‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mus’ab Bin Umeyr (r.a.) nın mezarının yakından görünüşü(Uhud şehidliği)

Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u Anh)- 2

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Müslüman olduktan sonra kendisine yapılan her türlü işkenceye ve çektiği fakirliğa rağmen dininden dönmemesi üzerine;

Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’nun hakkında;

-“Kalbini Allah-u Teâlâ’nın nurlandırdığı şu kişiye bakın. O’nun anne ve babasının yanında onların buna ne iyi yiyecek ve içecekleri verdiklerini gördüm Allah ve Resulunun sevgisi, O’nu gördüğümüz hale getirmiştir. Buyurmuştur.

Birinci Akabe biat’ında Müslüman olan Medine’liler, kendilerine dini öğretecek bir öğretmen istediler. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iş için Mus’ab bin Umeyr (r.a.) i görevlendirdi.

Bunun üzerine Medine’ye gidip onların reisleri olan Es’ad bin Zürâre (r.a.) nin evine yerleşti. Burada hem Kur’an-i Kerim öğretiyor, hem de İslamiyyet’i anlatıyordu.

O’nun bu hizmetiyle Medine’de çok kimse Müslüman oldu. Medine’de bulunan kabile reislerinden Sa’d bin Muaz, Esid (veya Useyd) bin Hudayr henüz Müslüman olmamışlardı. Bunların bu durumu çevreyi etkiliyordu. İslamiyet’in hızlı yayılmasını engelliyordu.

Bir gün Mus’ab bin Umeyr (r.a.), bir bahçede, etrafında bulunan Müslümanlara din’i anlatıyor, sohbet ediyordu.

Bu sırada Evs kabilesinin Reislerinden olan Üseyd elinde mızrağı olduğu halde gelip, Hiddetle konuşmaya başladı;

-“Siz bize niçin geldiniz, İnsanları aldatıyorsunuz! Hayatınızdan olmak istemiyorsanız buradan derhal ayrılın!” dedi.

Onun bu taşkın halini gören Mus’ab bin Umeyr (r.a.);

-“Hele biraz otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabul edersin. Yoksa engel olursun.” Diyerek gayet YUMUŞAK VE NAZİK bir konuşmayla karşılık verdi.

Üseyd sakinleşip;

-“Doğru söyledin.” Dedi.

Ve Mızrağını yere saplayarak oturdu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) O’na İslamiyet’i anlattı. Ve Kur’an-i Kerim’i okudu.

Kur’an-i Kerim’in eşsiz belâğatı ve tatlı üslubunu işiten, Üseyd kendini tutamayıp;

-“Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir sözdür. Bu dine girmek için ne yapmalı.” Diye sordu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.);

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mus’ab bin Umeyr Radiyallah-u anhu’nun mübarek kabirleri

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 3

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) , O’nun bu sözü üzerine O’na kelime-i Şehadet’i öğretti, ve O da hemen Müslüman oldu.

Sevincinden yerinde duramayan Üseyd (r.a.);

-“Ben gidip size birini göndereyim. Eğer O’da iman’a gelirse bu beldede iman etmedik kimse kalmaz.” Diyerek oradan ayrıldı.

Evs kabilesinin Reisi Sa’d bin Muaz’ın ve kabilesinin yanına varınca Müslüman olduğunu söyledi. Bunu gören Sa’d şaşırarak hiddetlendi ve Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in yanına koştu.

Yanına varınca sert ve kızgın bir tavırla konuşmaya başladı.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) O’na da gayet yumuşak konuştu ve

-“Oturup biraz dinlemesini.” söyledi.

Sa’d bu nazik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) O’na İslamiyet’i anlattı ve Kur’an-i Kerim’den bir miktar okudu. Kur’an-i Kerim okunurken Sa’d’ın yüzü birden bire değişiberdi. O da orada MÜSLÜMAN oldu.

Sa’d kendinde duyduğu üstün bir halin ve rahatlığın şevkiyle derhal kavminin yanına gidip onlara şöyle dedi;

-“Ey Kavmim beni nasıl biliyorsunuz?”

Kavmi de;

-“Sen bizim büyüğümüz ve üstünümüzsün.” Cevabını alınca.

Sa’d (r.a.);

-“Öyle ise Allah’a ve Resulü (s.a.v.) ne iman etmelisiniz… İman etmedikçe sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana haram olsun.” Dedi.

O’nun bu sözleri üzerine Kavminin hapsi İslamiyet’i kabul etti. O gün kavminden iman etmedik kimse kalmadı.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in büyük gayretleri ve hizmetleri neticesinde İslamiyet, Medine’de süratle yayıldı.

Öyle ki;

İslamiyet her eve girmiş İman etmeyen kalmamıştı.”

Eshab-i Kiram (r.anhüm), Resulullah’dan izin alarak Sa’d bin Hayseme (r.a.) nin evinde ilk defa Cuma namazı edâ etiler.

Medine-i Münevverede’de İLK KILINAN CUMA NAMAZI budur.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağı ile okçular (Ayneyn) tepesinin görünüşü

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 4

Medine-i Münevverede’deİLK KILINAN CUMA NAMAZI budur. Bu Cuma’dan sonra Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Evs ve Hazreç kabileinden hacılarla İKİNCİ AKABE BİAT’INI yapmak üzere yola çıktı.

Bu kafilede Es’ad bin Zürâre (r.a.) de vardı. Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Mekke’ye varır varmaz, kendi evine uğramadan önce hemen

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e Medine’lilerin grup grup İSLAMİYET’E GİRDİKLERİNİ ANLATTI. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu haberden çok memnun oldu.

Bu sırada Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in mekke’ye geldiğini işiten annesi,

O’na;

-“Ey annesine isyan eden vefasız oğul! Bulunduğum şehre gelip nasıl olur da önce yanıma uğrayıp beni ziyaret etmezsin.” Diye haber gönderdi.

Mua’ab bin Umeyr (r.a.);

-“Ben, Resulullah (s.a.v.) tan önce kimseyi ziyaret etmem.” Dedi.

Ve sonra annesinin yanına gitti.

Annesi;

-“Galiba, halâ girdiğin o yeni dinden dönmedin.”Dedi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.);

-“Ben, Allah Resulü (s.a.v.) nün tebliğ ettiği ve Allah’ın razı olduğu hak din üzereyim. Bu din, Allah’ın kendisi ve Resulü (s.a.v.) için seçtiği bir dindir.” Dedi.

Annesi tekrar;

-“İlk olarak Habeşistan’da ve ikinci defa da Yesrib’de (Medine) olduğun zamanlarda senin için çektiğim acılara karşılık bana teşekkür bile etmedin.” Dedi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.);

-“B e n i    d i n i m d e n    a y ı r a c a ğ ı n ı z d a n     korkuyordum.”dedi.

Bu sözleri üzerine annesi O’nu hapsetmek isteyince,

Mus’ab bin Umeyr (r.a.);

-“Yemin ediyorm ki, eğer beni haps edecek olursanız, ölünceye kadar mücadele ederim..” dedi.

Bunun üzerine annesi;

-“Haydi git işine.” Diyerek ağladı.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşında Peygamberimiz (s.a.v.) ın  dişleri şehid olunca Kaldığı mağara

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 5

Mus’ab (r.a.) O’na şöyle söyledi,

-“Anneciğim, ben sana doğru yolu gösteriyorum. Ve sana acıyorum. Ne olur gel Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Hazret-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet et!”

Annesi;

-“Ben senin girdiğin dini kabul etmiyeceğim. Aksi takdirde alay konusu olur, zayıf akıllı diye vasfedilirim. Fakat seni dininle baş başa bırakıyorum. Ben kendi dinimde kalacağım.” Dedi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Zilhacce ayının geri kalan kısmını, Muharrem ve Sefer aylarını Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ile geçirdikten sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hicretinden 12 gece evvel, Rebiul-evvel ayının başında ikinci defa Medine’ye hicret etti.

Her şeylerini Mekke’de bırakıp, Medine’ye hicret eden Eshab-i Kiram (r.anhüm) ile, Medine’li Eshab (r.anhüm) mal ve mülklerini paylaştı. Bu kardeşlikte Mus’ab bin Umeyr (r.a.) de Ebû Eyyüb-i-el-Ensari ile kardeş yapıldı.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Bedir Savaşı’na katılıp sancağı taşıdı, büyük gayret ve kahramanlık gösterdi.

Abd-i dâr oğullarından Bedir savaşına katılan iki kişiden biri idi. Diğer de Süveyd bin Harmele (r.a.) idi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Uhud savaşı’na da katıldı. Sancağı taşıdı. Bu savaşta Peygamberimiz (s.a.v.) in yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koruyordu.. İKİ ZIRH GİYİNMİŞTİ. Bu haliyle Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e benziyordu.

Müşrik ordusundan İbn-i Kamile adında bir müşrik Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e saldırırken, Mus’ab bin Umeyr (r.a.) O’nun karşisina çıktı.

Bu müşrik bir kılıç darbesiyle Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in sağ kolunu kesti. Bunun üzerine Mus’ab bin Umeyr (r.a.) derhal sancağı sol eline aldı.

Mus’ab (r.a.) o esnada Âl-i İmran suresi 144.;

-“Muhammed ancak Resuldür. Ondan evvel daha nice Peygamberler gelip geçmiştir.” Mealindeki ayet-i Kerimeyi okuyordu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşının yapıldığı alan (Uhud şehidliği)

 Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 6

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) ikinci bir darbeyle sol kolu da kesilince sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı. Ve yine aynı Ayet-i Kerim’yi okudu.

Bu haliyle kendini Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e siper yapan Mus’ab bin Umeyr (r.a.) üzerine hucum eden İbn-i Kamia kafiri, vucuduna bir mızrak sapladı ve Musa’ab bin Umeyr (r.a.) yere yıkılıp şehid oldu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) zırh giydiği zaman Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e benzediği için müşrikler O’nu şehid edince Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürdüklerini zannetmişlerdi.

Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (r.a.) şehid olunca; Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın suretinde bir melek sancağı aldı.

Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın şehid düştüğünden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın henüz haberi olmadığından;

-“İleri, Ey mus’ab, ileri.” Diye sesleniyordu.

Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek geri dönüp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;

-“Ben Mus’ab değilim.” Diye cevap verince

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı elinde tutan melek olduğunu anladı. Bundan sonra Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye verdi.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan Ubeyd bin Umeyr anlatır;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mus’ab bin Umeyr (r.a.) i şehid olmuş görünce başı ucunda dikilerek ahzab suresin’den;

-“Mu’minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah’a verdikleri sözde SADAKAT gösterdiler. Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehid olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü ASLA değiştirmediler.”

Mealindeki ayet-i Kerimeyi okudu.

Ve sonra şöyle buyurdu;

-“Allah’ın Resulu de şahittir ki, siz kıyamet günü Allah’ın huzurunda şehid olarak haşrolunacaksınız.”

Daha sonra yanındekilere dönüp;

-“Bunları ziyaret ediniz. Kendilerine selam veriniz. Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, kim bunlara bu dünyada selam verirse, kıyamette bu aziz şehidler kendilerine mukabil selam vereceklerdir.” Buyurdu.

Daha sonra şehidler defn edildi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) e kefen olarak bir şey bulunamamıştı. Vucudu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek suertiyle defnedildi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescidi Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu);

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi veSellem) in Medine’ye hicretinden önce İslamiyet’i kabul edip, Medine’nin İlk Müslümanlardan olmakla şereflenen sahabi.

Adı Abdullah bin Atik bin Kays bin Esved bin Berâ bin Kâb bin Ganem bin Seleme bin Hazrec-i Ensari’dir.

Soyu ve kardeşi Cebr bin Atik hakkında başka rivayetler de bilinmektedir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hicretin 12 .ci (M. 633) yılında Yemâme harbinde şehid olmuştur.

Abdullah bin Atik (r.a.) in Müslüman oluşu hakkında kaynaklardan geniş bilgi yer almaktadır.

Medine’de ilk Müslüman Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.) nin ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından oraya Kur’an-i Keim’i ve İslamiyet’i öğretmek için gönderilen Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in tebliğ hizmetleri sebebiyle bir çok kimse İman etmişti.

Daha peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hicreti gerçekleşmeden Müslüman olmakla şereflenenlerden biri de Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) idi.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.), bedir ve Uhud savaşlarında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in yanında birçok hizmetlerde bulunmuştur.

Hicretin 5’inci (M. 627) yılında Medine’nin müdafaası için yapılan Hendek harbine de katılmıştır.

Hicretin altıncı (M. 628) yılında, kendisinin komutanlığında, Ensar (r.anhüm) den beş kişi ile birlikte bir seriyyede bulundu. Bu vazife, Yahudi reislerinden olup, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a düşmanlıkta çok ileri giden Ebû Râfi’nin öldürülmesi hizmetiydi.

Mekke’de müşriklerin zulmünden kurtulmak için Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Müslümanlar Medine’ye HİCRET etmişlerdi. Burada yaşayan evs ve Hazreç kabilelerinin tamamı İslmaiyet’i kabul etmişler, resulullah (s.a.v.) a her hususta yardımcı olmuşlardı.

Öteden beri bunlara düşman olan Yahudilerin kini, İslam düşmanlığı ile birleşmişti. Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e düşmanlıkta çok ileri gidenlerden biri de, Heyber Yahudilerinin reisi olan Ebû Rafi’ Selam bin Ebû Hukayk idi.

Bu Yahudi reisi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ı sık sık rahatsız ettiği gibi Müslumanlara da daima tehdid eder, kendisine tabi olanları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın aleyhine kışkıtırdı. O’NU ÖLDÜRME TEŞEBBÜSÜNDE BULUNURDU.

Ebû rafi’ yahudisi, zengin bir tüccar olup, malları ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a düşmanlık yapanlara yardım ederdi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu)- 2

Ebû Rafi’ yahudisinin Hicaz toprağından kendisinin müstahkem bir kalesi vardı. Ailesi ile birlikte orada otururdu. Arap kabilelerinin bir çoğunu KIŞKIRTIP Hendek muharebesinin yapılmasına bu Yahaudi reisi sebep olmuştu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ı canlarından ve mallarından daha çok seven ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan geri durmayan Eshab-i Kiram (r.anhüm), bu duruma ÇARE ARAMAYA BAŞLADI.

Azılı bir İslam düşmanı olan Ebû Rafi’yi öldürmek için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dan izin istediler. Hazreç kabilesine mensup beş kişiye Ebû Rafi’yi öldürmek görevi verildi.

Bunlar;

Abdullah bin Atik, Abdullah bin Enis, Abû Katâde, Esved bin huzî ve Mes’ûd bin Sinan hazretleri (r.anhüm) ydiler.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hicretin altıncı yılı Ramazan ayında, bu beş kişinin başına Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) i KOMUTAN tayın ederek, Yahudilerin reisi Ebû Rafi’nin öldürülmesini, yalnız kadınlara ve çocuklara dokunulmamasını emretti.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) ve arkadaşları, Ebû Rafi’nin kalesine yaklaştıklarında güneş yeni batmıştı. Köy halkı da deve, koyun ve sığır gibi hayvanların mer’ada otlatıp yeni dönüyorlardı.

Bu durum karşısında Abdullah bin Atik (r.a.) arkadaşlarına şu emri verdi;

-“Siz yerinizde oturunuz! Ben, Ebû Rafi’nin kalesine gideyim ve kale kapıcısına nezaketle yaklaşayım. Bu suretle kaleye girebileceğimi sanıyorum.”

-“Kale kapısına yürüdü. Nihayet kapıya yaklaştı. Sonra paltusuna büründü. Sanki bir ihtiyacını gideriyordu. “

Bu sırada Kale kapıcısı;

-“Ey Allah’ın kulu Kaleye girmek istiyorsan hemen gir! Çünkü ben, kapıyı kapamak istiyorum!” dedi.

Bundan sonra Abdullah bin Atik (r.a.) kendisi şöyle anlatıyor;

-“Ben de hemen kaleye girdim ve merkeb ahırına saklandım. Halkın kaleye girmesi üzerine kapıcı , kapıyı kilitledi ve anahtarları bir direğe astı.”

Hemen kalktım Anahtarları aldım.

-“Ebû Rafi’nin yanında, akşamdan sonra adamları toplanıp sohbet yaparlardı. Bu sohbet, kalenin en üst katında bulunan bir yerde olurdu. Gece sohbeti sona erip, dostları Ebû Rafi’nin yanından dağılıp yatınca, Hemen onun yanına çıktım. Bir çok kapıdan geçtim. Her kapıyı açtıkça iç tarafından sürgülüyordum.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu)- 3

-“Bunu şunun için düşünmüştüm ki, Eğer Ebû Rafi’nin adamları beni fark ederlerse herifi öldürünceye kadar, bana bu fırsatı bırakmazlardı. Bu suretle Ebû Rafi’nin yattığı odaya kadar vardım. “

-“Kendisi karanlık bir oda içinde aile fertleri arasında yatmıştı. O’danın neresinde olduğunu kestiremedim.”

Anlamak için;

-“Ey Ebû Rafi’”

Diye seslendim.

-“Kim O? Ne istiyorsun?” diyerek cevap verdi.

-“Hemen ben de, sesin geldiği tarafa fırlayıp yaklaştım ve kılıcımla ilk vuruşu başardım. Fakat dehşet içinde kalmıştım. Çünkü öldürememiştim.”

Ebû Rafi’ yüksek sesle haykırdı.

-“Ben de, hemen odadan dışarı çıktım. Kısa bir müddet bekleyip tekrar odaya girdim.”

Ve sesimi değiştirerek;

-“Bu feryat nedir, ya Ebû Rafi’?” dedim

Cevabında;

-“Canı cehenneme! Sen seslenmeden önce, birisi gelip beni oda içinde kılıçla yaraladı!” dedi.

-“Bu sefer O’na bir kılıç darbesi daha yapıştırdım, iyice yaraladım. Fakat yine öldüremedim. Sonra kılıcın keskin ucunu karnına bastım. Nihayet Ebû Rafi’ arkasına devrildi.”

-“Bu defa adamı öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmaya başladım. Bu suretle, oradan savuşup kale merdiveninin son basamağına varmıştım. Burada yere erdiğimi sanarak ayağımı attım. Meğer daha sona gelmemiş olduğundan, merdivenden düştüm. Baldır kemiğim kırıldı. Hemen bir sargı ile bu kırığı sardım. Sonra yürüdüm. Kapıya kadar varıp orada oturdum.”

Ve kendi kendime,

-“Şunu öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar bu gece kaleden çıkmam.” Dedim.

-“Horozlar ötmeye başlayınca, birinin kalenin surlarına çıkıp;

-“Hicaz halkının taciri Ebû Rafi’nin öldürdüğünü bildiriyorum!..” diye ilan ettiğini duydum.

-“Bunun üzerine ben artık arkadaşlarımın yanına döndüm.”

Ve onlara;

-“Artık kurtulduk. Allah-u Teâlâ, Ebû Rafi’yi öldürdü. Haydi yürüyünüz, Mekke’ye gidelim!” dedim.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Şerif (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu)- 4

Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna vardık. Durumu arzetim. Ayağımın kırıldığını duyunca, bana;

-“Ayağını uzat!” buyurdu.

Ben de ayağımı uzattım.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağımı sıvazladı. Sanki hiç ağrı duymamış kimseye döndüm. Kırık tamamen iyileşti.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.), bu seriyye’sinden sonra, Hayber’in fethine katılarak, burada da büyük kahramanlıklar gösterdi. Sonra hicretin sekizinci ve Huneyn harbine katıldı ve çok hizmeti görüldü.

Hicretin dokuzuncu senesinde (M. 631) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar (r.anhüm) dan meydana gelen 150 kişilik bir birliği Hazret-i Ali (r.a.) nin kumandasında Beni Tayy kabilesinin putlarını kırıp parçalayarak, bu kavmi bu sapık adet ve inançtan kurtarmak için vazifelendirdi. Bu birliğin silah ve techizat temini için de, Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) memur edildi.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.), büyük gayret ve fadakarlık göstererek kısa zamanda birliğin ihtiyaçlarını temin etti. Tek Allah inancının yerleşmesinde ve putperestliğin ortadan kalkması hususunda da büyük hizmet eti.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) in Yemame harbindeki kahramanlığı da dillere destandır.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın vefatı haberi yayılır yayılmaz meydana gelen bu harp, Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) zamanında cereyan etti.

Bu sırada yalancı Peygamber Müseyleme-tül-Kezzab, Müslümanları rahatsız ediyordu. Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) başkanlığında bir ordu, onların üzerine gitti.

Çünkü O, insanları İslamiyet’ten ayrılma haraketini teşvik ve idare ediyordu. Böylece Müslümanları rahatsız ediyordu. Artık Müslümanları onlardan kurtulmak bir zaruret bir zaruret haline gelmişti.

Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) ile Müseyleme-tül-Kezzab kuvvetleri arasında şiddetli çarpışmalar oldu.

Bu savaşta Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) de büyük kahramanlıklar gösteriyordu. Eshab-i Kiram (r.anhüm) den dörtyüz elli kişi şehid düştü. Bunlar arasında Abdullah bin Atik (r.a.) de vardı.

Yaralı iken, vucudundan kanlar fışkırırken kılıcını yere atmıyor, savaşıyordu. Bütün gücü kuvveti kesilip dermanı kalmayıncaya kadar savaşmaya devam etti.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.), Müslüman olduktan sonra ömrünün tamamını İslamiyet’e hizmet için geçirmiştir.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in uğrunda nice tehlikelere katlanmış ve en güzel kahramanlık örnekleri, göstermiştir.

Nihayet bu büyük Sahabi, hicretin 12 (M. 634) senesinde, en çok arzu ettiği şehidlik mertebesine kavuşmuş ve böylece ebedi saadete nail olmuştur.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu);

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in halası Ümeyme ile Cahş’ın oğlu, Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan. Kızkardeşi Hazret-i Zeyneb; Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hanımıdır.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in vasıtasıyla, Erkam (r.a.) ın evine gelmeden önce Kelime-i şehadet getirerek İLK MÜSLÜMANLARDAN olmak şerefine kavuştu.

Hazret-i Abdullah (r.a.) orta boylu çok yakışıklı bir zat idi. Peygamber Efendimizi pek ziyade severdi. Bu muhabbet uğrunda canını fedaden çekinmemiş, Uhud harbinde en büyük kahramanlığı göstererek, Allah-u Teâlâ’nın rızası uğrunda şehadet şerbetini içmiştir.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında lâkabı, “El Mücdü’fillah” Yani “Allah yolunun fedaisi” idi. Şehid olduğunda 40 yaşlarında idi. Medine’ye hicret edince Asım bin Sabit (r.a.) ile KARDEŞ oldu.

Abdullah bin Cahş (r.a.) İslamiyeti heyacanla yaşayan zatlardandı. İlk Müslüman olduğu yıllarda, Kafirler kendisine her türlü ezâ ve Cefâ’yı yapmışlardı. Hepsine de İmanın verdiği güç ile mukabele etmiş, ezâ ve cefâ’lara katlanmıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisi için;

-“…açlığa ve susuzluğa en çok dayanan ve katlananızdır.” Buyurmuştur.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in şehidler için verdiği müjdeleri duyarak hep şehid olmaya can atmıştır. Harplerde en önde kahramanca çarpışmıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicretin ikinci senesinde, Nahle’de Kureyş müşriklerini gözetlemek üzere ilk önce Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.) ı göndermek istemişti.

Hazret-i Ebû Ubeyde (r.a.), Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ayrılığına dayanamıyarak ağlamağa başladı. Bunun üzerine O’nu göndermekten vazgeçti.

Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.) der ki;

-“O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsı namazını kılınca. Beni yanına çağırdı;”

Bana;

-“Sabah vakti olur olmaz, yanıma gel. Silahın da yanında bulunsun. Seni bir tarafa göndereceğim.” Buyurdu.

Sabah olunca mescide gittim. Kılıcım, yayım, ok ve çantam üzerimde, kalkanım da yanımda idi. Resulullah Efendimiz Sabah namazını kıldırdıktan sonra evlerine döndü. Ben daha önce kapının önüne gelmiş bekliyordum.

Muhacirlerden benimle birlikte gidecek birkaç kişi buldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu