‘Allah’a iman’ olarak etiketlenmiş yazılar
Navale -Möjdank civarı (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 18′Vasiyeti’
İmâm-i Â’zam (r.a.) vefatına yakın talabelerine şöyle vasiyet etti.
-“Kıymetli dostlarım Aziz kardeşlerim! Biliniz ki Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat mezhebi haktır. Ve on iki haslet üzeredir. (Ya’ni kurtuluş fırkası hak mezheb olan Ehl-i Sünnet ve’l-cematte on iki (12) husisiyet vardır;”
-“Bu on iki hususiyeti kabul edip bunlara uyanlar bid’atten uzak olur. Bu hasletlere riayet ediniz, bunlardan ayrılmayınız ki Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in şefaatına nail olunuz.”
-“1- İmân, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Kalb ile bilmek, yahut sadece dil ile ikrar etmek, değildir. Eğer dil ile ikrar, yalnız başına iman olsaydı, münafıklar da Mü’min olurdu.”
-“Sadece bilmek de iman olmaz. Çünkü sadece iman olsaydı, Yahudiler de, hiristiyanlar da mü’min olurdu. İmanda çoğalma ve azalma düşünülemez. Ancak İman’ın çoğalması, küfrün azalması ile, küfrün çoğalması imanın azalması ile olması gerekir.”
-“Bir kimseye bir anda hem mü’min ve hem kafir nasıl denilebilir. İman da şübhe caiz değildir. Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.) Kur’an-i Kerimde;”
-“İşte onlar hak mü’minlredir; işte diğerleri de tam kafirlerdir.” Buyuruyor.”
-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in tevhid sahibi (Ehl-i tevhid, ehl-i kıbla) ümmeti, günahı sebebiyle kafir değildir. İman amelden başkadır. Amel de İmandan cüz değil, ayrıdır.”
-“Çünkü amel ba’zı vakitlerde emr olunmuş, ba’zı vakitlerde ise kuldan istenmemektedir. Hayız ve nifas halinde olan kadının namaz kılmaması, oruç tutmamas, fakirin zekat vermemesi böyledir. Ama İmandan muaf tutulan an yoktur. Fakire iman lazım değildir denemez. Hayz ve nifas sahibi, oruçlarını kaza eder. İmanı kaza ederler denemez.
-“Hayrın ve şerrin takdiri Allah-u Teâlâdandır. Eğer şerrin kötülüğün takdirini Allah-u Teâlâ’dan başkasından bilirse, müşrik olur.”
-“2-Ameller üç kısımdır;”
-“Farz;”
-“Fâzilet;”
-“Günah;”
-“FARZ; Allah-u Teâlâ’nın emri, meşiyyeti, muhabbeti, rızası, kazası, kaderi, yaratması, hükmü, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“FAZİLET; Allah-u Teâlâ’nın emri ile de değildir. Lakin iradesi, sevgisi, rızası, kazası, kaderi, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“GÜNAHALAR; günahlara gelince, Allah-u Teâlâ’nın emri ile değildir. Sevgisi, rızası, teşviki ile değildir. Lakin iradesi, kazası, kaderi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir. Bununla muhafaza olunur. Çünkü kulun fi’li iledir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mardin (uzaktan görünüşü)
-“3-Arş üzerinde İstiva, yerleşme ve oturma Ma’nasında değildir. Allah-u Teâlâ zamandan, mekandan münezzetdir. Arş mahlukdur. Önceden yok idi. SONRADAN YARATILDI.”
-“4-Kur’an-i Kerim, Allah-u Teâlâ’nın kelâmi, vahyi, tenzili ve sıfatıdır. (Bütün sübut sıfatları gibi,) kendi değildir. Gayri de değildir. Mushaflarda yazılıdır, dillerde okunur, gönüllerde saklanır. Yalnız bir perde, bir vasıta ile değil, mürekkep, kağıt yazma işi, harfler, kelimeler ve cümlelerin hepsi, kulların O’na ihtiyacları sebebi ile, kur’an’ın âletleridir. Allah-u Teâlâ’nın kelâmı mahluk, sonradan olma değildir. Zatı ile kaimdir. Ma’nası, bu sayılan şeylerde anlaşılmaktadır. Kur’an-i kerim mahluktur diyen kafir olur.”
-“5-Bu Ümmetin Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den sonra en üstünleri Hazreti Ebû Bekir sıdık (r.a.), sonra Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.), Sonra Hazreti Osman-ı zünnureyn (r.a.), sonra Hazreti Ali-yül Murteza (r.a.) dır. ‘Ridvanullahi teâlâ aleyhim ecmain).”
-“Ya’ni üstünlükleri hilafetteki sıralarına göredir. Allah-u Teâlâ onlar hakkında Vâkı’a suresi 10 ve 11. ayet-i kerimelerinde;
“İşte onlar sâbikundur, onlar mukarreblerdir.” Buyuruyor.
O halde içlerinde en esbâki, en önde ve en önce geleni en üstündür. Onları seven her mü’min muttaki, onlara düşman olan ise, munafık ve şakidir.”
-“6-Kul, bütün fiilleri, yaptıkları ile mahluktur. Amelleri, ikrarı, bilmesi de mahluktur. Fail, işi yapan mahluk olunca yaptıkları elbette mahluk olur.”
-“7-Yaratıcı ve rızık verici Allah-u Teâlâ’dır. Rum suresi kırkıncı ayetinde; “Sizi yaratan, rızık veren, sonra sizi öldüren ve dirilten Allah-u Teâlâ’dır.” Buyuruyor. İlimle kesb helâldır. Helâldan mal, para kazanmak helâl, haramdan kazanmak ise haramdır.”
-“İnsanlar üç kısımdır.”
-“Biri, imanda halis mü’minler;”
-“İkincisi, küfründe inkar üzere olan kafirler;”
-“Üçüncüsü, nifakında sabit olan münafıklardır.”
-“Allah-u Teâlâ, mü’mine amel ve ibadeti, kafire imanı, münafıka ihlası farz etmiştir. Nitekim Bekara suresi yirmibirinci ayetinde;
-“Ey insanlar, Rabbınıza ibadet ediniz.”
Bşka bir ayetinde;
-“Ey mü’minler taat ve ibadet ediniz.”
Ve
-“Ey kafirler iman ediniz, Ey münafıklar ihlas üzere olunuz. ” Buyuruyor.
-“8-Allah-u Teâlâ hiçbir şey’e muhtaç değildir.”
-“9-Mest üzerine mest câizdir; Mukim için müddeti yirmidört saat, misafir için üç gün, üç gece, Yâ’ni yetmiş iki sattır. Hadis-i şerifte böyle bildirilmiştir. Bunu inkar edenin kafir olmasından korkulur. Çünkü bu hadisi-i şerif ‘Mutevâtire’ yakındır. Yolculukta dört rek’atlı farzları iki rek’at kılmak ve oruç tutmak, Kur’an-i kerim ile sabittir.”
-“Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.); “Seferi olduğunuz zaman, namazı iki rek’at kılmakla, sizden zorluk kaldırıldı.” Ve bir başka ayet-i kerime’de “Sizden biriniz hasta olursanız, yahut seferde olursanız, bu haldeki oruçlarını sonra tutsun.” Buyuruyor.
-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem,; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
çağ-çağ barajı (Nusaybin)
-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi. –“Kıyamete kadar olacak her şeyi” emr-i ilahisi geldi Allah-u teâlâ kamer suresi elliikinci ayetinde; “Bununla beraber, işledikleri her şey defterlerindedir.” Buyuruyor.
-“11-Azab vardır ve olacaktır. Olmama ihtimalı yoktur. Münker ve Nekir’in kabirde suâl sormaları haktır. Hadisi-i Şerifler böyle olduğunu bildirmektedir. Cennet ve Cehennem yok olmazlar. Allah-u teâlâ Cennet için;”Mü’minlere hazırlanmıştrı.” Cehennem için de; “Kafirlere hazırlanmıştır.” Buyuryor.”
-“Allah-u Teâlâ, cennet ve cehennemi mükafat ve ceza için yarat. İkisi de devamlı olup, geçici değildir. Mizan haktır. Allah-u Teâlâ; “Kıyamet gününde amellerin tartılması için terazi kurulur.” Buyuruyor.”
-“Herkesin amel defterinin okunması haktır. Ayet-i kerime’de; “Bugün senin hesabın için, sana kitabını, ya’ni amel defterini okuman kafidir.” Buyuruldu.”
-“12-Allah-u Teâlâ insanları, öldükten sonra, kıyamette diriltecek. Bir araya toplayacak. O günün (hesab günü) uzunluğu dünya senesi ile elli bin yıldır. Sevab, azab ve hakların görülmesi içindir. Allah-u Teâlâ; “Uzunluğu ellibin sene olan günde” buyuruyor. Bir ayet-i kerime’de de; “Allah-u Teâlâ kabirlerde olanları diriltir.” Buyurmaktadır.”
-“Cennettekilerin Allah-u teâlâ’yı nasıl olduğu bilinmeyen, bir şeye benzetilmeden ve cihetsiz, Ya’ni herhangi bir yönde olmadan görmeleri haktır. Bir ayet-i kerime’de; “Bütün yüzleri, Rablarına bakınca parlar.” Buyurulmuştur.”
-“Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) şefaatı haktır. Cennetlik olan mi’minlere ve büyük günahı olanlara Şefaat edecektir. Hazreti Aişe Validemiz (Radiyallah-u anha), Hadice-tül Kübra anamız (Radiayallah-u anha) dan sonra bütün kadınların üstünü ve mü’minlerin analarıdır. Cennet ehli cennete, cehennemdekiler de Cehennemde sonsuz kalır.”
-“Allah-u Teâlâ Bakara suresi 82, A’raf suresi 42, Yunus suresi 26, ve Hud suresi 23, ayetlerinde Mü’minler için “Onlar cennetliklerdir, orada ebedi kalacaklardır.” Buyurdu.”
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın vasiyeti budur. Bu itikad üzere olan ehl-i Sünnet ve cemaat Mezhebindendir, denir. Bu itikat üzere ölürse kurtulmuşlar zimresinden olur.
İmâm-i Â’zam Ebû Hanife Hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah bize, insanların mü’min olanlarını sevmemizi, onlar karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamızı, haraketlerimizi buna göre ayralamamızı emir etmiştir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anh);
14 Temmuz 2009Makam-i İbrahim (Aleyhis selam) Mekke-i Mükerreme
Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anh);
Eshab-i Kiram (r.anhüm) büyüklerinden. Babası da Müslüman olup, künyesi Ebû Abdullah veya Ebû Abdurrahman’dır.
Annesinin ismi Nesibe (r.anha) dir. (M. 601) yılında Medine’de doğmuş olup, 77 (M.694) yılında 95 yaşında Medine’de vefat etmiştir.
Cenaze namazını Medine Vâlisi bulunan Hazret-i Osman (r.a.) ın oğlu Ebân kıldırmıştır.
Bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dan ilim oğrenmiş sonra Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ebû Ubeyde, Talha, Muaz bin Cebel, Ammar dan (r.anhüm) Yemen,Kufe, Basra, Mısır’dan onun derslerini dinlemeğe gelenler de bulunurdu.
Bunlar, Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerini tahsil ederlerdi. Bütün ömrünü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hadis-i şeriflerini neşr etmeğe vakfetmiş, çok hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Kendisinden, Atâ bin Ebi Rebah, Mücahid bin Cebr, Ebû Süfyan, Talha bin nafi, Said bin Müseyyab, Vehb bin Keysan, Şa’bi, Ka’b bin Mâlik (r.anhüm) gibi tabi-in’in büyükleri rivayette bulunmuşlardır.
Bunlardan 210 hadis-i şerif Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’de mevcuttur. Bunların 58’i her ikisinde 26’si yalnız Buhari’de 126’si da yalnız Müslim’de yer almaktadır.
Rivayetleri son derece sağlam ve ihtiyatlıdır. Tabi-in’in her tabakası O’nun ilminden istifade etmiştir.
Cabir bin Abdullah Hazretleri (r.a.) Sahabe’nin en büyük fıkıh âlimlerinden idi. Daha Resulullah (s.a.v.) ın sağlığında sorulan suallere cevap verir, müftilik yapardı. Bu O’nun fıkıh ilmindeki yüksekliğine en büyük delildir.
Câbir hazretleri (r.a.) tefsir ilminde de Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın ileri gelenlerden idi. Ayetlerin nüzül (iniş) sebeplerini bilmek ve belağatı hususunda Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın ileri gelenlerden idi.
Tefsirine örnek;
-“Tezekki eden muhakkak kurtulmuştur.” Ayet-i kerimesindeki
‘Tezekki’ yi şöyle tefsir etmiştir.”
-“Allah-u Teâlâ’dan başka İlah olmadığına, benzeri, eşi, ortağı olmadığına, Hazret-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) in hak Peygamber olduğuna şehadet etmektir.”
Câbir bin Abdullah (r.a.) babası Abdullah bin Amr (r.a.), ikinci Akabe biat’ında İslamiyet’i kabul etmiş ve Resulullah (s.a.v.) tarafından Beni Hasan-a nakib olarak tayin edilmişti.
Bu sıralarda Câbir (r.a.) genç bir delikanlı idi. Yedi kızkardeşi olup, erkek kardeşi yoktu, Ümmü Ma’bed (r.anha) kızkardeşlerinin en üstünü idi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 8 Rivayet ettiği Uzun Hadis
01 Ağustos 2009Biat-ür-Rıdvan (Hudeybiye)
Suheyb radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur;
-“Sizden evvelkiler içinde bir pâdişah ve onun bir kâhini vardı.”
Bu kâhin ihtiyarlayınca pâdişaha;
-“Ben ihtiyarladım, bana bir uşak gönder ki ona kâhinlik öğtereyim,” dedi.
-”Pâdişah da bir delikanlı gönderdi. Bunun yolu üzerinde bir rahip vardı. Delikanlı, bunun katında oturdu ve sözlerini dinledi, hoşuna gitti. Sonra kâhine her gittiğinde râhibe uğrar ve onun yanında otururdu. Kâhin’in yanına geldiğinde (geç kaldın diye) kâhin delikanlıyı döverdi. Delikanlı bu hali râhibe söyleyince,”
Râhib ona şöyle dedi:
-“Kâhinden korktuğunda.”Evde alıkoydular” ailenden korktuğunda da:”Kâhin alıkoydu. De
Durum böyle devam edib giderken, delikanlı günün birinde insanların yolunu kesen büyük bir hayvana rastladı ve bunun üzerine:
-“Kâhinin mi yoksa râhibin mi efdal olduğunu işte bu gün öğreneceğim,” diyerek eline bir taş aldı ve:
-“Allah’ım! Eğer râhibin işlerini, kâhinin işlerinden fazla seviyorsan hayvanı öldür ki, insanlar geçsin,” dedi.
Ve taşını hayvana attı; öldürdü. Halk da yollarına devam etti. Sonra delikanlı râhibin yanına geldi ve vak’ayı ona söyledi.
Râhib ona:
-“Yavrucuğum! Bu gün sen benden efdalsın, senin şânın, gördüğüm dereceye ermiş, sen muhakkak yakında bir belâya uğrayacaksın. Eğer başına belâ gelirse, benim bulunduğum yeri söyleme.” Dedi
Delikanlı, körleri ve (abraşları) ala getirenleri kurtarır, insanların diğer hastalıklarını da tedavi ederdi. Padişahın meclis arkadaşlarından o günlerde kör olan birisi bunu işitti; Bir çok hediye ile delikanlının yanına gitti ve:
-“Eğer, beni hastalığımda iyi edersen bu hediyeleri sana veririm,” dedi.
Delikanlı da;
-“Ben kimseye şifa veremem, ancak Allah-u Teâla şifa verir. Allah’a iman edersen ben de Allah’a duâ ederim, O da şifa verir.” Dedi.
Bunun üzerine bu adam, Allah’a iman etti. Allah-u Teâla ona şifa verdi. Sonra bu adam padişahın yanına geldi. Ve evvelce oturduğu gibi onunla oturdu.
Pdişah:
-“Gözünü sana kim iâde etti? “ diye sordu.
O da:
-“Rabbim iâde etti,” diye cevab verdi.
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Suheyb-i Rumi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 9 Rivayet ettiği Uzun Hadis
02 Ağustos 2009Biat-ür-Rıdvan (Hudeybiye kuyusu)
Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 9 Rivayet ettiği Uzun Hadis
O da:
-“Rabbim iâde etti,” diye cevab verdi.
Padişah:
-“Senin benden başka rabbin mi var? Dedi.
O ADAM:
-“Benim de Rabbim ve senin de Rabbın Allah’dır.” Dedi.
Bunun üzerine padişah o adamı yakaladı ve durmadan ona işkence etti. Nihayet bu adam, delikanlının yerini söyledi. Delikanlı getirildi.
Padişah ona:
-“Oğlum! Demek senin sihrin körleri ve alatenlileri iyi edecek dereceye geldi; şu şu işleri yapıyorsun.” Dedi
Delikanlı:
-“Ben kimseye şifa veremem; ancak Allah-u Teâla şifa verir.” Dedi.
Bunun üzerine padişah onu tuttu ve devamlı sûrette işkence etti. Nihayet delikanlı, rahibin yerini söyledi.
Hemen Râhib getirildi ve:
-“Dininden dön” denildi.
Lâkin râhib dinlemedi. Bunun üzerine pâdişah testere istedi ve onu râhibin başının tam orta yerine koyarak onu ikiye ayırdı. Her parçası bir yana düştü.
Sonra padişahın meclis arkadaşı getirildi.
ve ona da:
-“Dininden dön.” Denildi.
Lâkin dinlemedi. Bunun üzerine pâdişah, onun da tepesine testere koyarak onu ikiye ayırdı. Ve her parçası bir yana düştü, Sonra delikanlı getirildi ve ;
-“Dininden dön.” Diye söylendi.
Fakat delikanlı da dinlemedi. Padişah onu kendi eshabından bir cemaata teslim etti. Ve onlara şöyle söyledi.
-“Bunu filan dağa götürünüz ve oraya çıkarınız dağın tepesine vardığınızda dininden dönerse ne âlâ, dönmezse onu dağın tepesinden atınız.”
Bunun üzerine onu götürdüler ve dağa çıkardılar.
Delikanlı:
-“Allah’ım! Bunların haklarında gel,” dedi.Bunun üzerine dağ sarsıldı, onlar da yuvarlandılar. Delikanlı yürüyerek pâdişahın yanına geldi.
Pâdişah ona;
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Suheyb-i Rumi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 10 Rivayet ettiği Uzun Hadis
02 Ağustos 2009Merve tepesi (İnşaat çalışmaları)
Suheyb-i Rum-i (Radiyallah-u Anhu)- 10 Rivayet ettiği Uzun Hadis
Pâdişah ona;
-“Arkadaşların ne oldu?” dedi.
Delikanlı:
-“Allah beni onlardan kurtardı.” Dedi.
Bunun üzerine Pâdişah, delikanlıyı kendi eshabından diğer bir cemaata teslim etti.
Ve:
-“Bunun (Karkur) denilen gemiye koyup deniz ortasına götürünüz, dininden dönerse ne âlâ; dönmezse denize atınız.” Dedi. Hemen delikanlıyı (gemi) ye götürdüler,
Delikanlı:
-“Allah’ım! Bunların haklarından gel, bunları benden def et.” Dedi.
Bunu üzerine gemi onlarla beraber devrildi; onlar boğuldular. Delikanlı yürüyerek Pâdişahın yanına geldi.
Padişah ona:
-“Arkadaşların ne yaptı?” dedi.
Delikanlı;
-“Beni Allah-u Teâla onlardan kurtardı.” Dedi
Ve şunu ilave etti.
-“Benim emredeceğim işi yapmadıkça sen beni öldüremezsin.”
Pâdişah;
-“Nedir o?” dedi.
Delikanlı şöyle dedi;
-“Ahâliyi geniş bir meydana topla. Beni de hurma kütüğüne bağla. Sonra okdanlığımdan bir ok al, onu yayın tam ortasına yerleştir.
Sonra;
-“Delikanlının Rabbi olan Allah’ın adı ile” de ve oku at! Eğer bunu yaparsan beni öldürürsün.” Dedi.
Bunu üzerine Pâdişah, halkı düz bir meydana topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra Delikanlının ok kabından bir ok aldı. Oku yayın tam ortasına koydu.
-“Delikanlının Rabbi olan Allah’ın ismiyle.” Dedi
ve oku attı. Ok delikanlının şakağına rastladı. Delikanlı elini şakağına koydu ve öldü.
Bunun üzrine Ahâli;
-“Delikanlının Rabbına iman ettik.” Dediler.
Sonra pâdişah çağırıldı. Ona
-“Kortuğun şeyi gördün mü? Va’llahi korkduğun başına geldi; ahâli iman etti.” Dediler.
Bunun üzerine sokak başlarına hendekler açılmasını emretti. Hendekler alevlerle dolu idi.
Pâdişah;
-“Yeni dinden dönmiyen kimseleri zorla ateşe atın, yahud onları ateşe girmeye zorlayın.”dedi.
Bu işler yapıldı. Nihayet elinde bir çocukla bir kadın geldi. Lâkin biraz duraksadı.
Sabi ona;
-“Anneciğim sabret, dışını sık, sabret; zira sen hak üzeresin.” Dedi.
(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Suheyb-i Rumi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu