‘hadis ilimleri’ olarak etiketlenmiş yazılar
İbn-i Mâceh (Radiyallah-u anh)- 2
06 Aralık 2008Cöke Kanika (Gündük) Nusaybin
İbn-i Mâceh (Radiyallah-u anh)- 2
İbn-i Maceh (r.a.) tefsir ilminde de derin âlim idi. (tefsir-i Kur’an) isimli eseri ile, doğduğu ve büyüdüğü yer olan “Kazvin’in tarihi ile ilgili kitabları pek kıymetlidir.
İbn-i Maceh (r.a.) bildirdiği hadis-i şeriflerden bazıları;
-“Allah-u Teâla, annelerinize iyilik etmenizi emrediyor. Sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, Sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor. Sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakınlık derecesine göre iyilik etmeyi size emrediyor.”
İbn-i Maceh (r.a.) bildirdiği bir başka hadis-i şerif;
-“Allah-u Teâlâ, merhameti yüz parça etti. Doksandokuzunu kendi katında alıkoydu. Yeryüzüne bir tek parça indirdi. Bu bir tek parça yüzünden mahlûkat (yaratıklar) birbirine merhamet ederler. Hatta at, isabet etmesi korkusundan, ayağını yavrusundan kaldırır, onu muhafaza eder.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Sürâka ibni Cu’şûm’e şöyle buyurdu;
-“Sana sadakaların en büyüğünü göstereyim mi?”
Sürâka (r.a.);
-“Evet Ya Resûlallah.” Dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Sana dönmüş olan, senden başka da kendisine bakacak kimsesi olmayan kızındır.”
-“Müslümanlar hakkında en hayırlı ev, içinde yetime ihsan olunan evdir. Müslümanlar hakkında en kötü ev, yetime kötülük yapılan evdir. Ben ve yetimin bakıcısı, cennette şu iki gibiyiz.” Resulullah (s.a.v.) iki parmağını gösteriyordu.
-“Kimin, henüz bülûğa ermemiş üç çocuğu vefat ederse, Allah-u Teâlâ onu ve çocuklarını rahmeti ve ihsani ile cennete koyar.”
Ebu Berze el- Eslemi (r.a.), şöyle bildirmişir;
-“Ey Allah’ın Resûlü! Cennete koyacak bir ameli bana gösterir misiniz?” dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz;
-“İnsanların yolundan, zarar veren şeyleri gider.” Buyurdu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a;
-“İnsanı en çok cennete hangi şey koyar?” diye sorulduğunda
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“’Takva’ (Allah korkusu) ve ‘güzel ahlak’” buyurdu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;
-“Üç kimsenin duâsı kabul olur. Mazlumun duâsı, Misafirin (yolcunun) duâsi, Babasının çocuğuna duâsi.”
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;
-“Sizin hayırlılarınız Kur’an-i kerim’i öğrenen ve öğreten kimselerdir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan bu veli kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 4
08 Ocak 2009Navala reş (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 4
İmâm-i Â’zam (r.a.), kelam, münazara ve diğer ilimleri öğrenip fıkıh ilmini tahsile başladıktan sonra, i’tikadi mes’elelerde insanları doğru yoldan ayırmakta olan sapık fırkalarla mücadele etmiştir.
Hatta, bu maksatla Hint, İran ve Arap yarımadasının ticaret yollarının birleştiği Basra’ya defalarca gidip, ‘dehri’ denilen inkarcilerle, Şia, Kaderiye ve diğer fırkalarla uzun münazaralar yaparak Ehl-i sünnet i’tikadını yaymıştır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) hocası Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) fıkıh ilmini İbrahim Nehai (r.a.) den, bu da Alkama bin Kays (r.a.) dan, Aklama bin kays (r.a.) da Abdullah bin Mes’ud (r.a.) dan, bu da Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den öğrenmiştir.
Hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) nin derslerine yirmisekiz (28) yıl devam edip emsalsız bir dereceye ulaştı. Daha ders aldığı sırada fıkıhda tanınıp meşhür oldu.
Bu hususta İmâm-i Â’zam (r.a.) şöyle demiştir;
-“Ben ilim ve fıkıh ocağında yetiştim. İlim erbabiyle beraber bulundum. Fıkıhda en değerli bir hocaya devam ettim.”
Hocası Hammad (r.a.) in dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz’a gidip Mekke ve medine’de çoğu Tabiin’ (r.a.) den olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı.
İmâm-i Â’zam (r.a.) in hocalarından en meşhuru, fıkıh ilminde hocası olan hammad bin Ebi Süleyman (r.a.) dır.
Küfe’de ders aldığı diğer meşhur hocalarından ba’zıları şu zatlardır;
1-Amir bin Şerahil eş-Şa’bi (r.a.); Zamanın meşhur hadis ve tefsir âlimi
2-Süleyman bin Mihran el-A’maş (r.a.); Başta kıraat ilmi olmak üzere, tefsir, hadis, fıkıh ilimlerinde meşhur âlim.
3-Ebu İshak es-Sebii (r.a.) hadis ilminde zamanın en meşhur hadis âlimi idi. Hadis ilminde hafız “yüzbin hadis-i şerifi senetleri ile bilen” derecesinde âlim idi.
4-Hakim bin Uteybe (r.a.), Hadis ilminde hafız derecesinde âlim olup, Küfe muhaddisi lakabiyle meşhurdur. Ayrıca fıkıh ilminde de meşhur âlimdir.
5-Seleme bin Kühey el-Hadremi (r.a.) Küfe’nin meşhur hadis âlimlerinden.
6-Mansur bin Mu’temir et-Teymi (r.a.) Küfe’de hadis ilminde hafız derecesinde âlim idi.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 7
08 Ocak 2009Navala Reş-in sonu (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 7
Dersleri ve Talebeleri;
İmâm-i Â’zam (r.a.), hocası Hammad (r.a.) ın yerine geçince, ilmi, vekarı, üstün tevazuu, takvası, tatlı sözleri ve güler yüzüyle herkes tarafından sevilen ve dini mes’elelerde insanların bütün müşkülerini çözen yegane müracaat kaynağı oldu.
Irak, Horasan, Harzem, Türkistan, Tuharistan, İran, Hind, Yemen ve Arabistan’nın her tarafından gürüplar halinde gelen talebeler, fetva isteğenler ve dinleyicilerle etrafı dolup taşıyordu.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın meclisinde halk tarafından sorulan suallerin cevablandırılması ve talebeler için verilen muntazam dersler olmak üzere iki türlü müzakere yapılırdı.
Her gün Sabah namazını, Cami’de kılıp öğleye kadar sorulan sualleri cevablandırır, fetva verirdi. Öğleden önce ‘KAYLÛLE’ (bir miktar uyuma) yapıp, öğle namazından sonra yatsıya kadar talebelere ders verirdi.
Yatsıdan sonra evine gidip biraz dinlenir, sonra tekrar cami’ye gelip sabaha kadar ibadet ederdi. Sorulan sorulara cevab vermeden önce, mes’ele açık olarak müzakere edilir, talebeleri suali cevaplandırmaya çalışırdı.
Mes’elenin müzakeresi bittikten sonra, kendisi yeniden ele alıp gerekli düzeltmeleri yapar ve konuyu iyice izah ve tasvir ettikten sonra cevablandırırdı.
Cevabları verildikten sonra da fetva’yı bizzat söylemek sûretiyle ve anlaşılır ifadelerle talebelerine yazdırırdı. Bu yazılar daha sonra fıkıh kaideleri halina gelmiştir.
Dini bir mes’ele cevablandırılıp haledilince şükür için ‘tekbir’ getirirlerdi. Bu esnada Küfe mescidi tekbir sadalarıyla çınlardı.
Talebelerine verdiği muntazam dersleri ise çok mükemmel bir usûl ile yürütürdü. Bir taraftan fıkıhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir ( anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu.
Geçmiş ve yaşamakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı çinsten olup da gelecekte vukû bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu.
Dolayisiyle İmâm-i Â’zam (r.a.) ın derslerine geçmiş ve yaşamakta olan hâlin mes’elelerinden başka, geleceğe ait mes’elelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tesbit edilmiştir.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın ders halkasında çözülen fiili ve nazarı fıkıh mes’eleleri yarım milyona ulaşmıştır. Bunların içinde, fıkıh ilminin anlaşılmasına yarayan sarf, nahv ve hesaba (fen ilimlerine) ait öyle ince mes’eleler de vardır ki, onların meydana çıkarılması ve çözülmesinde Arap dilinin ve Cebir ilminin mütehassısları dahi aciz kalmışlar, hayranlıklarını ifade etmişlerdir.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 8
08 Ocak 2009Navala sipi (Kasyane) Nusaybin
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 8
Çözülen fıkhı mes’eleler cinslerine göre kısımlara (kitablara), kısımlar da nevilerine göre bab ve fasıllara ayrılmıştır.
Başta taharet bahsiyle ibadetler, münâkehât, muâmelât, hudud (had cezalerı), ukubât, sulh, cihad ve Devletler hukuku, feraiz, Ya’ni miras hukuku olmak üzere sıralanarak fıkıh düzenlemiştir.
Böylece İmâm-i Â’zam (r.a.) fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usûllar bulmuş (feraiz) ve (şurut) kitablarını yazmıştır.
Ayrıca Eshab-i Kiram (r.a.) nın Peygamberimiz ( s.a.v.) naklen bildirdiği İman, i’tikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi. İlm-i Kelam, Ya’ni iman bilgileri mütahassısları yetiştirdi. İmâm-i Maturidi (r.a.) ondan gelen kelâm bilgilerini kitablara yazdı.
Yetiştirdiği talabelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yediyüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadari ictihad derecesine çıkmıştır.
Ba’zi müellifler onun derslerinde yetişen talabelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tesbit edip, yazmışlardır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) ticaretle de uğraşırdı. Talabelerinin ihtiyaçlarını kendi kazancından karşılardı. Talabelerine son derece şefkatlı davranır, onların ilminde iyi yetişmeleri için büyük tiitzlik gösterirdi.
Talabelerini o kadar mükemmel yetiştirmişti ki, başkalarının uzun zamanda buldukları hükümleri onlar kısa zamanda bulurdu.
Bir defasında O’nun ders usulünü ve talabelerini görmek için bir ilim heyeti Küfe’ye gelmişti. Aralarında Tabii’nin büyükleri (r.a.) nin de bulunduğu bu heyet, onların bu üstünlüğünü, başarısını görerek büyük bir memnuniyetle ayrılmıştır.
İmâm-i Â’zam (r.a.) talabelerine;
-“Sizler benim kalbimin sevinci, hüznümün tesellisisiniz.” Buyururdu.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Navale -Möjdank civarı (Nusaybin)
İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 18′Vasiyeti’
İmâm-i Â’zam (r.a.) vefatına yakın talabelerine şöyle vasiyet etti.
-“Kıymetli dostlarım Aziz kardeşlerim! Biliniz ki Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat mezhebi haktır. Ve on iki haslet üzeredir. (Ya’ni kurtuluş fırkası hak mezheb olan Ehl-i Sünnet ve’l-cematte on iki (12) husisiyet vardır;”
-“Bu on iki hususiyeti kabul edip bunlara uyanlar bid’atten uzak olur. Bu hasletlere riayet ediniz, bunlardan ayrılmayınız ki Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in şefaatına nail olunuz.”
-“1- İmân, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Kalb ile bilmek, yahut sadece dil ile ikrar etmek, değildir. Eğer dil ile ikrar, yalnız başına iman olsaydı, münafıklar da Mü’min olurdu.”
-“Sadece bilmek de iman olmaz. Çünkü sadece iman olsaydı, Yahudiler de, hiristiyanlar da mü’min olurdu. İmanda çoğalma ve azalma düşünülemez. Ancak İman’ın çoğalması, küfrün azalması ile, küfrün çoğalması imanın azalması ile olması gerekir.”
-“Bir kimseye bir anda hem mü’min ve hem kafir nasıl denilebilir. İman da şübhe caiz değildir. Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.) Kur’an-i Kerimde;”
-“İşte onlar hak mü’minlredir; işte diğerleri de tam kafirlerdir.” Buyuruyor.”
-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in tevhid sahibi (Ehl-i tevhid, ehl-i kıbla) ümmeti, günahı sebebiyle kafir değildir. İman amelden başkadır. Amel de İmandan cüz değil, ayrıdır.”
-“Çünkü amel ba’zı vakitlerde emr olunmuş, ba’zı vakitlerde ise kuldan istenmemektedir. Hayız ve nifas halinde olan kadının namaz kılmaması, oruç tutmamas, fakirin zekat vermemesi böyledir. Ama İmandan muaf tutulan an yoktur. Fakire iman lazım değildir denemez. Hayz ve nifas sahibi, oruçlarını kaza eder. İmanı kaza ederler denemez.
-“Hayrın ve şerrin takdiri Allah-u Teâlâdandır. Eğer şerrin kötülüğün takdirini Allah-u Teâlâ’dan başkasından bilirse, müşrik olur.”
-“2-Ameller üç kısımdır;”
-“Farz;”
-“Fâzilet;”
-“Günah;”
-“FARZ; Allah-u Teâlâ’nın emri, meşiyyeti, muhabbeti, rızası, kazası, kaderi, yaratması, hükmü, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“FAZİLET; Allah-u Teâlâ’nın emri ile de değildir. Lakin iradesi, sevgisi, rızası, kazası, kaderi, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”
-“GÜNAHALAR; günahlara gelince, Allah-u Teâlâ’nın emri ile değildir. Sevgisi, rızası, teşviki ile değildir. Lakin iradesi, kazası, kaderi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir. Bununla muhafaza olunur. Çünkü kulun fi’li iledir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
çağ-çağ barajı (Nusaybin)
-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi. –“Kıyamete kadar olacak her şeyi” emr-i ilahisi geldi Allah-u teâlâ kamer suresi elliikinci ayetinde; “Bununla beraber, işledikleri her şey defterlerindedir.” Buyuruyor.
-“11-Azab vardır ve olacaktır. Olmama ihtimalı yoktur. Münker ve Nekir’in kabirde suâl sormaları haktır. Hadisi-i Şerifler böyle olduğunu bildirmektedir. Cennet ve Cehennem yok olmazlar. Allah-u teâlâ Cennet için;”Mü’minlere hazırlanmıştrı.” Cehennem için de; “Kafirlere hazırlanmıştır.” Buyuryor.”
-“Allah-u Teâlâ, cennet ve cehennemi mükafat ve ceza için yarat. İkisi de devamlı olup, geçici değildir. Mizan haktır. Allah-u Teâlâ; “Kıyamet gününde amellerin tartılması için terazi kurulur.” Buyuruyor.”
-“Herkesin amel defterinin okunması haktır. Ayet-i kerime’de; “Bugün senin hesabın için, sana kitabını, ya’ni amel defterini okuman kafidir.” Buyuruldu.”
-“12-Allah-u Teâlâ insanları, öldükten sonra, kıyamette diriltecek. Bir araya toplayacak. O günün (hesab günü) uzunluğu dünya senesi ile elli bin yıldır. Sevab, azab ve hakların görülmesi içindir. Allah-u Teâlâ; “Uzunluğu ellibin sene olan günde” buyuruyor. Bir ayet-i kerime’de de; “Allah-u Teâlâ kabirlerde olanları diriltir.” Buyurmaktadır.”
-“Cennettekilerin Allah-u teâlâ’yı nasıl olduğu bilinmeyen, bir şeye benzetilmeden ve cihetsiz, Ya’ni herhangi bir yönde olmadan görmeleri haktır. Bir ayet-i kerime’de; “Bütün yüzleri, Rablarına bakınca parlar.” Buyurulmuştur.”
-“Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) şefaatı haktır. Cennetlik olan mi’minlere ve büyük günahı olanlara Şefaat edecektir. Hazreti Aişe Validemiz (Radiyallah-u anha), Hadice-tül Kübra anamız (Radiayallah-u anha) dan sonra bütün kadınların üstünü ve mü’minlerin analarıdır. Cennet ehli cennete, cehennemdekiler de Cehennemde sonsuz kalır.”
-“Allah-u Teâlâ Bakara suresi 82, A’raf suresi 42, Yunus suresi 26, ve Hud suresi 23, ayetlerinde Mü’minler için “Onlar cennetliklerdir, orada ebedi kalacaklardır.” Buyurdu.”
İmâm-i Â’zam (r.a.) ın vasiyeti budur. Bu itikad üzere olan ehl-i Sünnet ve cemaat Mezhebindendir, denir. Bu itikat üzere ölürse kurtulmuşlar zimresinden olur.
İmâm-i Â’zam Ebû Hanife Hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah bize, insanların mü’min olanlarını sevmemizi, onlar karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamızı, haraketlerimizi buna göre ayralamamızı emir etmiştir.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu);
11 Ocak 2009İmâm-i Mâlik (radiyallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennmet-ül Baki’)
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu);
Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Mâlik-i mezhebinin imâm-i. Künyesi, Ebû Abdullah’tır. 95 (M. 711) senesinde Medine’de doğdu. 179 (M. 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine’de vefat etti.
Soyu yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve HİMYERİLERDEN BİR HÜKÜMDAR HANEDANINA DAYANIR. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Eshab-i Kiramdan olan dedesi Ebû Amr (r.a.) dır.
Tahsili;
Tebe-i Tabiinden (Tabiin’den sonra) olan İmâm-i Mâlik (r.a.), ilim ve hadis rivayetiyle meşgül olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Mâlik (r.a.), Babası Enes (r.a.) ve Amcası Süheyl (r.a.) hadis rivayeti yapmışlardır.
Yaşadığı muhit, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) in yaşamış olduğu ve İslam‘ın hükümlerinin va’z edildiği, Hazreti Ebû Bekr (r.a.), Hazreti Ömer (r.a.), ve Hazreti Osman (r.a.) zamanlarında İslam’ın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i Münevvere idi.
Önce Kur’an-i Kerim’i ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir.
Annesine,
İlim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp;
-“Şimdi git, oku, yaz.” Demiştir.
Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Râbi’at’ur Rey (r.a.) in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir.
Bu teşvik üzerine Râbi’a bin Abdurrahman (r.a.) ın derslerine devam edip, genç yaşta Re’ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi.
Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz (r.a.) ün derslerinden çok istifade etmiştir.
Genç bir talabe olan Mâlik (r.a.), hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi.
Bu hocası hakkında şöyle derdi;
-“İbni Hürmüz (r.a.) ün derslerine onüç sene devam ettim. Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söylemiyorum. O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgisi idi.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 2
11 Ocak 2009İmâm-i Nâfi (Radiayllah-u anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 2
İmâm-i Mâlik (r.a.), muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve her şeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır.
İmâm-i Mâlik (r.a.) şöyle demiştir;
-“Öğle vakti Hazreti Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) ın azatlısı olan Nâfi (r.a.) ye giderdim ve kapısında beklerdim. Nâfi hazretleri (r.a.) Hazreti Ömer (r.a.) den nakledilen ilimleri ve O’nun oğlu Abdullah (r.a.) ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiçbir gölge bulamazdım. Nafi (r.a.) dışarı çıkınca edeble selam verirdim.”
Ve onu kırmadan arkasından içeri girip;
-“Abdullah Bin ömer (r.a.) şu mes’elelerde ne buyurmuştur?” Diye sorardım. O’da suallerimi cevaplandırırdı.”
İmâm-i Mâlik, Nâfi (r.a.) vasitasiyle Hazreti Ömer (r.a.) ın ve Oğlu Abdullah (r.a.) ın ilimlerini öğrendi.
Ayrıca İbn-i Şihab ez-Zühri (r.a.) den ve Sâid bin el-Müseyyib (r.a.) gibi Tâbiin’lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalardan da ders almak için üstün gayret ve edeb gösterirdi.
İmâm-i Mâlik (r.a.) Şöyle anlatmıştır;
-“Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbn-i Şihab (r.a.) ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önünde oturdum.”
Hizmetçisine;
-“Kapıda kim var bak.” dediğini duydum.
Oda;
-“Kumral yüzlü talabeniz var.” Deyince
İbn-i Şihab (r.a.);
-“Onu derhal içeri al.” Demesi üzerine beni içer aldılar.
Biraz bekledim.
İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;
-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 3
11 Ocak 2009İmâm-i Mâlik (r.a.) ile mübarek hocalarının mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 3
İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;
-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.
Daha ben ‘HAYIR’ demeden yemek hazırlanmasını emredince;
Ben;
-“Yemeğe, ihtiyacım yok.” Diye mukabalede bulundum.
Bunun üzerine İbn-i Şihab (r.a.),
-“Öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun?” dedi.
Ben;
-“Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim.” Deyince,
-“Yazı yazacak sahifelerini çıkar.” Dedi.
Ben de çıkardım ve bana KIRK TANE HADİS-İ ŞERİF Rivayet etti. Ben biraz daha hadis-i şerif rivayet etmesini isteğince;
-“Şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de MUHADDİS olursun.” Dedi.
İmâm-i Mâlik (r.a.), ehl-i beyt’den Ca’fer-i Sâdık (r.a.) den de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur.
Bu hususta kendisi şöyle anlatır;
-“Ca’fer Bin Muhammed (r.a.) e giderdim. O çok yumuşak huylu ve güler yüzlü idi. Yanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) anılınca yüzü sararırdı. O’nun meclisine uzun zaman devam ettim. Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya kur’an-i kerim okurdu.”
-“İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi. Ma’nasız sözleri hiç ağzına almazdı. O takva sâhibi, zahid, âbid ve âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi.”
imâm-i Mâlik (r.a.), Bir gün hocası Ebu’z Zinad (r.a.) a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır.
Daha sonra hocası;
-“Bizim halkamıza niçin oturmadın?” diye sorunca
Şu cevabı vermiştir.
-“Yer dardı, oturamadım. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in hadis’ini ayakta dinlemek, edebsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 5
11 Ocak 2009İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)
İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 5
İmâm-i Mâlik (r.a.) in hadis-i şerif dersleri ve vukû bulmuş mes’elelerle iligili dersler ya’ni fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı.
Günlerinin bir kısmını hadis-i şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan mes’elelere fetva vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi.
Sonra gidip gusl eder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu’ içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı.
Hadisi-i Şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı. Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medine’lilerden isteyen her kes onun dersine gelirdi.
Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medine’lileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra diğerlerini içeri alırdı.
Hasan Bin Rebi’ (r.a.) der ki;
-“Bir def’asında İmâm-i mâlik (r.a.) in kapısında idim.”
Onun çağırıcısı;
-“Önce Hicazlılar içeri girsinler.” Diye çağırdı.
Onlar çıkınca;
-“Şam’lılar girsin.” Diye çağırdı.
Daha sonra;
-“Iraklılar girsin.” Diye çağırdı.
Yanına giren en son ben oldum. Ebu Hanife (r.a.) nın oğlu Hammad (r.a.) da aramızda idi.
İmâm-İ Mâlik (r.a.) derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzümsüz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı.
Bir talabesi şöyle dediğini nakleder;
-“İlim tahsil edenlere vekarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiblerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken âdâbdandır.”
Yine bir talabesi şöyle der;
-“İmâm-i mâlik (r.a.), bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu