‘Eshab-i kiram’ olarak etiketlenmiş yazılar

Sevr mağarası yolu (Mekke)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve sima olarak en güzellerinden, ismi Dıhye bin Hlife bin Ferve bin Fedale bin Zeyd bin İmrü’l-kays bin Hazrec olup, Dıhyet-ül Kelbi diye meşhur olmuştur. Doğum yeri bilinmemektedir. 50 (M. 670) senesinde vefat etti.

Dihye-i Kelbi (r.a.) ticaretle meşgül olup, çok zengindi. KABİLENİN REİSİYDİ, Müslüman olmadan önce de Resulullah (Sllallahu aleyhi ve sellem) severdi.

Ticaret için Medine’den ayrılıp her dönüşünde Resulullah (s.a.v.) ı ziyeret eder ve hadiyeler getirirdi.

Fakat Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bunlara kıymet vermez ve;

-“Ya Dihya eğer beni memnun etmek istiyorsan iman et, Cehennem ateşinden kurtul.” Buyururudu.

O’nun iman etmesini isterdi. Dıhye (r.a.) ise zamanı olduğunu söylerdi. Peygamber Efendimiz (Sallallahua leyhi ve sellem) o’nun hidayet bulması için duâ ederdi.

Bedir gazasından sonra birgün Cebrail aleyhisselam Dihye (r.a.) nin iman edeceğini Resulullah (s.a.v.) a haber vermişti.

İmanla şereflenmek için huzur-u saâdetlerine girince Resulullah (s.a.v.) üzrindeki hırkasını Dıhye (r.a.)nin oturması için yere serdi.

Dihye-i Kelbi (r.a.), Resulullah (Sallallahau aleyhive sellem) a hürmeten Hırka-ı Seâeti kaldırıp, yüzüne gözüne sürdükten sonra başının üzrine koydu.

Resulullah (s.a.v.) duâları bereketiyle kalbinde iman nuru doğmuş ve öylece Resulullah (s.a.v.) a gelmişti.

Cebrail Aleyhis selam çok defa O’NUN SÛRETİNDE GELİRDİ.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Beni Ümeyye’den üç kimseyi üç kimseye benzetti ve buyurdu;

-“Dıhye-i Kelbi (r.a.), Cebrail Aleyhis selam’a Urve bin Mes’ud-es-Sekafi (r.a.), İsa Aleyhis selam’a Abdül Uzzi ise Deccal’la benzer.”

Yine bir gün Cebrail Aleyhis selam Hazret-i Dihye (r.a.) sûretinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) e geldi.

Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mescid-i Nebi’de bulunuyordu.

Daha çocuk yaşta olan Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin (r.anhüm) de mescid’de oynuyorlardı. Dihye (r.a.) yi görünce hemen O’na koştular. Cebrail Aleyhis selam’ı Dihye zannedip yanına vardılar ve ceplerine ellerini sokup, bir şeyler aramaya başladılar.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Ey kardeşim Cebrail! Sen benim bu torunlarımı edepsiz zanetme. Onlar seni Dihye sandılar. Dıhye ne zaman gelse hediye getirirdi. Bunlar da hediyelerini alırlardı. Bunları öyle alıştırdı.”

Cebrail Aleyhis selam bunu işitince üzüldü.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr mağarası yolu üzerinde uçan bir kuş (Mekke)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 2

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Ey kardeşim Cebrail! Sen benim bu torunlarımı edepsiz zanetme. Onlar eni Dihye sandılar. Dıhye ne zaman gelse hediye getirirdi. Bunlar da hediyelerini alırlardı. Bunları öyle alıştırdı.”

Cebrail Aleyhis selam bunu işitince üzüldü.

-“Dihye bunların yanına hediyesiz gelmiyor da, ben nasıl gelirim.” Dedi.

Elini bir uzattı Cennetten bir salkım üzüm kopardı Hazret-i Hasan (r.a.) a verdi. Bir daha uzattı, bir nar kopardı. Hazret-i Hüseyin (r.a.) e verdi.

Hasan ve Hüseyin (r.anhüm) hediyelerini alınca Dihye (r.a.) zanettikleri Cebrail Aleyhis selam’ın yanından uzaklaştılar ve Mescid-i Nebevi’de oynamaya devam ettiler.

Bu sırada mescidin kapısına, ak sakalı elinde baston, toz-toprak içerisinde beli bükülmüş ihtiyar bir kimse geldi;

-“Yavrularım günlerdir açım, Allah rızası için yiyecek bir şey verin.” Dedi.

Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin (r.anhüm), biri üzümü diğeri de nar’ı yiyecekleri sırada bu ihtiyarı böyle görünce, hemen yemekten vazgeçip ihtiyara vermek için mescidin kapısına doğru yürüdüler.

Tam verecekleri sırada Cebrail Aleyhis selam gördü;

-“Durun, vermeyin O mel’una! O Şeytandır. Cennet ni’metleri ona haramdır.” Buyurarak şeytanı kovdu.

Hicretin beşinci senesi Resulullah (s.a.v.), Beni Kureyza’ya kavuşmadan önce Medine’nin yakınında bir mevki olan ‘Savreyn’de’ Eshab-i kiramdan bir cemaate rastladı.

Ve şöyle buyurdu;

-“Size kimse rastladı mı?”

Eshab-i Kiram (R.anhüm);

-“Ya Resulallah (s.a.v.) bize Dihye bin Halife el Kelbi rastladı. Eğerli beyaz bir katır üzerine binmişti. O katırın üzerinde atlastan bir kadife vardı.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Buyurdu ki;

-“Bu Cibril’dir Beni Kureyza’ya gönderildi. Onların kalelerini sarssın ve kalblerine korku atsın diye…”

Dihye-i Kelbi (r.a.) Rumca’yı iyi bilirdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Onu Bizans’a Sefir olarak gönderdi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) in Herakliuse  (Dihye-i Kelbi ) vasitesiyle gönderdiği mektup

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 3

Dihye-i Kelbi (r.a.) Rumca’yı iyi bilirdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Onu Bizans’a Sefir olarak gönderdi. Bu Hicretin yedinci yılı (M. 629) Muharrem ayında oldu. (Hicretin altıncı yılı Zılhacce ayında olduğu da rivayet edilmiştir.)

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bizans Kayseri Heraklius’u İslâm’a dâvet için bir mektup yazdırdı. Bu mektubu yazdırdığı zaman Eshab-i Kiram (r.anhüm) den bazıları;

-“Ya Resulallah! Rum Taifesi mührü olmayan bir mektubu okumazlar.” Dediler.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) emreti. Gümüşten bir mühür kazdırıldı.

Mührün üzerine üç satır yazılı idi.

Birinci satır MUHAMMED
İkinci satır RESÛL
Üçüncü satır da ALLAH
İdi.

MEKTUBU BU MÜHÜRLE MÜHÜRLEDİ Ve Dihye (r.a.) ye verdi.

Mektubu Bizans Kayseri’ne vermesi için Bursa emirine vermesini emretti.

Dihye-i Kelbi (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mektubunu Kaysere verilmesi için Busra’daki Gassan emiri Haris (r.a.) e başvurdu.

Haris (r.a.) Dihye (r.a.) yi Heraklius’a götürmesi için Adiy bin Hatem’i vazifelendirdi. Adiy bin Hatem (r.a.) de Dihye (r.a.) yi alıp Kudüs’e götürdü.

Bu sırada Heraklius da Kudüs’te bulunuyordu.

Heraklius;

-“Eğer İranlılar üzerine galip olurlarsa Humus’dan Kudüs’e kadar yaya yürüyeceğini adamıştı.”

Heraklius, İran ordularını yenince adağını yerine getirmek için Humus’dan yaya olarak yola çıkmış, yoluna halılar serilmiş, kokular serpilmiş ve bu hal ile Kudüs’e ulaşmış, adağını yerine getirmişti.

Dihye (r.a.), Heraklius’dan önce Kudüs’e vardı ve Heraklius ile görüşmek için temaslarda bulundu.

İmparatorun adamları kendisine;

-Kayser’in huzuruna çıktığın zaman başını eğip yürüyeceksin ve yaklaşınca da yere kapanıp secde edeceksin. Secdeden kalkmana izin vermedikçe de asla başını yereden kaldırmayacaksın.” Dediler.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr Mağarası (Mekke)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 4

İmparatorun adamları kendisine;

-“Kayser’in huzuruna çıktığın zaman başını eğip yürüyeceksin ve yaklaşınca da yere kapanıp secde edeceksin. Secdeden kalkmana izin vermedikçe de asla başını yereden kaldırmayacaksın.” Dediler.

Bu sözleri Dihye (r.a.) ye ağır geldi ve onlara şunları söyledi;

-“Biz Müslümanlar! Allah-u Teâlâ’dan BAŞKA HİÇBİR KİMSEYE SECDE ETMEYİZ. Hem insanın insana secde etmesinin yaratılışına terstir.” Buyurdu.

Bunun üzereine Kayser’ın adamları;

-“O halde Kayser, getirdiğin mektubu hiçbir zaman kabul etmez ve seni huzurundan kovar.” Dediler.

Dihye (r.a.);

-“Bizim Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başkasının kendisine değil secde etmesine; önünde hafif eğilmesine bile musâde etmez. Kendisiyle görüşmek isteyen, köle bile olsa; ona ilgi gösterir. Huzuruna alır, derdini dinler, sıkıntısını giderir, gönlünü alır. Bunun için O’na tabi olanların hepsi hürdür, şereflidir.” Buyurdu.

Bu sözleri dinleyenlerden biri;

-“Maden ki Kayser’e Secde etmeyeceksin, o halde üzerine aldığın vazifeyi yerine getirbilmen için sana başka bir yol göstereyim. Kayser’ın sarayının önünde dinlendiği bir yer var. Her gün öğleden sonra bu avluya çıkar oraları dolaşır. Orada bir minber vardır, Onun üzerinde herhangi bir şikayet veya yazı varsa önce onu alır okur, sonra istirihat eder, Sen de şimdi git hemen mektubu o minber’e koy ve dışarıda bakle. Mektubu görünce seni çağırtır. O ZAMAN VAZİFENİ YERİNE GETİRİRSİN.” Dedi.

Bunun üzerine Dihye (r.a.) mektubu söylenilen yere bıraktı. Herakliüs mektubu aldı; Arapça bilen bir de tercüman çağırttı.

Tercüman Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın mektubunu okumaya başladı.

-“Bismillahirrahmanırrahim (Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım) Allah’ın Resulü Muhammed’den Rumların büyüğü Herakl’e” diye

Başlandığını görünce Herakliüs’ün kardeşinin oğlu Yennak, çok kızdı ve tercümanın göğsüne şiddetli bir yumruk vurdu ve adamı yere oturttu.

Bu sırada Resulullah (s.a.v.) ın mektubu da tercümanın elinden düştü.

Herakliüs ona ne yaptığını sorduğu zaman;

-“Mektubu görmüyor musun? Mektuba hem senin isminden önce kendi ismi ile başlamış, hemde senin hükümdar olduğunu söylemeyip (Rumların büyüğü Herakl’e) demiş. Niçin (Rumların hükümdarı) diye yazmamış ve senin isminle başlamamış. Onunun mektubu bugün okunmaz.” Dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr mağarası (Mekke)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 5

Herakliüs ona ne yaptığını sorduğu zaman;

-“Mektubu görmüyor musun? Mektuba hem senin isminden önce kendi ismi ile başlamış, hemde senin hükümdar olduğunu söylemeyip (Rumların büyüğü Herakl’e) demiş. Niçin (Rumların hükümdarı) diye yazmamış ve senin isminle başlamamış. Onunun mektubu bugün okunmaz.” Dedi.

Bunun üzerine Herakliüs;

-“Vallahi sen ya çok akılsızsın veya koca bir delisin. Ben senin böyle olduğunu bilmiyordum. Ben daha mektubun içinde ne olduğuna bakmadan yırtıp atmak mı istiyorsun? Hayatıma yemin ederim ki; Eğer O seylediği gibi Resulullah ise, mektubuna benim ismimden önce kendi ismini yazmakta ve beni Rumların büyüğü diye anmakta haklıdır. Ben ancak onların sahibiyim. Hükümdarları değilim.” Dedi.

Ve Yennak’ı dışarı çıkarttı. Hiristiyan âlimi ve hiristiyanların reisi ve kendisinin müşaviri olan USKUF isimli kimseyi çağırttı.

Ve mektub okundu.

Mektubun devamı şöyleydi;

-“Allah-u Teâlâ’nın hidayetine tabi’ olana selâm olsun. Bundan sonra; Ben seni İslâm’a devat ederim. Müslüman ol ki, selamet bulasın. Allah-u Teâlâ sana kat ecir versin. Eğer yüz çevirirsen bütün hiristiyanların vebâlı senin üzrinedir. Ey Ehli kitab sizin ve bizim aramızda bir olan söze gelin; Allah-u Teâlâ’dan başkasına ibadet etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah-u Teâlâ’yı bırakıp bazılarımız bazılarına Rab edinmesinler. Eğer bu sözden yüz çevirirlerse; (Şahid olunuz. Biz müslümanız), deyiniz.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın mektubu okunurken Heraklius’un alnından ter taneleri dökülüyordu.

Mektub bitince;

-“Hazret-i Süleyman (aleyhisselam) dan sonra ben böyle (Bismillahırrahmanırrahım)” diye başlayan bir mektup görmemiştim.” Dedi.

Heraklius, Uskuf’a bu meseledeki fikrini sorunca;

-“Vallahi O, Musa ve İsa (aleyhis selam) ın bize geleceğini müjdelediği peygamberdir. Zaten biz O’nun gelmesini bekliyorduk.” Dedi.

Heraklius;

-“Sen bu hususta ne yapmamı tavsiye edersin, neyi uygun görürsün?” diye sordu.

Uskuf;

-“O’na tabi olmanı uygun görürüm.” Dedi.

Heraklius;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hudeybiye (Bi’at-ür-Rıdvan)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 6

Heraklius;

-“Ben senin dediğin şeyi çok iyi bilmiyorum. Fakat O’na tabi olup, Müslüman olmağa gücüm yetmez. Çünkü hem Hükümdarlığım gider hem de beni öldürürler.” Dedi.

Bunun üzerine Dıhye (r.a.) yi ve Adiy bin Hatem (r.a.) i çağırttı.

Adiy (r.a.);

-“Ey Hükümdar, davar ve develer sahibi Araplardan olan şu yanımdaki zat, Memleketinde vuku’ bulan şaşılacak bir Hadise’den bahsediyor.” Dedi.

Dihye (r.a.);

-“Aramızda bir zât zuhur etti. Peygamber olduğunu beyan etti. Halkın bir kısmı O’na tabi olmaktadır. Bir kısmı da karşı koymaktadır. Aralarında çarpışmalar vuku’ bulmuştur. “ dedi.

Bundan sonra Heraklius, Hazreti Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında araştırmaya başladı. Şam valisine emir verip Hazret-i Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) soyundan bir kişiyi muhakkak bulmalarını emretti.

Bu arada kendisinin dostu olan ve İbranice bilen Roma’daki bir âlime de mektup yazıp bu meseleyi sordu. Roma’daki dostundan bahsettiği zatın ahir zaman peygamberi olduğunu bildiren bir mektup geldi.

Bu arada Şam Valisi, ticaret için Şam’a giden bir Kureyş kervanını buldu. Bunların içinde Ebû Süfyan da vardı.

Ebû Süfyan diyor ki;

-“Biz Gazze’de bulunduğumuz sırada Heraklius’un Şam Valisi üzerimize saldırır gibi geldi.”

Ve;

-“Siz şu Hicaz’daki zât’ın kavminden misiniz?” diye sordu.

Biz;

-“Evet.” Dedik.

Vali;

-“Haydı bizimle beraber İmparatorun yanına gideceksiniz.” Dedi.

Ebû Süfyan’la yanındakileri Şam’a götürdü.

Şam Valisi Ebû Süfyan’ı ve yanındakileri Herakliüs’un yanına çıkardı. Bu sırada Herakliüs Kudus’te bir kilise’de idi.

Vezirleriyle beraber oturmuş ve başına tacını giymişti. Herakliüs Ebû Süfyan ve yanındaki otuz kadar Mekke’liyi burada kabul etti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hudeybiye (Bia’t-ür-Rıdvan)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 7

Tercuman çağırdı ve;

-“İçinize Peygamber (s.a.v.) olduğunu söyleyen zât’a, soyca en yakın olanınız hanginiz?” diye sordu.

Ebû Süfyan;

-“O’NA SOYCA EN YAKIN OLAN BENİM. Dedi.

Herakliüs;

-“Akrabalık dereceniz nedir?” diye sordu.

Ebû Süfyan;

-“O benim amcamın oğludur.” Dedi.

Herakliüs, Ebû Süfyan’ı kendisine yakın getirilmesini istedi ve diğerlerinin de Ebû Süfyan’ın arkasında durmasını söyledi.

Ebû Süfyan ilk önceleri yalan söyledi ise de hükümdarın tehdidi ile korktu ve sonradan yalan söyleyemedi.

Herakliüs;

-“Peygamber olduğunu söyleyen Zât’ın, aranızdaki soyu nasıldır?” diye sordu.

Ebû Süfyan;

-“O ZAMANIN EN SOYLUSUDUR. Soy bakımından en seçkinimizdir.” Dedi.

Kayser tekrar;

-“İçinizde ondan önce Peygamberlik iddiasında bulunan kimse oldu mu?”

Ebû Süfyan;

-“Yoktu.” Dedi.

Kayser;

-“O’nun ataları içinde hiçbir hükümdar gelmiş midir?”

Ebû Süfyan;

-“Hayır.” Dedi.

Kayser;

-“O’na halkın eşrafı mı yoksa fakir ve zaifler mi tabi oluyorlar?”

Ebû Süfyan;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hudeybiye kuyusu (Bia’t-ür-Rıdvan)

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 8

Ebû Süfyan;

-“Hayır, O’na tabi olanlar fakirler ve zaiflerdir. Gençler ve kadınlardır. Kavminin yaşlılarından ve eşrafından tabi olan pek yoktur.” Dedi.

Kayser;

-“O’na tabi olanlar artıyor mu yoksa azalıyor mu?”

Ebû Süfyan;

-“Evet artıyorlar.”

Kayser;

-“O’nun dinine girdikten sonra beğenmiyerek veya kızarak dininden dönen kimse var mı?”

Ebû Süfyan;

-“Yoktur.”

Kayser;

-“Peygamber olduğunu söylemeden, O’NU HİÇ YALANLA SUÇLADIĞINIZ OLDU MU?”

Ebû Süfyan;

-“Hayır.” Dedi.

Kayser;

-“O PEYGAMBERİN HİÇ AHDİNİ BOZDUĞU SÖZÜNDE DURMADIĞI OLDU MU?”

Ebû Süfyan;

-“Hayır olmadı. Ancak biz şimdi onunla bir müddet için çarpışmayı bırakarak anlaşma yapmış bulunuyoruz. Bu müddet içinde kendisinin ne yapacağını bilemiyoruz.” Dedi.

Kayser;

-“Sizin O’nunla, O’nun sizinle yaptığınız harbler nasıl neticelendi?”

Ebû Süfyan;

-“Yenme aramızda sıra ile oldu. Bir kere O bizi, bir kere de biz O’nu yendik.” Dedi.

Kayser;

-“O SİZE NEYİ EMREDİYOR? Diye sorunca

Ebû Süfyan;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hudeybiye Kuyusu Bia’t-ür-Rıdvan

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 9

Ebû Süfyan;

-“Yalnız bir Allah’a ibadet etmeyi, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamayı emr ediyor, atalarımızın taptığı şeylere (putlara) tapmaktan bizi men ediyor. Namaz kılmayı, doğru olamyı, fakirlere yardım etmeyi, haramlardan sakınmayı, ahde vefayı, emanete hiyanet etmemeyi, akrabaya ziyaret etmeyi emr ediyor.” Dedi.

Kilise de bu konuşmalar olmuş.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın mübarek mektubu okunmuştu.

Rumlar arasında gürültüler çoğaldı.

Kayser Ebû Süfyan ve yanındaki Kureyş’lileri dışarı çıkarılmasını emretti.

Daha Müslüman olmayan Ebû Süfyan burada yeminle Peygamberimiz (s.a.v.) in davasının başarıyla sonuçlanacağına inandığını söylemiştir.

Dihye (r.a.) o mübarek güzel yüzü ile HERAKLİÜS’ÜN KARŞISINA GEÇİP TATLI SESİ İLE;

-“Ey Kayser beni sana Humus’dan bir kimse (Haris) gönderdi ki; O SENDEN HAYIRLIDIR. Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, beni O’na gönderen zât (Resulullah) ise hem ondan hem de senden dha hayırlıdır. Sen benim sözlerimi alçak gönülülükle dinleyip verilen nasihatları kabul et. Çünkü sen alçak gönülülük edersen nasihatları anlarsın. Nasihatları kabul etmezsen insaflı olamazsın.” Dedi.

Herakliüs;

-“Devam et.” Dedi.

Dihye (r.a.);

-“Öyle ise ben seni, Mesih (a.s.) in kendisine namaz kılmış olduğu Allah’a da’vet ediyorum. Ben seni Mesih (a.s.) in annesinin karnında iken gökleri ve yeri yaratan ve onlara hakim olan Allah’a da’vet ediyorum.”

(Dihye (r.a.); bu sözüyle Hiristiyanlara göre üç Allah’dan (haşa) ikincisi diye söyledikleri ve inandıkları Hazret-i İsa (a.s.) nın bir ilah olmadığını ve O dünyaya gelmeden âlemleri yaratan, biri olan Allah-u Teâlâ’ya iman’a davet ediyordu.)

-“Ben seni ÖNCEDEN MUSA (a.s.) NIN ONDAN SONRA DA İSA (a.s.) NIN GELECEĞİNİ MÜJDELEYİP HABER VERDİĞİ ŞU ÜMMİ PEYGAMBER (s.a.v.) e İMAN’A DA’VET EDİYORUM. Eğer bu hususta sen bir şey biliyorsan ve eğer kendin için dünya ve ahiret seadetini kazanmak istiyorsan onları gözlerinin önüne getir. Yoksa ahiret seadetin elinden gider. Dünyada küfür ve şirk içinde kalırsın. Şunu da bil ki, senin RABBİN OLAN Allah Cebbarları helak edici ve ni’metleri değiştiricidir.” Dedi.

Herakliüs, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mektubunu okuyunca öpüp gözlerine sürdü va başına koydu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Abdullah bin Cahş ile dayısı Hazret-i Hamza (Radiyallah-u anhüm) kabri

Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu)- 10

Herakliüs, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mektubunu okuyunca öpüp gözlerine sürdü va başına koydu.

Sonra da;

-“Ben, ne elime geçen bir yazıyı okumadan, ne de yanıma gelen bir âlimden bilmediklerimi sorup öğrenmeden bırakmam. Böylece hayır ve iyilik görürüm. Sen bana Mesih (a.s.) in kandisine Namaz kıldığı zât’ı düşünüp buluncaya kadar mühlet ver.” Dedi.

Herakliüs daha sonra Dihye (r.a.) yi yanına çağırıp baş başa konuştu.

Kalbinde olanı izhar etti.

Dedi ki;

-“Ben biliyorum ki seni gönderen Zât, kitablarda geleceği müjdelenen ve gelmesi beklenen âhir zaman Peygamberidir. Yalnız ben O’na (s.a.v.) uyarsam; Rumların beni öldürmesinden korkuyorum. Seni onların içinde en büyük âlimleri ve benden daha ziyade itibar gösterdikleri bir kimse vardır. SAFATIR derler. O’na göndereyim Bütün Hiristiyanlar O’na tabi’dir. Eğer o imân ederse, bütün hepsi O’na uyup imân ederler. Ben de o zaman kalbimde olanı ve itikadımı açığa vururum.”

Bundan sonra Herakliüs bir mektup yazıp, Dihye (r.a.) ye verip SEFATIR’a gönderdi.

Setafır, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vasıflarını işitince hazret-i Musa (aleyhis selam) ın ve Hazret-i İsa (Alayhis selam) nın geleceğini haber verdikleri AHIR ZAMAN PEYGAMBERİ olduğundan hiç şüphesi olmadığını söyledi

Ve İMAN ETTİ. Evine gitti, kapandı ve her Pazar yaptığı vaazlara üç hafta çıkmadı.

Hiristiyanlar;

-“Safatır (r.a.) a ne oluyor ki o Arabla görüştüğünden beri dışarı çıkmıyor, O’nu istiyoruz.” Diye bağırdılar.

Safatır (r.a.) üzerineki siyah Papaz elbisesini çıkardı Beyaz elbise giydi ve eline âsâsını alıp kiliseye geldi. O beldedeki Hiristiyanları topladı.

Ayağa kalkıp;

-“Ey Nasara, biliniz ki bize Ahmed (a.s.) den mektup geldi. Bizi Hak Dine davet etmiş. BEN AÇIKÇA BİLİYOR VE İNANIYORUM Kİ, o Allah’u Teâlâ’nın hak Resulüdür.” Dedi.

Hiristiyanlar bunu işitince hepsi Safatır (r.a.) ın üzerine hücüm ettiler ve onu döverek ŞEHİD ETTİLER.

Dıhya (r.a.) gelip durumu Herakliüs’e haber verdi.

Herakliüs;

-“Ben sana söylemedim mi? Safatır (r.a.) Nasara katında benden daha sevgili ve azizdir. Eğer duysalar beni de onun gibi katl ederler.” Dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Dıhye-i Kelbi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu