manin yok iken ibadet ediyorsun. Bu kolaydır. Lakin onlar zayif bünyeleriyle bir çok maniler ile ibadet ederler Bir taraftan çoluk çocuk, bir taraftan mal toplama fikri diğer taraftan düşman, şeytan ile cihad ediyorlar. Bütün bunları dinlemeyip namazlarını eda ederler. Bunların sevabı fazla olması ihsanıma ve hikmetime uygundur.

Devam edecek….

Mearicün Nübüvve Altıparmak (Peygamberler tarihi)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağçağ-Barajı Nusaybin

Tefsir alimleri ve tarıh yazarları buyurmuşlardır ki:

Allah-u Teala Adem (a.s.) ı yaratmak istediği zaman toprağa şöyle emr etti:

“-Senden bir bölük halk yaratsam gerekir .Bunlardan bir kısmı bana itaat eder . Diğeri ise asi olur. Mut’ileri Cennet’e, Asileri Cehennem’e koyarım

Zavallı toprak, yalvararak dedi ki;

“-Ya Rabbi itaat edenlere diyeceğim yok.Lakin isyan edenlerin cehenneme gireceklerinden çok korkuyorum…Yer bunu söyledi ve çok ağladı Halen yer yüzündeki kaynak ve nehirler o ağlamanın eseridir..

Hak Teala Cebrail (a.s.):

“-Gidip yerden bir miktar toprak getir diye emretti..

Cebrail (a.s.) yere geldi Toprak alacağı sırada, yer feryat edip;

Cebrail aleyhisselam yere geldi. Toprak alacağı sırada yer feryat edip ;

“-Allah-u Tealının büyüklüğüne sığınırım.Bu gün benden bir şey alma. Zira yarın cehenneme girerler. Dedi ve çok yemin verdirdi.

Cebrail Aleyhisselam yerin bu halına acıyıp toprak almadı. Boş el ile Hak Teala’ya rucü etti.

Allah-u Teâlâ (c.a.);

“-Niçin boş geldin.” Buyurdu.

Cebrail Aleyhisselam:

“-Ya Rabbi sana malumdur ki emrini yapmamak niyet etmedim. Keremine güvenerek yerin ağlayıp sizlamasına acıdım. Onun için toprak almadım.” Dedi.

Sonra Mikail Aleyhisselam’a emrolundu. O da yere indi. Lakin o da yer’e şefkatınden boş döndü. Özür diledi .

Sonra İsrafil Aleyhissealm‘a emrolundu. O da toprak almadan döndü.

En son Azrail Aleyhisselam’a emrolundu. Azrail Aleyhisselam yere indi. Her kıt’adan bir miktar toprak alıp taif ile Mekke-i Mükerreme arasına koydu.

Kırk arşın yüksekliğinde bir yığın oldu. Bir rivayete Azrail Aleyhisselam toprağı alacağı zaman yer feryad etti.

Hak Teâlâ‘den nida geldi ki;

“-Ey Zemin üzülme senden aldığımı güzel bir şekilde sana iade edeceğim. Cansız toprak alıp, Arif-i billah gönderirim. Siyah toprak aldım. Ay yüzlü beyaz azalı olarak iade ederim.”

Velhasıl bu toprak dünyanın her yerinden alındı. Çeşitli renkleri vardı. Onun için İnsanoğlu da çeşitli renk ve şekillerde ve çeşitli tabiat ve huylarda halk olundu.

Sonra bu toprak yığınının üzerine bir parça bulut gönderdi. Kırk gün yağmur yağdırdı. Bir rivayete kırk yıl yağdırdı. Otuz dokuzu gam denizinden, biri ferahlık denizinden yağdı.

Onun için İnsanoğlunun üzüntüsü çok, sevinci azdır. Sonra kırk sabah Adem aleyhisselam’ın çamurunu kudretiyle yoğurdu.

Cebrail (a.s.) a lütfü izzetten hava getirmesini,

Mikail (a.s.) a ateş getirmesini emir buyurdu.

Getirip koydular.

Bir rivayete hak Teâla yetmiş bin meleğe emretti. Cennetten su getirdiler o toprağa döktüler. Sonra bir parça buluta emr olundu.Kırk yıl yağmur yağdırdı. Siyah renkli bir çamur oldu. Sonra kudret güneşi ile o çamuru kuruttu. Bir rivayette o çamur kurumadan.Vucut azaları yapıldı. Sonra kurudu.

O kadar kuru oldu ki vurulduğu zaman saksi gibi ses verirdi. Sonra azası şekillendi. Burada kudret-i ilahiye’nin eseri fazla oldu.

Bir rivayete Adem (a.s.) başını Kâbe toprağından Gerdanını Beytül Mades toprağınden, mübarek arkasını ve karnını Hint toprağınden elerini meşrık’ten ayaklarını Mağripten, diş, sinir damar ve kemiklerini başka yerlerin toprağınden halk etti.

Adem (a.s.) kalıbı tamamlandıktan sonra kırk yıl yerde durdu. Bu müddet zarfında Hak Teala meleklere, giderek Adem (a.s.) ın kalıbını ziyaret etmelerini emretti. Melekler onun suretının güzelliğine ve ilgi çekilen duruşuna hayran oldular. Zira o şekilde bir mahluk hiç görmemişlerdi.

Bir gün İblis daha kovulmadan evvel tebasıyle gezerken Adem (a.s.) ın kalıbını görmek için uğradılar.

Görünce hayret edip nasıl bir şey olduğunu merak ettiler. İblis parmağıyle hafifçe dokundu. Muazzem bir ses çıktı. Bu ses yabancı birinin eli dokunduğu için idi.

İblis;

“-Üzülmeyin, içi boştur. dedi. sonra Sabredin ben karnını deleyim içinde ne vardır size haber vereyim. deyip karnını deldi.

İçine girdi. Gökler alemınde gördüğü her şeyi orada gördü. Bir de acayıp mahzen gördü. Kapısı kilitli idi. İçine girmek için ne kadar uğraşdı ise de giremedi. Adem (a.s.) in kalıbı onu red etti. Koğuldu.

Devam edecek…

Peygamberler tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Büyükler buyurmuşlardır ki;

-”Gönül Allah-u Teala’nın nazar ettiği bir yerdir Çalış oraya gir. Hak Teala’nın nazarına kavuşursun. Bir veli’nın gönlünden düşmek Arş ‘den Yer’e düşmekten daha kötüdür.”

İblis Kalıpten çıkıp gördüklerini anlattı. Dedi ki;

“-İçerisi şehir gibidir Dolaşmak kolaydır, lakin bir hazıne gördüm, içine giremedim. Sırrına da
vakıf olamadım. Bu sebepten canım sıkıldı Kalbim kıvrıldı.

Sonra dedi ki;

“-Ey arkadaşlar. Eğer HÂK TEÂLA bunu bizden daha kiymetli tutarsa siz ne yaparsınız.

Oradakiler:

-”Kabul eder tabi oluruz..”dediler.

İblis kalbinden geçirdi ki;

-”Eğer bunu tercih ederse ben ASİ olurum. Eğer bani tercih ederse onu helak ederim.”

Halbukı Hak Teala kur’anı Kerim’de (Ben sizin gizli ve aşikar işlerinizi bilirim.) buyurdu.

Hâk Teâla, Adem (a.s.) ın kalıbına Ruh vereceği zaman Cebrail (a.s.) a :

“-Habibi’min Nuru’nu getir Adem (a.s) ın iki kaşı arasına EMANET olarak koy. Buyurdu.

Büyükler buyurmuşlardır ki;

-”Avcılar bir avuç toprak altına yem koyup tuzak hazırlarlar. Kuş o yemi görüp tuzağa tutulur.

Hak Teala da Adem (a.s.) ın toprağına o NUR’U koydu. Ruh kuşu onu görüp meyletti. Böylece ruh bedene tealluk etti.

Adem (a.s.) ın vucudu Hak Teala’nın kudretiyle tamam oldu. Hak Teala alem-i emr’den olan ruh’a

“-Şu yaratmış olduğum cesede gir.” Diye emr etti.

Ruh baktı. Karanlık bir yer gördü. Özür dileyip girmek istemedi. Hak Teala üç kere hitab etti..Ruh özür diledi.

Sonunda Hak Teala:

“-İstemiyerek gir, istemiyerek çık.” Buyurdu.

Çünkü ruh latiftir Madde değildir. Cesed ise madde olduğu için ruh girmek istemedi. Lakin bu cesedin alnında .Sultan-i Embiya’nın ışığı ile göz pınarından zevk ve şevk ile cesede girdi. Adem (a.s.) dimağı hayat buldu..

Ruh yüzyıl dimağ içinden döndü sonra vucudu dolaşmaya başladı. Her nereye gitse saksı gibi olan beden et ve kan olup canlandı. Gözüne ulaşınca görmeye başladı.. kendi bedenine baktı. Henüz vucudunun bazı yerleri balçık idi. Lakın alnındeki nurdan ışıl ışıl parliyordu.

Rivayet olunurki;

Adem (a.s.) mübarek gözlerini açınca arşa baktı. Orada ; Orada (Le İlâhe İlallah Muhammedün Resülullah, Ümmetün müznibetün ve Rabbun Ğafur) Yazılmiş gördü. İki şey düşündü. Habibullahın şanını, yüksekliğini ve ümmetinin günahkarlığını. Hayret etti.

Hak Teala’den sual etti.:

“-Ya Rabbi, bu kimdir ki ismini kendi ismin ilen yan yana yazdın?”

Hak Teala buyurdu ki ;

“-Evladınden bir peygamberdir. Senden yahud evladınden bir zelle sadır olsa, onun şefaatiyle afv ederim.
Adem (a.s.) hatırına şöyle geldi ki; (Babanın oğula şefaat etmesi daha uygun olurdu. Acebe niçin aksı oldu ?)

Hâk Teâla Cebrail aleyhısselam’a buyurdu ki;

“-Ya Cebrail, çabuk koş, yetiş. Adem’i o düşünceden kurtar. Yoksa helak olur.

Cebrail (a.s.) bir anda geldi Adem (a.s.) göğsünü yardı. O endişenin yarısını çıkarıp toprağa gömdü.Yarısı Adem (a.s.) in kalbinde kaldı.Yere gömülen yarıden, bir ağaç meydana geldi. Sonra bu ağaç hataya sebep oldu. Kalbınde kalan yarıdan nefs-i emare hasıl oldu.

Ondan sonra ruh kulağa ve dimağın tamamına geldi o zaman aksırdı ve

-”(ELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN )”Dedi.

Hak Teala(c.c.) de: (Yerhamüke Rabbüke velihaza halaktuke ya adem.) Yanı: (Ey adem.seni bunun için halkettim. Nimetimi yemeden şükrettin.Bende seni günah etmeden afv ettim) buyurdu.

Hak Cella ve ala hazretleri, Adem (a.s. ) in hılkatınde günaha vesile olacak sebepleri bilir ve ilacını, günah hasıl olmadan buyurdu ki bu onun merhametindendir.

Devam edecek……

Peygamberler Tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…

Fuad yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Rivayet olunur ki:

Adem (a.s.) rahmet kelimesini işitince (eyvah) dedi. ve elini başına koyup ağladı. Musibet zamanınde böyle yapmak evladıne adet oldu.

Hak Teala Buyurdu ki:

“-Ya Adem, niçin “eyvah” dedin ve ağladın?”

Adem Aleyhisselam:

“-Ey Rabbim, gözümü açtım (ümmetün müznibetün)Yani günahkar ümmet yazısını gördüm. Kullarını duymağa başladım.(Yerhamüke rabbüke) Rabbin sana acısın kelamını işittim. Bundan anladım ki, bu ümmet isyan eder .İsyan ise cezayı gerektirir. Ben ise cezaya dayanamam.” dedi.

Hak Teâlâ’dan hitap geldi ki;

“-Ya Adem, (ümmetün müznibetün) yazısına baktın. Hemen sonra, (ve rabbün gafur.) Allah’u teala çok afv edicidir, yazısını görmedin mi?

-”Ey aziz, Hak teala, Adem aleyhisselamın çamurumu kendi kudret eliyle yoğurdu.Bunun gibi ruh vereceği zaman kimseyi vasıta yapmadı. (Ona kendi ruhumdan üfledim) buyurdu. Hak tealanın kimseyi bu işte kimseyi vasıta yapmamasının nedeni budur ki: Alem-i emrdendir.

Alem-i emr ulvidir, yüksektir.Beden ise, alem-i aktandır.Alem-i halk, suflidir, alçaktır. Aradaki mesafe çoktur.Yolda düşmanı fazladır.Ruh o ulvi alemden bu sufli aleme inerken düşmandan zarar görmesin ve rabbine yakınlığın lezzetini unutmasın diye hak teala bizzat kendisini bedene iletti.

Ruh İnsan bedenine girince, baktı ki; karanlık bir yer ve ateş, hava, su, toprak gibi tıpkı birbirine zıt maddelerden yapılmış.

Kendi kendine

(-”Bu bina ebedi kalmaz, çabuk çöker.”) dedi.

Sonra dört taraftan vahşi hayvanların kendisine saldırdığını gördü. İnsan tabiatında bulunan kötü huylar ve kötü sıfatlar birer hayvan suretinde saldırdı.

Şehvet, Akrep suretinde ,gazab; yırtıcı hayvan şeklınde idi. Her sınıf hayvan orada idi ve hep birden hücüma geçtiler Yedi başlı bir ejderha ruha kast etti. Önünden ve arkasınden sinek ve arılar gibi hamle yaptılar. Nazlı ruh uzun müddet alemlerde durup durup, Hak Teala’ye yakınlık peyde etmiş iken, bu vaziyet karşısında geldiği yere dönmek istedi. Lakin kendi kendine gidemezdi.

Çaresizlik içinde bir kere (ah) etti. O Ah’ den buhar yükseldi, Dimağa erişti. Bir kere aksırdı. Bu aksırma ile vucuduna haraket gelip, her a’zasi canlandi. Alemi temaşeya başladi.

Yeri rengarenk çiçeklerle süslü, göğü, sayısız yıldızlarla nurlu gördü. Alemdeki bu büyük san’ati ve incelikleri seyretti.Sonunda (Hak Teala’nın zatının nurunu müşahededen mahrum kaldımse, bari onun varlığını ve büyüklüğünü gösteren sıfatlarının nurlarını müşahede ederim.) dedi.

Ruh Adem (a.s.) in cesedine yerleştikten sonra zaman zaman HakTeala’ye yakınlığını ve eski makamlarını hatırlayıp üzüldü. Bu keder kafesini parçalayıp alışmış olduğu eski vatanına dönmek isterdi.Onun için ruh’u, çocuk avutur gibi kah meleklerle beraber yaparlar, kah bağlarda, bostanlarda gezdirip oyalarlardı. Böylece eski vatanına olan iştiyakı biraz sakin oldu.

Zaman zaman Hazret-i Rabbil İzzetten selam getirirler ve çeşitli vaadler ve türlü müjdeler verirlerdi. Böylece ruh, bu fani dünyada bir kaç gün, alemin kokuları ile diri kaldı.

Şeyh Verkasni (k.s.) Fatiha’nin şerhinde der ki;

“-Ruh bu cisim ile hiç yakınlık peyda etmedi. Onu sevemedi. Çünkü ayni cinsten değildiler. Biri alem-i emr’den, diğeri Alem-i Halk’tan idi. Lakin sonsuz kudret sahibi olan Allah-u Teâlâ, birbirine hiç benzemiyen, birbirinin zıddı olan ruh ile bedeni birbirine yaklaştırdı. Bu yaklaşma (Agah olun, Ruh de emr de o Allah (c.c.) içindir.) kavliyle oldu. Ruh kuşu beden kafesine kendi isteğiyle girdi.

Devam Edecek….

Peygamberler Tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…

Fuad Yusufoğlu

 

Çağ-Çağ Barajı (Nusaybin)

Şimdi Bu hikmeti biraz daha açıklayacağız:

Allah’u Teâlâ (c.c.) Hazretleri İsra Suresinin Yetmişinci ayet-i kerimesinde: (Biz İnsanlari Hayvanlar üzerine terkim ettik.) Buyuruyor.

Böylece hilafet tacını ve keramet elbisesini, Adem (a.s.) a verdi. Hak Teâlâ yarattığı mahlukatın hepsini meleklere arz edip: Eğer sadık iseniz, bunların isimlerinden haber verin.) buyurdu.

Müfessirler derler ki:

Alah-u Teâlâ (c.c.) Bakara suresinin otuzunca ayeti kerimesinde : ( Ben yeryüzünde halife halk edeceğim.) buyurduğu zaman bütün melekler endişe ettiler.

Şöyle ki:

Hak Teâlâ’nın yarattıklarınden bizden daha kiymetli ve alim varmı ki, Allah-u Teâlâ (c.c.), kudretinin büyüklüğünü göstermek için Adem (a.s.) i halk edip eşyanın isimlerini öğretmekle onu mükerrem kıldı. Dediler.

Hak Teâlâ evvela eşyanın isimlerini Adem (a.s.) a öğretip sonra bu eşyayi meleklere arz etti. Ve (Eğer sadık iseniz, bunların isimlerini söyleyiniz.) buyurdu.

Demek ki evvel yaratılmak kiymetli olmayı göstermez. Sonra melekler acizliklerini itiraf edip, (sen her şeyden münezzeh ve mukaddes bir padişahsın. Bize ne ilham ettinse onu biliriz. Başka bir şey bilmeyiz.) dediler.

Buradan iki şey anlaşıldı:

Biri;

Adem (a.s.) in fazileti, diğeri alimin şerefi ve alimin abid üzerine fazileti olduğu. Nitekim Hadisi şerifte sallallahu aleyhi ve selem:

-“(Alimin Abid üzerine fazileti, benim en aşağı mertebede olanın üzerine faziletim gibidir )” buyurdu.

Hak Teâla’nın, Adem (a.s.) a eşyanın isimlerini öğrettiğinden murad hani eşya olduğunda ihtilaf olundu.

Bazı Alimler .(Meleklerin isimleridir.) dedi. Bazıları ise, küçük büyük, kedi, köpek, çanak, çömlek gibi her şeyin isimlerini bildirdi dedi. Ayet-i Kerimede ki (külleha) kelimesi ile bu manayı kuvvetlendirdiler.Bu isimleri nasıl öğrettiği hakkında da ihtilaf olundu.

Bazıları dedi ki :

Hak Teâlâ (c.c.) ihtiyacları yarattıkçe isimlerini bildirdi. Böylece bütün eşyayı öğretmiş oldu. Bazılarına göre Cenabbi hak (c.c.) her şeyin ismini bir anda Adem (a.s.) in kalbine ilham etti. Her şeyi görüp kulanmadan bildi.

Hak Teâlâ (c.c.) her eşyanın en ince noktasının özelliklerini isimlerini, sıfatlarını, her türlü usül ve kanun ilimlerini ve her çeşit san’atı ve aletlerın nasıl kullandığını Adem (a.s.) in kalbine bildirdi. Sonra kıyamete kadar gelecek olan evladının konuşacağı lisanları ve kulanacağı lugatları ve her birinin ayrı ayrı isimlerini bildirdi.

Melekler Adem (a.s.)in faziletini itiraf ettiler ve Hak Teâlâ’nın emriyle bir taht yaptılar ki yedi yüz ayağı var idi. İki ayağının arası bir kaç yıllık yol idi. Adem (a.s.) i bu taht üzerine bindirdiler. Mübarek boynuna ve pazusuna cennet cevherleriyle süslenmiş zinetler ve parmaklarına cennetten yüzükler taktılar. Seadet elbisesini arkasına ve keramet tacını başına giydirdiler

Adem (a.s.) ne zaman tebessüm etse dişlerinin nuru, güneş ışığı gibi alemi aydınlatır ve nereye dönüp baksa, alnında Muhammed (Aleyhis selatu ves selam)) ın nuru, on dördüncü ay gibi ışık saçardı.

Velhasıl melekler Adem (a.s.) in hüsn-ü Cemaline hayran kaldılar ve onun suretinde Hak Teâlâ’nın kuvvet ve kudretini müşahede edip;

-“( Hak Teâlâ her şeyin en iyi ve en güzelini yaratıyor)” dediler. Ve bunu dillerinden düşürmediler.
Hak Teâlâ (c.c.) meleklere;

-“(Adem (a.s.) in tahtını boynunuza alıp gökleri ve etrafı gezdirin ve ARŞIN yanına bırakın.) diye emr etti. Melekler emri yerine getirdiler sonra melekler (Adem’e (a.s.) secde edin) buyurdu:

Önce Cebrail (a.s.) secde etti.

Sonra sıra ile Mikail,

İsrafil,

Azrail

ve sonra bütün melekler (aleyhimüsselam ) secde eylediler.

Önce bu dört Melek secde ettiği için Hak Teâla (c.c.) Cebrail (a.s.) i Peygamberlerine VAHİY göndermekle vazifelendirdi.

Erzak hanesinin anahtarını Mikail (a.s.) e verdi

Kur’anı kerim in tamamını İsrafil ‘in (a.s.) eline yazdı.

Azrail (a.s.) i de Sevgiliyi sevgiliye kavuşturan ölüme vasıta klıdı.

Diğer meleklere de günahsızlık berat-ı yazıldı.

İblis gururunden secde etmemiştir.

Nakl edilir ki:

Melekler secdede yüz yıl, bir rivayete göre beş yüz yıl kaldılar. Başlarını secdeden kaldırdılar. İblisi öylece duruyor ve Adem (a.s.) in tarafına bakıyor gördüler. İtaatlarına şükr edip bir daha secdeye vardılar.

Onun için namazda iki secde emr olundu. Hak Teâlâ İblis’e :

-“(Ey mel’un, Halifeme niçin secde etmedin.)” buyurduğunda

İblis:

-“(Ben ondan hayırlıyim. Beni ateşten, onu ise topraktan halk ettin. Ateş Latif saf ve ışıktır elbette topraktan yüksektir.)” deyip bu bozuk fikri ve yanlış kıyası ileri sürdü.

Böylece büyük hata etti. Zira toprak ateşten bir çok bakımlarden üstündür. (Tevazu edeni Hak Teâlâ yükseltir.) sözü buna bir delildir…

Mearicün Nübüvve (Altıparmak)

Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…
Fuad Yusufoğlu

İslam Hakikatı

19 Haziran 2008

Siyah Vadi-Navala Reş- (Nusaybin)

Nakl olunur ki:

Kiyamet günü mizan kurulur. Ameller tartılır. Bir kimsenin günahı ağır gelip Cehenneme emredilir. Melekler o kimseyi cehenneme götürürler. Cehennnem kapısını büyük bir taşın kapanmış olduğunu görürler

Taş dile gelir der ki:

-”Habibi Ekrem’in ( s.a.v.) mubarek başı için yemin ve kasem ederim ki, bir gün bu kimse beni göstererek: (şu taş şahidim olsun ki, Allah’u teala birdir. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem Allah’u tealanın hak peygamberidir) dedi.”

Bunun üzerine hitab-i İlahi geldi:

-”Bu kimseyi bu taşın şehadetine bağışladım.”

Hak teâla bir taşın şehadetiyle, cehenneme müstehak olan bir kulunu azad ederse, biz fakirleri de habibinin şefaatiyle cehennemden elbette azad eder inşaallah

Rivayet olunur ki,

Bir Nasrani ile bir Müslüman din mevzuunda munakaşa ettiler.

Müslüman:

-”İkimiz de elimizi ateşe koyalım. Hak batıldan ayrılsın. İkisi de ellerini ateşe koydular. İkisinin de elleri yanmadı.

Müslüman hak teâlaya teveccüh edip niyaz etti .

-”Ya rabbi habibin dini mubini için benim elim yanmadı. Lakin nasraninin eli de niçin yanmadı.

O mumine ilham oldu ki;

-“Senin elin habibimin muhabbeti sebebiyle, o nasraninin eli de
senin elin bereketi ile yanmadı.

-”Ey derviş bir nasraninin eli, bir ümmeti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) in muhabbeti bereketi ile yanmayınca, kıyamet gününde Habibullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şefaatiyle Hak teala bu ümmeti elbette yandırmaz inşallah.”

Mearicün Nübüvve (Altıparmak)

Allah-u Teala Hazretleri bizleri ve sizleri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Şefaatına nail eylesin…Amin…
Fuad Yusufoğlu

dsc00887-dara-kalesi-su-sarnici-fuadyusufoglu.JPG

Dara harabeleri (Su sarnıçı)

Korkanların çoğu akibetinin kötü olmasından korkmuşlardır. Çünkü insanın kalıbı değişebilir. Ölüm zamanı müdhiş bir zamandır. O vakitte kalbin neye kara kılacağı bilinemez.

Hatta ariflerden biri şöyle der:

-“Bir kimsenin elli sene tevhid üzere olduğunu bilsem, yanımdan bir duvarın arkasına gitmek kadar uzaklaşsa, tevhid üzere olduğuna şahidlik edemem. Çümkü; KALB Halı değişebilir ve neye döndüğünü bilemem.”

Bir başkası der ki;

-“Evin kapısında şehid olmayı mı, yoksa odanın kapısında Müslüman olarak ölmeyi mi seversin? deseler, odanın kapısında ölmeyi isterim. Çünkü; evin kapısına çıkıncaya kadar İSLAM üzere kalacağımı bilemem.”

Ebu derda (r.a.) yemin etti ki:

-“Hiç kimse imanın ölüm zamanında geri alınmayacağına emin olamaz.”

Sehl-i Tüsteri (k.s.) buyuryor ki:

-“Sıdıklar her nefes te su-i hatimeden (kötü akibet) korkarlar.

Süfyan-i Servi (k.s.) ölüm zamanın da İNLEDİ VE AĞLADI ;

Yanındakiler:

-“Allah-u Teala (c.c.) nın afvının senin günahından büyük olduğunu bilmez mısın? Dediler.

Süfyan-i Servi (r.a.) Tevhid üzere (İmanla) gideceğimi bilsem dağlar kadar günahım olsa yine korkmam.“Buyurdu.

Büyüklerden biri vasiyet eyledi. Ve elinde olan bir şeyi bir kimseye verdi. Ve

-“Tevhid üzere (imanla) ölmenin nişanı şöyle şöyledir. O nişanları görünce, bu para ile, Şeker ve badem içi satın al ve şehirdeki çocuklara dağıt ve bugün Filanın sevinç günü, saadete erdiği gündür de. Eğer bunu göremezsen, insanlara söyle namazımı kılmasınlar, benimle meşgül olmasınlar. Hiç olmazsa öldükten sonra mürai olmayayım.” Dedi.

Sehl-i Tüsteri buyurur ki;

-“Murid, günaha düşmekten korkar. Arif ise küfre düşmekten korkar.”

İsa (a.s.) havarilerine:

-“Siz günahtan korkarsınız; biz peygamberler küfürden korkarız.”

Hasan- el Basri (r.a.) buyurur;

-“ Bende NİFAK olmadığını bilseydim bunu yeryüzünde olan her şey’den daha çok severdim. İçin dışa, Kalbin dile uymaması NİFAKTANDIR.”

Kimya-yı Saadet (İmam-ı Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Bizleri ve sizleri Kötü Akibet’ten korusun. AMİN.

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Allah’u Teala (c.c.) buyuruyor ki:

-“De ki ‘Allah’a ve peygambere iman edin’ Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz ki, Allah da o imansızları sevmez.”Ali-İmran 3/32

Yani: Allah (c.c.), kendisine ve peygamberine itaat etmekten, yüz çeviren imansızleri afvetmez. Onların tövbelerini kabul etmez.

Küfreden ve kibirlenmesinden dolayı Şeytan (Aleyhill’anet)ı afvetmediği gibi. Adem (a.s.) ı afvedip tövbesini kabul buyurdu.

Çünkü:

Adem (a.s.) günahını itiraf etmiş, pişman olup kendini kötülemişti. Adem (a.s.) ın işlediği şey her ne kadar hakkıkatta günah değilse de;

-“Çünkü Peygamberler ma’sumdurlar, onlardan günah asla sudur etmez. Doğru olan görüşe göre Peygamberler ne nübüvetten önce ve ne de nübüvvetten sonra günah işlemezler. Fakat görünürde günah suretinde olur.

Bunun için Adem (a.s.) ve Havva (r.a.) beraberce şöyle dua ettiler:

(Adem ile Havva) dediler ki:

-“Ey Rabbımız, kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen her halde zarara uğrayanlardan olacağız.”El-A’raf-7/23

Adem (a.s.) günahına pişman oldu. Sur’atle tevbe etti. Allah-u Teala’nın:

-“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” Ez-Zümer-39/53 buyurduğu gibi Allah (c.c.) ın rahmetinden ümidini kesmedi.

Şeytan (aleyhill’anet) ise, günahını itiraf edip, Pişman olmadı. Kendi nefsini kötülemedi ve Allah (c.c.) ın rahmetinden ümidini kesti. Kibirlendi, sur’atla tevbe etmedi.

İBLİS gibi hakaret edenin tevbesi kabul olunmaz. Kimin halı Adem (a.s.) ın halı gibi olursa onun tevbesi kabul olur. Çünkü Şehevi isteklerinden ileri gelen her günahın tevbesi kabul olunması ümid edilir.

Kibiren ileri gelen her günahın tevbesi ise kabul olunması ümid edilmez. Adem (a.s.) günahı şehevi arzu ve isteklerden ileri gelmiştir. Şeytanın günahı ise KİBİRDEN ileri gelmiştir.

Rivayet edilir ki, İblis Musa (a.s.) gelerek şöyle der:

-“Allah (c.c.) seni seçerek Peygamber yaptı ve seninle konuştu.”

Musa (a.s.):

-“Evet, ne istiyorsun, ey kişi ve sen kimsin?”

Şeytan (Aleyhil’lanet):

-“Ey Musa (a.s.) Rabbına ‘Yarattıklarından birisi sana tövbe etmek istiyor ‘ diye söyle”

Bunun üzerine Allah (c.c.) Musa (a.s.) a vahy eder ve şöyle buyurur:

-“Ey Musa Ona ‘ben dilediğini kabul ettim’de. Ey Musa (a.s.) Adem (a.s.) kabrina secde etmesini emret. Eğer onun kabrina secde ederse ben onun tevbesini kabul eder, onu bağışlarım”

Allah (c.c.) ın bu emrini Musa Aleyhisselam şeytan (Aleyhil’lanet) a bildirir.

FAKAT

Şeytan (aleyhil’lanet ) öfkelenerek kibirlenir ve Musa (a.s.) şöyle der:

-“Ey Musa: ben ona cennete secde etmedim. O diri iken secde etmedim, Ölü olduğu halde ben ona nasıl secde ederim.”

Rivayet edilir ki;

Cehennemde şeytanın azabı şiddetlenince ona şöyle denir:

-“Allah (c.c.) ın azabını nasıl buldun?”

Şeytan (Alayhil’lanet):

-“Çok şiddetli “der.

Kendisine denilir:

-“Adem (Aleyhisselam) cennet bahçelerindedir. Ona secde et,Ta ki bağışlanasın.”

Şeytan Adem (a.s.) a secde etmekten kaçınır. Bunun üzerine cehennem ehlinin çektiği azabın yetmiş bin kat fazlası kadar ona azap verilip azabı şiddetlidir.

Şöyle bir hadis rivayet edilir:

-“Allah (c.c.) her yüz bin senede bir şeytanı cehenemden çıkarır. Adem (a.s.) ı da cennetten çıkarır. Şeytan (Aleyhil’lanet) a: Adem (a.s.) a Secde etmesini emreder. Şeytan Adem (a.s.) secde etmekten kaçınır. Etmez. Bunun üzerine Allah(c.c.) onu tekrar cehenneme sokar.

Ey Kardeşlerim:

Şeytanın şerinden kurtulmak isterseniz Allah (c.c.) a sığının ve O’ndan yardım taleb edin.

Kiyamet olduğu zaman, ateşten bir kürsü yapılır. Şeytan (aleyhil’lanet) kürsünün üzerine oturur. Şeytanlar ve bütün kafirler etrafında toplanırlar. Eşşeğin anırması gibi sesi olan şeytan (Aleyhil’lanet) şöyle der:

-“Ey cehennem halkı bugün Rabbınızın Va’dını nasıl buldunuz?

Topluluk:

-“Hak ve gerçek “derler.

Sonra iblis:

-“İşte bugün rahmetten ümidimi kestiğim gündür” der.

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah’u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şeytan( Aleyhil’lanet) Şerrinden MUHAFEZE eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu