‘Ehl-i Beyt’ olarak etiketlenmiş yazılar

İlk bahar mevsimi (kalehi köyü mevki-i) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 2

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) ertesi sabah, Resulullah (s.a.v.) in huzuruna gelerek gelerek;

-“Ya Resulullah (s.a.v.), bana islâmi arz eyle.” Diyerek Müslüman oldu.

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) Müslüman olanların üçüncüsüdür. Hazret-i Ali (r.a.) çok fedakar idi. Onun Resul-i Ekrem (s.a.v.) uğrunda gösterdiği fedakarlık ve O’nu kendine tercih etmesi her türlü takdirlerin üstündedir.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Hak Teâlâ’dan hicret emrini aldığı zaman, Hazret-i Ali (r.a.) nin de Resul-i Ekrem (s.a.v.) in yatağında yatacağı, Allah-u Teâlâ tarafından emredilmişti.

Böylece Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in evlerindeki emanetleri yerine ulaştırmak için ve Mekke’de kalan Eshab-i Kiram (r.anhum) üzerine vekil oluyordu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunların hepsini Hazret-i Ali (r.a.) ye emanet etmişti.

Hicret gecesi kafirler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in saâdethanelerinin etrafını sarmışlardı. Şeytan (Aleyhil’lanet) da aralarında idi. Hak Teâlâ, şeytan dahil bütün kafirlere bir uyku verdi. Bunlar uykuda iken Resul-i Ekrem (s.a.v.), Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) ile beraber evden çıktılar.

Hak Teâlâ, Mikail aleyhis selam ve İsrafil Aleyhis selam’a;

-“Kafirler belki bir anda Ali’ye bir hatada bulunurlar. Sizler behemehal Ali’nin yanına yetişin!” buyurdu.

Bu iki büyük melek, Hazret-i Ali (r.a.) nin yanına geldiler. Mikail aleyhis selam hazret-i Ali (r.a.) nin başucunda, İsrafil Aleyhis selam da ayak ucunda oturup dua ederlerdi.

Bir zaman sonra (mel’un) şeytan uyandı. Yüksek sesle;

-“Vay’ Muhammed (s.a.v.) kaçtı.” Dedi.

Şeytan kafirlere insan suretinde görünürdü. Kafirler mel’una;

-“Ne biliyorsun?” dediler.

Mel’un Şeytan;

-“Binlerce senedir uyku gözüme girmemişken, bu gece Muhammed (s.a.v.) in yaptığı (haşa) sihirle uyuyakalmışım.” Dedi.

Bunun üzerine bütün kafirler Resul-i Ekrem (s.a.v.) in evine hücum ettiler. Hazret-i Ali (r.a.) yi, Resulullah (s.a.v.) in yatağında gördüler.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) in nerede olduğunu sordular;

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Bilmem.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore beşire Mecido (İlk bahar mevsimi) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 3

Kafirler aramak için dışarıya çıktılar.

Ertesi gün o kadar kafirin arasında, Resulullah (s.a.v.) in Kâ’be-i Şerifte devamlı oturdukları makama Hazret-i Ali (r.a.) oturdu.

-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) de kimin hakkı var ise, gelsin benden alsın!” diye nida ettirdi.

Herkes gelip nişanını söyleyerek emantini aldı. Bütün emanetlerini sahiplerine teslim etti.

Mekke-i Mükerreme’de kalan Eshab-i Güzin (r.anhum), Hazret-i Ali (r.a.) nin kanadı altına sığındılar. Hiçbir kafir, Hazret-i Ali (r.a.) nin korkusundan Eshab-i Kiram (r.anhum) in hiçbirine eziyet edemedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in saâdethaneleri Mekke’de olduğu müddetçe Hazret-i Ali (r.a.) de orada kaldı. Bir zaman sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.) evinin,Medine-i Münevvere’ye getirilmesini emir buyurdu.

Allah’ın arslanı, Hazret-i Ali (r.a.), Kureyş kafirlerinin toplandıkları yere gitti.

-“İnşallah-u Teâlâ yarın Medine-i Münevvere’ye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin.” Buyurdu.

Hepsi başlarını eğip hiçbir şey söylemediler.

Hazret-i Ali (r.a.) oradan ayrılınca, Ebû Cehil kalktı;

-“Ey Kureyş’in büyükleri! Muhammed, evi burada olduğu müddetçe bize düşmanlık etmez. Buna mani olmaliyiz.” Dedi.

Kafirlerin her biri şöyle yaparız, böyle yaparız, dediler. Sonra Hazret-i Abbas (r.a.) a yalvardılar.

-“Kardeşinin oğluna söyle Muhammed (s.a.v.) in evini kaldırmasın, yoksa aramız açılır.” Dediler.

Hazret-i Abbas (r.a.) bu sözleri Hazret-i Ali (r.a.) ye söyledi.

Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);

-“Amcacığım, yarın eşyayı götüreceğim kararım kat’idir. Yoluma çıkan olursa cenk ederim.” Buyurdu.

Hazret-i Abas (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin sözlerini Kureyş kafirlerine söyleyince canları sıkıldı. Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in saâdethanesindeki eşyaları toplayıp yola koyuldu.

Kureyş’ten dört beş kişi atlı olarak Hazret-i Ali (r.a.) nin yolunu kestiler.

-“Geri dön, yoksa seninle cenk ederiz.” Dediler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido (İlkbahar mevsimi) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4

Hazret-i Ali (r.a.) yükleri indirip bunların üzerine yürüdü. Hak Teâlâ’nın izniyle onlara galip geldi. Tekrar Hane-i Saâdetin mübarek yüklerini kaldırıp yola koyuldu.

Yolda, o zaman henüz iman etmemiş olan Mikdad bin Esved (r.a.) Hazret-i Ali (r.a.) nin karşısına çıktı. Hazret-i Ali (r.a.) hiçbir söz söyletmeden bir vuruşta onu yere yıktı.

Göğsüne çıkıp İmân’a davet buyurdu. Derhal can-ı gönülden kabul edip Müslüman oldu.

Mikdad bin Esved (r.a.) in bir oğlu, Hazret-i Hüseyin uğrunda, Kerbela’da canını feda edip şehid olmuştur. Mikdad bin Esved (r.a.) hazretleri, Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve bahadırlarındandır.

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü), Resulullah (s.a.v.) a şişmiş olan ayakalarından kanlar akar vaziyette, Kubâ’ da yetişmişti.

Gündüzleri saklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda Peygamber efendimiz (s.a.v.) in huzuruna gidemiyecek bir halde idi.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, Hazret-i Ali (r.a.) yi görünce haline acımış, sevgili, fedakar amca-zadesini kucaklamış, mübarek iki eliyle, o hak yolunda binlerce meşakkete katlanmış olan narin, nazik ayakları okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu.

Hatta Hazret-i Ali (r.a.) nin bu fedakarlığı üzerine;

-“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’ın rızası için nefsini feda eder.” Ayet-i Celilesinin nazıl olduğu rivayet edilir.

Hazret-i Ali (r.a.), Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevi’nin inşasında çok çalışmış, bizzat sırtına taş ve toprak taşımıştır. Başta Bedir, Uhud ve Hendek harbleri olmak üzere, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın bütün gazvelerinde bulunarak, fevkalade gayret ve kahramanlıklar göstermişir.

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) bedir savaşında bir çok azılı müşriki öldürmüştür. Daha savaşın başlarında Mubarezede Velid bin Ukbe’yi bir kılış darbesiyle öldürdü. Akşama doğru, iki taraf da birbirine karışmıştı.

Kum tepesinin üzerinde zırhlara bürünmüş müşriklerden birisi Sa’d bin Hayseme (r.a.) yi şehid etmişti. Hazret-i Ali (r.a.) O’na yaklaştı. Müşrik atından indi ve Hazret-i Ali (r.a.) ile vuruşmaya başladı.

Hazret-i Ali (r.a.), müşrikin kılıcı kalkana saplanıp kaldı. Hamle sırası Hzret-i Ali (r.a) ye gelmişti. Hazret-i Ali (r.a.) kılıcı ile müşrikin göğsüne doğru çaldı. Zırhını enlemesine biçince müşrik titredi ve sarsıldı.

Hazret-i Ali (r.a.) o esnada arkasında bir kılıcın parladığını ve şakıdığını görünce başını eğdi.

Kılıcı parlatan;

-“Al buda ben Abdülmuttalib’in oğlundan!” derken müşrikin kellesi, miğferiyle birlikte yere yuvarlandı. Hazret-i Ali (r.a.) dönüp arkasına baktığı zaman, Hazret-i Hamza (r.a.) yı gördü.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Şelalesi sonbahar mevsimi

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 5

Yine bu savaşta Nefvel bin Huveylid ile karşılaştı.

Nefvel hakkında Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Ya Rabbi! Nefvel bin Huveylide karşı bana yardımcı ol! O’nun hakkından gel!” diye dua etmişti.

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü), Nefvel bin Huveylide kafiri bu savaşta kılıcıyla önce bacaklarını sonra kafasını kopardı. Sonra Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e Nefvel’i öldürdüğünü haber verdi.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Allah-u Ekber.” Diye tekbir getirdi

Ve;

–“Allah-u Teâlâ O’nun hakkında duamı kabul etti.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.), Bedir’de ayrıca As bin Sa’idi de katlederek, Müslümanlara büyük hizmet etti.

İbn-i Esir’in rivayetine göre Hazret-i Ali (r.a.), Bedir savaşında müşriklerin başlarını ağaçlardan meyve düşürür gibi düşüryordu. Bedir savaşına katıldığında 25 yaşında idi.

Hazret-i Ali (r.a.) sadece Uhud gazvesinde onaltı kılıç darbesi almıştı. Hendek savaşında da müşrilerin en azlıları ile savaştı.

Muharebenin iyice şiddetlendiği yirmiikinci gün, Amr bin Abdud adlı müşriklerin en azlılarından biri, hendek, kenarlarına gelip meydana er istedi.

Müslümanlar’dan kimse Amr’ın davetini kabul etmedi. Bir daha meydan okudu. Yine hiçbir Müslüman çıkmadı. Yedi kere böyle oldu.

Yedincisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Efendimiz, Hazret-i Ali (r.a.) yi çağırdı, huzurunda oturttu;

-“Ya Ali! Benim atıma bin, kılıcımı al, Amr bin Abdud’un önüne yiğitçe, cesaretle var. Onun heybetinden, uzun boyundan endişe etme, Ben, Hak teâlâ’dan sana yardım etmesi için, senin elinle Müslümanların, bunun şerrinden kurtulmaları için dua ediyorum.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.) atına bindi. Kılıcını kuşandı. Avını gözetliyerek giden bir arslan gibi, Amr’in önüne vardı.

-“Ya Amr! Duydum ki sen Kâ’be’nin karşısında ahd etmişsin ki Kureyş’den bir kişi senden iki şey istese birini yaparmışsın.”Buyurdu.

Amr;

-“Evet öyle söz verdim.” Dedi.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Biliyorsun ben Kureyşdenim. Senden iki şey isteyeceğim. Hiç olmazsa birini kabul et.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.) sözlerine devam etti.

-“Birinci isteğim, Allah’ın birliğine ve Resulu (s.a.v.) nun Hazret-i Muhammed (s.a.v.) olduğunu ikrar ve tasdik etmendir.” Buyurdu.

Amr;

-“Bunu kabul etmiyorum, başka ne istiyorsun?” dedi.

Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);

-“İkinci isteğim bu iki kuvveti hallerine bırakıp, Mekke-i Mükerrem’ye gitmendir. Buyurdu.

Amr;

-“Bunu kabul ettim, yalnız Ebû Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ın başlarını keserim.” Dedi.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Ey Ahmak! Benim başımı kesmeden onların başını nasıl kesersin?” Buyurdu.

Amr;

-“Ya Ali! Sen henüz gençsin, dünyanın tadını almamışsın, ben senin başını kesmek istemem.” Dedi.

Ali (r.a.);

-“Ben Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve Resulu (s.a.v.) nun duası ile senin başını kesmek isterim.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.) nın bu sözü üzerine Amr, atından inip Hazret-i Ali (r.a.) ye doğru yürüdü. Hazret-i Ali (r.a.) de atından indi. Birbirlerine hamle ettiler.

Hazret-i Ali (r.a.) bir fırsatını bulup, Amr’ın uyluğunu bir kılıç darbesiyle kopardı. Artık işi bitti, diyerek geriye dönmüş gelirken, Amr, kendi kopmuş bacağını Hazret-i Ali (r.a.) ye fırlattı. Hazret-i Ali (r.a.) hemen geri dönüp Amr’ın başını kesti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) tekbir getirip;

-“Ali’nin Amr bin Abdud ile bir kere karşılaşması, ümmetimin kıyamete kadar olan ibadetinden hayırlıdır.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido İlkbahar mevsimi (Nusaybin)

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 6

Hazret-i Ali (r.a.), Tebük harbinde bulunmayıp Resulullah (s.a.v.) tarafından Ehl-i Beyti muhafazası için Medine’de bırakmıştır. Birçok harplerde Resulullah (Sallallahualeyhi ve selem) Efendimiz, Sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye vermiştir. Yemen savaşında, ordu başkomatanlığı yapmıştır.

Hayber kalesinin fethinde, kalenin kapısını koparıp, kalkan olarak kullanmıştır. Bu savaşta Hazret-i Ali (r.a.) nin gözleri ağrıyordu.

Resulullah (s.a.v.) O’nu çağırtarak gözlerine üfledi ve şifa bulması için Allah-u Teâlâ’ya dua eti. Hazret-i Ali (r.a.) nin gözlerinde bir ağrı sızı kalmadı.

Bu savaşta, Yahudilerin meşhur pehlivanı Merhab;

-“Heyber halkı iyi bilir ki; Ben, gelip çatan harplerin tutuştuğu, kızıştığı zamanlarda tepeden tırnağa kadar silahlanmış, cesaret ve kahramanlığı denenmiş Merhab’ımdır. Ben, kükreyerek geldikleri zaman aslanları bile kah mızrakla, kah kılıçla vurup yere sermişimdir.” Diyerek Müslümanlardan er diledi.

Bunun üzrine Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehü);

-“Ben O’yum ki; Anam bana Haydar (Arslan) adını takmıştır! Ben, ormanların heybetli görünüşlü arslanı gibiyimdir. Sizi, geniş ölçüde ve çarçabuk tepeleyici bir er kişiyimdir.” Diye şiir söyleyerek merhab’ın karşısına dikildi. O şiir Merhab’a o gece gördüğü ruyayı hatırlattı.

Ruyasında;

-“Kendisini bir arslanın parçaladığını görmüştü”

Hazret-i Ali (r.a.), Merhab’la karşı karşya geldiğinde, Merhab’ın tepesine öyle bir kılıç indirdi ki, kılıç, Merhab’ın siperlendiği kalkanını ve demirden miğferini kesti. Başını ikiye ayırdı. Merhab’ın başına inen kılıncın çıkardığı ses o kadar fazla idi ki,

Hayber karargahında bulunan Ümm-i Seleme (r.anha);

-“Merhab’ın dişlerine kadar inen kılcın sesini ben de işittim.” Demiştir.

Hazret-i Ali (r.a.), o gün Yahudilerin en namlı kişilerden sekizini öldürmüştür.

Hazret-i Ali (r.a.) şecaat ve kahramanlığı ile tanınmasına rağmen, düşmanlarıyla döğüşürken onlara acır ve haddı tecavüz etmezdi. Çok cesurdu her yaptığı iş, insanlığın iyiliğini düşünerek yapardı. Savaşlarda düşmanlarının ölümüne bile acırdı. Çok şefkatlı ve merhametliydi.

Bir harpta düşmanını altına almış, kılıcı ile boğazlamak üzereydi. O anda düşmanı, var gücü ile Hazret-i Ali (r.a.) Mübarek yüzlerine tükürdü. Bunun üzerine öldürmekten vazgeçti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas civarı (Nusaybin)

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 7

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Biraz önce seni, Allah için öldürecektim. Yüzüme tükürünce, kendi nefsim için öldüreceğimden korktum. Nefsimin isteğine uymamak için vazgeçtim.” Dedi.

Bu dinin emirlerindeki büyüklüğünü anlayan müşrik hemen Müslüman oldu.

Hazret-i Ali (r.a.), servet sahibi değildi. Buna rağmen çok cömert, çok kerimdi. Son derece mütevazi, alçak gönüllü idi.

Hakkında birkaç ayet-i kerime nazıl olmuş; kerem, cömertlik, adalet, merhamet ve diğer yüksek faziletleri öğülmüştür. Pek çok hadis-i şeriflerde methedilmişir. Ehl-i Sünnet’in gözbebeği, kerametler hazinesi ve evliyanın reisidir.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Aliyyü’l-Mürteza (r.a.) yı pek çok severdi. Sevgili kerimesi (kızı) Hazret-i Fatima (r.anha) yı, O’nunla evlendirmişti.

Bu, Hazret-i Ali (r.a.) hakkındaki iltifat-ı Nebevenin en yüksek bir nişanesiydi. Bir gün Eshab-i Kiram (r.anhum) dan bir zümre gazâ için yola çıkmışlardı. Hazret-i Ali (r.a.) da bunların arasında bulunuyordu.

Resuı-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ya Rabbi! Ali’yi bana tekrar göstermedikçe beni öldürme!” dite dua buyurdu.

Bir hadis-i Şerif’te de Aliyyü’l Mürteza (r.a.) hitaben;

-“Seni ancak mü’min olan sever, sana ancak münafık olan buğzeder.” Buyurmuştur.

Resulullah (s.a.v.) vedâ haccından dönerken “Gadir-Hum” denilen yerde namaz kıldıktan sonra Eshab-i Kiram (r.anhum) a dönerek;

-“Ben mü’minlere nefslerinden daha sevgili, yakın değil miyim?” buyurudlar.

Eshab-i Kiram (r.anhum) tasdik ederek;

-“Evet Ya Resulullah! Öylesin.” Dediler.

Sonra Hazret-i Ali (r.a.) nin elinden tutup;

-“Ben kimin efendisi isem, Ali de, onun efendisidir.” Buyurdular.

Mübarek sözlerine devamla;

-“Ya Rabbi! O’na düşmanlık edene düşmanlık et. Onu seveni sev. Onu aşağı tutanı zelil et. Ona yardım edene yardımcı ol. Nerede olursa olsun hakkı, doğruyu ona bildir.” Buyurdular.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 8

Uhud harbinde Eshab-i Kiram (r.anhum) dan bir çok kişi şehid düşmüştü. Bu şerefe nail olamdığından dolayı me’yüs (üzüntülü) görünen Hazret-i Ali (r.a.) ye hitaben;

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ya Ali! Şehadet senin arkandadır. Bunlar, kan ile boyandığı zaman nasıl sabır edecektin?” buyurarak mübarek elleriyle onun başını, sakalını okşamıştı.

Hazret-i Ali (Keremallah-u Vechehü) de;

-“Ya Resulullah (s.a.v.), şu buyurduğun hal benim hakkımda tahakkuk edince o, sabredilecek şeylerden delil, beşâret ve keramet sayılacak şeylerden almış olur.” Diye cevab vermiştir.

Hazret-i Ali (r.a.) Irak’a giderken, Abdullah bin Selâm (r.a.) O’nun ziyaretine gelmiş;

-“Ya Ali! Irak’a gitme, korkarım ki, orada vucuduna bir kılıç ağzı isabet eder.” Demiş.

Hazret-i Ali (r.a.) den;

-“Evet! Allah’a yemin ederim ki, bunu bana Resulullah (s.a.v.) haber vermiştir.” Diye mukabelede bulunmuştu.

Ebü’l Esved (r.a.) diyor ki;

-“Ben, o gündeki gibi böyle nefsine bir kötülük geleceğini haber veren bir muharib görmedim.”

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) vahy kâtiplerindendi. Peygamber (s.a.v.) in mektublarını yazardı. Hudeybiye anlaşasını da o yazmıştı.

Resulullah (s.a.v.) Eshab-i Kiram (r.anhum) arasında iki defa kardeşlık akd edilmesini buyurdukları halde, hiç birinde Hazret-i Ali (r.a.) ile, bir başkası arasında akd buyurmayınca,

Hazret-i Ali (r.a.) nin;

-“Beni unuttunuz mu?” sualına

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Sen, dünyada ve ahrette benim kardeşimsin.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.), alicenabtı (cömertti), doğru söylerdi. İlmin menbaı, kaynağı sayılırdı. Dindarları, müttekileri severdi, fakirlere yardım ederdi.

Hazret-i Fatima (r.anha) ile evlenmiş ve Peygamber (s.a.v.) efendimiz’e damat olmuştur. Hazret-i Fatima (r.anha) dan Hasan, Hüseyin ve Ümmü Gülsüm (r.a.) isimlerinde üç evladı olmuştur.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Aşke keşe değirmeni (Bavarne yolu) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 9

Resulullah (s.a.v.), Hazret-i Ali (r.a.) ile Fatima (r.anha), Hasan ve Hüseyin (r.anhum) i mübarek abâları ile örterek;

-“İşte, benim Ehl-i Beytim bunlardır. Ya rabbi, bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temiz eyle!” buyurdukları bildirilmiştir.

İşte bu ehl-i Beyt,”Âl-i Nebi” namıyla, kıyamete kadar her mü’min tarafından, her namaz ve dua’da yâd olunurlar.

Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehü) fevkalade beliğ, fasih konuşurdu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) den sonra Aliyy-ül Mürteza derecesinde beliğ hutbe tertip ve irad eden bir zat görülmemiştir.

Hazret-i Ali (r.a.), Ehl-i beytten olması sebebiyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in sünnetine herkesten daha fazla vakıf idi.

Bu hususta herkesin müracaat kapısı idi. Kendisinden 586 hadis-i şerif bildirmiştir. Bunlardan 20 tanesi, hem Sahih-i Buhari, hem de Sahih-i Müslümda vardır Bundan başka 9 hadis-i Şerif Buhari’de 15 Hadis-i Şerif Müslim’de tamamı da Ahmed bin Hanbel’in ‘Müsned’ adlı kitabında vardır.

Hazret-i Osman (r.a.) in elim şehadet vak’ası üzerine Hicri 35 yılının Zilhicce ayında, Medine-i Münevvere’de halife seçildi. Halife seçilmesinde hiçbir itiraz olmadığından İcma-i Ümmet ile Hilafet makamına geldi.

Hicretin kırkıncı yılının Ramazan-i Şerif ayının onyedinci Cuma günü sabah namazına giderken, İbn-i Mülcem adlı bir Harıcı tarafından başına zehirli bir kılıçla vurularak yaralandı.

İkigün sonra altmışüç yaşında iken şehid oldu. Techiz ve tekfini, oğlu Hasan tarafından yapılmış ve namazı eda olunduktan sonra Kufe’nin kabristanı sayılan Necef’e defnedilmiştir.

Amr İbni zi-Mürr el-Hemadanı (r.a.) şöyle rivayet ediyor;

-“Hazret-i Ali (r.a.), Küfe’de kılıç darbesini aldıktan sonra huzuruna girdim. Başını bir şey ile sarmıştı.”

Dedim ki;

-“Ey Mü’minlerin Emiri! Yarayı bana gösterir misin?”

Hemen sargıyı açtı. Baktım. Bir şey yok,

-“Hafif bir yaradan ibaret.” Dedim.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Evet sizden ayrılmaktayım.” Dedi.

Kerimesi Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamağa başlamıştı.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Kızım süküt et! Eğer benim gördüklerimi görecek olsan ağlamazsın.” Dedi.

Bende;

-”Ya Emire’el-Mü’minin, ne görüyorsun?” diye sordum.

Buyurdu ki;

-“İşte bunlar Melekler ile Nebiler cemaati;”

-”işte bu da Muhammed Aleyhisselam!;”

-“Ya Ali, müjde sana, teveccüh etmekte bulunduğun hal, şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır.” Diye buyuruyor.

Vefatında, son sözü;

-“La ilahe illallah Muhammedün Resulullah.” Oldu.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC06860   Fuad Yusufoğlu Fatimet-üz-Zehra Radiyallah-u Anha'nın hırkaları

Fatimat-üz-Zehra Radiyallah-u anha’nın hırkaları

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha);

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Hazret-i Hadice-Tül Kübra (r.anha) dan olan dört kızından en çok sevdiği.

Hicretten 13 yıl evvel Mekke’de doğdu. Hicretin ikinci yılında Hazret-i Ali (r.a.) ile evlendirildi. O zaman Hazret-i Ali (r.a.) yirmibeş , Hazret-i Fatima (r.anha) da onsekiz yaşına gelmiş idi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın soyu YALNIZ Hazreti Fatima (r.anha) dan olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (r.a.) le devam etti.

Hazret-i Fatima (r.anha) nın Hasan ve Hüseyin, Muhsin (r.anhüm) isminde üç oğlu ile iki kızı oldu. Muhsin (r.a.) küçük yaşta vefat etti.

Hazret-i Ali (Keremallahu vecheh), Hazret-i Fatima (r.anha), Hasan ve Hüseyin (r.anhüm)e EHL-İ BEYT veya (Âl-i Âbâ) denir.

Hazret-i Meryem (r.anha) den sonra, bütün kadınların EN ÜSTÜNÜDÜR. Aklı, zekası, hüsnü cemalı (güzelliği) zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvası (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlakı ile BÜTÜN İNSANLARA ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEKTİR.

Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan (ZEHRA) denildi. Zühd ve dünyadan kesilmekte EN İLERİ OLDUĞU içindir ki; (Betül), çok temiz demişlerdir. Ayet-i Kerim’e ve hadis-i şerifler ile MEDH OLUNDU.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın vefatından sonra güldüğü hiç görülmemiştir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den sonra altı ay daha yaşayıp, onbirinci yılda Ramazan-ı şerif’in 3. günü vefat etti.

Hazret-i Fatima (r.anha) Resul-i Ekrem (s.a.v.) e Peygamberlik geldiği sene dünyaya teşrif etmişlerdir. En küçük kızları idi. Annesi Hadice (r.anha) Resulullah (s.a.v.) ın ilk zevcesidir. (hanımıdır)

Hazret-i Hadice (r.anha) çok zengin ve âlim, akıllı idi. Bütün malını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a bağışladı. Yirmidört sene çok iyi hizmet etti. Hicretten üç yıl önce, altmışbeş yaşında Mekke’de vefat etti. İlk iman’a gelen HÜR KADINDIR.

Hazret-i Fatima (r.anha) annesi vefat ettiği zaman 10 yaşlarında idi. Allah-u Teâlâ Kur’an-i kerim’de Ehl-i beyt’e buyuruyor ki;

-“Allah-ü Teâlâ sizlerden ricsi yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irâde ediyor.”

Eshab-i Kiram (r.anhüm) sordular.

-“Ya Resulullah! Ehl-i beyt kimlerdir?”

O esnada, İmâm-i Ali (r.a.) geldi

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Şerif

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 2

Eshab-i Kiram (r.anhüm) sordular.

-“Ya Resulullah! Ehl-i beyt kimlerdir?”

O esnada, İmâm-i Ali (r.a.) geldi. Mubarek Âbâ’sı altına aldılar. Fatima-tüz Zehra (r.anha) da geldi. O’nu da yanına aldılar. İmâm-i Hasan geldi. O’nu da bir yanına, İmâm-i Hüseyin geldi. O’nu da öbür tarafına alarak;

-“İşte bunlar, benim Ehl-i Beyt’imdir.” Buyurdu.

Bu mübarek insanlara Âl-i Âbâ ve Âl-i-Resûl denir.

İmâm-i Hasan ve İmâm-i Hüseyin (r.anhüm) küçük iken hastalanmışlardı. Pederleri ve valideleri Fatima-tüz Zehra (r.anha) ve hizmetçileri Fıdda, çocuklar iyi olunca, üçü de hasta iken adadıkları orucu tuttular.

Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek yemek yemeden ikinci günün orucuna başladılar. O akşam iftarlığını da, yine o saatta kapıya gelen;

-“Allah için bir şey verin!”

Diyen fakir ve miskinlere verdiler.

O gece de yemek yemeden, üçüncü günün orucuna başladılar.

Bunun üzerine Ayet-i Kerime geldi ve;

-“Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. ‘Biz bunları, Allah-u Teâlâ’nın rızası için yedirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz’ dediler. Bunun için Cenab-ı Hak, onlara şerab-ı tahû içirdi.”

Ehl-i Beyt’i Nebeviyi sevmek, ahrete İman ile gitmeğe, son nefeste selâmetle kavuşmağa sebep olur.

Server-i Âlem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerif’te buyurdu ki;

-“Ehl-i Beytim, Nuh aleyhis selam’ın gemisi gibidir. Onlara tabi olan, selâmet bulur. Geri kalan helâk olur.”

Bir Hadis-i şerifte de Buyuruldu ki;

-“Kızım Fâtima (r.anha) yı, Ali (r.a.) ye vermeği Rabbim bana emr eyledi. Allah-u Teâlâ her Peygamberin sülalesini kendinden, benim sülalemi ise, Ali (r.a.) den halk buyurdu.

Abdullah bin Mes’ud (r.a.) der ki;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu