‘Eshab-i kiram’ olarak etiketlenmiş yazılar

Uhud dağı ve Uhud Şehidliği

Katâda bin Nu’man (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i Kiramdan, Evs kabilesinden ve Ensarın ileri gelenlerindendir. Ebû Ömer, Ebû Abdullah künyeleri vardır.

Hazret-i Katâde (r.a.) 24 (M. 644) tarihinde 65 yaşında vefat etti. Namazını Hazret-i Ömer (r.a.) kıldırdı. Evs kabilesinin zafer kolundandır.

Ebû Said el-Hudri (r.a.) nin kardeşidir. Anneleri, Enise binti Kays en-Neccari’dir.

Nesli;

Torunları olan Âsim bin Ömer bin Katâde ve Ya’kup Ömer ile sona erdi. Âsim bin Ömer Siyer ve başka ilimlerde âlim idi.

Hazret-i Katâde (r.a.) meşhur hadis alimlerinden Âsim bin Amr bin Katâde’nin dedesidir. Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) le tanışmış ve Müslüman olmuştur. Akabe, Bedir, Uhud ve diğer savaşlarda bulundu.

Eshab-i Kiram’dan Cabir bin Abdullah (r.a.) şöyle bildiriyor;

-“Uhud harbi sırasında Muhammed Aleyhis-Selam’a hücum eden müşriklere karşı vucudunu SİPER eden Katâde (r.a.) nın gözüne bir ok isabet ederek gözü çıkmıştı.”

Gözbebeğini eline alarak; Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzuruna gelip;

-“Ya Resulallah! Benim çok sevdiğim bir eşim var. Beni bu halde görürse hoş karşılamayabilir.”deyince;

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Katâde hazretleri (r.a.) nin elinden gözü alıp çıktığı yere koydu.

-“Eskisi gibi sağlam oldu. Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahau aleyhi ve Sellem) in mu’cizesiyle GÖRMEYE BAŞLADI. Hatta bu gözü diğer gözünden daha iyi görürdü.”

İmâm-i Â’zam hazretleri (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) i medhetmek için yazdığı bir şiirinde bu hadiseyi şöyle yazmıştır;

-“Mu’cizenle geri getirdin. Katâde’nin gözünü.”

Mekke’nin feth edildiği gün, kabilesinin Beni Zafer kolunun bayrağı Hazret-i Katâde (r.a.) nin elinde idi.

Hazret-i Katâde (r.a.) bir gece karanlıkta yatsı namazına giderken yolda Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e rastladı.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’na;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Katâda bin Nu’man (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Abdullah bin Cahş ve dayısı Hamza (radiyallah-u anhüm ecmain) nın kabirleri

Katâda bin Nu’man (Radiyallah-u anhu)- 2

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’na;

-“Katâde sen misin?” diye sordu.

Katâde (r.a.) de;

-“Evet, Ya Resulallah,” dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Dönüşte bana uğra!” buyurdu.

Namazdan sonra uğradığında Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’na bir HURMA DALI VERDİ. O günden sonra Katâde Hazretleri (r.a.) gece bir yere giderken yanında o HURMA DALINI taşıyınca Ondan ETRAFA IŞIK YAYILIR, çevresini aydınlatırdı.

Katâde (r.a.) buyurdular ki;

-“Size, hastalığınızı teşhis ettirip, tedavi çarelerini bulduran Kur’an-i Kerim’dir. Hastalığınızın sebebi GÜNAH İŞLEMENİZ, Tedavisi ise TEVBE VE İSTİĞFARDIR.”

Yine Katâde (r.a.) buyurdular ki;

-“Kabir azabı üç şeyden meydana gelir. Bunun üçte biri GIYBET, diğer üçte biri NEMİME (söztaşıma), diğer üçte biri de İDRARDAN SAKINMAMAKTIR.”

Katâde (r.a.) buyurdular ki;

-“Elbise, servet, güzellik ve ilim gibi ni’metler kendisine verilip de TEVAZU ETMESİNİ BİLMEYENLERİN bu varlıkları kıyamet günü kendilerine vebaldir.”

Bizzat Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) den işiterek rivayet ettiği hadis-i Şerifler;

-“Kurban etini yiyiniz veya bekletiniz. Onu satmayınız.”

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Allahım! Mukadderatımın hayırlısını ve bu ayın hakkımızda hayırlı olmasını senden diler ve mahşer gününün dehşetinden sana sığınırım.”

Yine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ gönderdiği her Peygamberi güzel sesli göndermiştir.”

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

-“Kıyamet günü insanların en büyük hatada olanları, dünyada en çok bâtıla dalanlardır.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Katâda bin Nu’man (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ukaz panayırın kalıntıları

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i Kiram’ın büyüklerinden ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in azaldı kölesi. Tahminen Maildi 575 yılında doğmuş olup, annesi Su’da binti Salebe’dir. Künyesi oğluna nisbetle Ebû Üsâme’dir. Yemenlidir.

Yemen’in o zamanki en muhterem kabilesi olan Kudâa kabilesine mensuptur. Annesi ise Tay kabilesinin bir kolu olan Maan oğullarındandır.

Zeyd bin Harise (r.a.) çocuk yaşlarında iken annesi Su’da ile birlikte akrabalarını ziyarete gitmişti. Bu sırada başka bir kabilenin baskınına uğradılar. Zeyd (r.a.) i esir aldılar.

Mekke’ye Suk-i Ukaz denilen panayırına getirip SATILIĞA çıkardılar. Hazret-i Hadice (r.anha) nin yeğeni Hâkim bin Hizam, Zeyd (r.a.) i 400 dirheme satın aldı.

Hâkim bin Hizam da, Zeyd bin Harise (r.a.) yi halası Hadice (r.anha) ye hediye etti. O’da Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e etti.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Hadice (r.a.) ile evli bulunuyordu. Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’nu derhal ÂZÂD EDEREK Yanında alıkoydu.

Zira âzad olan Zeyd bin harise (r.a.) nin gidecek yeri olmadığı gibi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dan daha iyi O’na bakacak kimsesi de yoktu. O’da seve seve Resulullah (s.a.v.) ın yanında kalarak Müte harbinde şehid düşünceye kadar O’na hizmet etti.

Zeyd bin Harise (r.a.), İslamiyet’ten önce de adalet, insaf, merhamet, insan sevgisi, güler yüzlülük, kerem, cömertlik, ahde vefa (sözünde durma), emanete riayet, yardım severlik, fedakarlık, güvenilirlik, mazluma düşkün-fakiri koruma, çocuklara sevgi ve muhabbet gösterme, dürüstlük, doğru sözlülük, nezaket, tevazu, İ’tidal, insanları güzel surette idare etme, cesaret ve şecaat gibi görünür-görünmez, bilinir-bilinmez her türlü güzel ahlakı tamamlamak için, her bakımdan, gelmiş-gelecek bütün yaratılmışlardan üstün olan herkesin itimadını kazanarak “el-emin” (güvenilir) ünvanını alan Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den gördüğü güzel mu’ameleden dolayı Rersulullah (s.a.v.) ı, babasından ve annesinden daha çok seviyor, yanından hiç ayrılmak istemiyordu.

Anne ve babası oğullarının nereye götürüldüğünü, ne yapıldığını bilmiyorlardı. Zeyd (r.a.) in babası Harise, evlad ateşiyle yanıp tutuşuyor, diyar diyar dolaşarak oğlunu arıyordu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Addas

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu)-2

Zeyd (r.a.) in babası Harise yemen’den çeşitli ülkelere giden akrabalarına ve tanıdıklarına sıkı sıkı tenbih ederek, oğlu Zeeyd (r.a.) den bir haber getirmelerini istiyor, şiirler söyleyerek, gözyaşı döküyordu.

Oğluna olan hasretini dile getirerek çok şiirler söyledi.

Neticede, İslamiyet’in gelmesinden bir süre sonra Beni Kelb kebilesinden Kâ’be’yi ziyarete gelenlerden bazıları Hazret-i Zeyd (r.a.) i görerek tanımıştır.

Hazret-i Zeyd (r.a.) onlara;

-“Ailemin benim için feryad-u figan edeceğini bilirim, şu beyitleri onlara ulaştırın.” Diyerek aşağıfaki şiir’i yazıp vermiştir.

-“Yanıyor yüreğim uzağım ben yuvamdan komşuyum Kâ’be’ye,
Uzaksam da anam-babamdan.
Üzüntünüz sakın kalbınızı yakmasın.
Benim için feryadınız arşa değin çıkmasın.
HAMDOLSUN Mevlaya öyle bir yuvadayım,
Ki gördüğüm şeref ve hayırdan hep duâ’dayım.”

Harise bu haber üzerine çok sevindi. Hemen kardeşi Kâ’b ile birlikte yanına fazla miktarda para alarak Mekke’ye geldi.

Mekke’ye varınca Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in evini öğrenip huzurlarına çıktı ve şöyle dedi.

-“Ey Kureyş kavminin efendisi, ey Abdül-Muttalb’in torunu, Ey Beni Hâşim soyunun oğlu, siz Harem-i şerif’in komşususunuz. Misfairlere ikram, esirlere ihsan eder, onları esaretten kurtarırsınız. KÖLENİZ BULUNAN OĞLUMUZUN KURTULMASI İÇİN NE KADAR PARA İSTERSEN ONU VERELİM, serbest bırak ne olur bu dileğimizi geri çevirme.”dedi

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Zeyd’i çağırıp kendisine bildirelim. O’nu serbest bırakalım. Şayet size gelmeyi tercih ederse SİZDEN HERHANGİ BİR PARA ALMADAN O’nu alıp götürebilirsiniz. Şayet beni tercih eder, yanımda kalmayı isterse Allah’a yemin ederim ki, beni tercih edeni kimseye terk etmem, yanımda kalır.” Buyurdu.

Harise ve kardeşi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in bu cevabına ÇOK MEMNUN OLDULAR.

-“Sen bize ÇOK ADALETLİ ve İNSAFLI davrandın.” Dediler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ecyad kalesi

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu)-3

Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu aleyhş ve sellem) Zeyd (r.a.) i huzuruna çağırarak kendisine;

-“Bunları tanıyor musun?” buyurdu.

Zeyd bin Harise (r.a.);

-“Evet biri babam, diğeri amcamdır.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ey Zeyd sen benim kim olduğumu öğrendim, sana olan şefkat ve merhametimi, davranışımı gördün. Bunlar seni almaya gelmişler. O halde ya beni tercih et, yanımda kal veya onları tercih et, git.”

Babası ve amcası artık bizi tercih eder, Zeyd (r.a.) i alıp götürürüz diye bekliyorlardı.

Zeyd bin Harise (r.a.);

-“Ben hiç kimseyi SİZE TERCİH ETMEM. Siz benim hem amcam, hem de babam makamındasınız. Sizin yanınızda kalmak istiyorum.”dedi.

Babası ve amcası hayretler içinde şaşırıp kaldılar.

Babası, kızarak Zeyd (r.a.) e;

-“Yazıklar olsun sana. Demek ki, sen köleliği hüriyette, annene, babana ve amcana tercih ediyorsun?” dedi.

Zeyd bin Harise de babasına (r.a.);

-“Babacığım ben bu zat’tan (s.a.v.) öyle bir ŞEFKAT VE MUAMELE GÖRDÜM Kİ, O’nu kimseye tercih edemem.” Cevabını verdi.

Peygamber Efendimiz Zeyd bin Harise (r.a.) yi çok severdi. Kendisine olan bu bağlılığını ve sevgisini görünce O’nu Kâbe-i Muazzama’nın duvarında bulunan Hacer-i Esved taşının yanına götürüp oradakilere hitap ederek;

-“Şahid olunuz Zeyd benim oğlumdur. O bana varis, ben ona varisim.” Buyurdu.

Babası ve amcası bu durumu görünce kızgınlıkları geçti. Sevinç içinde memleketlerine döndüler.

Eshab-i Kiram bundan sonra Zeyd (r.a.) e, ‘Zeyd bin Muhammed’ (Muhammed’in Oğlu Zeyd) demeye başladılar.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Zeyd bin Harise (radiyallah-u anhu) nın mezarları

 

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu)-4

Bu hadiseler olduğundan henüz İslamiyet gelmemişti. Daha sonra Allah-u Teâlâ’nın Ahzab suresinin 5. ve 40. ayetlerindeki;

-“Evlatlarınızı babalarının ismiyle çağırın, böylesi Allah katında daha doğrudur.”

–“Muhammed Aleyhis Selam sizden hiçbir erkeğin (Zeyd gibi) babası değildir.” Emirleri ile evlad edinmek de kaldırılınca;

Hazret-i Zeyd (r.a.) babasının ismiyle, yani “Haries’nin oğlu Zeyd” (Zeyd bin Harise) diye çağırılmaya başlandı.

Zeyd bin Hârise (r.a.) İLK İMAN EDENLERDENDİR. Hazret-i Hadice (r.anha), Hazret-i Ebû Bekir be Hazret-i Ali (r.anhüm) den sonra DÖRDÜNCÜ, Azad olmuş köleler içinde ise İLK MÜSLÜMAN OLMAKLA ŞEREFLENDİ.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem); Zeyd (r.a.) i Mekke’de Ümmü Eymen (r.anha) le evlendirdi. Bundan, Eshabin büyüklerinden Hazret-i Üsame (r.a.) doğdu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) daha sonra kendi halasının kızı Zeyneb bint-i Cahş (r.anha) la evlendirdi. Bu evlilikleri kısa sürdü ve ayrıldılar.

Mekke’de iken pek çok ezâ ve cefâlara ma’ruz kaldı. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Taif halkını İslamiyet’e da’vet için Taif’e gitmişti.

Taif’te hiç kimse iman etmedi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Zeyd bin Harise (r.a.) ile dönerlerken yolda Taif’liler taşa tuttular. Her tarafları kan revan içinde kaldı.

Hazret-i Zeyd (r.a.), Peygambermiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i atılan taşlardan korumak için, O’nun önüne, arkasına, sağına soluna geçerek siper oluyordu. Kendisi de bu suretle bir çok yerinden yaralandı.

Hicret izni çıkınca Medine’ye Hicret etti. Medine’de, Ensar’dan Gülsüm bin Hedm (r.a.) in evinde misafir kaldı. Üseyd bin Hâfız’la din kardeşi oldu.

Zeyd bin Harise (r.a.), Bedir Harbinden Müte harbine kadar Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bulunduğu bütün gazvelere katılmıştır. Yalnız Müreyzi gazâsında Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Zeyd bin Harise (r.a.) yi Medine’de YERİNE VEKİL bıraktığından bulunamadı.

Bunun dışında pek çok seriyyelerde de (Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in katılmadığı savaşlarda) bulunmuş, bir çoğunda kumandanlık ederek, şecaâti, kahramanlığı ile örnek olmuştur.

Zeyd (r.a.) Peygamberimz (s.a.v.) i o kadar çok sevirdu ki, canını O’nunyolunda feda etmekten çekinmiyordu. Hatta öz babasına Peygamberimiz (s.a.v.) i tercih etti.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de, Zeyd ve oğlu Üsame (r.anhüm) yi çok severdi. Bir hadis-i Şerifte;

-“Bana insanlar arasında en sevimli gelen kişi, benim ve Allah’ın ihsanına mazhar olan kişidir. Bu zat Zeyd’dir.” Buyurmuştur.

Allah’ın ihsanı; Müslüman olmasını nasib etmesi, peygamberimiz (s.a.v.) in ihsanı ise O’nu hürriyetine kavuşturmuştur.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

 

 

 

Mü’te savaşının yapıldığını gösteren harita

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu)-5

Kur’an-i Kerimde Eshab-i Kiram içinde Zeyd (r.a.) den başka hiçbir kimsenin ismi AÇIKÇA ZİKREDİLMEDİ. Sadece Zeyd’in ismi geçmektedir. Bu, O’nun için büyük şeref olmuştur.

Hazret-i Zeyd (r.a.), hicretin sekizinci yılında (M. 629) Şam bölgesinde “Müte” de şehid olmuştur.

Esasen kendisi bu savaş için hazırlanan ordunun kumandanı idi. Bu muharebede üçbin İslam askeri, Yüzbinden çok Rum ordusu ile savşmıştı.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Müte” savaşı için orduyu hazırladıklarında;

-“Ordunun kumandanı Zeyd’dir. O şehid olursa yerine Ca’fer, O’da şehid olursa, Abdullah bin Revâha kumandan olsun.” Buyurdular.

Gerçekten bunların üçü de peşpeşe bu savaşta şehadet şerbetini içerek şehidlik mertebesine yükselmişlerdir.

Sahih-i Buhari (r.a.) de ifade edilen rivayetle bu olay şöyle anlatılıyor;

-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Müte” ye orduyu gönderdikten epey sonra bir gün minberde konuşma yapıyorlardı. Birdenbire Efendimiz (s.a.v.) in gözlerinden YAŞLAR BOŞANMAYA başlamış ve konuşmalarını keserek;

-“İşte Zeyd şehid oldu! Bayrağı Ca’fer aldı. O’da şehid oldu. Bayrağı Abdullah aldı. O’da şehid oldu. Şimdi bayrağı Halid bin Velid aldı. Cenab-ı Hak zaferi Halid’e müyesser kıldı.” Buyurdular.

Hazret-i Zeyd (r.a.) in kumandan olduğu bu savaşta, ondan sonra kumandan olarak şehid edilen Ca’fer-i Tayyar (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin kardeşidir. Savaş sırasında iki kolu birden kesilmişti.

Ca’fer-i Tayyar (r.a.) için peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Cenab-ı Hak Ca’fer’e kesilen kollarının yerine iki kanad ihsan buyurdu. Cennette meleklerle birlikte uçtuğunu Rabbim bana gösterdi.” Buyurdular.

Bu sebeple vefatından sonra kendisi “Uçan Ca’fer” manasına gelmek üzere “Ca’fer-İ Tayyar” lakabiyle anılmıştır.

Hazret-i Zeyd (r.a.) Müte savaşında öldürülmesinin intikamını oğlu Üsame (r.a.) almıştır. Bir süre sonra bu defa mübarek şehidin oğlu Üsame (r.a.) kumandasında bir ordu daha hazırlandı, fakat Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hayatının son günlerine rastlaması yüzünden onları uğurlayamadı.

Daha sonra bu ordu Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) tarafından Şam üzerine gönderilmiştir.

Zeyd (r.a.), beyaz, güzel idi. Usame (r.a.) ise esmer idi. Çünkü Ümm-i Eymen (r.anha) Resulullah (s.a.v.) a annesinden kalan Habeşli bir cariye idi.

O’nun fazileti hakkında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Zeyd bana kavmimin en sevgilisidir.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Cennet’e baktım. Bir de gördüm ki, Cennet narlarının her biri deve derisinden yapılmış, şişirilen tulum gibi, kuşları, büyük develer gibi iri. Bunların arasındaki bir gence gözüm ilişti.

-“Sen kimsin?” diye sordum.

Oda; -“Zeyd bin Harise olduğunu söyledi. Sonra baktım ki, Cennette gözlerin görmediği kulakların duymadığı, hâtır ve hayale gelmeyen şeyler vardır.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Cafer-i Tayyar (r.a.) Mu’te’deki makamı

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu);

Hazret-i Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in;

-“Ca’fer-i Cennette uçları kana boyanmış iki kanatlı bir halde gördüm.” Hadisiyle müjdelenen Kahraman.

Ebû Tâlib’in oğludur. Nesebi, Ca’fer bin ebi Tâlib bin Abdulmuttalib bin Haşim bin abd-i menaf bin Kusey’dır.

Künyesi Ebû Abdullah, Lakabi Tayyar ve Zülcenahayn’dır.

Hazret-i Ali (r.a.) den on yaş küçük idi. Habeş’e hicret edip, Hayber günü geri dönmüştür. Hicretin (M. 629) yılında, üçbin askerle, Şam civarında (Mû’te) denilen yerde Rumlarla harb ederken 41 yaşında şehid oldu.

O gün yetmişten fazla yara almıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selem) a ÇOK BENZİYEN YEDİ KİŞİDEN BİRİ BU İDİ.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Selem), 36 yaşlarında bulundukları sırada Hicaz topraklarında şiddetli bir kuraklık ve açlık hüküm sürüyordu.

Hemen herkes her geçen gün bunun ağırlığını daha çok, daha derinden hisediyordu. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in amcası Ebû Talib, kalabalık bir ailenin reisiydi. Ailesini geçindirecek bir servete sahip değildi. Bunun için geçinmekte herkesten daha çok sıkıntı çekiyordu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), küçük yaşından beri yanında büyüdüğü ve iyiliğini gördüğü amcasına bu sıkıntılı zamanında bir yardım yapmak, onun geçim yükünü hafifletmek istiyordu.

Bu sebeple, amcalarının en zengini olan Hazret-i Abbas (r.a.) a bir gün;

-“Ey Amcam biliyorsun ki, kardeşin Ebû talib’ın çok çocuğu vardır. İnsanların uğradığı şu kıtlık ve açlığı da görüyorsun. Haydi, Ebû Talib’e gidelim, onun aile yükünü biraz hafifletelim. Bakıp, büyütmek üzere oğullarından birini ben yanıma alayım, birisini de sen yanına alırsın. Evlatlarından iki tanesini onun üzerinden almak kâfi gelir.” Diye buyurdu.

Hazret-i Abbas (r.a.);

-“Olur.” Deyince

Kalktılar, Ebû talib’ın yanına vardılar.

O’na;

-“Halkın, içinde bulunduğu kıtlık ve darlık kalkıncaya kadar, senin çocuklarından bir kısmını yanımıza alıp yükünü hafifletmek istiyoruz.” Buyurdular.

Ebû Talib;

-“Oğullarımdan Akil (r.a.) i ve Talib (r.a.) i bana bırakıp, istediğinizi alabılırsınız.” Dedi.

Böylece Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazret-i Ali (r.a.) yi, Hazret-i Abbas (r.a.) da Hazret-i Cafer’i yanına aldı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Asırlık bir ağaç – Kış mevsimi- (Navala bünüsre) Nusaybin

Asırlık ağaç -İlkbahar mevsimi- (Navala bünüsre) Nusaybin

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 2

Birgün Ebû Talib, oğlu Cafer ile şehrin dışında yürürken Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördü. Hazret-i Ali (r.a.) ile beraber namaz kılıyorlardı.

Ebû Talib oğlu Cafer (r.a.) e;

-“Git sen de kardeşinin yanında dur, namaza başla.” Dedi.

Cafer (r.a.) gidip, Hazret-i Ali (r.a.) nın yanında namaza durdu.

Namazdan sonra, peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Ona duâ etti;

-“Hak Teâlâ, sana iki kanat versin. Cennette onlar ile uçarsın.” Buyurdu.

Allah-u Teâlâ bu duâ’yı kabul etti. Hazret-i Cafer (r.a.), Müt’e gazâsında, şehid olmakla şereflendi. Allah-u Teâlâ, ona iki kanat verdi. FİRDEVS CENNETİNDE UÇMAKTADIR. Bu sebeple kendisine Ca’fer-i Tayyar denir

Kureyş müşriklerinin Eshab-i Kiram (r.anhüm) a karşı reva gördükleri zulüm ve işkenceden sonra, peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), bir kısım Eshab’ın Habeşistan’a hicret etmelerine musaade etti. Kafile, Hazret-i Ca’fer (r.a.) in başkanlığında haraket etti.

Habeşistan’da karşılaştıkları hadiseleri Hazret-i Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in muhterem zevceleri, hazret-i Ümmü Seleme (r.anha) şöyle anlattı.;

-“Habeşistan’a vardığımız zaman, orada çok iyi bir komşuya tesadüf ettik. Bu komşu Melik Necaşi idi. Kendisi bize arzu ettiğimiz işi verdi. Dinimizin emirlerini istediğimiz gibi yapabiliyorduk. Allah-u teâlâ’ya serbestçe ibadet edebiliyor, hiç eziyete uğramıyorduk. Hiçbir kötü sz duymuyorduk.”
Mekkeli müşrikler bu durumdan haberdar olunca toplandı.

-“Habeşistan Melik’ine iki elçi göndermeye karar verdi. Necaşi’ye son derece kıymetli hediyeler hazırladılar. Mekke’nin en nadir yetiştirdiği şeylerden olan (Edm) toplandı. Necaşi’nin din adamlarına, devlet erkanına hediyeler ayrıldı. Bu işe Abdullah bin Rebia ile Amr bin Âs vazifelendirildi. Bu iki elçiye Necaşi’nın huzurunda neler söyleyecekleri öğretildi.”

Onlara;

-“Hükümdar ile konuşmadan evvel onun patriklerine ve kumandanlarının her birine, hediyesini verdikten sonra Necaşi’nin hediyesini takdim ediniz. Bu işi yaptıktan sonra oradaki Müslümanların size teslimini isteyiniz. Necaşi’nin Müslümanlar ile konuşmasına imkan bırakmayınız.” Denildi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido (Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 3

Elçiler Habeşistan’a geldiler, devlet erkanına hediyelerden sonra, her birine;

-“Bizim içimizde bir takım insanlar türedi. Bunlar, bizim dinimizden çıktıkları gibi sizin de dininize girmediler. Bunlar, bizim de sizin de bilmediğimiz yeni bir din uydurdular. Biz bu gelenleri, kendi yurtlarına götürmek istiyoruz. Hükümdarınızla, onlar hakkında görüştüğünüz zaman, gelenlerle görüşülmeden bize teslim edilmelerini temin için çalışınız. Bu kimselerle en çok meşgül olabilecek olanlar, onların, öz ana-babaları ile komşularıdır. Onlar, bunları gayet iyi bilirler.” Dediler.

Patrikler bunu kabul ettiler. Bundan sonra, Mekkeli elçiler Necaşi’nin hediyelerini takdim ettiler. Malik Necaşi hediyeleri kabul etmiş, onları davet ederek görüşmüştü.

Elçiler, Necaşi’ye şöyle söylediler;

-“Ey Melik! İçimizden bir takım kimseler sizin memleketinize iltica etmişlerdir. Bu gelenler, kendi milletlerinin dinini terk ettikleri gibi sizin dininize de girmemişlerdir. Kendi kafalarına uygun uydurma bir dinleri vardır. Ne biz, ne de siz, bu dini tanımazsınız. Bizi, bunların mensup oldukları milletin eşrafı size gönderdiler. Bu eşraf sizin memleketinize iltica eden adamların babaları ve kendi öz akrabalarıdır. İstekleri, gelenlerin tekrar iade edilmeleridir. Çünkü onlar, bunların hallerini daha yakından tanır. Onların kendi öz dinlerinde hoş görmediklerini daha iyi bilirler.” Dediler.

Gerek Amr bin Âs ve gerekse Abdullah bin Rebia’nın en çok arzu ettikleri şey, necaşi’nin bu sözleri dinliyerek, arzularına uygun haraket etmesiydi.

Elçiler, bu sözleri söyledikten sonra Necaşi’nin patrikleri söz almış, Şöyle demişlerdi;

-“Bunlar çok doğru söylediler. Bunların milletleri, onlarla daha iyi meşgul olabilirler, onların neyi beğenip beğenmediklerini daha iyi takdir ederler. O’nun için siz bu adamları teslim ediniz de bunlar onları memleketlerine ve milletlerine götürsünler.”

Melik Necaşi bu sözlere çok kızdı;

-“Vallahi hayır! Ben bu adamları teslim etmem. Bana iltica eden, memleketime gelen adamlara hiyanet edemem. Bunlar, beni başkasına tercih etmiş ve benim civarıma gelmişlerdir. Onun için, gelen muhacirleri Sarayıma davet eder, onlara, bu adamların söyledikleri sözlere karşı ne diyeceklerini dinlerim. Eğer muhacirler, bu adamların dedikleri gibi isler, onları teslim eder ve kendi milletlerine iâde ederim. Öyle değilseler onları korur, ülkemde kaldıkça onlara iyilik ederim.” Dedi.

Daha önceleri necaşi Semavi kitabları incelemişti. Muhammed Aleyhis Selam’ın gelme zamanının yakın olduğunu kavminin ona yalancı deyip inanmayacaklarını ve Mekke’den çıkarılacağını biliyordu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu