‘Ehl-i Beyt’ olarak etiketlenmiş yazılar

DSC06924  Fuad Yusufoğlu Cennet-ül-Baki' kabristanlığı

Cennet-ül Baki’ kabristanlığı (Medine-i Münevvere)

Muhammed Cevâd Tâki (Radiyallah-u anhu);

On iki İmâm’ın “dokuzuncu.” Künyesi, Ebû Ca’fer olup, İsmi Muhammed Cevâd bin Ali bin Mûsâ Kâzım bin Ca’fer-i Sadık bin Muhammaed Bâkır bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali Ebi Tâlib (r.anhüm) dir.

Tâki lakabı ile meşhurdur.

195 (M. 810) tarihinde, Receb ayının onunda Medine-i Münevvere’de doğdu. 220 (M. 835) yılında Zilhicce ayının altısında Bağdad’da vefat etti. Kabri, dedesi Mûsâ Kâzım hazretleri (r.a.) nin kabrinin arkasındadır.

Muhammed Cevâd (r.a) Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in torunu olup, Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtima (r.anha) nın evladlarındandır. Hazret-i Hüseyin (r.a.) in torunlarından olduğu için “Seyyid”dir.

Muhammed Cevâd Tâki (r.a.) daha küçük yaşta, büyük ve derin bir âlim olmuştur. İmâmlığı onaltı sene iki ay ondört gündür. Halife Me’mûn, kızı Ümmü Fadl’ı Muhammed Cevâd ile evlendirmiş, Medine’ye göndermiştir.

Her yıl Halife Me’mûn, Muhammed Cevâd (r.a.) a onbin dirhem gönderirdi. Ali Naki ve Musa isiminde iki oğlu, Fâtima ve Emmâme isminde iki de kızı vardı. Muhammed Cevâd (r.a.) ın menkıbeleri ve kerâmetleri çoktur.

Şöyle anlatılır;

-“Birgün halife Me’mûn ava çıkarken, çocukların oynadığı sokaktan geçti. Geçtiği esnada, bütün çocuklar sokaktan kaçtı. Yalnız İmâm-i Taki (r.a.) olduğu yerden ayrılmadı.”

Bunun üzerine Halife Me’mûn ona yaklaşarak;

-“Ey çocuk! Bütün çocuklar kaçtığı halde sen neden kaçmadın?” diye sorunca

İmâm-i Taki (r.a.);

-“Ey Emir-ül-mü’minin, yol dar değil ki kenara çekilip genişleteyim. Suçum yok ki, senden korkup kaçayım. Senin suçsuz kişileri incitmeyeceğine inanıyorum.” Diye cevap verdi.

Bu güzel yüzlü ve doğru sözlü çocuk halifenin hoşuna gitti.

Ona;

-“Sen kimin oğlusun?” diye sorunca,

İmâm-i Taki (r.a.);

-“İmâm Ali Rıza’nın oğluyum.” Diye cevap verdi.

Halife, İmâm-i Ali Rıza (r.a.) yı rahmetle andı.

-“Halife bir müddet gittikten sonra, av kuşu olan doğan’ı bir gölün yanında serbest bıraktı. Doğan bir süre sonra, pencesinde yarı canlı bir balıkla geri döndü. Halife bu duruma şaşırdı. Av dönüşü yine aynı yoldan döndüler.”

İmâm-i Taki (r.a.) nin bulunduğu yere gelen halife;

-“Ey Muhammed! Benim av kuşumun ne avladığını biliyor musun?” diye sorunca

İmâm-i Taki (r.a.);

-“Evet ey Halife, Allah-u Teâlâ suda küçük bir balık yarattı, halifenin av kuşu da bunu avladı ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sülalesinin kerametleri meydana çıksın.” Diye cevap verdi.

Halife Me’mûn hayret içinde Muhammed Cevad (r.a.) ın yüzüne baktı ve;

-“Sen gerçekten İmâm-i Ali Rızâ (r.a.) nın oğlusun.” Dedi.

İmâm-i Taki (r.a.) ye ihsan ve ikramda bulunarak, onu yanına aldı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Muhammed Cevâd Tâki hazretleri (Radiyallah-u anhu) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC05221  Fuad Yusufoğlu Baki' Kabristanlığı

Baki’ kabristanlığı (Medine-i Munavvara)

Hasan Bin Ali Askeri “İmâm-i Askeri” ( Radiyallah-u anhu);

On iki İmâm’ın “Onbirincisi”. İmâm-i Ali Naki (r.a.) nın oğludur. Künyesi Ebû Muhammed, lakabı Zeki, Halis, Sirac’dır. Babasının olduğu gibi, kendisi de “Askeri” ismi ile meşhur olmuştur. 232 (M. 846) yılı Rabi-ül-evvel’in dördüncü gününde Medine-i münevver’de dünyaya geldi. 261 (M. 875) senesinde Bağdad’da vefat etti. Samarra’da babasının yanında defn edildi.

İmâm-i Askeri hazretleri (r.a.), cesur, kerim, cömerd ve âlim bir zattır. Yalnız bir oğlu olup, o da on iki İmâmın “Onikincisi” ya’ni sonuncusu olan Muhammed Mehdi hazretleri (r.a.) dir. Bir çok kerametleri vardır.

Kendisini çok sevenlerden bir zat anlatır;

-“Zindan’a düşmüştüm. Zindan çok dar ve ayağımdaki zincirler de çok ağır idi. İmâm-i Askeri hazretlerine bir mektub yazarak sıkıntımı anlattım. Mektubta geçim sıkıntımın da olduğunu yazacaktım, fakat utandığım için yazamadım.”

İmâm-i Askeri hazretleri, mektuba verdikleri cevabta;

-“Bu mektubu aldığım gün, öğle namazını evinde kılacaksın.” Diye yazmış.

Hakikattan o gün öğle üzeri, beni zindandan çıkarıp serbest bıraktılar.

-“Sevinç içinde evime geldim, namazımı kıldım. Kapım çalındı, kapıyı açtığımda İmâm-i Askeri hazretleri (r.a.) nin hizmetçisi ile karşılaştım. Bana yüz altın ile bir mektub bıraktı.”

Mektubu açtığımda şunların yazılı olduğunu gördüm;

-“Ne zaman bir ihtiyacın olursa iste! İstediğin şeye, Allah-u Teâlâ’nın izniyle kavuşursun.”

İmâm-i sevenlerden biri, başından geçen bir hadise’yi şöyle anlatır.

-“İmâm-i Askeri hazretleri (r.a.) ne bir mektub yazarak bazı şeyler sordum. Bahar hummasından da soracaktım. Fakat unutmuştum. Daha sonra suâllerimin cevabı geldi.”

Suâllerimin cevabından sonra şöyle yazmışlar.

-“Bu suallere beraber bahar hummasını da soracaktın, fakat unuttun.”

-“O’nun cevabını da verelim.”

-“Ey ateş! İbrahim’in üzerine soğuk ve emin ol.” Âyet-i kerimesini yazıp, hummalı hastanın boynuna asılırsa şifa bulur.” Buyurdu.

-“Dedikleri gibi yaptım. Hastam şifa buldu..”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hasan Bin Ali Askeri “İmâm-i Askeri” hazretleri (Radiyallah-u anhu) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu