‘Aşere-i Mübeşşere’ olarak etiketlenmiş yazılar

Sevr Mağarası (Mekke)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallahu anh-u)-20

Bedir Gazâsında, Ramazan-i Şerifin onyedinci Cuma günü, Ramazan ayının öğle sıcağında, iki taraf hucum etmişti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), Ebû Bekir, Ömer, Ebû Zer, Sa’d ve Sa’id ile (r.anhum) kumanda yerine oturmuştu. İslam askeri sıkıntı çekiyordu. Sa’d ve Sa’id (r.anhum) i yardıma gönderdi. Sonra Ebû Zer (r.a.) i gönderdi. Sonra Hazreti Ömer (r.a.), gönderdi. Bir saat geçti Ebû Bekir (r.a.), sıkıntının azalmadığını görerek, kılıcını çekip, atını sürerken,

Resul-i Ekrem (Sallallahu alaeyhi ve selem) elinden tutup;

-“Yanımdan ayrılma Ya Ebâ Bekir! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübarek yüzünü görmekle hafifliyor. Seninle kalbim kuvvetleniyor.” Buyurdu.

Hicretten evvel altı köle âzad etmiştir. Yedinci olarak Bilâl-i Habeş (r.a.) i azad edince, hakkında ‘Leyl suresi’ onyedinci;

-“Takva sahibi olan Cehennem ateşinden uzaklaştırılacaktır.” Ayet-i kerimesi indirildi.

İbn-i Ömer (r.a.) Resulullah (s.a.v.) dan bildirdi. Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e;

-“Sen benim havuz başında ve mağarada arkadaşımsın.” Buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) kafirlerden mağarada saklanınca, gizli ve aleni her şeyine vakıf olan sadece Ebû Bekir (r.a.) idi. O ise, Sadık, sıddık, muhlis nü’minlerdendi. Halini bildiği için, bu korkulu yerde onunla arkadaşlığı o tercih etti.

Demek ki, Allah-u Teâlâ Habibine, başka akraba ve yakınlarını değil, özelikle Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.) ı arkadaş etti. Bu özellik Ebû Bekir (r.a.) in şerefini ve diğerlerinden üstün olduğunu göstermektedir.

Hazerde ve seferde Resulullah (s.a.v.) dan hiç ayrılmadı, hep yanında bulundu. Bu da Resulullah (s.a.v.) a olan sevgisinin doğruluğunu, O’nun arkadaşı olduğunun açık delilidir. Resulullah (s.a.v.) ı o kadar severdi ki, malını, canını, her şeyini O’nun için feda etmiş ve her an fedâya hazır halde idi.

Tevbe suresi kırkıncı;

-“Mekke kafirleri onu mekke’den çıkardıklarında ikinin ikincisi, (Yani Hazreti Ebu Bekir) ile mağaradaydılar.” Ayeti ile Allah-u Teâlâ onu, Resulullah (a.s.v.) in ikincisi kıldı. Bunda Hazreti Ebû Bekir (r.a.) için son derece üstünlük vardır.

Bazı âlimler,

-“Hazreti Ebû Bekir (r.a.), çoğu zaman Resulullah (a.s.v.) in yanında idi,” dediler.

Resulullah (s.a.v.) insanları iman’a davet etti. Ebû bekr-i Sıddık (r.a.) iman edenlerin birincisi oldu. Böylece iman’da O’nun  ikincisi oldu. Sonra Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) insanları Allah’a ve Resulü (s.a.v.) ne iman’a çağırdı. Birçokları bu çağrıyı kabul etti. Böylece davette de  ikincisi oldu. Her savaşta Resulullah (s.a.v.) ın yanında idi. Bedir’de de O’nun      ikincisidir. Resulullah (s.a.v.) hastalanınca O’nun yerine insanlara imâm olup, öne geçti. Bu hususta da  ikinci oldu. Resulullah (s.a.v.) dan sonra O’nun türbesine defin olunmada da  ikincisi oldu. Bunlar hep O’na    en yakın olma delilleridir.

Allah-u teâlâ Resulü (a.s.v.) nün arkadaşı olarak, hazreti Ebû Bekir (r.a.) i Kur’an-i kerim’de bilhassa bildiriyor ve;

-“O vakit Peygamber, arkadaşına, Mahzun olma!” diyordu. Buyuruyor.

Üçüncüleri Allah-u teâlâ idi. Allah-u Teâlâ’nın kendisiyle olduğu bir kimse ise, şüphesiz, şeref ve fazilet yönünden diğerlerinden üstündür.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Peygamber Efendimiz (a.s.v.) evinin sokağı

Hazreti Ömer-ül-Faruk (Radiyallahu anh-u);

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) den sonra Eshab-i Kiram’ın en büyüğü ve Peygamberimiz (a.s.v.) in İkinci halifesi. Hulefa-i Raşidin’den ve Aşere-i Mübeşşere’den yani Cennetle müjdelenen on kişiden biridir.

Hicretten kırk sene önce Mekke’de doğdu. Dokuzuncu dedesi olan Ka’b’da soyu Peygamberimiz (a.s.v.) in soyu ile birleşir. Babası Hattab Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden, annesi Hanteme bint-i Hişam Ebû Cehil’in kızkardeşi idi. Künyesi Ebû Hafs’dır.

İslam’dan önceki Mekke toplumunda doğup büyüyen Hazreti Ömer (r.a.) nesep ilmini (soy kütüğü) iyi bilirdi. Gençliğinde ata biner ve güreş yapardı. Babasının koyunlarını güderdi.

Daha sonra ticaretle meşgül olmuş ve çeşitli memleketlere gitmiştir. Ayni zamanda Kureyş’in ‘sefiri’ yani elçisi’ idi.

Hicaz bölgesinin o zaman en meşhur ve en büyük panayırı olanUkaz’ panayırında defalerce güreşte birinci oldu. Ayrica hitabetinin üstünlüğü ve ata binmekteki mahareti ile meşhur olmuştur.

Eğer’e dokunmadan ata binerdi. Sol elini sağ eli gibi iyi kullanırdı. Çok heybetli, cesur ve çok kuvvetli idi. Edebinden, hayasından Resulullah (a.s.v.) in huzurunda o kadar yavaş konuşurdu ki;

Peygamberimiz (s.a.v.);

-“Yüksek söyle ya Ömer işitemiyorum.” Buyururdu.

Peygamberimiz (a.s.v.) bir gün gördü ki, Hazreti Ömer ile Ebû Cehil bir yerde oturmuşlar, gizli gizli bir şeyler konuşuyorlardı.

O gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ya Rabbi bu, İslâm Dinini Ömer ile yahut Eb’u Cehil ile kuvvetlendir.” Diyerek dua etti.

Peygamberimiz (a.s.v.) duası üzerine Hazreti Ömer (r.a.) Müslüman olmakla şereflendi.

Hazreti Ömer (r.a.) in Müslüman olması;

Bi’setin yani Resulullah (a.s.v.) a peygamber olduğunun bildirildiği günün altıncı yılında, Resulullah (a.s.v.) ın amcası Hazreti Hamza (r.a.) imana gelmiş, Müslümanlar çok kuvvetlendi. Çok sevindiler. Bu iş Kureyş kafirlerine güç geldi.

İleri gelenler toplandılar;

-“(Muhammed (s.a.v.) in adamları çoğalıyor. Bunu önlemeğe çare bulalım.”) dediler. Ve her biri bir şey söyledi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarasi (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (radiyallah-u anhu)- 2

Ebû Cehil;

-“(Muhammed (s.a.v.) i öldürmekten başka çare yoktur. Bunu yapana şu kadar deve, bu kadar da altın veririm.”) dedi.

Ömer bin Hattab (r.a.) yerinden fırladı;

-“(Bu işi, Hattab oğlundan başka yapacak yoktur.”) dedi.

Onu alkışladılar;

-“(Haydi Hattab oğlu! Görelim seni.) dediler. Ömer bin Hattab (r.a.), Kılıcını çekerek yol düştü.

Yolda Nu’aym bin Abdullah’ a rastladı.

-“(Bu şiddet, bu hiddetle nereye Yâ Ömer?” dedi.

Hazret-i Ömer (r.a.) de;

-“Millet arasına ikilik sokan, kardeşi kardeşe düşman eden Muhammed (a.s.v.) i öldürmeğe gidiyorum.” Dedi.

Nu’aym bin Abdullah;

-“(Ya Ömer! Güç bir işe gidiyorsun. O’nun Eshab-i, çevresinde, pervane gibi dolaşıyor, O’na bir şey olmasın diye titreşiyorlar. O’na yaklaşmak çok zordur. O’nu öldürsen bile Abdulmuttalib oğullarının elinde yakanı nasıl kurtarabilirisn?”) dedi.

Hazreti Ömer (r.a.) O’nun bu sözlerine çok kızdı;

-“Yoksa sende mi onlardan oldun? Önce senin işini bitireyim.” Diye kılıca sarıldı

Nu’aym bin Abdullah;

-“(Ya Ömer! beni bırak! Kardeşin Fatima ile, zevci Sa’id bin Zeyd’e git ki, ikisi de Müslüman oldu.”) dedi.

Hazreti Ömer (r.a.) Onların Müslüman olduğuna inanmadı.

Nu’aym bin Abdullah;

-“(Eğer inanmazsan, git sor! Anlarsın.”) dedi.

Bu işi başarırsa, din ayrılığı ortadan kalkacak, fakat Arapların âdeti olan kan davası hasıl olacaktı. Kureyş ikiye bölünecek, birbiri ile çarpışacaktı. Böylece, değil yalnız Ömer bin Hattab, bütün Hattab oğulları öldürülecekti.

Fakat Ömer bin Hattab (r.a.), çok kuvvetli, cesur ve öfkeli olduğundan bunları düşünememişti. Kardeşini merak edip, hemen evlerine gitti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarası girişi (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (radiyallah-u anhu)- 3

Kardeşini merak edip, hemen evlerine gitti. O anlarda (Taha) suresi yeni gelmiş, Sa’id (r.a.) ile Fatima (r.anha), bunu yazdırıp, Habib bin Eret (r.a.) adındaki sahabiyi evlerine getirmiş, okuyorlardı.

Ömer bin Hattâb (r.a.), bunların sesini duydu.

Kapıyı çok sert çaldı. O’nu kılınç belinde, kızgın görünce, yazıyı sakladılar. Habbâb (r.a.) ı gizlediler. Sonra kapıyı açtılar.

Ömer (r.a.) içeri girince;

-“(Ne okuyordunuz?)” dedi.

Onlar;

-“Bir şey yok.” Dediler.

Hazreti Ömer (r.a.) kızgınlığı artarak;

-“(İşittiğim doğru imiş, siz de O’nun sihrine aldanmışsınız.)” dedi.

Sa’id (r.a.) i yakasından tutup, yere attı. Fatima (r.anha) kocasını kurtarmaya çalışırken, onun yüzüne de öfkeli bir tokat indirdi. Yüzünden kan akmaya başladığını görünce, kardeşine acıdı. Fatima (r.anha) nın canı yandı. Kana boyandı ise de, iman kuvveti, kendisini harakete getirip,

Allah-u Teâlâ’ya sığınarak;

-“Ya Ömer! Niçin bize böyle yapıyorsun? Allah’dan utanmaz mısın? Ayetler ve mu’cizeler ile gönderdiği Peygamber (a.s.v.) e inanmaz mısın? İşte ben ve zevcim, Müslüman olmakla şereflendik. Başımızı kessen, bundan dönmeyiz.” Dedi.

Ve kelime-i Şehadeti okudu. Hazreti Ömer (r.a.) yere oturdu.

Yumuşak sesle,

-“(Hele şu okuduğunuz kitabı çıkarınız.)” dedi.

Fatima (r.anha);

-“Sen abdest veya gusül abdesti almadıkça onu sana vermem.” Dedi.

Hazreti Ömer (r.a.) abdest aldı. Ondan sonra kur’an sahifesini Fatima (r.anha) getirdi. Ona verdi.

Hazreti Ömer (r.a.), güzel okuma bilirdi. Taha suresini okumağa başladı. Kur’an-i Kerim’in fesahatı, belağatı, manalar ve üstünlükleri kalbini çok yumuşattı.

-“Göklerde ve yer yüzünde ve bunların arasında ve toprağın altındaki şeyler hep O’nundur.” Ayetini okuyunca,

Derin derin düşünmeye daldı.

-“(Ya Fatima! Bu bitmez tükenmez varlıklar, hep sizin tapdığınız Allah’ın mıdır?)” dedi.

Kardeşi Fatima (r.a.);

-“Evet, öyle ya! Şüphe mi var?.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarası girişi (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (radiyallah-u anhu)- 4

Ömer (r.a.);

-“(Ya Fatima! Bizim binbeşyüz kadar altundan, gümüşten, tunçtan, taşdan oymalı, süslü heykellerimiz var. Hiçbirinin, yeryüzünde bir şeyi yok!”) diyerek, şaşkınlığı arttı.

Biraz daha okudu.

-“O’ndan başkasına tapılmaz, bel bağlanmaz. Her şey, ancak O’ndan beklenir. En güzel isimler O’nundur.” Ayetini düşündü.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“(Hakikatten, ne kadar doğru.)” dedi. Habbâb (r.a.) bu sözü işitince yerinden fırladı.

Tekbir getirdikten sonra,

-“Müjde ya Ömer! Resulullah (a.s.v.) Allah-u teâlâ’ya dua ederek.”

-“Ya rabbi! Bu dini, Eb’u Cehil ile Yahud Ömer ile kuvvetlendir.” Buyurdu.

-“İşte bu devlet, bu seadet sana nasıp oldu.”

Bu ayet-i Kerime ve bu duâ, Ömer (r.a.) in kalbindeki düşmanlığı sildi, süpürdü.

Hemen;

-“Resulullah (a.s.v.) nerede)” dedi.

Kalbi, Resulullah (a.s.v.) in sevgisi ile yanmağa başladı. O gün, Resul-i Ekrem (a.s.v.) Safâ tepesi yanında, Erkam (r.a.) ın evinde Eshabına nasihat veriyordu.

Eshab-i Kiram (r.anhum) toplanmış, onun nurlu cemalini görmekle, tatlı tesirli sözlerini işitmekle kalblerini cilalıyor, ruhlarını ferahlatıyorlardı.

Sonsuz lezzet, zevk ve neşe içinde halden hale dönüyorlardı. Hazreti Ömer (r.a.) i buraya getirdiler. O’nun kılınçla geldiği görüldü. Heybetli kuvvetli olduğundan, Eshab-i Kiram (r.anhum), Resulullah (a.s.v.) in etrafını sardı.

Hazreti Hamza (r.a.);

-“Ömer’den çekinecek ne var, iyilik ile geldi ise, hoş geldi. Yoksa o kılıncını çekmeden ben onun başını yere düşürürüm.” Derken

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Yol verin, içeri gelsin!” buyurdu.

Biri sağında, biri solunda, ötekiler tetikte olarak içeri girdi. Cebrail aleyhis selam daha önce Hazreti Ömer (r.a) in İman ettiğini, yolda olduğunu haber vermişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i kehf mağarası (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 5

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), Hazreti Ömer (r.a.) i tebessüm buyurarak karşıladı ve;

-“Bırakınız, yanından ayrılınız.” Buyurdu.

Bıraktılar Hazreti Ömer (r.a.) Resulullah (a.s.v.) önünde diz çökdü.

Resulullah (a.s.v.) Hazreti ömer (r.a.) i kolundan tutup;

-“İmana gel Ya Ömer!” buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) da, temiz kalb ile Kelime-i şehadeti söyledi. Eshab-i Kiram (r.anhun), sevinçlerinden yüksek sesle tekbir getirdi.

O zaman kadar gizli imana gelirlerdi. Hazreti Hamza (r.a.) nın ve üç gün sonra Hazreti Ömer (r.a.) in Müslüman olması ile, Müslümanlar kuvvetlendi.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“Kardeşlerimiz ne kadardır?” dedi.

Cevab verildi;

-“Seninle  k ı r k  olduk.” Dediler.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“Öyle ise, ne duruyoruz? Haydi çıkalım!” dedi.

Resulullah (s.a.v.) kabul buyurdu.

Önde Hazreti Ömer (r.a.), sonra Hazreti Ali (r.a.), ondan sonra Resulullah (s.a.v.), sağında Hazreti Ebû Bekir, solunda Hazreti Hamza (r.a.), arkasında öteki sahabiler (r.anhum) yürüyerek Harem-i Şerife gittiler.

Kureyşin ileri gelenleri, orada hazreti Ömer (r.a.) den müjde bekliyorlardı

-“(Ömer Muhammedileri toplamış getiriyor.)” dediler. Sevindiler.

Ebû Cehil, zeki, cin fikirli olduğundan bu gelişi beğenmedi.

İleri varıp;

-“(Ya Ömer! Bu ne)” dedi.

Hazreti Ömer (r.a.) hiç aldırış etmeden;

-“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah.” Dedi.

Ebû cehil, ne diyeceğini şaşırdı. Dona kaldı.

Hazreti Ömer (r.a.) bunlara dönerek;

-“Beni bilen bilir, bilmeyen bilsin ki, Hattab oğlu Ömer’im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen, yerinden kıpırdasın.” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf Camisi (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 6

Hepsi geriye çekilip dağıldılar. Ehl-i İslam, Harem-i şerif’de saf olup, yüksek sesle tekbir aldı. İlk olarak meydanda namaz kıldılar.

Hazreti Ömer (r.a.), o günden sonra dayısı Ebû Cehle ve kafirlerin ileri gelenlerine meydan okudu.

Hazreti Ömer (r.a.) müslüman olunca;

-“Ey Peygamberim sana Allah ve mü’minlerden, senin izinde gidenler yetişir.” Meâlindeki Enfâl sûresi altmışdördüncü âyeti indi.

Hazreti Ömer (r.a.) Müslüman olduktan sonra hicrete kadar Resulullah (a.s.v.) in yanından ayrılmadı. O’da diğer Müslümanlarla birlikte İslamiyetin yayılmasında hizmet etti.

Müşriklerin safha safha ilerletikleri düşmanlıları ve işkenceleri karşısında dikilip kahramanca mücadele etti.

Eshab-i Kiram mekke’den Medine’ye gizli hicret ederken, Hazreti ömer (r.a.) açıkça hicret etti.

Hicreti şöyle oldu;

Kılıcını kuşandı yanına oklarını ve mızrağını alıp Kâ’be’yi açıkça 7 defa tavaf etti.

Orada bulunan müşriklere yüksek sesle şunları söyledi;

-“İşte ben de dinimi korumak için Allah yolunda hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak, anasını ağlatmak isteyen varsa önüme çıksın.”

Böylece yanında 20 Müslüman ile açıkça Medine’ye hicret etti. Medine’ye daha önce varıp Resulullah (s.a.v.) in teşrif etmekte olduğunu müjdeledi. Kuba’ya yerleşip Peygamber Efendimiz (s.a.v.) i karşıladı.

Hicretten sonra Eshab-i Kiram (r.anhum) arasında yapılan kardeşlikte Hazreti Ömer de Utban bin Mâlik (r.anhum) ile kardeşlık kurmuştu.

Hergün biri nöbetleşe Resulullah (a.s.v.) ın huzurunda bulunur, duyduklarını birbirlerine naklederlerdi. Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe ve Hazreti Ömer (r.a.) rüyada ezan okunmasını görüp Peygamberimiz (s.a.v.) e söylediler.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bunu beğenip namaz vakitlerinde okunmasını emir buyurdu;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarası (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 7

Hazreti Ömer (r.a.) bütün savaşlarda bulundu. Bedir ve Uhud savaşlarında devamlı Resulullah (s.a.v.) in yanında bulundu.

Bedir savaşına bütün kabileleri iştirak ettiği halde, beni Adiy kabilesi Hazreti Ömer (r.a.) in korkusundan savaşa iştirak etmemiştir. Bu savaşa Hazreti Ömer (r.a.) in kabilesinden sadece 12 lişi iştirak etmiştir. Hazreti Ömer (r.a.) bu savaşta kureyşin kumandanlarından olan dayısı As bin Haşim’i kendi eliyle öldürmüştür.

Uhud savaşında ise Resulullah (s.a.v.) in yanından bir an dahi ayrılmamıştır. Uhud’da Müslümanları arkadan çevirmek isteyen müşrikleri geri püskürtmüş idi.

Hendek savaşında hendeğin önemli bir yerini emrindeki askerler tutmuş, hücum eden düşmana mani olmuştur. Heyberin fethinden sonra askerler arasında taksim edilen araziden kendine düşen kısmı vakfetti. Bu ilk vakıflardan biri oldu.

Mekke’nin fethinde de bulundu. Mekke’nin fethinden sonra yapılan Huneyn savaşına katıldı. Tebük seferinde bütün malının yarısını orduya verdi.

Hendek savaşından sonra Peygamberimiz (s.a.v.) Hazreti Ömer (r.a.) in kızı hazreti Hafsa (r.anha) ile evlendi. Böylece Resulullah (a.s.v.) ın akrabası olmakla şereflendi.

Veda haccından da bulunan Hazreti Ömer (r.a.), Resulullah (s.a.v.) ın vefatından sonra Hazreti Ebû Bekir (r.a.) e devamlı yardımcı oldu.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in halife seçilmesinde ilk biat eden Hazreti Ömer (r.a.) dir. Bundan sonra da her işinde halife’ye yardım edip, vefatına kadar O’nun hizmetinde bulundu.

Usame (r.a.) ordusunun Süriye’ye gönderilmesinde irtidat (dinden dönme) olaylarının önlenmesinde büyük hizmetler yaptı. Hazreti Eb’u Bekir (r.a.) devrinin beyt-ül mal emini, yani maliye vekili Hazreti ömer (r.a.) idi. Bu hususta da adaletle hizmet etmiştir.

O zaman henüz toplanmamış sahifeler halinde bulunan Kur’an-i kerim’in bir kitap haline getirilip iki kapak arasında toplanmasını ilk önce Hazreti Ömer (r.a.) istemiştir.

Bu hususta Hazreti Ebû Bekir (r.a.) ile görüştükten sonra, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) Kur’an-i Kerim ayetlerini kitap halinde bir araya toplattı. Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) vefatına yakın, Eshab-i Kiram (r.anhum) ın ileri gelenlerini çağırıp görüştükten sonra Hazreti Ömer (r.a.) i halife tayın etti.

Hazreti Osman (r.a) ı çağırarak Yaz buyurdu; O da yazmağa başladı. Önce besmele yazıldı. Sonra;

-“Bu Allah’ın Resülunun (a.s.v.) halifesi Ebu Bekir’in dünyadaki son günü, ahretteki ilk gününün vasiyetidir.”

(-“Ben Ömer ibn-i Hattab (r.a.) ı halife seçtim. O’nu dinleyin. O’na itaat edin! Hayrı araştırmada kusur etmedim. Eğer sabır ve adalet eylerse beni tasdik etmiş olur… Yanılmışsan gaybı ancak Allah bilir. Ben hayrı istedim….”) yazdırdı.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) kendinden sonra, Hazreti ömer (r.a.) i halife seçtiğini Eshab-i Kiram (r.anhum) a bildirip yazdırdığı vasiyetini de okuyunca

Eshab-i Kiram (r.anhum);

-“Kabul ettik ve itaat ettik.” Dediler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarasından caminin görünüşü (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 8

Hazret-i Ömer (r.a.) hicretin onüçüncü yılında halife oldu. Kendisine biât edildiği ilkgün hutbeye çıktı.

Allah-u teâlâ’ya hamd-u senâ’dan sonra buyurdu ki;

-“Hicaz size yerleşilecek bir yer değildir. Ancak hayvanlar için otlak arayacak bir yurttur. Hicaz’ı, Hicazliler; ancak bu şekilde tutabilirler. Yani Hicaz’ın korunması için seferler ederek kendilerine otlak aramaları gerekir. Allah’ın va’dini getireceği zamanlarda Muhacirler nerede? Allah’ın size miras bırakmak üzere va’dettiği yerlere yürüyünüz. Yüce Allah, Kur’an-i Kerim’de İslâm dinini öteki dinler üzerine üstün kılacağını va’dettiğinden dinini yükseltecek ve dine yardım edenleri sevinçli kılacktur. Allah’ın Salih kulları nerede?”

Hazreti Ömer (r.a.) hutbesini bitirince Eshab-i Kiram (r.anhum) hep birden Cihat arzusuyla yanmaya başladı ve Irak taraflarına Cihad’a gittiler.

Hazret-i Ömer-ül Faruk (r.a.) ilk defa Emir-ül-Mü’minin ismini aldı. On sene altı ay ve yedi gün Dünyada hiç görülmemiş bir adaletle Halifelik yaptı.

Halifeliği sırasında o zamanın iki büyük devleti olan Bizans ve Sa’sani İmparatorluklarının hakimiyeti altında bulunan Suriye, Mısır, Irak ve İran’ı İslâm Devleti’nin sınırları içine aldı.

Zamanında 1036 büyük şehir zapt edildi. Dörtbin Cami yapıldı. Dört bin kilise harap oldu. Kuzey Afrika’dan Türkistan’a, Azarbeycan’dan Yemen’e kadar uzanan ve iki milyon kilometre kareden büyük olan İslâm Devleti’ni kurduğu mükemmel müesseselerle gayet muntazam bir şekilde idare etti.

Yemen Nera’ındaki Yahudileri Irak Necran’ına yerleştirdi. Ve onlara emân verdi. Devleti idâre bölgelere ayırdı. Bu bölgelerin en başta gelenleri Hicaz, Suriye, El-Cezire, Basra, Küfe, Mısır, Filistin, İran, Horasan ve Kirman bölgeleri idi. Her bir İdâri bölgenin başına bir Vali tayin etti.

Tayin ettiği Vali’lere;

-“Sizi insanlara tahakküm etmek, Sultanat sürmek, zorbalık yapmak için tayin etmedim. Siz hidayet’e götüren rehber olacaksınız. Müslümanlar size uyacaktır. Binaenaleyh Müslümanların hukukunu gözetiniz. Müslümanları dövmeyiniz ki, zilete düçar olmasınlar. Onları haksız yere methetmeyiniz ki şimarmasınlar. Kapılarınızı yüzlerine kapatmayınız ki, kuvvetliler zayıfları ezmasinler. Kendinizi Müslümanlrdan üstün görmeyiniz ki, zulme düçar olmasınlar.” Diye nasihat ederdi.

Hazret-i Ömer (r.a.) valilerinden, kadılarından ve diğer istihdam ettiği me’murlerinden mal beyannamesi isterdi. Onlara dolgun maaş verirdi. Valilerin aylık maaşı 100 dinar idi.

Valiler hakkında yapılan şikayetleri tahkik ederdi. Bu tahkikatı Muhammed bin Melsem (r.a.) tarafından yaptırırdı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Kehf mağarası cami-i (Tarsus)

Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 9

Bölgeleri de vilayet, nahiye, kasaba merkezlerine ayırdı. Bunların idaresini verdiği vali’lerin, me’mur ve diğer görevlilerin seçiminde ve denetiminde son derece titiz davranırdı.

Davalara bakması için mahkemeler, adli teşkilatlar, suç ve zabıta işlerine bakan, satıcıları kontrol eden, halkın birbiriyle olan günlük mumasebetlerini düzenleyen telkilatlar kurdu.

Beyt-ül mal için ayrı bir yer ve yürütülmesini sağlayacak me’murler tayin edildi. İlk def’a para bastırdı.

Yollar, köprüler inşaa edilip, su kanalları açılmıştı. Mekke’de hacilar için yollar boyunca misafirhaneler, hanlar yapılıp, kuyular açılmıştı Yeni fethedilen bölgelerde yerleşim merkezleri kurulup buralar imâr edildi.

Yazılı muamelerde karışıklığı önlemek için Peygamberimiz (a.s.v.) in Hicret’i başlangıc olan takvim kararlaştırıldı.

Sevâd arazisi feth edilince Eshab-i Kiram (r.anhum) la istişare etti. Eshab-i Kiram (r.anhum) in bazıları arazinin 1/5’i Beyt-ül male ayrıldıktan sonra, geri kalanın gazilere taksim edilmesini istiyorlardı.

Hazreti Ömer (r.a.) ise, Haşr sure’si 7-8-9-10 ayetlerini delil getirerek;

-“Eğer araziyi taksim edersem, sizden sonra geleceklere bir şey kalmaz. Servet ve mal birkaç kişinin arasında kalır.”Dedi.

Bundan sonra araziyi eski sahiplerine bıraktı ve haraç vergisi koydu. Bu haraç vergisinin miktarlarını tesbit etti. Yine O’nun zamanında zımmılerden alınan‘cizye’vergisinin’ miktarı daha sonraki asırlarda aynen tatbik edilmiştir.

Yine Eshab-i Kiram (r.anhum) a maaş verilmesi için bir dereceleme yapıp her birinin derecesi ‘divandenilen defterde tesbit edilmişti. Bunların saklandığı yere deDivanıadı verilmiştir.

Ayrıca miskinlere, fakir olanlara Beyt-ül-Mal’dan un ve yiyecek verilmesi şeklinde nafaka bağlamıştır.

Mısır valisi Amr İbn-ül As (r.a.), Akdenizi Kızıldenize bağlayacak bir kanal açmek için teşebbüse geçmek üzere izin istediğinde, Hazret-İ ömer (r.a.) ona gerekli izni vermiştir.

İslâm’ın adaletini bütün dünyaya tanıtan Hazreti Ömer (r.a.), ilmin yayılmasına, insanların eğitilmesine de büyük önem verir ve fethedilen yerlerde İslâmiyetin yayılması, yeni kitlelere anlatılması için çok gayret sarfederdi.

Kur’an-i Kerim ve Hadis-i Şeriflerin öğretilmesi için her tarafta okullar açılmış ve buralarda ders vermek üzere maaşlı muallimler tayin edilmişti. Herkes muhtaç olduğu dini, hukuki bilgileri müftülerden sorup öğrenerek, ona göre haraketini tanzim edebilirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu