‘Eshab-i kiram’ olarak etiketlenmiş yazılar
Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 10
29 Haziran 2009Uhud savaşında Resulullah (s.a.v.) ın kaldığı mağara (Medine-i Münevvere)
Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 10
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Beni Nâdir Yahudilerinin terk ettiği malların hepsine el koydu.
Bu ganimet mallarının hepsini muhacirlere dağıtmak için izin istedi.
Böylece muhacirler, Ensar (r. Anhüm) ın evlerinde oturmaktan kurtulacaklardı.
Ensar’dan Sa’d bin Ubâde ile Sa’d bin Muaz (r.anhüm);
-“Ya Resulullah! Sen Beni Nâdir’in mallarını muhacirlere dağıt. Onlar şimdiye kadar olduğu gibi yine evlerimizde oturmaya devam etsinler.” Buyurdular.
Resulullah (Sallallahı aleyhi ve sellem) Ensar (r.anhüm) den Sehl bin Huneyf ile Ebû Dücâne hazretleri (r.anhüm) ne fakir oldukları için bu ganimetlerden onlara da pay verdi.
Ebû Dücâne (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra ortaya çıkan İRTİDÂT (dinden dönme) fitnelerini ortadan kaldırılmasında da çok büyük hizmet görmüştür.
Hicretin onbirinci senesi (M. 632) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in hilafeti zamanında da Yemâme muharebesinde de favkâlâde kahramanlıklar göstermiştir.
O sırada Dinden dönenlerin başında bulunan Müseylemet-ül Kezzab, Peygamber, olduğunu ileri sürerek büyük fitne çıkarmıştı.
Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) komutasındaki İslâm ordusu bu alçak fitnecinin üzerine sevk edilmişti. Harp esnasında Hazret-i Ebû Dücâne (r.a.) düşmana çok şiddetli hucum ediyordu.
Harbin başında İslâm ordusu daha önce gönderilen İkrime ve Şurahbil (r.anhüm) ordusu gibi geriledi. Hatta beni Hanife kabilesinin mürtedleri, Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) in çadırına girip yağma yapmaya başlamışlardı.
Bu sırada İslâm askeri geri dönüp şiddetli bir hucum ile Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu bozdu.
YİNE BU SIRADA Hazret-i Vahşi (r.a.), Hazret-i Hamza (r.a.) yı şehid ettiği harbe (küçük mızrak) ile Müseylemet-ül Kezzab’ı katletti.
Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu teşkil eden Beni Hanife kabilesi yenilince etrafını duvarlarla çevirip tahkim ettikleri büyük bir bahçeye sığındılar ve kapısını kapattılar.
Bu bahçeye duvardan ilk atlayarak giren Ebû Dücâne (r.a.) idi. Aşağı atlarken ayağı kırıldı. Buna rağmen gayretine zerre kadar eksiklik getirmeyerek, o muhkem bahçesinin kapısını bekleyen müşrikleri dağıtıp, islâm askerine bahçenin kapısını açtı.
Tekrar düşmanın üzerine hucüm etti ve Şehadet şerbetini içinceye kadar savaştı ve burada hicretin onbirinci yılında şehid oldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 11
29 Haziran 2009Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere
Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 11
Tekrar düşmanın üzerine hucüm etti ve Şehadet şerbetini içinceye kadar savaştı ve burada hicretin onbirinci yılında şehid oldu
Bu Yemame cenginde Müseylemet-ül Kezzab’ın kırkbin kişilik ordusundan yirmi bini katledilmiş, fakat Müslümanlardan da iki binden ziyade şehid verilmişti.
Bunun üçyüzaltmışı Mühacir (r.anhüm) den, bir o kadarı dı Ensar (r.anhüm) den ve kalanı da Tabi-in (r.anhüm) den idi.
Şehid olanların içerisinde yetmişten ziyade hafız vardı.
Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.) cesaret ve kahramanlığı kadar da fazilet sahibi olup, hiç kimseye kötülük düşünmez ve boş ve faidesiz şey (ma’lâyanı) ile meşgül olmazdı.
Zeyd bin Eslami (r.a.) diyor ki;
Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) hasta idi ve yüzü nurla parlıyordu.
Huzuruna gelenlerden birisi;
-“Bu yüzünüzün böyle nurlu olmasının sebebi nedir? Diye sordu.
Ebû Decâne (r.a.) buyurdu ki;
-“Güvenebileceğim beni kurtaracak iki amelim var. Birisi ma’lâyanı ile meşgül olmazdım. İkincisi, hiçbir Müslümana kalbimde en küçük bir kötülük bulundurmazdım ve hiçbir Müslümana kötülük düşünmezdim.”
Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) den rivayet edilen pek çok hadis-i şerif olmamasının sebebi Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra fazla yaşamayışıdır.
Onun için tabi-in (r.anhüm) den kendisinden rivayette bulunacak fazla bir kimse ile görüşmemişir.
İmâm-i Beyheki (r.a.) (Delailün-Nübüvve) kitabında ve İmâm-i Kurtubi (r.a.) nin (Tezkire) kitabında bildirdiklerine göre;
Ebû dücâne (r.a.) buyurdu ki;
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 12
29 Haziran 2009Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere
Ebû dücâne (r.a.) buyurdu ki;
-“Yatıyordum; değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi bir ses duydum ve şimşek gibi bir parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında siyah bir şeyin yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım, kirpi derisi gibi idi. Yüzüme kıvılcım gibi bir şeyler atmağa başladı. Hemen Resulullah (s.a.v.) a gidip anlattım.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Yâ Ebû Dücâne Allah-u teâlâ, evine hayır ve bereket versin.”
Kalem ve kağıd istedi Hazret-i Ali (r.a.) ye bir mektub yazdırdı.
-“Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup uyudum. Feryad eden bir ses beni uyandırdı.”
Diyordu ki;
-“Yâ Ebû Dücâne! Bu mektupla beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette yüksektir. Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık senin ve komşularının evine gelmiyeceğiz.”
Ona dedim ki;
-“Sahibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam. Cin ağlamsından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah amazını mescid’de kıldıktan sonra, Cinin sözlerini Peygambrimiz (s.a.v.) e anlattım.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“O MEKTUBU KALDIR, YOKSA, MEKTUBUN ACISNI KIYAMETE KADAR ÇEKERLER.”
Bir Müslüman bu mektubu yanında taşısa veya evinde bulundursa; bu kimseye, eve ve etrafına cin gelmez ve dadanmış olup, zarar veren cin de gider.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh);
30 Haziran 2009Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh);
Eshab-i kiramin meşhurlerinden ve ilk olarak imân edenlerden. Adı Mikdâd bin Amr (Esved) bin Salebe bin Mâlik bin Rabiâ bin Sümâme bin Matrud en-Nehrânı el-Kindi’dir.
Babasının adı Amr’dır. Esved bin Abd-i Yegus tarafından evlatlığa kabul edildiği için, Mikdâd bin Esved (Esved’in oğlu) olarak meşhur olmuştur.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a ilk olarak iman eden Eshab-i Kiramdandır. Miladi 584 yılında Mekke’nin dışında bulunan Nehra’da doğdu.
Gençliği sırasında Mekke’ye geldi. Abd-i Yegûs oğullarına sığındı. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) e iman edenlerin YEDİNCİSİDİR.
Daha başka rivayetler da vardır.
(Rivayet etmişlerdir ki;)
Allah’ın arslanı, Hazret-i Ali (r.a.), Kureyş kafirlerinin toplandıkları yere gitti.
-“İnşallah-u Teâlâ yarın Medine-i Münevvere’ye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin.” Buyurdu.
Hepsi başlarını eğip hiçbir şey söylemediler.
Hazret-i Ali (r.a.) oradan ayrılınca, Ebû Cehil kalktı;
-“Ey Kureyş’in büyükleri! Muhammed, evi burada olduğu müddetçe bize düşmanlık etmez. Buna mani olmaliyiz.” Dedi.
Kafirlerin her biri şöyle yaparız, böyle yaparız, dediler. Sonra Hazret-i Abbas (r.a.) a yalvardılar.
-“Kardeşinin oğluna söyle Muhammed (s.a.v.) in evini kaldırmasın, yoksa aramız açılır.” Dediler.
Hazret-i Abbas (r.a.) bu sözleri Hazret-i Ali (r.a.) ye söyledi.
Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);
-“AMCACIĞIM, YARIN EŞYAYI GÖTÜRECEĞİM KARARIM KAT’İDİR. Yoluma çıkan olursa cenk ederim.” Buyurdu.
Hazret-i Abas (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin sözlerini Kureyş kafirlerine söyleyince canları sıkıldı. Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in saâdethanesindeki eşyaları toplayıp yola koyuldu.
Kureyş’ten dört beş kişi atlı olarak Hazret-i Ali (r.a.) nin yolunu kestiler.
-“Geri dön, yoksa seninle cenk ederiz.” Dediler.
Hazret-i Ali (r.a.) yükleri indirip bunların üzerine yürüdü. Hak Teâlâ’nın izniyle onlara galip geldi. Tekrar Hane-i Saâdetin mübarek yüklerini kaldırıp yola koyuldu.
Yolda, o zaman henüz iman etmemiş olan Mikdad bin Esved (r.a.) Hazret-i Ali (r.a.) nin karşısına çıktı. Hazret-i Ali (r.a.) hiçbir söz söyletmeden bir vuruşta onu yere yıktı.
Göğsüne çıkıp İmân’a davet buyurdu. Derhal can-ı gönülden kabul edip Müslüman oldu.
Mikdad bin Esved (r.a.) in bir oğlu, Hazret-i Hüseyin uğrunda, Kerbela’da canını feda edip şehid olmuştur.
Mikdad bin Esved (r.a.) hazretleri, Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve bahadırlarındandır.)
Müşriklerin, Müslümanlığı kabul edenlere karşı sıkıntı vermeleri ve eziyetleri artınca, diğer Müslümanlarla birlikte Habeşistan’a hicret etti. Orada bir müddet kaldıktan sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Medine’ye hicret ettiğini öğrenince Medine’ye geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) in amcası Zübeyr (r.a.) in kızı Dıbâa (r.anha) ile evlendi ve O’ndan “Kerime” adında kızı oldu.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında ve Hazret-i Ebû Bekir (r.a.), Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında yapılan harplere de katıldı ve 33 (M. 656) yılında Hazret-i Osman (r.a.) ın Halifeliği sırasında 79 yaşında iken vefat etti.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) ın mensup olduğu kabilesi, düşmanları tarafından hezimete uğratılmış, yerleri, yurtları ve malları ellerinden alınarak dağılıp gitmişlerdi.
Bu sırada kendisi Mekke’ye düşmüş ve orada Esved bin Abd-i Yegus hanedanına sığınmıştır. Bu sırada Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in Peygamberliğini açıkladığını duyunca gidip hemen Müslüman oldu.
Bir müddet, Müslüman olduğunu gizledi Mekkeli müşrikler, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iman edip, putlara tapınmaktan vazgeçerek, Müslümanlığı yeni kabul edenlerin hepsine eziyet ve işkence etmeye başladılar.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), amcası Ebû Talib vasitesiyle, Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) de kabilesinin yardımı ile bir müddet müşriklerin saldırılarından korundular.
Fakat Müşrikler İslamiyeti kabul eden Hazret-i Mikldâd ve diğer kimsesiz Müslümanları (r.amhüm) yakalayıp, elbiselerini soydular.
Demiren zırhlar giydirerek güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırarak saatlerce, hatta günlerce işkence yaptılar.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 2
30 Haziran 2009Kabe’-i Şerif
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 2
Müşriklerin bu ağır işkenceleri artarak devam etti. Müslümanları her gördükleri yerde yakalayıp hapsediyorlar, akla ve hayale gelmedik işkenceler yapıyorlardı.
Sonunda dayanılmaz bir hal alınca, diğer Müslümanlarla beraber Habeşistan’a hicret etmelerine izin verildi.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) de Habeşistan’a hicret eden kafilenin içinde yer aldı. Peygamberimiz (s.a.v.) in Medine’ye hicretine kadar orada kaldı. Bu hicretten sonra Medine’ye döndü.
Mikdâd bin Esved (r.a.) Medine’ye gelince, Resulullah (s.a.v.) onu Mekke’ye gönderdi. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de müşriklerin durumunu araştırıp, Müslümanlar için ne düşündüklerini öğrenmek istiyordu.
Nitekim daha önce Hazret-i Utbe bin Cezvan (r.a.) da, bu maksatla Mekke’ye gönderilmişti. İşte bu sıralarda müşrikler, birkaç koldan Medine’ye akın için hazırlanmışlar, keşfe çıkmışlardı.
Hazret-i Mikdâd (r.a.) ile Hazret-i Utbe (r.a.) de bunların arasına sokularak beraberce ilerlediler.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de tam bu sırada Ubeyde bin Hâris (r.a.) i keşif için göndermiş olduğundan, bunların ikisi hemen on iltihak ederek Medine’ye döndüler.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.), Medine’ye gelince Gülsüm binti Hed (r.amha) in evine misafir olmuştu. Medineli Müslümanlarla (Ensar ile) Mekkeli Müslümanları (Muhacirleri) onar kişilik guruplara ayırarak aralarında kardeşlik sözleşmesi yapılmıştı.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın bulunduğu gurupta idi. Hepsinin bir tane keçileri vardı. Hergün onu sağarak sütünü içip karınlarını doyuruyorlardı.
Daha sonra Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) e Medine’nin Beni Adile mahallesinde bir miktar arazı tahsiz etmeyi isteyince, Ensar’dan Hazret-i Ubeyde bin Ka’b (r.a.) ı çağırmış ve O’nun vasıtasıyle Hazret-i Mikdâd (r.a.) a bir miktar arazının ayrılmasını temin buyurmuştu.
Müşrikler, hicretin ikinci senesinden itibaren, Medine’deki Müslümanlar üzerine saldırmak hazırlığına giriştiler.
Bu sebeple onlarla yapılan muharebelerin hepsinde Mikdâd bin Esved (r.a.) da hazır bulunmuştur.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 3
30 Haziran 2009Ravda-i Muttahhara (Medine-i Münevvere)
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 3
Hicretin ikinci (M. 624) yılında Bedir savaşı başlayacağı sırada Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Eshabin illeri gelenlerini toplayıp onlarla istişare etti.
Henüz Müslümanlar çok azdı. Harp için hazırlıkları yok sayılırdı. Maddi imkanları azdı. Önce Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in ve Hazret-i Ömer (r.a.) in fikirleri alındı.
Onlardan her biri;
-“Hiçbir hizmet ve fedakarlıktan geri durmayız.” Diyerek,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in dilediği gibi haraket etmesini istediler.
Bu sırada konuşmak için Musaade isteğen Mikdâd bin Esved (r.a.) dedi ki;
-“Ya Resulallah! Allah-u Teâlâ sana neyi emrettiyse onu yap! Vallahi biz, İSRAİL OĞULLARINDAN HAZRET-İ MUSA (ALEYHİS SELAM) A DEDİĞİ GİBİ (“Git Rabbinle beraber düşmanlara karşı çık! Biz buradan kımıldamayız.”) ŞEKLİNDE BİR SÖZ SÖYLEYECEK DEĞİLİZ. BİZ SANA TÂBİYİZ, önünde ve arkanda daima düşmanla çarpışırız.”
O’nun, bu feragat ve şecâat misali sözlerinden son derece memnun olan Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), O’na duâ etti.
Bedir savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Mikdâd bin Esved (r.a.) bu savaşta İslâm ordusundaki tek süvari idi.
Bunun için kendisine, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın süvarisi denilirdi.
Hazret-i Mikdâd (r.a.), ok atmakta, binicilikte son derece mahir bir yiğitti. Bedir’deki kahramanlıkları siyer ve hadis kitaplarında anlatılmaktadır.
Uhud, Hendek, Hayber, Beni Kureyza ve diğer savaşlara katılan Mikdâd bin Esved (r.a.), bazı seriyyelerde de (Keşif kollarında da) bulunmuş ve ilk seriyyede İslâm askerinin kumandanı tayin edilmiştir.
Uhud savaşından sonra, Mekke civarında oturan kabileler tarafından Eshab-i Kiram’dan Hubeyb (r.a.) in hile ile esir alınıp, Mekkeli müşriklere satılması ve idam edilerek şehid edilmesi üzerine, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hubeyb (r.a.) in cesedini müşriklerin elinden alıp getirmek üzere Mikdâd bin Esved (r.a.) i görevlendirmiştir.
Mekke’nin fethinde, huneyn gazvesinde Tebük seferinde ve veda haccında da bulunan Mikdâd bin Esved (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra da çok büyük hizmetler yapmıştır.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 4
30 Haziran 2009Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 4
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in halifeliği sırasında mürtedlerle yapılan savaşa katılmıştır. Hazret-i Ebû Bekir (r.a.), Kur’an-i Kerim ayetlerinin bir araya getirilip toplanması için kurduğu heyette Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) i de almıştır.
Hazret-i Ömer (r.a.) in Halifeliği sırasında Suriye harekatına katılmış ve Mısır’ın fethi için Amr bin As (r.a.) a gönderilen yardımcı kuvvetlere kumandan seçilmiştir.
Hazret-i Ömer (r.a.) vefat edeceği zaman onu çağırıp;
-“Yâ Mikdâd! Beni kabre koyduktan sonra şûrâ (danışma) heyetini çağır ve onları bir evde topla. İçlerinden birini halife seçinceye kadar onları orada tut.” Emrini vermiştir.
O da bu emri gereği gibi yerine getirmişti.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.), Hazret-i Osman (r.a.) ın halifeliği sırasında da ihtiyarlamış olduğu halde savaşlara katılmıştır.
Ömrünü savaş meydanlarında cihadle geçirmiş olan Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.), yetmiş yaşlarında iken Medine’de vefat etmiş olup, cenaze namazını Hazret-i Osman (r.a.) kıldırmıştır.
Peygamber Efendimiz kumandanlarından olan Mikdâd bin Esved (r.a.) i çok sevredi.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun hakkında şöyle buyurdu;
-“Allah bana Eshabımdan dört kişiyi özelikle sevdiğini bildirip, benim de onları sevmemei emir buyurdu ki bunlar; Ali, Mikdâd, Selman ve Ebû Zer (r.anhüm) dir.”
Mikdâd bin Esved (r.a.), Eshab-ı Kiram (r.anhüm) den olmayan Müslümanlardan birinin kendisine hayıflanarak sizlere;
-“Ne mutlu sizin gözlerinize! Resulullah (s.a.v.) ın zamanında yaşadınız! O’nu görmekle şereflendinizé” şeklinde konuşması üzerine
Mikdâd bin Esved (r.a.) O’na şunları söylemiştir;
-“Sizleri bunu istemeye sevk eden nedir? O devirde yaşasaydınız, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a karşı tavrınız ne olacağını biliyor musunuz? Allah’a yemin ederim ki, Resulullah (s.a.v.) kendisine uymayan ve tasdik etmeyen pek çok kavimle karşılaşmıştı. Halbuki Allah-u Teâlâ’nın sizi bu devirde yaratması sebebiyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın size getirdiklerini tasdik ederek, yalnız Allah’ı biliyor ve O’na iman ediyorsunuz. Sizin sıkıntılarını başkaları çekti. İnsanların azgınlıkları sebebiyle Peygamberler gönderilmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ise insanların puta tapmaktan başka hiçbir şey tanımadıkları cahiliyet ve vahşet devrinin en korkuncunda gönderilmiştir. O kur’an-i Kerim’i getirdi. O’nunla hakkı ve Batılı birbirlerinden ayırdı. O kadar ki; bir kimse, kalbine iman yerleşikten sonra İman etmeyen babasının, çocuğunun veya kardeşinin küfürde olduğunu görüyor ve karşı duruyordu. Dostunun Cehenneme gitmesine katiyen sevinmezdi ve iman etmesini arzular, bunun için çırpınır, cehennem’den kurtulmasını isterdi.”
-”Bu hususta Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerimesinde Furkan sûresi 74’ncü âyet-i kerimesinde şöyle duâ etmeyi emretti;”
-“Ey Yüce Rabbimiz! Hanımlarımızdan ve çocuklarımızdan gözlerimizi aydın edecek, bizi sevindirecek olanları bahşet.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 5
01 Temmuz 2009Kuba Camisi (Medine-i Münevvere)
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 5
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.), gittiği yerlerde insanlara Kur’an-i Kerim öğretmiş ve hadis-i şerif rivayetinde bulunmuştur.
Mikdâd bin Esved (r.a.) Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem) den rivayet ettiği Hadis-i Şerif’lerden bazıları şunlardır;
-“Kıyamet günü güneş insanlara bir mızrak mesafe kalıncaya kadar yaklaştırır.”
-“İnsanlar kıyamet gününde günahlarına göre tere batacaklardır. Ter kiminin topuğuna kadar, kiminin dizlerine, kiminin beline kadar, bazılarının da ağzına kadar yükselir.”
-“(…Kur’an-i Kerim’e sarılınız! Çünkü O şefaât eden ve sefaâti kabul edilendir. Kendisine uymayanların yenilmeyen hasmidir. Kim Kur’an-i Kerim’i rehber edinirse (Kur’an-i Kerim’den müctehid olan âlimlerin çıkardığı hükümlere uyarsa) Kur’an onu Cennet’e götürür. Kim de Kur’an’a sırt çevirirse, Cehenneme gider. Kur’an, en hayırlı yolu gösterir, Emirleri açık ve kesindir. Boş sözler değildir. Manâları çok derindir. Güzllikleri sayılamaz. Âlimler o’na doymazlar. O hakikate ulaşmak için Allah’ın sağlam ipidir. Dosdoğru yoldur. Cinlerin Kur’an-ı duydukları zaman hayretten;
(-“Doğrusu bizi, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur’an dinledik ve hemen inandık ve artık Rabimiz’e hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.”) Dedikleri hakikattir…”
Hazret-i Mikdâd bin Esved, çok sade bir hayat yaşar, herkes O’NA İMRENİRDİ. Eshab-i Kiram (r.anhüm) den, Abdullah bin Amr (r.a.) ve Abdullah bin Mes’ud (r.a.) bunlardandı. Kimseyi incitmez, herkese iyiliği, emirleri ve yasakları öğretirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sünnetinden ayrılmazdı. En büyük arzusu ve emeli buydu.
Her müşkülünü hemen gelip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a sorardı.
Bir gün, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a gelip;
-“Ya Resulallah! Kafirlerden birine rast gelecek ve onunla döğüşecek olursam, kafir bana hücüm ederek, kılıcı ile bir kolumu kestikten sonra bir ağacın arkasına geçerek Kelime-i Şehadet getirerek; (-“Ben Allah’tan başka İlah olmadığına ve Muhammed (Aleyhis selam) da O’nun kulu ve peygamberi olduğuna inandım” diyecek olursa, O’nu öldürmek benim için caiz midir?” diye sormuştu.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de cevap vererek;
-“Hayır öldürme!” dediler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 6
01 Temmuz 2009Kuba camisi (Medine-i Münevvere)
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 6
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) tekrar sordu;
-“Fakat o adam benim kolumu kesmiş, ondan sonra da Kelime-i Şehadet getirmişti. Böyle olduğu halde O’nu öldürmeyeyim mi?”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’na tekrar şu cevabı verdi;
-“O’nu öldürme! O’nu kelime-i Şehadet getirdikten ve böylece Müslüman olduktan sonra öldürecek olursan, O’nun şehadetten evvelki haline dönersin, O’da senin öldürmeden evvelki haline döner.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) i çok severdi. O’nu kendi amcasının kızı Hazret-i Dıbâa (r.anha) ile evlendirmiştir. O, hayatının bir kısmını Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte geçirmiştir.
Bu hususta rivayet ettiği bir hadis-i şerif, O’nun bu halini tasvir etmektedir.
Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) buyurdu ki;
-“Bir gün iki arkadaşımla birlikte, yorgunluk ve açlıktan gözlerimiz kararmış, kulaklarımız sağırlaşmıştı. Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan bir kaçına müracaat ettik. Fakat kendilerinde ikram edecek bir şeyleri bulunmadığı için bizi kabul etmediler.”
Biz de kalkıp;
-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) a gittik. Bizi alarak hâne-i seadetine (Mübarek evine) götürdü.”
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize bakarak;
-“Bunları sağınız da aranızda taksim ediniz!” buyurdu.
Biz, hergün bu keçileri sağar, keçilerin sütünü aramızda taksim eder, kendi payımızı içer, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hissesini de saklardık.
-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), geceleyin gelir, uyuyanları uyandırmayacak bir şekilde uyanık olanlara selam verir, namaz kıldığımız yerde namazını kılar ve ondan sonra da sütünü alıp içerdi.”
Bir gece şeytan bana musalat oldu ve bana dedi ki;
-“Ey Mikdâd! Bu gece Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) Ensar (r.anhüm) ın evine gidecek, onlar O’na türlü ikramlarda bulunacaklar. O’nun da bu sütü içmeye ihtiyacı kalmayacak. O alde sen şu sütü içiver!”
Bu sözler, içimden bir türlü çıkıp gitmedi. Nihayet ben de kalkıp Resulullah (s.a.v) için ayırdığımız hisseyi içtim.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 7
01 Temmuz 2009Kuba Camisi (Medine-i Münevvere)
Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 7
Bu sözler, içimden bir türlü çıkıp gitmedi. Nihayet ben de kalkıp Resulullah (s.a.v) için ayırdığımız hisseyi içtim.
Fakat sütü içtikten sonra, aklım başıma geldi ve kendi kendime;
-“Sen ne yaptın Ey Mikdâd! Resuulullah (s.a.v.) ın sütünü neden içtin? Şimdi Kendisi gelecek, sütünü arayacak, işte o zaman helak olacaksın. Dünyanı da ahretini de kaybedeceksin.” Dedim.
Yatağa yatmıştım.
-“Üzerimdeki örtü çok kısaydı. Başımı örtsem, ayaklarım, ayaklarımı örtsem başım açıkta kalıyordu. Gözüme uyku girmiyordu.”
İki arkadaşım kendi paylarını içip uyumuşlardı.
-“Derken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) çıkageldi. Her gece ki gibi Selam verdi. Namazını kıldı. Sonra süt kabının kapağını açtığında boş olduğunu gördü. O sırada bana bedduâ edeceğini sandım, çok korktum Fakat O bedduâ etmedi.”
Yalnız;
-“Ya Rabbi! Beni doyuranları, sen de doyur! Bana içirenleri sen de Susuzluktan kandır.”
Diye duâ etti.
-“Ben de üzerimeki örtüyü atarak kalktım. Gidip keçileri yokladım. Bunların hangisi semizse. Onu biraz sağacak ve sütünü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a takdim edecektim.”
Baktığımda;
-“Bütün keçilerin memeleri sütle doluydu. Hemen döndüm, süt kabını aldım. Bu kab, peygamberimiz (s.a.v.) ın ailesine aitti. Evde yemek pişmediğinden, onu süt sağmak için kullanıyorlardı. Sağdığımız sütlerle kab dolmuş, üzeri süt köpükleri ile süslenmişti.”
Sütü, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a getirerek uzattım;
-“İçiniz Ya Resulallah!” Dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana bakarak;
-“Ey Mikdâd! Siz, bu gece sütünüzü içmediniz mi?” buyurdu.
Ben;
-“İçiniz Ya Resulallah!” dedim.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) verdiğim sütü içtikten sonra, kabı bana verdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a tekrar;
-“Ya Resulallah içiniz?” dedim.
Resulullah (s.a.v.) da içti ve kabı bana verdi. Ben de geriye kalan sütü içtim.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu