‘Halifelik’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 5

Hilafet otağına gitmeyip;

-“Hilafet otağında Sülayman’nın ailesi var. Ben onların rahatsız olmamalarını uygun görmem. Onlar yerleşinceye kadar, benim kıl çadırım bana yeter!” buyurdu.

Bu sözleri, insafı ve ahlakı büyüklüğünü ne güzel efade etmektedir.

Evine gitti. Azadlı kölesi, onun pek kederli ve düşünceli olduğunu görünce;

-“Bu halininizin sebebi nedir?” diye sordu.

Cevabında buyurdu ki;

-“Doğudan batıya kadar olan Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) in hukukunu yerine getirme bana vazife oldu. Bundan büyük endişe edecek şey olur mu?”

Daha sonra hanımı ve amca kızı olan Fatima binti Abdülmelik’i yanına çağırıp,

Buyurdu ki;

-“Eğer benimle birlikte yaşamak istersen ZİYNET VE MÜCEVHERLERİNİ BEYT-ÜL-MAL’A BIRAK. ZİRA ONLAR SENİN YANINDA İKEN BEN SENİNLE BERABER OLAMAM.”

Fatima, bütün ziynet ve müceherlerini Bet-ül mal’a verdi. Fatima’nın bu davranışı, Peygamberimiz (s.a.v.) in kızı Hazreti Fatima (r.anha) gibi ma’navi süsler ve ruhi meziyetler ile yaşamaya karar verdiğini göstermekte idi.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) de ellibin altınının hepsini dağıtı. Bir elbisesi kaldı.

Cariyelerine de;

-“Serbestsiniz. İsteyeniniz olursa, azad ederim. Benden bir talebte bulunmamak şarti ile kalmak isteyen varsa kalabilir. Çünkü bana verilen vazife beni sizinle meşgül olmaktan alıkoyuyor.” Buyurdu.

Hepsi ağladılar, üzüldüler. Hanımı Fatima’yı dahi serbest bıraktı. O da üzülüp ağladı. Efendisinden ayrılmadı.

<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ın başka bir yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

geliye Şam’e (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 6

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olduğu sene Medine-i münevverede bulunan, oğlu Abdülmelik’e şöyle yazdı;

-“ŞAHSIMDAN SONRA KENDİSİNE NASİHATTE BULUNUP, GÖZETİP, MUHAFAZA ETMEK MECBÛRİYETİNDE OLDUĞUM İLK İNSAN SENSİN. Hamd Allah-u Teâlâ’ya mahsustur. Allah-u Teâlâ bize çok lütuf ve ihsanda bulundu. O’ndan ihsan ettiği ni’metlere, karşı şükür yapabilme kuvveti vermesini dileriz. Allah-u Teâlâ’nın babana ve sana olan lütfunu hatırla. Kendine, gençliğine ve sıhhatına DİKKAT ET. Eğer Hamd (Elhamdülillah), tesbih (Sübhanallah), tehlil (Lâ ilâhe illallah) diyerek, dilini zikirle meşgül edebilirsen bunu yap.”

Ömer bin Abdülaziz hazretleri (r.a.), hilafet makamına geçtiği gün, zamanının tanınmış fıkıh âlimlerinden Sâlim bin Abdullah (r.a.), Recâ bin Hayve (r.a.) ve Muhammed bin Ka’b Kurazi (r.a.) yi da’vet edip,

Onlara;

-“Halk beni ne kadar bir ni’met olarak görüyorsa da ben bu halifelik makamını; taşıyamiyacağım bir yük ve çok ağır bir mes’ûliyet olarak görüyorum. Ben bu yükün altına girdim. Benim için çâre ve tedbir olarak nasihatlarınız nedir?” diye sordu.

Onlardan bir tanesi dedi ki;

-“Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen, Müslümanların İHTİYARLARINI BABAN, GENÇLERİNİ KARDEŞİN VE KÜÇÜKLERNİ EVLADİN BİL. O ZAMAN BÜTÜN MÜSLÜMANLARA, KENDİ EVİNDEKİ, ANA-BABA, KARDEŞ VE EVLADIN GİBİ MUAMELE ETMİŞ OLURSUN.”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olunca, üzerine aldığı mes’uliyetin ağırlığından dolayı iki ay müddetle üzüntü ve keder içinde kaldı. Millet ve memleket işlerini adâletle idare etmekte ve hak sahiblerine haklarını iâde etmekte çok hassas davranıyor, kendisini hiç düşünmüyordu.

Hazreti Ömer bin Abdülaziz (r.a.), yakın dostu Hazreti Sâlim (r.a.) e;

-“Kardeşim Sâlim! Allah-u Teâlâ beni halifelik ile imtihan ediyor. Yemin ederim ki, kurtalamiyacağımdan korkuyorum. BANA DEDEM HAZRET-İ ÖMER (r.a.) İN MEKTUPLARINI, HAYATI HAKKINDA BİLİNENLERİ, MÜSLÜMANLARA VE GAYRİ MÜSLİMLERE OLAN HÜKÜMLERİNİ BİLDİR. DEDEM HAZRETİ ÖMER (r.a.) İ KENDİME NÜMÛNE KABUL ETTİM. O’NA GÖRE HARAKET EDECEĞİM.”Dedi.

Halifeliği zamanında yaptığı bütün işlerde gözleri önünde kıyamet gününü getirirdi. Halkının haklarını lâyıkıyla yerine getirmemekten çok korkuyordu. Halifeliğini adâlet ile yürütüp, HULEFÂ-İ RAŞİDİN’İN (Dört halife) YOLUNDAN AYRILMADI.

Önemli memüriyetlere dirayetli ve âdil bildiklerini ta’yin etti. Horasan’a Cerrah bin Abdullah el-Hakim (r.a.) i Basra’ya Adiy bin Ertet el-Fazara (r.a.) yı, Kufe’ye Abdulhamid bin Abdurrahman el- Kureşi (r.a.) yi, Hindistan’a Amr İbni Müslim (r.a.) i Cezire’ye (Mezopotamya) Ömer bin Humeyre el Fezari (r.a.) yi İspanya’ya Semh bin Melik el- Haftani (r.a.) yi ve Afrika’ya İsmail bin Abdullah (r.a.) i ta’yin etti.

<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ın başka bir yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Möjdank mevki-i (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 8

Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.) hergün âlimleri çağırır, onlarla ölüm ve kıyamet hallerinden konuşurlardı. Konuşmalar onlara o kadar te’sir ederdi ki, sanki içlerinden bir vefat etmiş gibi ağlarlardı.

Ömer bin Abdülaziz Hazretleri (r.a.), Allah-u Teâlâ’nın emir ve yasaklarını yerine getirmede ve halka bildirmede çok dikkatliydi.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in devrinde halk dahi ibadet ve taât yoluna girdi.

Meclislerinde;

-“Bu gece ne okudun? Kur’an-i kerim’den kaç ayet ezberledin? Bu ay kaç gün oruç tuttun?” gibi sözler söylenmeye başlandı.

Hazreti Ömer bin Abdülaziz (r.a.) dine sokulan bid’atlari ortadan kaldırıp, unutulmuş sünnetleri meydana çıkarmaya çalıştı.

Hadis-i Şerifleri toplatıp, kitap haline getirdi.

Mezhepler hakkında,

-“Eshab-i kiram’ın (r.a.) ictihadlari farklı olmasaydı, dinde ruhsat, kolaylık olmazdı.” Buyurdu.

Hazreti Ali (r.a.) ile ictihad ayrılığından muharabe edenler için buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.), ellerimizi bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de dilimizi tutup, bulaştırmayalım!”

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) de böyle buyurmuştur.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) Evzâi (r.a.) ye yazdığı bir mektubta;

-“Biliniz ki, ölümü çok hatırlayan kimse, az bir dünyalık ile iktifa eder, konuştuğu kelimelerin hesabını vereceğini düşünen kimse çok az konuşur, ancak lüzümlü sözleri söyler.” Buyurdu.

Yine Ömer bin Anbdülaziz (r.a.) buyurdu ki;

-“Kendimi överim korkusu ile bir çok sözleri söylemekten kaçınırım.”

Meymûn bin Mihran (r.a.) diyor ki;

-“Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ile beraber bir kabristana uğradık.”

O kabirleri görünce ağladı;

-“Ey Meymûn! Şu gördüğün kabristanda yatanlar, babalarım Emevilerdir. Bunların hepsi gelip geçtiler. Lakin şimdi sanki dünyaya hiç gelmemişler, dünya lezzetlerini hiç tatmamışlardır. Şu anda toprak altında yatıyorlar ve cesedlerini kurtlar yemektedir.”

Meymûn (r.a.);

-“Ömer bin Abdülaziz (r.a.) hem böyle söyliyor, hemde ağlamağa devam ediyordu.”

Sonra buyurdu ki;

-“Vallahi burada, kimin azabda olduğunu, kimin Allah-u Teâlâ’nın azabından emin olduğunu bilemiyorum.”

>>>Ömer bin Abdülaziz (r.a.) nın bir başka yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dikke köprüsü (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 9

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) buyurdu ki;

Geçen gece ölüleri düşündüm. En samimi bir dostun ölse, onu üçgün sonra mezarında görsen, oradan kaçarsın. Orada dolaşan kurt ve böcekleri, akan irinleri, pis kokular arasında kurtların kendisini nasıl parçaladığını kefeninin bozulduğunu, vucudunun pis hale geldiğini görüp kendisinden nefret ederdin.” Bunları söyledikten sonra bayılıp düştü.

Âlimlerden birisi Hazreti Ömer bin Abdülaziz (r.a.) i ziyaret etti. Çok ibadet etmekten dolayı yüzünde ve rengindeki değişikliği görerek;

-“Bu ne haldır?” dedi.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“Sen beni ölümümden birkaç gün sonra mezarımda ziyaret etsen, gözlerimin çıkıp, yanaklarımın üzerine akdığını, dudaklarımın dişlerimi kapayamadığını, ağzımın açık kalıp oradan irin ve cerahatin akmakta olduğunu, karnımın şişip göğsümün üzerine geldiğini, bağırsaklarımın döküldüğünü, burun deliklerinden irin ve kurtların çıktığını görmekle şimdi gördüğünden çok daha feci bir manzara ile karşılaşırsın.” Dedi.

Halifeliğinde, yanına bir heyet gelmişti. Heyetten bir genç nutuk söylemeye başladı.

Bunun üzerine Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“Sen dur, yaşlınız konuşsun.” Diyerek genci uyarmak istedi.

Genç;

-“Ey Emir-ül Mü’minin! İş yaşa göre ise, Müslümanların içinde senden daha yaşlı olanlar yok mu?” deyince

Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“Konuş bakalım.” Diyerek gence söz verdi.

Genç;

-“Ey Emir-ül mü’minin! Biz senden bir şey isteyen ve senden korkan bir heyet değiliz. SENEN BİR ŞEY İSTEMİYORUZ. Çünkü lütüf ve ihsanınız o kadar çok ki, bu bize ulaşmıştır. SENDEN KORKMİYORUZ. Çünkü adaletin bizi korkmaktan emin kılmıştır.” Dedi.

Ömer Bin Abdülaziz (r.a.);

-“Siz kimsizniz?” deyince

Genç;

-“Teşekkür hey’etiyiz. TEŞEKKÜR EDİP GERİ DÖNMEK İÇİN GELDİK.”Dedi.

<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) nın bir başka yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 10

Yezid-i Rekkası (r.a.),Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in huzuruna geldi.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) yezid (r.a.) e;

-“Bana nasihat et.” Dedi.

Yezid-i Rekkasi (r.a.);

-“Ey Müslümanların emiri! Senden önceki halifeler öldüğü gibi sen de öleceksin.” Dedi.

Ömer (r.a.) bunu duyunca ağladı

Ve;

-“Devam et.” Dedi.

Yezid (r.a.);

-“Âdem (a.s.) den sana gelinceye hiçbir baban hayatta değildir. Hepsi vefat ettiler.” Dedi.

Ömer (r.a.) ağlayarak;

-“Yine devam et.” Dedi.

Yezid (r.a.);

-“Öldükten sonra Cennet ile Cehennemden başka gidileceke yer yoktur.”

Halife Ömer (r.a.) bunu duyunca düşüp bayıldı.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in câriyesi yanına geldi. Selam verdi ve namaz kılınan odaya geçti. İki rek’at namaz kıldı. Sonra uyuya kaldı. Biraz sonra kalktı,

Ve halife’ye;

-“Ey Emir-ül Mü’minin tuhaf bir rü’ya gördüm.” Dedi.

Halife ömer (r.a.),

-“Ne gördün anlat.” Dedi.

Cariye;

-“Rü’yamda cehennemi gördüm. Cehennemlik olanların üzerine kükreyip duruyordu. Sonra cehennem üzerinde SIRAT KÖPRÜSÜ Kuruldu. Abdülmelik bin Mervan geldi, köprüye girdi. Birkaç adım attı, sonra devam edemeyip Cehennem’e düştü. Sonra Süleyman bin Abdülmelik geldi. O da aynı şekilde Cehennem’e düştü.” Dedi.,

Halife Ömer (r.a.);

-“Devam et.” Dedi.

Cariye;

-“Sonra da seni getirdiler.” Der demez, Ömer bin Abdülaziz (r.a.), bir AH çekti, düştü ve kendinden geçti.

Cariye Yüksek sesle;

-“Vallahi senin selametle Sırat köprüsünü geçtiğini gördüm.” Dedi ise de Halife Ömer (r.a.) bunu duymuyor, yerde çırpınıp duruyordu.

<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) nın bir başka yazısı>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Ömer bin Abdüaziz (Radiyallah-u anh)- 12

İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametliydi. Bir katırı vardı. Bunu pazarda çalıştırır, gelen parayla da ihtiyaçlarını temin ederdi.

Katırı çalıştıran işçisi, bir gün normaldan fazla para getirince;

-“Neden böyle fazla para geldi?” dedi.

İşçi;

-“Pazar kalabalık ve bereketliydi.” Cevaba karşılık,

Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“Hayır, böyle değil. Sen katırı çok çalıştırıp, yordun. Katırı, üç gün dinlendir.”emrini verdi.

Bir gece O’na misafir geldi. O bir şey yazıyordu. Misafiri da yanında oturuyordu. Lambanın yağı azaldı. Sönecek gibi oldu.

Misafir;

-“Ya Emir-ül-mü’minin! Kalkıp lambaya yağ koyayım mı?” deyince,

Halife Ömer bin Abdüzlaziz (r.a.);

-“Misafirine iş gördürmek, insanın mürüvvetine yakışmaz.” Buyurdu.

Misafir;

-“O halde hizmetçiği kaldırayım mı?”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“O da olmaz, daha akşamın ilk uykusundadır.”

Ömer bin Abdülaiziz (r.a.) kalkıp, lambaya yağ doldurdu.

Misafir bu hali görünce hayretle;

-“Ama bu işi kendin yaptın, neden?” deyince

Halife ömer bin Abdülaziz (r.a.) Buyurdu ki;

-“Ömer’dim. Yaptım, bitirdim, yine Ömer’im. İNSANLARIN ALLAH KATINDA HAYIRLISI TEVAZU SAHİBİ OLANLARIDIR.”

Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.) bir gün hanımına;

-“Bir dirhemin var mı? Biraz üzüm alalım.” Dedi.

Hanımı;

-“Senin gibi bir Sultanın bir dirhemi olmazsa, benim olur mu?” deyince

Ömer (r.a.) hanımına;

-“Doğru söyliyorsun ey Fatima! Fakat böyle olması, Cehennemde kızgın zincirleri boğazımda taşımadan iyidir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas tepesinden bir görünüş (Nusaybin)

Ömer bin Abdüaziz (Radiyallah-u anh)- 13

Ömer bin Abdülaziz Hazretleri (r.a.), oğlunun BİN dirheme bir yüzük taşı satın aldığını haber aldı. Hemen oğluna mEktup yazarak, o yüzük taşını satmasını ve bin kişinin karnını doyurmasını emretti. Ayrıca iki dirhemlik bir yüzük kullanmasını,

Ve yüzüğün üzerine;

-“Allah-u Teâlâ haddını bilene merhamet eylesin.” Diye yazmasını istedi.

Bir gün etrafındakiler Ömer bin Abdülaziz (r.a.) e;

-“İnsanların en ahmak olanı kimdir? Diye sorunca,

Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“ÂHİRETİNİ DÜNYA İÇİN SATAN, AHMAKTIR, ÂHİRETİNİ BAŞKASININ DÜNYASI İÇİN SATAN İSE DAHA AHMAKTIR.” Buyurdu.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) hazretleri, hutbe okurken kalbine ucb (kendini beğenmek) hâli gelirse hutbeyi yarıda keser, yazı yazarken olursa o kağıdı yırtardı.

Ve;

-“Allah’ım nefsimin şerrinden sana sığınırım.” Derdi.

Halife’nin yer altında bir mahzeni vardı. Gece olunca oraya iner, boynuna demir bağlardı. Sabaha kadar böylece, Allah-u Teâlâ’nın korkusuyla göz yaşı döker ve O’na yalvarırdı.

Abdullah bin Iyaş (r.a.) basından şöyle nakleder;

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) yanındaki toplulukla beraber bir cenazeyi defn etmişlerdi. Herkes gitmiş, fakat Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ba’zı yakınları ile beraber orada kalmıştı.

Yanındakiler O’na;

-“Ey mü’minlerin emiri! Sen bu cenazenin sahibi misin de, burada kaldın? Halbuki falanca cenazeleri için böyle beklememiştin” dediler.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) onlara şöyle cevab verdi;

-“Kabir bana arkamdan şöyle seslendi;”

(-“Ey Ömer bin Abdülaziz! Dostlarını ne yaptığımı hiç sormuyorsun.)” Dedi.

Ben de;

-“Söyle ne yaptın.” Dedim

Bana;

(-“Kefenlerini yırtım, vucutarını parçaladım. Kanlarını emdim. Etlerini yedim.”) dedi

Tekrar şöyle seslendi;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Ömer bin Abdüaziz (Radiyallah-u anh)- 14

Tekrar şöyle seslendi;

(-“Ey Ömer bin Abdülaziz! Bana o dostlarının mafsallarını ne yaptığını hiç sormuyorsun.”) deyince

Ona;

-“Ne yaptın?” diye sordum.

Bana;

(-“Onların ellerini kollarından ayırdım. Kollarını pazularından, pazularını omuzlarından, kalçalarını uyluklarından, uyluklarını dizlerinden, dizlerini ökçelerinden, ökçelerini ayaklarından ayırdım.” Dedi.

Kabirden bu sözleri naklettikten sonra, Ömer bin Abdülaziz (r.a.), ağlamaya başladı ve şöyle buyurdu;

-“Dünya ne kadar aldatıcı. Dünyada üstün ve kıymetli makam ve mevki sahibi olmak, hiç faide vermiyor. GENÇ OLAN İHTİYARLIYOR. HER CANLI SONUNDA ÖLÜYOR. Geçici ve aldatıcı olduğunu bildiğiniz halde sakın dünya lezzetleri ve zevkleri sizi aldatmasın. Birkaç günlük dünya hayatındeki geçici lezzetlere sarılıp, ahireti unutan, aldanmıştır.”

-“Hani nerede bizden önce bu dünyada yaşayanlar. Hani onlar, büyük ve modern şehirler kurmuşlardı. Büyük ve derin kanallar kazmışlar ve barajlar yapmışlardı. Onlar, bir göz açıp kapama denecek kadar, az bir müddet dünyada kaldılar. Burada, sıhhatlerine güç ve kuvvetlerine aldandılar. Bu yüzden günahlar işlediler.”

-“Halbuki, herkes onlara mallarının çokluğundan dolayı, ‘keşke, onun serveti gibi bizim de olsa’ diyorlardı. Şimdi onların hali ne oldu. Toprak onların bedenlerini yedi. Kemikleri kurtlara azık oldu. Fakat onlar, dünyada iken, kuvvetli bir aile içerisinde idi. EVLERİ, GÜZEL EŞYALARLA DÖŞELİ VE HİZMETÇİLERİ VARDI. Herkes kendisine ikramda bulunuyor, aciz kaldığı işlerde kendisine yardımcı oluyorlardı.”

Kabir yine Ömer bin Abdülaziz (r.a.) şöyle dedi;

-“Sen kabirlere uğradığın zaman, dünyada iken zengin olanlara, ‘ZENGİNLİĞİNİZDEN NE KALDI’, Fakirlere de, ‘FAKİRLİĞİNİZDEN NE KALDI’ diye sor. Yine onlara, dünyada kendileriyle güzel güzel konuştukları dillerini sor. ‘NE OLDU KONUŞAN DİLLERE? NİÇİN SUSUYORLAR.’ O dünya güzelliklerini kendileriyle seyretikleri gözlerine de sor. NİÇİN ŞİMDİ BAKMIYORLAR? Hani nerede o nazik tenleri, nerede o güzel yüzleri. Bu çukurun kurtları onlara ne yaptı. Hani burada yatanların o güzelim renkleri, etlerine ne oldu. Niçin o yüzler toprak olmuş. Nerede o güzellikler. İşte onların uzuvları tamamen ortaya çıkmış, paramparça olmuş. Halbuki dünyada güzel bir hayatları vardı.

-“Dünyaya dalıp, Salih amel yapmadılar. Ahretti unuttular. Onun için hazırlık yapmadılar. FAKAT ÖLÜM KENDİLERİNİ YAKALAYIVERDİ. Dostlarından ayrıldılar. Burada şu sesiz sedasiz, yere geldiler. Vucutları çürüdü. Başları boyunlarından ayrıldı, a’zaları parça parça oldu. Gözbebekleri yanaklarına akıp gitti. Ağızları kan ve irinle doldu. Haşareler, kurtlar, böcekler, bedenleri üzerinde gezer oldu. Bir müddet sonra, kemikleri de çürüdü. Onlar, dünyadaki rahatlıklarını bırakıp, bu dar yere geldiler. Arkalarında bıraktıkları, hanımları başkalarıyla evlendi. Çocukları yetim kaldı. Yollarda, şurada, burada kimsesiz, sahipsiz dolaşır oldu.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Civarı (Nusaybin)

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 15

Kabir Hazreti Ömer (r.a.) şöyle dedi;

-“ÖYLEYSE, EY YARIN BU KABİRLERİN SÂKİNİ OLACAK İNSAN! Seni şu fani dünyada aldatan nedir? Sen dünyada kalacağını biliyor musun? ELİNDE BİR SENEDİN VAR MI? Görmüyor musun, ölüm her gün birisine geliyor. Yoksa susuzluktan, terlere boğan o korkudan sana rahatlık ve teselli veren bir şey mi var? Keşke sen o sert toprak üzerindeki halini bilseydim.”

-“Ey insan! Rü’yada çeşit çeşit lezzetlere ve zvklere kavuşan bir insan gibi, dünyanın şu geçici faideleriyle seviniyor, küçük ve basit işlerle uğraşıyorsun. EY ALDANMA İÇERİSİNDE BULUNAN İNSAN! Gündüzün yanılma ve gaflet, gecen uyku içinde geçiyor. Sonunda pişman olacağın işleri yapıyorsun. HAYVANLAR DA DÜNYADA BÖYLE YAŞAR.”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) oradan ayrılıp gitti. Aradan bir Cum’a geçti ve vefat etti.

SON CUM’A HUTBESİ ŞÖYLE İDİ;

-“Ey Muhterem Müslümanlar!”

-“Şunu iyi biliniz ki, lüzümsüz bir hiç olarak yaratılmadığınız gibi, yaptığınız işlerden de sorgu ve sorumsuz kalacak değilsiniz. Gelmiş ve nihayete kadar gelecek insanların toplanacağı BİR MAHŞER VE ORADA ADÂLET TERÂZİLERİNİN KURULACAĞI BİR MAHKEME VARDIR Kİ, ONUN TEK HÂKİMİ, AZAMET VE KİBRİYE SÂHİBİ YÜCE ALLAH’TIR. Ahiret korkunç bir gündür. Yürekleri parçalayan, çocukları ihtiyar yapan, kişiyi kardeş, evlâd ve ıyâlinden kaçıran, Peygamberleri, melekleri titreten bir gündür. Cenab-i Hakkın celâl ve azametiyle tecelli edeceği o günde, kimde kuvvet ve tahammül kalır. Bununla beraber Allah’ın rahmetinden de ümid keserek hüsrâna düşmeyiniz.”

-“Ey muhterem cemaat!”

-“Muhakkak biliniz ki; mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Allah’tan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fani âlemi bekâ âlemi olan ahirete üstün tutarak, şehvani hislerinin esiri olmayanlar içindir. Bunun aksi harakette bulunanlar muhakkak aldanır. Hayat ve ömür sermayesini haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen eli boş ve nedamet (pişmanlık) içinde kalır.”

-“BUGÜN SİZ, SİZDEN ÖNCEKİLERİN YERİNİ TUTUYORSUNUZ. FAKAT ELBETTE SİZİN DE YERİNİZİ TUTACAKLAR VAR. GÖRÜYORSUNUZ Kİ, GELENLER DURMUYOR, GİDENLER GERİ DÖNMÜYOR. İster istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sâhib olan Cenab-i Hakkın huzûrudur.”

-“Ahret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz. Ölümün acısını duyan o fânilerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer. TANIMADIKLARI BİR ÂLEME SEFER ETMİŞTİR. Sevdiklerinden ayrılmışlar. Gelip geçici emanet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkanı elden çıkmış, naz ve ni’met içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terk ettikleri dünya malından istifadeleri yok. Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdadını bekliyorlar. Düşünmeye değer bu hallerden ibret almaz mısınız?”

-“Ey muhterem Cemaat!”

-“Zanetmeyin ki, kendimde bir büyüklük gördüğüm için size böyle nasihat ediyorum, İçinizde belki benden daha ziyade Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve mağfiretine muhtaç kimse yoktur. Ben hem kendim, hem de sizin için rahmet ve mağfiret diliyorm. Yüce Allah’ın kitabını, Peygamber (a.s.v.) nin güzel ahlakını kendinize örnek yapınız, ancak selamet bundadır.” Buyurduktan sonra gözyaşlarını tutamadı. Bu O’nun son hutbesiydi. Aynı zamanda evine de son gidişiydi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (KIŞ MANZARASI) Nusaybin

Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 18

Ve;

-“BEN ÖYLE KİMSELERİ GÖRÜYORUM Kİ ONLAR NE İNSAN NE DE CİNDİR.” Dedi.

Ve biraz sonra rûhunu teslim etti.

101 senesinde Recep ayının sonuna beş gün kala ya’ni 9 şubat 720 de Şam yakınlarındaki Hunasi’den cenazesi alınıp, Humus yakınlarındeki Deyr es-Sim’an mevkiine defnedildi.

Vefatından önce şöyle vasiyet etti;

-“Ey Meymûn bin Mihran! Velid mezara konduğunda oradaydım. Yüzünü açıp baktım, yüzü simsiyahtı. Ben de mezara konduğum zaman yüzümü açık bakınız.”

Vefat edince vasiyeti gereği yüzünü açıp baktılar, YÜZÜ EN GENÇ GÜNLERİNDEN DAHA PARLAK, DAHA AYDINLIK İDİ.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) beyaz, ince ve nâzik yüzlü, za’if, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Halife olmadan önce çok gürbüz iken, halifeliğinde çok zayıfladı.

Vefat edince zamanın âlimleri ta’ziyede bulunmak için hanımının yanına gittiler. Halifenin vefatiyle Müslümanların büyük kayba uğradığını ve bu sebeple üzüntülerinin çok fazla olduğunu bildirdiler.

Ve hanımına;

-“Ömer binAbdülaziz (r.a.) hakkında bize ma’lumat ver. Çünkü onu fazla tanıyan sizsiniz.” Dediler.

O mubarek hatun Fatima (r.a.) şöyle anlattı.;

-“O da sizin gibi ibadet ederdi. Lakin bir hususiyeti vardı ki, o da, Allah korkusunun çok fazla olması idi. Öyle ki, Allah korkusundan onun kadar titreyen birini daha görmedim. O her şeyini, insanlara hizmette harcadı. Halkın ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılarını gidermek için bütün gün vazife başında kalırdı. Akşam olduğu halde, bazı kimselerin işleri bitmezse, gece de devam ederdi.”

-“Eve girince, kendini namazgahına atar, durmadan ağlardı. Gözleri şişerdi. Sonra baygın düşerdi. Her geceki hali buydu. Bir gece, halkın ihtiyaçlarını, işlerini bitirdi. Sonra kendi şahsı malından olan kandili istedi. Sonra iki rekat namaz kıldı. Namazdan sonra elini çenesine dayayıp tefekküre daldı. Göz yaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha kadar bu şekilde ağladı. Şafak sökünce oruca niyet etti.”

Kendisine dedim ki;

-“Ey mü’minlerin emiri! Sizde bir hal var. SİZİ BU GECEKİ GİBİ HİÇ GÖRMEMİŞTİM.”

Bana cevab olarak dedi ki;

-“Ben düşünüyorum ki, bu milletin beyazına siyahına halife oldum. Fakir, garip, kanâatkar kendi halindeki biçareleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri, memleketin dört köşesindeki nice dertli ve kederlileri düşünmüyorum ve anlıyorum ki, Allah-u Teâlâ onların hepsinin hesabını benden soracak ve Muhammed aleyhis selam da onların lehine ve benim aleyhime şahidlik yapacak. Bu hâlde olan birinin sonunun ne olacağını düşünüyorum ve çok korkuyorum.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu