‘Havf’ın elde edilmesi’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc02158-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

-“Niçin ağliyorsunuz?” buyurdu;

Cebrail (a.s.) ve Mikail (a.s.):

-“Ya Rabbi mekrinden emin değiliz.”deiler.

Allah-u Teâla (c.c.):

-“Böyle olmak gerekir, emin olmamalı.”

Muhammed ibn Münkedir (r.a.) der ki:

-“Cehennem yaratıldığı zaman, bütün melekler ağlamaya başladı. İnsanlar yaratılınca, ağlamayı kestiler. Cehennemin kendileri için yaratılmadığını anladılar.

Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:

-“Cebrail (Aleyhis selam) bana her geldiği zaman, Allah(c.c.) korkusundan titriyor görürdüm.”

İmam-i Mucahid (Rahmatullahı aleyh) der ki:

-“Davud (aleyhisselam) başını secdeye koyup, kırk gün ağladı. Gözyaşının ağtığı yerde otlar büyüdü.

-“Ya Davud, niçin ağlıyorsun? Açsan, sana yemek vereyim, elbisen yoksa, elbise göndereyim.”diye bir ses geldi.

Davud (Aleyhisselam):

-“Hazin bir sesle inledi. Nefsinin ateşi oradaki otları yaktı. Sonra Allah-u Teâla (c.c.) tevbesini kabul etti. Ya Rabbi, kusurumu elime yaz da, unutmayayım.”dedi.

Duası kabul edildi.

Elini yemeye ve içmeye uzatmazdı ki, önce o kusuru görmesin ve ağlamasın. Bazen kendisine bardakla su verirlerdi. Bardak tam dolu olmazdı. Göz yaşları ile dolardı.

Anlatırlar ki;

Davud (aleyhis selam) o kadar ağlardı ki, takatı kalmadı ve:

-“Ya Rabbi ağlamama merhamet etmezmisin? “dedi.

Vahiy geldi ki;

-“Ağlamaya ait sözler söylersin, kusurunu unuttun mu?”

Davud (Aleyhis selam):

-“Ya Rabbi, nasıl unuturum, kusurumdan önce Zebur okuduğum vakit, akan sular durur, kuşlar başıma toplanır, dağlardaki vahşi hayvanlar mihrabımı, etrafımı sarardı. Bu gün bunlardan hiç birisi olmuyor. Ya Rabbi, bu ne büyük korku, ne müdhiş iştir.” Dedi.

Allah-u Teala (c.c.) buyurdu ki;

-“O teatteki ünsten, bu ise kusurunun korkusundandır. Ey Davud. Adem benim kulum idi Onu kudret elim ile yarattım. Ona kendi ruhumdan üfledim. Meleklerin ona secde etmesini emr ettim. Ona keramet hil’atını verdim. Vekar tacını başına koydum. Yalnızlığından yakındı, Havva’yı yarattım. İkisini de Cennette koydum. Bir kusur işledi. Mahcup ve çıplak huzurumdan uzaklaştırdım. Ey Davud dinle, doğru dinle Bana teat ettin. İstediğini verdim. Kusur etti, mühlet verdim. Şimdi bütün bunlarla bana geldin, Kabul ettim.”

Yahya ibn Ebikesir (r.a.) der ki;

Bildirdiler ki;

Davud (Alayhisselam) kusuru için sesli ağlamak istediği zaman, yedi gün bir şey yemedi, hanımlarının yanına gitmedi. Sonra sahraya çıktı. Oğlu Süleyman (Aleyhisselam) a

-“Davud’dun (aleyhisselam) ağlamasını duymak isteğen mahlukatın toplanması için, Seslenmsini söyledi. İnsanlar şehirlerden, kuşlar yuvalarından, Vahşi hayvanlar…
Devam edecek…..

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman kendisinden korkan kullarından eylesin. AMİN………

Fuad Yusufoğlu

dsc02162-ornek-girnavas-cin-tepesi.JPG

Girnavas Mevki-i -Uzaktan-(Nusaybin)

Ata Sülem-i (r.a.) çok korkanlardan idi Kırk sene gülmedi. GÖKYÜZÜNE BAKMADI. Bir defa göğe baktı ve korkusundan düştü. Her gece birkaç defa kendini yoklar, insanlık şeklinden çıkıp çıkmadığını araştırırdı. İnsanlara kıtlık ve bir bela gelse,

-“Benim yüzümden geliyor.” Derdi.

Ahmed İbn Hanbel (r.a.) der ki;

-“Korkudan bir kapının bana açılması için dua ettim. Kabul edildi. Korktum ve aklımı yitireceğimi sandım.

-“Ya Rabbi Dayanabileceğim kadar ver.” Dedim. Sonra sükünet buldum.

Ömer ibn Abdulaziz (r.a.) ın bir cariyesi vardı. Bir gün uykudan kalkınca:

-“Ey Emirel- mu’minin tuhaf bir r’uya gördüm.” Dedi.

Ömer ibn Abdulaziz (r.a.):

-“Haydi anlat.” Buyurdu.

Cariye şöyle anlattı:

-“Cehennem alevlenmiş, üzerinde sırat kurulmuş, halifeleri getirdiler. Önce Abdulmelik ibn Mervan’ı gördüm. Getirdiler,

-“Geç dediler.” Geçemedi, cehenneme düştü.

Ömer ibn Abdulaziz (r.a.):

-“Anlat .” buyurdu.

Cariye:

-“Sonra seni getirdiler. “ bunu söyler söylemez Ömer ibn Abdulaziz (r.a.) bir feryad etti. Kendinden geçti ve düştü. Cariye bağırıyor ve:

-“Allah(c.c.) a yemin ederim ki, sen sıratı selametle geçtin.” Diyordu. Cariye bağırıyor, o ise düşmüş çırpınıyordu.

Fasıl:

Bir kimse diyebilir ki, havf ve recanın fazileti hakkında haberler çoktur. Bu ikisinden hangi daha üstündür. Ve hangisi galib olmalıdır?

Bil ki;

Havf ve reca iki ilaç gibidir. İlaç için faziletli denmez, faydalı denir. Söylediğimiz havf ve reca, noksanlık sıfatlarındandır. İnsanın kemali Allah-u Teala (c.c.) sevgisine gömülmektir. Zikri, bütün varlığını kaplamaktır Sonunu da öncesini de düşünmemektir.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman kendisinden korkan kullarından eylesin.AMİN………

Fuad Yusufoğlu