‘Eshab-i kiram’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mescid-i Kıbleteyn

Zeyd bin Sabit (Radiyallah-u anhu)- 8

Hazret-i Zeyd bin Sabit (r.a.), 45 (M. 665) senesinde Hazret-i Muaviye (r.a.) nin halifeliği sırasında Medine’de vefat etti. Bu sırada yaşları elinin ezerindeydi. Cenasınde Abdullah ibn-i Abbas, Said bin Müseyyeb, ve Ebû Hüreyre (r.anhüm) de bulundular.

Namazını Mervan bin Hakem kıldırdı. İmâm-i Buhari (r.a.) nin Traih’inde naklettiğine göre, Abdullah bin Abbas hazretleri;

-“Bugün İLİM HAZİNESİ DEFNOLUNDU.”diye teessürlerini ifade etmiş ve meşhur şair hassân bin Sabit (r.a.) da acıklı bir mersiye okumuş, herkes üzüntülerini belirtmişlerdi.

Hazret-i Zeyd bin Sabit (r.a.), büyük işler başaran ve büyük hizmetler bırakan bir Sahabidir. Ümmetin ıslahı hususundaki gayretleri, yerinde ve zamanında müdahaleleri ile işleri yoluna koyma çabaları ile ilmin yayılması hususundaki çalışmaları gibi nice hizmetler yapmıştır.

O’nun hizmetleri anlatılmayacak kadar çok büyüktür. Kur’an-i Kerim’i tamamaen ezberlemesi, EMİN BİR KİMSE OLMASI güzel yazı yazması gibi birçok meziyetlere sahiptir. Zaten Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında VAHİY KATİBİ olamak şerefine kavuşmuştu.

Bütün ehl-i Beyt ve Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında, o derece üstün bir itibare ermişti ki, Cum’a günleri sokağa çıktıkları vakit, ilim irfanına hayran kalan Medine ahalisi kendisini, tam bir iştiyakla karşılardı. Halkın bu teveccühünden utanan Zeyd bin Sabit (r.a.), hemen evine giderdi.

Bu halini sual edenlere;

-“İnsanlardan hayâ etmeyen, Allah-u Teâlâ’dan utanmaz.” Buyururlardı.

Birisi bir mesele sorarsa, soran kimse güzel ahlaka malik değilse cevab vermezdi.

Zeyd bin Sabit (r.a.), vefat edince, Ebû Hüreyre (r.a.);

-“Bu ümmetin âlimi vefat etti. Umulur ki, Allah-u Teâlâ, Abdullah ibn-i Abbas (r.a.) ı O’na HALEF buyurur.” Demişti.

Zeyd bin Sabit (r.a.) in oğlu Harice-tebni-Zeyd (r.a.), Fukahâ-i Seb’a denilen yedi büyük âlimden birisidir.

İbn-i Ebi Davûd (r.a.);

-“Zeyd bin Sabit (r.a.), Eshab-i Kkiram (r.anhüm) içinde, insanların en âlimi idi. Dini ilimlerde tam bir meleke sahibi idi.” Buyururlardı.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Sabit (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Kıbleteyn

Zeyd bin Sabit (Radiyallah-u anhu)- 9

Enes bin mâlik hazretlerin (r.a.) den rivayet olunur ki; Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın dini hususunda en şiddetlisi, yani sabit kadem olanı Ömer (r.a.), en ziyade hayâ’ya mâlik olan Osman (r.a.), Feraizi (ahkam-i diniyyeyi) en iyi bileni Zeyd bin Sabit’tir.” Buyurmuşlardır.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında fıkıh ilminde DÖRT SAHABE meşhurdur. Bunlar, Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Mes’ûd, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Abbas (r.anhüm) dır. Bütün dünyaya yayılan fıkıh ilminin kaynağı bu dört sahabidir.

Zeyd bin Sabit (r.a.) in Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır.

-“Kim İslâm dininden başka bir milletin (dinin) yemini üzerine yalan yere, bile bile yemin ederse, o dediği gibi olur. Kim kendini bir şeyle öldürürse, Kıyamet günün onıunla azâb olunur. Bir kişi üzerine, malik olmadığı şeyde nezretmek yoktur. Bir mü’mine lanet etmek, O’nu öldürmek gibidir.”

Zeyd bin Sabit (r.a.) rivayetle Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Kim Dünyalık peşinde olarak sabahlarsa, Allah-u Teâlâ O’nun işini zorlaştırır, malzemesini dağıtır. Kendisini aç gözlü kılar, yoksulluğu gözünün önünde canlandırır. Dünyadan da nasibinden fazla bir şey kendisine verilmez. Ama ahret düşüncesiyle sabahlayan kimsenin işini Allah-u Teâlâ kolaylaştırır, varlığını (servetini) korur, kalbini zenginleştirir, kendisi yüz çevirdiği halde dünya kendisine teveccüh eder. (yönelir).”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Sabit (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minber-i Nebi Aleyhis selam

Adi Bin Hâtim-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i kiramdan, Ebû Tarif ismiyle tanınmıştır. Hazret-i Ali (r.a.) nin sancaktarı olup, cesareti ile şöhret bulmuştur. Meşhur şair Hatem-i Tay’ın oğludur.

Nesebi; Adi bin Hatem bin Abdullah bin Sa’d bin Hazreç bin İmr-ül Kays bin Adi’dir. Hicri 9 (M. 630 senesinde Müslüman oldu. Önceleri Hiristiyan idi. Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) zamanında, kavminin mürted olmasına mani oldu. Irak seferinde bulundu. Küfe’de yaşadı. 67 (M. 686) de 120 yaşında iken vefat etti. Kabri Küfe’dedir.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’nin çevresindeki İslâm’a girmeyen kabileler üzerine sefer düzenlerdi. Eshab-i kiram (Radiyallah-u anhüm) kabileleri İslma’a davet eder, Müslüman olmazlarsa savaş yapılır, savaşta alınan mallar ganimet, teslim alınan kimseler de esir olurdu.

Hicri 9. ncu senede Tabük’ün doğusunda yaşayan “Tay” kabilesine de bir gurup Eshab-i kiram (r.a.) geldiler. Eshabı kiram’ı uzaktan gören “Tay” kabilesinin reisi olan Adi bin Hatem kaçtı. Alınan esirler arasında Adi bin Hatem’in kız kardeşi Sefâne de vardı. Esirleri Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in huzuruna getirdiler. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Safane’yi, Adi bin Hatem’i bulup getirmesi için gönderdi. Sefane kardeşini buldu. Ona Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında müsbet şeyler anlattı.

Adi bin Hatem-i Tay, kızkardeşinin anlattıklarından cesaret alarak Medine’ye geldi.

Adi bin Hatim-i Tai (r.a.) Müslüman oluşunu kendisi şöyle anlattı;

-“Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) mescidde imiş oraya gittim. Selam verdim.

Resululllah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana;

-“Kimsiniz” buyurdular.

Ben de;

-“Adi bin Hatem’im.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), kalktılar, beni evine davet ettiler. Yolda, zayıf yaşlı bir kadına rastladık. O kadın Resulullah (s.a.v.) a bazı ihtiyaçlarının olduğunu anlattı. Onunla ilgilendi ve ihtiyaçlarını haletti. Ben, onları seyrediyor,

İçimden

“-(Bu kimse melik değildir.” Diyordum.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Adi bin Hatem-i Tâi (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minberi Nebi Aleyhis selam

Adi Bin Hâtim-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) – 2

Sonra Resulullah (s.a.v.) beni evine götürdü. İçi lifle dolu bir minderi oturacağı yere koydu;

-“Buraya oturun” buyurunca

Ben de;

-“Siz oturun.” Dedim

Bana tekrar oturmamı emrettiler. Oturdum. Kendileri yere oturdular.

İçimden;

-“Vallahi melik olan bir kimse böyle yapmaz. Bu melik değildir, çok kerem sahibi bir kimsedir.”dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Bana;

-“Ya Adi bin Hatem, Müslüman ol ki, selamette olasın.” Buyurdu.

Ben;

-“Benim dinim vardır.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Senin dinini senden daha iyi biliyorum. Sen Rakusiyye dininden değil misin? Kavminin dörte bir ganimetini yemiyor musun? Bu senin dininde sana helâl değildir.” Buyurdu.

Ben içimden

-“Vallahi doğru söyliyor. Bilinmiyen şeyleri biliyor. O peygamberdir.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) devam ettiler;

-“Ya Adi bin Hatem, seni İslâm’a girmekten alıkoyan nedir? Seni “Lailahe illallah” demekten uzaklaştıran nedir? Allah’dan başka ilah var mı? Neden çekiniyorsun? Seni Allah büyüktür demekten alıkoyan nedir? Allah-u Teâlâ’dan daha büyük var mı?” buyurdular.

Bu kadar güzel yüzlü, tatlı sözlü bir kimse yalancı (haşa) olamazdı. Hemen kelime-i şehadeti getirip Müslüman oldum.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in mübarek yüzleri gülerken;

-“Kendilerine azab edilenler, yahidilerdir. Sapıklarsa hiristiyanlardır.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Adi bin Hatem-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minberi Nebi Aleyhis selam

Adi Bin Hâtim-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) – 3

Adi Bin Hatem-i Ta-i, Müslüman olmakla şereflendikten sonra, Peygamberimiz (s.a.v.) in emriyle kendi kabilesine ve çevresindeki kabilelere, islamiyeti anlatmak ve onların zekatlarını toplamak için görevlendirildi. Kabilesine giderek hepsinin Müslüman olmalarına sebep oldu. Zekat mallarını ilk defa o topladı.

Birgün Hazret-i Ömer (r.a.) in yanına kabilemden birkaç kimse götürmüştüm. Hazret-i Ömer (r.a.) beni karşıladı.

Dedim ki;

-“Beni tanıyor musun?”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Evet. Sevgili Peygemberimz (s.a.v.) e kavmin inanmadığı zaman sen iman ettin. İnkar etikleri zaman sen doğruladın. Yüz çevirdikleri zaman sen vefakar oldun. Zulmettikleri zaman sen sabırla karşıladın Muhakkak ki ilk zekatı kabilenden toplayarak Peygamberimiz (s.a.v.) i sevindiren sen oldun. Ey Adi bin Hatem.” Buyurudu.

Peygamber efendimiz (s.a.v.), bir gün Hazret-i Adi bin Hatem (r.a.) e sadaka vermekle ilgili olarak;

-“Bir hurmanın yarısıyla bile cehennem ateşinden korunun, onu da bulamazsanız tatlı ve güzel söz ile karşılık verin.” Buyurdular.

Adi bin Hatem hazretleri (r.a.), dünyaya hiç kıymey vermez, çok sadaka verirdi. Kazncını fakirlere dağıtırdı. Peygamber efendimiz (s.a.v.), bir mecliste otururlarken, Hazret-i Adi bin Hatem (r.a.) geldiğinde yanından yer verirler, iltifatta bulunurlardı.

Hazret-i Adi (r.a.) daha vakit girmeden namaza hazırlanır, her vakit için abdest alırdı. Onun şevkle namaza koşması, zevkle namaz kılması herkesin dikkatını çeker, ona imrenirlerdi.

Müslüman olduktan kısa bir süre sonra Peygamber efendimiz (s.a.v.) ile birlikte Vedâ haccı’nda bulundu. Peygamber efendimiz (s.a.v.9 in vefatındfan sonra bazı kabileler İslamiyetten ayrılmış mürted olmuşlardı. Bunlar üzerine Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) bir ordu göndererek islamiyetten ayrılmayı önlemeye çalıştı. Tay kabilesi Hazret-i Adi bin Hatem (r.a.) in gayreti, nasihatı ile islamiyetten ayrılmadı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Adi bin Hatem-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minberi nebi Aleyhis selam

Adi Bin Hâtim-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) – 4

12 (M. 633) senesinden sonra Hazret-i Ömer zamanında Irak üzerine seferler yapıldı. Adi bin Hatem (r.a.) Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) ile yapılan seferlerin çoğuna katılmış, çok büyük kahramanlıklar göstermişti. Yaşlı olmaına rağmen Tay kabilesinin başında geçenlerden daha hızlı, daha gayretlii daha merhametli savaşırdı. Bu durumu gören Halid bin Velid (r.a.) Adi bin Hatem hazretleri (r.a.) ni kendisine muavin yapmıştı.

Hazret-i Ali (r.a.) nin savaşlarında da sancartarlık yaparak İslâma çok büyük hizmetleri dokunmuştu. Savaşlarda şehid olmayı çok arzu etmişse de şehid olamadı.

Adi bin Hatem (r.a.) Küfe şehri kurulduğu zaman bu şehre gelerek yerleşti. Yaşı oldukça ilerlediği için savaşlara katılamıyordu. Bu sırada Hazret-i Ömer (r.a.) şehid edilmiş, halifeliğe Hazret-i Osman (r.a.) seçilmişti.

Hazret-i Adi bin Hatem (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) in damadı olmakla şereflenen yeni halife Hazret-i Osman (r.a.) a çok muhabbet ederdi.
Hazret-i Osman (r.a.) Hazret-i Adi (r.a.) nin İslam’a yaptığı hizmetlerinden dolayı Bağdat havalisinin gelirinden istifade etmek üzere Bağdad’a gönderdi. Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali (r.anhüm) nin şehadetlerine kadar orada yaşadı. Sonra tekrar Küfe’ye geldi. Vefat edinceye kadar burada kaldı.

İnsanlara nasihat ederek doğru yola davet ölünceye kadar devam etti. Müslüman olduktan sonra hiç boşa vakit geçirmeyip, İslâm’a hizmet etmek için çırpındı. Yüzyirmi yaşında, Allah-u Teâlâ’nın rahmetine kavuştu.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) de 66 (altmışaltı) hadis-i şerif rivayet etti. Sahih-i Buhari’de 3, Müslim’de 5 hadis-i şerifi vardır. Sünen sahibleri de Müşarün ileyhden hadis nakletmişlerdir.

Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları;

-“Av için yetiştirilmiş köpeğini, Allahu teâlâ’nın ismini anarak, salıverdiğin zaman, onun getirdiği avı ye.”

“Sizden biriniz elbette Allah-u Teâlâ’nın huzurunda duracak, arada da perde olmayacaktır.”

Allah-u Teâlâ ona;

-“Ben sana in’am edip servet vermedim mi?” Diye soracak.

Adam;

-“Evet.” Diyecek

-“Sana Peygamber göndermdim mi?” diye soracak

Adam;

-“Evet.” Diyecek.

-“Sonra adam sağına bakacak Cennet’den başka bir şey görmeyecek, Soluna bakacak, yine Cehennem’den başka bir şey görmeyecektir. O halde bir yarım hurma ile de olsa Cehennem’den korununuz. Buna da gücünüz yetmiyorsa tatlı dil ve güzel söz ile konuşmaya çalışınız.”

-“Bir kimse bir şeyi yapmak veya bırakmak için yemin eder, sonra onun tersini yapmayı takvaya uygun görürse onu yapsın.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;
(1-Ensab-üleşraf sahife 276)
(2-Usüd-ül-gabe, cild 3 sahife 392)
(3- Tabakat-ı İbn-i Sa’d cild 2 sahife 164, cild 6 sahife 118)
(4-el-İsabe cild 2 sahife 468)
(5-El-istiab cild 3 sahife 141)
(6- Müsned-i Ahmed bin hanbel cild 4 sahife 255)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Adi bin Hatem-i Tâ-i (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa yeri

Sevban (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i kiramdan. İsmi Sevban, künyesi Ebû Abdullah idi. Yemen’li Hakemi in Sa’d bin Himyer’in kölesiydi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) satın alıp, azad etmiştir. Doğum yeri Yemen olarak bilinmekte ise de, doğum trarihi ve vefatında kaç yaşında olduğu bilinmemektedir.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) kendisini âzad ettiği vakit;

-“Seni âzad ettim. Amma yine gönlümüz beraberdir. Sen bizim ehli beytimizden sayılıyorsun.” Buyurmuştu.

O’da Peygamber efendimiz (s.a.v.) in hizmetinden hiç ayrılmamış, hazarda, seferde beraber olmuştu. Peygemberimiz (s.a.v.) e ve ailesine hizmet etmeyi her şeye tercih etmişti. Resul-i Ekrem (s.a.v.) in vefatınan sonra, Medine’de durmadı. Birkaç gün sonra, Medine’den ayrılarak Remle’ye gitti. Orada yerleşti. Hazret-i Ömer (r.a.) in hilafeti zamanında, Mısır’ın fethine katıldı. Mısır’ın fethinden sonra tekrar Remle’ye döndü. Daha sonra Humus’a gitti ve orada ev yaptırıp yerleşti ve hicretin 54 (M. 675) senesinde Humus’ta vefat ett.

Hazret-i Sevban (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in her zaman yanında hazır bulunup, hizmet edenlerdi. Bu bakımdan, Peygamber efendimiz (s.a.v.) den pek çok istifade etmiş ve ilim bakımından pek yüksek bir dereceye kavumuştur. Nitekim 124 veya 127 hadis rivayet etmişti. En çok hadis-i şerif ezberleyip neşredenler arasına girmişti.

Hadis-i şerifleri iyi ezberlerdi. Ezberlediği hadis-i şerifleri yaymayı farz bilirdi. Halk, hadis ilmindeki derecesini bildiklerinden, daima ondan hadis-i şerif sorar öğrenirlerdi.

Bir gün Müslümanlar kendisinden bir hadis-i şerif nakletmesini rica edince;

Dedi ki;

Resuli Ekrem efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki;

-“Bir Müslüman Canabı hak’ka bir secde ederse, Cenabı hak onun makamını bir derece yükseltir ve günahlarını affeder.”

Eshab-ı Suffa’dan olan Sevban (r.a.) Resul-i Ekrem (s.a.v.) den sonraki, ilim fazailet ve fetva sahibi kimseler arasında sayılmaktadır. Geniş bir ders halkası ve talabeleri vardı.Ma’dan bin Talha, Raşid bin Saad, Cüheyz bin Nadır, Abdurrahman bin Ganem, Ebû İdris Havlanı (r.anhüm) onun derslerinden istifade edenlerin başlıcalarındandır.

Hazret-i Sevban (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) e, hizmet ve ta’zimde öyle bir derecede idi ki, Müslümanlar bunu kelimelerle izah etmekte aciz kalırlardı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) e olan bu sevgi ve bağlılığından dolayı defalarce zarar görmüş hatta yaralanmıştı.

Bir gün bir Yahudi gelerek, Resul-i Ekrem efendimz (s.a.v.) e;

-“Esselamü aleyke Yâ Muhammed!” demişti

Orada bulunan Hazret-i Sevban (r.a.), Niçin -“Ya Resulullah!” demedi diye Yahudiyle döğüşmüş ve yaralanmıştı.

Hazret-i Sevban (r.a.); -“Peygamberimiz (s.a.v.) in kuru-kuru ismini söylemeyi günah kabul ederim” derdi.

Peygamber (s.a.v.) e hürmet ve ta’zim, Müslümanlar üzerine çok dikkat etmeleri gereken bir vazifedir

Hazret-i Sevban (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in daha önceleri satın alınan kölesi olduğu için değil, Resulullah (s.a.v.) olduğu için O’na hürmet ederdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Sevban (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa yeri

Sevban (Radiyallah-u anhu) – 2

Nitekim bir gün Hazret-i Sevban (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in yüzüne öyle bir baktı ki, onun bu bakışını gören Hazret-i Peygamber efendimiz (s.a.v.), hemen Hazret-i Sevban’a hitaben;

-“Ya Sevban, nedir bu halin? Bir yerin mi ağrıyor, yoksa sana bir hastalık mı arız oldu?” buyururak durumunu sordu.

Hazret-i Sevban (r.a.) da;

-“Anam babam sana fedâ olsun Ya Resulullah. Hiçbir yerim ağrımıyor, hiç hastalığım yoktur. Siz, Makamı Mahmud sahibisiniz, Mertebe-i nübüvevetiniz pek âlidir. Ben Cennete girsem kullar arasında olacağım için sizin sohbetinizde bulunamıyacağım. Eğer giremezsem, sizi ebediyyen görmekten mahrum olacağım. İşte bu korku beni perişan etti.” Mealında cevap verdi.

Bunun üzerine Nisa sûresinin 69-70. Ayet-i kerimeleri nazıl oldu.;

-“Allah-u tealâ ve Peygamberlere itaat edenler, işte bunlatr, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine nimet verdiği Peygamberlerle, şehidlerle ve iyi kimselerle beraberdir. Bunlarsa ne güzel birer akadaş.”

-“İşte itaatkarlara yapılan bu ihsan Allah-u Teâlâ’dandır. Her şeyi bilici olarak Allah-u Teâlâ kafidir.” Bu ayetleri duyan Hazret-i Sevban (r.a.) sevincinden uçacak gibi oldu.

Hazret-i Sevban Peygamber efendimiz (s.a.v.) in söz ve emirlerini bütün gönlüyle, pür dikkat dinler ve bunlara titizlikle uyardı.

Bir defe Hazret-i Peygamber efendimiz (Sallallahu alyhi ve sellem) Sevban’a;

-“Kimseden bir şey isteme ve sual sorma!” diye buyurmuşlar.

Bundan sonra, Hazret-i Sevban (r.a.) ömrünün sonuna kadar kimseden bir şey istememiş ve kimseden bir şey sormamıştı. Hatta son zamanlarında, atına binmek veya atından inmek hususunda kendisine yardım etmek isterler, o reddederdi.

Humus’ta ikamet ettiği sıralarda bir gün hastalanmıştı. Halk akın-akın ziyaretine gelip, elini öpüyorlardı. Bu sırada Vali Abdullah bin Kanat’ta ziyarete gelerek şaka yoluyla Hazret-i Sevban (r.a.) sordu;

-“Sen Hazret-i Musa yahut Hazret-i İsa (aleyhisselamın) kölesi olsaydın ne olurdu?” Bu sualından canı sıkılan Hazret-i Sevban (r.a.), sıkıldığını belli etmeden kendisi de şaka yoluyla;

-“Senin gibi bir vali, benim gibi bir kölenin ziyaretine gelmezdi.” Demişti.

Hazret-i Sevban (r.a.), Peygember efendimiz (s.a.v.) e çok sadık, candan bağlı, fazilet yönünden örnek bir Sahabi idi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar

(1-Usüd-ül-gâbe; cild – 1 sahife – 249)
(2-el-İstiâb; cild – 1 sahife – 81)
(3-Müsned-i Ahmed bin Hanbel; cild -5 sahife – 276)
(4-Ebû Davud; cild – 1 sahife – 237)
(5-Tehzib-üt- tehzib; cild – 2 sahife – 31)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Sevban (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu