‘Dinin esasları’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc08276-girnavas-fuadyusufoglu.JPG

Fıkıh;

Sözlükte “bir şeyi bilmek, derinlemesine kavramak, tam olarak anlamak” gibi manalara gelen “fıkıh” ıstılahta, İslam’ın kişisel ve sosyal hayata dair ameli hükümlerini bilmeyi ve bu konuyu inceleleyen bir ilim dalını ifade eder.

Fıkıh kelimesi Kur’ân-i Kerim’de, çeşitli fiil kalıplarıyla yirmi yerde geçmekte olup, bir şeyi iyi ve tam olarak anlamak, bir şeyin hakikatini bilmek ve akıl etmek gibi anlamlarda kullanılmıştır.

İslam’ın ilk devirlerinde fıkıh tabiriyle, bütün dini bilgileri bilme kastedilmekteydi. Hicri ikinci asrın ortalarından itibaren fıkıh, sadece ameli hayatı kapsayan bir ilim dalı haline geldi. Bu arada, iman ve itikat konusuyla ilgili bilgiler, “ilm-i tevhid, ilm-i usuli’d-din, akaid, kelâm” gibi isimlerle anılan ayrı bir ilim dalının; Müslüman’ın iyi ve kötü huyları, özel hayatı, sosyal ilişkileri ve davranışlarıyla ilgili hususlar ise, ahlak ve tasavvuf ilim dalının konusu haline gelmiştir.

Fıkıh ameli hayata ait bilgileri ve hükümleri ihtiva eden ilim dalının adı olduktan sonra da kapsamı geniş kalmış, çağımıza kadar ilmihal, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu bilimlerle ilgili kurumlar, külli kaide, hilafiyet ilmi, fıkıh tarihi, mukayeseli hukuk, fıkıh dalı içinde kabul edilmiştir. Furû-ı fıkıh da, ibadet, muamelet ve ukubât şeklinde üç ana bölüme ayrılır.

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları (Dini kavramlar sözlüğü)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri tam bir imanla ve halis bir akide ile Ahrete gitmeyi nasıb eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Hasan (r.a.) dan şöyle Rivayet edilmiştir;

Resülullah (Sallallah-Aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Beş vakit namaz, sizden birinin evinin önünden akan bol sulu bir nehirde her gün beş kere yıkanan gibidir. Günde beş def’a yıkananın vücudunda kir kalır mı?”

Yani:

Su, maddi kirleri temizlediği gibi, beş vakit namaz da, büyük günahlar hariç, diğer günahları temizler. Ondan hiçbir şey kalmaz. Bu huşu ve ihlas ile kılındığı zaman böyledir. Yoksa gaflet içinde kılınan namazlar red olunmuştur.

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kim ki, dünya düşüncelerinden kendini sıyırarak iki rek’at namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Kıldığı namaz kişiyi günahlardan ve kötü haraketlerden men etmezse, o namaz, onu ancak Allah (c.c.) tan uzaklaştırır.”

Bekir İbni Abdullah (r.a.) der ki;

-“Ey Adem oğlu, Rabbinin huzuruna eğer izinsiz olarak girmeyi ve O’nunla tercümansız olarak konuşmayı dilersen, girebilirsin.”

Kendisine denir ki;

-“Bu nasıl olur?”

Cevaben (r.a.) der;

-“Güzel ve noksansız abdestini alırsın, namaz kılmaya durursun, işte Allah (c.c.)ın huzuruna girmiş ve O’nunla Tercümansız olarak konuşmuş olursun.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kişi, kıldığı namazda, bedeniyle beraber kalbi de hazır bulunmazsa Allah (c.c.) o namaza bakmaz.”

Rivayet edilir ki,

Hatem-i Esem (r.a.) a nasıl namaz kıldığını sorarlar;

Hatem-i Esem (Radiyallah-u Anhu) Der ki;

-“Namaz vakti yaklaştığı zaman, noksansız bir abdest alırım, namazı kılacak olduğum yere gelir azalarımın sükünet bulması için otururum. Sonra namaza kalkarım. Ka’beyi kaşlarımın arasına alırım, sıratı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, Cehennemi soluma, ölüm meleğini arkama alırım ve kıldığım namazın son namaz olduğunu sayarım. Sonra korku ile ümit arasında durur tekbiri gereyiyle alırım, ayeti usulu ile okurum, tevazu ile rüku eder, huşu ile secde ederim, sol ayağımın arkasını yere yayar, sol uyluğumun üzerine otururum, sağ ayağımı, baş parmağımın üzerine dikerim, namazı ihlasla kılarım, sonra namazım kabul olup olmadığını bilmem.”

Hasan (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Size hırsızlık bakımından insanların en kötüsünü haber vereyim mi?”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Ya Resülullah kim o?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Namazından çalan kimsedir.”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Namazından nasıl çalar?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Namazın rüku’unu ve secdesini tam yapmaz.”

Gene Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki;

-“Kiyamet günü, kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer namazını noksansız kılmışsa sonraki hesabını, Allah(c.c.), ona kolaylaştırır. Eğer kusurlu ve noksan ise,Allah (c.c.) meleklere şöyle buyuruyor:

-“Kulumun nafile namazı var mı? Varsa onunla farz namazını tamamlayın.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor:

-“Kula izin verilip, kılmış olduğu iki rek’at namaz’dan daha hayırlı bir BAHŞİŞ verilmemiştir.”

İmam-i Ğazali (Keşflerin kalbi)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri Namazlarını huşu ile kılan kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00103-fuadyusufoglu-seri-ava-sippi.JPG

Beyaz su başı (Navale) Nusaybin

İmam-i Ğazali (r.a.) nin DİNDE KIRK ESAS Kitabından bazı bölümlerini siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Dualarınız beklerim.

Sevgilerimle…

Fuad Yusufoğlu

NaAMAZ; 2

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor:

-“…Beni hatırlamak ve anmak için dostdoğru namaz kıl” Taa haa suresi ayet 14

Resul-i Ekram (sallallahhü ve selam) buyurdıu:

-“Namaz dinin -direği-Temelidir.”

Ey namaz kılan mü’min,

Bil ki;

Sen namazında Rabbine münacatta bulunuyorsun. Öyle ise nasıl namaz kıldığına bak, DİKKATLI OL. Namazlarını dos doğru ve aralıksız kılanlardan olman için namazda üç esasa riayet et.

Zira Cenbab-i Hak, ancak namazı dosdoğru kılmayı emrediyor ve

-“Namazı dos doğru kıl.” Veya

-“ Ve namazı dos doğru kılın” buyuruyor.

-“Namazı kıl.”

Veya;

-“Namazı kılınız.” Buyurmuyor.

Cenab-i Allah (c.c.) namazlarını terk etmeden devamlı kılanları övüyor ve buyuruyor ki;

-“Ahrete inanmakta olanlar, Onlar namazlarına devam (ve ihtimam) ederek ona (kur’ana) inanırlar.”

Birinci esas:

Taharet yani, temizliktir. Üç esastan biri olan temizlik, namazdan önce tam ve noksansız olarak abdest almaktır.

Abdest’ın, tam ve noksansız olabilmesi için her azanın yıkanışında bütün sünnetleri ve rivayetleriyle sabit olan duaları okumakla alınması gerekir.

Ve abdest alanın elbisesinin, bedeninin temiz olmasına titizlikle riayet etmesi ve abdest aldığı suyun da temiz olmasına dikkat etmesi lazımdır.

Öyle dikkat eder ki şeytan (aleyhill’net ) nın vesvesesinden uzak kalır. Zira şeytan (Aleyhill’anet ) insana abdest esnasında vesvese vererek ibadet vakitlerinin çoğunun zayi olmasına sebep olur.

Temizlik üç şeyde düşünülebilir.

1-Elbisenin temizliği ki, Ondan maksad dış temizliğidir.

2- Bedenin temizliği. Ondan da maksad içe yakın olan kısmın temizliğidir.

3- Kalb temizliği. Ondan maksad olan da iç kısmın ön temizliğidir.

Temizliğin en önemlisi kalbin kötü huyların pisliğinden arıtılması, paklanmasıdır.

Lâkin zâhiri temizliğin iç temizliğine te’siri yoktur denilmez. Zîra insan tam bir abdest alıp beden ve elbisesinin temizliğine dikkatle riayet ettiğinin zevkine vardığında, kalbinde daha önce bulamadığı ferahlık ve rahatlığı bulur.

Buna sebep olan da, görülen âlem ile görülmeyen âlem arasındaki alâkadır. Zira bedenin zahirî ve maddî olan kısmı gözlerde görülen âlemdendir.

Kalb ise yaradılışı itibariyle gözle görülmeyen âlemdendir. O’nun gözle görülen âleme inişi neslinden uzak kalan garib gibidir. Kalbin marifetlerinden azâlara eserler aktığı gibi, azâların iyi hallerinden de kalbe nurlar yükselir.

Bunun içindir ki, azâların hareketleri gözle görülen âlemden oldukları hâlde, kullar namaz kılmakla emr olundular.

Ve gene bu sebeptendir ki, Resul-i Ekrem (s.a.v.) namazı dünyada olanlardan ve dünyadan saymış ve

Buyurmuştur ki:

-“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi:”

-“1-Güzel koku.”
-“2-Kadın.”
-“3-Gözümün nuru namazda kılındı.”

Öyle ise zahiri temizlikten batına bir eserin feyezan etmesi uzak görülmemelidir.

Devam edecek….

Dinde Kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri namazı dos doğru kılan kullarından eylesin. AMİN……………

Fuad Yusufoğlu

dsc00625-fuadyusufoglu-sinne-dize-tpesinden-manzara.JPG

Beyaz su ile Siyah suyun birleştiği yer (sağdaki beyaz  soldaki siyah su)

İkinci esas:

Namazda önemle riayet edilmesi gereken hususlardan İkincisi namazın sünnetlerinin, zahiri amelleri, zikirleri ve tesbihlerini itina ile yerine getirmektir.Ta ki, bütün sünnetleri ve adabı, bedenle yapılan zahiri haraketleri ile namazı eda etmiş olasın

Namazda işlenenlerden her birinde bir sır ve onun kalbe tesiri vardır. Nasıl ki, zahiri temizliğin kalbde olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesiri daha çok ve kuvvetlidir. Sen bunları yerine getirdiğinde – esrarını bilmesen de bile- faydasını görürsün.

İlacı içen kimse, ilacın hangi maddelerden yapıldığını (terkibini) ve ilacın hastalığı ile olan münasebetini bilmediği halde ilaçtan faydalandığı gibi.

Bil ki, (Ey okuyucu);

Şübhesiz namaz, bütün mahlukatın Rabbi’si olan Allah (c.c.) ın şekillendirdiği bir surettir. Allah (c.c.) hayvanı suretlendirdiği gibi namazı da suretlendirmiştir.

Namazın, ruhu, niyet, ihlas ve kalb huzurudur. Namazın bedeni, görünen amellerdir. Namazın asıl azaları erkanlar, kemal azaları da erkanların haricindeki kısımlardır. İhlas ile niyet namazda ruh, kıyam ile kuud ise mesabesindedir. Rükü, sucud, baş el ve ayak karşılığıdır. Ruku, sucudu iyi yapmak, güzel bir şekilde sükün içinde eda etmek azaların, şekillerinin ve renklerinin güzelliği mesabesindedir.

Namazdaki zikirler ve tesbihler, kulaklar gözler ve onlardan başka, başta ve diğer organlarda bulunan duyu organları yerini tutarlar. Namazda zikirlerin anlamlarının bilinmesi ve kalb huzuru içinde bulunmak, duyu organlarındaki duyma kuvveti mesabesindedir.

İşitme,
Görme,
Koklama,
Tatma
Ve tutma kuvvetlerinin kendi organlarında bulunduğu gibi.

Bil ki,

Senin namazla Allah (c.c.) a yaklaşman, hükümdarın hizmetçilerinden bazısının hükümdara cariye hediye etmekle yaklaşması gibidir.

İhlas ve niyetin namazda bulunmaması;
cariyede ruh bulunmaması gibidir. Ölüyü hediye eden kimse hükümdarla alay etmiş olduğundan öldürülmeye müstehak olur.

Rûkü ve sucudun bulunmaması cariyede azaların bulunmaması mesabesindedir.

Namazda okunan şeylerin zayi edilmesi;

Cariyenin gözlerinin zayi edilmesi ve kulaklarının, burnunun kesilmesi karşılığıdır.

Kur’anın ve okunan duaların manalarını bilmekten gafil olarak;
Namazda kalb huzuru bulunmaması kulak ve göz bulunduğu halde görme ve işitmenin kaybolması gibidir.

Bu vasfdeki cariyeyi hediye eden kimsenin hükümdar katında ki halının nasıl ve ne olacağı sana aşikar dır.

Bil ki;

Fakıhın, sünnetleri ve lafzları noksan olan namaz hakkındaki “O namaz sahihtır.”Demesi, doktorun, organları kesilmiş olan cariye için o diridir, ölü değildir. Demesine benzer.

Bazı azaları kesik olan cariyeye hediye etmek, hükümdara yaklaşmak ve O’nun mükafatına nail olmağa kafi ise, bunun gibi noksan olan namaz da Allah (c.c.) a yaklaşmak ve mükafatına nail olmağa yeterli olur. Bu azası eksik hediye, onu hediye edenin yüzüne çarpılıp azarlanması muhtemel olduğu gibi namazda da aynı şeklin vaki olması uzak değildir.

Zira bazı kere de noksan olan namaz hadisi şerifte;

Resulullah (a.s.v.) dan rivayet edilmiştir. Buyurmuş tur ki;

-“Kim namazı vaktında kılmaz, abdestini güzel ve tam olarak almaz, rüküleri ve secdeleri tam olarak yerine getirmez ve huşu a riayet etmezse. O namaz kapkara olarak göğe çıkarır ve;

Der ki;

-Sen beni zayi ettiğin gibi Allah (c.c.) da seni öylece zayi etsin. Sonra Allah (c.c.)ın dilediği zaman eski bir elbise gibi dürülür ve sahibinin yüzüne çarpılır.
(Taberani. Enesten rivayet etmiştir.) varid olduğu gibi kılınanın yüzüne eski bir paçavra gibi çarpılır.

Ve bil ki;

Namazın aslı ta’zim ve ihtiramdır. Namazın adabını ihmal etmek ta’zim ve ihtirama zıttır.

Devam edecek……

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) bizleri ve sizleri Namazı gereği gibi dos doğru eda eden ve Yüzüne geri çarpılmayan kullarından Eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00677-fuadyusufoglu-kalecik-koyu.JPG

Kalecik köyü (Kalehe)

Üçüncü esas:

Namazda muhafeza edilmesi gereken esaslardan üçüncüsü namazın ruhunu muhafeza etmendir,

Namazın ruhunu, ihlas, namazın tümünde kalb huzuru ve namaz kılarken kalbin namazın manaları ile muttasıf olmasıdır.

Ruku ve secdeyi ancak kalbinin zahiri haraketine uygun olarak huşu içinde iken eda edersin. Zira esas maksad bedenin huşu ve (hudu’u) değil, kalbin hudu’u ve huşuudur. Sen “Allah-u Ekber – Allah her şeyden büyüktür. - dediğin zaman kalbinde ondan büyük bir şeyin bulunmaması gerekir.

Ve

Yüzümü Allah’a yöneltim.” Dediğinde de tam manası ile Allah’a yönelmeli ve bütün varlığınla Allah’tan başkasından yüzünü çevirmelisin

“Elhamdulillah” dediğinde kalbin Allah’ın ni’metlerine karşı olan şükür ve neimetlerine olan şükrünün sevinci ile dolmuş olmalıdır.

Ve iyyake nestein” – Ancak senden yardım taleb ederiz – dediğinde de, kendi za’fın ve acsinin şuuruna ermelisin ve ne senin ne de senden başkasının elinde hiçbir şey bulunmadığını idrak etmelisin. Bütün dualarda ve amellerde durum böyledir. Onun tafsilatı uzar. İHYA kitabında geniş olarak izah ettik.

Sen, namaz kılarken, namazın evvelinden sonuna kadar kalbini namaza bağlaman için nefsinle savaş. Zira kişi namazında ancak namazdan anladığı kadar sevab alır.

Eğer namaz kılarken kalbini namaza bağlıyamıyorsan – Ben seni ancak böyle olduğunu zan ederim – Öyle ise bak, eğer gaflet içinde geçirdiğin mikdar iki rekat farz kadar ise namazı iade etme, fakat iyi bil ki nafile namazlar, farz namazlarını telafi eder.

Binaenaleyh kalb huzuru gelinceye dek iki rek’at kadar nafile kıl, gaflet ziyadeleştikçe nafile namazlarını fazlalaştır. Ta ki, kalbinin huzura kavuşsun.

Meselâ,

On rek’atta dört rekat sana farz olan mikdardır. Allah’ın nafile namazlarının farz namazlarının telafisi olması hususunu senden kabul buyurması sana olan rahmetidir. İşte bunlar namazda riayet edilmesi gereken esaslardır.

Devam edecek…..

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namaz kılarken namazın erkanlarına, sünnetlerine riayet eden kullarınden eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc09077-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenabi hak buyuryor ki:

-“Mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanların hali yedi başak bitiren, her başaktan yüz (tane) bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah (c.c.) kime dilerse ona kat kat verir. Allah (c.c.) ihsanı bol olan, hakkiyle bilendir.” Bakara suresi: ayet – 261

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem buyuruyor ki;

-“Mal-mülk toplayıp çoğaltanlar helak oldu. Ancak mal ile şöyle, şöyle yapanlar (mallarını farz olan zekat ve nafile olan sadakalar yolunda harcayanlar) helak olmadı.”

Bil ki,

Malın hayır yollarında sarf edilmesi dinin erkanından biridir. Ancak, mal sahiblarinin, zekat ve sadaka vermekle mükellef kılınmaları sırrı şudur:

Malın zekat ve sadaka olarak sarf edilmesi, fakirlik kapısını kapayıp, fakir ve zengin arasındeki ilişkilerin iyileşmesi bakımından insanlarına ve memleketin sulh, sükünet içinde olmasına etkili olması ile beraber, mal insanlarca sevilendir.

Halbuki insanlar Allah (c.c.) ı sevmekle me’murdurlar, ve iman etmeleriyle Allah (c.c.) ı sevdiklerini iddia ederler. Binaenaleyh malı harcamak onların sevgilerine bir ölçü ve da’valarında sadık olup olmadıklarına bir imtihan kılındı. Zira sevilen malların tümünü insan sevdiği Allah (c.c.) için harcar;

Bu hususta insanlar üç tabakaya ayrılırlar:

Birinci tabaka:

Kamil bir imana sahib olan yüksek tabaka. Onlar, kendilerine hiç bir şey ayırmayarak, bütün mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanlardır.

İşte onlar Allah (c.c.) a olan ahidlerinde sadakat gösterenlerdir. Hazreti Ebû bekr (r.a.) ın yaptığı gibi ki, O, bütün malını Allah (c.c.) yolunda harcamak için Resulullah (a.s.v.) a gelerek malını Allah (c.c.) yoluna feda ettiğini söylemiştir.

Bunun üzerine Resulullah (slalallahu aleyhi ve selem): O’na:

-“Kendin için ne bıraktın.” Buyurduğunda,

Ebû Bekr (radiyallah-u anhu):

-“Allah ve Resulünü.” diye cevab verdi.

Malını Allah (c.c.) yolunda sarf etmek üzere gelen Hz.Ömer (Radiyallah-u anhu) e

Resulullah (Salallahu aleyhi ve selem):

-“Kendin için ne bıraktın? Buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) cevab verdi:

-“Buraya getirdiğim kadarını.”

Bunun üzerine Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“İkinizin arasında, sözlerinizin arasındaki kadar fark vardır.”

İkinci tabaka:

Orta derecede olan tabakadır. Onlar mallarını bir defada Allah (c.c.) yolunda harcayıp ellerini servetlerinden çekemezler. Fakat onlar mallarıyla zevklenmek için değil muhtaç olan zuhur ettiğinde ona vermek maksadi ile ellerinde tutarlar.

Kendilerine ancak ibadet yapabilmeleri için kudret bulmak kadar harcarlar. Bir muhtaç zuhur ettiğinde onun ihtiyacını ve fakirliğini gidermek için gayret sarf ederler. Gene bu tabaka, sadece farz olan zekatı vermekle kalmaz. Onların mallarını ellerinde tutmalarının en açık maksadları, ihtiyaclarını ve muhtaç olanları gözetlemektir.

Üçüncü tabaka:

Zayıf olan tabakadır. Onlar, ancak kendilerine farz olan zekatı verirler. Farz olan zekattan, ne fazla verirler ve ne de eksik. Bunlar insanların zekat ve sadaka hususun de ki derecelerdir.

Her birinin Allah (c.c.) yolunda harcaması Allah (c.c.) a olan SEVGİSİ MİKTARINDADIR.

Senin (Ey okuyucu);

Birinci ve ikinci tabakadan olabileceğini sanmiyorum. Fakat, üçüncü tabakadan aşıncaya kadar ve ikinci tabakanın sonlarına ulaşmağa çalış.

Yalnız üzerine farz olan zekat ı vermekle kalma, daha fazlasını vermeye gayret et. Çünkü farz olanı vermekte kalmak cimriliğin hudududur.

Devam edecek………

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri yapacağımız zekat ve sadakayı güler yüzle HAK SAHİBİ olan insanlara başa kakmadan veren kullarından eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc09083-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sizden onların tamamını ister, bu suretle sizden (talebde) ileri giderse cimri olursunuz. Ve bu sizin kinlerinizi açığa çıkarır.” Muhammed suresi : Ayet 37

Öyle ise (ey okuyucu);
Hemen çalışmağa koyul, bir dilim ekmek olsa da farz olan zekkat’ten hariç sadakalar ver, sadakasız anın geçmesin ki, cimriler derecesinden sıyrılıp, yükselesin. Eğer bir şeye malik değilsen (bil ki) sadakanın hepsi mal ile olmaz.

Fakat, gönül alıcı, güzel söz söylemek, birinin ihtiyacını gidermek için;
Fiili yardım,
Bir derdini gidermek için ona şefaat etmek,
hastayı ziyaret etmek,
cenazeyi teşyi etmek,
hulusa, bir müslumanın kalbini feth etmek,

gönlünü almak için sözle fiille, her türlü kudretin dahilindeki yaptığın iyilik birer sadakadır. BUNLARIN HEPSİ İÇİN SANA SADAKA SEVABI YAZILIR.

Namazın, verdiğin sadaka ve zekatın için beş esase riayet et.

Birinci esas: Gizlilik.

Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve selem) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki;

-“Şübhesiz gizli verilen sadaka ALLLAH (C.C.) IN GAZABINI GİDERİR.”

Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyen kimse Cenab-i Hak’ın kendi gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmadığı kiyamet gününde gölgelendirdiği yedi kişiden biridir.

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sadakaları gizli olarak fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır.” Bakara suresi: ayet 271

Kişi sadakayı gizli vermekle riyadan kurtulur, zira RİYA ekseriyetle nefse gallibdir. Ve o, öldürücüdür.

İnsan kabre konduğu vakit O, İNSANIN KALBİNDE YILAN SURETİNE DÖNÜŞÜR. Yani, yılanın sokması gibi elem verir. Cimrilik ise akreb suretine dönüşür. Her sadaka vermekte arzulanan husus cimrilik rezaletinden kurtulmaktır. Cimriliğe riya karıştığı zaman akreb yılanın bir çeşit gıdası olmuş olur. Ve böylece akrebten kurtulmuş olmaz, fakat yılanın kuvveti ziyadeleşir. Zira, kalb deki, öldürücü sıfatlardan her birinin gıdası ve kuvveti ancak onların beslenmesini sağlayan şeylere icebet etmekte olur.

İkinci esas: Başa kakmaktan kaçınmalıdır.

Başa kakmak:

Kendini fakire iyilik yapan, ihsan eden, birisi ve fakirden üstün olduğunu görmendir.

Başa kakmanın alamet ve işareti sadaka verdiğin kimseden teşekkür ve minnettarlık beklemen, senin hakkında kendisinden sadir olan noksan haraket’inden dolayı onu nefretle karşılaman ve onu nankörlükle suçlamandır.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri başa kakmadan sadakalarını, zekatlarını gizli veren, kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc09113-fuadyusufoglu-duruca-kertvene.JPG

Duruca köyü – Kertven- (Nusaybin)

Bunun ilaci,

Esas, fakirin, Allah (c.c.)ın hakkını senden kabul etmesiyle onun sana iyilik yaptığını, sana ihsanda bulunduğunu bilmendir. Çünkü zekatın sırlarından biri de kalbin, cimrilik kibrinden temizlenip pam pak olmasıdır. Bunun içindir ki, zekat temizleyicidir. Zira onunla temizlik hasıl olur. Guya o, necaseti temizleyen bir yıkayıcıdır.

Bunun içindir ki, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem) ve EHLİ BEYTİ zekat almaktan men olundular.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Zekat ancak insanların mallarının kirleridir.” Fakat senden seni temizleyen şeyi aldığı vakit, o, sana iyilik yapmış ve senden üstün olmuş olur.

Vucudun için tehlike arz eden kanı doktor vucudundan parasız, ücretsiz alsa ve seni korktuğun tehlikeden kurtarsa, sen mi ona iyilik yapmış olursun yoksa o mu sana iyilik yapmış olur ne dersin? Ve gene senin mi ona teşekkür etmen lazım, yoksa onun mu sana teşekkür etmesi lazımdır?

İşte bunun gibi cimrilik rezaletini ve onun ahiret hayatındeki zararını içinden söküp çıkaran kimse senden üstün görünmeğe layıktır.

Üçüncü esas:

Zekatı, malın en iyisinden ve güzelinden vermendir. Yüca Allah (c.c.) buyurmuştur ki;

-“Onlar Allah (c.c.) a kendilerinin bile hoşlanmamakta oldukları şeyleri inad ederler.” Nahl suresi: Ayet – 62

Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

-“Ey iman edenler, Allah yolunda harcamayı kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummandan alıcısı olmadığınız pek adi, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki, şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir. Asıl hem de layık olan odur.” Bakara suresi : ayet -267.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Şübhesiz Allah (c.c.) temizdir. Ancak temiz olanı (helal olanı) kabul eder.

Zira bundan maksad SEVGİ derecesini meydana çıkarmaktır. İnsan sevdiği şey uğruna en kötüsünü değil en iyisini vermeği tercih eder.

Dödüncü esas:

Zekatı, sadakayı, iyi ve güler yüzle vermendir. Verdiğin zekat ve sadakadan dolayı sevinç içinde olursun.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Bir dirhemlik sadaka yüz bin dirhemlik sadakayı geçti. (Yani bir kuruşluk sadakanın sevabı yüz bin kuruşluk sadakanın sevabını geçti.)” buyruyor.

Hadisi şerifte işaret edilen husus şudur ki; Güzel yüzle ve iyi davranışla, malının en iyisinden verdiği bir kuruşluk sadakanın sevabı yüzünü ekşiterek, malının kötüsünden verdiği yüz bin kuruşluk sadakanın sevabından daha fazladır.

Beşinci esas:

Zekat ve sadakayı verecek olduğun yeri seçmektir. Zekat ve sadakanın verilmesi iyi olan yerler şunlardır:

a- Allah (c.c.) yolunda çalışan, takva sahibi olan muhtaç alim.
b- Çoluk ve çocuğu çok olan Salih kişi.
c- Akraba.

Bu üç sıfatın tümü bir arada bulunmazsa, bunlardan biri bulunana sadaka ve zekatını verirsin. Zekat ve sadaka iyi ve Salih kişilere verilmesine riayet edilmesi esas, başta gelendir.

Dünya ancak kulların yaşadıkları yerdir. Ahiret için de kulların azık tedarik etme yeridir. Öyle ise zekat ve sadaka ahrete gidenlere ve ahrete giden yoldaki konaklardan bir konak edinene sarf edilsin.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Sen ancak TAKVA sahibi olanın yemeğini ye. Senin yemeğini de TAKVA sahibi olan kişi yesin.” Buyurmuştur.

Devam edecek……

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri zekatını, sadakasını verirken başa kakmayan kullarından eylesin. AMİN…

Faud Yusufoğlu

Dinde Kırk Esas- Oruc

07 Temmuz 2008

dsc00076-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Allah (c.c.) Hadisi kudside buyuruyor ki;

-“Ademoğlunun her iyi amelinin mükafati, on mislinden yedi yüz misline kadar kat kat verilir. Ancak oruç böyle değildir. O’nun mükafatını bizzat ben vereceğim. (kulum) şehvetini ve yemeğini benim için terk eder. Oruç tutan için iki ferahlık vardır. Biri iftar ederken diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman, Allah katında oruç tutanın ağız kokusu misk kokusundan daha hoştur.” Müslim.

Yine Resul-i Ekrem (sallallah-u aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Her şeyin kapısı vardır. İbadetin de kapısı oruçtur.”

Orucun bu hasletlere malik olmasının iki sebebi vardır:

1- Oruç nefsin havay-i arzularından men edilmesine dayanan gizli bir amledir ki, ona ancak Allah (c.c.) muttali olur, Allah (c.c.) dan başka hiç bir kimse muttali olamaz. O, Namaz, Zekat ve diğer ameller gibi değildir.

2- Oruç Allah (c.c.) ın düşmanını (şeytan) kahreder. Zira Şeytan Allah (c.c.) ın düşmanıdır. Bu düşman ancak şehvani arzular vasitesi ile kuvvetlenir. Açlık ise şeytanın aletlerinden olan bütün şehvanı istekleri yok eder.

Bunun içindir ki, Resul-i Ekrem (Sallallah-u aleyhi ve selem)

-“Şeytan ademoğlunun kan damarlarında dolaşır, şeytanın dolaştığı kanalları açlıkla tıkayınız.” Buyuruyor.

Bil ki,

Oruç, mikdarı itibari ile üç derecedir. Ve yine Oruç esrarı itibari ile üç derecedir.

Orucun mikdarı itibari ile derecelerinin en aşağı olanı, Ramazan ayında oruç tutmakla iktifa etmektir. En alâsı ise, Hazreti Davud (a.s.) orucudur.

Hazreti Davud (a.s.) un orucu ramazan dışında gün aşırı oruç tutmaktır. Hadis-i şerifte varid olduğuna göre, bu şekil oruc tutmak yılın hepsini oruçlu geçirmekten daha efdaldır. Ve yine o oruc, orucların en efdalıdır.

Onun sırrı da şudur. Senenin tümünü oruç tutan kimse ise oruç tutmak halını alır ve oruc tutmakla nefsinden bir kırıklık, şehvani isteklerinde bir eziklik ve kalbinde bir sevinçlik his etmez. Çünkü nefis ancak kendisini zaafa düşürecek şeyle müteessir olur. O şeyde nefis alışkanlık elde ederse ondan müteessir olmaz. Bu uzakta değildir.

Çünkü doktorlar ilaçların içiminde alışkanlıktan men ederler. Ve derler ki;

-“İlaç içmekte alışkanlık halına gelen kimse hastalandığı vakit, alıştığı o ilaçtan fayda bulamaz. Zira, onun vucudu o ilaca alışmış olduğundan ilacın tesirini bulamaz”

Bil ki, kalblerin tıbbı, bedenlerin tıbbına yakındır. O, Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) in Abdullah bin Ömer (r.a.) e kendisine oruç hakkında sorduğu vakit buyurduğu hadisin bir sırrıdır ki;

Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) ibni Ömer (r.a.) e:

-“Bir gün oruç tut ve bir gün tutma.” Buyurdu.

İbni Ömer ( r.a.):

-“Ben ondan daha faziletlisini istiyorum.”dedi.

Bunun üzerine Resulullah (salllallah-u aleyhi ve selem)

-“Ondan efdalı yoktur.” Buyurdular.

Bunun içindir ki, Resulullah (s.a.v.) felan kişi bütün seneyi oruç tuttu denildiğinde,

Resulullah (a.s.v.):

-”O, ne oruç tuttu, ve ne de iftar etti.” buyurdular.

Hatalarla kur’an okuyan bir adam hakkında Hazreti Aişe (Radiyallah-u anha ) ya;

-”Şübhesiz bu ne kur’an okudu, ne de sustu.” buyurduğu gibi.

Devam edecek….

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri günlerini oruçlu geçiren kullarından eylesin. AMİN……

Fuad Yusufoğlu

dsc00079-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Orta dereceğe gelince:

O, yılın üçte birini oruç tutmaktadır. Haftanın pazartesi ve Perşembe günlerini oruç tutar buna Ramazan orucunu da katarsan senin dört ay dört gününü oruç tutmuş olursun ki o da üçte birinden fazladır.

Fakat, kurban bayramın deki teşrik günlerinden birinin oruçsuz geçeceğine göre fazlalık üç güne düşer. İki bayramda iki günün oruç tutulması doğru olmadığından tutulmayan günler üç gün olur ki, fazla olan gün bir gün olur.

Orucun, esrarının üç derecesine gelince:

1-Yemek içmeği terk etmekten ibaret olan oruçtur. Bu derecelerin en ednasıdır. Çünkü, yemek içmekten kaçınırlar fakat, azaların yapacakları küçük ve büyük günahlardan kaçınmazlar. Bu avamın tuttuğu oruçtur. O da, onların isimle kanaat etmeleridir.

2-Yemek içmeği terk etmeğe, azaları günahtan menetmeyi katmaktır. İnsan dilini giybetten, gözünü haram olana bakmaktan ve diğer azalarını günahlardan muhafaza eder.

3- Geçen hususlara, kalbi kötü düşüncelerden, vesveselerden koruyup kalbi, ancak Allah (c.c.) ı zikre tahsis etmeğe katmaktır. Bu orucun kemali olduğu gibi en has ve en iyi olan kimselerin orucudur. Sonra orucun bir sonu var ki onunla kemal bulur.

O da:

1-Şübheli dahi olmayan helal yemekle iftar etmek.

2-Gündüz yiyemediğini yemek suretiyle helal olan yemekten çok yemek.

Böylece bir öyünde iki öyün ün yemeğini yer, midesini doldurup ağırlaştırır ve şehvetini kuvvetleştirir, orucun sırrını yok eder.

Onu gece kalkıp namaza kılmaktan uzaklaştırarak tembelliğe sevkeder, çok kere sabah namazından önce uyanmaz. Bunların hepsi zarar ve ziyandır. Oruçtan elde edilcek faide çok defa bu zarar ve noksanını karşılıyamaz.

Devam edecek…

Dinde Kırk esas (İmam-i ĞAZALİ)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri orucuna sadık, olan hem bütün azalarını haramlardan sakındıran kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

Dinde kırk esas- Hacc

07 Temmuz 2008

dsc09570fuad-yusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Yüce Allah (c.c.) Kur’an-i kerim’de buyuruyor ki;

-“Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) beyti hacc (ve ziyaret) etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” Ali İmran suresi: Ayet- 97

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) de;

-“Kim kudreti olduğu halde hacc etmezse, isterse Yahudi olarak, isterse Hiristiyan olarak ölsün.” Buyurdu. Tirmizi

Yine Resuli Ekrem (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“İslam beş esas üzere kurulmuştur:

a-Allah (c.c.) tan başka Allah bulunmadığına ve Muhammed (Aleyhisselat-u ve selam) in Allah (c.c.) ın Resülu olduğuna şehadet etmek.

b-Namaz kılmak
c-Zekat vermek
d-Beyt-i şerifi ziyaret etmek.
e-Ramazan ayında oruç tutmak.”

Haccın zahiri amelleri vardır ki, biz bunları ihya kitabımızda açıkladık. Şimdi ise nazarı dikkatını haccın ince edepleri ve batın sırlarına çekeriz.

Haccın edepleri yedidir:

1-Yol için iyi, Salih bir arkadaş ve helal bir nafaka edinmek. Helal azık kalbi nurlandırır. İyi arkadaş da hayrı hatırlatır ve şerden men eder.

Elini ticaretten çekmek, ta ki fikri dağılmasın düşüncesi parçalanmasın ve ziyaret için olan kastı engellemesin.

3-Yolda yemek hususunda genişlik göstermek, arkadaşlar ve araçları sürenlerle iyi konuşmak.

4-Günah olan işleri ve münakaşayı, dünya işlerine ait fuzili konuşmayı terk ederek kendisine mühim olan maddi ihtiyacından sonra dilini fikre, zikre ve kur’an okumaya hasretmek.

5-Gösterişsiz, bir kiyafetle yola çıkmak ve kibri icab ettirecek şekilde araçlara binmemek. Ta ki, giyinmede, araçlara binmede lüksü tercih ederek kibirlenenlerden olmasın.
6-Hayvanı dinlendirmek maksadi ile zaman zaman hayvandan inmek, bu suretle hayvan sahibinin gönlünü almak, haraket ederek azalarını hafifletmek, hayvana aciyarak takatı dışında yük yüklememek.

7-Birine bir şey ikram ettiğinde güler yüzlü olmak, yorgunluktan mahrum kaldığı hususlarda kızmamak ve hoş görünmek. Ve bunların hepsini haccın kabul olmasına işaret olduğunu saymak ve onunla sevab istemektir.

Haccın esrarına gelince bunlar çoktur. Biz bunlardan ikisine işaret edelim. Hacc, geçmiş milletlerde olan ruhbaniyette bedel olarak konmuştur.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bazi hadis-i şeriflerinde beyan buyurduğu gibi Allah (c.c.) hacci, Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) in ümmeti için ruhbaniyet kılmıştır.

Beyt-i Atıkı şereflendirmiş, onu kendine izafe etmiş, kulları için bir maksad, hedef olarak nasb etmiştir. Kendi emrini yüceltmek için beytinin etrafını haram kılmıştır. (Orada yani beyti şerifin etrafında ağaç kesmek, avlanmak ve buna benzer şeyleri haram kılmıştır.)

Allah (c.c.) Arafat’ı beytinin bir avlusu gibi kıldı. Bu yerin hürmetini, orada avlanmağın ve ağaç kesmenin haram kılınması ile tekid etti.

AÇIKLAMA:

Ruhbaniyet: dünya işlerinden tamamen ayrılıp, dünya meta’ını terk ederek inzivaya çekilmektir.

Resulullah (Selallahu aleyhi ve selem) Ruhbaniyetten sorulduğunda,
-“Allah(c.c.), seyahat ve ruhbaniyeti, bizim için cihad ve her şerefli şeye tekbir getirmeğe tebdil et.”Ebu Davud,

Taberani’nin rivayet etmiş olduğu hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) :

-“Her ümmet için seyahat vardır, benim ümmetim için seyahat Allah (c.c.) yolunda cihaddır ve her ümmet için ruhbaniyet vardır Ümmetim için ruhbaniyet düşmanının boynunu bağlamaktır.” Buyurdu.

Hac da cihaddandır. Çünkü Resulullah aleyhi ve selem:

-“İhtiyarın, zayıfın ve kadının cihadı hacc ve umredir.” Buyurmuştur. Nesai

Devam edecek….

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hacc ve umrenin kiymetini bilen ve hakkiyle eda eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu