‘Aşere-i Mübeşşere’ olarak etiketlenmiş yazılar
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 10
09 Mart 2009Eshab-i Kehf camisi (Tarsus)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 10
Fetva ve insanları irşad vazifesi, pek mühim olup, bunun ehli olmayan kimseler tarafından yapılması, faide yerine zarar vereceğinden. Hazret-i Ömer (r.a.) müftüleri tayin eder, kendisinin muhasebesini kazanamiyanları fetvadan men ederdi.
Zamanında fetva verme vazifesini gören zatlar;
Hazret-i Ali, Hazreti Osman, Muaz bin Cebel, Abdurrahman bin Avf, Ubey ibn-i Kab, Zeyd bin Sabit, Abdullah ibn-i Mesud, Abdullah ibn-i Abbas, Cabir bin Abdullah, Ebû Hüreyre, Ebû Derda (Ridvanallahi Teâlâ aleyhüm ecmain) gibi Eshab-i Kiram’ın büyükleri bulunuyordu.
Hazret-i Ömer (r.a.), adli teşkilatın temellerini kurdu. Mahkeme usulünü tesbit etti.
Aşağıdeki mektup hukuk usülü bakımından şaheserdir;
-“Kazâ Da’vaları hal ve değiştirmesi ve bozulması caiz olmıyan bir farizedir ve uyulması icâbeden bir sünnettir. Bir hadise (olay, vak’a) hakında sana baş vurulunca, iki tarafın sözlerini güzelce dinle, anla, bir hak ikrar ve itiraf edilince, hükme rağbet et (bağla) tenfiz eyle, (hükmü yerine getir). Çünkü infaz edilmiyecek olan hak bir sözün sadece söylenmesi, fayda vermez. Karşında, meclisinde, adâlet huzurunda insanları eşit tut. Tâ ki, mevki’ sahipleri senden tarafgirlik ümidine düşmesinler, zaif olanlar da adâletinden me’yus, kalben kırık olmasınlar.”
-“Beyine (delil) ve şahit getirme da’vâcıya yemin etmek de da’vayı inkar edene aittir. Yani Da’vacı şahid bulamazsa, isteği üzere da’valıya yemin tevcih edilir. Müslümanların arasında sulh yapılması caizdir. Ancak haramı, helal, helali haram kılacak bir sulh caiz değildir. Dünkü gün vermiş olduğun bir hüküm, nefsine müracaatla, haklılığa, doğruluğa, yol bulduğun taktirde, seni hakka dönmekten men etmesin. Yani ictihadın değişerek evvelce vermiş olduğun bir hüküm de isabetsizliğene kani’ olursan, o hükmün, benzeri bir hadise hakkında yeni ictihadına göre hüküm vermekliğine mani’ olmasın. Çünkü hak kadimdir. Hakka dönmek, batılda sebat etmekten hayırlıdır.”
-“Kalbini çalıştırıp hükümlerini Kur’an’da, sünnette bulamadığın mes’eleler hakkında güzelce imâl-i fikr et (düşün), sonra bu gibi şeylerin benzerini bul, bunları birbirine kıyas et. Bunlardan Hak teâlâ’ya daha sevimli, daha yakın ve hakka, doğruya daha benzer olanı ihtiyar eyle (seç). Da’vaciya, (beyyinesini ikâme edecek kadar) bir müddet ver. Bu müddet içinde beyyinesini izhar ederse, hakkını alır; edemezse aleyhine hüküm verilmesi icab eder. Böyle bir müddet verilmesi, mazeret hususunda pek beliğ ve şübhenin izâlesi için de pek açık bir esastır.”
-“Bütün Müslümanlar birbiri hakkında âdildirler. Kazfden (Bir müslüman’ iftiradan dolayı) hakkında had cezası tatbik edilmiş olan, yahud velâ ve karâbet sebebiyle (velilik veya akrabalık) kendisinde menfeati celb, (çeken) mazarratı (zararları) def’ töhmeti bulunan veyahud yalan yere şâhidlikte bulundukları tecribe ile anlaşılan kimseler müstesna, bunlardan başkasının şehadetleri kabul olunur.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 11
10 Mart 2009Eshab-i Kehf mağarası içinde biten bir fidan (Tarsus)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 11
-“Bütün Müslümanlar birbiri hakkında âdildirler. Kazfden (Bir müslüman’ iftiradan dolayı) hakkında had cezası tatbik edilmiş olan, yahud velâ ve karâbet sebebiyle (velilik veya akrabalık) kendisinde menfeati celb, (çeken) mazarratı (zararları) def’ töhmeti bulunan veyahud yalan yere şâhidlikte bulundukları tecribe ile anlaşılan kimseler müstesna, bunlardan başkasının şehadetleri kabul olunur.”
-“Çünkü Hak Teâlâ, sizin gizli işlerinizden (yüz çevirmiş) beyineler sebebi ile sizden mes’uliyeti kaldırmıştır. Ya’ni insanların gizli şeylerini araştırıp ona göre hüküm vermekle mükellef değilsiniz. Sizin yapacağınız şey beyyinelere göre hüküm vermektir. Dünyevi hükümler, zahire, görünene göredir. Bunlarda gizlilik açık olana tabidir. Uhrevi hükümlerde ise, gizliler asıldır, zevahir, seraire tabidir.”
-“Muhâkeme esnasında, Hak Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin, kendisine sevab vereceği ebedi mükafat ihsan buyuracağı hak mevkilerinde kızmaktan, sabırsızlıktan, kalb ızdarıbından ve müteezzi (üzülmekten) olmaktan hazer et-kaçın! Ya’ni muhakemeyi sabır ile, teenni ile yürüt. Her kim niyetini kendisi ile Allah-u teâlâ arasında hâlis kılarsa, hak uğrunda kendi aleyhine de olsa, Hak Teâlâ onun, kendisiyle insanlar arasında işlerine kifayet eder, ya’ni onu korur, vereceği hükümden dolayı bir tehlikeye ma’ruz kalmaz.”
-“Herhangi bir kimse, meselâ hakim, hilafını Allah-uTeâlâ’nın bildiği bir sıfatla; ya’ni kendisinde gerçekten bulunmayan bir faziletle, bir husus ve samimiyetle insanlara karşı süslenecek olursa, Allah-u Teâlâ onu, insanlar arasında rüsvâ eder. Çünkü Allah-u Teâlâ, ibadetlerden, ancak hâlisâne olanları kabul eder. Diğerlerini etmez.”
-“Hak Teâlâ’nın dünyada vereceği rızık ve rahmetinden, hazinelereinden ihsan buyuracağı mükâfât hakkında ne düşünüyorsun? (Ya’ni bunun derecesi sonsuzdur.) Ona göre haraket et. Hükmünde hak’dan ayrılma, mükafatını Cenab-i Hak’dan bekle.”
Yine Kadı Şüreyh(r.a.) e yazdığı mektubda da şöyle buyurdu;
-“Hükümlerini Kur’an-i Kerim’e istinad ettir. Şayet orada istediğini bulamazsan hadis-i şeriflere muracaat et. Orada da bulamazan icma-i ümmet’e göre hüküm ver. Bu da seni tatmin etmezse ictihad et.”
Bu sözüyle ehl-i sünnetin temel delillerini ortaya koymuş oluyordu.
Hazret-i ömer (r.a.) bir defasında at satın almak istemişti. Atı tecrübe etmek için bir biniciye vermiş, at da binici tarafından kazaya uğratılmıştı. Hazret-i ömer (r.a.) atı almaktan vazgeçerek sahibine iade etmek istedi. Fakat atın sahibi razı olmadı.
Bu mes’ele Kadı Şüreyh (r.a.) e intikal etti. Kadı Şüreyh (r.a.) şu hükmü verdi.
-“Şayet at sahibinin rızası ile tecrübe edildiyse sahibine iade edilebilir. Aksi takdirde iâde edilemez.”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Hak ve Adalet budur.” Buyurdu ve atın bedelini verdi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 12
11 Mart 2009Danyal aleyhis selam kabri-i şerif (Tarsus)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 12
Hazret-i Ömer (r.a.) çok âdil, âbid, çok merhametli, aşağı gönüllü olup, fakirlerle yaşar idi. Diğer bir hizmeti de Müslümanların artmasıyla küçük gelmeye başlayan Mescid-i Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi genişletip tamir ettirmesidir. Mescid-i Haram etrafın ada duvar çektirdi.
Hazret-i Eslami (r.a.), Beyt-ül mala bakmağa memur etmişti. Eslemi (r.a.) den,
-“Hazret-i Ömer (r.a.) beyt-ül mal’dan bir şeyler alıyor mu?” diye sordular.
Hazret-i Eslami (r.a.),
-“İhtiyacı olduğu zaman borç alır, eline geçince öder.” Dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.), kuru arpa ekmeği yer, kalın kumaşlardan elbise giyerdi. Zamanında çok fetihler oldu. O’nun zamanında sekiz bin cami’de Cuma namazı kılınıyordu. Her nereye asker gönderse, zafer bulup, sağ salim olarak ganimetle dönerdi.
Çünkü çok hazırlıklı, tedbirli ve adaletli haraket ederdi. Bu şanı, şöhreti O’nun yemesini içmesini değiştirmedi. Sonu üzüntü, pişmanlık olan iş yapmadı.
Kudus’a giderken deveye kölesi ile nöbetleşe biniyordu. Şehre girerken deveye binme sırası kölesine geldiği için devenin önünde yürüyordu. Kuvveti, adaleti, askerleri üç kıtayı titreten İslâm halifesini görmeye gelenleri hayrette bırakmıştı.
Kudus’a geldiğinde orada bir hutbe okudu ve buyurdu ki;
-“Hamd ve senâ Allah-u Teâlâ’ya mahsustur. O her şeye kadirdir, dilediğini yapar. Allah-u teâlâ, bizi İslâm dini ile şerefli kıldı. Muhammed (aleyhis selam) ile doğru yolu gösterdi. Bizden dalâleti, sapıklığı kaldırdı. Buğz ve adavetten, ayrılık ve tefrikadan uzaklaştırdı.”
-“Ey Müslümanlar! Bu büyük ni’mete hamd ediniz. Zira böyle yapmamız, ni’metin artmasına sebep olur. Allah-u Teâlâ, Kur’an-i kerim’de buyuruyor ki;
-“(Ni’metlerimin kıymetini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onları artırırım. Kıymetini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetle azab ederim.”)
Yine Buyurdu;
-“(Allah’ın hidayet ettiği kimse, o doğru yol üzeredir. Şaşırtığı kimse için de asla doğru yol gösterici bir yardımcı bulamazsın.”) Kehf suresi ayet 17
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 13
12 Mart 2009Beyaz su Başı (Ava sipi) Nusaybin
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 13
-“Sizlere kendisinden başka bir şey fâni olan, kendisi Baki olan Allah-u Teâlâ’dan korkmanızı tavsiye ederim. O’na itaat eden evliyasından olur. O’na isyan eden’in ahreti ahreti yok olur.”
-“Ey insanlar, mallarınızın zekatını veriniz, böylece kalblerinizi ve nefislerinizi temizlersiniz Allah’tan başka hiçbir mahluktan karşılık ve teşekkür beklemeyiniz. Öğütlerimi iyi anlayaınız. Akıllı olan Dinini muhafaza eder. Said olan başkasının nasihat ve öğüdünü kabul eder. İslâmiyet’e, Resulullah (a.s.v.) in sünnetine yapışınız. Kur’an-i kerim’in emirlerine uyunuz. Zira O’nda dertlere deva ve sevâb vardır.”
Hazret-i Ömer (r.a.) öyle adaletli idi ki, kendi oğlu günah işleyince, Allah-u Teâlâ’nı n emri kadar had vurulmasını emretti. Ölünceye kadar bütün İslâm âleminin Resulullah (a.s.v.) in zamanındaki gibi huzur, safa ve rahatlık içinde yaşamasını temin etti.
Hazret-i Ömer (r.a.) zamnaında İlk defa Nüfus sayımı yapıldı.Çocuklara maaş verildi. Satıcıların, esnafın, tüccarların müşterileri aldatmalarına mâni olmak için hisbe denilen belediye teşkilatını kurdu. O’nun zamanında posta teşkilatı geliştirildi.
Geceleri bekçi koyup asayişin teminini ilk def’a Hazeri Ömer (r.a.) tatbik etti. Mısır’dan Medine’ye deniz yoluyla ilk def’a gıda maddeleri O’nun zamanında geldi. Makam-i İbrahim (aleyhis selam) i bugünkü yerine koydu.
Hazret-i Ömer (r.a.) Hicretin 23 (M. 645) yılının son ayında Ebû lü’lü Firuz adında Yahudi bir köle tarafından namaz kılarken şehid edildi.
Bu köle Hazret-i Ömer (r.a.) e gelip efendinsin kendinden aldığı verginin çok olduğunu iddia etti. Hazret-i Ömer (r.a.) ona ne kadar vergi ödediğini ve ne iş yaptığını sordu. Marangozluk ve demircilik yaptığını, günde iki dirhem vergi ödediğini söyleyince,
Hazreti Ömer (r.a.);
-“Bu kazançlı mesleklere göre, senden alınan miktar fazla değildir.” Dedi.
Adaletiyle de herkes tarafından takdir edilen Hazret-i Ömer (r.a.) in bu sözüne razı olmayıp, düşmanlık gösteren Firuz, Hazret-i Ömer (r.a.) e kastetmeyi planladı.
Hazret-i Ömer (r.a.) ile görüştüğü günden bir gün sonra elbisesi içine bir hançer saklayıp, sabah namazı vaktinde mescide girdi. Beklemeye başladı. Hazret-i Ömer (r.a.) safları düzeltip tekbir alarak namaza durur durmaz, Firuz yerinden fırlayıp Hazret-i Ömer (r.a.) e arka arkaya altı darbe vurdu. Darbelerden biri karnına isabet etti. Firuz bir kişiyi daha yaralayıp kaçtı ve yakalanmadan önce intihar etti.
Hazret-i Ömer (r.a.) evine kaldırıldıktan bir müdet sonra ayılıp;
-“Katilim kimdir?” dedi.
Sahabiler;
-“Ebü Lü’lü Firuz.” Olduğu söylenince;
Haret-i Ömer (r.a.);
-“Allah’a şükürler olsun ki bir Müslüman tarafından vurulmadım…” dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 14
13 Mart 2009Beyaz su başı -Ava sipi- (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 14
Haret-i Ömer (r.a.) kendinden sonra halife olacak kimsenin tayını için Eshab-i Kiram (r.anhum) den, Cennet ile müjdelenenlerden altı kişiyi seçti.
Bunlar;
Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Zübeyr, Talha, Sa’d İbni Ebi Vakkas ve Abdurrahman bin Avf (Radiayallah-u Anhüm) idi.
Bundan sonra oğlu Abdullah (r.a.) a;
-“Mü’minlerin annesi Hazret-i Aişe (r.anha) ya git ve ona Ömer ibni Hattab’ın selamını söyle, mü’minlerin emiri deme, ben bugün mü’minlerin emiri değilim. Ona Ömer, sahibinin yanına defnedilmek için izin istiyor de!” Buyurdu.
Abdullah (r.a.) bunu Hazret-i Aişe (r.anha) ye söyleyince,
Hazret-i Aişe (r.anha);
-“O yeri kendim için ayırmıştım, fakat gönül hoşluğu ile orayı Ömer (r.a.) e veriyorum.” Dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) bu haberi duyunca;
-“Bu benim en büyük dileğimdi” Buyurarak çok memnun oldu.
Yaralandıktan yirmidört saat sonra vefat etti.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) yanına defn edildi. Şehid olduğunda 63 yaşında idi.
Her haliyle dost ve düşmanın hayran kaldığı adaleti dillere destan olan Hazret-i Ömer (r.a.) in vefatı Eshab-i Kiram (r.anhüm) ı ve diğer Müslümanları son derece üzdü, mahzun etti.
Hazret-i Ömer (r.a.) şehid olunca, Abdullah İbn-i Ömer (r.a.), sahabe-i Kiram (r.anhüm) e dedi ki;
-“İlmin onda dokuzu, ömer (r.a.) ile beraber öldü.”
Bazılarını bu sözü anlamayarak durakladıklarını görünce;
-“İlimden maksadım Allah-u teâlâ’yı bilmektir. Diğer bilgiler değildir.” Dedi.
Peygamberlerden sonra insanların en üstünü Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) dir. Ondan sonra Hazret-i Ömer (r.a.) dır
Hadis-i şerifte buyuruldu ki;
-“Cebrail aleyhis selam bana gelip dedi ki;”
-“Ömer’in ölümü üzerine bütün İslâm âlemi ağlayacatır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 15
14 Mart 2009Beyaz su’yun çıktığı dağ (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 15
Hazret-i Ömer (r.a.) çeşitli Hadis-i Şeriflerle methedildi;
-“Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecektir. Eğer benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer elbette Peygamber olurdu.”
Hadis-i Şerifi yüksekliğini anlatmaya yetişir. Faziletini, üstünlüğünü ve kıymetini bildirmek için hakkında din âlimleri ve Müslüman olmayan kimseler tarafından ciltlerle kitab yazıldı.
Hazret-i Ömer (r.a.) metheden hadis-i şeriflerin çoğunu Hazret-i Ali (r.a.) bildirmiştir.
Onu metheden hadis-i şeriflerden bir kısmı şunlardır;
Hazret-i ömer (r.a.) Umre için Resulullah (a.s.v.) tan izin isteyince;
Raulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Ya Ahi! (Ey kardeşim) duanda bizi de unutma!” buyurdu.
Hazret-i Ömer (r.a.) iman ettiği gün Cebrail aleyhis selam geldi ve;
-“Melekler birbirlerine Ömer’in Müslüman olduğunu müjdelediler.” Dedi.
Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;
-“Ömer, Cennet ehlinin ışığı ve İslâm’ın nurudur.”
-“Allah-u Teâlâ hakkı Ömer’in dilinde ve kalbine yerleştirmiştir.”
-“Şeytan, Ömer ibn-i Hattab’ı gördüğü zaman, heybetinden yüz üstü yere düşer.”
-“Şu dört kişiyi ancak munafık olan kimse sevmez; Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali.”
Hazret-i Ömer (r.a.) halifeliği zamnaında Bizans İmparatorluğuna elçi gönderip dine davet etti. Bizans elçisi Medine-i Münevvere’ye geldi. Hazret-i Ömer (r.a.) ihtiyar bir kadının duvarını yaptırıyordu. Elçinin geldiğini haber verdiler.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Buraya gelsin.” Buyurdu.
Eshab-i Kiram;
-“Efendim!, ellerinizi yıkayıp bir yere otursanız nasıl olur?” dediler.
Kabul buyurmadı. Elçiyi çağırdılar.
Elçi;
-“Arap padişahı bu mudur? Böyle olduğunu bilsem gelmezdim ve Bizans İmparatoru da beni göndermezdi.”dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) çamurlu mubarek iki parmağı ile işaret ederek;
-“Eğer İmparatorun elçi göndermeseydi, onun iki gözünü çıkarırdım.” Buyurdu.
Hazret-i Ömer (r.a.), parmağı ile işaret edince, iki çamurlu parmak, gelip Bizans İmparatorunun gözlerini kör eyledi. Parmakların çamuru gözlerinin üzerinde kaldı. Silmek mümkün olmadı. Bir zaman sonra elçi dönünce İmparatorun gözlerinin kör olduğunu gördü. Sebebini araştırdı. Hazret-i Ömer ile geçen hadiseyi de anlatınca hepsi hayret etiler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 16
15 Mart 2009Beyaz su’yun çıktığı dağ (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 16
İran’a gönderdiği orduya kumandan tayin ettiği Hazret-i Sariye (r.a.) ordusu ile mağlup olmak üzere idi. Bu sırada Hazret-i Ömer (r.a.) Medine’de Cuma’ hutbesi okuyordu.
Hutbe arasında;
-“Dağa yaslan ya Sariye, dağa yaslan ya Sariye!” diye bağırdı.
Sariye (r.a.) Hazret-i Ömer (r.a.) in sesini işitip ordusunu dağa çekti. Arkasını dağa verip bir cepheden düşman ile karşılaşmak suretiyle zafere ulaştı. Hazret-i Ömer (r.a.) bu hadiseyi görmesi ve sesini duyurması onun kerametlerinden biridir.
Hazret-i Ömer (r.a.) in ordusunun İran’i fethettiği gece Hazret-i Osman (r.a.) huzuruna girip selam vermişti. Hazret-i Ömer (r.a.) acele mektub yazıyordu. Mektubu yazıp bitirince yanmakta olan lambayı söndürüp, başka bir lamda yaktı.
Hazret-i Osman (r.a.) nın selamına cevap verip konuşmaya başladıktan sonra, Hazret-i Osman lambayı söndürüp, başka bir lamba yakmasının sebbeini sorunca,
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Söndürdüğüm lamba Beyt-ül malındır. Bana ait değildir. Onu Müslümanların işini görmek için yakmıştım, onların işini görmek için yazdığım mektub bitti. Şimdi seninle şahsi işim için konuşuyoruz, bunun için de kendime ait lambayı yaktım.” Buyurdu.
Hazret-i Ömer (r.a.), birkaç bin askeri harbe göndermişti. Harbe gidenlerin evlerine adam gönderip, hallerini sorması ve geceleri kendisinin şehri gezmesi adeti idi.
Bir gece şehri dolaşıyordu. Bir evin önünden geçerken, ağlayan bir kadın sesi duydu.
Kulak verdi.
Kadın;
-“Halife Kocamı harbe gönderdi. Biz burada aç-susuz kaldık. Yarın çocukları götürüp halifenin kapısına bırakacağım.” Diyordu.
Hazret-i Ömer dayanamadı. Gidip bir miktar yağ ve bir çuval unu sırtına alıp, kadının evine getirdi. Ateş yakıp yemek pişirdi. Çocukları uyandırıp yedirdi.
Sonra kadından özür diledi;
-“Şimdiye kadar sizin halinizi bilmiyordum. İhtiyacınız olursa, hemen bize bildirin.” Diyerek ayrıldı.
Kadın, Hazret-i Ömer (r.a.) in akıllara hayret veren tavazu ve adaleti karşısında mahcup olup, hayır duâlar etti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 17
16 Mart 2009Beyaz su başı (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 17
Hazret-i Ömer (r.a.) Irak’a İslâm ordusunu gönderip, kısa zamanda Allah-u Teâlâ’nın yardımıyla zafer kazandılar. Kiliseleri cami, puthanaleri mescid yaptılar. Sağ salim ganimetle döndüler. Hazret-i Ömer (r.a.) in huzuruna vardıklarında Halife Ömer (r.a.), İslâm ordusuna hiç bakmadı.
-“Ne yaptınız?” diye sual bile sormadı.
Halife’nin bu muamelesi Eshab-i Kiram (r.anhum) a çok ağır geldi. Hazret-i Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) mescidde görüp halife’nin onlara karşı alakasızlığından şikayet ettiler.
Hazreti Abdullah (r.a.);
-“Babamın huzuruna bu elbiselerle mi çıktınız?” dedi.
Meğer İslâm ordusu, İran’ın süslü elbiselerinden giymişlerdi. Eshab-i Kiram (r.anhum) Hazret-i Abdullah (r.a.) nin işaretiyle gidip elbiselerini değiştirdiler. Böylece Hazret-i Ömer (r.a.) in huzuruna vardılar.
Bu sefer Hazret-i Ömer (r.a.) bunları iyi karşılayıp her birinin ayrı ayrı halini, hatırını sordu.
Eshab-i Güzin (r.amhum) den birisi cesaret edip, kalktı.
-“Ya Emirel-Mü’minin ilk görüşmemizde bize hiç iltifat etmediniz. İkinci görüşmemeizde çok iyi karşıladınız. Bunun sebebi nedir?” diye sordu.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Sizi elbiselerinizi değiştirmiş görünce kendi kendime;”
-“Eshab-i Güzin benim hayatımda elbiselerini değiştirdiler. Birkaç gün sonra Allah korusun kalblerini değiştirirler. Dünyayı sevmeleri artar. Yarın kıyamet gününde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a kavuşunca,”
-“Ya Ömer! Senin halifeliğin zamanında benim Eshabim elbiselerini değiştirdiler sonra kalbleri değişti. Niçin mani olmadın?” diye hitab eder, azarlar diye korktum.”
Onun için İran’ın süslü elbiselerini giydiğiniz zaman her biriniz gözüme bir belâ gibi göründünüz. Fakat Elhamdülillah elbiselerinizi değiştirince, endişe ettiğim tehlike ortadan kalktı. Size iyi muamelede bulundum.
Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında Şam şehri civarında bir kal’a muhasere edildi. Öğleye kadar kal’a feth edilmedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) gadaba geldi İslam askerini huzura çağırdı.
-“Kal’a henüz fethedilmedi. Kafirler, İslam askeri karşısında bu kadar dayanamzadı. Aramızda birisi bir hata yapmış olmasın.” Buyurdu. İslam askeri hayret edip, Tevbe ve istiğfar etmeğe başladılar.
O sırada bir kişi ağlayark Hazret-i Ömer (r.a.) in huzuruna geldi.
-“Ya Emirel-Mü’minin! Dün gece teheccüde kalktığım zaman karanlık olduğu için misvakımı arayıp bulamadım. Misvaksiz namaz kıldım. Sizin aradığınız hata benim hatamdır.” Dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Tevbe ve istiğfar etmeğe devam et.” Buyurdu.
Bir saat sonra kal’a fetholundu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 18
17 Mart 2009Beyaz su başı (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 18
Hazret-i Ömer (r.a.) halifelik müddetince kendinden evvel hiç kimsenin yapamadığını ve sonra da kimsenin yapamıyacağı şekilde Adalet üzere Haraket etmiştir.
Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında kurt koyuna zarar vermeğe cesaret edemezdi. Hazret-i Ömer (r.a.) şehid olduğu gün, bir çoban koyunların yanında dururken bir kurt koyuna saldırdı.
Çoban; Hemen feryad ederek;
-“Vah hazret-i Ömer.” Dedi ve ağladı.
-“İnne lillah ve inna…” ayet-i kerimesini okudu.
Çobanlar ona;
-“Hazret-i Ömer (r.a.) in irtihal ettiğini (vefatını) nereden bildin?” diye sordular.
Çoban;
-“Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında kurt koyuna değil saldırmak bakmağa bile cesaret edemezdi. Şimdi kurdun koyuna saldırdığını gördüm. Hazret-i Ömer (r.a.) vefat ettiğini anladım.” Dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) öğle sıcağında soyunup, zekat olarak Beyt-ül-mal’a alınan develeri bağlardı.
-“Ya Emirel-mü’minin! Niçin siz zahmet çekiyorsunuz! Birine emir buyurun bağlasın” dediler.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Bunlar fakirlerin hakkıdır. Hak Teâlâ beni bunlara bakmağa memur etti. İşlerini de kendim görmem iyi olur. Ahrette bunlar benden sorulacaktır.” Buyurdu.
Bir genç, beş vakit namazını Hazret-i Ömer (r.a.) ile kılardı. Hazret-i Ömer (r.a.) her selam verişinde genc’i arkasında görürdü. Hazret-i Ömer (r.a.) de bu genc’i sevmişti.
Bir güzel kadın bu genc’e aşık olup, her zaman haber göndererek evine çağırtır, fakat genç razı olmaz, yanına gitmezdi. Bu kadın uzun müddet gencin arkasına düştüğü halde, kendisini genc’e sevdiremedi.
Kadın bir kocakarıya başvurdu.
Kocakarı;
-“Seni bu gece o genç’le bir araya getirirsem, bana ne ikramda bulunursun?” dedi.
Kadın;
-“Bu işi yaparsan, sana çok şeyler vereceğim.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 19
18 Mart 2009Beyaz su başı (Nusaybin)
Hazreti Ömer-ül Faruk (Radiyallah-u anhu)- 19
Kocakarı evinde otururken; genç yatsı namazını kılmış, evine dönüyordu. Yol üzerinde bulunan kocakarının evinin önünden geçerken,
Kocakarı;
-“Bana yardım edene, Hâk Teâlâ yardım etsin.” Diye feryad etti. Genç bu feryadı duyunca. Kocakarıdan feryadının sebebini sordu.
Kocakarı;
-“Bir koyun kaçırdım tutamıyorum, bana yardım et.” Dedi.
Genç bu söze inanıp evden içeri girdi. Genc’e aşık olan kadın, kapıyı kilitleyip genc’in ayaklarına sarılarak yalvarmağa başladı;
-“Ne zamandan beri senin derdinle yanıyorum, bana hiç vefa etmiyorsun. Sana ancak bu hileyi yaparak kavuştum.” Diyerek genc’i kuvvetle tuttu.
Genç yine kadına iltifat etmedi, yüzüne bakmadı. Kadın genc’i çok övdüğü halde, genç yine kadının yüzüne bakmiyordu.
Kadın;
-“Ya bana yaklaş arzumu yerine getir veya feryad eder bütün mahalle halkını buraya toplarım, rüsvay olursun.” dedi.
Genç;
-“Ahirette rüsvay olacağıma burada olurum.” Dedi. Genc’i hiçbir yolla aldatmıyan kadın, feryad etmeğe başladı. Bütün mahalle halkı evin etrafına toplandılar.
Kadın;
-“Bu gece kapımı kilitleyip yatarken, bu adam gelip bana tecavüz etmek istedi. onun için sizi çağırdım.” Dedi.
Mahalle halkı içeri girip, genc’i dövüp, hatta başını birkaç yerden yarıp, ellerini bağlayarak, hazret-i Ömer (r.a.) in huzuruna getirdiler.
Hazret-i Ömer (r.a.), sabah namazını kıldıktan sonra, o genci görememişti. Acaba hasta mı oldu, yoksa başka bir şey mi oldu diye düşünürken Birtakım insanların arasında genc’i gördü.
Kadın da oraya gelmişi feryadı ayyuka çıkıyordu. Genç hazret-i Ömer (r.a.) in heybetinden çok korktu.
Hazret-i Ömer (r.a.) gadaba gelince vucudundakı kıllar dikilirdi. Fakat bu gadabı din için İslâm gayreti içindi. Dünya işlerinde gadaplanmaz, mübarek kalbini dünyaya bağlamazdı. Varlık onun yanında yoklukla bir, hatta yokluk daha kıymetli idi.
Hazret-i Ömer (r.a.) genc’i o halde görünce;
-“Ya Rabbi! Bu genc’e hüsn-i zannım vardır. Resulünün (a.s.v.) hürmeti için beni zannımdan döndürme.!” Diye dua’da bulundu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer-ül-Faruk (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu