‘Hadis’ olarak etiketlenmiş yazılar
-Riyazus-Salihin: Hadis- 11
23 Temmuz 2008Çağ-Çağ deresi -BOR- (Nusaybin)
HADİS:11
11- وَعَنْ أبي الْعَبَّاسِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَِّلب رَضِي الله عنهما، عَنْ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فِيما يَرْوى عَنْ ربِّهِ ، تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ : «إِنَّ الله كتَبَ الْحسناتِ والسَّيِّئاتِ ثُمَّ بَيَّنَ ذلك : فمَنْ همَّ بِحَسَنةٍ فَلمْ يعْمَلْهَا كتبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِنْدَهُ حسنةً كامِلةً وَإِنْ همَّ بهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عَشْر حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِمَائِةِ ضِعْفٍ إِلَى أَضْعَافٍ كثيرةٍ ، وَإِنْ هَمَّ بِسيِّئَةِ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ حَسَنَةً كامِلَةً ، وَإِنْ هَمَّ بِها فعَمِلهَا كَتَبَهَا اللَّهُ سَيِّئَةً وَاحِدَةً» متفقٌ عليه .
Hadis:11
Ebü’l-Abbas Abdullah b. Abbas b. Abdul-Muttalib Radiyallahu anh’den rivayete göre, Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem Allahu Teâla’dan rivayet ederek şöyle buyurdu:
-“Allah iyiliklerin ve fenalıkların yazılmasını emretti.” Sonra bunları açıkladı:
-“Bir kimse bir iyilik yapmağa niyetlenir ve yapmazsa, Allah kendi nezdinde o kimse için tam iyilik sevabı yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yediyüze ve daha fazlasına kadar çıkarır. Ve eğer fenalık yapmağa niyetlenir de sonra vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer kötü işe hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için bir günah yazar.”
(Hadisi, Buharı ve Müslim rivayet etmişlerdir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Hadis- 12
23 Temmuz 2008Sine Dize Mevki-i (Nusaybin)
HADİS: 12
- وعن أبي عَبْد الرَّحْمَن عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخطَّابِ، رضي الله عنهما قال: سَمِعْتُ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ: «انْطَلَقَ ثَلاَثَةُ نفر مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ حَتَّى آوَاهُمُ الْمبِيتُ إِلَى غَارٍ فَدَخَلُوهُ، فانْحَدَرَتْ صَخْرةٌ مِنَ الْجبلِ فَسَدَّتْ عَلَيْهِمْ الْغَارَ، فَقَالُوا : إِنَّهُ لا يُنْجِيكُمْ مِنْ الصَّخْرَةِ إِلاَّ أَنْ تَدْعُوا الله تعالى بصالح أَعْمَالكُمْ .
قال رجلٌ مِنهُمْ : اللَّهُمَّ كَانَ لِي أَبَوانِ شَيْخَانِ كَبِيرانِ ، وكُنْتُ لاَ أَغبِقُ قبْلهَما أَهْلاً وَلا مالاً فنأَى بي طَلَبُ الشَّجرِ يَوْماً فَلمْ أُرِحْ عَلَيْهمَا حَتَّى نَامَا فَحَلبْت لَهُمَا غبُوقَهمَا فَوَجَدْتُهُمَا نَائِميْنِ ، فَكَرِهْت أَنْ أُوقظَهمَا وَأَنْ أَغْبِقَ قَبْلَهُمَا أَهْلاً أَوْ مَالاً، فَلَبِثْتُ وَالْقَدَحُ عَلَى يَدِى أَنْتَظِرُ اسْتِيقَاظَهُما حَتَّى بَرَقَ الْفَجْرُ وَالصِّبْيَةُ يَتَضاغَوْنَ عِنْدَ قَدَمى فَاسْتَيْقظَا فَشَربَا غَبُوقَهُمَا . اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَفَرِّجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَة ، فانْفَرَجَتْ شَيْئاً لا يَسْتَطيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ .
قال الآخر : اللَّهُمَّ إِنَّهُ كَانتْ لِيَ ابْنَةُ عمٍّ كانتْ أَحَبَّ النَّاسِ إِلَيَّ » وفي رواية : « كُنْتُ أُحِبُّهَا كَأَشد مَا يُحبُّ الرِّجَالُ النِّسَاءِ ، فَأَرَدْتُهَا عَلَى نَفْسهَا فَامْتَنَعَتْ مِنِّى حَتَّى أَلَمَّتْ بِهَا سَنَةٌ مِنَ السِّنِينَ فَجَاءَتْنِى فَأَعْطَيْتُهِا عِشْرينَ وَمِائَةَ دِينَارٍ عَلَى أَنْ تُخَلِّىَ بَيْنِى وَبَيْنَ نَفْسِهَا ففَعَلَت ، حَتَّى إِذَا قَدَرْتُ عَلَيْهَا » وفي رواية : « فَلَمَّا قَعَدْتُ بَيْنَ رِجْليْهَا ، قَالتْ : اتَّقِ الله ولا تَفُضَّ الْخاتَمَ إِلاَّ بِحَقِّهِ ، فانْصَرَفْتُ عَنْهَا وَهِىَ أَحَبُّ النَّاسِ إِليَّ وَتركْتُ الذَّهَبَ الَّذي أَعْطَيتُهَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعْلتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فانفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ غَيْرَ أَنَّهُمْ لا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهَا .
وقَالَ الثَّالِثُ : اللَّهُمَّ إِنِّي اسْتَأْجَرْتُ أُجرَاءَ وَأَعْطَيْتُهمْ أَجْرَهُمْ غَيْرَ رَجُلٍ وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذي لَّه وذهب فثمَّرت أجره حتى كثرت منه الأموال فجائنى بعد حين فقال يا عبد الله أَدِّ إِلَيَّ أَجْرِي ، فَقُلْتُ : كُلُّ مَا تَرَى منْ أَجْرِكَ : مِنَ الإِبِلِ وَالْبَقَرِ وَالْغَنَم وَالرَّقِيق فقال: يا عَبْدَ اللَّهِ لا تَسْتهْزيْ بي ، فَقُلْتُ : لاَ أَسْتَهْزيُ بك، فَأَخَذَهُ كُلَّهُ فاسْتاقَهُ فَلَمْ يَتْرُكْ مِنْه شَيْئاً ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتغَاءَ وَجْهِكَ فافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ فخرَجُوا يَمْشُونَ » متفقٌ عليه.
HADİS: 12
12- Ebû Abdurrahman Abdullah ibni Ömer İbnil Hattâb Radiyallahu anhüma’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve selem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:
-“Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar, geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir taş düştü ve mağaranın ağzını kapattı.”
Bunun üzerine şöyle dediler:
-“İyi amellerimizle duâ etmekten başka sizi buradan hiçbir şey kurtaramaz.”
İçlerinden birisi;
-“Allahım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam kahvaltılarını hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel âilece akşam sütü içmeyi hoş görmedim.
Çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarını bekledim. Nihayet sabah ışıdı. Çocuklar ayaklarımın altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken annem, babam uyandılar ve akşam sütlerini içtiler. Allahım! Eğer bu işi Sen’in rızan için yapmışsam bu taştan çektiğimiz belayı bizden uzaklaştır,” dedi.
Taş bir parça açıldı; lakin çıkılacak değildi.
İkincisi şöyle dedi:
-“İlahi! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyâde seviyordum. (Bir rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar seviyorsa, ben de o kadar seviyordum.)
-”ONUNLA BİRLEŞMEK İSTEDİM; LÂKİN TEKLİFİMİ KABUL ETMEDİ. Bir kaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu, kendisini bana teslim etmek şartiyle ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti. Bu sûretle fırsat elverince, (diğer bir rivayete göre: Cinsi bir muâmeleye başlamak üzere iken:
-“Allah’tan kork da haksız olarak mührümü bozma.” Dedi.
Ben de
(Allah’dan korkarak) bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım; verdiğim altınları da ona bıraktım. Allahım! Eğer bu sırf Sen’in rızanı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden gider.” Diye yalvardı.
Mağaranın kapısı bir parça daha açıldı; yine çıkabilecek derecede değildi.
Üçüncü şahıs da şöyle dedi;
-“Allahım! Ücretle amele tuttum ve ücretlerini verdim lâkin, yalnız biri ücretini almadan bıraktı gitti. ONUN ÜCRETİNİ ÜRETTİM; ONUN NAM VE HESABINA MAL ÇOĞALDI. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek;
-“Ücretimi ver.” Dedi.
Ben de:
-“Şu gördüğün deve, öküz, koyun… senin ücretinden üremiştir, al götür.”Dedim.
O da:
-“Ey Allah’ın kulu! Benimle alay etme.” Dedi.
Ben:
-“Seninle alay etmiyorum, hakikatı söyliyorum.” Dedim.
-”Bunun üzerine malları aldı ve hepsini sürüp götürdü. Hiçbir şey bırakmadı. İlahi! Eğer bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden def’ et.” Dedi.
Taş mağaranın ağzından kaydı, onlar da çıkıp yürüdüler..”
(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Tevbe hakkında ayetler
23 Temmuz 2008Revda-i Şerif (Medine-i Münevvere)
2- باب التوبة
قال العلماء: التوبة واجبة مِنْ كل ذنب. فإن كانت المعصية بين العبد وبين اللَّه تعالى لا تتعلق بحق آدمي فلها ثلاثة شروط: أحدها أن يقلع عَنْ المعصية، والثاني أن يندم عَلَى فعلها، والثالث أن يعزم أن لا يعود إليها أبدا؛ فإن فقد أحد الثلاثة لم تصح توبته. وإن كانت المعصية تتعلق بآدمي فشروطها أربعة: هذه الثلاثة وأن يبرأ مِنْ حق صاحبها. فأن كانت مالا أو نحوه رده إليه، وإن كان حد قذف ونحوه مكنه مِنْه أو طلب عفوه، وإن كانت غيبة استحله مِنْها. ويجب أن يتوب مِنْ جميع الذنوب، فإن تاب مِنْ بعضها صحت توبته عند أهل الحق مِنْ ذلك الذنب وبقى
عليه الباقي. وقد تظاهرت دلائل الكتاب والسنة وإجماع الأمة عَلَى وجوب التوبة
Ulemânın sözlerine göre her günahtan tevbe etmek vacibtir.
İşlenen günah yalnız Allah’a karşı olup kul hakkına taallûk etmiyorsa bu gibi günahtan tevbe etmenin üç şartı vardır:
1- O günahı terk etmek,
2- Onu işlediğine pişman olmak,
3- O günahı bir daha işlememeğe azmetmekdir.
Bu üç şarttan birisi eksik olursa tevbe sahih olmaz.
Eğer işlenen günah, İman hakkına müteallik ise, o tevbe’nin dört şartı vardır. Bunların üçü, yukarıda zikrettiğimiz üç şarttır.. Dördüncüsü de;
Hak sahibinin hakkından arınmaktır. Eğer bu hak, mal ve benzerleri ise tevbe eden kimse onu sahibine iâde eder; eğer bu hak, zina lekesi atmak sebebi ile lazım gelen had ise, hak sahibinin o haddi icra etmesine imkan verir, yahud affını diler; eğer o hak, giybet ise, hak sahibinden af diler.
İşte bu sûretle bütün günahtan tevbe etmek vâcibdir.
Eğer bir kimse günahlarının bazısından tevbe ederse, Ehl-i Sünnet’e göre, o günah hakkındeki tevbesi sahih olur. Diğer günahları o kimsenin üzerinde kalır.
Tevbenin vacib olduğuna dair Kitab, Sünnet ve İcmâ-i Ümmet delilleri birbirini takviye etmektedirler.
قال اللَّه تعالى: { وتوبوا إِلَى اللَّه جميعا أيها المؤمنون لعلكم تفلحون }
Allah-u Teâla buyuruyor ki;
-“Ey mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki, felah bulasınız.”
Nur Suresi Ayet 31
وقال تعالى: { استغفروا ربكم ثم توبوا إليه }
Allah-u Teâla buyuruyor ki;
-“Rabbinizden mağfiret dileyiniz, sonra ona tevbe ediniz.”
Hûd Suresi Ayet: 3
وقال تعالى: { يا أيها الذين آمنوا توبوا إِلَى اللَّه توبة نصوحا
Allah-u Teâla buyuruyor ki;
-“Ey İman edenler! Bir daha dönmeyecek tevbe ile Allah’a tevbe ediniz.”
Tahrim Suresi Ayet 8
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Hadis- 13
23 Temmuz 2008Sinne dize Mevki-i (Nusaybin)
Hadis: 13
13- وعَنْ أبي هُرَيْرَةَ رضي الله عنه قال : سمِعتُ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : « واللَّه إِنِّي لأَسْتَغْفرُ الله ، وَأَتُوبُ إِليْه ، في اليَوْمِ ، أَكثر مِنْ سَبْعِين مرَّةً » رواه البخاري .
Hadis 13
13- Ebu Hüreyre radiyallahu anh’den rivayete göre, Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir:
-“Allah’a kasem ederim ki, ben, Allah’a günde yetmiş def’aden fazla tevbe ve istiğfar ediyorum.”
(Hadisi Buhari rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Hadis- 14
24 Temmuz 2008Sine dize mevki-i Navale(Nusaybin)
Hadis :14
14- وعن الأَغَرِّ بْن يَسار المُزنِيِّ رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفرُوهُ فإِني أَتوبُ في اليَوْمِ مائة مَرَّة » رواه مسلم .
Hadis:14
Eğarr b. Yesâr el Müzenî radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Peygamber Sallallahu aleyhi ve selem:
-“Ey İnsanlar! Allah’a tevbe ve istiğfar ediniz, ben günde yüz kere tevbe ediyorum.” Buyurmuştur.
(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin Hadis-15
24 Temmuz 2008Sine dize mevki-i Navale (Nusaybin)
Hadis: 15
- وعنْ أبي حَمْزَةَ أَنَس بن مَالِكٍ الأَنْصَارِيِّ خَادِمِ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : للَّهُ أَفْرحُ بتْوبةِ عَبْدِهِ مِنْ أَحَدِكُمْ سقطَ عَلَى بعِيرِهِ وقد أَضلَّهُ في أَرضٍ فَلاةٍ متفقٌ عليه .
وفي رواية لمُسْلمٍ : « للَّهُ أَشدُّ فرحاً بِتَوْبةِ عَبْدِهِ حِين يتُوبُ إِلْيهِ مِنْ أَحَدِكُمْ كان عَلَى راحِلَتِهِ بِأَرْضٍ فلاةٍ ، فانْفلتتْ مِنْهُ وعلَيْها طعامُهُ وشرَابُهُ فأَيِسَ مِنْهَا ، فأَتَى شَجَرةً فاضْطَجَعَ في ظِلِّهَا ، وقد أَيِسَ مِنْ رَاحِلتِهِ ، فَبَيْنما هوَ كَذَلِكَ إِذْ هُوَ بِها قَائِمة عِنْدَهُ ، فَأَخذ بِخطامِهَا ثُمَّ قَالَ مِنْ شِدَّةِ الفَرحِ : اللَّهُمَّ أَنت عبْدِي وأَنا ربُّكَ، أَخْطَأَ مِنْ شِدَّةِ الفرح » .
Hadis: 15-
Resûl-i Ekrem Efendimizin sallallahu aleyhi ve sellem’in hâdimi olan Ebû Hamza Enes b. Malik el Ensari radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, peygamber sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:
-“Kulunun tevbesinden dolayı Allah-u Teâlanın sevinci sizden birinizin ıssız çölde devesini kayıbedip de tekrar bulduğundaki sevincinden daha fazladır.”
(Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)
Müslim’in diğer bir rivayeti şöyledir:
-“Kulunun tevbesinden dolayı, Allah’ın sevinci, sizden birinizin, ıssız çölde devesi ile giderken, onu üzerindeki yiyecek ve içecekle birlikte elinden kaçırması üzerine, bir ağaç altına gelerek ümitsiz bir halde yaslanıp yattığında, devesini yanıbaşında görüvermesi üzerine devenin dizginini tutarak, sonsuz sevincinden (Ey Allah’ım Sen Rabbimsin, ben de senin kulunum diyecek yerde) yanlışlıkla
-“Allah’ım! Sen benim kulumsun, ben de senin rabbinim.” Dediğindeki sevincinden daha çoktur.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Hadis-16
26 Temmuz 2008Sine dize mevki-i Navale (Nusaybin)
HADİS:16
16- وعن أبي مُوسى عَبْدِ اللَّهِ بنِ قَيْسٍ الأَشْعَرِيِّ ، رضِي الله عنه ، عن النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: « إِن الله تعالى يبْسُطُ يدهُ بِاللَّيْلِ ليتُوب مُسيءُ النَّهَارِ وَيبْسُطُ يَدهُ بالنَّهَارِ ليَتُوبَ مُسِيءُ اللَّيْلِ حتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِن مغْرِبِها » رواه مسلم .
Hadis: 16
Ebu Musa Abdullah b. Kays el- Eş’ari radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber aleyhis selam şöyle buyurmuştur:
-“Gündüz günah işleyenlerin tevbe etmesi için, Allah geceleyin elini açar. (tevbeyi kabul eder),; gece günahkar olanların tevbe etmeleri için gündüzün elini açar (tevbe yi kabul eder). Bu hal, güneş battığı yerden doğuncaya kadar (Yani kıyamet’e kadar) devam eder.”
(Hadisi; Müslim rivayet etmişir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin: Hadis- 17
28 Temmuz 2008Sine dize mevki-i Navale (Nusaybin)
Hadis: 17:
17- وعَنْ أبي هُريْرةَ رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَنْ تاب قَبْلَ أَنْ تطلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مغْرِبِهَا تَابَ الله علَيْه » رواه مسلم .
Hadis 17
Ebu Hüreyre radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre; Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellam şöyle buyurmuştur:
-“Bir kimse güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse, ALLAH ONUN TEVBESİNİ KABÛL EDER.”
(Hadisi; Müslim rivayet etmiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazus-Salihin- Hadis-18
30 Temmuz 2008
Bazne Taka (Nusaybin)
Hadis: 18
18- وعَنْ أبي عَبْدِ الرَّحْمن عَبْدِ اللَّهِ بن عُمرَ بن الخطَّاب رضي الله عنهما عن النَّبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «إِنَّ الله عزَّ وجَلَّ يقْبَلُ توْبة العبْدِ مَالَم يُغرْغرِ» رواه الترمذي وقال: حديث حسنٌ .
Hadis 18:
Ömer b. El Hattab’ın oğlu Ebu abdurrahman abdullah radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber aleyhis selam şöyle buyurmuştur:
-“Bir kul can çekişmeye başlamadıkça Allah-u Teâla onun tevbesini kabul eder.”
(Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiştir ve “Hadis hasandır.” Demiştir.)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ
-Riyazüs-Salihin: Hadis- 19
01 Ağustos 2008Bazne taka (Navale sipi)
Hadis:19
19- وعَنْ زِرِّ بْنِ حُبْيشٍ قَال : أَتيْتُ صفْوانَ بْنِ عسَّالٍ رضِي الله عنْهُ أَسْأَلُهُ عن الْمَسْحِ عَلَى الْخُفَّيْنِ فقال : مَا جَاءَ بِكَ يَا زِرُّ ؟ فقُلْتُ : ابْتغَاءُ الْعِلْمِ ، فقَال: إِنَّ الْملائِكَةَ تَضَعُ أَجْنِحتِها لِطَالِبِ الْعِلْمِ رِضاء بمَا يَطلُبُ ، فَقلْتُ : إِنَّه قدْ حَكَّ في صدْرِي الْمسْحُ عَلَى الْخُفَّيْنِ بَعْدَ الْغَائِطِ والْبوْلِ ، وكُنْتَ امْرَءاً مِنْ أَصْحاب النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَجئْت أَسْأَلُكَ : هَلْ سمِعْتَهُ يذْكرُ في ذَلِكَ شيْئاً ؟ قال : نعَمْ كانَ يأْمُرنا إذا كُنا سفراً أوْ مُسافِرين أَن لا ننْزعَ خفافَنا ثلاثة أَيَّامٍ ولَيَالِيهنَّ إِلاَّ مِنْ جنَابةٍ ، لكِنْ مِنْ غائطٍ وبْولٍ ونْومٍ . فقُلْتُ : هَل سمِعتهُ يذكُر في الْهوى شيْئاً ؟ قال : نعمْ كُنَّا مَع رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم في سفرٍ ، فبيْنا نحنُ عِنْدهُ إِذ نادَاهُ أَعْرابي بصوْتٍ له جهوريٍّ : يا مُحمَّدُ ، فأَجَابهُ رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم نحْوا مِنْ صَوْتِه : «هاؤُمْ» فقُلْتُ لهُ : وَيْحَكَ اغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ فإِنَّك عِنْد النَّبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وقدْ نُهِيت عَنْ هذا ، فقال : واللَّه لا أَغضُضُ : قَالَ الأَعْرابِيُّ : الْمَرْءُ يُحِبُّ الْقَوم ولَمَّا يلْحق بِهِمْ؟ قال النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «الْمرْءُ مع منْ أَحَبَّ يَوْمَ الْقِيامةِ » فما زَالَ يُحدِّثُنَا حتَّى ذكر باباً من الْمَغْرب مَسيرةُ عرْضِه أوْ يسِير الرَّاكِبُ في عرْضِهِ أَرْبَعِينَ أَوْ سَبْعِينَ عَاماً. قَالَ سُفْيانُ أَحدُ الرُّوَاةِ . قِبل الشَّامِ خلقَهُ اللَّهُ تعالى يوْم خلق السموات والأَرْضَ مفْتوحاً لِلتَّوبة لا يُغلقُ حتَّى تَطلُعَ الشَّمْسُ مِنْهُ » رواه التِّرْمذي وغيره وقال : حديث حسن صحيح .
Hadis:19:
Zirr b. Hubeyş radiyallahu anh’ten rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Mestlere nasıl mesh edileceğini sormak için Safvan b. Assal radiyallah-u anh’ın yanına gittim,
Bana;
-“Zir! Niçin geldin?”dedi.
-“İlim öğrenmek için.” Dedim
-“Melekler, ilim isteğen kimsenin talebinden memnun oldukları için üzerine kanatlarını gererler,” dedi
-“Abdest bozduktan sonra meste meshgetmek mslesi kalbimi kurcaladı. SİZ Peygamber aleyhis selam’ ıneshabından bulunduğunuz için Resûl-i Ekrem aleyhis selamın bu hususuta bir şey söylediğini işitmişsinizdir, diye size geldim.” Dedim.
-“Evet, seferde, yahud misafir (ravi şekkediyor) bulunduğumuzda, cünüplük hali müstesna, üç gün ve üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı, abdestlikten ve uykudan sonra (abdest alırken) meste meshetmemizi emrederdi, dedi.
-“Sevgiye dair bir şey söylediğini işittiniz mi?” dedim.
-“Evet, işittim:
-“Pygamber aleyhis selam ile seferde bulunuyorduk. Onun yanında bulunduğumuz sırada bir bedevi, gür sesi ile:
-“Ya Muhammed” diye Ona seslendi. Hazret-i Peygamber aleyhis selam’da onun sesine yakın bir sesle:
-“Evet buradayım.” Diye cevap verdi.
Ben a’rabi’ye:
-“Yazık sana, Resûl-i Ekrem aleyhis selam’ın huzurundasın, sesini alçalt, zira böyle yüksek sesle bağırmaktan nehy edildin.” Dedim.
Bunun üzerine:
-“Vallah-i alçaltmam.” Dedi
Sonra A’rab’i;
-”Payelerine ulaşamadığı bir taifeyi seven kimse hakkında ne dersiniz? Diye sordu.
Resûl-i Ekrem aleyhis selam ona;
-“İnsan kıyamette sevdiği ile beraberdir.” Buyurdu.
Safvan b. Assal Radiyallah-u anhu sözüne devam etti:
-“Hatta mağripte bir kapı vardır. Bu kapının eni kırk, yahud yetmiş yıllık yoldur, yahud atlı kimse onun bir tarafından diğer tarafına kırk veya yetmiş yılda varır, diye seslendi.
Şam muhaddislerinden olan Süfyan radiyallah-u anhu şöyle dedi;
-“Allah-u Teâla, gökleri ve yeri yarattığı gün, o kapıyı tevbe için açık olarak yaratmıştır. Güneş batıdan doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.”
(Hadisi, Tirmizi ve başkaları rivayet etmiş, Tirmizi; Hadis hasandır, sahihtır”demiştir)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ