‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Süleyman (a.s.) tarafından İlk yapılan Mabed (Mescid-i Aksa)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 5

Diğer bir rivayette ise, Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.), Peygamber efendimiz (a.s.v.) e Peygamberlik gelmeden önce ticaret maksadiyle Yemen’e girmişlerdi.

Bu seferlerinde,Yemen’de bulunan, ‘Ezd kabilesinden, çok kitab okumuş ve ömrü üçyüzdoksan (390) yaşına ermiş bulunan bir ihtiyara rastlamıştı.

Bu ihtiyar Hazreti Ebû Bekir (r.a.) e bakıp;

-“Zanederim ki sen, ‘Mekke halkındansın’.” Deyince,

Ebû Bekir (r.a.),

-“Evet, öyledir.” Demiş ve aralarında şu konuşma geçmişti.

İhtiyar;

-“Sen Kureyş’ten misin?”

Ebû Bekir (r.a.);

-“Evet!” Dedi

İhtiyar;

-“Beni Temimden misin?”

Ebû Bekir (r.a.);

-“Evet!” dedi.

İhtiyar;

-“Bir alâmet daha kaldı.”

Ebû Bekir (r.a.);

-“Nedir?” diye sormuşlar.

İhtiyar;

-“Karnını aç, göreyim.”

Ebû Bekir (r.a.);

-“Bundan maksadın nedir, söyle?”

İhtiyar;

-“Kitablarda okudum ki, Mekke’de bir Peygamber gelir. O’na, iki kimse yardımcı olur. Biri genç, diğeri ihtiyardır. Genc olanı, nice zorlukları kolaylığa çevirir. Çok belâları giderir. O ihtiyar kişi ise, beyaz benizli, ince belli olup, karnı üzerinde bir siyah Ben’ vardır. Zanederim ki, o kimse sensin. Karnını aç göreyim.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uruc kayası (Kubbet-us sahra) Kudus

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 6

Ebû Bekir (r.a.) karnını açmış; göbeği üzerindekiSiyah ben’i görünce;

-“Vallahi o kimse sensin.” Deyip, Ebû Bekir (r.a.) e bir çok vasiyetlerde bulunmuştu.

Ebû Bekir (r.a.) işini bitirince, vedalşmak için ihtiyarın huzuruna varmış, Peygamber efendimiz (s.a.v.) hakkında birkaç beyit söylemesini ondan istemiş, bunun üzerine ihtiyar, oniki beyt okumuş, Ebû Bekir (r.a.) da bunları ezberlemişti.

Ebû Bekir (r.a.) seferden Mekke-i Mükkereme’ye dönünce, Ukbe İbni Ebû Mu’ayt, Şeybe, Ebû Cehil, Ebü’l Bühteri gibi, Kureyşin ileri gelen kimseler, O’nu ziyarete evine gelmişlerdi.

Ebû Bekir (r.a.) onlara hitaben;

-“Aranızda hiçbir hadise oldu mu?” buyurmuş.

Cevaplarında;

-“Bundan daha garip bir hadise olur mu ki, Ebû talib’in yetimi, Peygamberlik davası ediyor ve sizler, baba ve dedeleriniz, batıl dindensiniz diyor. Eğer hatırın olamsaydı, O’nu bu zamana kadar sağ bırakmazdık. Sen O’nun iyi dostusun, bu işi sen halet.” Demişlerdi.

Ebû Bekir (r.a.) onlardan özür dileyeek, oradan ayrılmış Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in Hazreti Hadice anamız (r.anha) evinde olduğunu öğrenip, varıp kapıyı çalmış,

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) kendilerini karşılayınca;

-“Ya Muhammed (s.a.v.) senin hakkında söylenilenler nedir?” demiş.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ben Hak Teâlâ’nın Peygamberiyim. Sana ve bütün Adem oğullarına gönderildim. İman getir ki, Hak teâlâ’nın rızasına vasıl olasın ve canını Cehennemden koruyasın.” Buyrdular.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Buna Delil Nedir?” deyince

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Süleyman (a.s.) tarafından yapılan ilk mabed (kudus)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 7

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“O, Yemen’de gördüğün ihtiyarın hikayesi delildir.” Buyurdu.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Ben Yemen’de pek çok ihtiyar ve genç gördüm.” Dedi

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) cevabında;

-“O ihtiyar ki, sana oniki beyit emanet verdi ve bana gönderdi.” Diyerek o beyitlerin hepsini okudu.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Bunu sana kim haber verdi,”deyince

Peygamber (a.s.v.) cevabında;

-“Benden evvelki peygamberlere gelen Melek haber verdi.” Buyurdular.

Bunu söyler söylemez;

-“Elini bana ver,”deyip,

Mübarek elini tutmuş;

-“Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.” Diyerek Müslüman Olmuştur.

Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine Müslüman olarak dönmüştür.

Nitekim bir hadis-i Şerif’te;

-“Her kime İmânı arzettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) İmânı kabul etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.” Buyurulmuştur.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Müslüman olunca, hemen çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onlara da, Müslüman olmaları için iknâ etti.

Eshab-i Kiramın ileri gelenlerinden ve cennetle müjdelenenlerden olan Osman bin Affan (r.a.), Talha bin Ubeydullah (r.a.), Zübeyr bin Avam (r.a.), Abdurrahman bin Avf (r.a.), Sa’d İbni Vakkas (r.a.), Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.) gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile Müslüman olmuşlardır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bedir şehidliği (Medine)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 8

İslamiyeti kabul eden Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i dininden vazgeçirmek için Kureyş müşriklerinin azılı pehlivanalrından Nevfel bin Adviye, bir ipe bağlayıp işkence etmeye başladı. Kendi kabilesi olan beni Teym, bunu gördükleri halde aldırış etmediler.

Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), yeni Müslüman olanlardan bir kaçı ile Erkam bin Erkam (r.a.), ın Safa tepesindeki evinde oturuyorlardı Başta Hazreti Ebû Bekir (r.a.) olmak üzere, hepsi bu yeni dinin müşriklere açıklanmasını arzuladıklarını bildirdiler.

Henüz açıkça tebliğ edilmek emri verilmemişti.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) de;

-“Ey Ebû Bekir! Bizim sayımız henüz az. Bu işe yetmeyiz.” Buyurdu ise de, Ebû Bekir (r.a.) in ve arkadaşlarının arzularının çokluğundan onları kıramadı.

Hemen Mescid-i Haram’ın bir tarafına topluca oturdular. O sırada müşrikler de orada toplu halde bulunuyorlardı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) ayağa kalktı. Putlardan yüzçevirip, Allah-u teâlâ’ya ve O’nun Peygamberi Muhammed (a.s.v.) a inanmanın lazım olduğunu anlatmaya başlayınca, müşrikler hep birden Ebû Bekir ve arkadaşlarına (r. anhum) a saldırdılar.

Yumruk ve tekmelerle ortalığı alt üst ettiler. Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i fena halde tartaklayıp dövdüler. Utbe bin Rebia, demirli ayakkabılarını Ebû Bekir (r.a.) in yüzüne çarpa çarpa yüzünü gözünü kanlar içinde bıraktı. Bilinmez hale getirdi.

Beni Teym kabilesine mensup olan kişiler yetişip ayırmasaydılar öldürünceye kadar dövmeye devam edeceklerdi. Kabilesinden olan kişiler bitkin ve perişan bir hale gelen Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i bir çarşafın içine koyarak evine götürdüler;

Hemen geri dönüp Kâ’be’ye geldiler

-“Eğer Ebû Bekir (r.a.) ölecek olursa, yemin olsun ki, biz de Utbe’yi Gebertiriz!” dediler.

Ve yine Hazreti Ebû Bekir (r.a.) yanına geldiler.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), uzun bir süre kendine gelemedi. Babası ve Beni Teym’liler onu ayıltmak için çok uğraştılar. Ancak akşama doğru kendine gelebildi.

Gözleri açar açmaz, ezik bir sesle;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ne yapıyor? O, ne haldedir? O’na dil uzatmışlar, hakaret etmişlerdi.” Diyebilmişti.

Teym kabilesinin illeri gelenleri annesi Ümmül-Hayr (r.a.) e dediler ki;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağı ve uhud şehidliği (Hz. Abdullah bin Cahş ile Dayısı Hz. Hamza’nın türbeleri)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 9

-“Sor bakalım, bir şey yer veya içer mi?”

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) ın yemeğe ve içmeğe ne isteği vardı ne de bir gücü!

Ev, tenhalaşınca Annesi O’na;

-Ne yersin, ne içersin?” diye sordu.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) gözlerini açtı ve;

-“Resulullah (a.s.v.) ne haldedir, ne yapıyor?” dedi.

Annesi;

-“Vallahi arkadaşın hakkında hiçbir bilgim yok!” dedi.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Hattab’ın kızı Ümmü Cemil’e git. Resulullah (a.s.v.) i ondan sor!” dedi.

Annesi Ümmül-Hayr (r.anha.), kalkıp Ümmü Cemil (r.anha.) in yanına gitti. Ve;

-“Oğlum Ebû Bekir (r.a.), senden Abdullah’ın oğlu Muhammed (a.s.v.) i soryuyor. Acaba ne haldedir?”

Ümmü Cemil (r.anha.) de;

-“Benim ne Muhammed (a.s.v.), ne de Ebû Bekir hakkında bir bilgim var! İstersen seninle birlikte gidelim?” dedi.

Ümmül Hayr (r.a.);

-“Olur.” Deyince, kalktılar.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in yanına geldiler. Ümmü Cemil (r.anha.), Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i böyle perişan bir vaziyette, yaralar ve bereler içine görünce, kendisini tutamiyarak çığlık kopardı.

Ve;

-“Sana bunu yapan bir kavim, muhakkak azgın ve taşkındır. Allah’tan dileğim, onlardan öcünü almasıdır.” Dedi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Ümmü cemil (r.anha) e;

-“Resulullah (a.s.v.) ne yapıyor, ne haldedir?” diye sordu.

Ümmü Cemil (r.anha.) ona;

-“Burada annen var, söylediğini işitir.” Dedi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) de;

-“Ondan sana bir zarar gelmez, sırrını yaymaz.” Deyince

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

(Mescid-i-Seba) Hendek

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 10

Ümmü Cemil (r.anha.);

-“Hayattadır, hali iyidir.” Dedi.

Ebû Bekir (r.a.) tekrar;

-“Şimdi o nerededir?” diye sordu.

Ümmü Cemil (r.anha.);

-“Erkam (r.a.) ın evindedir.” Dedi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.);

-“Vallahi, Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) i gidip görmedikçe, ne yemek yerim, ne de bir şey içerim.” Dedi.

Annesi;

-“Sen şimdi biraz bekle, herkes uykuya dalsın!” dedi.

Herkes uyuyup, ortalık tenhalaşınca. Hazreti Ebû Bekir (r.a.), annesine ve Ümmü Cemil (r.anha) ya dayanarak, yavaş yavaş Resulullah (a.s.v.) in yanına vardı. Sarılıp öptü. Müslümanlar kardeşleriyle kucaklaştı. Ebû Bekir (r.a.) in bu hali, Peygamber Efendimiz (a.s.v.) i çok üzdü.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.);

-“Ya Resulullah! (a.s.v.) Babam, annem sana feda olsun! O azgın adamın, yüzümü, gözümü yerlere sürtüp, beni bilinmez hale getirmesinden başka bir üzüntüm yok! Bu yanımdaki de beni dünyaya getiren annem Selma’dır. Onun hakkında dua buyurmasını istirham ediyorum. Umulur ki, Allah-u teâlâ, Onu senin hürmetine Cehennem ateşinden kurtarır.” Dedi.

Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve selem) Selma’nın Müslüman olması için Allah-u Teâlâ’ya yalvardı

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın duası kabul olunmuştu. Annesi de hidayete kavuşup Müslümanlığı kabul etti. Böylece ilk Müslümanlardan biri olmakla şereflendi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Peygamber Efendimiz (a.s.v.) ne söylerse, itiraz etmez hemen kabul ederdi. Hatta herkesin itiraz ettiği meseleleri bile itirazsız kabul ederdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu


Uhud Dağı (şehidlik)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 11

Mi’rac mûcizesini kabul etmeleri böyle oldu. Resulullah Efendimiz (Sallallhu aleyhi ve selem) Mi’raç’tan dönüp, sabah olunca, Kâ’be yanına gidip Mekkelilere Mi’rac’ı anlattı.

Bu olayı işitien kafirler, alay ettiler. Muhammed (a.s.v.) aklını kaçırmış (haşa) iyice sapıtmış, dediler.

Müslüman olmaya niyeti olanlar da vaz geçti. Bu kafirlerden bir kaçı sevinerek Ebû Bekir (r.a.) in evine geldi. Çünkü Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in akıllı, tecrübeli, hesaplı bir tüccar olduğunu biliyorlardı.

Kapıyı çalınca hemen sordular;

-“Ey Ebû Bekir! (r.a.) Sen çok kere Kudüs’e gittin geldin. İyi bilirsin. Mekke’den Kudüs’e gidip gitmek ne kadar zaman sürer?” dediler.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.);

-“İyi biliyorum. Bir aydan fazla.” Dedi.

Kafirler bu söze çok sevindiler.

-“Akıllı, tecrübeli adamın sözü böyle olur.” Dediler.

Gülerek, alay ederek ve Ebû Bekir (r.a.) in de kendi kafalarında olduğunu sevinerek;

-“Senin efendin, Kudüs’e Bir gecede gidip geldiğini söyliyor, artık iyice sapıttı.” diyerek, Ebû Bekir (r.a.) e sevgi, saygı ve güven gösterdiler.

Ebû Bekir (r.a.), Resulullah (a.s.v.) ın mübarek adını işitince;

-“Eğer O söyledi ise, inandım. Bir anda gidip gelmiştir. Deyip içeri girdi.

Kafirler neye uğradaıklarını anlayamadılar. Önlerine bakıp gidiyor ve;

-“Vay canına, Muhammed (a.s.) ne yaman büyücü imiş (haşa) Ebû Bekir (r.a.) e sihir yapmış.” Diyorlardı.

Ebû Bekir (r.a.) hemen giyinip, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın yanına geldi.

Büyük kalabalık arasında yüksek sesle;

-“Ya Resûlullah! Mi’racınız mübarek olsun! Allah-u Teâlâ’ya sonsuz şükürler ederim ki, bizleri, senin gibi büyük bir Peygamber’e hizmetçi yapmakla şereflendirdi. Parlıyana yüzünü görmekle, kalbleri alan, ruhları çeken tatlı sözlerini işitmekle ni’metlendirdi. Ya Resûlullah! (a.s.v.) Senin her sözün doğrudur. İnandım canım sana feda olsun.” Dedi.

Ebû Bekir (r.a.) ın sözleri, kafirleri şaşırttı. Diyecek şey bulamayıp dağıldılar. Şübheye düşen, imanı zayıf birkaç kişinin de kalbine kuvvet verdi.

Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve selem) o gün Hazreti Ebû Bekir (r.a.) e “Sıddık”Dedi. Bu ‘Sıddık’ adı almakla, bir kat daha yükseldi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Hamza (r.a.) nin türbesi UHUD DAĞI (şehidlik)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 12

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah (a.s.v.) ın en yakın dostu idi. Ondan hiç ayrılmazdı. Onların bu beraberliği Mekke’den Medine’ye hicret’te de devam etti.

O’na mağara arkadaşı oldu. Mağarada üç gün kaldıktan sonra, ikisi bir deveye binerek yolculuk ettiler. Medine’ya varıncaya kadar Resûlullah (a.s.v.) in bütün hizmetini O gördü.

İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki ssâdete kavuşturan ve kendilerine “silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve “velilerin BİRİNCİSİDİR.

Medine’deki mescid yapılırken, O’nunla beraber çalıştı. Hiçbir hizmetten, fedakarlıkten geri kalmadı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah efendimiz (s.a.v.) le birlikte bütün harplarda bulunmuş, bir kısmında ordu kumandanlığı vazifesi kendisine verilmiştir.

Çok şiddetli muharebelerde, peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in muhafızlığını yapmış, Efendimiz (s.a.v.) e karşı bedenini siper etmiştir.

Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te müşriklere karşı büyük kahramanlıklar göztermiştir. Tebük harbinde, sancaktarlık görevini yürütmüştür.

İslam’ın zuhurundan 21 yıl sonra Mekke şehri, Müslümanlar tarafından fethedildi. Mekke halkı Hazreti Peygamber (a.s.v.) in huzuruna gelerek islam’ı kabul etmeye başladılar.

Hazreti Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Safa tepesine oturmuş, yeni müslüman’ların Biat’ını kabul ediyordu.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) babasının yanına gelerek;

-“Babacığım! Artık İslam’ı kabul etme zamanı geldi. Haydi, seni Res’ulullah (a.s.v.) in yanına götüreyim.” Dedi.

Ebû Kuhafe’nin kabul etmesi üzerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.), babasının koluna girerek onu, iki cihanın Efendisi Muhammed (Alayhis selam) ın huzuruna getirdi.

Ebû Kuhafe gayet ihtiyardı ve gözleri de görmüyordu.

Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.v.) onları görünce ayağa kalktı ve muhabbet dolu bir sesle;

-“Ey Ebû Bekir! İhtiyar babana niçin zahmet verdin? O’nu buralara kadar yordun. Biz onun ayağına giderdik.” Diye iltifat etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bi’a-tür-Rıdvan (Hüdeybiye)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 19

Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) ın, Fıkıh ilminde üstün bir yeri vardır. Eshabi Kiram (r.anhum) ın en büyük fakihlerindendi. Resul-i Ekrem (a.s.v.) in zamanında bile Fetva verirlerdi.

Resulullah (a.s.v.) tan yayılan bütün ilimlere ve feyizlere Ayna olmuştu. İslami ilimlerin her mes’elesini bilirdi. (ve hükümlerinin hepsine hakkıyla vakıftı) Eshab-i Kiram (r.anhum) in içinde“Fukaha-i seb’a” adı ile meşhur olan yedi büyük âlimden biri de Hazreti Ebû Bekir (r.a.) idi.

Fetvalarının adedi itibariyle bunların mutavasıtlarındandı. Kendi hilafeti devrinde kurulan dini müesseselerden (kuruluşlardan) biri de, “iftâ makamı” (fetva makamı) idi.

Bu kuruluşun en önemli görevi, fıkhı (dini meseleleri araştırıp, tetkik ve tahkik edip), dini hükümlerden icma’ ın (birliğin) hasıl olmasına çalışmaktı.

Müslümanların sorularına cevap vermek suretiyle, hem onlara faydalı olunuyor, hem de, ilmin gelişmesi temin ediliyordu (sağlanıyordu) İslamiyetin zimmılere (gayri Müslim vatandaşlara) tanıdığı bütün haklar eksiksiz yerine getirilmekteydi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), tasavvuf iliminin bütün yüksek marifetlerine kavuşmuştu.

Resulullah (a.s.v.) ın kalbine akıtılan feyizlerin, marifetlerin hepsi O’na da verilmişti. Resulullah (a.s.v.) tan sonra Allah-u Teâlâ’yı en iyi tanıyan ve en çok ibadet eden O’dur.

Tasavvuf, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın izinde bulunmak, O’nun gösterdiği yoldan ayrılmamaktır. İnsanların yaratılışları ayrı ayrı olduğu için Tasavvuf Yoları da ayrılmıştır.

Bu ümmetin sonra gelen evliyası, Resulullah (a.s.v.) tan gelen feyizlere, nurlara iki yoldan kavuşmuştur. Birisi nübüvvet yolu, diğeri de vilayet yoludur.

Müslümanlar, nübüvvet yolunun bütün marifetlerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) Vasitesi ile kavuşmuşlardır. Eshab-i Kiram (r.anhum) in hepsi, Allah-u teâlâ’ya bu yoldan kavuştular.

Ebû Bekir sıddık (r.a.), neseb ilminde de yükselmişti. Arapların soylarına ait vak’aları (olayları) en iyi bilendi. Aralarındaki kan davalarını haleder, O’nun hakemliğine ve kararlarına itirazları olmazdı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in faziletleri, üstünlükleri çoktur. Bunların her biri, Kur’an-i Kerim’in, hadis-i şeriflerin ve eshab-i Kiram (r.anhum) ile diğer din âlimlerinin haber vermesiyle anlaşılmıştır.

Bu ümmet içinde, Peygemberimiz (a.s.v.) den sonra olma seadetinin sahibi, Ebû Bekir sıddık (r.a) dır. çünkü dini kuvvetlendirmek ve Peygamberlerin efendisine yardım etmek için, malını dağıtmakta, cihad etmekte ve şanını, şerefini kaybetmekte, öncelerin öncesi odur.

Ebû Bekir Sııdık (r.a.) ın diğer müslümanların en üstünü olmasının sebebi, imana gelmekte, malının çoğunu ve canını feda etmekte ve her türlü hizmette, başkalarının önünde bulunmasıdır.

Hadid suresinin onuncu ayetinde;

-”Mekke-i Mükerreme’nin fethinden önce malını veren ve cihad eden kimseye, fetihden sonra malını dağıtan ve cihad edenden daha büyük derece vardır. Allah-u Teâlâ hepsine Cennet’i va’d etti.” ayeti kerimesi, onun için indirilmiştir.

Ve yine Tevbe suresinin yüzüncü ayetinde;

-”Önce iman’a gelenlerden, her fazilette öne geçenlerden, hem Mekke’den gelen Muhacirlerden, hem de Medine’de bunları karşılayıp, yardım eden Ensar’dan, önde olanlardan ve iyilikte bunların izinde gidenlerden Allah-u Teâlâ razıdır. Onlar da, Allah-u Teâlâ’dan razıdır. Allah-u Teâlâ, onlara cenneti hazırladı. Cennette sonsuz kalacaklardır.” buyuruldu.

Fetih Suresi onsekizinci ayetinde;

-“Ağaç altında, sana söz veren mü’minlerden, Allah-u teâlâ elbette razıdır.” Müjdesine, Ebû Bekir (r.a.) da dahildir.

Nitekim resulullah (a.s.v.) de;

-“Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri cehenneme girmez!” Buyurdu.

Bu sözleşmeye “Bi’at-ür-Rıdvan denir. Çünkü Allah-u teâlâ, bunlardan razıdır. Bunlar, bindörtyüz kişi idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr Mağarası (Mekke)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallahu anh-u)-20

Bedir Gazâsında, Ramazan-i Şerifin onyedinci Cuma günü, Ramazan ayının öğle sıcağında, iki taraf hucum etmişti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), Ebû Bekir, Ömer, Ebû Zer, Sa’d ve Sa’id ile (r.anhum) kumanda yerine oturmuştu. İslam askeri sıkıntı çekiyordu. Sa’d ve Sa’id (r.anhum) i yardıma gönderdi. Sonra Ebû Zer (r.a.) i gönderdi. Sonra Hazreti Ömer (r.a.), gönderdi. Bir saat geçti Ebû Bekir (r.a.), sıkıntının azalmadığını görerek, kılıcını çekip, atını sürerken,

Resul-i Ekrem (Sallallahu alaeyhi ve selem) elinden tutup;

-“Yanımdan ayrılma Ya Ebâ Bekir! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübarek yüzünü görmekle hafifliyor. Seninle kalbim kuvvetleniyor.” Buyurdu.

Hicretten evvel altı köle âzad etmiştir. Yedinci olarak Bilâl-i Habeş (r.a.) i azad edince, hakkında ‘Leyl suresi’ onyedinci;

-“Takva sahibi olan Cehennem ateşinden uzaklaştırılacaktır.” Ayet-i kerimesi indirildi.

İbn-i Ömer (r.a.) Resulullah (s.a.v.) dan bildirdi. Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e;

-“Sen benim havuz başında ve mağarada arkadaşımsın.” Buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) kafirlerden mağarada saklanınca, gizli ve aleni her şeyine vakıf olan sadece Ebû Bekir (r.a.) idi. O ise, Sadık, sıddık, muhlis nü’minlerdendi. Halini bildiği için, bu korkulu yerde onunla arkadaşlığı o tercih etti.

Demek ki, Allah-u Teâlâ Habibine, başka akraba ve yakınlarını değil, özelikle Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.) ı arkadaş etti. Bu özellik Ebû Bekir (r.a.) in şerefini ve diğerlerinden üstün olduğunu göstermektedir.

Hazerde ve seferde Resulullah (s.a.v.) dan hiç ayrılmadı, hep yanında bulundu. Bu da Resulullah (s.a.v.) a olan sevgisinin doğruluğunu, O’nun arkadaşı olduğunun açık delilidir. Resulullah (s.a.v.) ı o kadar severdi ki, malını, canını, her şeyini O’nun için feda etmiş ve her an fedâya hazır halde idi.

Tevbe suresi kırkıncı;

-“Mekke kafirleri onu mekke’den çıkardıklarında ikinin ikincisi, (Yani Hazreti Ebu Bekir) ile mağaradaydılar.” Ayeti ile Allah-u Teâlâ onu, Resulullah (a.s.v.) in ikincisi kıldı. Bunda Hazreti Ebû Bekir (r.a.) için son derece üstünlük vardır.

Bazı âlimler,

-“Hazreti Ebû Bekir (r.a.), çoğu zaman Resulullah (a.s.v.) in yanında idi,” dediler.

Resulullah (s.a.v.) insanları iman’a davet etti. Ebû bekr-i Sıddık (r.a.) iman edenlerin birincisi oldu. Böylece iman’da O’nun  ikincisi oldu. Sonra Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) insanları Allah’a ve Resulü (s.a.v.) ne iman’a çağırdı. Birçokları bu çağrıyı kabul etti. Böylece davette de  ikincisi oldu. Her savaşta Resulullah (s.a.v.) ın yanında idi. Bedir’de de O’nun      ikincisidir. Resulullah (s.a.v.) hastalanınca O’nun yerine insanlara imâm olup, öne geçti. Bu hususta da  ikinci oldu. Resulullah (s.a.v.) dan sonra O’nun türbesine defin olunmada da  ikincisi oldu. Bunlar hep O’na    en yakın olma delilleridir.

Allah-u teâlâ Resulü (a.s.v.) nün arkadaşı olarak, hazreti Ebû Bekir (r.a.) i Kur’an-i kerim’de bilhassa bildiriyor ve;

-“O vakit Peygamber, arkadaşına, Mahzun olma!” diyordu. Buyuruyor.

Üçüncüleri Allah-u teâlâ idi. Allah-u Teâlâ’nın kendisiyle olduğu bir kimse ise, şüphesiz, şeref ve fazilet yönünden diğerlerinden üstündür.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu