‘fakirlik’ olarak etiketlenmiş yazılar
Duâ’nın önemi- 4
12 Temmuz 2008Navale reş’ın sonu (Nusaybin)
Naklolunur ki;
Bir gün, bir fakir, eski elbise ile bir padişahın meclisine girdi. Padişah bu dervişin gelmesini beğenmedi.
Padişah yakınlarından birisi dedi ki;
-“Ey derviş Padişahların huzuruna eski elbise ile gelmenin ayıb olduğunu bilmez misin?”
Fakir:
-“Padişah huzuruna eski elbise ile girmek ayıb değildir. Fakat Padişah huzurundan eski elbise ile çıkmak ayıbtır.”
Padişah bu sözlerden hoşlanıp çok ihsan yaptı. Kiymetli elbiseler vererek gönderdi.
MUNACAAT:
İlahi;
Biz fakirleri de huzurundan çıplak gönderme. Kiyamet gününde, Enbiya ve Evliyalar, Taclar giydikleri vakit bizleride Habibi (sallallahu alaeyhi vesellem) hürmetine mahrum eyleme.
İlahi;
Doğru yolda giden kullarının hürmetine; fakirlik halında sıkıntı çekip, halını belli etmiyen mücahidler hürmetine; sinelerimizi Ma’rifet nurunla aydınlat ve kalblerimizi keramet ile fetheyle.
İlahi;
Eğer bizden hesab istersen halimiz malumdur. Kiyamet gününde bizi hesaba çekmeyip, lütfünle mu’amele eyle.
İlahi;
Fakir, müflis ve muhtaclara ihsan etmek, kerem sahiblerinin şanındandır. Sen Kerem sahiblerinin en cömerdisin. Biz fakir ve muhtaçları mahrum eyleme.
Rivayet olunur ki;
Büyüklerden biri, bir kimsenin eline hediyeyi verip;
Der ki;
-“Bunu mektebe götür, çocuklardan en güzel hangisi ise ona ver.”
O kimse mektebe geldi. Hediyeyi kendi oğluna verdi.
Dediler ki;
-“Niçin kendi oğluna verdin?”
Dedi ki;
-“Ondan daha güzel görmedim.”
Bunun gibi Kıyamet gününde Allah-u Teala (c.c.) rahmet hediyesini Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem) nın şefaat eline verir o da Ümmetinin asilerine teslim eder.
Allahu- Teala (c.c.) buyuruyor:
-“Ey Habibim Bu kadar müflisler arasında kendi ümmetini seçtin Öyle ise Ümmetin Cennetime girmedikçe Cennet bana hoş gelmez.”
Mearicün Nübüvve (Altiparmak)
Allah-u Teala Hazretleri(c.c.) bzileri ve sizleri Kendi rahmetiyle afv-u mağfiret eylesin…Amin….
Fuad Yusufoğlu
Fakir’liğin dereceleri.
14 Temmuz 2008Kasyane Navale sipi (Nusaybin)
Fakirliğin dereceleri çok çeşitlidir.
Bişr-i Haf-i (r.a.) Buyuruyor ki;
-“Fakirler üç derecedir.”
-“Birincisi: -“İstemezler, verilirse almazlar, böyle fakirler meleklerle beraber illiyyinde bulunurlar.”
-“İkincisi: -”İstemezler, fakat verirlerse alırlar. Bunlar mukarrabalarla Cennet-i Firdevs’te olurlar.”
Üçüncüsü: -“Zaruret olunca isterler, bunlar eshab-i yemindendirler.”
İbrahim-i Edhem (r.a.) Şakik El Belhi (r.a.) ye
-“Şehrinizdeki fakirleri nasıl bıraktın?” diye sorunca
Şakik-i Belh-i (r.a.):
-“En iyi halde bıraktım. Bulurlarsa yerler, bulamazlarsa sabrederler.” Dedi.
İbrahim-i Edhem (r.a.):
,
-“Ben de Belh köpeklerini aynı halde bıraktım.” Dedi.
Şakik-i Belh-i (r.a.):
-“Sizin Fakirleriniz nasıldırlar?” deyince,
İbrahim-i Edhem (r.a.):
-“Bulmazlarsa Hamd ederler, bulurlarsa başkalarına verirler.” Dedi.
Şakik-i Belhi (r.a.);
-“Hakikat budur.” Deyip, İbrahim bin Edhem (r.a.) in başından öptü.”
Bir kimse, Ebul Hasan Nuri (r.a.) yi elini açmış dilenirken gördü: Kendi kendine hayret etti. Gördüğünü Cüneyt El Bağdadı (r.a.) ya anlatı.
Cüneyd El Bğdadi (r.a.) buyurdu ki;
-“Zanetme ki insanlardan bir şey istemek için elini açmıştır. Belki insanlar için Allah-u Teâla (c.c.) den sevab ve iyilik için elini açmıştır. Onun bu haraketi ona zarar vermez.”
Sonra:
-“Bir terazi getir.”Dedi.
Terazıyı getirdim. Yüz dirhem gümüş tartı, ayrıca bir avuç gümüş daha ilave eti
Ve:
-“Bunu Nuri (r.a.) ye götür.” Buyurdu.
Ne için tartığına şaştım. Nuri (r.a.) ye götürdüm. Terazı istedi, yüz dirhem tartı,
-“Bunu ona ver.” Deyip fazlasını aldı. Ve:
-“Cüneyd (r.a.) hakim bir insandır. İpin her iki ucunu korumak istiyor.” Dedi.
-“Buna daha da şaştım.” Dedim. Cüneyd (r.a.) e götürdüm. Ve gördüklerimi anlattım.
Cüneyd El Bağdadi (r.a.) buyurdu ki:
-“Allah! Allah! kendisi için olanı aldı, bizim için olanı geri gönderdi.”
Ben:
-“Bu nasıl oldu?” dedim.
Cüneyd El Bağdad-i (r.a.) buyurdu ki;
-“O Yüz dirhem ahiret sevabı için idi. Fazlası da Allah (c.c.) rızası için idi. Allah (c.c.) için olanı kabul etti. Kendim için olanı geri gönderdi.”
O Zamanın fakirleri böyle idi.
Elbette kalbleri o kadar saf idi ki, dilleri konuşmadan birbirlerinin kalbinden geçenleri anlarlardı. Böyle olmayan kimse, hiç olmazsa böyle olmayı istesin. Bunu da yapamazsa bari doğruluğunu kabul etsin.
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kanaat sahıbı olan Fakirlerin Yüzü suyu hürmetine Afv eylesin.AMİN…
Fuad Yusufoğlu