‘Hadis’ olarak etiketlenmiş yazılar
-Riyazus-Salihin; Hadis- 70
23 Ekim 2008Şeş Ça’vi deresi başı (Bor-e Gündük) NUSYABİN
Hadis- 70
70- الثَّانِي : عَنْ أبي سَعيدٍ الْخُدْرِيِّ رضي اللَّه عنه عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « إنَّ الدُّنْيا حُلْوَةٌ خضِرَةٌ ، وإنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا . فينْظُر كَيْفَ تَعْمَلُونَ . فَاتَّقوا الدُّنْيَا واتَّقُوا النِّسَاءِ. فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنةِ بَنِي إسْرَائيلَ كَانَتْ في النسَاء » رواه مسلم.
Hadis; 70
Ebu Said el- Hudri Radiayallah-u anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Aleyhis-Selam şöyle buyurmuştur;
-“Dünya tatlıdır, yeşildir, yani cazibdir; Allah onu başkalarından alıp size verecek ve nasıl amel edeceğinize bakacaktır. Binâenaleyh dünyadan ve kadınlardan sakınınız. Zirâ Beni İsrail’de ilk fitne kadın yüzünden çıkmıştır.
(Hadisi; Müslim rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin; Hadis- 71
23 Ekim 2008Şeş Ça’vi deresi başı (Bor-e Veysike) NUSAYBİN
71- الثالثُ : عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ رضي اللَّه عنه أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كَانَ يَقُولُ : «اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعفافَ والْغِنَى » رواه مسلم .
Hadis- 71
İbn-i Mes’ud Radiyallah-u anh anlatıyor;
Peygamber Alayhis-Selam;
-“Allah’ım, senen hidayet, takva, iffet ve gınâ isterim.” Buyurdu.
(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin; Hadis- 72
23 Ekim 2008Bor-e Veysike Şeş Ça’vi deresi başı (NUSAYBİN)
72- الرَّابعُ : عَنْ أبي طَريفٍ عدِيِّ بْنِ حاتمٍ الطائِيِّ رضي اللَّه عنه قال : سمعت رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقُولُ : « مَنْ حَلَفَ عَلَى يمِين ثُمَّ رَأَى أتقَى للَّهِ مِنْها فَلْيَأْتِ التَّقْوَى » رواه مسلم .
Hadis- 72
Ebû Tarif Adiyy b. Hâtim et-Tâi radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre,
Peygamber Aleyhis-Selam’ın şöyle buyurduğunu işittim, diyor;
-“Bir kimse bir şey’i yapmak veya bırakmak için yemin eder, sonra onun tersini yapmayı takvâya daha uygun görürse, onu yapsın.”
(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
Riyazus-Salihin; Hadis- 73
23 Ekim 2008Dara Mirada (SİLOTKİN) Nusaybin
Hadis; 73
73- الْخَامِسُ : عنْ أبي أُمَامَةَ صُدَيَّ بْنِ عَجْلانَ الْباهِلِيِّ رضي اللَّهُ عنه قال: سَمِعْتُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَخْطُبُ في حَجَّةِ الْودَاع فَقَالَ : « اتَّقُوا اللَّه ، وصَلُّوا خَمْسكُمْ ، وصُومُوا شَهْرَكمْ ، وأَدُّوا زكَاةَ أَمْوَالِكُمْ ، وَأَطِيعُوا أُمَرَاءَكُمْ ، تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ » رواه التِّرْمذيُّ ، في آخر كتابِ الصلاةِ وقال : حديثٌ حسنٌ صحيح .
Hadis- 73
Ebû Ümame Suddey b. Aclân el- Bâhili radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre, şöyle diyor;
Veda Haccı hutbesinde Resulullah (a.s.v.) ın şöyle dediğini işittim;
-“Allah’dan korkunuz, beş vakit namazınızı kılınız, bir ay orucunuzu tutunuz, mallarınızın zekatını veriniz ve âmirlerinizin sözünü dinleyiniz! Rabbınızın Cennet’ine girersiniz
(Hadisi, Tirmizi Kitabus-Salatın sonunda zikretmiş ve ; Hadis “hasendir”, sahihdır” demiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Yakîn ve Tevekkel’le dair ayet ve hadisler
23 Ekim 2008Bor-e Veysike (Haci latif bahçesi) NUSAYBİN
Yakîn ve tevekkele dair ayet ve Hadisler
-7بَابُ اليقين وَالتوكّل
قال اللَّه تعالى: { ولما رأى المؤمنون الأحزاب قالوا هذا ما وعدنا اللَّه ورسوله وصدق اللَّه
ورسوله، وما زادهم إلا إيمانا وتسليما }
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor;
-“Mü’minler, Ahzab’ı (Ahzab harbi için toplanan düşmanı) gödüklrinde, ‘Allah’ın, Peygamber’ın bize vaat ettiği şey budur. Allah ve Resûlü doğru söyledi.’ Dediler. Bu ise onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” Ahzab Suresi Ayet; 22 .
وقال تعالى : { الذين قال لهم الناس إن الناس قد جمعوا لكم فاخشوهم، فزادهم إيمانا، وقالوا: حسبنا اللَّه ونعم الوكيل. فانقلبوا بنعمة من اللَّه وفضل لم يمسسهم سوء، واتبعوا رضوان اللَّه، والله ذو فضل عظيم }
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor;
-“Onlar öyle mü’minlerdir ki, bazı kimseler onlara; ‘İnsanlar sizinle döğüşmek için asker topladılar, onlardan korununuz.’ Dediklerinde, bu söz onların ancak imanlarını arttırdı ve; ‘Allah bize kâfidir. O ne güzel koruyucudur! Dediler. Bundan dolayı Allah’ın nimet ve fazlı ile döndüler, kemlik görmediler, Allah’ın rızası peşinde koştular. Allah büyük fazl sahibidir.” Âl-i İmran suresi Ayet; 173
.
وقال تعالى : { وتوكل على الحي الذي لا يموت } .
Allah-u teâlâ şöyle buyuryor;
-”Hayy olan ve ölmeyen Zâta tevekkül et. Furkan suresi Ayet;58
وقال تعالى : { وعلى اللَّه فليتوكل المؤمنون }
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor;
-“Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” İbrahim Suaresi; Ayet 11
.
وقال تعالى : { فإذا عزمت فتوكل على اللَّه } .
Allah-u Teâlâ şöyle buyuryor;
-“Bir işe karar verdiğinde Allah’a tevekkül et. Âl-i İmran suresi; Ayet- 159
والآيات في الأمر بالتوكل كثيرة معلومة.
وقال تعالى : { ومن يتوكل على اللَّه فهو حسبه } : أي كافيه.
Allah-u teâlâ şöyle buyuryor;
-“Bir kimse Allah’a tevekkül ederse, Allah o kimseye yeter.” Talâk suresi; Ayet- 3.
وقال تعالى : { إنما المؤمنون الذين إذا ذكر اللَّه وجلت قلوبهم، وإذا تليت عليهم آياته زادتهم إيمانا، وعلى ربهم يتوكلون } .
Yine Allah-u Teâlâ buyuryor ki;
-“Mü’minler, ancak o kimselerdir ki, Allah zikredilirse kalbleri ürperir, onlara Allah’ın ayetleri okunursa, o ayetler onların imanlarını artırır da Rab’larine tevekkül ederler. Enfal suresi; Ayet 2.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin; Hadis- 74
23 Ekim 2008Geliye Şam’e (Navale- sipi) Nusaybin
والآيات في فضل التوكل كثيرة معروفة.
وأما الأحاديث:
74- فَالأوَّلَ : عَن ابْن عَبَّاسٍ رضي اللَّهُ عنهما قال : قال رسولُ اللَّه صلى اللَّه عليه وآله وسلم : « عُرضَت عليَّ الأمَمُ ، فَرَأيْت النَّبِيَّ وَمعَه الرُّهيْطُ والنَّبِيَّ ومَعهُ الرَّجُل وَالرَّجُلانِ ، وَالنَّبِيَّ وليْسَ مَعهُ أحدٌ إذ رُفِعَ لِى سوادٌ عظيمٌ فظننتُ أَنَّهُمْ أُمَّتِي ، فَقِيلَ لِى: هذا موسى وقومه ولكن انظر إلى الأفق فإذا سواد عظيم فقيل لى انظر إلى الأفق الآخر فإذا سواد عظيم فقيل لي : هَذه أُمَّتُكَ ، ومعَهُمْ سبْعُونَ أَلْفاً يَدْخُلُونَ الْجَنَّة بِغَيْرِ حِسَابٍ ولا عَذَابٍ » ثُمَّ نَهَض فَدَخَلَ منْزِلَهُ ، فَخَاض النَّاسُ في أُولَئِكَ الَّذينَ يدْخُلُون الْجنَّةَ بِغَيْرِ حسابٍ وَلا عذابٍ ، فَقَالَ بعْضهُمْ : فَلَعَلَّهُمْ الَّذينَ صَحِبُوا رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، وقَال بعْضهُم : فَلعَلَّهُمْ الَّذينَ وُلِدُوا في الإسْلامِ ، فَلَمْ يُشْرِكُوا باللَّه شيئاً وذَكَروا أشْياء فَخرجَ عَلَيْهمْ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَقَالَ : « مَا الَّذي تَخُوضونَ فِيهِ ؟ » فَأخْبَرُوهُ فَقَالَ : « هُمْ الَّذِينَ لا يرقُونَ، وَلا يَسْتَرْقُونَ ، وَلاَ يَتَطيَّرُون ، وَعَلَى ربِّهمْ يتَوكَّلُونَ » فقَامَ عُكَّاشةُ بنُ مُحْصِن فَقَالَ : ادْعُ اللَّه أنْ يجْعَلَني مِنْهُمْ ، فَقَالَ : « أنْت مِنْهُمْ » ثُمَّ قَام رَجُلٌ آخَرُ فَقَالَ : ادْعُ اللَّه أنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ فقال : «سَبَقَكَ بِهَا عُكَّاشَةُ » متفقٌ عليه .
« الرُّهَيْطُ بِضمِّ الرَّاء : تَصغيرِ رَهْط ، وهُم دُونَ عشرةِ أنْفُس . « والأفُقُ » : النَّاحِيةُ والْجانِب . « وعُكاشَةُ » بِضَمِّ الْعيْن وتَشْديد الْكافِ وَبِتَخْفيفها ، والتَّشْديدُ أفْصحُ .
Hadis; 74
İbn-i Abbas Radiyallah-u Anh’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Aleyhis-Selam şöyle buyurmuştur:
-“Bana ümmetler gösterildi, Peygamber gördüm ki, yanında bir veya iki adam bulunuyordu ve Peygamber gördüm ki, yanında kimseler yoktu.
Derken büyük bir kalabalık önüme çıktı. Bunları kendi Ümmetim zanettim.
Bana;
-“Bu Musa ve ümmetidir. Sen ufka bak,” dediler.
Baktım ki, büyük bir karaltı;
-“İşte bunlar senin Ümmetindir, bunların içinde yetmiş bin kimse var ki, hesabsız ve azabsız cennete girerler.” Dediler.
Sonra Peygamber Alayhis- Selam kalktı ve evine girdi;
Sonra ahâli, hesabsız ve azabsız Cennet’e girecek olan bu yetmişbin kimse hakkında konuşuyorlardı.
Bazıları;
-“Bunlar Peygamber Alayhis-Selam’ın sohbetinde bulunanlar olsa gerek,” dediler.
Bazıları;
-“Bunlar İslâm devrinde doğmuş, binâenaleyh Allah’a şirk katmamış kimseler olsa gerek.” Dediler. Bir çok şeyler zikrettiler.
Bu esnâda Peygamber Aleyhis- Sealam bunların yanına çıktı Ve;
-“Ne hakkında Konuşuyorsunuz?” dedi.
-“Hesabsız ve azabsız cennet’e gireceklerin hakkında konuşuyoruz.” Dediler.
Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selam;
-“Bunlar efsun yapmazlar; yaptırmakda istemezler, teşe’üm etmezler, Rablarına Tevekkül ederler.” Buyurdu.
Bunun üzerine Ukkâşe b.Mihsan kalktı ve;
-“Beni de o zümreden kılması için Allah’a dua et.” Dedi.
Peygamber Aleyhis-Selam da;
-“Sen onlardansın.” Dedi
Sonra diğer bir adam kalktı ve;
-“Ya Resûla’llah, beni de onlardan kılması için Allah’a dua et.” Dedi
Peygamber Aleyhis-Selam;
-“Ukâşe, senden evvel davrandı.” Buyurdu.
(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
Devam edecek…
İstiğfar;
16 Kasım 2008Kalecik Köyü mevki-i (Nusaybin)
İstiğfar;
İbni Mes’ud (Radiyallah-u anh) diyor ki;
-“Kur’an-i kerim’de iki ayet-i kerim’e vardır. Bir kimse yoktur ki o ayetleri okusun da günah işlesin, istiğfar etsin de günahı afv olmasın.
Biri;
-“Kötü işler yapan, yahud kendilerine zülmedenler, Allah-u Teâlâ’nın azâbını hatırlayıp tevbe edenlerin Allah-u Teâlâ günahlarını afv eder.” Âl-i İmran suresi ayet- 135
Diğeri de;
-“Kötü işler yapan, yahud kendine zülm eden kimse, bundan sonra Allah’tan mağfiret isterse, Allah’ı afvedici ve bağışlayıcı bulur.” Nisa suresi ayet- 110 Ayet-i kerimesidir.
Allahu- Teâlâ, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e buyuruyor;
-“Rabbini tesbih ve senâ eyle ve mağfiret iste ki, tevbeni kabûl eylesin.”
Bunun için Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ekseriye;
-“Subhanekallahumme ve bihamdik, Allahümağfirli, inneke ente’tevvabür’-rahim.” Diye “dua “ ederdi. (Mutefak)
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Bir kimse yatarken üç def’a; ‘Estağfirullahe’l-azim ellezi lâ ilâhe illâ hüvve’l-hayyül-kayyum ‘ derse, günahları denizlerin köpüğü, çöllerin kumu, ağaçların yaprağı ve dünyanın günleri kadar çok olsa da afv olunur.”
Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri ve kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden her zaman “İstiğfar” eden Salih kullarından eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)
02 Aralık 2008Bor-e Beşire Mecido (Girnavas) Nusaybin
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh);
Hadis âlimlerinin en büyüğü Kur’an-i kerimden sonra Dünyanın en kıymetli kitabı olan “Buhâri-yi şerif” adı ile meşhür hadis kitabının yazan büyük İslam âlimidir.
İsmi, Muhammed bin İsmail bin İbrahim bin Mugire bin Berdizbeh el- Cu’fi el- Buhâri’dir.
Künyesi, Ebu Abdullah’dır. 194 (M. 810) senesinde şevval ayında, Cum’a günü öğleden sonra Buhara’da doğdu. 256 (M. 870) de Semerkant’de Ramazan bayramı gecesi 62 yaşında iken vefat etti. Kabri Semerkant’ın ‘Hertenk’ kasabasındadır.
Hadis ilminde yüksek derecede olup, üç yüz bin den fazla hadis-i şerif-i senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için ‘İmam’, Buharili olduğu için de, “Buhâri” denilmiş ve ; “İmam-i Buhâri” ismiyle meşhür olmuştur.
İmam-i Buhâri (r.a.), Allah-u Teâlâ’nın Salih kullarından idi. Zamanında, hadis ilminde kitab ve sünnetin ma’nalarını anlamada, zekâda, fıkıh bilgisinin çokluğunda, zühd ve vera’da, kuvvetli ictihadda ve istnbatta (hüküm çıkarmada) bir eşi yoktur.
İmâm-i Buhâri (r.a.), ilk tahsiline doğduğu yer olan Buhâra’da başladı. Babası da hadis ilminde âlim olup, dördüncü tabaka ravilerden idi.
O zaman Buhâra önemli ilim merkezlerden biri idi. İmâm-i Buhâri (r.a.) nin babası, henüz o küçük yaşta iken vefat ettiğinden yetim kaldı. Salih bir zat olan babasından çok miras kalmıştır.
Babasının vefati üzerine onu annesi yetiştirdi. Annesi, imâm-i Buhâri (r.a.) ile kardeşini yetiştirme konusunda oldukça titiz davrandı. Babalarından miras kalan serveti, onların tahsili ve terbiyesi için harcadı. Duâ’sı makbul Saliha bir hanım idi.
İmâm-i Buhari (r.a.), nin küçük yaşta gözleri bir hastalıktan dolayı görmez olmuştu. Annesi tedavi ettirmeye çalıştı ise de, oğlunun bu körlüğü devam etti. Çocuğunun gözlerinin görmesi için, uzun zaman duâ etti.
Bir gece Ru’yasında İbrahim Aleyhis selam ona;
-“Üzülme, Allah-u Teâlâ oğlunun gözlerini geri verecek.” Diye müjdeledi. Sabah olunca İmâm-i Buhari (r.a.) nin gözleri tekrar görmeye başladı.
İmâm-i Buhari (r.a.) küçük yaşta iken, Buhara’deki âlimlerden ilim öğrenmeye başladı. Kabiliyeti ve zekasının üstünlüğü ile dikkatı çekiyordu. Bu ilk tahsil yıllarında, hadis ilmini öğrenmeye karşı ilgi duymaya başlamıştı.
Kendisine hadis ilmini öğrenmeye nasıl başladığı sorulduğunda;
-“Bu ilmi öğrenmeye kâtibler arasında kâtiblik yaparak başladım. ON YAŞINA KADAR BÖYLE DEVAM ETTİM. Cevabını vermiştir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan İmâm-i Buhâri radiyallah-u anhu’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)-2
02 Aralık 2008Bor-e Beşire Mecido Girnavas Mevki-i (Nusaybin)
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)-2
On yaşından itibaren hadis âlimlerinin derslerine devam etmeye başladı. Henüz on beş yaşına girmeden yetmiş bin Hadis-i şerif ezberlemişti. Bu garip hadiseyi duyanlar;
-“Hakikatten bu kadar hadis-i şerif-i ezberledinmi?” diye sorduklarında,
Onlara;
-“Evet!. Hatta yetmiş bin’den daha fazladır. Ayrıca bu hadislerin kim tarafından rivayet edildiğini, ravilerin doğum ve vefat tarihlerini de biliyorum.” Dedi.
Bu ilimde o kadar yükselmişti ki, hocaları ile karşılıklı ‘ilmi munazarlarda’ bulunurlardı. Nitekim hocası dahil ba’zı hadis rivayetindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır.
Zekasının keskinliği ve hafizasının kuvvetli ile etrafındakilerin hayret ve takdirini kazandı.
On altı yaşına gelince Abdullah bin Mubarek (r.a.) ve Veki’ bin Cerrah (r.a.) ın yazdıkları hadis kitablarını ezberledi. Bu yaşta büyük din âlimlerinin yazılarını okuyup anlardı.
O zaman bilhassa hadis ilmini öğrenmek için meşhür hadis âlimlerinin bulunduğu ilim merkezlrine gitmek, ilim öğrenmek için önemli bir şart idi.
Bu sebeple İmâm-i Buhari (r.a.) de 16 yaşından itibaren, ilim öğrenmek için seyahatlara çıkmıştır. Pek çok ilim merkezine yaptığı seyahatleri, 40 yaşına kadar devam etmiştir.
Kendisinden şöyle nakledilmiştir;
-“On altı yaşında iken Abdullah ibni Mubarek (r.a.) in ve Veki’ bin Cerrah (r.a.) ın kitablarını ezberledim. Fıkıh ilminde müctehidlerin, rey ehlinin bildirdiklerini öğrendim.”
“Sonra Annem ve kardeşim Ahmed’le birlikte Hacca gittik. Hac farizasını yaptıktan sonra, annemle kardeşim Buhâra’ya döndü. Ben Mekke’de kalıp, hadis-i şerif toplamaya başladım.”
-”On sekiz yaşına girdiğimde, Sahabe ve tabi’ınin fetvalarını topladım. Bu arada Medine’ye gittim. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ravda-i şerif-i başında geceleri ay ışığında; “Târih-ül kebir” kitabını yazdım.”
-”Bu kitabda yazdığım ve ismi geçen her zatın, bende bir kısası vardı. Kitabı uzatmamak için bunları yazmadım.”
İmam-i Buhâri (r.a.) Mekke’de bulunduğu sırada Abdullah bin Zübeyr el Hamidi (r.a.) den Şafi-i fıkhını öğrenmiştir. Ayrıca Tarih-i Kebirini yazarken istifade ettiği Sahâbe ve tabiînın rivayet ve fetvalarını da bu sırada öğrendi.
İmâm-i Buhari (r.a.) nin ilim için yaptığı seyahatleri 210 senesinde başlayıp, yıllarca sürmüştür.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan İmâm-i Buhâri radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)-3
02 Aralık 2008Bor-e beşire Mecido (Girnavas)
İmâm-i Buhâri (Radiyallah-u anh)-3
İmâm-i Buhari (r.a.) nin ilim için yaptığı seyahatleri 210 senesinde başlayıp, yıllarca sürmüştür. Gittiği ilim merkezleri; Mekke, Medine, Bağdad, Basra, Kûfe, Mısır, Nişabur, Belh, Merv, Askalan, Dımaşk, Hums, Rey, Kayseriy’ye ve diğer yerlerdir.
Gittiği yerlerde, zamanın meşhür hadis âlimleriyle görüşüp, onlardan Hadis-i Şerif dinliyordu. İşittiği Hadis-i Şerif’leri yazıyor ve ekseriyetle ezberliyordu.
O kadar kuvvetli zekası ve hafizesi vardi ki, Hadis-i Şerif-i bir kere işitince veya okuyunca hemen ezberlerdi.
Haşid bin İsmail şöyle anlatmıştır;
-“Buhâri (r.a.), işittiklerini küçük yaşına rağmen yazmiyordu ama ezberliyordu. Basra’da bizimle beraber Hadis âlimlerini dolaşırdı, biz yazardık, fakat o yazmazdı. Biz ona yazmamasının sebebini sorar dururduk.”
Aradan onaltı gün geçmişti ki bize;
-“Artık bana sataşmakta çok oldunuz, yazdıklarınızı getirip gösterin bakalım.” Dedi.
O’na yazdıklarımızı getirdik. O da bize Onbeş binden fazla hadis-i Şerifin hepsini ezberden okuyuverdi.
Sonra şöyle dedi;
-“Görüyorsunuz ki, boşuna gelip, günlerimi heder etmemişim.”
O zaman anladık ki, Hadis İlminde hiç kimse onu geçemez.”
Süleyman bin Mücahid (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Bir gün Süleyman bin Selâm Bikendi (r.a.) nin yanına gitmiştim.”
‘Yanına varır varmaz;’
-“Biraz önce gelseydin, yetmiş bin Hadis-i Şerif ezberlemiş olan bir çocuk görecektin.” Dedi.
Bu söz üzerine çok merak edip dışarı çıktım. Bir çocukla karşılaştım. Bahsedilen çocuk budur diye düşünerek;
-“Yetmiş bin Hadis-i Şerif ezberleyen sen misin?” dedim.
Bana;
-“Evet Efendim, daha da fazlasını ve sahabeden, tabiînden olup da, rivayet ettiği hadis-i şerif ezberlediğim râvilerin, doğum ve vefat tarihlerini, yaşadıkları yerleri biliyorum…” dedi.
Buhâri (r.a.) şöyle anlatmıştır;
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan İmâm-i Buhâri radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu