‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Okçular tepesinin arka taraftan görünüşü (Uhud Dağı)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 6

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sancağını Mus’ab bin Umeyr (r.a.) taşıyordu.

Hazret-i Mus’ab (r.a.), Resulullah (s.a.v.) a giydiği zırhtan dolayı çok benzeyen bir sahabiydi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanından hiç ayrılmıyordu.

Bir ara İbni Kâmia kafiri atlı olarak Peygamberimiz (s.a.v.) e yaklaştı. Önünde Hazret-i Mus’ab (r.a.) ve bazı Sahabe ile Nüseybe (Nesibe) hatun çıktılar. Ümmü Ümâre (r.anha) hatun da İbn-i Kâmia’nın üzerine atıldı. BİR ÇOK KILIÇ VURDU İSE DE AZILI KAFİRİN ÜZRİNDE İKİ KAT ZIRH olduğu için TE’SİR ETTİREMEDİ.

İbn-i Kâmia kafiri Nesib (r.anha) hatunun omzunu parçalayıp, Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın üzerine atıldı. Ve sağ elini kesti.

Mus’ab (r.a.) göğsüne bastırdı. İbn-i Kâmia kafiri bunun üzrine Hazret-i Mus’ab (r.a.) ı mızrakladı. Hazret-i Mus’ab (r.a.) yıkıldı.

Sancak düştü.

Bir melek sancağı hemen aldı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bunun üzerine sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye verdi.

İbn-i Kâmia bunun üzerine Hazret-i Mus’ab (r.a.) ı şehid edince Hazret-i peygamber (s.a.v.) i öldürdüğünü zanetti.

Müşriklerin yanına gidip;

-“Hazret-i Muhammed (s.a.v.) i öldürdüm.” Diye bağırınca

Müşrikler sevinç içerisinde; Müslümanlar ise kan ağlıyordu. Herkes ne yaptığını bilmez bir halde, bazıları geri dönmüş, bazıları çökmüş oturmuş, bazıları dağa doğru kaçışıyor.

Fakat her güzel huyun en üstün derecesi kendisine verilmiş Peygamber (Sallallalahu aleyhi ve sellem) bir an yerinden ayrılmamaış ve geri gitmemişti.

Yanında yedisi Muhacirlerden yedisi de Ensar (r.anhüm) lardan olmak üzere ÖNDÖRT SAHAB-İ KİRAM ile sabır ve sebât üzere harb ediyorlardı.

Bu yedi ensar (r.anhüm) den biri de Ebû Dücâne (r.a.) idi. AYNI ZAMANDA Ebû Dücâne (r.a.) ölmek ve ayrılmamak üzere üçü mühacirlerden beşi ensar (r.anhüm) dan sekiz sahabi’den birisi olarak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bi’at etmişti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağından Okçular tepesinin görünüşü (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 7

Bu sekiz Sahabi’den hiç biri Uhud’da şehid olmadı, Çünkü bunlara Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) duâ etmiş idi.

Müşrikler Peygamberimiz (s.a.v.) i ok yağmuruna tutmuş idiler. Müşriklerin en keskin nişancı olanlarından Malik bin Züheyr, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) enişan alıp bir ok attı.

Talha bin Ubeydullah (r.a.) bu okun Resulullah (s.a.v.) a isabet edeceğini anlayınca elini o oka karşı tuttu.

Ok elini parçaladı. Şehadet parmağı hariç diğer parmakları çolak kaldı.

Hazret-i Talha (r.a.) Uhud’da altmış altı yerinden yara almıştı.

İşte Hazret-i Talha (r.a.) gibi Resulullah (s.a.v.) ı oklara karşı koruyan ve vucudunu siper eden bir zat da Ebû Dücâne (r.a.) idi.

Ebû Dücâne (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in üzerine eğilip atılan oklara karşı O’nu vücuduyla korumakta ve atılan oklar sırtına çarpıp düşmekte idi.

Müşriklerin azlılarından Abdullah bin Hüneyd kafiri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) i görünce atını mahmuzladi Kendisi tepeden tırnağa silahlı ve zırhlar içerisinde olup, başında da miğfer vardı.

-“Ben Züheyr’in oğluyum. Bana Muhammed (s.a.v.) i gösteriniz. Ya ben O’nu öldürürüm yahut O’nun yanında ölürüm.” Diye haykırıyordu.

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) hemen onun karşısına çıktı.

-“Gel yanıma! Ben vucudumla Muhammed Resulullah (s.a.v.) ın vucudunu koruyan kişiyim.” Dedi.

Abdullah bin Hüneyd’in atının bacaklarına bir kılıç çaldı, atın ayakları çökünce kılıcını kaldırıp;

-“Al bunu da Hareşe’nin oğlundan” deyip

Bir vuruşta onu cehennem’e gönderdi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bu olanları görüyordu ve;

-“Allah’ım Hareşe’nin oğlundan (Ebû Dücâne’den -r.a.-) den BEN NASIL RAZI İSEM, SEN DE RAZI OL.” Diye Duâ buyurmuştu.

Ka’b bin Mâlik (r.a.) anlatıyor;

Üzerine zırh geçirmiş bir müşrik Müslüanların şehidlerinin burunlarını, kulaklarını ve çeşili azâlarını kesiyor;

-“Davarlar gibi bir araya toplanınız.” (HAŞA). Diyordu

Müslümanlardan zırhlı bir zat ona yaklaştı. Bu iki kimseden gerek vucut, gerekse silah bakımından üstün olanı müşrik olandı.

Birbirleriyle karşlaşınca Müslüman öyle bir hamle yapıp müşrike öyle bir kılıç çaldı ki, boynundan uyluklarına kadar vücudu ikiye bölündü.

Sonradan da;

-“Ey Ka’b nasıl gördün? Ben Ebû Dücâne.” Diyerek kendisini tanıttı, diye haber vermiştir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağından Şehidliğin görünüşü (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 8

Sonradan da;

-“Ey Ka’b nasıl gördün? Ben Ebû Dücâne.” Diyerek kendisini tanıttı, diye haber vermiştir.

Uhud gününün dehşeti devam ediyordu. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i öldürmek için yemin edenlerden Utbe bin Ebi Vakkas müşrikin attığı taşlar Resulullah (s.a.) in mübarek yüzlerine isabet etti.

Mübarek dudakları patladı. Alt çenelerinin sağ tarafındaki DÖRDÜNCÜ DİŞLERİ (Rebâiye) kırıldı.

İbn-i Şihab müşriki de, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mübarek yüzlerine yaş vurdu.

Biraz sonra İbn-i Kâmia müşriki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ı öldürmek için kılıç vurdu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın üzerinde iki adet zırh vardı. Kılıç darbesi pek o kadar tesir etmedi.

Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ÖNÜNDEKİ ÇUKURA SAĞ YANI ÜZRİNE DÜŞTÜ VE GÖZDEN KAYIBOLDU.

İbn-i Kâmia müşrikinin kılıç darbesiyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın miğferi parçalanıp sağ omuzu da yaralanmıştı.

Miğferinin halkalarından ikisi de Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in mübarek şakaklarına batmıştı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) çukura düşünce mübarek yüzü de kanamakta idi.

Mübarek elini kanayan yüzüne sürdü.

Mübarek yanaklarından ve yüzünden akan kanlar, sakal-ı şeriflerini ıslattı.

İşte bu sırada Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Yâ Rabbi kavmimi affet. Çünkü onlar bilmiyorlar.” Diye duâ buyuruyordu.

Hazret-i Ali (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in elinden tutarak, Hazret-i Talha (r.a.) da doğrultarak çukurdan çıkardılar. Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) ve Ubeyda (r.a.) de yetiştiler.

Hazret-i Ubeyde (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın mübarek yanağından miğferinin halkalarını çıkarırken iki halka için iki ön dişi kırıldı.

Bunun için O’nun iki ön dişi eksikti.

Harp devam ediyordu. Eshab-i Kiram (aliyhimürrıdvan) canlarını hiçe sayarak aklın idrak edemeyeceği, dillerin anlatamayacağı kahramanlıklar ortaya koyuyorlardı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Şib mevki-i Resulullah (s.a.v.) kaldığı mağara (Uhud dağı)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 9

Savaştan dönüşte Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Eshab-i Kiram’a dayanarak Şi’b mevki-inde kayalığa doğru ilerliyordu.

Burada Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Eshab-i Kiram’la ayakta kalmaya mecâl bulamadıklarından oturarak öğle namazını edâ ettiler.

Daha sonra Uhud yolu üzerindeki kayalığa doğru giderlerken, orada toplanan Müslümanlar, kendilerine doğru gelen ve yanlarında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bulunduğu topluluğu, müşriklerden bir cemaat zan ettiler.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e onlara işaret vermesini emir buyurdu.

Bu sırada Ebû Bürde bin Niyar (r.a.) yayına ok yerleştirip peygamberimiz (s.av.) le gelen yanındaki sahabelere atmak istemişti.

İşte bu sırada Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.) başındeki KIRMIZI SARIĞINI ÇIKARIP, ONLARA DOĞRU SALLAYARAK İŞARET VERDİ ve seslendi.

Onlar da durdular ve gelenlerin Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ve yanındaki sahabiler olduğunu anladılar ve onlara katıldılar.

Hazret-i Ebû Dücâne (r.a.) Uhud’da çok kahramanlıklar gösterdi. Resulullah (s.a.v.) Uhud gazasından salimen dönünce, Ebû Decâne hazretleri (r.a.) ne vermiş olduğu kılıçlarını almıştı.

Kılıcın üzerindeki müşrik kanlarını silmek üzere mübarek kerimeleri Hazret-i Fatıma (r.a.) ya uzattığı zaman,

Hazret-i Ali (r.a.) de kendi kılıcını uzatarak;

-“Şunu al, bu gazâda çok işime yaradı.” Deyince

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sen muharebede sadakat gösterdin; (başarılı oldun) Sehl bin Haris ve Ebû Decâne de (r.a.) başarılı olmuşlardır.” Buyurarak

Ebû Decâne ve Sehl hazretleri (r.anhüm) nin yapmış olduğu üstün hizmti beyan buyurmuşlardır.

Hazret-i Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud Gazâsından sonra Müslümanlara ihanet eden Resulullah (s.a.v.) a verdikleri sözde durmayan ve Resulullah (s.a.v.) ı öldürmeye teşebbüs eden Beni Nâdir Yahudilerinin üzerine yürüdü.

Yahudiler yenildiler.

Yahudilere hiçbir mal götürmemek şartıyla eman verildi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşında Resulullah (s.a.v.) ın kaldığı mağara (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 10

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Beni Nâdir Yahudilerinin terk ettiği malların hepsine el koydu.

Bu ganimet mallarının hepsini muhacirlere dağıtmak için izin istedi.

Böylece muhacirler, Ensar (r. Anhüm) ın evlerinde oturmaktan kurtulacaklardı.

Ensar’dan Sa’d bin Ubâde ile Sa’d bin Muaz (r.anhüm);

-“Ya Resulullah! Sen Beni Nâdir’in mallarını muhacirlere dağıt. Onlar şimdiye kadar olduğu gibi yine evlerimizde oturmaya devam etsinler.” Buyurdular.

Resulullah (Sallallahı aleyhi ve sellem) Ensar (r.anhüm) den Sehl bin Huneyf ile Ebû Dücâne hazretleri (r.anhüm) ne fakir oldukları için bu ganimetlerden onlara da pay verdi.

Ebû Dücâne (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra ortaya çıkan İRTİDÂT (dinden dönme) fitnelerini ortadan kaldırılmasında da çok büyük hizmet görmüştür.

Hicretin onbirinci senesi (M. 632) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in hilafeti zamanında da Yemâme muharebesinde de favkâlâde kahramanlıklar göstermiştir.

O sırada Dinden dönenlerin başında bulunan Müseylemet-ül Kezzab, Peygamber, olduğunu ileri sürerek büyük fitne çıkarmıştı.

Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) komutasındaki İslâm ordusu bu alçak fitnecinin üzerine sevk edilmişti. Harp esnasında Hazret-i Ebû Dücâne (r.a.) düşmana çok şiddetli hucum ediyordu.

Harbin başında İslâm ordusu daha önce gönderilen İkrime ve Şurahbil (r.anhüm) ordusu gibi geriledi. Hatta beni Hanife kabilesinin mürtedleri, Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) in çadırına girip yağma yapmaya başlamışlardı.

Bu sırada İslâm askeri geri dönüp şiddetli bir hucum ile Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu bozdu.

YİNE BU SIRADA Hazret-i Vahşi (r.a.), Hazret-i Hamza (r.a.) yı şehid ettiği harbe (küçük mızrak) ile Müseylemet-ül Kezzab’ı katletti.

Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu teşkil eden Beni Hanife kabilesi yenilince etrafını duvarlarla çevirip tahkim ettikleri büyük bir bahçeye sığındılar ve kapısını kapattılar.

Bu bahçeye duvardan ilk atlayarak giren Ebû Dücâne (r.a.) idi. Aşağı atlarken ayağı kırıldı. Buna rağmen gayretine zerre kadar eksiklik getirmeyerek, o muhkem bahçesinin kapısını bekleyen müşrikleri dağıtıp, islâm askerine bahçenin kapısını açtı.

Tekrar düşmanın üzerine hucüm etti ve Şehadet şerbetini içinceye kadar savaştı ve burada hicretin onbirinci yılında şehid oldu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 11

Tekrar düşmanın üzerine hucüm etti ve Şehadet şerbetini içinceye kadar savaştı ve burada hicretin onbirinci yılında şehid oldu

Bu Yemame cenginde Müseylemet-ül Kezzab’ın kırkbin kişilik ordusundan yirmi bini katledilmiş, fakat Müslümanlardan da iki binden ziyade şehid verilmişti.

Bunun üçyüzaltmışı Mühacir (r.anhüm) den, bir o kadarı dı Ensar (r.anhüm) den ve kalanı da Tabi-in (r.anhüm) den idi.

Şehid olanların içerisinde yetmişten ziyade hafız vardı.

Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.) cesaret ve kahramanlığı kadar da fazilet sahibi olup, hiç kimseye kötülük düşünmez ve boş ve faidesiz şey (ma’lâyanı) ile meşgül olmazdı.

Zeyd bin Eslami (r.a.) diyor ki;

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) hasta idi ve yüzü nurla parlıyordu.

Huzuruna gelenlerden birisi;

-“Bu yüzünüzün böyle nurlu olmasının sebebi nedir? Diye sordu.

Ebû Decâne (r.a.) buyurdu ki;

-“Güvenebileceğim beni kurtaracak iki amelim var. Birisi ma’lâyanı ile meşgül olmazdım. İkincisi, hiçbir Müslümana kalbimde en küçük bir kötülük bulundurmazdım ve hiçbir Müslümana kötülük düşünmezdim.”

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) den rivayet edilen pek çok hadis-i şerif olmamasının sebebi Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra fazla yaşamayışıdır.

Onun için tabi-in (r.anhüm) den kendisinden rivayette bulunacak fazla bir kimse ile görüşmemişir.

İmâm-i Beyheki (r.a.) (Delailün-Nübüvve) kitabında ve İmâm-i Kurtubi (r.a.) nin (Tezkire) kitabında bildirdiklerine göre;

Ebû dücâne (r.a.) buyurdu ki;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere

Ebû dücâne (r.a.) buyurdu ki;

-“Yatıyordum; değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi bir ses duydum ve şimşek gibi bir parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında siyah bir şeyin yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım, kirpi derisi gibi idi. Yüzüme kıvılcım gibi bir şeyler atmağa başladı. Hemen Resulullah (s.a.v.) a gidip anlattım.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Yâ Ebû Dücâne Allah-u teâlâ, evine hayır ve bereket versin.”

Kalem ve kağıd istedi Hazret-i Ali (r.a.) ye bir mektub yazdırdı.

-“Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup uyudum. Feryad eden bir ses beni uyandırdı.”

Diyordu ki;

-“Yâ Ebû Dücâne! Bu mektupla beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette yüksektir. Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık senin ve komşularının evine gelmiyeceğiz.”

Ona dedim ki;

-“Sahibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam. Cin ağlamsından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah amazını mescid’de kıldıktan sonra, Cinin sözlerini Peygambrimiz (s.a.v.) e anlattım.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“O MEKTUBU KALDIR, YOKSA, MEKTUBUN ACISNI KIYAMETE KADAR ÇEKERLER.”

Bir Müslüman bu mektubu yanında taşısa veya evinde bulundursa; bu kimseye, eve ve etrafına cin gelmez ve dadanmış olup, zarar veren cin de gider.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Seb’il Mesacid (Hendek) Medine-i Münevvere

Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh);

Eshab-i kiramin meşhurlerinden ve ilk olarak imân edenlerden. Adı Mikdâd bin Amr (Esved) bin Salebe bin Mâlik bin Rabiâ bin Sümâme bin Matrud en-Nehrânı el-Kindi’dir.

Babasının adı Amr’dır. Esved bin Abd-i Yegus tarafından evlatlığa kabul edildiği için, Mikdâd bin Esved (Esved’in oğlu) olarak meşhur olmuştur.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a ilk olarak iman eden Eshab-i Kiramdandır. Miladi 584 yılında Mekke’nin dışında bulunan Nehra’da doğdu.

Gençliği sırasında Mekke’ye geldi. Abd-i Yegûs oğullarına sığındı. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) e iman edenlerin YEDİNCİSİDİR.

Daha başka rivayetler da vardır.

(Rivayet etmişlerdir ki;)

Allah’ın arslanı, Hazret-i Ali (r.a.), Kureyş kafirlerinin toplandıkları yere gitti.

-“İnşallah-u Teâlâ yarın Medine-i Münevvere’ye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin.” Buyurdu.

Hepsi başlarını eğip hiçbir şey söylemediler.

Hazret-i Ali (r.a.) oradan ayrılınca, Ebû Cehil kalktı;

-“Ey Kureyş’in büyükleri! Muhammed, evi burada olduğu müddetçe bize düşmanlık etmez. Buna mani olmaliyiz.” Dedi.

Kafirlerin her biri şöyle yaparız, böyle yaparız, dediler. Sonra Hazret-i Abbas (r.a.) a yalvardılar.

-“Kardeşinin oğluna söyle Muhammed (s.a.v.) in evini kaldırmasın, yoksa aramız açılır.” Dediler.

Hazret-i Abbas (r.a.) bu sözleri Hazret-i Ali (r.a.) ye söyledi.

Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);

-“AMCACIĞIM, YARIN EŞYAYI GÖTÜRECEĞİM KARARIM KAT’İDİR. Yoluma çıkan olursa cenk ederim.” Buyurdu.

Hazret-i Abas (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin sözlerini Kureyş kafirlerine söyleyince canları sıkıldı. Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in saâdethanesindeki eşyaları toplayıp yola koyuldu.

Kureyş’ten dört beş kişi atlı olarak Hazret-i Ali (r.a.) nin yolunu kestiler.

-“Geri dön, yoksa seninle cenk ederiz.” Dediler.

Hazret-i Ali (r.a.) yükleri indirip bunların üzerine yürüdü. Hak Teâlâ’nın izniyle onlara galip geldi. Tekrar Hane-i Saâdetin mübarek yüklerini kaldırıp yola koyuldu.

Yolda, o zaman henüz iman etmemiş olan Mikdad bin Esved (r.a.) Hazret-i Ali (r.a.) nin karşısına çıktı. Hazret-i Ali (r.a.) hiçbir söz söyletmeden bir vuruşta onu yere yıktı.

Göğsüne çıkıp İmân’a davet buyurdu. Derhal can-ı gönülden kabul edip Müslüman oldu.

Mikdad bin Esved (r.a.) in bir oğlu, Hazret-i Hüseyin uğrunda, Kerbela’da canını feda edip şehid olmuştur.

Mikdad bin Esved (r.a.) hazretleri, Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve bahadırlarındandır.)

Müşriklerin, Müslümanlığı kabul edenlere karşı sıkıntı vermeleri ve eziyetleri artınca, diğer Müslümanlarla birlikte Habeşistan’a hicret etti. Orada bir müddet kaldıktan sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Medine’ye hicret ettiğini öğrenince Medine’ye geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) in amcası Zübeyr (r.a.) in kızı Dıbâa (r.anha) ile evlendi ve O’ndan “Kerime” adında kızı oldu.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında ve Hazret-i Ebû Bekir (r.a.), Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında yapılan harplere de katıldı ve 33 (M. 656) yılında Hazret-i Osman (r.a.) ın Halifeliği sırasında 79 yaşında iken vefat etti.

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) ın mensup olduğu kabilesi, düşmanları tarafından hezimete uğratılmış, yerleri, yurtları ve malları ellerinden alınarak dağılıp gitmişlerdi.

Bu sırada kendisi Mekke’ye düşmüş ve orada Esved bin Abd-i Yegus hanedanına sığınmıştır. Bu sırada Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in Peygamberliğini açıkladığını duyunca gidip hemen Müslüman oldu.

Bir müddet, Müslüman olduğunu gizledi Mekkeli müşrikler, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iman edip, putlara tapınmaktan vazgeçerek, Müslümanlığı yeni kabul edenlerin hepsine eziyet ve işkence etmeye başladılar.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), amcası Ebû Talib vasitesiyle, Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) de kabilesinin yardımı ile bir müddet müşriklerin saldırılarından korundular.

Fakat Müşrikler İslamiyeti kabul eden Hazret-i Mikldâd ve diğer kimsesiz Müslümanları (r.amhüm) yakalayıp, elbiselerini soydular.

Demiren zırhlar giydirerek güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırarak saatlerce, hatta günlerce işkence yaptılar.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kabe’-i Şerif

Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 2

Müşriklerin bu ağır işkenceleri artarak devam etti. Müslümanları her gördükleri yerde yakalayıp hapsediyorlar, akla ve hayale gelmedik işkenceler yapıyorlardı.

Sonunda dayanılmaz bir hal alınca, diğer Müslümanlarla beraber Habeşistan’a hicret etmelerine izin verildi.

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) de Habeşistan’a hicret eden kafilenin içinde yer aldı. Peygamberimiz (s.a.v.) in Medine’ye hicretine kadar orada kaldı. Bu hicretten sonra Medine’ye döndü.

Mikdâd bin Esved (r.a.) Medine’ye gelince, Resulullah (s.a.v.) onu Mekke’ye gönderdi. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de müşriklerin durumunu araştırıp, Müslümanlar için ne düşündüklerini öğrenmek istiyordu.

Nitekim daha önce Hazret-i Utbe bin Cezvan (r.a.) da, bu maksatla Mekke’ye gönderilmişti. İşte bu sıralarda müşrikler, birkaç koldan Medine’ye akın için hazırlanmışlar, keşfe çıkmışlardı.

Hazret-i Mikdâd (r.a.) ile Hazret-i Utbe (r.a.) de bunların arasına sokularak beraberce ilerlediler.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de tam bu sırada Ubeyde bin Hâris (r.a.) i keşif için göndermiş olduğundan, bunların ikisi hemen on iltihak ederek Medine’ye döndüler.

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.), Medine’ye gelince Gülsüm binti Hed (r.amha) in evine misafir olmuştu. Medineli Müslümanlarla (Ensar ile) Mekkeli Müslümanları (Muhacirleri) onar kişilik guruplara ayırarak aralarında kardeşlik sözleşmesi yapılmıştı.

Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın bulunduğu gurupta idi. Hepsinin bir tane keçileri vardı. Hergün onu sağarak sütünü içip karınlarını doyuruyorlardı.

Daha sonra Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem), Hazret-i Mikdâd bin Esved (r.a.) e Medine’nin Beni Adile mahallesinde bir miktar arazı tahsiz etmeyi isteyince, Ensar’dan Hazret-i Ubeyde bin Ka’b (r.a.) ı çağırmış ve O’nun vasıtasıyle Hazret-i Mikdâd (r.a.) a bir miktar arazının ayrılmasını temin buyurmuştu.

Müşrikler, hicretin ikinci senesinden itibaren, Medine’deki Müslümanlar üzerine saldırmak hazırlığına giriştiler.

Bu sebeple onlarla yapılan muharebelerin hepsinde Mikdâd bin Esved (r.a.) da hazır bulunmuştur.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda-i Muttahhara (Medine-i Münevvere)

Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anh)- 3

Hicretin ikinci (M. 624) yılında Bedir savaşı başlayacağı sırada Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Eshabin illeri gelenlerini toplayıp onlarla istişare etti.

Henüz Müslümanlar çok azdı. Harp için hazırlıkları yok sayılırdı. Maddi imkanları azdı. Önce Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in ve Hazret-i Ömer (r.a.) in fikirleri alındı.

Onlardan her biri;

-“Hiçbir hizmet ve fedakarlıktan geri durmayız.” Diyerek,

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in dilediği gibi haraket etmesini istediler.

Bu sırada konuşmak için Musaade isteğen Mikdâd bin Esved (r.a.) dedi ki;

-“Ya Resulallah! Allah-u Teâlâ sana neyi emrettiyse onu yap! Vallahi biz, İSRAİL OĞULLARINDAN HAZRET-İ MUSA (ALEYHİS SELAM) A DEDİĞİ GİBİ (“Git Rabbinle beraber düşmanlara karşı çık! Biz buradan kımıldamayız.”) ŞEKLİNDE BİR SÖZ SÖYLEYECEK DEĞİLİZ. BİZ SANA TÂBİYİZ, önünde ve arkanda daima düşmanla çarpışırız.”

O’nun, bu feragat ve şecâat misali sözlerinden son derece memnun olan Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), O’na duâ etti.

Bedir savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Mikdâd bin Esved (r.a.) bu savaşta İslâm ordusundaki tek süvari idi.

Bunun için kendisine, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın süvarisi denilirdi.

Hazret-i Mikdâd (r.a.), ok atmakta, binicilikte son derece mahir bir yiğitti. Bedir’deki kahramanlıkları siyer ve hadis kitaplarında anlatılmaktadır.

Uhud, Hendek, Hayber, Beni Kureyza ve diğer savaşlara katılan Mikdâd bin Esved (r.a.), bazı seriyyelerde de (Keşif kollarında da) bulunmuş ve ilk seriyyede İslâm askerinin kumandanı tayin edilmiştir.

Uhud savaşından sonra, Mekke civarında oturan kabileler tarafından Eshab-i Kiram’dan Hubeyb (r.a.) in hile ile esir alınıp, Mekkeli müşriklere satılması ve idam edilerek şehid edilmesi üzerine, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hubeyb (r.a.) in cesedini müşriklerin elinden alıp getirmek üzere Mikdâd bin Esved (r.a.) i görevlendirmiştir.

Mekke’nin fethinde, huneyn gazvesinde Tebük seferinde ve veda haccında da bulunan Mikdâd bin Esved (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra da çok büyük hizmetler yapmıştır.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mikdâd bin Esved (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu