‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Aslanlı kaya

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 7

Hazret-i Muaz bin Cebel (r.a.), Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) e;

-“Hangi amel daha makbuldur?” diye sordu.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem), dilini ağzından çıkarıp elini dilinin üzerine koyarak dilini göstermiş ve;

-“Bunu koruman en makbul ameldir.” Buyurmuştur.

-“Zillet, mü’minin ahlakı değildir. Ancak ilim talebinde olabilir.”

Cennet bahçelerinde eğlenmek isteyenler Allah’ı çok zikir etsinler.”

Muaz bin Cebel (r.a.) şöyle rivayet eder;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) bana buyurdu ki;

-“Ey Muaz! Sana Allah’dan korkmayı, O’na sığınmayı, doğru konuşmayı, verdiğin sözde durmayı, herkese selam vermeyi, güzel amel ve işlerde bulunmayı, öksüze merhamet etmeyi, tatlı sözlü olmayı, Kur’an-i kerimi okuyup anlamayı, ahreti sevmeyi, ahiret hesabının korkusunu taşımayı ve herkese şefket kanatlarını germeği tavsiye eder; hikmet sahiplerine kötü söz söylemekten, doğruyu yalanlamaktan, günahkara itaatten, âdil hükümdara isyandan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan seni nehy ederim, (sakındırırım) Her yerde Allah-u Teâlâ’yı zikretmeyi ve her günahın peşinden tövbe etmeyi tavsiye ederim. Gizli günah işlediğin zaman gizli, âşikâre günah işlediğin zaman âşikâre tövbe edersin.”

Hazret-i Muaz (r.a.), Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) nasihat istediğinde;

-“Allah’ı görür gibi ibadet et ve kendini ölmüş gibi bil! İSTERSEN BÜTÜN BUNLARI İÇİNE ALAN DAHA MÜHİMMİ BİLDİREYİM; Dilini tut?” buyurdu.

Ebû İdris el-Havlani, Hazret-i Muâz bin Cebel (r.a.) e;

-“Seni Allah için seviyorum.” Dediğinde,

Muaz bin Cebel (r.a.);

-“Sana müjdeler olsun! Ben Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) in şöyle buyurduğunu işittim;”

-“Kıyamet günü arşın etrafında bir takım insanlar için kürsüler kurulacaktır. Bunların yüzleri ayın ondördü gibi parlayacaktur. İnsanlar feryat ederken onlar korkmazlar. Korku ve kederleri olmayan kimseler, Allah’ın gerçek dostlarıdır.” Buyurdu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e bunların kim olduğu sorulunca;

-“Onlar Allah için sevişen kimselerdir.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Siyah suyun Beyaz suya karıştığı yer (Dikke)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 8

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem); Hazret-i Muaz bin cebel (r.a.) a;

-“Ya Muaz! Ben seni severim. Bunun için her namazdan sonra şu dua’yı terk etme! Buyurdu.”

Ve dua’yı okudu;

-“Allahumme e’inni alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetike.”

Yani;

-“Allahım! Ancak seni anmak, sana şükretmek ve güzelce ibadet etmek için bana yardım et.”

-“Ey Allah’ım! Seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi bana nasib et ve senin sevgini (sıcak ve hararatli günde) soğuk suyu sevmekten bana daha sevimli kıl!”

-“Allah-u Teâlâ kıyamet günü mü’minlere;

-“Bana kavuşmayı sever miydiniz?” diye sorar.

Onlar da;

“Severiz, Ya Rabbi!” derler.

Allah-u Teâlâ;

-“Niçin seversiniz?” diye sorar.

Onlar da;

-“Af ve mağfiretini ummak için!” derler.

Cenab-i Hak da;

-“Ben de size af ve mağfireti, kendime borç edindim buyurur.”

Her insanın dört gözü vardır. Bunların ikisi başındadır. Bunlarla dünya işlerini görür. Diğer ikisi de kalbindedir. Bunlarla da ahiret işlerini görür.”

Muaz bin Cebel (r.a.) şöyle anlatıyor;

Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın huzurunda bir adamın çok aciz bir kimse olduğunu söylediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Kardeşinizi gıybet etmeyiniz.” Buyurdu.

Onlar da;

-“O dediğimiz gibidir.” Dediler.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Öyle olmasa o zaman iftira etmiş olursunuz.” Buyurdular.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Beyaz suyun Siyah suyla birleştiği yer (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 9

Üç şey var ki, onlar dünyada bir yabancı gibidir; Zalimin elinde Kur’an-i Kerim, kötü insanlar arasında iyi bir kimse, bir evde durup okunmayan Mushaf.”

-“İnsan, kıyamet günü şu dört şeyden sorulmadıkça, hiçbir yere adım atamaz;

-“1-Ömrünü nerede tükettiği,
-“2-Gençliğini nerede harcadığı,
-“3-İlmi ile ne gibi amel işlediği,
-“4-Malını nereden kazanıp nereye harcadığı.”

-“Muhtekir (Karaborsacılık yapan) ne fena bir kuldur! Allah-u Teâlâ fıyatları ucuzlatırsa adamın keyfi kaçar, yükseltirse o zaman ferahlar.”

-“Bid’at sahibine hürmet etmek için yürüyen kimse, İslâm’ı yıkmağa yardım etmiştir.”

-“Her kim kırk gün ümmetimin nafakası üzerinde karaborsacılık eder de, sonra bu kazancını sadaka olarak dağıtırsa, onun bu sadakası kabul edilmez.”

Muaz bin Cebel (r.a.), çok ilim sahibi olup, Eshab-i Kiram (r.anhüm) in sevdiği ve müşkil meselelerini sordukları kıymetli bir zat idi. Çok cömert olup, az konuşur ve hikmetli söylerdi.

Abdullah bin Seleme (r.a.) şöyle anlatıyor;

Muaz bin cebel (r.a.) taûn hastalığına yakalanmıştı. Rahatsızlığı çok artığı sırada, talebelerinden Amr bin Meymun el-Uvdi (r.a.) ziyerete geldi. Durumunun çok ağır olduğunu görünce, ağlamağa başladı.

Hazret-i Muaz, Ona (r.a.);

-“Niçin ağlıyorsunuz?” diye sordu.

O da;

-“Ey Muaz! Allah’a yemin ederim ki, sen benim hocamsın. Bana dunyalık yardımında bulunuyorsun diye ağlamıyorum. Ben senden dinimi öğreniyor ve ilim alıyordum. Senin ölümünden sonra dinimi ve ilmi bana öğretecek kimsenin bulunmamasından korkuyorum ve onun için ağlıyorum.”

Bunun üzerine Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

-“Hayır, bundan korkma! İman ve ilim, kıyamet gününe kadar yerindedir, ARAYAN BULUR VE ALLAH-U TEÂLÂ BUNLARI İSTEYEN KİMSEYE ÖĞRETECEK BİRİNİ GÖSTERİR, Allah’ın kitabı Kur’an-i Kerim ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in sünneti, kıyamet gününe kadar korunacaktır. Nitekim Allah-u Teâlâ İlmi ve İmânı İbrahim Aleyhis selam’a ihsan etmiştir. Halbuki o zaman, imanı ve ilmi bilen ve öğreten hiç kimse de yoktu. İbrahim Aleyhisselam istediği için Cenab-ı Hak, O’na ihsan etti. İlmi, Hazret-i Ömer (r.a.) den, Hazret-i Osman (r.a.) dan ve Hazret-i Ali (r.a.) den alınız! Eğer onları da kayıbederseniz, Ebû Derda (r.a.) dan, Abdullah bin mes’ud (r.a.) dan, Selman-i Farisi (r.a.) den ve Abdullah İbn-i Selâm (r.a.) dan alınız! Âlimin yanılmasından korkunuz! Doğru olanı, hakikatı kim bildirirse kabul ediniz! Doğru, hak olmayını da söyleyen kim olursa olsun, Onu redediniz!”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Beyaz su başı (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 10

Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

Âlimlere Cennet’te de ihtiyaç vardır. Çünkü cennet ehline ne isterseniz isteyin denildiğinde, onlar ne isteyeceklerini ve nasıl isteyeceklerini bilmeyecekleri için âlimlere soracaklar.”

Bir gün, birisi Hazret-i Muaz bin Cebel (r.a.) in huzuruna gelip selam vermişti. Biraz sonra vedalaşıp ayrılacağı sırada, Ona buyurdu ki;

-“Ey falan! Dünyadaki nasibin ne ise ve nerede olursa gelip seni bulacaktır. Sen ise, dünyadaki nasibinden daha çok âhiret nasibine muhtaçsın. Ahiret nasibini, dünya nasibine tercih et! Hatta öyle olmalısın ki, çok ihtişamlı bir ahiret servetine sahip olasın! Dünya nimetleri geçicidir. Ahiret için elde ettiklerin ise, nerede olursa seninledir.”

Yine Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

-“İyi bir Müslüman olarak ölüme hazır ol! Mazlumların bedduasından çok sakın ve hiç kimseye zulüm etme!”

Yine Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

-“Cennet ehlinin tek bir hasreti (pişmanlığı) vardır. O da, Allah-u Teâlâ’yı zikretmeksizin geçirdikleri vakitlerdir.”

Ebû Bahiri (r.a.) şöyle anlatıyor;

Bir gün Humus şehrinde cami’ye gitmiştim. Muaz bin Cebel (r.a.) da, orada bulunuyordu. Yanında bir gurup kimseler vardı.

Onlara buyurdu ki;

-“Bir kimse, Allah-u Teâlâ’nın huzuruna kâmil, olgun bir imanla gitmek istiyorsa, beş vakit namaz için çağırılan yere gelip namazını kılsın. Çünkü beş vakit namazı cami’de cemaatle kılmak, hidayet yollarından olup, hem de Peygambermiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mühim sünnetidir. Hiç kimse, benim evimde namaz yerim vardır ve ben evimde namazımı kılıyorum, demesin! Böyle yaparsanız, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın sünnetini terk etmiş olursunuz. Bu da Delalettir.”

Hazret-i muaz bin Cebel (r.a.) e;

-“Hangi duâ ve ne zaman kabul olunur?” diye sorulunca,

Buyurdu ki;

-“İnsanlar gaflette oldukları zaman, sen Allah-u Teâlâ’ya dön ve ondan ne dilersen o zaman iste! İşte o zaman duâ’lar makbuldürler.”

Meymun-i Evdi (r.a.) anlatıyor;

Muaz bin Cebel (r.a.) bir gün ayağa kalktı ve buyurdu ki;

-“Ey Evd kabilesi! Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın elçisiyim. Sizlere bir şeyler öğretmek istiyorum. Hepiniz biliniz ki, dönüşünüz Allah-u Teâlâ’yadır. Dönüşten sonra da, ya Cennet veya Cehennem vardır. Cennet ve cehennemin ikisi de ebedidirler. İkisinde de ölüm ve yok olmak yoktur.”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş’ın başlangıcı ; GİDİŞ (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 11

Yezid bin Cabir (r.a.) diyor ki; Ben Muaz bin Cebel (r.a.) den şöyle işittim.

Buyurdu ki;

-“Ne kadar çok ilim öğrenirseniz öğrenin, bunlarla amel etmedikçe öğrendiğiniz ilimden sevap alamazsınız.”

Yine Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

-“Üç şey, Allah-u Teâlâ’nın gazabına sebep olur, Bunlar; Hikmetsiz gülmek, uykusu gelmediği halde sabaha kadar ibadetsiz vekit geçirmek ve karnı acıkmadığı halde fazla yemek yemek.”

Reca bin Hayve (r.a.) şöyle bildiriyor; Bir zamanlar Muaz bin Cebel (r.a.) in bir sohbetinde bulunmuştum.

İlim hakkında şöyle buyurdu;

-“Size benim vasiyetim olsun! İlmi, ancak Allah rızası için öğrenin! Zira Allah rızası için öğrenen ilim, takvayı (Allah’tan korkmayı) hasıl eder. Bu niyetle ilim aramak ibadettir. Bu ilmi müzakere etmek tesbihtir. Bu ilmi müzakere etmek tesbihtir, ilimden konuşmak, Allah yolunda cihaddır. BİLMEYENE İLİM ÖĞRETMEK SADAKADIR. Bir mecliste bulunanlara ilimden bahsetmek, Allah-u Teâlâ’ya yakınlıktır. Zira ilim, helal ile haramın terazisi, Cennet ehlinin minaresi, gurbette insanın arkadaşıdır. Bir insan, bir yerde yalnız kaldığı zaman, ilim ona sıkıntıyı gideren bir arkadaş olur. Sıkıntı ve genişlik zamanlarında ilim sahibine delildir. İlim düşmanlara karşı çok iyi bir silahtır. İlim büyüklerin yanında dindir. Dostlarının yanında insanın süsüdür. Cenab-ı Hak bir kavmi, ilim ile yükseltir. İnsanı ilimle başkalarına rehber, öncü yapar ve ona itaat ederler. Melekler dahi ilim sahiplerinin dostluklarını arzular ve kanatlarını onların üzerine gererler. Canlı ve cansız her ne varsa, hatta denizlerdeki balıklar ve diğer hayvanlar, havada uçan kuşlar, karadaki bütün hayvanlar, Alimlere istiğfar ederler. Çünkü ilim, insanın kalb gözünü açar. Gözleri karanlıktan aydınlığa kavuşturan bir nurdur. İlim ile amel eden insan, seçilmiş kimselerin makamlarına yükseltir. İlim sahipleri, dünya ve ahrette yüksek derecelere erişir. İlimde tefekkür, nafile oruç tutmak gibidir. İlmin öğretilmesi nafile namaz kılmaktan sevaptır. İlim ile, helal ve haram olan şeyler ayırt edebilir, İlim amellerin imâmıdır. Amel, ilme tabidir. İlimsiz amel olmaz. İlim, cennet yoluna ışıktır. Cehennemlik olanlar, ilimden mahrum kalanlardır. Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı ve bütün ibadetlerin efdali, en üstünü ilimdir.”

Hazret-i Muaz bin Cebel (r.a.) oğluna şöyle vasiyet etmişti;

-“Ey oğlum! Bir namazını kıldığın vakit, o namazın senin kıldığın son namazın olacağını düşün! Bir daha böyle bir namaz vaktine yetişeceğini ümit etme!”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş giriş yolu  GİDİŞ (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 12

Hazret-i Muaz bin Cebel (r.a.) oğluna şöyle vasiyet etmişti;

-“Ey oğlum! Bir namazını kıldığın vakit, o namazın senin kıldığın son namazın olacağını düşün! Bir daha böyle bir namaz vaktine yetişeceğini ümit etme!”

-“Ey oğlum! Mü’min olan bir kimsenin iki hayırlı iş arasında ölmesi lazımdır. Yani bir hayırlı işi yaptığı zaman, ikinci hayırlı işi yapmak niyetinde ve kararında olmalıdır.”

-“Şeytan, pazarda, yalan, hile, hiyanet ve yemin ettirerek Müslümanları günaha sokmaya çalışır. Önce gidip, geç çıkanlara dahi asılır.”

Hazret-i Muaz bin Cebel (r.a.) e;

-“Falanca, Kur’an-i kerim yazıp satıyor.”

Dediklerinde,

-“Bu Kur’an-i kerim satmak değildir. Kağıt ve işçilik ücreti istemektir. Kur’an-i kerim’i satmak demek, onu para ile, ücret ile öğretmektir.” Buyurdu.

-“Allah’ın buğzettiği kimseler, mescidlerde dilenenlerdir. Yani onlar, Allah’ın evlerinde, yüce ve münezzeh olan Allah’tan değil de, başkalarından isterler. Bir de istediklerini vermeyenlerin günahlarına girmiş olurlar.”

-“Bir din kardeşini sevdiğin zaman onunla munakaşa etme! O’na fena harakette bulunma ve onun hakkında, başkasına (Bu nasıl adamdır) diye sorma! Olur ki, onun bir düşmanı ile karşılaşırsın da, onda olmayan bir şeyi sana bildirir. Böylece seninle onun arasını açmış olur.”

Birisi Muaz bin Cebel (r.a.) e;

-“Bana öğüt ver!” deyince

Muaz bin Cebel (r.a.);

-“Merhametli ol ki, ben de senin Cennet’e girmene kefil olayım.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş’in giriş yolu  GİDİŞ (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 13

Muaz bin Cebel (r.a.) şöyle anlatıyor;

Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın huzuruna varmıştım
bana;

-“Ey Muaz! Sen, bu akşam nasıl sabahladın?” buyurdu.

Ben de;

-“Ya Resulallah! Allah-u Teâlâ’ya iman etmiş olarak sabahladım.” Dedim.

Bunun üzerine Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ey Muaz! Senin her sözünün doğruluğuna bir delilin vardır. Bu sözünün doğruluğunun delili nedir?” buyurdular.

Ben de şöyle cevap verdim;

-“Ya Resulallah! Ben, geceden, gündüze çıktığım zaman, bir daha akşamı beklemem. Akşam olduğu zaman da , sabaha kadar yaşayacağımı hiç ümit etmem. Bir adım attığım zaman, ikinci adımı atacağımı sanmam. Her insanın bir eceli olduğunu bilirim. Ecelinin saati geldiği zaman, o anda ecelimin ona yetişeceğini bilirim. Bütün insanlar mahşerde haşr olunurlar. Kimisi Peygamberi ile beraberdir. Kimisi de taptıkları ile beraber olacaktır. Ben ise, kendimi sanki cehennemdeki insanların azaplarını ve cennetteki insanların ni’metlerini her an görüyorum gibi düşünüyorum.”

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Ey Muaz! Sen çok iyi yapmışsın. Böyle düşünmeye devam et ve bundan hiç ayrılma!”

Muaz bin Cebel (r.a.);

-“Sırat köprüsünü geçinceye kadar mü’minin huzuru olmaz.” Buyrudu.

İmâm-i Tavus bin Keysan (r.a.), geceleri ibadet ve zikir ile geçirir, tefekkür ederdi. Sabaha kadar kıbleye karşı oturdu.

Ve;

-“Cehennemi hatırlamak, korkanların uykusunu unutturmuştur.” Buyururdu.

Bir defasında Muaz bin Cebel (r.a.) i de ağlarken gördüler

Ve;

-“Niçin ağlıyorsun?” diye sordular.

Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsanlar iki guruptur. Biri Cennetlik, diğeri cehennemlik. Acaba ben hengisinden olacağım? Diye ağlıyorum.”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş yolu  GİDİŞ (Nusaybin)

Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu)- 14

Muaz bin Cebel (r.a.), ölümü esnasında;

-“Allahım, şimdiye kadar senden korkuyordum. Fakat şimdi sana ümit besliyorum. Allahım, ben sular akıtıp, ağaçlar sulamak ve bahçeler yetiştirmek için yaşamak istiyorum. Sususluktan ciğerleri yananları sulamak, darda kalanlara genişlik göstermek, âlimlerin sohbetine devam edip, kendimi onların zikir halkalarına sıkıştırmak için yaşamak istiyorum.” Dedi.

Ölüm sancıları şiddetlenip baygınlıklar geçirip, ayıldıkça;

-“Allahım! Beni ne kadar sıkıştırırsan sıkıştır, bilirsin ki, kalbim sana bağlıdır, seni sever.” Buyurdu.

Allah-u Teâlâ bir kulunu hastalığa müptele kıldığı zaman, sol yandaki meleğe buyurur;

-“Kalemi ondan kaldır!”

Sağ yandaki Meleğe ise, şöyle buyurur;

-“Bu kuluma sağlığında işlediği amelden daha iyisini yaz! Çünkü o, TEMİNATIM ALTINDADIR.”

Muaz bin Cebel (r.a.) Abdullah bin Seleme (r.a.) ye şöyle nasihat etti;

-“Allah-u Teâlâ’nın emrettiği beş vakit namazını kıl, ye iç ve uyu, Helal kazan, günahkar olma! Müslüman olarak öl! Mazlumun ahından ve beddusından sakın!”

Peygamber Efndimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in çocuğunun ölümü üzerine Muaz bin Cebel (r.a.) e gönderdiği ta’ziye mektubu şöyledir;

-“Allah-u Teâlâ sana selamet versin! O’NA HAMD EDERİM. Herkese iyilik ve zarar, yalnız O’ndan gelir. O dilemidikçe, kimse kimseye iyilik ve kötülük yapamaz.”

-“Allah-u Teâlâ, sana çok sevab versin. Sabr etmeni nasip eylesin! O’nun ni’metlerine şükür etmenizi ihsan eylesin!”

-“Muhakkak bilmeliyiz ki, kendi varlığımız, mallarımız, servetimiz, kadınlarımız ve çocuklarımız, Allah-u teâlâ’nın sayısız ni’metlerinden, tatlı ve faideli ihsanlarındandır. Bu ni’metleri, bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak kullanmak, sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan, belli bir zamanda faideleniriz. Vakti gelince, hepsini geri alacaktır.”

-“Allah-u Teâlâ ni’metlerini bize vererek sevindirdiği zaman, şükr etmemizi, vakit gelip geri alarak üzüldüğümüz zaman da, sabr etmemizi emir eyledi. Senin bu oğlun, Allah-u Teâlâ’nın tatlı, faydalı nimetlerinden idi. Geri almak için sana emanet bırakmış idi. Seni oğlun ile faydalandırdı. Herkesi imrendirecek şekilde sevindirdi, neşelendirdi. Şimdi geri alırken de sana çok sevap, iyilik verecek, acıyarak, doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsan edcektir. Bu merhamete, kavuşabilmek için sabır etmeli, O’nun yaptığını hoş görmelisin! Kızar, bağırır, çağırırsın, sevaba, merhamete kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun. İyi bil ki, ağlamak, sızlamak, derdi belayı geri çevirmez. Üzüntüyü dağıtmaz! Kaderde olanlar başa gelecektir. Sabır etmek, olmuş bitmiş şeye kızmak lazımdır.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muaz bin Cebel (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navale Reş’ın sonu, iki suyun birleştiği yer (Nusaybin)

Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anh);

Meşhur sahabi. İlk Müslüman olanlardandır. İsmi, Cündeb bin Cünade’dir. Müslüman olmadan önce Künyesi Ebû memle idi. Müslüman olunca Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) O’na Ebû Zer künyesini verdi. Lakabı Mesih-ül İslâm’dır. Beni Ğifar kabilesinden olup, doğum tarihi bilinmemektedir. 32 (M. 652) senesinde Medine civarındaki ‘Rebeze’ denilen yerde vefat etti.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.), Mekke’nin ticaret yolu üzerinde yaşamakta olan Beni Ğıfar kabilesindendir. Bunlar Arabistan’da bulunan diğer kabileler gibi Cahiliye devrinin her çeşit kötülüğünü işliyor ve putlara tapıyorlardı. Ticaret kervanlarını çevirip, yağmacılık yapmalarıyla tanınmışlardı.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) de çevresinin tesiriyle bir müddet kervan soygunlarına katılmıştı. Kavmi arasında atılganlığı ve cesareti ile şöhret bulmuş, gücü kuvveti ve yiğitliği ile o çevrede pek meşhur olmuştu.

Fakat o bütün bunlardan bir tad almıyor, zavallı insanların elleriyle yonttuğu putlara ilah diyerek tapmasına şaşırıyor, putlardan nefret ediyordu.

Nihayet bir gün her şeyin tek bir yaratıcısı olduğuna inanarak, yol kesme işinden vazgeçti.

İnanlardan uzak bir hayat yaşamaya ve Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşmak için kendisine yol gösterecek bir rehber aramaya başladı. Üç sene böylece devam etti.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) Hidayet’e adım adım yaklaşmakta iken, Muhammed (Aleyhis selam) a Allah-u Teâlâ tarafından Peygamberlik verilmişti.

Artık insanlar birer ikişer Müslüman olmakla şerefleniyor, İslâm’ın nuru âlemi aydınlatmaya başlıyordu. “İslâm’ın doğuş” haberi gün gittikçe çevrede yayılıyor, müşrikler ise engellemek için çareler arıyordu.

Nihayet bu haber Beni Ğıfâr kabilesinin yurduna da ulaştı. Mekke’den gelen biri Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) nin “Lailahe illallah” dediğini işitince,

-“Mekke’de bir zat var, senin söylediğin gibi “Lailahe illallah” diyor ve Peygamber olduğunu bildiriyor.” Dedi.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.);

-“Hangi kabileden olduğunu sordu.”

Adam;

-“Kureyş’tendir.” Dedi.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) bu haberi işitir işitmez kardeşi Üneys’i Mekke’ye gönderip bir haber getirmesini istedi.

Üneys, Mekke’ye gidip Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mübarek cemali, sohbeti ve ihsanları ile şereflendi. Hayran kaldı. Sonra tekrar memleketine döndü.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navala reş ile Navala sipi (Nusaybin)

Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anh)- 2

Üneys, Mekke’ye gidip Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mübarek cemali, sohbeti ve ihsanları ile şereflendi. Hayran kaldı. Sonra tekrar memleketine döndü.

Kardeşi Ebû Zer hazretleri (r.a.);

-“Ne haber geirdin?” diye sorunca

Karedeşi Üneys;

-“Efendimiz, Vllahi öyle yüce bir zatı gördüm ki, hep hayrı, iyiliği emr edip, kötülüklerden sakındırıyor.”dedi.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.);

-“Peki insanlar o’nun hakkında ne diyorlar?” dedi.

Zamanın meşhur şairlerinden olan kardeşi Üneys şöyle cevap verdi;

-“Şair, Kahin, Sihirbaz diyorlar. Fakat o’nun söyledikleri ne kahinlerin sözüne ne de Sihirbazların sözüne benzemiyor. O’nun söylediklerini şairlerin her çeşit şiirleriyle karşılaştırdım. Onlara hiç benzmiyor, hiç kimsenin sözüyle ölçülemez. Vallahı O zat hakkı bildiriyor, doğruyu söyliyor, O’na inanmayanlar yalancı ve sapıklık içindedirler.” Dedi.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) kardeşinin getirdiği haber üzerine hemen Mekke’ye gitmeye ve Peygamberimiz (s.a.v.) i görüp Müslüman olmaya karar verdi. Eline bir deynek ve biraz da azık alarak büyük bir şevkle Mekke yoluna düştü.

Mekke’ye varınca halini kimseye anlatmadı.

Çünkü bu sırada müşrikler peygamberimiz (s.a.v.) e ve yeni Müslüman olanlara şiddetli düşmanlık yapıyorlar ve bu düşmanlıklarını safha safha ilerletiyorlardı. Bilhassa Müslüman olup da, kimsesiz ve garip olanlara işkence yapıyorlardı.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) de Mekke’de kimseyi tanımıyordu. Garip ve yabancı idi. Bu bakımdan kimseye bir şey sormadan Kâ’be’nin yanına varıp oturmuştu. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i görmek için bir işaret arıyordu.

Akşam üstü bir sokak köşesine çekildi. Hazret-i Ali (r.a.) Ebû Zer (r.a.) i gördüi Garip olduğunu anlayarak alıp evine götürdü. Halinden bir şey sormadığı gibi Hazret-i Ebû Zer (r.a.) de sırrını açmadı.

Sabah olunca tekrar Kâ’be’ye gitti. Akşama kadar dolaştığı halde hiçbir ip ucu elde edemedi. Eski oturduğu köşeye gelip oturdu.

Hazret-i Ali (r.a.), o gece yine oradan geçerken, Ebû Zer (r.a.) i görünce;

-“Bu biçare hâlâ evini öğrenememiş.” Diyerek tekrar evine götürdü.

O gece de orada kaldı.

Ebû Zer (r.a.) Sabahlayın yine Beytullah’a gitti, sonra oturduğu köşeye çekildi. Hazret-i Ali (r.a.) tekrar evine da’vet edip götürdü.

Nereden ve ne için geldiğini sordu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu