‘Hadis alimleri’ olarak etiketlenmiş yazılar
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)- 12
04 Aralık 2008Çağ-Çağ barajı (Sonbahar nevsimi) Nusaybin
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)- 12
Kütüb-i sitte denilen, altı sahih hadis kitabında en başta geleni Sahihi Buhari’dır. Bu eserde sahih hadisler, sika (güvenilir, sağlam) ravilerin rivayetleri toplanmıştır.
Bu hadis-i şerifler, rivayet hususunda râviler arasında ihtilaf bulunmayan hadis-i şeriflerdir. Böylece Râvi zinciri birbirine bağlanarak, asıl kaynağına gidilmiştir.
Buhâri-i şerif 97 kitaba ve 3450 baba ayrılmıştır. Bu bölümler ibâdât, muamelat, siyer, megazi, mu’cizat ve kur’an-i kerim ayetlerinin tefsirine dairdir.
Fıkhı mes’elelere önem verilmiş olup, metinler arasında fıkıha dair izahlar yer almıştır.
Buhâri-i şerifin, Ali el-Yununi (r.a.) tarafından istinsah edilen metni muteber olmuştur. Dikkat ve titizlikle yazılan bu nüshanın aslı, Kahire’de Akboğa medresesi kütübhanesindedir. Bundan başka, çok yazma nüshaları vardır.
Bir kimse, Buhâr-i şerifi hangi niyetle baştan sona kadar okuyup hatmederse, maksadı, en güzel şekilde hasıl olur. Taun hastalığı zamanlarında bir evde okunsa, Allah-u Teâlâ (c.c.) o evde bulunanları taun’dan muhafaza eder.
Sözleri dinde senet olan çok yüksek âlimlerden bir çoğu, dert ve balalerden, hastalık ve sıkıntılardan kurtulmak ve bir çok şeylere kavuşmak için, Buhari-i şerifi okuyup vesile etmişlerdir.
Böylece maksatlarını da elde etmiş ve onu kendileri için ilaç kabul etmişlerdir.
Hadis âlimlerden bir zat şöyle anlatıyor;
-“Karşılaştığımız müşkül hallerde, kendim ve başkalarının sıkıntıdan kurtulmamıza vesile olması için, yüzyirmi def’a kadar Buhâri-i şerif okudum. Her def’asında hangi niyet ile okumuş isem, maksadım hasıl oldu.”
-“Bu kitab (Buhâri-i şerif) hangi evde bulunursa, evi yanmaktan, hangi gemide bulunursa, o gemiyi batmaktan Allah-u Teâlâ korur.”
2- Tarih-ül-kebir;
Hadis ricaline ait olup, hadis-i şerif ravilerinin inceleyen bir eserdir. Sahasında ilk yazılan eserlerdendir. İmâm-i Buhâri (r.a.) bu eserini, 18 yaşında iken, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in Ravdası başında geceleri ay ışığında yazmıştır.
Kendisi (r.a.) bu eseri hakkında şöyle buyurmuştur;
-“Bu eserimi üç def’a gözden geçirdim. Öyle inceledim ki, eğer ondakı isnadlardan (senet) biri çıkarılırsa, ehli olanlar bile onu anlayamaz. Gayet dıkkatli ve sağlam hazırladım.”
İshak bin Râheveyh (r.a.) bu kitabı alıp, Abdullah bin Tahir’e göstererek,
-“Böyle harika bir eser gördün mü?” demiştir.
Abdullah bin Tahir (r.a.) da; inceleyip, kitabın üstünlüğü karşısında hayrete düşütüğünü belirtmiştir.
Bu eser; Haydarabad’da 1941-1954 senelerinde dört cild halınde, 1959-1954 senelerinde de üç cild halında basılmıştır.
3- Tarihu-l evsât; Tarihu’l kebir’in kısaltılmasıdır.
4- Tarih-us-sağir; Trihu’l kebirin bir özetidir.
5- Kitabu zuafais-sağir; Zayif ravilerin hallerinden bahseder.
19 adet eser daha vardır.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan İmâm-i Buhâri radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)- 13
04 Aralık 2008Çğ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)- 12
İmâm-i Buhâri (r.a.) hazretlerinin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bir kısmı şunlardır;
-“Allah-u Teâlâ, iyiliklerin ve fenalıların yazılmasını emretti. Sonra bunları açıkladı. Bir kimse bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa, Allah kendi nezdinde o kimse için tam bir iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yediyüze ve daha fazlasına kadar çıkarır. Ve eğer fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer kötü işe hem niyetlenir, hem de onu yaprasa, Allah o kimse için bir günah yazar”
-“Kulunun tövbesinden dolayı Allah-u Teâlâ’nın sevinci, sizden birinizin ıssız çölde devesini kaybedip de, tekrar bulduğundaki sevincinden daha fazladır.”
-“Allah-u Teâlâ buyurdu; (-“Bir kimse benim velilerimden birine düşmanlık ederse, ona karşı harb ilan ederim.”)”
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) devesinin terkesine bindirdiği Muâz (r.a.) a üç def’a;
-“Ya Muâz!” diye hitab etti.
O da her def’asında;
-“Lebeyk (buyur) ya Resulallah.” Dedi.
Bunun üzerine;
-“Bir kimse, Allah’tan başka hak ma’bud olmadığına ve Muhammed (s.a.v.) ın Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna, samimi olarak şehadet ederse, Allah ona Cehennemi haram eder.” Buyurdu.
Muâz (r.a.);
Ya Resulallah! Bu müjdeyi halka haber vereyim de sevinsinler.” Deyince
Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayehi ve sellem);
-“Söylersen onlar buna güvenirler.” (faydalı iş yapmaz olurlar) buyurdu.
Muâz (r.a.); (Mes’uliyetinden korktuğu için) vefat ederken bunu söyledi.
-“İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanıdır.”
-“Haya imandandır. İmanı olan cennettedir. Fuhuş kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir.”
-“Kızdığı zaman istediğini yapabilecek bir kimse, kızmazsa, Allah-u Teâlâ kıyamet günü onu herkesin arasında çağırır;-“(Cennette istediğin hurinin yanına git der.”)”
-“İlim üstad’dan öğrenilir.”
-“Kabrimi ziyaret eden kimseye şefaat etmem bana vacip oldu.”
-“Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını severse, sıla-i rahim yapsın.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan İmâm-i Buhâri radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-ı Müslim (Radiyallah-u anh)- 3
05 Aralık 2008Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
İmâm-ı Müslim (Radiyallah-u anh)- 3
Zübeyr bin Adiy (r.a.) den bildirilmiştir.
Enes Bin Mâlik (r.a.) nın yanına geldik. Haccac’dan gördüğümüz zulüm ve haksızlıkları ona anlattık.
O zaman Enes Bin Mâlik Bize; Peygamber Efendimiz (s.a.) ın;
-“Rabbinize kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü, her gelen zaman geçen zamandan kötüdür.” Buyurduğunu işittim.
-“Ey Müslüman kadınlar! Bir komşu kadın, komşusunun verdiği paça bile olsa, hor görmesin.”
-“Müslüman yahud Mü’min kul, abdest alırken yüzünü yıkadığı sırada, gözüyle işlediği günahlar su ile yahud suyun son damlasiyle yüzünden dökülür. Sonra elini yıkadığı zaman, elleriyle yaptığı her günah tamamiyle temizleninceye kadar su ile yahud suyun son damlasıyla dökülür. Sonra ayaklarını yıkadığında, ayaklarıyla kazandığı bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla çıkıp gider. Nihayet insan günahlarından tertemiz olur.”
-“Bir Müslüman diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için sadaka olur.”
-“Allah-u Teâlâ, kulunun yemek yedikten sonra, yahut bir şeyi içtikten sonra kendisine Hamd’etmesinden razı olur.”
Ebu Musa (r.a.) rivayet etti
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Her müslümanın sadaka vermesi lazımdır.” Buyurdu.
Sahabe (r.a.);
-“Sadaka verecek bir şey bulamazsa ne yapar?” dediler.
Bunun üzerine Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Eliyle çalışır, kendisi de istifade eder, sadaka da verir.” Buyurdu.
Sahabe (r.a.);
-“(Bunu) yapamazsa,” dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Sıkıntıya düşmüş bir muhtaca yardım eder.”
Sahabe (r.a.);
-“(Bu da) elinden gelmezse,” denildi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Hayrı (iyiliği) emreder.” Buyurdu.
Sahabe (r.a.);
-“Bunu da yapamazsa?” denildi
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Fenalık yapmaktan çekinir, bu da sadakadır.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Müslim radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 4
08 Ocak 2009Navala reş (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 4
İmâm-i Â’zam (r.a.), kelam, münazara ve diğer ilimleri öğrenip fıkıh ilmini tahsile başladıktan sonra, i’tikadi mes’elelerde insanları doğru yoldan ayırmakta olan sapık fırkalarla mücadele etmiştir.
Hatta, bu maksatla Hint, İran ve Arap yarımadasının ticaret yollarının birleştiği Basra’ya defalarca gidip, ‘dehri’ denilen inkarcilerle, Şia, Kaderiye ve diğer fırkalarla uzun münazaralar yaparak Ehl-i sünnet i’tikadını yaymıştır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) hocası Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) fıkıh ilmini İbrahim Nehai (r.a.) den, bu da Alkama bin Kays (r.a.) dan, Aklama bin kays (r.a.) da Abdullah bin Mes’ud (r.a.) dan, bu da Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den öğrenmiştir.
Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) nin derslerine yirmisekiz (28) yıl devam edip emsalsız bir dereceye ulaştı. Daha ders aldığı sırada fıkıhda tanınıp meşhür oldu.
Bu hususta İmâm-i Â’zam (r.a.) şöyle demiştir;
-“Ben ilim ve fıkıh ocağında yetiştim. İlim erbabiyle beraber bulundum. Fıkıhda en değerli bir hocaya devam ettim.”
Hocası Hammad (r.a.) in dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz’a gidip Mekke ve medine’de çoğu Tabiin’ (r.a.) den olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı.
İmâm-i Â’zam (r.a.) in hocalarından en meşhuru, fıkıh ilminde hocası olan hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) dır.
Küfe’de ders aldığı diğer meşhur hocalarından ba’zıları şu zatlardır;
1-Amir bin Şerahil eş-Şa’bi (r.a.); Zamanın meşhur hadis ve tefsir âlimi
2-Süleyman bin Mihran el-A’maş (r.a.); Başta kıraat ilmi olmak üzere, tefsir, hadis, fıkıh ilimlerinde meşhur âlim.
3-Ebu İshak es-Sebii (r.a.) hadis ilminde zamanın en meşhur hadis âlimi idi. Hadis ilminde hafız “yüzbin hadis-i şerifi senetleri ile bilen” derecesinde âlim idi.
4-Hakim bin Uteybe (r.a.), Hadis ilminde hafız derecesinde âlim olup, Küfe muhaddisi lakabiyle meşhurdur. Ayrıca fıkıh ilminde de meşhur âlimdir.
5-Seleme bin Kühey el-Hadremi (r.a.) Küfe’nin meşhur hadis âlimlerinden.
6-Mansur bin Mu’temir et-Teymi (r.a.) Küfe’de hadis ilminde hafız derecesinde âlim idi.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 6
08 Ocak 2009kasyan (Navala sipi) Nusaybin
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 6
İmâm-i Â’zam (r.a.) ayrıca Ehl-i Beyt’den, Zeyd Bin Ali (r.a.) den, Muhammed bakır (r.a.) den, ilim öğrendi.
Muhammed Bakır (r.a.) ona bakıp;
-“Ceddim (a.s.v.) ın şeriatını bozanlar çoğaldığı zaman sen onu canlandıracaksın, sen korkanların kurtarıcısı, şaşıranların sığınağı olacaksın. Şaşıranları doğru yola çevireceksin. Allah-u Teâlâ (c.a.) yardımcın olacak.” Buyurmuştur.
Tasavvuf ilmini de Silsile-i Âliyeye denilen evliyanın büyüklerinden olan Ca’fer-i Sadık (r.a.) dan öğrendi. Onunla sohbet edip feyz olarak tasavvuf da yüksek makama kavuştu.
Eshab-i Kiram’dan İbn-i Abbas (r.a.) ın ilmini Mekke fakihi Atâ bin Ebi Rebah (r.a.) dan ve İkrime (r.a.) den Hazreti Ömer (r.a.) ve onun oğlu Abdullah (r.a.) dan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer (r.a.) in azatlısı Nafi (r.a.) den öğrendi.
Böylece, Eshab-i Kiramdan İbn-i Mesud (r.a.) ve Hazreti Ali (r.a.) den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü Tabiin (r.a.) den öğrendi. İlimde hiç kimseye nasıb olmayan yüksek bir dereceye ulaştı.
İmâm-i Â’zam (r.a.) bir gün Halife Mansur’un yanına girdi,
Orada bulunan İsa bin Musa (r.a.) Mansura;
-“Bugün dünyanın en büyük âlimi bu zattır.” Dedi.
Halife Mansur;
-“Ey Nu’man, bu ilmi kimden aldın?” diye sorunca,
İmâm-i Â’zam (r.a.) şu cevabı verdi;
-“Hazret-i Ömer (r.a.) den ilim alanlar vasitesiyle Hazreti Ali (r.a.) den, Abdullah bin Mesud (r.a.) den aldım.
Bunun üzerine halife Mansur;
-“Sen İşini gayet sağlam tutmuşsun, ilmi asıl menbainden almışsın.” Dedi.
İmâm-i A’zam (r.a) başta eshab-i kiram (r.a.) ın büyüklerinin ilim silsilesinden olmak üzere, dört bin kişi (r.a.) den ilim öğrenip, bütün ilimlerde ve üstünlüklerde en yüksek dereceğe ulaşmıştır.
Şöhreti her yere yayılıp, zamanında bulunan ve sonra gelen bütün müctehidler, âlimler, üstün kimseler hata hiristiyanlar bile onu hep medh etmiş, övmüşlerdir.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın hocası Hammad bin Süleyman (r.a.) vefat edince, hocasının talebeleri, arkadaşları ve halkın ileri gelenleri, onun yerini dolduracak âlimin, ancak İmâm-i Â’zam (r.a.) ın olduğunu görerek, ısrarla hocasının yerine geçmesini istediler.
Bunu gören İmâm-i Â’zam hazretleri (r.a.);
-“İlmin ölmesini istemem.” Buyurup, ilim kürsüsüne oturdu. Hocası Hammad bin Süleyman (r.a.) nin yerine müftü oldu. Ve talebe yetiştirmeğe başladı.
Dersleri ve Talebeleri;
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 7
08 Ocak 2009Navala Reş-in sonu (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 7
Dersleri ve Talebeleri;
İmâm-i Â’zam (r.a.), hocası Hammad (r.a.) ın yerine geçince, ilmi, vekarı, üstün tevazuu, takvası, tatlı sözleri ve güler yüzüyle herkes tarafından sevilen ve dini mes’elelerde insanların bütün müşkülerini çözen yegane müracaat kaynağı oldu.
Irak, Horasan, Harzem, Türkistan, Tuharistan, İran, Hind, Yemen ve Arabistan’nın her tarafından gürüplar halinde gelen talebeler, fetva isteğenler ve dinleyicilerle etrafı dolup taşıyordu.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın meclisinde halk tarafından sorulan suallerin cevablandırılması ve talebeler için verilen muntazam dersler olmak üzere iki türlü müzakere yapılırdı.
Her gün Sabah namazını, Cami’de kılıp öğleye kadar sorulan sualleri cevablandırır, fetva verirdi. Öğleden önce ‘KAYLÛLE’ (bir miktar uyuma) yapıp, öğle namazından sonra yatsıya kadar talebelere ders verirdi.
Yatsıdan sonra evine gidip biraz dinlenir, sonra tekrar cami’ye gelip sabaha kadar ibadet ederdi. Sorulan sorulara cevab vermeden önce, mes’ele açık olarak müzakere edilir, talebeleri suali cevaplandırmaya çalışırdı.
Mes’elenin müzakeresi bittikten sonra, kendisi yeniden ele alıp gerekli düzeltmeleri yapar ve konuyu iyice izah ve tasvir ettikten sonra cevablandırırdı.
Cevabları verildikten sonra da fetva’yı bizzat söylemek sûretiyle ve anlaşılır ifadelerle talebelerine yazdırırdı. Bu yazılar daha sonra fıkıh kaideleri halina gelmiştir.
Dini bir mes’ele cevablandırılıp haledilince şükür için ‘tekbir’ getirirlerdi. Bu esnada Küfe mescidi tekbir sadalarıyla çınlardı.
Talebelerine verdiği muntazam dersleri ise çok mükemmel bir usûl ile yürütürdü. Bir taraftan fıkıhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir ( anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu.
Geçmiş ve yaşamakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı çinsten olup da gelecekte vukû bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu.
Dolayisiyle İmâm-i Â’zam (r.a.) ın derslerine geçmiş ve yaşamakta olan hâlin mes’elelerinden başka, geleceğe ait mes’elelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tesbit edilmiştir.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın ders halkasında çözülen fiili ve nazarı fıkıh mes’eleleri yarım milyona ulaşmıştır. Bunların içinde, fıkıh ilminin anlaşılmasına yarayan sarf, nahv ve hesaba (fen ilimlerine) ait öyle ince mes’eleler de vardır ki, onların meydana çıkarılması ve çözülmesinde Arap dilinin ve Cebir ilminin mütehassısları dahi aciz kalmışlar, hayranlıklarını ifade etmişlerdir.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 8
08 Ocak 2009Navala sipi (Kasyane) Nusaybin
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 8
Çözülen fıkhı mes’eleler cinslerine göre kısımlara (kitablara), kısımlar da nevilerine göre bab ve fasıllara ayrılmıştır.
Başta taharet bahsiyle ibadetler, münâkehât, muâmelât, hudud (had cezalerı), ukubât, sulh, cihad ve Devletler hukuku, feraiz, Ya’ni miras hukuku olmak üzere sıralanarak fıkıh düzenlemiştir.
Böylece İmâm-i Â’zam (r.a.) fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usûllar bulmuş (feraiz) ve (şurut) kitablarını yazmıştır.
Ayrıca Eshab-i Kiram (r.a.) nın Peygamberimiz ( s.a.v.) naklen bildirdiği İman, i’tikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi. İlm-i Kelam, Ya’ni iman bilgileri mütahassısları yetiştirdi. İmâm-i Maturidi (r.a.) ondan gelen kelâm bilgilerini kitablara yazdı.
Yetiştirdiği talabelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yediyüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadari ictihad derecesine çıkmıştır.
Ba’zi müellifler onun derslerinde yetişen talabelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tesbit edip, yazmışlardır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ticaretle de uğraşırdı. Talabelerinin ihtiyaçlarını kendi kazancından karşılardı. Talabelerine son derece şefkatlı davranır, onların ilminde iyi yetişmeleri için büyük tiitzlik gösterirdi.
Talabelerini o kadar mükemmel yetiştirmişti ki, başkalarının uzun zamanda buldukları hükümleri onlar kısa zamanda bulurdu.
Bir defasında O’nun ders usulünü ve talabelerini görmek için bir ilim heyeti Küfe’ye gelmişti. Aralarında Tabii’nin büyükleri (r.a.) nin de bulunduğu bu heyet, onların bu üstünlüğünü, başarısını görerek büyük bir memnuniyetle ayrılmıştır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) talabelerine;
-“Sizler benim kalbimin sevinci, hüznümün tesellisisiniz.” Buyururdu.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 17
10 Ocak 2009Siyah su ile beyaz suyun birleştiği yer (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 17
-“Yüz elli senesinde dünyanın zineti gider.” Hadis-i Şerifi’nin de, İmâm-i Â’zam (r.a.) için olduğunu islâm âlimleri bildirmiştir.
Çünkü o tarihta İmâm-i Â’zam (r.a.) gibi bir büyük vefat etmemişti. Mezhebi, İslam âleminin büyük bir kısmına yayıldı.
Selçuklu Sultanı melikşah’ın vezirlerinden Ebû said-i Harezmi, imâm-i Â’zam (r.a.) ın kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptırdı. Daha sonra Osmanlı padişahları bu türbeyi defalarca tamir ettirdi.
Eserleri;
İmâm-i Â’zam (r.a.) eserleri çok olup zamanımıza kadar ulaşmış olanları bşlıca on tanedir. Aslında Akâid ve fıkıh ilimlerinde rivayet edilen bütün mes’eleler onun eseridir.
Bunlardan fıkıh bilgileri, Ebû yusuf (r.a.) un rivayeti ile ve bilhassa İmâm-i Muhammed Şeybani (r.a.) nin toplayıp yazdığı ‘Zahirur-rivaye’ denilen kitablarla nakledilmiştir.
1-Risale-i Reddi havariç ve reddi Kadariye; İmâm-i Â’zam (r.a.) usul-i dinde ilk yazdığı eserdir.
2-El Fıkh-ul-Ekber; Akâid’e dairdir. Bu eserin bir çok şerhi yapılmış olup, başlıca şunlardır.
El-Kavlulfasl;, Muhyiddin bin Behaaddin (r.a.) tarafından yapılan şerhidir.
Şerh-i Fıkh-ul Ekber li-ebil münteha,
İkd-ul cevher Nazm-ı Nesr-i fıkh-ul- ekber
Nazm-ı fıkh-ul ekber
El-İrşad
Şerh-i Fıkh-ul-ekber gibi çeşitli şerhleri vardır.
3-El-Fıkh-ül Ebsat; İmâm-i Â’zam (r.a.) bu eserinde istita-at (inan gücü) hayır ve şer, kaza ve kader mes’elelerini açıklamkatadır.
4-Er-Risale Osman-i Bustiye; Bu eserde iman, küfr, icra ve va’id mes’elelerini açıklamaktadır.
5-Kitab-ül-âlim vel-Müteallim; Bu eserde muhtelif mes’eleler hakkında Ehl-i sünnet i’tikadını bildirmek için tertiplenmiş soru ve cevapları vardır.
6-Vasiyyet-i Nukirru; Bu eserde EHL-İ Sünnet vel-Cmaat’ın husisiyetleri anlatmakta, akaid ve farzların hudutlarını açıklamaktadır. Bu vasiyetden başka Oğlu Hammad (r.a.)a ve talebesi Ebû Yusuf (r.a.) a yaptığı vasiyet olmak üzere onbeş kadar vasiyetnamesi vardır.
7-Kaside-i Nu’maniye
8-Ma’rifet-ul Mezahib
9-El-Asl
10-El-Müsned—l-İmâm-i â’zam li Ebi Hanife
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Navale -Möjdank civarı (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 18′Vasiyeti’
İmâm-i Â’zam (r.a.) vefatına yakın talabelerine şöyle vasiyet etti.
-“Kıymetli dostlarım Aziz kardeşlerim! Biliniz ki Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat mezhebi haktır. Ve on iki haslet üzeredir. (Ya’ni kurtuluş fırkası hak mezheb olan Ehl-i Sünnet ve’l-cematte on iki (12) husisiyet vardır;”
-“Bu on iki hususiyeti kabul edip bunlara uyanlar bid’atten uzak olur. Bu hasletlere riayet ediniz, bunlardan ayrılmayınız ki Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in şefaatına nail olunuz.”
-“1- İmân, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Kalb ile bilmek, yahut sadece dil ile ikrar etmek, değildir. Eğer dil ile ikrar, yalnız başına iman olsaydı, münafıklar da Mü’min olurdu.”
-“Sadece bilmek de iman olmaz. Çünkü sadece iman olsaydı, Yahudiler de, hiristiyanlar da mü’min olurdu. İmanda çoğalma ve azalma düşünülemez. Ancak İman’ın çoğalması, küfrün azalması ile, küfrün çoğalması imanın azalması ile olması gerekir.”
-“Bir kimseye bir anda hem mü’min ve hem kafir nasıl denilebilir. İman da şübhe caiz değildir. Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.) Kur’an-i Kerimde;”
-“İşte onlar hak mü’minlredir; işte diğerleri de tam kafirlerdir.” Buyuruyor.”
-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in tevhid sahibi (Ehl-i tevhid, ehl-i kıbla) ümmeti, günahı sebebiyle kafir değildir. İman amelden başkadır. Amel de İmandan cüz değil, ayrıdır.”
-“Çünkü amel ba’zı vakitlerde emr olunmuş, ba’zı vakitlerde ise kuldan istenmemektedir. Hayız ve nifas halinde olan kadının namaz kılmaması, oruç tutmamas, fakirin zekat vermemesi böyledir. Ama İmandan muaf tutulan an yoktur. Fakire iman lazım değildir denemez. Hayz ve nifas sahibi, oruçlarını kaza eder. İmanı kaza ederler denemez.
-“Hayrın ve şerrin takdiri Allah-u Teâlâdandır. Eğer şerrin kötülüğün takdirini Allah-u Teâlâ’dan başkasından bilirse, müşrik olur.”
-“2-Ameller üç kısımdır;”
-“Farz;”
-“Fâzilet;”
-“Günah;”
-“FARZ; Allah-u Teâlâ’nın emri, meşiyyeti, muhabbeti, rızası, kazası, kaderi, yaratması, hükmü, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“FAZİLET; Allah-u Teâlâ’nın emri ile de değildir. Lakin iradesi, sevgisi, rızası, kazası, kaderi, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“GÜNAHALAR; günahlara gelince, Allah-u Teâlâ’nın emri ile değildir. Sevgisi, rızası, teşviki ile değildir. Lakin iradesi, kazası, kaderi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir. Bununla muhafaza olunur. Çünkü kulun fi’li iledir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
çağ-çağ barajı (Nusaybin)
-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi. –“Kıyamete kadar olacak her şeyi” emr-i ilahisi geldi Allah-u teâlâ kamer suresi elliikinci ayetinde; “Bununla beraber, işledikleri her şey defterlerindedir.” Buyuruyor.
-“11-Azab vardır ve olacaktır. Olmama ihtimalı yoktur. Münker ve Nekir’in kabirde suâl sormaları haktır. Hadisi-i Şerifler böyle olduğunu bildirmektedir. Cennet ve Cehennem yok olmazlar. Allah-u teâlâ Cennet için;”Mü’minlere hazırlanmıştrı.” Cehennem için de; “Kafirlere hazırlanmıştır.” Buyuryor.”
-“Allah-u Teâlâ, cennet ve cehennemi mükafat ve ceza için yarat. İkisi de devamlı olup, geçici değildir. Mizan haktır. Allah-u Teâlâ; “Kıyamet gününde amellerin tartılması için terazi kurulur.” Buyuruyor.”
-“Herkesin amel defterinin okunması haktır. Ayet-i kerime’de; “Bugün senin hesabın için, sana kitabını, ya’ni amel defterini okuman kafidir.” Buyuruldu.”
-“12-Allah-u Teâlâ insanları, öldükten sonra, kıyamette diriltecek. Bir araya toplayacak. O günün (hesab günü) uzunluğu dünya senesi ile elli bin yıldır. Sevab, azab ve hakların görülmesi içindir. Allah-u Teâlâ; “Uzunluğu ellibin sene olan günde” buyuruyor. Bir ayet-i kerime’de de; “Allah-u Teâlâ kabirlerde olanları diriltir.” Buyurmaktadır.”
-“Cennettekilerin Allah-u teâlâ’yı nasıl olduğu bilinmeyen, bir şeye benzetilmeden ve cihetsiz, Ya’ni herhangi bir yönde olmadan görmeleri haktır. Bir ayet-i kerime’de; “Bütün yüzleri, Rablarına bakınca parlar.” Buyurulmuştur.”
-“Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) şefaatı haktır. Cennetlik olan mi’minlere ve büyük günahı olanlara Şefaat edecektir. Hazreti Aişe Validemiz (Radiyallah-u anha), Hadice-tül Kübra anamız (Radiayallah-u anha) dan sonra bütün kadınların üstünü ve mü’minlerin analarıdır. Cennet ehli cennete, cehennemdekiler de Cehennemde sonsuz kalır.”
-“Allah-u Teâlâ Bakara suresi 82, A’raf suresi 42, Yunus suresi 26, ve Hud suresi 23, ayetlerinde Mü’minler için “Onlar cennetliklerdir, orada ebedi kalacaklardır.” Buyurdu.”
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın vasiyeti budur. Bu itikad üzere olan ehl-i Sünnet ve cemaat Mezhebindendir, denir. Bu itikat üzere ölürse kurtulmuşlar zimresinden olur.
İmâm-i Â’zam Ebû Hanife Hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah bize, insanların mü’min olanlarını sevmemizi, onlar karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamızı, haraketlerimizi buna göre ayralamamızı emir etmiştir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu