‘Hadis’ olarak etiketlenmiş yazılar
Sünneti seniye
27 Mayıs 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Hasen-i Basri (r.a.) den rivayet edilmiştir der ki :
Resulullah (Salallahu aleyhı vesellem) Zamanında “Ya Muhammed, biz Rabbımızı seviyoruz” dediler. Bunun üzerine bu ayeti kerime nazil oldu:
Yüce Allah (c.c.) Buyuruyor:
-”Habibim de ki; eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın “
Bişr-i Hâfi (r.a.) rivayet edilmiştir der ki :
“-Ben Resulullah (sallallahu aleyhı veselem) i Ruyada gördüm
Bana;
-“ Ey Bişr, Allah seni akranın arasında ne ile yükseltı biliyormusun? “ buyurdu .
Ben;
-”Hayır Ya Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)” deyınce.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selam ) şöyle buyurdular :
“-Salih kişilere hizmet etmen, kardeşlerine nasihat etmen, dostlarımı ve benim sünnetimi yerine getirenleri sevmen ve benim sünnetime tabı olmanla.”
Nitekim peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:
“-Kim ki benim sünnetimi işler, ihya ederse o beni sevmiş olur. Kim ki benı severse o kiyamet günü cennete benimle beraber olur.
Mükaşafetül kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri Bizleri ve sizleri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sünnetlerini yerine getirenlerden ve onlarla amel edenlerden eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ana baba hakkı
24 Haziran 2008Çağ-Çağ deresi (Bor)
Adamın biri, dedi ki;
-“Ey Allah (c.c.) Resulu (Sallallahu aleyhi ve sellem), ben Allah yolunda cihad yapmak istiyorum.”
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) sordu;
-“Annen sağmıdır?”
Adam:
-“Evet.” dedi.
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
-“Annenin ayaklarına kapan (ona iyi bak) cennet oradadır.
(Taberani rivayet etmiştir.)
Biri Resülıllah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a sordu;
-“Ey Allah Resülu (s.a.v.), Ana ve babanın evlad üzerindeki hakkı nedir?”
Resülullah (a.s.v.) :
-“Onlar senin cennet’in ve cehennem’indir.” buyurdu:
(İbnı Maceh rivayet etmiştir.)
Bir adam Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a gelir ve der ki;
-“Ben büyük bir günah işledim.Tövbe edersem Allah beni bağışlarmı?”
Resülullah (Salallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
-“Annen hayatta mı ?”
Adam:
-“Hayır.” dedi.
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
-“Teyzen varmı dır?”
Adam:
-“Evet vardır.” Dedi
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem):
-“Teyzene iyilik yap.” buyurdu.
(İbni hibban ve Hakim rivayet etmişler…)
Biri sordu:
-“Ey Allah’ın Resülu, (Sallallahu aleyhi ve sellem); anam, babam öldükten sonra onlara iyilik yapacak bir şey var mıdır?”
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:
-“Anne, babaya dua etmek, vaat edip yerine getiremedikleri şeyi öldüklerinden sonra yerine getirmek, ancak ana baba ile sağlanan akrabalık bağlarını koparmamak, onların dostlarına ikramda bulunmak.”
(Ebu Davud ve ibni Maceh rivayet ederler.)
Bir gün Hazreti Ömer (r.a.) ın oğlu Abdullah (r.a.) a Mekke yolunda bir köylü arap rastlar. Abdullah bin Ömer (r.a.) ona selam verir ve binmiş olduğu binite onu bindirir. Başındaki sarığı çıkarıp ona verir, yanında bulunan Malik bin Dinar (k.s.) der ki;
Biz Abdullah (r.a.) a dedik ki;
-“Alah (c.c.) sana iyilik versin. Onlar köylü araplardır. Az bir şeye razı olurlar.”
Bunun üzerine Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der;
-“Bunun babası Ömer bin hatap (r.a.) (babamın) dostu idi. Ben Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın şöyle buyurduğunu işittim.”
-“Sila-i Rahim İyiliklerin en iyisi, evladın babasının dostunun ailesine iyilik yapmasıdır.”
(Müslim Rivayet etmiştir..)
İbni Hıbban Ebu bürde’den rivayet eder. der ki;
Medine’den gelmiştim. Abdullah bin Ömer (r.a.) bana geldi. Ve dedi ki;
-“Ben sana niçin geldim biliyormusun?”
Ben:
-“Hayır.” Dedim.
Abdullah (r.a.) dedi ki;
-“Ben Resülullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın şöyle buyurduğunu işittim.
-“Kim Babasının kabrini ziyaret etmek isterse. Babası öldükten sonra babasının kardeşlerini ziyaret etsin.” Babam Ömer (r.a.) ile senin babanın arasında kardeşlik ve dostluk vardı. Bunun için seni ziyaret etmek istedim.”
Mükaşefatül kulub (İmam-i Ğazali)
Allah’a şükür etmem lazim gelir, Elhamdulıllah. Rahmetli babam vefat etmeden evvel bana şu dua’yı yapmıştı
-“Oğlum Fuad! Eline toprak alsan Alllah (c.c.) aldığın bu toprağı altına çevirsin.” Demişti. Amin…Allah (c.c.) gani gani rahmet eylesin. Amin…
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Anne baba haklarına Raiyet eden ve onların dualarına, rızalarına kavuşan kullarınden eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
La’net etmek
30 Haziran 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Bil ki;
La’net etmek, kötüdür. Hayvana, insana, elbiseye, neye olursa olsun böyledir.
Resulullah (Aleyhisselat-u vesselam) buyururyor;
-“Mu’min La’net etmez.”
Seferde hanımı Resulullah (a.s.v.) la beraber idi. Bir deveye la’net etti.
Resulullah (a.s.v.) buyurdu;
-“O devenin üstündeki her şeyi alın. Kafileden çıkarın. Zira mel’undur.” Bir müddet deve öyle dolaştı. Kimse yanına yaklaşmadı.
Bir gün Ebu Bekri’s sıdık (Radiyallah-u anhu) bir şeye La’net etti. Resulullah (a.s.v.) işitti ve üç defa;
-“Kabe’nın sahibinin hakkı için sen sıdık sın, lanet yoktur.” Buyurdu.
Ebu bekri’s sıddık;
-“Tövbe ettim, tövbe ettim dedi. Ve kefaret için bir köle azad etti.
Büyüklerden biri buyuruyor ki;
-“Kiyamet günü amel defterinden ya Lailahe illallah kelimesi, yahut da bir kimseye lanet yükselir. Lailahe illallah kelimesinin yükselmesini severim.”
Bir kimse, Resulullah (a.s.v.) a
-“Bana vasiyet buyurun.” Deyince
Resulullah (a.s.v.);
-“La’net etme.” Buyurdu.
Nueyman-i Ensarı çok şakalaşırdı. Çok şarap içerdi. Her zaman Resaulullah (a.s.v.) ın huzuruna getirilip nâlin ile döverlerdi. Bir defasında sahabeden biri,
-“Allah (c.c.) sana la’net etsin. Ne zamana kadar böyle içecek?” dedi.
Resulullah (a.s.v.) buyurdu ki;
-“Lanet etme, Allah-u Teala (c.c.) yı ve Resulunu seviyor”
O kimsenin bir adeti vardı. Her ne zaman Medine’ye bir taze meyve gelirse, alır Resulullah (a.s.v.) ın huzuruna getirir ve;
-“Bu hediyedir.” derdi.
Satın aldığı kimse parasını istese, Onu Resulullah (a.s.v.) ın huzuruna getirir;
-“Meyveyi bu yedi, parasını ondan iste.” Derdi.
Resulullah (a.s.v.) tebessüm eder ve değerini verirdi. Sonra Resulullah (a.s.v.);
-“Peki niçin getirdin?” derdi.
Nueyman-i Ensarı;
-“Param yoktu. Sizden başkasının da yemesini istemedim, ne yapayım.” Derdi.
Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Kendi rızası istikametinde Salih Ameller işleyen kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Müslümanların haklarına riayet etmek- 2
07 Temmuz 2008Bore Veysike (Çağ-çağ deresi) Nusaybin
3- Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet etmektir.
Resul’ü Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur:
-“Küçüklerimize, merhamet etmeyen, büyüklerimize hürmet etmeyen bizden değildir.”(Tirmizi Enes’ten tivayet etmiştir)
Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur:
-“Ak saçlı (ihtiyar) müslümana ikram etmek yüce Allah’ın ta’zimindendir.” (Ebu Davut rivayet etmiştir)
Resülullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;
-“Genç olan, ihtiyara sırf yaşlılığından dolayı hürmet ederse, Allah ona yaşlılığında ona hürmet eden kişiler gönderecektir.”(Tirmizi)
Bu hadis-i şerif sevap ile beraber uzun ömrü de müjdeliyor.
4- Bütün insanlarla iyi ve güler yüzlü olmaktır.
Resûlallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
-“Siz Cehennemin kime haram kılındığını biliyor musunuz?”
Ashab (r.a.):
-“Allah ve peygamberi en iyisini bilir.” dediler.
Resûlallah (s.a.v.):
-“Kolaylaştıran, yumuşak olan, güler yüzlü ve cana yakın olun.” buyurdu:
Gene Resulallah (s.a.v.):
-“Allah, kolaylaştırıcı ve güler yüzlü olanı sever” buyurdular.
5 – Dargın olan Müslümanların aralarını bulmaktır. Bu hususta mübalağalı ve fazla konuşmak icab ederse de.
Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:
-“İki kişi arasını islah eden ve bunun için yalan söylemiş olan kimse yalancı değildir.”
Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:
-“Ben size oruç, namaz ve sadakanın derecelerinden daha üstün bir dereceyi haber vereyim mi?”
Sahabeler (r.a.):
-“Evet haber ver Ey Allahın Resulu (s.a.v.), dediler.
Resulallah (s.a.v.) buyurdular:
-“İki kişi nin arasını düzeltmek. İki kişinin arasını bozmak ise saçı yolmaktır.”
Resûlallah (s.a.v.) den rivayet edilen diğer bir hadisinde,
-“iki kişinin arasını bozmak saç kesmektir, fakat, ben onun saç kestiğini söylemiyorum dini kestiğini, yok ettiğini söylüyorum” buyurmuştur.)
6-Bir kısım insanların diğer kısım insanlar hakkında söylediklerine kulak verme mek, ve birinden işittiğini diğerine ulaştırmamaktır.
Resulallah (s.a.v.):
-“Koğucu olan cennete giremez” buyurmuştur.
Denilir ki:
Senin yanında başkasının aleyhinde konuşan kimse, başkasının yanında da senin aleyhine konuşur.
7- Müslüman kardeşinle üç günden fazla dargın durmamandır.
Resulallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
-“Bir Müslüman üç günden fazla Müslüman kardeşiyle küs durması helâl olmaz.”
Resülullah (a.s.v.) buyurdular ki:
-“Kim bir muslümanın kusurunu affederse Allah (c.c.) da kıyamet günü onun kusurunu affeder.” (Ebu Davud, İbni Mace, Hakim rivayet etmişlerdir.)
8- İyiliğe layık olsun olmasın herkese iyilik etmendir.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur ki:
-“ İyiliğe layık olana da, olmayana da iyilik et. Eğer iyilik layık olana isabet etmezse, sen ona layık olanlardansın.”
Devam edecek….
Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanlık haklarına riayet eden ve tatbik eden kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Şaban-ı Şerif Ayının fazileti
10 Temmuz 2008Şahinşah (Şanişe köyü)
Bu ayaŞa’ban denildi.
Çünkü:
Bu ayda çok hayırlı yollar meydana çıkar.”Şa’ban” kelimesi dağ yolu anlamına gelen ŞAİBDEN alınmıştır ki, manası HAYIR YOLUDUR.
Ebu Ümame el- bahiliden (r.a.) rivayet edilmiştir:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;
-“Şaban (ayı) girdiği vakit, nefislerinizi temizleyiniz. Şa’ban ayında niyetlerinizi güzelleştiriniz.”
Hz. Aişe (r.a.) den rivayet edilmiştir ki;
-“Resulullah (s.a.v.) oruç tutuğunda biz iftar etmez derdik. İftar ettiğinde de (oruç tutmadığında) biz onu oruç tutmuyor derdik”
Denilir ki;
-“Yer yüzünde Müslümanların iki bayramı olduğu gibi meleklerin de iki bayramı vardır. Meleklerin birinci bayramı BERAT GECESİ’DIR, O da şaban’ın onbeşinci gecesidir. İkinci bayramları ise, KADİR GECESİDİR. Müslümanların bayramları ise Ramazan bayramı ile kurban bayramıdır. Bunun için Şa’ban’ın on beşinci gecesine meleklerin bayramı denir.”
Şibli (r.a.) tefsirinde der ki;
-“Şa’banın on beşinci gecesi (beraat gecesi) bir senenin günahlarına kefarettir.
Cuma gecesi, haftanın günahlarına,
Kadır gecesi de bütün ömür boyunca yapılan günahlara kefarettir.
Yani, bu gecelerin ihyası günahların bağışlanmasına sebebtir. Bunun için Şa’banın on beşinci gecesine ‘Kefaret gecesi’ de denilir.”
Münziri (r.a.) rivayet eder:
-“Bayram gecesi ile Şa’banın on beşinci gecesini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.”
Bunun için bu geceye “İHYA GECESİ” de denir.
Bu geceye “ŞEFAAT GECESİ” dahi denilir.
Çünkü;
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Şa’banın on üçüncü gecesi Ümmeti için Allah(c.c.) tan şefaat istedi. Allah (c.c.) ona üçte birini verdi.
Şa’banın on dördüncü gecesi istedi. Allah (c.c.) ona üçte ikisini verdi.
Şa’banın on beşinci gecesi istedi. Ma’siyete ısrarla Allah (c.c.) kaçan ve uzaklaşanlar hariç bütün ümmetine şefaat etmesini verdi.
Bu geceye “MAĞFİRET GECESİ” de denir.
Zira İmam Ahmed (r.a.) rivayet ediyor,
Resulullah (salllallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;
-“Şa’banın on beşinci gecesi Allah (c.c.) kullarına nazar kılar ve yeryüzündeki insanların hepsini yarlığar. Allah (c.c.) şirk koşan ve düşmanlık yapan hariç. Bu geceye “AZAD GECESİ” dahi denir.”
Enes (r.a.) rivayet edilmiştir:
Der ki;
-“Resulullah (sallalahu aleyhi ve selem) beni bir iş için Aişe (r.a.) nin evine göndermişti. Ben, Aişe (r.a.) ye ‘Çabuk ol, Çünkü ben Resulullah (a.s.v.) ı Şa’ban’ın on beşinci gecesini anlatırken bıraktım’ dedim.
Bunun üzerine Aişe (r.a.) bana şöyle dedi:
-“Ey enes (r.a.),otur, ben sana Şa’banın on beşinci gecesinde vaki olan hadiseyi anlatayım.
-“O gece Resulullah (a.s.v.) ın sırası bende idi. Resulullah (a.s.v.) geldi. Benimle beraber yatağıma girdi. Gece uyandığımda onu yanımda bulamadım. Kendi kendime, belki diğer ailesinin yanına gitti dedim. Bunun üzerine evden çıkıp mescide uğradım. Onu (a.s.v.) mescide secdede şöyle dua ederken gördüm:
-“Ey Allahım, sana bütün azalarım ve hayalım secde etti. Kalbim senden emin oldu. İşte şu elimdir. Onunla ben kendime bir kötülük yapmadım. Ey Yüce olan Allah, her büyük olan için ümit edilir. Büyük günahı affet. Yüzüm kendisini yaratan ve suretlendiren, kendisine görme ve işitme organları yaratana secde etti.”
Sonra Resulullah (a.s.v.) başını kaldırarak şöyle niyazda bulundu:
-“Ey Allah’ım, bana şirkten arınmış bir kalb ver, kafir ve şaki olmasın, her türlü kötülükten beri olsun.”
Sonra tekrar secde etti. Resûlullah’ın (s.a.v.) secdeye şöyle dediğini işittim:
-“Senin öfkenden, rızana, azabından afvına, senden sana sığınırım. Sen kendine sena ettiğin gibi ben sana sena edip, senin senalarını sayamam. Ben kardeşim Davud’un “yüzünü toprağa ulu Allahım için koydum. Ulu Allah’ım beni bağışlaması yaraşır.” Dediği gibi derim.
Sonra başını kaldırdı. Bu sırada kendisine şöyle dedim:
-“Anam, babam sana feda olsun. Sen bir vadidesin, ben bir vadideyim.” Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
-“Ey kırmızı kadın, sen bu gecenin Şa’banın onbeşinci gecesi olduğunu bilmiyormusun? Allah Azze ve Cellenin bu gecede Benî kalb kabilesinin koyunlarının kılları adedince cehennemden azabları vardır. Bu azablardan, altı zümre istisna edilmiştir:
Devamlı içki içenler.
Ana babasına âsi olanlar.
Zîna yapanlar.
Bir Müslüman bir şey satın alırken üzerine varıp fiat arttıranlar.
Suret yapanlar.
Koğuculuk yapanlar.”
Bu geceye “takdir ve taksim gecesi” de denilir.
Çünkü Ata’ bin Yesar (r.a.) rivâyet eder:
-“Şa’banın onbeşinci gecesi olduğu zaman, bu Şa’ban ayından gelecek Şa’ban ayına kadar her ölecek olanın isim listelerini ihtiva eden dosya Azrail (a.s.)’a verilir. Kulun ne ekip biçeceği, kimin evleneceği ve ne işler yapacağı bu gece takdir olunur.
Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; diğer bir adı ‘İhya gecesi’ de olan Berat gecesi hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. AMİN…….
Fuad Yusufoğlu
Reca’ya kavuşmanın yolu
13 Temmuz 2008Girnavas şelalesi (Nusaybin)
İki hasta hariç, bu ilaca kimsenin ihtiyacı yoktur.
Biri:
Günahlarının çokluğundan ümidsizliğe kapılmış, tevbe etmiyor ve tevbem kabul olmaz diyor.
İkincisi:
Uğraşma ve taât’ın çokluğundan kendini helak ediyor ve dayanamayacağı sıkıntı ve mahrumiyetlere katlanıyor. Bu iki hastanın bu ilaca ihtiyacı vardır. Fakat gaflette olanlara bu, ilaç değil, öldürücü zehir olur.
Ümid iki sebeple kuvvetlenir.
Birinci sebep:
İbret almaktır. Dünyadaki şaşılacak şey’leri, bitkilerin, hayvanların ve çeşit çeşit ni’metlerin yaratılmasını düşünür.
İkinci sebep:
Reca ayet ve hadislerini düşünmektir. Çünkü bunlar da sayılmayacak kadar çoktur. Nitekim Kur’an-i kerimde:
-“Hiç biriniz benim rahmetimden ümidsiz olmayın.” Zümer suresi Ayet: 53
Hadisi şeriflere gelince:
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu ki;
-“Kul günah işleyince, istiğfar ederse, Allah-u Teâla (c.c.): ‘Ey Meleklerim: Bakınız benim kulum bir günah işledi ve bir sahibi olduğunu anladı. Günahtan vaz geçti istiğfar ediyor, af diliyor. Onu afv ettiğime siz şahid olun’ buyuruyor.
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Kul günah işleyince günah yazılır.”
Dinleyenlerden bir köylü:
-“Ya Resulüllah (a.s.v.) Tevbe ederse.”
Resulüllah (a.s.v.) :
-“Silerler.” Buyurdu.
Köylü:
-“Bile bile işlerse.”
Resulüllah(a.s.v.);
-”Yazarlar.” buyurdu.
Köylü:
-“Tevbe ederse.”
Resulüllah(a.s.v.):
-“Silerler.” Buyurdu.
Köylü:
-“Ne zamana kadar.”
Resulüllah (a.s.v.):
-“İstiğfar ettiği müddetçe. Kul istğfar etmekten bıkmayınca, Allah-u Teâla (c.c.) da afv etmekten usanmaz. İyilik yapmaya niyet edince o işi yapmadan melek sevab yazar. Yaparsa on sevab yazar. Böylece yedi yüz misline kadar fazla yazar. Günah işlemeye niyet edince yazmaz. işleğince bir günah yazar. Onun için de Allah-u Teâla (c.c.) nın afv-i vardır.”
Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri günahlarına tevbe-i nasuh’la Tevbe eden kullarından eylesin. AMİN…..
Fuad Yusufoğlu
Havf’ın elde edilmesi
13 Temmuz 2008Girnavas şelalesi -Uzaktan- (Nusaybin)
Bil ki;
Din makamlarının birincisi yakin ve marifettir.
Marifet’ten korku,
Korkudan zühd, sabır, tevbe, sıdk, ihlas, zikre ve fikre devam doğar.
Bundan da üns ve muhabbet hasıl olur.
Muhabbet makamı, makamların sonudur. Rıza, tefzih (Her işi Allah’a bırakma) ve şevk zaten muhabbete bağlıdırlar.
Demek ki,
Kendini ve Rab bını bilmek demek olan ma’rifet ve yakinden sonraki Kimya-yı saadet Havf’tır. (korkudur) Onlardan sonra olanlar, onsuz olmazlar. Bu havf (korku) üç yolla elde edilir:
1-İlim ve ma’refetle: Kendini ve Allah-u Teala (c.c.) yı bilen zaruri olarak korkar.
Bunun için Resulllah (Sallallahu aleyhive sellem) buyurdu:
-“Musa (Aleyhis selam), Adem (Aleyhis selam) a delil gösterdi. Adem (aleyhisselam) de Musa (aleyhisselam) ya delil gösterdi.
Musa (Aleyhis selam) dedi ki:
-“Allah-u Teâla (c.c.) seni cennete koydu, sana şöyle ni’metler verdi. Niçin sözünü tutmadın da, kendini ve bizi tehlikede bıraktın?”
Adem (Aleyhis selam) cevabında:
-“O iş ezelde bana yazılmış idi. O’NUN HÜKMÜNE AYKIRI İŞ YAPAMAZDIM. “Deyip, musa (aleyhis selam) nın sözü Adem (aleyhis selam) ın elinde kesildi. Ve cevap vermedi.
Haberde geldi ki; Cebrail (aleyhis selam) ve Resulüllah (aleyhis selam) ağlıyordu.
-“Sizi emin ettiğim halde neden ağlıyorsunuz?” diye vahiy geldi.
-“Ya Rabbi, senin mekrinden emin değiliz.”dediler.
Allah-u Teâla (c.c.):
-“Böyle olunuz.” Buyurdu. Bu onların ma’rifetlerin olgunluğunu gösterir.
1-Marifetten aciz olunca, korkularının kendine geçmesi için, havf (korku) sahibleri ile sohbet etmektir. Gafil olanlardan uzak olmalıdır.
2-Böyle sohbet edecek insanları bulamaz sa – zira bu zamanda çok azaldılar- Onların hallerini dinlemeli, kitablarını okumalıdır. Bu sebeple Peygamberlerden ve evliyadan havf hakkında bazı hikayeler anlatalım.
Böylece biraz aklı olanlar, onların insanların en arifleri ve akıllıları olduğunu ve nasıl korktuklarını, başkalarının ise daha çok korkması gerektiğini bilirler.
Peygamberlerin ve Meleklerin hikayeleri:
İblis Mel’un olduğu zaman, Cebrail (a.s.) ve mikail (a.s.) daima ağlıyorlardı. Allah-u Teâla (c.c.) onlara vahiy gönderdi ve:
-“Niçin ağlıyorsunuz?” Buyurdu.
Devam edecek…..
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman kendisinden korkan kullarından eylesin. AMİN………
Fuad Yusufoğlu
- Kırk Hadis:- (06) Muslüman kardeşliğin hukuku
19 Temmuz 2008Cenne-tül Mualle (Hazreti Hadice Annemiz burada)
لاَ تُماَرِأَخاَكَ وَلاَ تُماَزِ حْهُ وَلاَتَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ
Meali:
Resullullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) Şöyle buyurmuştur:
(Mü’min) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.
Tirmizi (r.a.)
- Kırk Hadis : – (07) Müstecab dualar
20 Temmuz 2008Arafat tepesi (Cebelür-rahme)
ثَلاَ ثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجاَبُ لَهُنَّ لاَ شَلًّ فِيهِنَّ
دَعْوَة الْمَظْلُو مِ، وَدَعْوَةُ الْمُساَفِرِ، وَدَعَوْةُ الْوَلِدِلِوَلَدِهِ
Meali:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
-“Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabûl edilir:”
-”Mazlumun duası,”
-”Misafirin duası”
-”Ve babanın evlâdına duası.”
İbni Mace.(r.a.)
Kırk Hadis:- (08) Emniyet
20 Temmuz 2008Nemire Cami-i (ARAFAT )
اَلمُسْلِمُ مَن سَلِمَ النّاسُ مِنْ لِسَا نِهِ وَيَدِهِ وَالْمُؤمِنُ مَنْ أُمِنَهُ النِّسُ عَلى
دِماَءِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ
Meali;
Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Şöyle buyurmuştur:
-”Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mü’min ise, insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir.”
Tirmizi, Nesâi (r.a.)