‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Hurma ağacının yemiş verme halı (Medine hurması)

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 2

-“Peygamberimiz (s.a.v.) bundan sonra gözünü sağ tarafından aşağı doğru ağır ağır indirdi. Bilahare Osman bin Maz’ûn (r.a.) un bu hali Peygamber efendimiz (s.a.v.) den sordu. Kendisinde, daha önce böyle bir şeye rastlamadığını söyledi”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Osman bin Maz’ûn (r.a.) a;

-“Ne yaptığımı gördün mü?” diye sordu.

O da gördüklerini olduğu gibi anlattı.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sen otururken, bana Allah-u Teâlâ’nın elçisi Cebrail aleyhis selam geldi.” Buyurdular.

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ’nın elçisi mi” diye sordu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Evet.” Buyurdular.

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Cebrail aleyhis selam sana ne söyledi.” Diye sordu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenalıktan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor (yasak ediyor). Size böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız.” Nahl suresi 90. ayetini indirdi. Buyurdu.

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Bu hadise üzerinde kalbimde iman yeşerip yerleşti. Hazret-i Muhammed (s.a.v.) in sevgisi gönlüme düştü.” Dedi.

Hazret-i Osman bin Maz’ûn (r.a.) un İslam’a girişi Resulullah (s.a.v.) ı çok sevindirdi.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) Müslüman olduktan sonra evine gitti. Ailesine de İslam’i anlatıp, onların da İslam ile şereflenmesine vesile oldu. Böylece, ailece Müslüman olma bahtiyarlığına kavuştu.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) Müslüman olunca, müşriklerin çeşitli eziyet ve işkencelerine uğradı. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz (s.a.v.) in müsaadesi ile Habeşistan!a hicret etti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İbrahim Aleyhis selam makamı (Kâ’be-i şerif)

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 3

Aradan bir haylı zaman geçmişti. Habeşistan’daki Müslümanlara Kureyşliler Müslüman oldu diye YALAN bir haber ulaştı. Bunun üzerine, Müslümanlar Habeşistan’dan ayrılıp, Mekke’ye doğru yola çıktılar. Fakat Mekke’ye yaklaşınca, haberin YALAN olduğu anlaşıldı.

Mekke’ye girerlerse, durumlarının iyi olmayacağını biliyorlardı. Aralarındaki görüşmelerden sonra her biri Mekke’de bir dostunun himayesinde kalmağa karar verdiler.

Böylece Mekke’ye açıktan girme imkanını elde etmiş oldular. Bu himayeyi elde edemiyenler de vardı. Bunlar ise, Mekke’ye girişlerini gizli yapmak zorunda kaldılar.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) Velid bin Muğire’nin himayesine girmişti. Ancak, müslümanın, bir müşriğin himayesi altında olması hazmedilir bir şey değildi.

Müşriklerin himayesine giren bütün Müslümanlar, bu durumun acısını ve ağırlığını, BÜTÜN ŞİDDETİYLE ruhlarının derinliklerinde hisediyorlardı. İmanları buna ASLA MUSAADE etmiyordu.

Zaten bütün bu sıkıntılı ve perişan durumlara onlar sebep olmuşlardı. Geçici bir rahat için, onların himayesine girmeği, imanlarından fedakarlık sayıyorlardı. Bu yüzden himaye altına girenlerin hepsinin KALBİ KIRIK VE ÜZGÜN idi. Bu üzüntüyü ençok hisedenlerden biri de Osman bin Maz’ûn (r.a.) idi.

Kendi kendine;

-“Vallahi benim arkadaşlarım, Allah yolunca çeşit çeşit eziyet ve sıkıntı çekerken, bir müşriğin himayesinde rahat ve emniyet içinde yaşamam, bu belâlardan uzak kalmam benim için büyük bir eksikliktir.” Dedi.

Doğruca Velid bin Muğire’ye gitti. O’nun, hakkındaki himayesini red ettiğini söyledi.

Velid bin Muğire, niçin himayesinden çıktığını, kendisini rahatsız eden birisi mi olduğunu, sordu.

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Böyle bir şey olmadığını ancak Bir müşriğin himayesinde olmak biz Müslümanlara yakışmaz. Üstelik bizim perişan hallere düşmemize sebep oldunuz. Ben Allah-u Teâlâ’nın himayesinden razıyım. Bize O’nun garantisi kafidir.” Cevabını verdi.

Bunun üzerine Velid;

-“Öyleyse bu reddi mescid-i haram’da açıktan Yap.” Dedi.

Beraberce Mescid-i Haram’a gittiler.

Velid orada, Osman bin Maz’’un (r.a.) un himayesini red ettiğini söyledi

Osman bin Maz’ûn (r.a.) da, onun sözünü tasdik etti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be avlusu

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 4

Osman (r.a.) Orada;

-“Ben Allah-u Teâlâ’dan başkasının himayesinde bulunmayı sevmiyorum. Onun için RED ettim.

Bu red’de, orada bulunanların hepsi şahid oldu. Artık o himayesizdi.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) Velid bin Muğire müşrikin himayesinden çıktıktan sonra, bir gün, Kureyşlilerin meclisine gitti. Orada meşhur cahilliye şairi Lebid’de bulunuyordu. O yazdığı bir kasideyi okuyor, herkes onu dinliyordu.

Lebid;

-“Şüphesiz Allah-uTeâlâ’dan başka her şey batıldır.” Mısra’ını okurken

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Doğru söyledin.”

Sonra Lebid;

-“Her nimet mutlaka zevale (yok olmağa) mahkumdur.” Mısra’ını okurken de;

Osman bin Maz’ûn (r.a.);

-“Yalan söyledin, cennet nimetleri zeval bulmaz, daimidir.” Demişti.

Lebid bu söze çok kızmış, Kureyşlilere sitem ederek;

-“Ey Kureyş! Sizin meclisinizde böyle kimseler olmazdı. Ne oldu size?” dedi.

Kureyşliler Lebid’e;

-“Sen ona bakma o zaten bizim dinimize, putlarımıza da karşı gelip, başka bir yol tuttu, daha önce Velid bin Muğire’nin himayesinde idi, bunu da red etti.” Diyerek onu teskine çalıştılar.

Bu sırada müşriklerden Abdullah bin Ümeyye, Osman bin Maz’ûn (r.a.) un gözüne şiddetli bir yumruk vurup, gözünü mosmor yaptı. Velid yeğenine yapılanı gördüğü halde hiç yardımcı olmamış,

Aksine;

-“Himayemi red etmeseydin böyle olmazdın.” Demişti.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) un tek suçu var idi. O da Allah-u Teâlâ’ya iman etmesi ve bu iman istikametinde konuşmasıydı.

Karşılaştığı bu üzücü durum, Osman bin Maz’ûn (r.a.) u durduramamış içindeki alev alev kabaran imanını taşırmış;

-“Vallahi, Allah için, bu sağlam gözümü de, öncekinin akibetine uğrasa gam yemem. Ben Allah-u Teâlâ’nın teminatındayım. Rıza yolunda, gözüme vurulan tokatın ecrini Allah-u Teâlâ verecektir. Kimden Allah-u Teâlâ razı olursa o bahtiyardır. Bana sefih ve yolunu şaşırmış da deseler ben Muhammed Aleyhis selam’ın dini üzereyim. Bana ne kadar zülmetseler, eziyet etseler de bu yolda yürüyeceğim.” Dedi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bedir

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 5

Bu samimi ve içten gelen ifadeler, Velid’e tesir etmiş olduğundan, Velid, Hazret-i Osman bin maz’ûn (r.a.) a;

-“Gel, tekrar himayeme gir.” Dedi.

Hazret-i Osman (r.a.) ona;

-“Ben Allah-u Teâlâ’dan başkasının himayesine giremem.” Cevabını verdi.

Osman bin maz’ûn (r.a.) un gözüne müşriklerden Abdullah bin Ümeyye tarafından o yumruk vurulunca, orada bu acıya içten katılan, sanki kendisine vurulmuş gibi olan bir kişi vardı. Oda Hazret-i Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) idi.

Çünkü Müslüman kardeşine atılan bu tokat, ona atılmış, demekti. Bunu kabul edemiyen Hazret-i Sa’d (r.a.) yerinden fırlayıp, o da, o kafirin suratına müthiş bir yumruk indirdi.

Abdullah bin Ümeyye’nin yüzü gözü kanlar içerisinde kaldı. Böylece o, layık olduğu cezayı bulmuş oldu.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) Mekke’de kaldığı müddetçe, başına gelen belâ ve müsibetleri sabırla karşıladı.

Resulullah (s.a.v.) hicrete izin verince, kardeşleri Abdullah, Kudâme, zevcesi ve oğlu Sâib ile beraber Medine’ye hicret etti. Peygamber efendimiz (s.a.v.) Medine’de onunla Ebûl Heysemi (r.a.) kardeş yaptı.

Osman bin Maz’ûn (r.a.) hicretin ikinci senesinde Bedir harbi sırasında hastalandı. Tedavisine çalışılmış, fakat iyileşememişti. Nihayet hicretten otuz ay sonra ebedi âleme göçtü. Medine’de vefat eden ilk Muhacirin sahabi o oldu.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) o kefenlenirken alnında öptü;

-“Sen de dünyadan bir şey elde etmedin, dünya da senden etmedi.” Buyurdu.

Peygamber efendimizi (s.a.v.) in mübarek gözlerinden akan yaşlar Osman bin Maz’ûn (r.a.) un yanaklarına damladı. Osman bin Maz’un (r.a.) un techiz ve tekfini bitmişti.

Bu sırada Ümmül-Alâ (r.anha); Osman bin Maz’ûn (r.a.) a şöyle seslendi;

-“Ey Ebâ Sâib! Ben şunu kesin olarak ifade etmek isterim ki, Vallahi Allah-u Teâlâ sana ikramda bulunmuştur…” dedi.

O zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu;

-“Allah-u Teâlâ’nın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?”

Ümmül-Alâ (r.anha) tekrar;

-“Ya Resulallah! Anam babam sana feda olsun… Bunu bilmiyorum. Fakat, Allah-u Teâlâ’nın üstün kıldığı kimdir?” diye sordu.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Vallahi Osman için hayır ümid ediyorum. Ancak ben Allah-u Teâlâ’nın Peygamberi olduğum halde, başıma ne geleceğini bilmem.” Buyurdu

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Baki’ mabristanı (Medine-i Münevvere)

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 6

Ümmül-Alâ (r.anha);

-“Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah bunu kimse bilmez.” Dedi.

Ümmül-Alâ, o günden sonra, bir daha kimse için böyle sözler söylemeye cesaret edemediğini söylemiştir.

Ümmül-Alâ (r.anha) bilahare rüyasında Hazret-i Osman (r.a.) a ait bir çeşme gördüğünü, bunu Resulallah (s.a.v.) anlattığını, Peygamber efendimizin onun, Hazret-i Osman (r.a.) ın ameli olduğunu, buyurduğunu anlatmıştır.

Ebû Aklama de şöyle nakleder;

-“Osman bin Maz’ûn (r.a.) vefat etmişti. Resulullah (s.a.v.) techizini emretti. Techiz, yıkama ve namazının kılınması bitince, kabrine kondu.”

Bu sırada zevcesi (r.anha);

-“Ey Ebâ Saib! Cennet sana afiyet olsun.” Dedi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Ona;

-“Sen bunu nereden biliyorsun?” buyurdu.

Zevcesi (r.anha);

-“Ya Resulallah! Gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılardı.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Allah-u Teâlâ ve Resulünü severdi, desen kâfi idi.” Buyurdu.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) Osman bin Maz’un (r.a.) u çok severlerdi. Bu yüzden onun ayrılığından çok mütessir ve mahzun olmuşlardı.

Osman bin maz’un (r.a.) un vefatı sırasında Müslümanların henüz bir kabristanı yoktu. Resulullah (s.a.v.) Eshab-i için, bir kabristan arıyordu. Medine etrafına teşrif buyurdular.

BÂKİ’ İLE EMROLUNDUM buyurarak orayı kabristan seçtiler.

Osman bin Maz’un (r.a.) oraya defn edildi. Böylece Bâki’a İLK DEFNEDİLEN o oldu. Osman bin Maz’un kabre indirilirken,

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Baki’ mezarlığı (Medine-i Münevvere)

Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu)- 7

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“O bizim ne iyi selefimizdir.” Buyurdu.

Kabrinin baş tarafına bir taş dikti.

Ondan sonra birisi vefat edince, Resulullah (s.a.v.) a;

-“Nereye defnedelim.” Diye sordular.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Selefimiz Osman bin Maz’un’un yanına.” Buyururlardı.

Osman bin Maz’un (r.a.) dünyada hiç rağbet ve tama’ etmez, devamlı ibadetlerle meşgül olurdu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O vefat ettiği zaman;

-“Dünyadan üzerine bir şey bürünmeden çıktı.” Buyurmuştur.

Osman bin Maz’un (r.a.) geceleri namaz kılmak, gündüzlerini oruç tutmakla geçirirdi. Bu husus Peygamber efendimiz (s.a.v.) e haber verildi

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) One;

-“Ben senin için güzel bir örnek değil miyim?” buyurdu.

Hazret-i Osman bin Maz’un (r.a.);

-“Babam, anam sana fedâ olsun! Bu soruyu niçin sordunuz.” Dedi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Devamlı olarak gündüzlerini oruçla, gecelerini de namazla geçiriyormuşsun.” Buyurdu.

Hazret-i Osman bin Maz’un (r.a.);

“Öyle yapıyorum.” Dedi.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Gözlerinin, senin üzerinde hakkı var. Bedeninin hakkı var, ailenin hakkı var. Namaz kıl, fakta aynı zamnada yat ve uyu. Oruç tut, ancak bazen da tutma. Ey Osman! Allah-u Teâlâ beni ruhbanlıkla değil, tabiî ki kolay bir din ile gönderdi.” Buyurdu.

Böylece Resulullah (s.a.v.) Osman bin Maz’un (r.a.) a ibadet ve niyazda mu’tedil olmasını tavsiye buyurmuşlardır. Osman bin maz’un (r.a.) orta boyda, koyu esmer, geniş ve bir tutam kadar sakallı idi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Maz’ûn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in doğduğu ev (Mekke)

Osman bin Talha (Radiyallah-u anhu);

Eshab-i Kiramdan. Kureyş’in Abdü’d-dar kabilesindendir. Nesebi; Osman bin Talha bin Ebi Talha Abdullah bin Abd-ül Uzza bin Osman bin Abdü’d-dar bin Kusey’dir.

Nesebi, kusey’de Peygamber efendimiz (s.a.v.) in nesebi ile birleşmektedir.

Annesi, Sülafe binti Sa’d bin Şüheyb olup, Medine’nin Kuba köyünden Amr bin Avf kabilesindendir. Doğumu bilinmemesine rağmen, 42 ( M. 662) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefat etti.

Mekke’de Kâ’be Kayyımlığı ile vazifeliydi. Sülalesi Cahiliye devrinde Kâ’be-i Muazzama’nın Hicabet yanı kapı anahtarını taşırdı. Peygamber efendimiz (s.a.v.) hicret’ten önce O’nu da bizzat İmana davet etti. Kabul etmediği gibi Hazret-i Resulullah (s.a.v.) ı Kâ’be’ye de sokmak istemedi.

Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) onun bu hareketini sükünetle karşılayıp, O’na şöyle buyurdu;

-“Ey Osman! Ümid ederim ki, bir gün sen, beni bu anahtarı nereye isterseniz koyarsınız, kime isterseniz verirsiniz diyeceğin bir mevkide de göreceksin!”

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in zevcelerinden Ümm-i Seleme (r.anha) Müslüman olmasından dolayı Mekke’de bir yıl ezâ ve cefâ gördükten sonra, kabilesi Ümm-i Seleme (r.anha) ye Medine’ye hicret etmesi için izin verdi. Tek başına yola çıkmıştı.

Osman İbni Talha (r.a.), Ümm-i Seleme (r.anha) yi yalnız görünce, halını sorup, durumunu öğrendi. Kadını yalnız başına bırakmayı uygun görmiyerek O’nu edeb ve kerem ile Kûba’ya kadar getirdi.

-“Senin kocan işte bu köydedir. O halde Allah’ın bereketiyle O’nun yanına git.” Deyip, Mekke’ye döndü. Ümm-i Seleme (r.anha), O’nun bu hareketinden övgü ile bahsederdi.

Osman bin Talha (r.a.), Uhud harbi’ne müşriklerin safında katıldı. Babası, kardeşleri ve akrabası katl edilince, Kâ’be’nin Hicâbet vazifesi TEK BAŞINA ÜZERİNDE KALDI. Hudeybiye andlaşmasında Müslümanlar’ın Resulullah (s.a.v.) la sadakatını, görüp Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın aşkına hayran oldu.

Geç iman etti. 8 (M. 629) senesinde Mekke’nin fethinden altı ay önce Amr bin Âs ve Halid bin Velid (r.anhüm) ile birlikte Medine-i Münevvere’ye gelerek, Müslüman oldu. Fetihten önce imana gelen Muhacirlerin derecelerine kavuştu.

Mekke’nin fethine katılıp, Resulullah (s.a.v.) ın yanında bulundu. Kâ’be’nin anahtarını Resulullah (s.a.v.) a arz etti, beraber girdiler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Talha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Muazzama

Osman bin Talha (Radiyallah-u anhu)- 2

Burada Resulullah (s.a.v.) iki rek’at namaz kıldı. Beyt-i şeriften çıkarken, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Nisa suresinin;

-“Allah-u Teâlâ size emanetleri ehline vermenizi emreder…” ayet-i kerimesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha (r.a.) ya ve amcasının oğlu Şeybe bin Osman bin Ebi Talha (r.a.) ya verdi.

O’na;

-“Ey Ebû Talha evladı! Ceddinizden kalma olan emaneti sizde payıdar ve baki olmak üzere alınız. Bunu zalim olmaksızın hiçbir kimse alamaz.” Buyurdu.

Hicetten önceki sözlerini de hatırlattı,

O’da;

-“Evet, şehadet ederim ki, sen hiç şüphesiz Resululluh’sın.” Dedi.

O günden itibaren Hicâbet vazifesi, Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar, Osman bin Talha (r.a.) nın sülalesinde kalmıştır.

Mekke’nin fethinden sonra Resulullah (s.a.v.) ile Huneyn gazâ’sına katıldı. Medine-i Münevvere’ye gitti. Resulullah (s.a.v.) ın vefatından sonra Mekke-i Mükerreme’ye döndü. Kâ’be-i Muazzama’daki hicâbet vazifesine devam etti.

Dört Halife devrinde gazâlara katıldı. Hazret-i Muaviye (r.a.) nin hilafeti devrinde 42 (M. 662) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefat etti.

Osman bin Talha (r.a.) nın Kâ’be-i Muazzama’daki vazifesi, Eshab-i Kiram’dan olması dahil, daha pek çok üstünlüklere sahipti.

Kendisinden amcasının oğlu Şeybe, Urve bin Zübeyr, İbn-i Ömer (r.anhüm) ve Beni Süleym oğullarından bir kadın (r.anha) hadis rivayet etmişlerdir.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) den bizzat rivayet ettiği hadislerden bazıları şunlardır;

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in Osman bin Şeybe (r.a.) ye namazda kalbi meşgül edecek şeylerin önceden çıkarılması hususunda şu hadis-i şerif-i buyurduğunu rivayet etti;

-“Evdeki pişen tencereyi kapatmayı sana söylemeyi unuttum; çünkü namaz kılarken insanı meşgül edecek bir şeyin evde bulunması uygun olmaz.”

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’nin feth edildiği gün şöyle bir hutbe okudu;

-“Kuluna yardım eden ve kendisinden başka ma’bud olmayan Allah-u Teâlâ’dır. Müşrikleri hezimete uğratanancak O’dur.”

Diğer bir rivayette ise;

-“Va’di, sözü hak olan, kuluna yardım eden, kendinden başka kulluğa müstehak bir İlah bulunmayan, Allah-u Teâlâ’ya hamdolsun. Dikkat ediniz! Cahiliye devrinde değer verdiğiniz her türlü âdeti ve kan davası ayağımın altındadır. Bunlardan Kâ’be’ye hizmet etmek ve hacılara su dağıtmak müstesnadır. Dikkat ediniz! Bir kimse kasde benzer şekilde sopayla birisini öldürürse O’na ağır diyet lazım olup, 100 deve vermesi gerekir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman bin Talha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Makam-i İbrahim (Aleyhis selam) Mekke-i Mükerreme

Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anh);

Eshab-i Kiram (r.anhüm) büyüklerinden. Babası da Müslüman olup, künyesi Ebû Abdullah veya Ebû Abdurrahman’dır.

Annesinin ismi Nesibe (r.anha) dir. (M. 601) yılında Medine’de doğmuş olup, 77 (M.694) yılında 95 yaşında Medine’de vefat etmiştir.

Cenaze namazını Medine Vâlisi bulunan Hazret-i Osman (r.a.) ın oğlu Ebân kıldırmıştır.

Bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dan ilim oğrenmiş sonra Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ebû Ubeyde, Talha, Muaz bin Cebel, Ammar dan (r.anhüm) Yemen,Kufe, Basra, Mısır’dan onun derslerini dinlemeğe gelenler de bulunurdu.

Bunlar, Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerini tahsil ederlerdi. Bütün ömrünü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hadis-i şeriflerini neşr etmeğe vakfetmiş, çok hadis-i şerif rivayet etmiştir.

Kendisinden, Atâ bin Ebi Rebah, Mücahid bin Cebr, Ebû Süfyan, Talha bin nafi, Said bin Müseyyab, Vehb bin Keysan, Şa’bi, Ka’b bin Mâlik (r.anhüm) gibi tabi-in’in büyükleri rivayette bulunmuşlardır.

Bunlardan 210 hadis-i şerif Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’de mevcuttur. Bunların 58’i her ikisinde 26’si yalnız Buhari’de 126’si da yalnız Müslim’de yer almaktadır.

Rivayetleri son derece sağlam ve ihtiyatlıdır. Tabi-in’in her tabakası O’nun ilminden istifade etmiştir.

Cabir bin Abdullah Hazretleri (r.a.) Sahabe’nin en büyük fıkıh âlimlerinden idi. Daha Resulullah (s.a.v.) ın sağlığında sorulan suallere cevap verir, müftilik yapardı. Bu O’nun fıkıh ilmindeki yüksekliğine en büyük delildir.

Câbir hazretleri (r.a.) tefsir ilminde de Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın ileri gelenlerden idi. Ayetlerin nüzül (iniş) sebeplerini bilmek ve belağatı hususunda Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın ileri gelenlerden idi.

Tefsirine örnek;

-“Tezekki eden muhakkak kurtulmuştur.” Ayet-i kerimesindeki

‘Tezekki’ yi şöyle tefsir etmiştir.”

-“Allah-u Teâlâ’dan başka İlah olmadığına, benzeri, eşi, ortağı olmadığına, Hazret-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) in hak Peygamber olduğuna şehadet etmektir.”

Câbir bin Abdullah (r.a.) babası Abdullah bin Amr (r.a.), ikinci Akabe biat’ında İslamiyet’i kabul etmiş ve Resulullah (s.a.v.) tarafından Beni Hasan-a nakib olarak tayin edilmişti.

Bu sıralarda Câbir (r.a.) genç bir delikanlı idi. Yedi kızkardeşi olup, erkek kardeşi yoktu, Ümmü Ma’bed (r.anha) kızkardeşlerinin en üstünü idi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Okçular tepesi (Uhud savaşının yapıldığı yer)

Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anh)- 2

Câbir bin Abdullah (r.a.) ın babası Uhud gazâsında şehid olunca, Amr bin Hasan oğullarının reisi olmuştu.
Kendilerine mahsus Aynü’l Erzak taraflarında bir çeşmeleri vardı (O devirlerde çeşme veya kuyusu olanlar, diğer halkı bundan para ile istifade ettirirlerdi.) Bu çeşme Hazret-i Muaviye (r.a.) zamanında Medine Valisi Mervan bin Hakem tarafından istimlak edilerek halkın istifadesine sunuldu.

Cabir bin Abdullah (r.a.) Bedir ve Uhud gazâlarına iştirak ettiği rivayeti varsa da doğru olanı İŞTİRAK ETMEDİĞİDİR.

Çünkü;

Yedi kız kardeşine bakacak kimseleri de yoktu. Babası kızlarının, kimsesiz kalmaması için oğlunu harbe iştiraktan medederek;

-“Oğlum, şu kızların kimsesiz kalmalarını düşünmesem, senin gözümün önünde ŞEHİD OLMANI İSTERDİM.” Demiştir.

Câbır bin Abdullah (r.a.) Babasının şehid olmasını şöyle anlatır;

-“Babam, Uhud’da şehid olmuştu.”

Kız kardeşim bana bir deve vererek;

-“Git babamızı bu devenin üzerinde taşı. O’nu Seleme oğullarının kabristanına göm.” Dediler.

Bende;

-“Deveyi alarak harb meydanına gittim, yanımda birkaç kişi daha vardı. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem), babamı, harb yerinden alarak aile kabristanına götürmek istediğimi anlattılar.”

O sırada Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’da bulunuyordu.

-“Beni huzurlarına çağırdılar.”

Ve Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Nefsim yed’i kudretinde olan Allah-u teâlâ’ya yemin ederim ki; Abdullah da arkadaşları ile gömülecektir.” Buyurdu.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bu sözü üzerine;

-“Ben de babamı taşımaktan vazgeçtim. Onu Uhud şehidleri ile birlikte gömdüm.”

Câbir bin Abdullah (r.a.) ın babası şehid olduğu zaman bir haylı borcu vardı. Bu borçların mühim kısmı, etrafte oturan Yahudilere idi.

Babasının şehadetinden sonra, alacaklılar, câbır bin Abdullah (r.a.) ı sıkıştırarak alacaklarını istemişlerdi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu