‘Ehl-i Beyt’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mescid-i Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anh)- 4

Ubey bin Ka’b (r.a.);

-“Ya Resulullah! Göklere ve yere senden başka süs var mıdır?” dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Beni insanlara Peygamber olarak gönderen Allah-u Teâlâ’nın hakkı için Hüseyin bin Ali, yeryüzünün merkezinin süsüdür. ONDAN ZİYADE SÜZ, göklerin tabakalarıdır.” Buyurdu.

Birgün Hazret-i Hüseyin (r.a.), Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in yanında idi. Annesine gitmek istiyordu. Hava yağmurlu idi.

Resulullah dua buyurdu. Hüseyin (r.a.) eve gidinceye kadar, yağmur ara verdi.

Birgün Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hazret-i Hüseyin (r.a.) i sağ dizine, oğlu İbrahim (r.a.) i sol dizine aldı.

Cebrail Aleyhis selam gelip;

-“Hak teâlâ bu ikisinden birini alacaktır. Sen birini seç.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Eğer Hüseyin vefat ederse, benim canım yandığı gibi, Ali (r.a.) nin ve Fatima (r.anha) nın da canları yanar. Eğer İbrahim giderse, en çok ben üzülürüm. Benim üzüntümü, onların üzüntüsüne tercih ediyorum.” Buyurdular.

Üçgün sonra oğulları İbrahim (r.a.) vefat etti.

Hüseyin (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın yanına her gelişinde onu öper ve;

-“Selamet ve Saadet o kimseye ki, Oğlum İbrahim’i ona feda ettim.” Buyururdu.

Hazret-i Hüseyin (r.a.) in ilk çocukluğu Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Ancak bu hal çok sürmedi.

Hüseyin (r.a.) bundan sonra ilmini ve edebini babasının yanında tamamladı. Beş çocuğu oldu.

Sırası ile;

Ali Ekber, Ali Asğer, Ca’fer (r.anhuma) Fatima ve Sekine (r.anha)

İmâm-i Hasan ve Hüseyin ile Abdullah bin Ca’fer (r.anhüm) Medine-i Münevvre’ye giderlrken yiyecekleri kalmadı.

Sahrada olduklarından yiyecek bir şey alınacak yer de olmayıp açlık ve sususzluktan iyice bunaldılar.

Sonra;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısı Mescid-i Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anh)- 5

Sonra;

-“Allah’a tevekkül ettik.” Diyerek yoldan ayrıldılar.

Biraz ilerlemişlerdi ki, ovanın ortasında bir karartı gördüler. O’na doğru gittiler.

Siyah bir çadır, içinde ise, bir kadın vardı. Kadına Selam verdiler. Kadın selamlarını aldı. İyi karşıladı. Bu üç zat’ın dünyaya rağbetleri olmadığını anladı.

Kadına;

-“-“Hiç yiyeceğin var mı?” diye sordular.

Kadın;

-“Bir keçimiz var. Kendiniz sağın için.” Dedi.

Birisi sağdı her biri birer çanak içtiler.

Sonra kadına;

-“Başka yiyeceğin var mı?” diye sordular.

Kadın;

-“Keçiyi kesin yiyin.” Dedi.

Abdullah bin Ca’fer (r.a.) keçiyi kesti, pişirdi. Üçü beraber yediler. Allah-u Teâlâ’ya HAMD ettiler.

Atlarına binerlerken, kadına;

-“Medine-i Münevvere’ye geldiğinde muhakkak bize uğra, BİZ SEYYİDLERDENİZ. HAŞİMİLERDENİZ. Diyerek yola koyuldular.

Bir zaman sonra kadının kocası geldi. Keçiyi göremeyince;

-“Keçiye ne oldu?” diye sordu.

Kadın olup biteni anlattı.

Kocası üzüldü;

-“Biliyorsun o keçiden başka bir şeyimiz yok . Şimdi ne yapacağız?” diyerek kadını azarladı.

Kadın;

-“Allah-u Teâlâ Rahimdir. Kullarını aç bırakmaz. Böyle güzel yiğitler gelip te, onları misafir etmeden göndermek insafa sığmaz.” Dedi.

Daha sonra kadın, kocası ile Medine-i Münevvere’ye bir şeyler alıp satmak için gitiler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısı Mescid-i nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anh)- 6

Hikmet-i İlahi;

Hazret-i Hasan (r.a.) a Ba’büs-Selam kapısı önünen geçerken rastladılar. Hasan (r.a.) kadını ve kocasını huzuruna çağırttı.

Kadına;

-“Beni tanıdın mı?” dedi.

Kadın;

-“Hayır.” Dedi.

Hasan (r.a.);

-“Bir zamanlar senin evine üç kişi gelmiştik. Bize süt ikram etmiştin. Bir de keçini kesmiştik. Onlardan biri benim.” Dedi.

Bunlara çok ikramda bulundu. Yanında fazla bir şeyi olmadığından, Beytül Mal eminine adam gönderip, bin dirhem gümüş ve yüz koyun borç istedi.

Getirdiler.

Bunların hepsini kadına bağışladı.

-“Bizi mazur görün.” Buyurdu.

Bu karı ve kocanın yanlarına adam vererek, Hüseyin (r.a.) e gönderdi.

Hazret-i Hüseyin (r.a.) de bunları iyi karşılayıp, yanına bulunduğu kadar ikram etti. Fazla olmadığından Beytül Mal emininden bin dirhem gümüş ve ikiyüz koyun borç istedi. Hepsini kadına verip özür diledi.

Yanlarına adam verip, Abdullah bin Ca’fer (r.a.) e gönderdi.

Abdullah bin Ca’fer (r.a.);

-“İki imâm’a uğradınız mı? Buyurdu.

Kadın ile kocası;

-“Evet.” Dediler.

Hazret-i Abdullah bin Ca’fer (r.a.);

-“Keşke daha önce bana uğrasaydınız. onarın yanında dünya malı bulunmaz. Belki sıkıntı çekmişlerdir.” Dedi.

Bunlar da imâmlar’ın (r.anhüm) yaptıkları ikramları söylediler.

Abdullah bin Ca’fer (r.a.) da ikibin dirhem gümüş ve dörtyüz koyun verdi

Mezkür karı-koca dörtyüz koyun ve dörtbin gümüş dirhemi alıp sevinerek evlerine döndüler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs Selam kapısı Mescid-i Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anh)- 7

Eshab-i Kiram’dan Dıhye-i Kelbi (r.a.) devamlı ticaret için sefere gider gelirdi. Çok güzel yüzlü idi.

Cebrail Aleyhis Selam çok defa Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna Dıhye-i Kelbi (r.a.) şeklinde gelirdi.

Bir gün Cebrail Aleyhis Selam Fahri âlem Hazretleri (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in huzurunda bulunuyordu. O ZAMAN HENÜZ KÜÇÜK OLAN Hasan ve Hüseyin (r.anhüm) den biri Cebrail Aleyhis Selam’ı gördü.

Hemen kardeşinin yanına koşarak;

-“Dıhye (r.a.) dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim.” Dedi.

Koşup mescide girdiler. Cebrail Aleyhis Selam’ın dizlerine oturdular. Ellerini Cebrail Aleyhis Selam’ın koynuna soktular.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) torunlarının bu haraketini görünce hicab edip, manı olmak istedi.

Cebrail Aleyhis Selam, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın mahcup olduğunu görünce dedi ki;

-“Ya Resulallah! Niçin sıkılıyorsunuz? Fatima (r.anha) teheccüd namazını kılarken Hak Teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. Fatima (r.anha) rahatça namazını kılardı. Çocukların bu haraketinı bana karşı edepsizlik saymayın. BAZEN DA BUNLARIN ANNELERİ namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. Hak Teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. Bunların yanına gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Ey kardeşim Cebrail! Şimdi bir şey yapmadılar. Daha ileri giderler endişesiyle mani oldum. Çünkü Eshabımdan Dıhye (r.a.) isminde birisi vardır. Çok kere sefere çıkar. Her dönüşünde bunlara hediye getirir. Sizi Dıhye (r.a.) zanedip ellerini koynunuza soktular.” Buyurdu.

Cebrail Aleyhis Selam;

-“Ya Rabbi! Beni Habibinin (s.a.v.) yanında utandırma.” Diye dua etti.

-“Oturduğun yerde gözlerini kapa, elini Cennete uzat, eline ne gelirse al.” Diye hitap geldi.

Cebrail Aleyhis Selam ellerini Cennete saldı. Bir yeşil salkım üzüm, bir kırmızı nar eline geldi. Hazret-i Hasan (r.a.) üzümü, Hazret-i Hüseyin de narı aldı.

Bunları yerlerken bir dilenci geldi;

-“Ey Ehl-i Beyt! O üzüm ve nardan bana da verir misiniz?” dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın yüksek yaradılışları vermek istediğinde Cebrail Aleyhis Selam mani oldu.

-“Ya Resulallah! O dilenci şeytandır. Cennet meyveleri ona haram iken hile ile yemek istedi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ba-büs-Selam kapısı (Menine-i Münevvere) Sallallahu aleyhi ve Sellem

Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anh)- 8

Hazret-i Hüseyin (r.a.) in yüzü karanlık gecede etrafını aydınlatırdı. Yaya olarak yirmibeş defa Hacca gitti. Beraberindekiler bineklere binse de kendisi binmezdi.

Buyurdular ki;

-“Cömerd efendi olur, cimri hor olur. Bu alemde bir mü’min kardeşinin iyiliğini, kendinden önce düşünen, öbür alemde daha iyisini bulur.”

Hüseyin (r.a.), hep babasının yanında idi. Babası şehid olunca, Medine’ye geldi. Hazret-i Muaviye (r.a.) nin vefatında Yezid’e bi’at etmedi. Kufeliler kandisini çağırıp halife yapmak istediler.

Kardeşi Muhammed bin Hanifiyye (r.a.), İbn-i Ömer (r.a.), İbn-i Abbas (r.a.), ve daha nice Eshab-i Kiram (r.anhüm) mani oldular ise de nasihatlarını dinlemeyip, yetmişiki kişi ile Mekke’den Irak’a yola çıktı.

Yezid bedbahtı, şam’dan bunu haber alınca, Irak valisi Ubeydullah bin Ziyad’a emir gönderip,

-“Kufe’ye sokma.” Dedi.

Bu da Sa’d ibni Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer’in kumandasında bir ordu gönderdi. İbn-i Ömer, geri dönmesini bildirdi ise de, İmâm kabul etmeyip harp etti. Yanında bulunanlara da tekrar tekrar teslim olun denildi ise de, 72’si şehid oluncaya kadar savaşa devam etti.

Sinan bin Enes Nehai MUNAFIKI, Hazret-i Hüseyin (r.a.) i Hicret’in 61 (M. 681) yılında Muharrem ayının Onuncu günü Kerbela’da şehid etti. Mübarek oğlu Zeynelabidin (r.a.) küçük olduğu için öldürülmedi.

Kadınlar ve İmâm’ın mübarek başı ile Şam’a gönderildi. Mubarek başı, Mısır’da Karafe kabristanında medfundur.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) den bizzat işiterek rivayet ettiği Hadis-i şeriflerden bazıları;

-“Kişinin İslamının güzelliği malayaniyi terk etmesidir.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yoldan geçen bir Yahudi’nin cenazesi için ayağa kalktı ve buyurdu ki;

-“Kokusu beni rahatsız etti.”

Yine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Bahil (cimri) o kimsedir ki yanında ismin anıldığında bana salat ve selâm getirmez.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Şeyh Abdurrahman Aktepeli (k.s.) Yezid munafıkı hakkında söylediği iki beyt;

-“ji deste me naye bikim hizmete,”
-“Velê ser Yezid’i dikim La’nete.”

Tercümesi;

(-“Hizmet gelmesse de elimizden,)
(-“Ama Yezi’de la’net okumak dilimizden”)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hüseyin bin Ali (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) doğduğu evin sokağı (çok çok eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 4

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş kabilesi’nin Haşim oğulları kolundandır. Babası Abdullah’dır. Abdullah’ın babası Abdulmuttalib, annesi de Fatimâ binti Amr’dır.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedesi Abdülmuttalib, Mekke’nin hakimi ve Arapların ŞEREF itibariyle en üstün kabilesi olan Kureyş Kabilesine mensubtu.

Abdülmuttalib’in alnında Muhammed Aleyhis selam’ın nûru parladığından Kureyş kavmi O’nunla bereketlenirdi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in dedesi Abdülmuttalib, OĞULLARI ARASINDA en çok Abdullah’ı severdi. Çünkü O’NUN ALNINDA Muhammed Aleyhis selam’ın nûr’u parlıyordu.

Abdullah (r.a.) babası Abdülmuttalib’e şöyle derdi;

-“Babacığım, her nereye gitsem belimden bir nûr çıkıyor. Sonra toplanıp, başımın üstünde bulut gibi duruyor. Tekrar gelip belime giriryor. Ne zaman bir yere otursam yer bana diyor ki; (-“Ey Abdullah, sana selam olsun. Muhammed (s.a.v.) in nûr’u sende emanettir.”)

-“Ne zaman bir kuru ağaç altına otursam, derhal yeşerip bana gölge oluyor. Kalkıp gidince de yine kuru oluyor Ey Babacığım bu ne haldır?”

Abdülmuttalib;

-“Ey oğlum, sana müjdeler olsun ki, insanların ve cinlerin efendisi ve Peygamber’i senin sulbinden gelse gerektir.” Demiştir.

Abdullah (r.a.) ın güzelliği Mısır’a kadar şöhret bulmuştu. Alnındaki nûr’dan dolayı iki yüze yakın kız, onunla evlenmek arzusu ile Mekke’ye gelmişti. Abdulmuttalib ise O’nu her yönüyle O’na denk olan bir kız ile evlendirmek istiyordu.

Bunun için Beni Zühre kabilesinin büyüğü Vehb bin Abd-i Menaf’ın kızı Âmine (r.anha) yi oğlu Abdullah’a istedi.

Vehb’in kızı Âmine (r.anha), hem güzellik, hem ahlak, hem de neseb itibariyle Kureyş kızlarının en üstünü idi. Ayrıca soy bakımından Abdullah (r.a.) ile birkaç bâtın yukarda birleşmekte idi.

Abdülmuttalib, Vehb’in kızını oğlu Abdullah (r.a.) a isteyince Vehb şöyle dedi;

-“Ey amcam oğlu, biz bu teklifi sizden önce aldık. Âmine (r.anha) nin annesi bir ruya gördü. Anlatığına göre evimize BİR NUR GİRMİŞ AYDINLIĞI YERİ VE GÖKLERİ TUTMUŞ. Ben de bu gece ruyamda dedemiz İbrahim Aleyhis selam i gördüm.”

Bana;

-“Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’la kızın Âmine’nin nikahlarını ben kıydım. Sen de O’nu kabul et.” Dedi.

Ben de;

-“Bugün sabahtan beri bu ruya’nın tesiri altındayım. Acaba ne zaman gelecekler, diye merak ediyordum.”

Bu sözleri duyan Abdulmuttalib sevincinden

-“Allahu Ekber’ Allahu Ekber!” diyerek tekbir getirdi.

Nihayet oğlu Abdullah (r.a.) ı Vehb’in kızı Âmine (r.anha) ile evlendirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Arapların, cahiliyet devrinde kızlarını diri diri gömdükleri Arabistan çölü

Muhammed (Aleyhis selam)- 5

Abdullah (r.a.) Âmine (r.anha) ile evlenince alnında parlayan nûr , Hazret-i Âmine (r.anha) ye intikal etti.

Abdullah (r.a.) ın evlendiği geceye (Türkiye’de ve birçok İslam ülkelerinde bir asırdan beri ‘Regaib kandiliismi verilmekte ise de BU YANLIŞTIR.)

Regaib gecesi, Recep ayının İLK CUM’A gecesidir. Allah-u Teâlâ bu gecede mü’min kullarına, ragibetler, yani ihsanlar yapar. Bu gece yapılan ibadetlere kat kat sevab verilir.

Muhammed Aleyhis selam’ın nûr’u ise Hazret-i Âmine (r.anha) ye Cemaz-il-âhır ayında intikal etmiştir.

Cahiliye devrinde ve İslamiyet’in ilk yıllarında, Arapların harbi haram saydıkları aylarda, harb etmek istedikleri zaman ayların ismini ve sırasını değiştirmeleri, yâni Cemaz-il-âhır ayına o sene Receb demeleri, Recep ayını bir ay ileri almaları sebebiyle, halk içinde BU YANLIŞLIK YAYILMIŞSA da dinen ve ilmen bir kıymeti yoktur.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in nûr’unun Âmine (r.a.) validemiz (r.anha) e intikali şimdiki Cemaz-il-âhır ayındadır. Regaib gecesinde değildir.

Hazret-i Âmine (r.anha) nin Muhammed Aleyhis selam’a hamile olduğu sırada Kureyş kabilesinde büyük bir darlık, kıtlık ve pahalılık olup, çok sıkıntı içerisinde idiler.

Muhammed Aleyhis selam’ın ana rahmine düşmesiyle

O’nun hürmetine Allah-u Teâlâ Kureyş kabilesinin bağ ve bahçelerine, mahsüllerine öyle bereket verdi ki, hepsi zengin oldular.

Araplar o seneye ‘Senet-ül feth ve’l ibtihac’ yani (sevinç ve bolluk yılı) dediler.

Hazret-i Âmine (r.anha) hamile iken kocası Abdullah (r.a.) ticaret için Şam’a gitmişti. Dönüşünde hastalanıp Medine’ye geldiği sırada dayılarının yanında onsekiz yaşında iken vefat etti. Bu haber mekke’de duyulunca çok büyük bir üzüntüye sebep oldu.

Eshab-i Kiram’dan Abdullah ibn-i Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir;

-“Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in babası Abdullah, oğlu doğmadan önce vefat edince melekler; (-“Ey Rabbimiz, Resulün yetim kaldı.”) dediler.

Allah-u Teâlâ;

-“O’nun koruyucuzu ve yardımcısı benim.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

19. yüzyıl sonlarında Mescid-i Haram (eski resim)

Muhammed (Aleyhis selam)- 6

Muhammed Aleyhis selam’ın doğmasına iki ay kadar zaman varken Fil vak’ası meydana geldi.

İnsanlar her taraftan akın akın gelip Kâ’be’yi ziyaret etmesine engel olmak isteyen Yemen Valisi Ebrehe, Bizans imparatorluğunun da yardımı ile San’a da büyük bir kilise yaptırdı. İnsanların bu kiliseyi ziyeret etmelerini istedi.

Araplar ise eskiden beri Kâ’be’yi ziyaret etmekte olup, Ebrehe’nin yaptırdığı kiliseye hiç itibar etmediler. Hatta hakaret gözüyle baktılar. İçlerinden biri de o kiliseyi kirletti. Bu hadiseye kızan Ebrehe, Kâ’beyi yıkmaya karar verdi ve bu maksatla büyük bir ordu hazırlayıp Mekke üzerine yürüdü.

Ebrehe’nin ordusu Mekke’ye yaklaşınca, Kureyşin mallarını yağma etmeye başladılar. Abdulmuttalib’e ait ikiyüz deveye de el koymuşlardı.

Abdulmuttalib Ebrehe’ye gidip develerini istedi.

Ebrehe;

-“Ben sizin Mukaddes Kâ’be’nizi yıkmaya geldim. Sen onu korumak istemiyorsun da develerini mi istiyorsun?” dedi.

Abdlmuttalib;

-“Ben develerin sahibyim. Kâ’be’nin sahibi Allah’tır. Kâ’be’yi O korur.” Dedi.

Ebrehe;

-“Bana karşı O’nu koruyacak yoktur.” Dedi. Ve Abdulmuttalib’e develerini verip gönderdi.

Sonra Kâ’be’yi yıkmak için ordusunu harekete geçirdi. Ebrehe’nin ordusunun önde yürütülen ve böylece zafere kavuşulacağına inanılan (Mahmud) adında bir fil vardı.

Ebrehe, Kâ’be’ye saldırmaya başlayınca bu fil yere çöküp asla yürümedi. Yönü Yemen’e çevrilince koşarak geri dönüyordu. Böylece Mekke’ye yaklaşıp hücum etmek istediği halde hucüm edemeyen Ebrehe’nin ordusu üzerine Allah-u Teâlâ Ebabil’ (Dağ kırlangıcı) denilen kuşlardan bir sürü gönderdi.

Ebabil kuşlarının her biri, biri ağzında ikisi de ayaklarında olmak üzere nohut veya mercimek büyüklüğünde ÜÇ TAŞ taşıyorlardı. BU TAŞLARI Ebrehe’nin ordusu üzerine bıraktılar. TAŞLAR başlarından girip altlarından çıkıyordu. TAŞ isabet eden her asker, anında yere düşüp ölüyordu.

Ebrehe kaçmak istedi. TAŞLARDAN ona da isabet edip, kaçtıkça etleri parça parça dökülerek öldü.

Bu husus Kur’an-i Kerim’de Fil suresinde bildirilmektedir.

Böylece Kureyş kabilesi doğmak üzere olam Muhammed Aleyhis selam’ın hürmetine büyük bir düşmanın şerrinden kurtulmuştur.

Muhammed Aleyhis selam’ın geleceği Adem Aleyhis selam’dan itibaren her Peygambere ve ümmetlerine müjdelene gelmiş ve doğması yaklaşınca birçok haberler ve müjdeler verilmiştir.

Çeşitli hadiseler meydana gelmiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın doğduğu ev Mekke.

Muhammed (Aleyhis selam)- 7

Doğumu;

Muhammed Aleyhis selam Hicret’ten 53 sene evvel Rebi’ul-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safa Tepesi yakınında bir evde doğdu.

Bu gün, miladi 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. O gün henüz güneş doğmadan âlem nûr ile doldu. Kainatin Serveri, “Mahbubu Rabbilâlemin” (Allah’ın sevgilisi) Muhammed Aleyhis selam doğmuştu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in doğduğu geceye “Mevlid Gecesi denir.

Mevlid doğum zamanı demektir. Bu gece Kadir Gecesi’nden sonra en kıymetli gecedir. Bu gece’de O, doğduğu için sevinenler affolunur.

Bu gece Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu sırada görülen halleri, mu’cizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendi de anlatırdı. Eshab-i Kiram (r.anhüm) da bu gece bir yere toplanırlar, okurlar ve anlatırlardı.

Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, her sene bu geceyi, Mevlid kandili olarak kutlamaktadır. Her yerde Mevlid kasideleri, okunarak Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) ı hatırlanmaktadır.

Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in doğmasını annesi Hazret-i Âmine (r.anha) şöyle anlatıyor;

-“Doğum anı geldiğinde heybetli bir ses  işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı. O andan sonra bende korku ve ürperti kalmadı. O anda çok susamıştım. Hararetten yanıyordum. Yanımda süt gibi, beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum gitti.”

Sonra;

-“Büyük bir nûr gördüm, evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir şey görmüyordum. O sırada çok hatunlar gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafımı sarıp bana hizmet eden bu hatunlar, Abd-i Menaf kabilesinin kızlarına benziyorlardı. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm.”

Dediler ki;

-“Onu insanların gözünden örtün. O anda bir grup kuşlar peyda oldu. Ağızları zümrütten, kanatları yakuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana Korku gelip terlemiştim. Ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu.”

Ben;

-“ O halde iken Gözümden perdeyi kaldırdılar…

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in doğduğu ev. Mekke-i Mükerreme

Muhammed (Aleyhis selam)- 8

Ben;

-“O halde iken Gözümden perdeyi kaldırdılar. Bütün yer yüzünü doğudan batıya kadar gördüm. Üç Âlem (bayrak) dikilmişti. Onların biriMeşrikta’(doğuda), biri ‘Mağripte’ (batıda) biri de Kâ’be’nin üstünde idi.”

Etrafında çok melekler toplandı.

-“Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğar doğmaz, mübarek başını secdeye koydu. Ve şehadet parmağını kaldırdı ve âniden gökden bir parça BEYAZ BULUT indi, O’nu kapladı.”

Bir ses işittim;

-“O’nu mağripden meşrıka kadar her yeri gezdirin. TA Kİ CÜMLE ÂLEM O’NU İSMİYLE CİSMİYLE VE SIFATIYLA GÖRSÜNLER. Diyordu.

Sonra;

-“O bulut gözden kayıboldu ve Muhammed (s.a.v.) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada üç kişi gördüm ki, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki MİSK damlıyordu. Muhammed (s.a.v.) i o leğenin içine koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübarek başına güzel koku sürdüler, mübarek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayıboldular.”

Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın doğduğu sırada Hazret-i Âmine (r.anha) nin yanında Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın annesi Şifa hatun (r.anha), Osman bin Ebül As’ın annesi Fatıma hatun (r.a.) ve Peygamberimiz (s.a.v.) in halası Safiye hatun (r.a.) vardı. Bunlar da gördükleri nur’u ve diğer hadiseleri haber verdiler.

Şifa hatun (r.anha) şöyle;

-“Ben, o gece Âmine (r.anha) nin yanında yardımcı olarak bulunuyordum. Muhammed Aleyhis selam doğar doğmaz duâ ve niyaz ettiğini işittim.”

Gaibten;

-“Yerhamüke Rabbüke.” Diye söylendi.

Sonra;

-“Bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ki, doğudan batıya kadar her yeri göründü…)

Bundan başka bir çok hadiseye şahid olan Şifa hatun (r.anha);

-“Ne zaman ki, O’na Peygamberlik verildi; hiç tereddüt etmeden İLK İMAN Edenlerden biri de ben oldum.” Demiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu