‘Asr-ı Seaadet devri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın doğduğu ev (Eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam);

Allah-u Teâlâ’nın bütün dünyadaki insanlar arasında, her bakımdan, en üstün, en güzel, en şerefli olarak yarattığı ve bütün insanlara Peygamber olarak seçip gönderdiği, son ve en üstün Peygamber.

Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allah-u Teâlâ’nın Resulü, son Peygamber. Allah-u Teâlâ bütün Peygamberlerine ismi ile hitap ettiği halde, O’na Habibim (Sevgilim) diyerek hitap etmiştir.

Allah-u Teâlâ bir i hadis-i Kudside;

-“Sen olmasaydın, sen olmasaydin, hiçbir şeyi yaratmazdım!”

Bütün mahlukatı O’nun şerefine yaratmıştır. Allah-u Teâlâ kullarına razı olduğu yolu göstermek için çeşitli kavimlere zaman zaman Peygamberler göndermiştir.

Muhammed Aleyhis selam’ı ise son Peygamber olarak bütün insanlara ve cinlere gönderdi. Bunun için Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) “Hatem-ül Enbiyâdır.”

Her Peygamber, kendi zamanında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür. Muhammed Aleyhis Selam ise her zamanda, her memlekette, yani dünya yaratıldığı günden Kıyamet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımından en üstünü, en faziletlisidir. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’nun üstünde değildir.

Allah-u Teâlâ her şeyden önce Muhammed Aleyhis Selam’ın nûrunu yarattı.

Eshab-i Kiram’dan Abdullah bin Cabir (r.a.);

-“Ya Resulallah, Allahın her şeyden evvel yarattığı şey nedir, bana söyler misin?” deyince,

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu;

-“Her şeyden evvel senin Peygamberinin yani benim nûrumu kendi nûrundan yarattı. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne semâ (gökler), ne arz (yeryüzü), ne güneş, ne ay, ne insan, ne de cin vardı.”

Âdem Aleyhis Selam yaratılınca Arş-ı A’la’da nur ile yazılmış ‘Ahmed’ ismini gördü.

-“Ya Rabbi bu nur nedir?” diye sorunca

Allah-u Teâlâ;

-“Bu senin zürriyetinden bir Peygamberin nûrudur ki, Onun ismi göklerde Ahmed’ ve yerlerde ‘Muhammeddır. Eğer O, olmasaydı seni yaratmazdım.” Buyurdu.

Âdem Aleyhis Selam yaratılınca alnına Muhammed Aleyhis selam’ın nûru kondu ve O nûr, O’nun alnında parlamaya başladı.

Âdem Aleyhis selam’dan itibaren babadan oğula intikal ederek asıl sahibi Muhammed Aleyhis Selam’a ulaştı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu


Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in doğduğu ev (eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 2

Muhammed Aleyhis Selam Hicret’ten 53 sene evvel Reb’ül-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de doğdu.

Tarihçiler, bugünün Miladi sene ile 571 senesinin Nisan ayının yirmisine rastladığını söyliyor. Doğmadan birkaç ay önce babası, altı yaşında iken de annesi vefat etti.

Bu sebepten Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e Dürr-i Yetim (Yetimlerin incisi) lakabı da verilmiştir. Sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında kaldı. Sekiz yaşında iken dedesi de vefat edince, amcası Ebû Talib’in yanında kaldı.

Yirmibeş yaşında iken Hadicet-ül Kübra (r.a.) ile evlendi. Bu hanımından doğan ilk oğlunun adı Kasım idi. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e Ebû’l Kâsım (Kasımın babası) da denildi. Araplarda böyle bir künye ile anılmak adetti.

Kırk yaşında iken, bütün insanlara ve Cinlere Peygamber olduğu Allah-u Teâlâ tarafından bildirildi. Üç sene sonra herkesi İmân’a çağırmağa başladı. Elli iki yaşında iken Mi’raç vukû buldu.

Milad’ın 622 yılında 53 yaşında olduğu halde Mekke’den Medine’ye HİCRET etti. Yirmiyedi kere muharebe yaptı. 11 (M. 632) senesinde Rebi’ül-evvel ayının onikinci Pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşında iken vefat etti.

Soyu;

Muhammed Aleyhis Selam’ın nuru, Âdem aleyhis Selam’dan itibaren temiz babalardan ve temiz analardan geçerek gelmiştir.

Kur’an-i Kerim’de Şu’ârâ suresi ikiyüzondokuzuncu (219) ayetinde;

-“Sen, ya’ni senin nurûn, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” Buyurulmaktadır.

Hadis-i Şerif’te de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Allah-u Teâlâ insanları yarattı. Beni insanların en iyi kısmından vucuda getirdi. Sonra, bu kısımlardan en iyisini Arabistan’da yetiştirdi. Beni bunlardan vucuda getirdi. Sonra evlerden, ailelerden en iyisini seçip, beni bunlardan meydana getirdi. O hâlde, benim ruhum ve cesedim mahlukların en iyisidir. Benim silsilem, ecdadım en iyi insanlardır.” Buyurdu.

Yaratılan ilk insan olan Âdem Aleyhis Selam, Muhammed Aleyhis Selam’ın zerresini taşıdığı için alnında O’nun nuru parlıyordu. Bu zerre Hazret-i Havva (r.a.) ya Ondan da Şit Alayhis Selam’a ve böylece, temiz erkeklerden temiz kadınlara ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçti.

Muhammed Aleyhis Selam’ın nuru da, zerre ile birlikte alınlardan alınlara geçti.

Melekler ne zaman Âdem Aleyhis Selam’ın yüzüne baksalar alnında Muhammed Aleyhis Selam’ın nurunu görürler ve O’na Salevat okurlardı.

Yani;

-“ Allahümme salli alâ seyidine Muhammed.” Derlerdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) ın doğduğu ev (yeni resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 3

Âdem Aleyhis Selam vefat edeceği zaman oğlu Şit Aleyhis Selam’a dedi ki;

-“Yavrum! Bu alnında parlayan nûr, SON PEYGAMBER olan Muhammed aleyhis selam’ın nurûdur. Bu nurû, mü’min, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyyet et!”

Muhammed Aleyhis selam’a gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına BÖYLE VASİYYET ETTİ. Hepsi bu vasiyeti yerine getirip, en asil ve en kibar kızlarla evlendiler. Nûr, temiz alınlardan, temiz kadınlerdan geçerek sahibine ulaştı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selam) ın dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yahut bir kabile iki kola ayrılsa Muhammed Aleyhis selam’ın soyu, en şerefli ve hayırlı olan tarafta bulunurdu.

Her asırda O’nun dedesi olan zat, yüzündeki nûr’dan belli olurdu.

O’nun nûr’unu taşıyan seçilmiş bir soy vardı ki, her asırda bu soydan olan zatın yüzü pek çok güzel ve nûr’lu olurdu. Bu nûr ile kardeşleri arasında beli olur, içinde bulunduğu kabile başka kabilelerden daha üstün, daha şerefli olurdıu.

Âdem Aleyhis selam’dan beri evlad’dan evlad’a geçerek gelen bu nûr İbrahim aleyhis selam’a, ondan da oğlu İsmail aleyhis selam’a geçmiştir. O’nun da alnında sabah yıldızı gibi parlayan nûr, evlatlarından Adnan’a, Ondan da Me’ad ve Nizar’a intikal etmiştir.

Nizar doğunca babası Me’ad, oğlunun alnındaki nûr’u görüp sevinmiş, büyük bir ziyafet vererek böyle oğul için, bu kadar ziyafet az bir şey’ dediği için oğlunun adı Nizar (az bir şey) kalmıştır.

Bundan sonra da nûr oğuldan oğla intikal ederek asıl sahibi Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhis selam’a ulaştı.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis-i şerifte şöyle buyurdu;

-“Ben, Abdullah, Abdulmuttalib, Haşim, Abdü Menaf, Kuseyy, Kilab, Mürre, Kâ’b, Lüveyy, Gâlib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Mudrike, İlyas, Mudar, Nizar, Me’ad, Adnan oğlu Muhammedim. Mensub olduğum topluluk, ne zaman ikiye ayrılmış ise, Allah beni muhakkak onların en hayırlı olan tarafında bulundurmuştur. Ben cahiliyet, ahlaksızlıklarından hiçbir şey bulaşmaksızın ana ve babamdan meydana geldim. Ben Âdem’den babama ve anneme gelinceye kadar, hep nikahlı anne ve babadan meydana geldim. Ben ana ve baba itibariyle en hayırlınızım.”

Başka bir hadis-i şerif’te de;

-“Allah-u Teâlâ, İbrahim oğullarından İsmail’i seçti. İsmail oğullarından Kinane oğullarını seçti. Kinane oğullarından Kureyş’i seçti. Kureyş’ten Hâşim oğulları’nı seçti. Hâşim oğulları’ndan Abdülmuttalib oğulları’nı seçti. Abdülmuttalib oğulları’ndan da beni seçti.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) doğduğu evin sokağı (çok çok eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 4

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş kabilesi’nin Haşim oğulları kolundandır. Babası Abdullah’dır. Abdullah’ın babası Abdulmuttalib, annesi de Fatimâ binti Amr’dır.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedesi Abdülmuttalib, Mekke’nin hakimi ve Arapların ŞEREF itibariyle en üstün kabilesi olan Kureyş Kabilesine mensubtu.

Abdülmuttalib’in alnında Muhammed Aleyhis selam’ın nûru parladığından Kureyş kavmi O’nunla bereketlenirdi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in dedesi Abdülmuttalib, OĞULLARI ARASINDA en çok Abdullah’ı severdi. Çünkü O’NUN ALNINDA Muhammed Aleyhis selam’ın nûr’u parlıyordu.

Abdullah (r.a.) babası Abdülmuttalib’e şöyle derdi;

-“Babacığım, her nereye gitsem belimden bir nûr çıkıyor. Sonra toplanıp, başımın üstünde bulut gibi duruyor. Tekrar gelip belime giriryor. Ne zaman bir yere otursam yer bana diyor ki; (-“Ey Abdullah, sana selam olsun. Muhammed (s.a.v.) in nûr’u sende emanettir.”)

-“Ne zaman bir kuru ağaç altına otursam, derhal yeşerip bana gölge oluyor. Kalkıp gidince de yine kuru oluyor Ey Babacığım bu ne haldır?”

Abdülmuttalib;

-“Ey oğlum, sana müjdeler olsun ki, insanların ve cinlerin efendisi ve Peygamber’i senin sulbinden gelse gerektir.” Demiştir.

Abdullah (r.a.) ın güzelliği Mısır’a kadar şöhret bulmuştu. Alnındaki nûr’dan dolayı iki yüze yakın kız, onunla evlenmek arzusu ile Mekke’ye gelmişti. Abdulmuttalib ise O’nu her yönüyle O’na denk olan bir kız ile evlendirmek istiyordu.

Bunun için Beni Zühre kabilesinin büyüğü Vehb bin Abd-i Menaf’ın kızı Âmine (r.anha) yi oğlu Abdullah’a istedi.

Vehb’in kızı Âmine (r.anha), hem güzellik, hem ahlak, hem de neseb itibariyle Kureyş kızlarının en üstünü idi. Ayrıca soy bakımından Abdullah (r.a.) ile birkaç bâtın yukarda birleşmekte idi.

Abdülmuttalib, Vehb’in kızını oğlu Abdullah (r.a.) a isteyince Vehb şöyle dedi;

-“Ey amcam oğlu, biz bu teklifi sizden önce aldık. Âmine (r.anha) nin annesi bir ruya gördü. Anlatığına göre evimize BİR NUR GİRMİŞ AYDINLIĞI YERİ VE GÖKLERİ TUTMUŞ. Ben de bu gece ruyamda dedemiz İbrahim Aleyhis selam i gördüm.”

Bana;

-“Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’la kızın Âmine’nin nikahlarını ben kıydım. Sen de O’nu kabul et.” Dedi.

Ben de;

-“Bugün sabahtan beri bu ruya’nın tesiri altındayım. Acaba ne zaman gelecekler, diye merak ediyordum.”

Bu sözleri duyan Abdulmuttalib sevincinden

-“Allahu Ekber’ Allahu Ekber!” diyerek tekbir getirdi.

Nihayet oğlu Abdullah (r.a.) ı Vehb’in kızı Âmine (r.anha) ile evlendirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Arapların, cahiliyet devrinde kızlarını diri diri gömdükleri Arabistan çölü

Muhammed (Aleyhis selam)- 5

Abdullah (r.a.) Âmine (r.anha) ile evlenince alnında parlayan nûr , Hazret-i Âmine (r.anha) ye intikal etti.

Abdullah (r.a.) ın evlendiği geceye (Türkiye’de ve birçok İslam ülkelerinde bir asırdan beri ‘Regaib kandiliismi verilmekte ise de BU YANLIŞTIR.)

Regaib gecesi, Recep ayının İLK CUM’A gecesidir. Allah-u Teâlâ bu gecede mü’min kullarına, ragibetler, yani ihsanlar yapar. Bu gece yapılan ibadetlere kat kat sevab verilir.

Muhammed Aleyhis selam’ın nûr’u ise Hazret-i Âmine (r.anha) ye Cemaz-il-âhır ayında intikal etmiştir.

Cahiliye devrinde ve İslamiyet’in ilk yıllarında, Arapların harbi haram saydıkları aylarda, harb etmek istedikleri zaman ayların ismini ve sırasını değiştirmeleri, yâni Cemaz-il-âhır ayına o sene Receb demeleri, Recep ayını bir ay ileri almaları sebebiyle, halk içinde BU YANLIŞLIK YAYILMIŞSA da dinen ve ilmen bir kıymeti yoktur.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in nûr’unun Âmine (r.a.) validemiz (r.anha) e intikali şimdiki Cemaz-il-âhır ayındadır. Regaib gecesinde değildir.

Hazret-i Âmine (r.anha) nin Muhammed Aleyhis selam’a hamile olduğu sırada Kureyş kabilesinde büyük bir darlık, kıtlık ve pahalılık olup, çok sıkıntı içerisinde idiler.

Muhammed Aleyhis selam’ın ana rahmine düşmesiyle

O’nun hürmetine Allah-u Teâlâ Kureyş kabilesinin bağ ve bahçelerine, mahsüllerine öyle bereket verdi ki, hepsi zengin oldular.

Araplar o seneye ‘Senet-ül feth ve’l ibtihac’ yani (sevinç ve bolluk yılı) dediler.

Hazret-i Âmine (r.anha) hamile iken kocası Abdullah (r.a.) ticaret için Şam’a gitmişti. Dönüşünde hastalanıp Medine’ye geldiği sırada dayılarının yanında onsekiz yaşında iken vefat etti. Bu haber mekke’de duyulunca çok büyük bir üzüntüye sebep oldu.

Eshab-i Kiram’dan Abdullah ibn-i Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir;

-“Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in babası Abdullah, oğlu doğmadan önce vefat edince melekler; (-“Ey Rabbimiz, Resulün yetim kaldı.”) dediler.

Allah-u Teâlâ;

-“O’nun koruyucuzu ve yardımcısı benim.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

19. yüzyıl sonlarında Mescid-i Haram (eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 6

Muhammed Aleyhis selam’ın doğmasına iki ay kadar zaman varken Fil vak’ası meydana geldi.

İnsanlar her taraftan akın akın gelip Kâ’be’yi ziyaret etmesine engel olmak isteyen Yemen Valisi Ebrehe, Bizans imparatorluğunun da yardımı ile San’a da büyük bir kilise yaptırdı. İnsanların bu kiliseyi ziyeret etmelerini istedi.

Araplar ise eskiden beri Kâ’be’yi ziyaret etmekte olup, Ebrehe’nin yaptırdığı kiliseye hiç itibar etmediler. Hatta hakaret gözüyle baktılar. İçlerinden biri de o kiliseyi kirletti. Bu hadiseye kızan Ebrehe, Kâ’beyi yıkmaya karar verdi ve bu maksatla büyük bir ordu hazırlayıp Mekke üzerine yürüdü.

Ebrehe’nin ordusu Mekke’ye yaklaşınca, Kureyşin mallarını yağma etmeye başladılar. Abdulmuttalib’e ait ikiyüz deveye de el koymuşlardı.

Abdulmuttalib Ebrehe’ye gidip develerini istedi.

Ebrehe;

-“Ben sizin Mukaddes Kâ’be’nizi yıkmaya geldim. Sen onu korumak istemiyorsun da develerini mi istiyorsun?” dedi.

Abdlmuttalib;

-“Ben develerin sahibyim. Kâ’be’nin sahibi Allah’tır. Kâ’be’yi O korur.” Dedi.

Ebrehe;

-“Bana karşı O’nu koruyacak yoktur.” Dedi. Ve Abdulmuttalib’e develerini verip gönderdi.

Sonra Kâ’be’yi yıkmak için ordusunu harekete geçirdi. Ebrehe’nin ordusunun önde yürütülen ve böylece zafere kavuşulacağına inanılan (Mahmud) adında bir fil vardı.

Ebrehe, Kâ’be’ye saldırmaya başlayınca bu fil yere çöküp asla yürümedi. Yönü Yemen’e çevrilince koşarak geri dönüyordu. Böylece Mekke’ye yaklaşıp hücum etmek istediği halde hucüm edemeyen Ebrehe’nin ordusu üzerine Allah-u Teâlâ Ebabil’ (Dağ kırlangıcı) denilen kuşlardan bir sürü gönderdi.

Ebabil kuşlarının her biri, biri ağzında ikisi de ayaklarında olmak üzere nohut veya mercimek büyüklüğünde ÜÇ TAŞ taşıyorlardı. BU TAŞLARI Ebrehe’nin ordusu üzerine bıraktılar. TAŞLAR başlarından girip altlarından çıkıyordu. TAŞ isabet eden her asker, anında yere düşüp ölüyordu.

Ebrehe kaçmak istedi. TAŞLARDAN ona da isabet edip, kaçtıkça etleri parça parça dökülerek öldü.

Bu husus Kur’an-i Kerim’de Fil suresinde bildirilmektedir.

Böylece Kureyş kabilesi doğmak üzere olam Muhammed Aleyhis selam’ın hürmetine büyük bir düşmanın şerrinden kurtulmuştur.

Muhammed Aleyhis selam’ın geleceği Adem Aleyhis selam’dan itibaren her Peygambere ve ümmetlerine müjdelene gelmiş ve doğması yaklaşınca birçok haberler ve müjdeler verilmiştir.

Çeşitli hadiseler meydana gelmiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın doğduğu ev Mekke.

Muhammed (Aleyhis selam)- 7

Doğumu;

Muhammed Aleyhis selam Hicret’ten 53 sene evvel Rebi’ul-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safa Tepesi yakınında bir evde doğdu.

Bu gün, miladi 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. O gün henüz güneş doğmadan âlem nûr ile doldu. Kainatin Serveri, “Mahbubu Rabbilâlemin” (Allah’ın sevgilisi) Muhammed Aleyhis selam doğmuştu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in doğduğu geceye “Mevlid Gecesi denir.

Mevlid doğum zamanı demektir. Bu gece Kadir Gecesi’nden sonra en kıymetli gecedir. Bu gece’de O, doğduğu için sevinenler affolunur.

Bu gece Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu sırada görülen halleri, mu’cizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendi de anlatırdı. Eshab-i Kiram (r.anhüm) da bu gece bir yere toplanırlar, okurlar ve anlatırlardı.

Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, her sene bu geceyi, Mevlid kandili olarak kutlamaktadır. Her yerde Mevlid kasideleri, okunarak Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) ı hatırlanmaktadır.

Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in doğmasını annesi Hazret-i Âmine (r.anha) şöyle anlatıyor;

-“Doğum anı geldiğinde heybetli bir ses  işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı. O andan sonra bende korku ve ürperti kalmadı. O anda çok susamıştım. Hararetten yanıyordum. Yanımda süt gibi, beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum gitti.”

Sonra;

-“Büyük bir nûr gördüm, evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir şey görmüyordum. O sırada çok hatunlar gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafımı sarıp bana hizmet eden bu hatunlar, Abd-i Menaf kabilesinin kızlarına benziyorlardı. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm.”

Dediler ki;

-“Onu insanların gözünden örtün. O anda bir grup kuşlar peyda oldu. Ağızları zümrütten, kanatları yakuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana Korku gelip terlemiştim. Ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu.”

Ben;

-“ O halde iken Gözümden perdeyi kaldırdılar…

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu ev. Mekke-i Mükerreme

Muhammed (Aleyhis selam)- 8

Ben;

-“O halde iken Gözümden perdeyi kaldırdılar. Bütün yer yüzünü doğudan batıya kadar gördüm. Üç Âlem (bayrak) dikilmişti. Onların biriMeşrikta’(doğuda), biri ‘Mağripte’ (batıda) biri de Kâ’be’nin üstünde idi.”

Etrafında çok melekler toplandı.

-“Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğar doğmaz, mübarek başını secdeye koydu. Ve şehadet parmağını kaldırdı ve âniden gökden bir parça BEYAZ BULUT indi, O’nu kapladı.”

Bir ses işittim;

-“O’nu mağripden meşrıka kadar her yeri gezdirin. TA Kİ CÜMLE ÂLEM O’NU İSMİYLE CİSMİYLE VE SIFATIYLA GÖRSÜNLER. Diyordu.

Sonra;

-“O bulut gözden kayıboldu ve Muhammed (s.a.v.) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada üç kişi gördüm ki, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki MİSK damlıyordu. Muhammed (s.a.v.) i o leğenin içine koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübarek başına güzel koku sürdüler, mübarek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayıboldular.”

Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın doğduğu sırada Hazret-i Âmine (r.anha) nin yanında Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın annesi Şifa hatun (r.anha), Osman bin Ebül As’ın annesi Fatıma hatun (r.a.) ve Peygamberimiz (s.a.v.) in halası Safiye hatun (r.a.) vardı. Bunlar da gördükleri nur’u ve diğer hadiseleri haber verdiler.

Şifa hatun (r.anha) şöyle;

-“Ben, o gece Âmine (r.anha) nin yanında yardımcı olarak bulunuyordum. Muhammed Aleyhis selam doğar doğmaz duâ ve niyaz ettiğini işittim.”

Gaibten;

-“Yerhamüke Rabbüke.” Diye söylendi.

Sonra;

-“Bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ki, doğudan batıya kadar her yeri göründü…)

Bundan başka bir çok hadiseye şahid olan Şifa hatun (r.anha);

-“Ne zaman ki, O’na Peygamberlik verildi; hiç tereddüt etmeden İLK İMAN Edenlerden biri de ben oldum.” Demiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu ev Mekke-i Mükerreme

Muhammed (Aleyhis selam)- 9

Safiye hatun (r.anha) da şöyle anlatmıştır;

-“Muhammed Aleyhis selam doğduğu sırada her tarafı bir NÛR KAPLADI. Doğar doğmaz SECDE etti,”

Mübarek başını kaldırıp açık bir dil ile;

-“La İlahe illallah, inni Resulullah.” Dedi.

O’nu yıkamak istediğimde

-“Biz O’nu yıkanmış olarak gönderdik.” Denildi.

Safiye hatun (r.anha) sözlerine şöyle devam etti;

-“O sünnet olmuş ve göbeği kesilmiş olarak doğdu. O’nu kundağa sarmak istediğimizde sırtında BİR MÜHÜR gördüm.”

Mührün üzerinde;

-“La ilahe illallah Muhammedün Resulullah.” Yazılı idi. Doğar doğmaz secde ettiği sırada hafif sesle bir şeyler söyliyordu.”

Kulağımı mübarek ağzına yaklaştırdım;

-“Ümmeti, Ümmeti. (Ümmettim, Ümmettim) diyordu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in dedesi Abdülmuttalip, Muhammed (s.a.v.) in doğduğu sırada Kâ’be’de Allah’a yalvarıp duâ etmekte iken müjde verdiler.

Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın doğduğu günde bir çok hadiseler gören Abdülmuttalib böyle bir müjdeyi alınca çok sevinip O’nu görmeye gitti.

Ve;

-“Bu oğlumun şanı, şerefi çok yüce olacaktır.” Dedi.

Abdulmuttalib torununu görmeye Âmine (r.anha) nin evine gitti. Hazret-i Âmine (r.anha) olan hadiseleri anlattı.

-“Üç gün kimsenin görmeyeceğini söyleyince,”

Abdulmuttalib çok ısrar etti.

O’nun üzerine Âmine validemiz (r.anha);

-“Falan yerdedir.”dedi.

Abdulmuttalib gitti fakat evin önünde yalın kılıç bekleyen bir zat gördü.

İçeri girmek isteyince, Abdulmuttalib’in üzerine yürürdü.

Abdulmuttalib’e;

-“Geri dön hiçbir kimse üç günden önce O’nu göremez, zira bütün Melekler O’nu ziyaret edecek. Bu ise üç gün sürer. Dedi.

Abdulmuttalib bu hali Kureyş’e anlatmak istedi. Fakat dili tutuldu ve yedi gün hiç bir şey konuşamadı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) inn doğduğu ev. Mekke-i Mükerreme

Muhammed (Aleyhis selam)- 10

Abdulmuttalib böylesine büyük bir mutluluğu kutlamak için doğumun yedinci gününde Mekke halkına üç gün ziyafet verdi. Ayrıca şehrin her mahallesinde develer keserek insan ve hayvanların istifade etmesi için bıraktı.

Ziyafet sırasında çocuğa hangi ismi koydun diyenlere

-“MUHAMMED ismini verdim.” dedi.

-“Neden atalarından birinin ismini vermedin?” diyenlere:

-“(Allah’ın ve insanların onu methetmelerini, övmelerini istediğim için;”) cevabını verdi.

Annesi de O’na

-“AHMED” ismini koydu

Muhammed aleyhisselam doğmadan önce ve doğduğu sırada; onun dünyaya teşrif etmesine alamet olarak bir çok hadiseler meydana gelmiştir.

O zamanın meşhur kimseleri daha peygamberimiz (s.a.v) doğmadan önce rüyalar görmüşlerdi. Bu rüyalarını kahinlere ve zamanın meşhur alimlerine tabir ettiklerinde hepsi de;

-“Bu rüyalarının Muhammed aleyhisselamın geleceğini,” söylemişlerdir.

Peygamberimizin (s.a.v.) dedesi aldulmuttalib şöyle anlatmıştır:

(-“Bir defasında uykuya dalmıştım. Bir rüya gördüm ve büyük bir ürpertiyle uyandım. Hemen bir kahine gidip, rüyamı anlattım. tabir ettirmek istedim.

Yüzüme bakıp,

(-“Ey kureyşin reisi sana ne oldu, yüzünde bambaşka bir hal görülüyor. Yoksa mühim bir hadisemi seni sarstı,”) dedi.

Ben;

-“Evet henüz hiç kimseye anlatmadığım dehşetli bir rüya gördüm,” dedim.

Sonra yanına oturup anlatmaya başladım.

-“Bu gece uyurken bir ruya gördüm. Şöyle ki; çok büyük bir ağac bir ucu semaya yükselmiş dalları Doğu’ya ve Batı’ya yayılmıştı. O ağaçtan öyle bir nûr saçılıyordu ki güneş yanında çok hafif kalır. Bazen gözüküyor, bazen gözden kayıboluyordu. İnsanlar O’’na yönelmişti. Her an nûr’u artıyordu. Kureyş kabilesinden bir kısmı o ağacın dallarına tutunuyor, diğer bir kısmı da ağacı kesmeye  çalışıyordu. Bir genç de onu kesmek isteyenlere mâni oluyordu’. Öyle güzel idi ki, şimdiye kadar öylesini görmedim. Üzerinden de etrafa hoş kokular yayılıyordu. Ben de o ağacın bir dalına tutnmak için elimi uzattım, fakat ulaşamadım.”dedim.

Ben ruyamı anlatıp bitirince kâhinin yüzü değişti. Benzi sarardı.

Sonra dedi ki;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu