‘Allahın veli kulları’ olarak etiketlenmiş yazılar
Allah’ın evliyalarına karşı saygılı olmak
21 Haziran 2008Navale reş (Nusaybin)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anhu) den rivayetle: Peygamber(Aleyhisselatu vesselam) Buyuruyor:
-“Allah (c.c.) ın Evliyasına Düşmanlık edene Allahu Teala(c.c.) onunla savaşırım.”Buyuruyor.
(Hadisi Buhari rivayet etmiştir.)
Bu Hadisi şerif Yalnız Müslümanlar için değil Bütün dünya’ya şamildir.
Bu Allah (c.c.) tarafından bir uyarıdır…Onun için herkes aklını başına toplayıp Allah’in evliyaları hakkında ulu orta konuşmasın. Zararlı çıkarlar..hem de çok zararlı…
Mazaallah… Sonu felakettir…
Allah-u Teala hazretleri bizleri ve sizleri Allah (c.c.) in evliyalarına karşı : Saygılı ve hürmet eden kullarınden eylesin…amin…
Fuad Yusfoğlu
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem)
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)
Tabiin’in büyüklerinden, Medine-i Münevvere’deki yedi büyük âlimden biri. İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin üçüncüsüdür.
Adı Kasım bin Muhammed bin Ebû Bekr-i Sıdık et-Teymi’dir. Babası Muhammed, Hazret-i Ebû Bekir’in oğludur. Annesi Sevde (r.anha), Yezdücerd’in kızı olduğundan, İmâm-i Zeynelabidin ile teyze çocuklarıdır.
Babası Mısır’da şehid edilip küçük yaşta yetim kalınca, halası ve Peygamberimiz (s.a.v.) in mübarek hanımı Hazret-i Âişe (r.anha) nin yanında büyüdü.
Tabiin devrinde ve Hazret-i Osman (r.a.) ın hilafeti zamanında 31 (M. 653) yılında doğdu ve101 (M. 721) veya 106 (M. 725) yılında Mekke ile Medine arasında “Kudeyd” denilen yerde hacca veya umreye giderken vefat etti.
Kasım Bin Muhammed (r.a.), Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) ın torunudur. Eshab-i Kiram’dan birçoğuna yetişmiş ve onlardan birçok ilim öğrenip başta halası Hazret-i Âişe (r.anha), Ebû Hureyre, Abdullah bin Abbas, ve Abdullah ibn-i Ömer Hazret-i Muâviye (r.anhüm) gibi meşhur sahabilerden hadis-i şerif rivayetinde bulunmuştur.
Kendisinden de, Tabiin’in büyüklerinden oğlu Abdurrahman, Sâlim bin Abdullah, İmâm-i Şa’bi, akranlarından İbn-i Amr, Yahya bin Said ve Sa’d bin Said el-Ensari, Abdullah bin Ömer, Sa’d bin İbrahim, Abdullah bin Avn (r.anhüm) ve daha birçoğu hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.
Tasavvuf ilminde mütehassıs idi. Vera’ ve takva’da (Allah’ın haram ettiklerinden sakınıp kaçmada) eşi yoktu.
Dedesi Ebû Bekr-i Sıdık (r.a) Peygamber efendimiz (s.a.v.) den ve Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Resulullah (s.a.v.) daki bütün üstünlükler, ilimler ve feyizler onda toplanmış ve her bakımdan üstün olmuştur. Kalbe, ruha ait ilimlerin kaynağı idi.
Resulullah (s.a.v.) ın Peygamberlik vazifelerinden biri de, Kur’an-i kerim’in ma’nevi hükümlerini, ya’ni Allah-u Teâlânın zat’ına ve sıfatlarına ait ma’rifetleri, yüksek bilgileri, ümmetinin kalblerine akıtmaktı.
Resulullah efendimiz (s.a.v.), tasavvuf ilminin bu yüksek ma’rifetlerinin hepsini, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) ın kalbine akıttı. O ruh ilminde de bir mütahassıs oldu. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) da Resulullah (s.a.v.) dan aldığı bu feyizleri, Eshab-i Kiram’dan Selman-i Farisi (r.a.) nin kalbine akıttı. Ruhu yükselten ve onu besleyen bu ma’rifetlere, Kasım bin Muhammed (r.a.) da, Selaman-i Farisi (r.a.) nin sohbetlerinde bulunarak yetişip bir ruh mütahassısı olmuştu.
Silsel-i Âliye büyüklerinden dördüncüsü olan İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) da, bunun sohbetinden feyz aldı (Bakınız, Ca’fer-i Sâdık).
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 2
23 Haziran 2008Girnavas mevki-i (Nusaybin)
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 2
Kâsım bin Muhammed (r.a.), hadis ve fıkıh ilminde zamanın en yükseği idi. İlimde ve takvada eşine rastlanmıyacak bir yüksekliğe erişmişti.
Büyük hadis ve fıkıh âlimlerinden Yahya bin Said (r.a.);
-“Medine’de Kâsım (r.a.) dan üstün bir kimseye yetişmedik.” Derken,
İbn-i Sa’d (r.a.) da; “Tabakat” adındaki eserinde;
-“Kâsım, hadis ilminde “sika” (güvenilir) bir ravi, fıkıh ilminde yüksek bir âlim ve her bakımdan imâm, önder olan zattı. Çok hadis-i şerif bilirdi. Takva ve verâ’ sahibi idi.” Diyerek kendisini medh etmekte, övmektedir.
Ebâ’z-Zenâd (r.a.) da;
-“Ben Kâsım (r.a.) dan daha çok hadis ve fıkıh bilen bir kimse görmedim.” Demektedir.
Yine büyük hadis âlimlerinden Süfyan İbn-i Uyeyne (r.a.) de, Kâsim bin Muhammed (r.a.) in de devrinin en büyük âlimi olduğunu söylemiştir.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) de;
-“Eğer birini yerime “halife” seçmem icab etseydi Kâsım (r.a.) ı seçerdim.” Dediği rivayet edilmiştir.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.), halifeliği zamanında Kâsım bir Muhammed (r.a.) i halası Hazret-i Âişe (r.anha) ye ait olan ne kadar hadis-i şerif ve başka rivayetler biliyorsa, onların hepsini toplamakla görevlendirilmiştir.
Hatta Ömer bin Abdülaziz (r.a.) bir keresinde, ilmin yok olup, âlimlerin son bulması endişesi üzerine Medine valisi Ebû Bbekir bin Muhammed bin Hazne’ye mektup yazarak şöyle demiştir.
-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hadis-i şeriflerini, sünnetlerini, Amre binti Abdurrahman el-Ensari’nin ve Kâsım bin Muhammed (r.anhüm) rivayetlerini araştır ve yaz! Zira ben ilmin yok olup, âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum.”
Amre ve Kâsım bin Muhammed (r.a.nhüm) in her ikisi de Hazret-i Âişe (r.anha) nin talebesi olup, O’nun Resulullah (s.a.v.) tan rivayet ettiği hadis-i şerifleri en iyi bilenlerdi.
Kâsım bin Muhammed (r.a.), hadis-i şerifleri hem ma’nasına ve hem de lafzlarına, harflarına dikkat ederek rivayet ederdi. Halbuki Tabiin’den bazı hadis âlimleri hadis-i şerifleri ma’nası ile rivayet etmekte bir beis görmüyorlardı. Fakat tabiinden muhaddislerin çoğu hadis-i şeriflerin, Peygamber efendimiz (s.a.v.) den işitildiği şekilde rivayet edilmesi üzerinde ittifak etmişlerdir.
Kâsım bin Muhammed, hadis-i şerif rivayet ederken en ince noktalarına kadar dikkatli haraket eder, bir harfın bile değiştirilmesini uygun görmezdi.
Kâsım bin Muhammed (r.a.), fıkıh ilminde de yüksek bir âlimdi. Medine’de yetişen ve kendilerine “fukaha-i seb’a” adı verilen yedi büyük âlimlerinden birisiydi.
Allah ve Resulü adına konuşmanın ve dini mes’elelerde fetva vermenin mes’uliyetini en iyi şekilde idrak edenlerdendi.
Yahya bin Said (r.a.) in bildirdiği şu sözleri bunu açıkça göstermektedir;
-“İnsanın, Allah’ın hakkını bildikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği şeyi söyleyerek fetva vermesinden hayırlıdır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 3
23 Haziran 2008Mardin İli’nin ayni yerden gündüz (Uzaktan) görünüşü
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 3
Halbuki, Abdurrahman bin Ebû Zenâd (r.a.) O’nun hakkında;
-“Peygamberimiz (s.a.v.) in sünnetini Kâsım bin Muhammed (r.a.) den daha iyi bilen birisini görmedim. Hatta öyle idi ki, sünneti bilmeyeni âlim saymazdı.” Diyor.
Kendisine bir mes’ele sorulunca;
-“Anlamıyorum, bilmiyorum!” derdi.
O’na sormayı çoğalttıkları zaman da;
-“Vallahi, sorduğunuz her şeyi bilmiyoruz. Şayet bilseydik, sizden saklamazdık. Çünkü bildiklerimizi saklamamız bize helâl olmaz.” Derdi.
Dini mes’eleler hakkında çok hassas davranır, ancak açık olanları hakkında fetva verirdi. Her sabah Mescid-i Nebi’ye gelir, iki rek’at namaz kılar, sonra Resulullah (s.a.v.) ın minberi ile kabri arasında oturur, kendisine sorulan mes’elelere fetvâ verirdi.
Nitekim mezheb imâmlarından Mâlik bin Enes (r.a.) de onun hakkında;
-“Kâsım (r.a.), bu ümmetin, fakıhlarında idi.” Buyurmuştur.
Kâsım bin Muhammed (r.a.), çok mütevazi, alçak gönüllü idi.
Bir gün köylünün birisi O’na gelip;
-“Sen mi daha çok biliyorsun, Sâlim bin Abdullah mı?” diye sordu.
O’na cevap olarak;
-“Burası Sâlimin evidir.” Deyip başka bir şey konuşmadı.
Muhammed bin İshak (r.a.) bunun hakkında;
-“O benden daha iyi bilir deyip, yalan söylemeyi veyahut ben ondan daha iyi bilirim diyerek kendisini üstün göstermeyi istemedi.” Derdi.
Halbuki Kâsım bin Muhammed (r.a.), her ikisinden daha çok âlimdi.
Ebû Eyyûb-i Sahtiyanı (r.a.) de;
-“Ondan daha faziletli bir kimse görmedim.” Derdi.
İmâm-i Buhâri (r.a.) de;
-“Zamanın en faziletlisiydi.” Demiştir.
Hazret-i Âişe (r.anha) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in yağmur yağdığını gördüğü zaman;
-“Allahım! Onu bereketli, mübarek eyle!” diye duâ ettiğini bildirdi.
Resulıullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Muhakkak ki, Allah-u Teâlâ sizn herbirinizi, yavrunuzu beslediğiniz gibi yiyecekle rızıklandırır. Hatta onu Uhud dağı kadar yapar.”
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir keresinde;
-“Sizden öncekilerden mahşerde gölgelenecek olanların kimler olduğunu biliyor musunuz?” deyince,
Eshab-i Kirâm (r.anhüm);
-“Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Onlar, kendilerine haklarından bir şey verildiği zaman kabul ederler. Kendilerinden bir şey istendiğinde hemen verirler ve insanlar hakkında kendileri için olan hüküm gibi hüküm verirler.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 4
23 Haziran 2008Mardin İli’nin ayni yerden gece (Uzaktan) görünüşü
Kasım bin Muhammed (Radiyallah-u anhu)- 4
Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Bir kimse, bir kadının güzelliğine bakmak isteyip de, ondan gözünü çevirirse, Allah-u Teâlâ onun kalbine ibadet zevkini sokar ve böylece ibadetin tadını bulur.”
Kâsım bin Muhammed (r.a.) şöyle bildiriyor;
-Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in eshabından birisi’nin gözleri görmeyip, a’mâ oldu.”
Bu zat şöyle dedi;
-“Ben Peygamberimiz (s.a.v.) i görmek için gözlerimin görmesini istiyordum. Fakat şimdi Resulullah (s.a.v.) ahrette irtihal etti. Allah’a yemin ederim! Eğer Yemen’deki Tübâle beldesinin geyiklerinin bir geyiğindeki gözler bende olsa artık buna sevinmem.”
İmâm-i Buhâri (r.a.), Kasım bin Muhammed (r.a.) in;
Bülüğa erdiğimiz günden beri hep üç rek’at vitir namazı kılındığını gördük.” Dediği naklediyor.
Kâsım bin Muhammed (r.a.), şöyle bildiriyor;
-“Bir gün halam Hazret-i Âişe (r.anha) nin yanına vardım.”
O’na;
-“Ey Ana! Bana Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in kabrini aç!” dedim.
Bunun üzerine bana Hücre-i Seâdeti açtı. Üç kabir gördüm. Pek yüksek değillerdi. Pek yerle beraber de değillerdi. Üzerlerine kızılca bahta taşcağızları dökülmüştü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in şeferli kabri hepsinden ilerde idi.Hazret-i Sıdık (r.a.) ın başı, Fahri kâinat hazretleri’nin mübarek sırtı hızasında, Hazret-i Ömer (r.a.) in başı da Resulullah (s.a.v.) in ayağı hizasında idi.”
Yine Kâsım bin Muhammed (r.a.) anlatıyor;
-“Adetim üzere yine bir gün sabah namazını kıldıktan sonra halam Hazret-i Âişe (r.anha) yi ziyarete gittim.”
O kuşluk namazını kılıyor ve namazında;
-“Allah, lütuf edip bizi kavurucu azâbdan korudu.” Ayet-i kerimesini okuyor, ağlıyor ve durmadan tekrar ediyordu. Beklemekten usandım. O bitirmedi, ben de bırakarak çarşıya çıktım.”
Kendi kendime;
-“İşimi bitireyim, sonra ziyaretine giderim.” Dedim
İşimi bitirip döndüğümde yine aynı halde âyet-i kerimeyi tekrar ederek ağlamakta olduğunu gördüm.
Buyurdular ki;
-“Bizden önce yaşayan büyüklerimiz, başa gelen musibetleri güzellikle karşılamayı, kendilerine verilen ni’metleri de tezellül (alçak gönüllülük) ederek karşılamayı severlerdi.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin üçüncüsü olan Kâsım bin Muhammed (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)
23 Haziran 2008Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)
İslâm âlimlerinin göz bebeklerinden olup,“Seyyid” ve “Oniki İmâm’ın altıncısı,” Hazreti Ali (Radiyallah-u anh ve keremallah-u vecheh) ın torunun torunu olup, Eshab-i Kiramı görmekle şereflenen “Tabiin” devrinin yükseklerinden ve evliyanın büyüklerinden olup, “Silsele-i âliye’nin dördüncüsüdür.”
Künyesi, ‘Ebû Abdullah’tır. Tahir, Fadil gibi bir çok lakabi vardır. En Meşhuru ‘Sadık’ dır.
Babası Muhammed Bakır, onun babası İmâm-i Zeynelabidin, onun babası da Hazreti Hüseyin (r.a.) ve onun babası da Hazreti Ali (r.a.) dır.
Annesi Ümmü Ferve’dır. Annesinin babası Kasım, onun babası Muhammed ve onun babası da Hazreti Ebû bekr-i Sıddık’tır. Annesinin annesi, Abdurrahman bin Ebû Bekr (r.a.) ın kızı Esmâ (Radiayallah-u anha) dır.
83 (19 Nisan Çarşamba M. 702) Senesinde Rebiul-evvel ayının onyedisinde Pazartesi günü Medine-i Münevverede doğdu. Altmiş beş senelik ömrünün otuz dört senesinde İmâmlık yaptı. 148 (6 Eylül Cuma’ M. 765) Senesinde Recep ayının onbeşinde Pazartesi günü Mekke’de vefat etti. Kabri Cennet-ül-Baki’de olup, babası ve dedesi yanındadır.
Câ’fer-i sadık hazretleri (r.a.), temiz ve yüksek bir nesebe (soya) sahip olduğu gibi ‘g ü l y ü z l ü’ ve tatlı diliydi. Bedeni sanki Nur saçıyordu.
Yüzünün renginde beyaz ve kırmızı karışmış olup, tatlı bir çehresi vardı. Kuvvetli ve orta boylu idi. Kısa ve şişman değildi. Saçı kumrala yakındı. Hazreti Ali (r.a.) ye çok benzerdi. On evladı olup, yedisi erkek, üçü kız idi.
Oğulları; Mûsa Kâzım (r.a.), İshak (r.a.), Muhammed (r.a.), İsmail (r.a.), Abdullah (r.a.), Abbas (r.a.) ve Ali (r.a.) dır. Evladlarının hepsi zamanın süsü, âlimi ve üstünlerinden olup, evliyanın rehberiydiler. Musa Kazım (r.a.) oniki imâmın yedincisidir.
İmâm-i Ca’fer ilmi, oniki imâmdan ‘beşincisi’ olan babası Muhammed Bâkır (r.a.) den öğrendi. İlim ve fazilette zamanın ‘b i r t a n e s i’ oldu. Bütün din bilgilerinde olduğu gibi, zamanın bütün fen ilimlerinde de söz sahibiydi.
Yetiştirdiği talebeler, cebir ve kimya ilimlerinde temel sistematiğini kurmuşlardır. Fizik ve kimya ilimlerinin konusunu teşkil eden madde ve onlar üzerindeki bilgisi, o kadar çoktu ki, bu hususlarda zamanında yaşayan herkese akıl-ilim hocalığı yapardı.
Kimya’nın babası sayılan Cabır (r.a.) de Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın talebesidir. İmâm-i Ca’fer (r.a.) in en meşhur talebesi, Hanefi mezhebinin kurucusu ve Ehl-i sünnetin reisi olan İmâm-i A’zam Ebu Hanife Numan bin Sabit’tir (r.a.).
<<<İmâm-i Ca’fer (r.a.) hakkında başka bir yazı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık (radiyallah-u anh) ın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 2
23 Haziran 2008Çağ-çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 2
İmâm-i A’zam, Cafer-i Sadık (r.a.) derslerine ve sohbetlerine devam ederek, o gizli ve aşikar ma’rifet kaynağından ilim ve evliyalık yolunda çok istifade etti.
İmâm-i Â’zam (r.a.) O’nun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için;
-” O iki sene olmasaydıi Nu’man helak olmuştu.” Buyurmuştur.
İmâm-i Â’zam (r.a.), bu sözü ile hocası Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü, kıymetini, kavuştuğu dereceleri anlatmak istemiştir.
Kalbi, bütün kötü huylardan temizleyip, Allah-u Teâlâ’ya kavuşmak için lazım gelen ma’rifetleri, ibadet ve işleri öğreten T a s a v v u f yollarının çeşitli isimler alması başka başka olduklarını göstermez.
Aynı mürşidin talebeleri, birbirlerini tanımak ve hocaları (mürşidleri) ile öğünmek için bulundukları yola, mürşidlerinin isimlerini vermişlerdir.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.) vasitası ile gelen yolda “zikr-i hafi” Ya’ni sesiz zikir yapılmış olup, Hazreti Ali (r.a.) vasitası gelen yolda da “zikr-i cehri” ya’ni yüksek sesle zikir yapılmıştır.
Bütün Tasavvuf yolları, İmâm-i Ca’fer Sadık Hazretleri (r.a.) inde birleşmektedir. İmâm-i Ca’fer-i Sadık, iki yoldan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a bağlıdır.
Birisi babalarının yolu olup, Hazreti Ali (r.a.) vasıtasi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a bağlıdır.
Bu yola “v i l a y e t y o l u” denir.
İkincisi annesinin, babalarının yolu olup, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) vasitesi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a bağlanmaktadır.
Bu yola da “N ü b ü v e t y o l u” denir.
İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.), hem ana tarafından Ebu Bekr-i Sıddık (r.a.), soyundan, hem de, onun vasitasi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) dan feyz almış olduğu için
-“Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.), beni iki hayata kavuşturmuştur.” Buyurdu.
Ca’fer-i sadık hazretleri (r.a.), Resulullah (a.s.v.) tan gelen Peygamberlik (Nübüvvet) üstünlüklerine hazret-i Ebû Bekir (r.a.), Selman-i Farisi (r.a.) ve Kasım bin Muhammed bin Ebû Bekir silsilesi ile kavuşmuştur.
Evliyalık (velayet) üstünlüklerine de Hazreti Ali (r.a.) Hazreti Hasan ve Hüseyin (radiyallah-u anhum), Zeynelabidin (r.a.) ve babası Muhammed Bakır (r.a.) yolu ile kavuşmuştur.
İmâm-i Ca’fer-i sadık’ta bulunan bu iki feyiz ve ma’rifet yolu, birbirleri ile karışmış değildir. İmâm hazretlerinden, Ahrariye büyüklerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) yolu ile, öteki silsilelere ise, Hazreti Ali (r.a.) yolu ile feyiz gelmektedir.
İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın ilimde, Marifette, Zühd, Takva, Kanaat ve bütün güzel ahlaktaki üstünlüğünü, büyüklüğünü duymayan kalmamıştır. Büyükler gibi çocuklar arasında da meşhur olmuştur.
Hikmetli sözleri ve menkıbeleri (İbret dolu hayat olayları) heryere yayılmış, kitablara yazılmıştır. Onun büyüklüğü ba’zı eserlerde şöyle anlatılmaktadır.
<<<Ca’fer-i sadık (radiyallah-u anh) hakkında başka bir yazı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fuad Yusufoğlu
Cafer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 3
23 Haziran 2008Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
Cafer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 3
Ca’fer-i sadık (r.a.), Muhammed (Aleyhisselam) ın milletinin (dininin) sultanı, peygamberlik kemâletinin (Üstünlüklerinin) bürhanı (Delili, Senedi), Hakikatların âlimi, Evliyanın gönüllerinin meyvesi, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in varisi, Ariflerin, Hak aşıklarının serveri (Önderi) idi.
Zevk, aşk sahiblerinin rehberiydi. Tefsir, İlminde eşi yoktu. Namazda kendinden geçip düştüğü olurdu.
Ca’fer-i sadık, Ehl-i beytten olup, Ehl-i sünnetin gözbebeğidir. Ehl-i sünnettin reis’i olan İmâm-i A’zam (r.a.) ın ma’rifette, tasavvuf ilimlerin de hocasıdır.
Ehl-i sünnet Vel-cemmaat, Ehl-i Beyt sevgisi ile doludur. Yani Ehl-i Beyti sevenler ve onların yolunda gidenler, aslında Ehl-i sünnet olanlardır.
Ehl-i Beyte olan hakiki ve samimi sevgisinden dolayı, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye (ki, Ehl-i sünnetin imâmıdır) “Rafizi” diyenler oldu. Halbuki O, kimseyi kötülemedi, hepsini sevdi.
Nitekim bütün ehl-i sünnet âlimleri,
-“Ehl-i beyti sevmek ahrete iman ile gitmeye son nefeste selamete, hidayete kavuşmaya sebep olur.” Buyurdular.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;
-“(Sizi sevmeyi, Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.), Kur’an-i kerimde emrediyor. Namazlarında size dua etmeyenlerin namazlarının kabul olmaması, kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki Allah-u teâlâ Kur’an-i kerimde sizleri selamlıyor.)”
Tasavvuf ilimlerde yüksek marifetlere kavuşmuş olan bu bilgileri arzu edenlere öğreterek onlara mürşidlik, onlara rehberlik eden Ca’feri sadık (r.a.), kelam, tefsir, hadis ve diğer din ilimlerinde de yüksek derecelere ulaşmıştır.
Bu ilimlerde kendisine izafe edilen eserler sonradan yazılmıştır. Din bilgisi üzerine hiç kitap yazmadı. Kelam ilimde, sapık i’tikat (inanç) sahibi olan ehli bid’ate ve felsefecilere karşı verdiği sağlam, vesikalı cevaplar, bu hususta yazılan ehli sünnetin kelâm kitaplarında yer almıştır.
Ca’feri sadık (r.a.) hazretleri, Ehli sünnet itikatında olmanın şartlarından birisi olan Peygamberimizin dört halifesinin üstünlük ve halifelik sırasını inkar edenlere ve eshabı kirama dil uzatanlara, onları sevmeyenlere karşı vesikaları ile cevap vermektedir.
Birgün, bu konuda bozuk inancı olan sapık birisi, gelip Ca’feri sadık (r.a.)a dedi ki:
-“Ey Ca’fer. Eshab arasında en üstün kimdir?”
Ca’fer-i sadık (r.a.);
-“Ebu Bekri sıddık (r.a.), hepsinden üstündür.
<<<Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fuad Yusufoğlu
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 4
23 Haziran 2008Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 4
Sapık kişi;
-“Böyle olduğunu nerden biliyorsun?”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“ Allah u Teâlâ onun için, Resül (a.s.v.) den sonra ‘ikinci’ buyurdu. Bundan üstün şeref olmaz.”
Sapık kişi;
-“Ali (r.a.), Resul (a.s.v.) ün yatağında kafirlerden korkmadan yatmadı mı?”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“Ebu Bekir (r.a.) bir şeyden korkmadan önce mağaraya girdi.”
Sapık kişi;
-“Kafirden korkmasaydı girmezdi. Halbuki Allah-u teâlâ Resulün (a.s.v.) e haber verip, Ebu Bekir (r.a.) e korkma dedi. Demek ki korktu.”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“O, Resullullah (a.s.v.) a bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resul (a.s.v.) i rahatsız etmemek için ayağını çekmedi. Resul (a.s.v.) ü uyandırmamak için hiç seste çıkarmadı. Kendisinden korksaydı, zehirlenerek canını Resul(a.s.v.) e feda etmezdi.”
Sapık kişi;
-“Bakara suresi, ellisekizinci ayetinde “Rüku’da iken sadaka verirler.” Diye medh olunan (öğülen) Ali (r.a.) dır.”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“Allah-u Teâlâ mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah-u Teâlâ bunları sever.” Ayeti kerimesi, Ebû Bekir sıddık (r.a.) içindir ve daha çok yükseltmektedir.”
Sapık kişi;
-“Bakara suresi ikiyüzyetmişdördüncü ayetinde,”Mallarını, gece gündüz, gizli, göz önünde verenler.” Medh olunan Ali (r.a.) değil midir?”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“Ebû Bekr-i Sıddık’ı medh eden (Velleyl) suresi, şanını çok yükseltmektedir. Çünkü Ebû Bekir (r.a.), kırk bin altın verdi. Kendisine hiç bırakmadı. Allah-u Teâlâ, Resulü (a.s.v.) ne, Cebrail (a.s.) i gönderip;
(-”Ben Ebû Bekir’den razıyım. O Benden razi mıdır?”) buyurdu.
Ebû Bekir (r.a.)
-‘Ben, Allah-u Teâlâ’dan raziyım, raziyım, raziyım’ diye cevab verdi.
<<<Ca’fer-i sadık (radiyallahu- anh) hakkında başka bir yazı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 5
23 Haziran 2008Çağ-Çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusyabin
Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 5
Sapık;
-“Tevbe suresinin yirminci ayetinde; “Hacılara su vermeği ve Mescidi Harâmi bina etmeği, İman etmekle ve Allah yolunda cihad etmekle bir mi tutuyorsunuz? Hayır, Böyle değildir.” Ali (r.a.) öğülmektedir.
Ca’fer-i sadık (r.a.);
-“Hadid suresi, onuncu ayetinde, “Mekke’nin fethinden önce, sadaka verip, cihad eden ile, fetihten sonra veren ve cihad eden bir değildir. Önce olanın dereceleri daha yüksektir.” Ebû Bekir (r.a.) medholunuyor. Ebû Cehl (Amr bin hişam bin Muğire) Resulullah (a.s.v.) a vurmak istedi. Ebû Bekir (r.a.) yetişip, önledi.”
Sapık;
-“Ali (r.a.) hiç kafir olmadı.”
Cafer-i Sadık (r.a.);
-“Evet öyledir. Fakat, Allah-u Teâlâ, Tevbe suresi, yüzbirinci ayetinde; “Muhacir ve Ensarın önce gelenlerinden Allah-u teâlâ razıdır. Onlara cennet’e sonsuz ni’metler vardır.” Ve Zümmer suresi, otuzüçüncü ayetinde,” Doğru haberle gelen ve O’na inanan için, Cennette, istedikleri her şey vardır.” Ebû Bekir (r.a.) in İmanını medh etmektedir. Başkasının imanı, böyle öğülmedi. Mekke’de, Resulullah (a.s.v.) her ne söylerse, Kafirler, yalan söyliyorsun derdi. Ebû Bekir (r.a.) hemen yetişip, doğru söyliyorsun Ya Resulullah derdi.
Sapık;
-“İmran suresi, yüzellibeşinci ayetinde, Allah-u teâlâ,”Uhud gazasında, şeytana uyup, dağılanlar şikayet etmiyor mu?”
Ca’fer-i sadık (r.a.);
-“Ayet-i Kerimenin sonunu da oku. Bak ne buyuruyor;” (-”Onların bu kusurlarını af ettim.”) Buyuruyor.”
Sapık;
-“Ali (r.a.) yi sevmek farzdır. Şûra suresi yirmiüçüncü ayetinde;”Size islamiyeti bildirdiğim ve cenneti müjdelediğim için, bir karşılık beklemiyorum. Yalnız yakınım olanları seviniz.” Buyuruldu ki, bunlar Ali (r.a.) Fatima (r.anha) Hasan (r.a.) ve Hüseyin (r.a.) dir.”
Ca’fer-i Sadık (r.a.);
-“Ebû Bekir (r.a.) e dua etmek ve onu sevmek farzdır. Allah-u teâlâ Haşr suresi onuncu ayetinde;”Muhacirler’den ve Ensardan sonra, kıyamete kadar gelen mü’minler, Ya Rabbi! Bizi affet ve bizden önce gelen din kardeşlerimizi (yan-i Eshab-i Kiramı) affet derler.” Buyuruyor.
-”Hüseyni (r.a.) Tefsirinde diyor ki; (Alimler buyurdu ki; Eshab-i Kiram’dan birini sevmiyen kimse, Bu ayette bildirilen mü’minlerden olmaz. Bu dau‘dan mahrum olur.)”
<<< Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh) hakkında başka bir yazı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fuad Yusufoğlu