‘Allahın veli kulları’ olarak etiketlenmiş yazılar

Allah korkusu

22 Mart 2008

Kasyan gölü (Seyyid Bahaaddin bahçesi) Nusaybin

Etrafımızda bir kamera varken, doğru dürüst konuşamıyor, konuşmalarımız kayıt altına alınıyor diye, temkinli sözler sarf ediyoruz. Hele ailemizin istemediği insanlarla gezmemiz halinde ise tanımasınlar diye ellerimizle yüzümüzü kapatiyoruz.

Yahut bir arkadaşımız aleyhinde konuştuğumuzda birisi gizli kamerayı alıp, kamerayı arkadaşımızın yanında açıp izlettirdiğinde, utancımızdan kaçacak delik arar, yerin dibine girmeyi arzularız…

Ama Allah’u teala hazretlerinin (c.c.) kamerasinden haberdar deyiliz. kamerasının ne şarjı tükenir nede kasetleri biter….

Rivayet edilir ki:

Adamın biri bir kadına göz koyar. Bu kadın ticaret için bir kafileyle yola çikar. Konak yerlerinden birinde mola verirler Akşam olunca, Adam da kadına içindekini döker.

Kadın ona der ki:

“-Git bak bakalım, herkes uyumuş mu?”

İstediğini kabul ettiğini sanan adam, sevinir ve kafilenin etrafını dolaşır. İnsanların uyuduğunu görünce hemen kadına döner ve:

“-Evet herkes uyumuş der:

Bunun üzerine kadın:

“-Yüce olan Allah (c.c.) hakkında ne dersin? Acaba O da uyumuş mudur?” der.

Bu soruya karşı adam;

“-Şüphesiz ki, Allah (c.c.) uyumaz, onu asla ne uyku ne de uyuklama tutmaz.” der.

Adamın bu cevabından sonra kadın şöyle der:

“-Hiç şüphe yoktur ki, uyumayan uyuklamayan Allah (c.c.) bizi görüyor.” İnsanların görmesinden korkuyoruz, Halbuki, Allah (c.c.) ın görmesinden korkmamız daha layik değilmi dir?”

Kadının bu sözlerini duyan erkek, kendisini yaratan Allah (c.c.) tan korkarak, kötü fikrinden vaz geçer ve tövbe ederek yurduna döner.

Bu adam vefat ettiğinde bunu rüyada görenler olur Ve kendisine denir ki:

-”Allah sana ne muamelede bulundu?”

Adam:

-”Allah’tan korkup da o günahı terk ettiğimden Allah (c.c.) beni affetti” der.

Rivayet edilir ki;

Sevdiği bir kadını Kabe’nın yanında gören bir adam: onu sevdiğini onunla birlikte olmasını istedi.

Kadın;

-”Beni takıp et “dedi.

Sevinen adam kadının arkasından gitti, kadın Kabe-i Şerife vardığında adama:

-”Haydı gel istediğini yap.”

Adam;

-”Burada insanlar var, utanıyorum.”dedi.

Kadın;

-”Burada çok az insan topluluğu bulunduğu halde onlardan utanıyor, ama yarın ‘Arasat’ meydanında toplanacak insanların önünde utanmaktan çekinmiyor musun?” dedi.. Bunu duyan adam başını eğerek oradan ayrılır…

Ahnef bin Kays (r.a.) Tabiinden olup, Allah’ın evliyalarındandı

Bir arkadaşiyle Hac farizasını yerine getirmek için sefere çıktı. Arkadaşiyle birlikte epey yol katettiler, bir şehrin yakınlarında konakladılar. Erzak almak için arkadaşı şehre indi, kendisi çadırında kaldı.

Bir müddet sonra Ay yüzlü bir kadın yanına gelerek;

-”Ver “dedi.

Ahnef bin kays (r.a.) da ekmek istiyor zanederek ona bir parça ekmek uzattı.

Kadın:

-”Bunu istemiyorum, senden kadınların erkeklerden istediğini istiyorum.”dedi

Bunun üzerine Ahnef bin Kays (r.a.) öyle bir çığlık atıp bağırdı ki kadın korkudan kaçmaya başladı, sonra abasını başına çekip ağlamaya başladı.

Bir müddet sonra arkadaşı döndüğünde onun çok ağladığını gördü, nedenini sorunca kendisinin çocuklarını özlediğini onun için ağladığını söyledi.

Arkadaşı:

-”Daha iki gün olmadı evden ayrılalı sende başka bir hal var deyip ısrar edince arkadaşına başından geçenleri anlatır.

Arkadaşı ondan daha çok ağlamaya başladı.

Ahnef bin kays (r.a.);

-” Benim başıma bir musibet geldi diye ağladım, sen ne için ağliyorsun?” dedi.

Arkadaşı;

-”Şayet ben senin yerinde olsaydım senin gibi sabredemezdim diye ona ağliyorum” dedi.

Allah’u Teala Hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri kendisinden korkup utanan kullarından eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Allah korkusu- 2

22 Mart 2008

Kasyane- Navale sipi- (Nusaybin)

Kıyamet günü bir kul getirilir. Günah ve sevabı tartılır. Günahları ağır gelince cehenneme atılması emredilir.

Bu arada gözlerinin kirpiklerinden bir kıl şöyle der:

“-Ey Rabbim, senin peygamberin Muhammed (s.a.v.) kim Allah korkusundan ağlarsa, Allah’u Teala o gözü cehennem ateşine haram kılar.” Buyurmuştur. Ben ise senin korkundan dolayı dünyada iken ağladım.”

Bunun üzerine Allah’u Teala (c.c.) o kimseyi affedip, dünyada iken ağlayan o bir kirpik teli bereketi sebebiyle cehennem ateşinden kurtarır.

Cebrail (a.s.) de:

-”Filan oğlu filan bir kirpik sebebiyle kurtulmuştur.” diye durumu ilan eder.

Anlatılır ki, Muhammed ibni Münzir (r.a.) ağladığı zaman yüzünü ve sakalını göz yaşları ile mesh eder.

Ve derdi ki:

-”İşittim ki cehennem ateşi, göz yaşları değen yeri yakmazmış.”

Hasan-i  Basri (r.a.) zamanında fısku fıcurla meşhur olan Ferezdak isminde bir kimse varmış.

Bir gün Hasen-i  Basri (r.a.) hazretleri bir mezarlıkta defin işiyle uğraşiyordu. Bir duvar dibinde uzaktan onu seyr edenFerezdak kendi kendine şöyle düşündü…

-”Hasan-i  Basri (r.a.) nın  arkasından bu kadar insan yürüyor herkes ona salih insan diyor, Benim için insanlar bak şu günahkar, asi diyorlar ” dedi.

Duygulanıp İçin için ağlamaya başladı.

Hasen-i  Basri (r.a.) hazretleri onu görünce

-”Ey Ferezdak niçin ağlıyorsun? ” diye sorunca

Ferazdak:

-”Efendim! Ben kendimle sizi mukayese ediyor daha dünyada iken sizin için ne iyi insan, benim için ne fena insan diyorlar. Aceba ahirette benim halım nice olur diye onu düşünüyorum ve kendi halima ağliyorum.” dedi.

Şeyh Hasan-el Basri (r.a.) hazretleri oradan ayrılır.

Ferazdah kendi kendine düşünür. Ve:

-”Bu kadar günahla yarın nasıl Yüce Rabbımın huzuruna çıkacağım.” derinden bir ah çekip tevbe eder.

Gece ferezdak vefat eder. Vefat ettiği gece Hasan-i  Basri (r.a.) hazretleri rüyasında Allah tarafından ilham gelir :

-”Benim bir veli kulum bu gece vefat etti yarın namazını kıl en güzel şekilde defn et.” buyurdu.

Sabahlayın kalktığında Ferezdak’ın vefat ettiğini görür. Namazını kılar ve güzel bir şekilde onu defn eder…

Mükaşefetül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kendisinden korkup göz yaşı döken halis kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Leyl

28 Mart 2008

Kasyane navala sipi (Nusaybin)

Seleften bazılarından rivayet edilir ki:

-“Allah (c.c) çok sadık olan kullarından birine şöyle ilham eder:”

-”Benim kullarımın içinde öyle kullarım vardır ki, onlar beni severler, ben de onları severim.”

-“Onlar bana müştaktırlar, ben de onlara müştakım.”

-“Beni zikrederler, bende onları zikrederim. (zikirlerini kabul ederim)

-“Onlar bana bakarlar, bende onlara bakarım.”

-“Eğer sen de onların yolundan gidersen seni severim.”

-“Eğer onların yolundan ayrılırsan, sana öfkelenirim.”

O salih kul Allah’a şöyle niyazda bulunur:

-”Ey Rabbım, onların alametleri nelerdir?

Allah (c.c.) buyurdu:

-”Müşfik bir çobanın koyunlarını koruduğu gibi, onlar kendilerini gündüzün şerrinden korurlar.”

-“Güneş battığında kuşun yuvasına kavuşmağa iştiyak ettiği gibi, onlar da güneşin batmasına müştak olurlar.”

-“Onları gece bürüyüp örttüğü, karanlıklara karıştığı, yatakların serildiği ve her seven sevdiği ile baş başa kaldığı zaman, benim için divane dururlar. Yüzlerini bana çevirirler benim kelamımla bana münacat ederler.”

-“Benim ni’metlerime şükrederek bana boyun eğerler. Kimi feryat eder, kimi ağlar, kimi Ah-u zar eder, kimi şikayetçi olur.”

-“Kimisi ayakta, kimi oturmuş, kimi rükuda, kimi secde de benim için meşakkatlara katlanmaları nazarımdan kaçmaz.”

-“Beni sevdiklerinden, bana ettikleri şikayetlerden haberdarım onlara ilk önce verdiklerim üç tür:”

1-Onların kalbine kendi nurumdan veririm. Benim onlardan haberdar olduğum gibi onlar da benden haberdar olurlar.”
2-Gökler ve yerin içinde ne varsa hepsi onların sevap defterlerinde bulunsa, bunları onlar için az görürüm.”
3-Onlara teveccüh ederim. Ben kime teveccüh edersem, ona ne vereceğimi hiç bir kimse bilemez.”

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah’u teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri geceleri yatmayıp zikirle geçiren sevgili kullarının yüzü suyu hürmetine affeylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Girnavas’tan bir fidanlığın görünüşü

Çocuk, ana-baba elinde bir emanettir. Kalbi bir cevher gibi temizdir. Mum gibi her şekli alabilir. Temiz bir toprak gibi olup, hangi tohum atılırsa, büyür. İyilik tohumu ekilirse, din ve dünya saadetine kavuşur. Annesi babası ve hocası sevabine ortak olur. Şayet fesat tohumu atılırsa, helak olur annesi, babası ve hocası da günahlarına ortak olur.

Nitekim Allah’u teala hazretleri (c.c);

-”Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu ateşten koruyunuz.” (tahrim; Suresi Ayet- 6.) buyuruyor…

Çocuğu cehennem ateşinden kurtarmak dünya ateşinde korumaktan mühimdir. Çocuğu korumak demek, onu terbiye etmek ve iyi ahlaklı öğretmekle ve kötü arkadaştan korumakla olur. Çünkü bütün kötülüklerin başı fena arkadaştır…

<<<Sehli Tusteri (r.a.) der ki:>>>

-”Üç yaşında idim. Dayım Muhammed bin Suvar gece namazı kılarken ona bakardım.

Dayım Muhammed bin Suvar (r.a.) bana;

-”Ey oğul seni yaradan Rabbını anmaz mısın?” dedi.

Ben:

-”Nasıl anayım.? dedim.

Dayım bana;

-”Gece yatağa girince, dil ile değil, kalb ile üç dafa de ki: “Allah benimledir, Allah’u teala daim bana bakıyor. Allah’u teala beni görüyor.” Dedi.

Bir kaç gece dediği şekilde yaptım. Sonra her gece yedi kere söyle dedi. öğle yaptım. Bir müddet sonra, bunun tatlılığını kalbimde buldum.

Bir sene geçince;

-”Sana söylediklerimi ömrün boyunca unutma. Seni kabre koyuncaya kadar devam eyle. Çünkü bunlar bu dünyada da, ahirette de senin dayanağın ve elinde tutucu olurlar.” dedi

Bir kaç sene devam eyledim. Kalbimdeki tatlılık arttı.

Bir gün dayım bana;

-”Allah’u teala kiminle olursa, kime bakarsa ve kimi görürse, günah işlemez. Sakın günah işleme. Allah’u teâla seni görüyor .”dedi

Sonra beni hocaya gönderdi kalbim dağınık oldu. Her gün bir saatten fazla göndermeyin dedim Kur’anı kerim öğrendim. O zaman yedi yaşında idim. On iki yaşına gelince daima oruç tutar, arpa ekmeyi yerdim. On iki yaşıma kadar böyle devam etti.

On üç yaşında iken kalbime bir mes’ele geldi sormak için beni Basra’ya gönderin dedim. Gittim ve bütün alimlere sordum, çözemediler. Huzistan’da bir kimseye gitmemi söylediler. Oraya gittim. O çözdü. Bir müddet onun yanında kaldım. Sonra Tuster’e geldim.

Bir dirhem gümüşe arpa ekmeyi aldım. Oruç tuttum ve orucumu onunla açtım. Daha fazla yemedim. Bir sene bir dirhem gümüş ile geçindim. Sonra üç gece hiç bir şey yemiyeyim dedim.

Bunu yapınca, beş gün beş geceye çıkardım. Sonra yediye çıkardım. Böylece tedricen, artıra artıra yimi beş gün geceye çıkardım ve hiç bir şey yemedim.

Yirmi beş sene böyle devam ettim. Her gece de sabahlara kadar namaz kılardım.” bu misalı anlatmamızın nedeni, büyük işlerin tohumunu küçüklükte ekildiğini göstermektir.

Kimya-yi saadet. (İmam-i Ğazali)

Allah’ u teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri bu mübarek Veli zatların yüzü suyu hürmetine cehennem ateşinden halas eylesin. Amin….

Fuad Yusufoğlu

İhlas

22 Nisan 2008

Sera’mdan yetiştirdiğim bir gül (Nusaybin)

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-”Allah’u teala hazretleri Buyuruyor ki: İhlas benim sırlarımdan bir sırdır. Onu sevdiğim kulun kalbine yerleştiririm.”buyurdu.

Muaz bin cebel (r.a.) buyurdu ki:

-”İhlas ile amel et, az de olsa yetişir.”

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) kendini kamçı ile döver

Ve;

-”Ey nefsim, İhlas üzere ol, kurtulursun” derdi.

Ebu Süleyman (r.a.) diyor ki;

-”Ömründe bir adım ihlasla atmış olana müjdeler olsun. Çünkü onunla Allah’u teala den başkasını istememiştir.”

Büyükler den birini ru’yada gördüler.

-“Allahu teala sana ne yaptı.” diye sordular.

Buyurdu ki:

-”Onun için yaptığım şeyi sevab defterinde gördüm, hata yoldan kaldırdığım bir nar tanesi bile. Külahimda bulunan bir ipek telini günah kefesinde gördüm. Yüz altın kiymetinde merkebim ölmüşti, onu sevab kefesinde görmedim. Halbu ki evimde ölen kediyi sevab kefesinde görmüştüm.”

Allah’u teala’ya.

-”Ya Rabbi, kediyi sevap kefesinde görüyorum de merkebi görmiyorum”dedim.

Allah (c.c.);

–“O gönderdiğin yerdedir diye bir ses geldi. Ölünce, Allah’ın la’netine git,” dedin. -”Allah yolunda deseydin o nu da bulurdun.” buyurdu.

-”Allah’u teâlâ (c.c.) için sadaka vermiştim. Fakat insanlar görmüşlerdi. İnsanların görmesine sevinmiştim. Onu ne lehimde nede aleyhimde gördüm.”

Biri anlatır :

-“Allah yolunda denizde harbe gitmiştim, bir arkadaşim bir heybe satiyordu. Alayım işime yarar, filan şehirde satıp biraz para kazanırım.” dedim.

O gece ru’yamda gördüm ki:

-“Gökten iki kimse indi. Biri diyerine, gazilerin ismini yaz; ve yine yaz ki, filan kimse görmek için, filan kimse ticaret için, filan kimse gösteriş için, desinler diye harbe gitmiştir.

Sonra bana baktı ve;

-”Filan kimse ticaret için gelmiştir yaz” dedi.

Dedim ki:

-“Allah!  Allah… Benim halime bir bakın, Ticaret yapacak bir şeyim yoktur. Ben Allah rızası için gelmiştim.”

Meleklerden birisi;

-“Ey şeyh, O heybeyi kâr için satın almadın mı?”dedi

Bunu duyunca ağladım ve;

-“ Ben kattiyen tüccar değilim,” dedim.

Diğer Meleğe;

-”Allah yolunda harbe gelmiştir. Yolda kâr etmek için bir heybe satın almıştır. yaz, Allah’u Teala (c.c.) o nun hakkında nasıl dilerse öyle hüküm etsin”dedi.

Bunun için demişlerdir ki ihlasla geçen bir saat, ebedi kurtuluşur. İhlas çok aziz dir

Demişlerdir ki:

-”İlim tohumdur,”
-”Amel bitkidir,”
-”İhlas ise onun suyudur…””

Ebu Hamıd Muhammed bin Muhammed Ğazali (Kimya-yi saadet)

Allahu teâlâ hazretleri (c.c.) bizlerin ve sizlerin Amellerini tam bir ihlas’la kabul eylesin. AMİN

Fuad Yusufoğlu

İhlas- 2

22 Nisan 2008

Kasyane –Navale-hürmüz nehri (Nusaybin)

Adamın biri Hasan-i Basri hazretlerine (r.a.) der ki:

“-Ben Allah’a ibadet ve taâttan zevk alamiyorum:

Hasan-i Basri hazretleri (r.a.) şöyle cevab verir:

-”İhtimal ki sen Allah’ tan korkmiyan birinin yüzüne baktın.”

Bil ki;

İbadet edip, kulluk yapmak yaratıkların tümünü, Allah’a terk etmenle olur.

Kamil-i mükemmil olan mürşidim BAZ lakablı İzzeddin El-Hazbevi (k.s.) şöyle buyurdu:

-”Adamın birinin çuvalı kayıbolur. Kimin aldığını bilmez. Bir gün namaz kılarken çuvalın kimde olduğunu hatırlar.

Namazı bitirdikten sonra kölesini çağırıp:

-”Filan oğlu filana git çuvalı ondan geri al.” der.

Bunun üzerine köle efendisine şöyle der:

-”Efendim, Çuvalı kimde olduğunu ne zaman hatırladınız?

Efendisi:

-”Namazda iken hatırladım.”der.

Köle:

-”Ey efendim, sen Allah’a ibadet etmiyor belki çuvalı arıyordun.

Kölenin bu güzel cevabı ve sağlam itikadı yüzü suyu hürmetine adam onu azad eder.

Akıllı olana Yaraşan, dünyayı terk etmek, ibadeti Allah için yapmak, geleceğini düşünmek ve âhiret için hazırlıkta bulunmaktır.

Rivayet edilir ki:

Bir adam namaza durur. Fatihayı okumaya başlar “Allah’ım yalnız sana ibadet ederiz.“ayetine geldiğinde Allah!ın huzurunda olup gerçekten ona ibadet ettiğini anlar.

Bunun üzerine hafiften kendisine

-”Yalan söyliyorsun Sen Allah’a değil ancak halka tapıyorsun.” diye bir ses işitir.

Adam tövbe edip insanlardan uzaklaşır. Kalbinden insanları çıkarır sonra tekrar namaza durur

-”Yalnız sana ibadet ederiz “Mealindeki ayete gelince yine ‘yalanci sen Allah’a değil ancak
malına ibadet ediyorsun’ diye bir ses duyar.

Bunun üzerine ne kadar malı varsa hepsini sadaka olarak dağıtır. Sonra yine namaza durur.

Ayni ayete geldiğinde, ‘yalancı sen Allah’a değil elbisene ibadet ediyorsun’ diye yine aynı ses işitir.

Bunun üzerine elbisesini de sadaka olarak verir Sonra gene namaza başlar: Ayni ayete geldiğinde

-”Doğru diyorsun, hakikaten sen şimdi Allah’a ibadet ediyorsun ” diye kulağına ses gelir.

İmam-i Ğazali (Kalblerin keşfi)

Allah’u teala hazretleri bizleri ve sizleri Kendi rızası için İbadet etmeyi nasib eylesin. Amin…..

Fuad Yusufoğlu

Güzel Ahlak

25 Nisan 2008

dsc01613-mevsimlik-cicekler.JPG

Mevsimlik çiçekler (Nusaybin)

Ali bin Hüseyin (r.a.) bir gün mescide gitti. Bir kimse kendisine sövdü. Hizmetçileri söveni dövmek istediler

Ali Bin Hüseyin (r.a.) Buyurdu:

-”Ona dokunmayın.”

O kimseye de;

-”Bizim hakkımızda bilmediğin şeyler çoktur. Sizin bizim yardımımızla görülecek bir işiniz varmıdır.?” Buyurdu.

Söven kişi çok utandı Ali bin Hüseyin (r.a.) ona bir elbise verdi ve yanındekilere o kimseye bin dirhem gümüş vermelerini söyledi.

O adam olduğu yerde kaldı ve

-”Bu kimsenin Peygamber evladı olduğuna şahitlik ederim.” dedi.

Yine Ali bin Hüseyin (r.a) iki defa kölesini çağırdı kölesi cevab vermedi.

Ali Bin Hüseyin (r.a.):

-”Çağırdığımı duymadın mı?” buyurdu.

Kölesi:

-”Duydum.” dedi

Ali Bin Hüseyin (r.a.):

-”Niçin cevap vermedin ” buyurdu.

Kölesi;

-”Senin güzel ahlakına güvenerek, bana kızmıyacağını bildiğim için”dedi .

Ali Bin Hüseyin (r.a.):

-”Allah’a şükürler olsun ki: benim kölem benden emindir.” buyurdu.

Ebu zer Gaffarı (r.a) kölesi, bir koyunun ayağını kırdı.

Ebu Zer Gaffari (r.a.):

-”Niçin kırdın.” deyince

Kölesi;

-”Seni kızdırmak için bile bile kırdım.”dedi

Ebu zer (r.a);

-”Bende sana bunu öğreteni yani şeytanı kızdırayım.” buyurdu, ve o köleyi azad etti.

Bir kimse kendisine sövdü.

Buyurdu ki:

-”Ey civanmert benimle cehennem arasında tehlikeli bir geçit vardır. O geçıdi aşarsam senin bu sözüne kızmam. Aşamazsam, dediğinden de daha aşağıyım.”

İsa Aleyhis selam Yahya Aleyhis selam’a;

-”Sana bir kimse bir şeyi doğru söylerse şükr et. Yalan söylerse; daha da şükr et. Zira amel defterindeki sevab zahmet çekmeden artar. Yani o kimsenin ibadetlerini sen hiç zahmet çekmeden senin defterine aktarılır.”.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah’u teala hazretleri bizleri ve sizleri güzel ahlaklı Mübarek zatların yüzü suyu hürmetine afv eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Zikir

28 Nisan 2008

Girnavas tepesinden Nusaybin’in görünüşü: (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

Davud (a.s.) mescidinde oturup Zebur okurken yerde kızıl bir kurt gördü. İçinden şöyle söyledi:

-”Aceba Allah’u teala bu kurdu yaratmakla ne murad buyurmuştur?”

Bunun üzerine Allah kurda izin verdi. Allah’ın kudretiyle, kurt konuşmaya başladı

Ve dedi ki:

-“Ey Allah’ın Nebisi, güdüzüm (ü öğrenmek istiyorsan) Rabbim bana hergün bin kere Subhanallahi vel hamdulillahi ve lailaha illallahu vallahu ekber” dememi ilham etti. Gecemi (sorarsan ) Rabbim bana her gece bin defa “Allahümma salli ala Muhammed En-Nebiyil ümmiyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.” dememi bana ilham etti. Sen ne diyorsun ki, ben senden istifade edeyim?

Bunun üzerine Davd Aleyhis selam kurdu hakir görmesinden pişman oldu ve Allah’tan korkarak bağışlanmasını istedi. Allah’a tevekkül etti.

Zehr-ür Riyazda Peygamberimiz (a.s.) den şöyle bir hadis nakleder.

-”Cennet ehli, cennete girdiği zaman melekler onları her türlü nimetlerle karşılarlar. Onlara oturaklar ve yataklar hazırlanır. Her türlü yemekler ve meyveler takdim edilir. Bu çeşit nimetlerle beraber onlarda bir hayret görülür.”

Bunun üzerine Allah (c.c.) Buyurur:

-”Ey kullarım bu hayret nedir ? Burası durgunluk ve hayret yeri deyildir “

Cennettekiler derler ki;

-”Bize verilen bir vaad vardı. Onun vakti geldi.”

Bunun üzerine Allah’u Teala Meleklere şöyle emreder.

-”Yüzlerden perdeleri kaldırın “

Melekler derler ki:

-”Ey Rabbımız, onlar dünyada sana isyan etmişlerdi Seni nasıl görürler?

Bunun üzerine Allah’u teala (c.c.) buyurur:

-”Perdeleri kaldırın. Çünkü onlar dünyada bana kavuşma isteğiyle secde ederlerdi. Zikr ederlerdi. Ağlarlardi.”

Bunun üzerine perdeler kaldırılır Cennettekiler Cemâl-i İlâhi’ye bakar, Allah Azze ve celleye secde ederek yere kapanırlar.

Allah’u teala (c.c.) kullarına buyurur:

-”Kullarım başınızı kaldırın. Zira burası ibadet yeri deyil, belki ikram yeridir.”

Sonra Allah keyfiyetsiz olarak onlara teccelli eder ve şad olmaları için

-”Ey kullarım, selamet üzerinize olsun. Ben sizden raziyim. Siz benden razımısınız?” buyurur.

Cennet ehli de.

-”Ey Rabbımız biz senden niye razı olmayalım? Bizim gözün görmediği, kulağın işitmediği ve hiç bir kimsenin kalbinden geçmeyen nimetleri verdin.” derler…

Şu ayeti Celile bu hususu beyan ediyor:

-”Allah onlardan razi oldu. Onlar da Allah’tan razı oldular”

-”Çok esirgeyici Rab (lerin) den bir de selam(var) dır.”

İmami Ğazali (Mükaşafetül kulub)

Allah-u teala hazretleri bizleri ve sizleri Kıyamet günü Rüsvay olmayan kullarınden eylesin. Kendi cennetinde cemalını bizlere göstermeyi nasip eylesin. Amin….

Uzlet

08 Mayıs 2008

Girnavas – Cin tepesi – (Nusaybin)

Fudeyl bin iyad (r.a.) ı ağlarken gördüler.

-“Niçin ağliyorsun.” dediler :

Fudayl bin İyad (r.a.);

-”Bana zülmeden bir zavallı müslümana üzüldüğümden ağliyorum dedi. Kiyamette ona sorulacak ve rezil olacaktır. Fakat hiç bir özrü ve bahane bulamiyacaktır.”

Ma’ruf-e kerhi (r.a.) buyuruyor:

-”Bir kimse günde üç defa “Allahumma aslih ümmete Muhammedin, Allahummarham ümmette Muhammedin, Allahumma ferric ala Muhammeddin” derse ismi Abdallar defterine yazılır

Hatem-e Esam (r.a.), Hamıd-i Lifaf (r.a.) a;

-”Nasılsın?” dedi.

Hamid-i Lifaf (r.a.);

-”Selam ve affiyetteyim”dedi.

Hatem-e Esam (r.a.):

-”Selamet, sırat köprüsünü geçince, Afiyet ise Cennet’e girince olur.” dedi.

Rebi bin Haysem (r.a.) e

-”Nasılsın ?” dediklerin de

Rebi bin Haysem (r.a.) e

-”Zayif ve günahkarım. Kendi rızkımı yerim ve ecelimi beklerim.” dedi.

Ebu Derda’ya (r.a.) nasılsın? dediklerinde

-”Cehennemde kurtulursam iyiyim.” dedi.

Malik-i Dinar (r.a.) a

-”Nasılsın ? “dediklerin de

Malik-i Dinar (r.a.) a;

-”Yaşı ilerleyip , günahı çoğalanın halı nasıl olur.?” dedi.

Hakim (r.a.) e :

-”Nasılsın?” dediklerin de

Hakim (r.a.) e :

-”Allah’u tealanın rızkını yerim ve onun düşmanı olan Şeytanın emrine uyarım.”dedi.

Muhammed bin Vasi (r.a.) e:

-”Nasılsınız?”dediklerin de;

Muhammed bin Vasi (r.a.) e:

-”Her gün ölüme yaklaştığı halde, daha çok günah işleyen nasıl olur ?” dedi.

Hamid’i Lifaf (r.a.) e

-”Nasılsınız?” dediklerin de

Hamid’i Lifaf (r.a.) e

-”Uzun yolculuğa çıkıp, azığı olmayan, karanlık kabre girip arkadaşı olmayan, Adil padişahın huzuruna çıkıp, delili olmayanın halı nasıl olur “dedi.

Hasan bin Sinan (r.a.) a

-”Nasılsınız?” dediklerinde

Hasan bin Sinan (r.a.) a

-”Bir gün afiyet üzere olmayı istiyorum” dedi .

Soruldu ki;

-”Afiyette değil misiniz?” dediler.

Hasan bin Sinan (r.a.) a

-”Günah işlemediğim gün afiyetteğim.”dedi.

İmam-i Gazali (Kimya-yi Saadet.)

Allah’u teala hazretleri bizleri ve sizleri kendi rahmeti ile günahlardan döndürüp, Sevap işleyen ve Afiyet üzere olan kulların den eylesin. Amin….

Fuad Yusufoğlu

Muhasabe ve murakabe

09 Mayıs 2008

Girnavas mevkii – Cin tepesi – (Nusaybin)

Allah’u Teala (c.c.) buyuruyor ki:

-”Kiyamet günü terazı kuracağım. O gün kimseye zülüm edilmiyecektır. Herkes dünyada yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydana çıkarıp teraziye koyacağım. Herkesin hesabını yapmağa yetişirim…”(Enbiye 47)

Allah’u teala buyuruyor:

Ey İman edenler, sabrediniz, nefsin arzularını haramlardan elde etmemeye uğraşınız. Ve bu cihad de sebat ediniz. (Ali İmran 200 )

Bunun içindir ki:

Basiret sahibleri ve din büyükleri bu dünyaya ticaret için geldiklerini ve burada nefisle alışverişte olduklarını anlamışlardır. Bu Ticarettin kazancı cennet tir, Ziyanı de cehennem dir.

Murakabe:

Nefsi kontrol etmektir. Ondan gafil olmamaktır.

İnsanlar birbirlerinin dışını görürler. Allah’u teala hazretleri (c.c.) ise: hem dışını hem de içini görür. Bunu bilen ve kalbinde bu marifettin galip olduğu kimsenin işleri ve düşünceleri edepli olur. Zaten buna inanmıyan kafirdir. İnanıp da muhalafet etmek ise büyük cesarettir.

Allah’u teâlâ Hazretleri (c.c.) buyurdu:

-”Ey insan seni her an gördüğümü bilmiyormusun? (Alak ; 14.)

Bir Habeşi Resulullah ‘ın (s.a.v.) huzuruna gelip :

-”Çok günah işledim, tövbem kabul olurmu? Dediğinde

Resülullah Sallallahu aleyhi ve sellem;

-”Evet” olur.” buyurunca :

Habeşi :

-“O günahları işleyince O görüyormuydi ?

Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem;

-”Evet” buyurunca

Habeşi bir Ah çekti ve yıkılıp can verdi.

Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

-“Allah’u teala yı görür gibi ibadet ediniz, siz onu görmiyorsanız, O sizi göriyör.”

Mısır Maliye nazırının zevcesi olan Züleyha :Yusuf (a.s.) i kendisine çağırınca önce kalkıp büyük sandığı bir heykelin yüzünü örttü

Yusuf Aleyhis selam;

-“Bunu niçin örtün.”dedi

Zeliha;

-“Ondan utandığım için “ dedi.

Yusuf Aleyhis selam;

-“Sen bir taş parçasından utanıyorsın da, ben yerleri ve yedi kat gökleri yaratan Rabımın görmesinden utanmazmıyım?” Buyurdu .

Abdullah bin Zeyd (r.a.) a;

-”Kendi halını düşünüp, insanlarla uğraşmıyan bir kimse tanıyormusunuz?” Dediler.

Abdullah Bin Zeyd (r.a.):

-”Bir kimse tanıyorum şu anda gelir.” buyurdu.

O sırada Utbet-ül Ğulam (r.a.) içeri girdi;

-”Yolda kimleri gördün ? deyince

Utbet-ül Ğulam (r.a.);

-“Kimseyi görmedim”dedi

Halbuki çarşıdan geliyordu.

Şibli (k.s.), Süfyan-ı Sevri (r.a.) nın yanına geldi, kendisini Murakkaba ya oturmuş, sesiz, haraketsiz bir halde gördü. Vucudunun bir kılı bile kımıldamiyordu.

-”Bu güzel murakkabayı kimden öğrendin? diye sorunca

Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Kediden öğrendim. Onu bir fare deliğinin ağzında, benim bu halimden daha haraketsiz avını kolarken gördüm.” Dedi.

Amellerden sonra yapılacak muhasebede Her gün yatarken, o gün yaptığı işler için nefsi hesaba çekmeli Sermayeyi kâr den ve zarar den ayırmalıdır.

Sermaye; Farzlardır,

Kâr da; Sünetlerdir, ve nafilelerdir.

Ziyan ise; Günahlardır. İnsanın ortağına aldanmamak için onunla hesaplaştığı gibi nefse karşı daha uyanık davranmak lazımdır.

İbn’i Samed (r.a.) büyüklerden idi;

Altmış hicri senelik hayatı’nın hesabını yaptı Yirmi bir bin beşyüz gün idi

-“Ah her gün, en az bir günah yapmış isem yirmi bir bin beş yüz günahtan nasıl kurtulurum, halbuki öyle günlerim oldu ki: yüzlerce günah işledim.” diye bir feryad edip yıkıldı, baktılar ki ruhunu teslim etmişti…

Fakat insanlar, kendilerini hesaba çekmiyorlar. Eğer her gün bir günah işlediğinde odasına bir taş koysa kısa zamanda dolardı.

Eğer;

omuzlarımızdeki katib melekler her günah yazmak için ücret isteseler di malımızın hepsini vermemiz lazım gelirdi .

Fakat gafletle çeşitli düşüncelerle birkaç sübhanallah desek tesbihi alır, sayar ve yüz kere söyledik deriz de hergün boşuna nice şeyler söyleriz bunları saymayız, dille almayız saymış olsak da hergün binleri aşar, sonra da terazide sevap kefesinin ağır basacağını umarız……

İmam-i Gazali (kimya-yi Saadet.)

Allah-u Teala hazrertleri bizleri ve sizleri Hesaba çekilmeden, hesabımızı kendimizin yapmayı, tekrar günah işlemeyen ve tövbe-i nasuh la tövbe eden kullarından eylesin…Amin…

Fuad Yusufoğlu