‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar
Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu)- 7
23 Eylül 2009Medine-i Munavvara Baki’ mezarlığı
Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu)- 7
Es’ad bin Zürâre (r.a.) Bedir harbine katılmadan vefat etmişti. Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’nun ölümüne çok üzüldüler.
Medineli Yahudiler, O’nun ölümünden sonra Resulullah (s.a.v.) in peygamberliği aleyhinde dedi-kodu yapmaya başlayarak;
-“Muhammed (s.a.v.) in bir kudreti olsaydı, arkadaşını iyi ederdi.” Dediler.
Bu suretle, müminleri, O’ndan soğutmak ve yeni dine girecek olanları, O’na yaklaştırmamak istiyorlardı.
Yahudiler düşmanlıklarını açıkça ortaya koyuyorlar, insanları şüpheye düşürmek istiyorlardı.
Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de, onların bu hallerini çok iyi bildiklerinden;
-“Yahudiler, neden arkadaşını kurtaramadı? Diyecekler. BEN İSE, ARKADAŞIMIN BU HALİ İÇİN BİR MENFAAT VEYA ZARAR vermeye mâlik değilim.” Buyurdu.
Halbuki O’nun Peygamberliği, insanları cahillikten, küfür ve sapıklık yollarından kurtarıp İMAN AYDINLIĞINA ÇIKARTMAKTI. Onun vazifesi, Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu doğru yola davet işinden ibaretti.
Es’ad bin Zürâre (r.a.) İkinci Akabe biatından sonra, Hazrec kabilesinin Necran oğullarına nakib (temsilci) tayın edilmişti. Vefatından sonra,
Neccar oğullarından bir gurup Resulullah (s.a.v.) a gelerek;
-“Bizim nakibimiz öldü. Bize bir nakib tayın ediniz!” dediler.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de, onlara yeni nakib tayin etmeyerek;
-“Sizler, benim dayımlarımsınız. Ben de sizin nakidinizim!” buyurdu.
Böylece, onları sevindirmiş oldu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın Neccar oğullarına böyle iltifat etmesi, onlar için BÜYÜK ŞEREF oldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu)- 8
24 Eylül 2009Mescid-i Cuma (Medine-i Munavvara)
Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu)- 8
İkinci Akabe biatından dönen Medineli Müslümanlar, kendilerine Kur’an-ı Kerim’i öğretmek için gönderilen Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (r.a.) ile birlikte akrabalarına, arkadaşlarına ve evindekilere islamiyet’i anlatmaya başladılar.
Birkaç gün içinde 30 kişi Müslüaman oldu. Böylece Medine’de Müslümanların sayısı 40’a ulaşmıştı.
Bir gün, bu Müslümanların hepsi, Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.) nin evinde toplandıklarında;
-“Yahudiler ve Hiristiyanlar, kendilerine haftada birer gün seçerek, o gün aliş-verişi bırakıp, inançlarına göre ibadet ediyorlar. Şimdi, bize de uygun olanı, haftanın yedi gününden birini seçerek, o günü taât ve ibadet için ayırmaktır!” dediler.
Bu fikri, başta, reisleri Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.) olmak üzere hepsi uygun buldular.
Derhal Cuma gününü bu işe ayırdılar. Cuma’ya, o güne kadar ‘Arube’ günü deniliyordu. Müminlerin toplanıp ibadet etme günü manasına ‘Cuma’ dendi.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Medine’ye hicretinden evvel, Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.), Medine’deki 40 kadar Müslümanı toplayarak, bir Cuma günü “Nakiül-Hadamat’taki Beyâde’ya” götürmüş ve orada onlara Cuma namazını kıldırmıştır.
Bu surette Peyhgamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in;
-“Kim, güzel bir sünneti ihya ederse, hem onun sevabına, hem de kıyamette kadar o sünnetle amel edenlerin kazanacakları sevaba nail olurlar.” Hadis-i Şerifinin muhatabı olmuştur.
İslamiyet’te İLK DEFA KILINAN CUMA NAMAZI, işte bu yerde kılınan Cuma namazıdır.
AÇIKLAMA:
Naklolunur ki;
(”-Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mus’ab Bin Umeyr (r.a) i Medineye emir olarak gönderdiğinde Cuma namazının Es’ad Bin Zürare (r.a) nın imamlığında kılınmasını emir etmiş ve Nekil-hadamat köyünde ilk cuma namazını kılınmıştır”) Kaynak: (Nihayetül Muhtaç) Haşiyetü Ebuddiye Nureddin Ali Bin Ali Eşşibramlesi- “Cilt:2 Sayfa:285″
Medineli Müslümanların bu hayırlı maksatları, Cenab-ı Hakk’ın rızasına uygun olduğundan bilahere devamlı olarak Cuma namazı kılınması emredilmiştir.
Eshab-i Kiram (r.anhüm) den Hazret-i Abdurrahman bin Ka’b bin mâlik (r.a.) de bu hadiseyi şöyle anlatır;
-“Babam, Hazret-i Ka’bın gözleri az görmeye başlamıştı. O yola çıktıkça ben O’nun elinden tutar, istediği yere götürüyordum. Babamı Cuma namazına götürdüğüm zamanlarda, ezan’ın sesini duyar duymaz, hemen Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.) yı hatırlar, O’nun mağfiretini ister, O’na hayır dua ederdi.”
Bir gün babama sordum;
-“Babacığım! Cuma ezanını duydukça, daima Es’ad bin Zürâre (r.a.) yi hatırlayarak, O’na mağfiret diliyorsun, O’na duâ ediyorsun. Bunun sebebi nedir?”
Babam şu cevabı verdi;
-“Oğlum! Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Medine’ye teşrifinden evvel, bize İLK CUMA NAMAZINI kıldıran O idi.”
Tekrar sordum;
-“Ey Babacığım O zamanlar kaç kışıydiniz?”
Babam bana;
-“Kırk kişiydik.” Diye cevap vermişti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Es’ad bin Zürare (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu);
25 Eylül 200919 Yüzyıl sonlarında Mescdi-i Harem ve çevresinden görünüş
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu);
İslam ile İLK ŞEREFLENEN SAHABİLERDEN. İsmi Habbab, künyesi Ebû Abdilla’dır. M.586 senesinde Mekke’de doğdu. 37 (M. 657) de de Kûfe şehrinde vefat etti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd bin Erkam (r.a.) ın evinde iken, burada MÜSLÜMAN oldu. İLK MÜSLÜMAN olan erkeklerin ALTINCISI idi.
İslam’ın ilk günlerinde, müşriklerin kin ve intikamla baktığı bir zamanda Müslüman olmak, üstelik, Müslüman’lığını izhar etmek (açıklamak) kolay iş değildi. Böyle bir cesaret göstermek bir bakıma can, mal, namus, kısaca her şeyini göze almak demekti.
Hazret-i Habbab (r.a.), cahiliye devrinde köle olarak satılmıştı. Daha sonra Ümm-i Enmârül-Huzâı adında müşrik bir kadının azadlısı oldu. Köle olduğu için kimse kıymet vermiyordu.
Kureyşli müşrikler O’nun İslam’a girdiğini duyunca O’na işkence ve eziyet etmeğe başladılar. Zalim müşrik, kadın Ümm-i Enmâr, Hazret-i Habbab (r.a.) ın Müslüman olduğunu öğrenmiş şaşkına dönmüştü. ONA GÖRE OLACAK BİR ŞEY DEĞİLDİ.
Şirk ve küfür kirleriyle, kalbi simsiyah olmuş, basireti körelmiş bu zavallı, Hazret-i Habbab (r.a.) ın kalbindeki iman nurunu nereden görebilecekti. Gözleri bakıyor, ama hakikati göremiyordu.
Hazret-i Habbab (r.a.) iyice bağlanmış, demirle başı dağlanıyordu. Dışta beden yakılıyor, içte iman ateşi alev alev kabarıyordu. Fakat onların içerde, gönülde, kalbde olup, bitenlerden hiç haberleri yoktu.
Aslında müşrikler, vazgeçireceğiz diye uğraşırlarken, devamlı teşvik ediyorlardı. Sanki Habbab (r.a.) ın vucudu işkence altında olmasına rağmen, onda ufak bir çekinme, ızdırap görülmüyordu.
Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna çıktı. Ümm-i Enmâr müşrikinin zulmünü ve başının dağlandığını arz edip, sırtındaki yaraları gösterince,
Peugamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Ya Rabbi! Habbab’a yardım et.” Diye duâ etti.
Bunun üzerine Ümm-i Enmâr, şiddetli bir baş ağrısına yakalandı. BAŞ AĞRISINDAN İNLEYİP, DURDU. Neticede, bu ağrıdan kurtulması için başının ateşle dağlanması gerektiği kendisine tavsiye edildi.
Zalimin zulmü elbette hesapsız ve cezasız kalmayacaktı. Bu sefer Hazret-i Habbab (r.a.), onun isteği üzerine Ümm-i Enmâr’ın başını dağlıyordu.
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 2
26 Eylül 2009Mescid-i Harem
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 2
İslam’ın başlangıç günlerinde, müşrikler, Habbab bin Eret (r.a.) in durumuna pek aldırış etmiyorlardı. Fakat her geçen gün kalbinde İman meşalesi yanan, iman devlet ve nimetine kavuşanların sayısı kabarıyordu.
Müşrikler, ister istemez bu işi ciddiye almak zorunda kalmışlardı. Habbab (r.a.) a daha fazla işkence etmeye başladılar. Onu vurdular, dövdüler, yaraladılar. İşkence üstüne işkence yaptılar.
Şefkat ve merhametten yoksun müşrikler, bir gün, habbab (r.a.) ın gözü önünde büyük bir ateş yaktılar. Ateşin üzerine yatırıp, ayaklarıyla üstüne basmışlardı. Bu yüzden habbab bin eret (r.a.) in sırtında ateş yanıkları açıkça belli idi.
Bütün bunlara rağmen hazret-i Habbab (r.a.) imandan, allahü Teala’nın ve Resulünün sevgisinden zerre miktarı taviz vermedi. Her an onların sevgisiyle yaşadı.
Fakat eziyet ve işkencelerden sonra haddine varmıştı. Bütün bu acılarını, canından çok sevdiği Resül-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e arz edip,
-“Ya Resulüllah, çektiğimiz işkencelerden kurtulmamız için, duâ buyurur musunuz?” dedi.
Bunun üzerine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular;
-“Sizden önceki ümmetler içinde öyle vardı ki, demir tarakla derileri, etleri soyulup, kazınırdı da, bu işkence yine onları dininden döndüremezdi. Testere ile tepsinden ikiye bölünürdü de, yine işkece onları dininden çeviremezdi. Allah-ü Teala elbette bu işi (islamiyeti) tamamlayacaktır. Bütün dinlerden üstün kılacaktır. Öyle ki, hayvanlarına binip, sa’na’dan hadramut’e kadar tek başına giden bir kimse, Allah-ü Teâlâ’dan başkasından kormayacak, koyunları hakkında da kurt saldımasından başka hiçbir endişe duymayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırtını okşadı ve duâ buyurdular. Resulullah (s.a.v.) ın ruhlara gıda ve şifa olan bu latif (güzel) sözleri, Hazret-i Habbab (r.a.) daki acıları dindiriverdi.
Hazret-i Habbab (r.a.) ın, azgın müşriklerden As bin Vâil’den epeyce alacağı vardı. O’nu istemek için yanına gitti.
As bin Vâil, Hazret-i Habbab (r.a.) a;
-“Muhammed (s.a.v.) i inkar etmedikçe sana alacağını vermem.” Dedi.
Hazret-i Habbab (r.a.);
-“Vallahi ben ölünceye, öldükten sonra kabrimden kalkınca da asla Peygamberim’i red ve inkar edemem. Her şeyden vazgeçerim, yine bu inkarı yapamam.” Cevabını verdi.
Bunun üzerine As bin Vâil;
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 3
27 Eylül 2009Kâ’be-i Mukerrema (İsmail Alayhis-selam hicresi)
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 3
Bunun üzerine As bin Vâil;
-“Öldükten sonra dirilecek miyiz? Öyle bir şey varsa, o zaman malım da, evladım da olacak. Borcumu, sana o gün öderim.” Dedi.
As bin Vâil’in bu sözleri üzerine Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de Meryem suresinin 77., 78., 79. Ayet-i kerimelerinde şöyle dile getirmiştir;
(-“Şimdi şu ayetlerimizi inkar eden ve Elbette bana mal ve evlad verilecektir” diyen adamı (As bin Vâil’i) gördün mü?”)
(-“O, gayba muttali mi olmuş, yoksa Rahman’ın huzurunda bir söz mü almış?”)
(-“Hayır, öyle değil, biz onun dediğini yazacağız ve azabını da çoğaltıkça çoğaltacağız.”)
Hazret-i Habbab ( r.a.) her türlü tehlikeye rağmen Müslümanlığını açığa vurmaktan çekinmediği gibi, Kur’an-i Kerim’i Müslümanlara öğretip, okutmak için de bütün gücünü sarfetmiştir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeni Müslümanlara Kur’an-i Kerim’i öğretme vazifesini O’na vermişti.
Tâha suresinin nazil olduğu sıralarda idi.
Hazret-i Ömer (r.a.) in kızkardeşi Fatima (r.anha) ile kocası Said (r.a.) bunu yazdırıp, Habbab bin Eret (r.a.) i evlerine getirmişler, okuyorlardı.
Fakat bu sırada dışarıda başka bir şey oluyordu.
Ömer bin Hattab (r.a.), henüz Müslüman olmamıştı. Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetleniyordu. Hele Hazret-i Hamza (r.a.) nın Müslüman olması Kureyş’in ileri gelenlerini ÇİLEDEN ÇIKARMIŞTI.
Ebû Cehil, bu işin önüne geçmek için, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in öldürülmesinden başka çare olmadığını görüşünü ortaya atmıştı.
Ömer bin Hattab (r.a.) kılıcını çekmiş yola düşmüştü.
Yolda kızkardeşi ile kocasının Müslüman olduğu haberini alınca, onların evine uğradı. Burada KALBİNDE İMAN GÜNEŞİ PARLADI.
Ömer bin Hattab (r.a.) gelince, Habbab (r.a.) gizlenmişti.
Ömer bin Hattab (r.a.) dan,kalbinde iman nuru’nun parladığını gösteren sözler duyunca, Habbab (r.a.) gizlendiği yerden çıktı.
Tekbir getirdikten sonra;
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 4
28 Eylül 2009Kâ’be-i Şerif
Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu)- 4
Tekbir getirdikten sonra;
-“Müjde ya Ömer! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah-u Teâlâ’ya duâ ederek; -“Ya Rabbi! Bu dini, Ebû Cehil ile yahud Ömer ile kuvvetlendir.” Buyurdu.
-“İşte bu devlet, bu seadet, sana nasıb oldu.” Dedi.
Bilahere Ömer bin Hattab (r.a.), Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in huzurlarına giderek KELİME-İ ŞEHADET getirmiştir.
Hazret-i Ömer (r.a.) daima Hazret-i Habbab (r.a.) a sevgi ve hürmet göstermiş, hatta halifeliği sırasında birgün O’NU KENDİ YERİNE OTURTMUŞTUR.
Hazret-i Habbab (r.a), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in bütün gazâlarına iştirak etti. Küçük seriyyelerden bazılarında da bulunmuştur.
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) devrinde, yalancı Peygamberlerle yapılan muharebelerle ve Süriye taraflarında yapılan seferlere de katılmıştır.
Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında, İran savaşlarında kahramanca savaşmıştır. Hazret-i Ömer (r.a.) zaman zaman yaptığı konuşmalarda Hazret-i Habbab bin Eret (r.a.) ten bahseder, O’nun İslam’ın ilk yıllarında çeştiği eziyet ve sıkıntıları ibret ile anlatırdı.
Habbab bin Eret (r.a.) Hazret-i Osman zamanında da muharebelere katılmış, cihad’den geri kalmamıştır. Hazret-i Habbab (r.a.) İslâm’dan önce çok fakir idi. Müslüman olduktan sonra, ganimetlerle oldukça zengin oldu. Maddi durumu gayet iyi hâle geldi.
Habbab bin Eret (r.a.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)a yatsı namazı hakkında sormuştu.
Anlatılanı unutmuş ertesi gün tekrar sormuştu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardı;
-“Bu namaz, ümit ve korku namazıdır. Bu namaz’da Allah-u Teâlâ’dan üç şey istenirse, hiç olmazsa ikisi KABUL EDİLİR.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;
-“Bir fitne olacak, onda kişinin bedeni öldüğü gibi kalbi de ölecek. Kişi, mümin olarak akşamlayıp, kafir olarak sabahlar. Ve kafir olarak sabahlayıp, mümin olarak akşamlar.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habbab bin Eret (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu);
29 Eylül 2009Bedir savaşının yapıldığı yer (Bedir kuyusu)
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu);
Eshab-i Kiram’ın Muhacirlerinden ve Bedir harbine katılanlardan. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın Mısır kralı Mukavkıs’a gönderdiği, elçisidir.
Nesebi; (silsilesi);
Hatib bin ebi Beltea bin Âmir bin Seleme bin Sa’b bin Sehl el-Lahmi’dir. Ayrica Âmr adı ile de bilinmektedir.
Künyesi; Ebû Muhammed veya Abû Abdullah’tır. Kendisinin Yemen’de Kahtani kabilesine veya Necm bin Adiyy kabilesine mensup olduğu zikredilmektedir.
Babası, Ebû Beltea’dır. Doğumu hakkında kesin bir tarih bildirilmemiştir. 30 (M. 650) senesinde Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir.
Hazret-i Hatib (r.a.) genç yaşında Yemen’den Mekke-i Mükerrem’ye gelmiştir.
Ubeydullah bin Hamid bin Zübeyr bin Haris bin Esed’in azaldı kölesi olduğu da kaynak eserlerde zikredilmiştir. Annesinin adı bilinmemektedir.
Mekke’ye yerleşen Hazret-i Hatib (r.a.), burada evlenmiş ve bir çok çocuğu olmuştur.
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) Müslüman olmadan önce, şairliği ile meşhurdur. İyi bir süvarı idi.
Hicretten önce Müslüman olmakla şereflenmiş olup, bunun kesin tarihi bilinmemektedir. Mekke’li Müslümanlarla birlikte, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hicretinden önce Medine’ye Hicret etmiştir.
Burada bir süre Ensar’dan Münzir bin Muhammed (r.a.) in evinde MİSAFİR KALMIŞTIR.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Muhacirler ile Ensar arasında kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek için Mühacirinden biri ile Ensardan birirni KARDEŞ yapmıştı. Bu din kardeşleri birbirnin her şeyine ortak olmuştu. Hatta mirasta bile.
Fakat Allah-u Teâlâ, ayet-i kerime ile ANCAK ANA VE BABADAN KARDEŞ OLANLARIN MİRASÇI OLACAĞINI BİLDİRDİ. Hazret-i Hatib (r.a.), Ensar’dan Halid bin Râhile (r.a.) ile kardeş yapılmıştı.
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) iman kuvveti ve Resulullah (s.a.v.) a olan sevgisi ve teslimiyeti tamdı. Bedir, Uhud, Hendek harblerinde ve Biat-i Rıdvan ve Hudeybiye’de bulundu.
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 2
30 Eylül 2009Hudeybiye andlaşmasının yapıldığı yer (Hudeybiye)
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 2
Büyük Bedir, Müslümanlar ile müşrikler arasında yapılan İLK HARBTI. Bu harbe katılan Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın gösterdikleri cesaret, sabır, fedakarlık ve Resulullah (s.a.v.) a olan bağlılıklarından dolayı, Allah-u Teâlâ, BEDİR HARBİNA KATILAN 313 SAHABİ’NİN BÜTÜN KUSURLARINI BAĞIŞLAMIŞ VE CENNETTE KAVUŞACAKLARI NİMETLERİ HABER VERMİŞTİR. Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) da bu mücdeye kavuşanlardandır.
Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), 1400 kadar Eshab-i Kiram (r.anhüm) ile Hac niyetiyle Medine’den yola çıkmıştı. Hazret-i Hatib (r.a.) da bunlar arasındaydı. Bunu haber alan Mekkeli müşrikler, Onları Mekke’ye sokmamaya karar verdiler. Elçi olarak gönderilen Hazret-i Osman (r.a.) dan bir haber gelmeyince buradaki müminler canlarını feda ederek Resulullah (s.a.v.) ı koruyacaklarına söz vermişlerdi.
“Biat-ı Rıdvan” adı verilen bu hadiseyi Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de;
-“Ey Sevgili Peygamberim. And olsun ki, Allah, müminlerden (seninle o ağacın altında biat edenlerden) razı olmuştur da, kalblerindekini bilerek, onların üzerine sekine (manevi bir kuvvet) indirmiş ve onları yakın bir fetih ile mükafatlandırmıştı.” Fetih suresi 18.nci ayet-i kerime’si ile haber vermiş, ONLARDAN RAZI olduğunu bildirmiştir.
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.), hicretin yedinci senesinin Muharrem ayında Hayber gazâsında, Yahudiler’e karşı büyük bir cesaretle, kahramanca savaşan ve kalalerini muhasara eden suvarilerden biriydi.
O kuvvetli bir hitabete ve ikna edici bir konuşma kabiliyetine sahipti. Sözleri çok tesirliydi. Dinleyenleri mest ediyor, etkisi altında bırakıyordu. Sureti, görünüşü çok güzeldi. Güler yüzlü, tatlı dilliydi, İyi bir şairdi.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hicretin altıncı yılında Mekke’li müşriklerle bir sulh andlaşması yaptıktan sonra, MEDİNE CİVARINDA BULUNAN ALTI HÜKÜMDARA MEKTÜP göndererek onları İslam dinine davet etmişti.
Her bir Hükümdar’a gönderdiği elçileri, Eshabının EN SEÇKİNLERİ OLUP, suretleri ve sözleri en güzel olanlarıydı.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunlardan Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) yı Mısır kralı Mukavkıs’a göndermişti.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’nu göndermeden önce;
-“Ey Eshabım! Mükafatı Allah-u Teâlâ’dan beklemek üzere şu mektubu, Mısır hükümdarına hanginiz götürür.” Diye sorunca,
Hazret-i Hatib (r.a.), hemen yerinden fırlayıp ayağa kalktı. Ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in huzuruna varıp;
-“Ya Rasulallah! Ben götürürüm!” dedi
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de;
-“Ey Hatib! Bu vazifeni, Allah-u Teâlâ senin hakkında mübarek eylesin! Buyurdu.
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 3
01 Ekim 2009Ravda-i Mutahhara (Bab-ül Baki’)
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 3
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.), mektubu Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) den aldı. Veda edip, evine gitti. Yol için hayvanını hazırladı. Ailesi ile de vedalaştıktan sonra yola çıktı.
Önce Mısır’a vardı. Mukavkıs’ı orada bulamayınca İskenderiye’ye gitti. Orada hükümdarın sarayını buldu. Kapıcı, içeriye almadan önce, maksadını öğrendi.
Kapıcı Hazret-i Hatib (r.a.) e çok hürmet etti. O’nu hiç bekletmedi. Mukavkıs, o sırada deniz üzerinde adamlarıyla bir meclis kurmuş bulunuyordu.
Hatib (r.a.) bir sandala binip, mukavkıs’ın toplantı halinde olduğu yere yaklaştı. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in mektubunu eline alıp, ona gösterdi.
Mukavkıs, mektubu görünce Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) yı yanına getirmelerini adamlarına emretti. Huzuruna varınca, Mukakıs, Peygamber (s.a.v.) in mektubunu Hazret-i Hatib (r.a.) den aldı.
Mektupta şöyle yazıyordu;
-“Bismillahirrahmanırrahim,”
-“Allah’ın kulu ve Resulü Muhammed’den Kıbtı’ın (eski Mısır halkının) büyüğü Mukavkıs’a!”
-“Selam, hidayete uyanların üzerine olsun. Seni selamet bulman için islam’a davet ederim. Müslüman ol ki, selamet bulasın ve Allah’ın iki kat ecrine nail olasın. Eğer yüz çevirirsen senin ve kıbt’ın günahı senin üzerine olur.”
-“Ey Kitab ehli! (Yahudiler ve Hiristiyanlar!) Gelin bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimede birleşelim. Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi, eş ve ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rab’lar (ilahlar) edinmeyelim. Eğer kitab ehli bu davetten yüz çevirirlerse (Siz şahit olunuz ki) bizler Müslümanız deyin!” Al-i İmrân ayet 64
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in mektubu okununca, Mukavkıs, Hazret-i Hatib (r.a.) e;
-“-“Hayırlı olsun!” dedi.
Mısır hükümdarı, kumandanlarını, devlet adamlarını toplayıp, Hatib (r.a.) ile aralarında şu konuşmalar geçti;
Mukavkıs;
-“Ben anlamak istediğim bazı şeyleri sana soracak, bu hususta seninle konuşacağım.” Dedi.
Hatib (r.a.);
-“Buyur konuşalım!”
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 4
02 Ekim 2009Bab-üs-Selam kapısı’nın güneyi Mescid-i Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu)- 4
Mukavkıs;
-“Sizi gönderen zat’tan bana haber veriniz. O bir peygamber midir? Biraz bahset!”
Hatib (r.a.);
-“Evet, O Peygamberdir.”
Mukavkıs;
-“O böyle gerçekten bir peygamber idiyse, kendisini öz yurdundan çıkarıp başka bir yere sığınmak zorunda bırakan kavminin aleyhinde niçin bedduâ etmedi?”
Hatib (r.a.);
-“Sen, İsa bin Meryem Aleyhis-Selam’ın bir Peygamber olduğuna inanıyorsun değil mi? O, kavmi kendisini yakalayıp, öldürmek istediğinde, buna rağmen onlara bedduâ etmedi ve Cenab-ı Hak, O’nu, dünya semasına kaldırdı. Mükafatlandırdı. Halbuki, O, kavminin helâk edilmesi için Allah-u Teâlâ’ya duâ etse olmaz mıydı?”
Mukavkıs;
-“Çok güzel cevab verdin. Gerçekten sen, hikmet sahibi bir zat’ın yanında gelen hâkim bir kimsesin. Bu gece yanımızda kal, yarın sana cevabımı vereyim.”
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.), Hazret-i Musa Aleyhis-Selam zamanındaki Firavun’u kasdederek Mukavkıs’a dedi ki;
-“Senden önce, burada bir hükümdar vardı. O, halkına karşı;
(-“En büyük İlah benim!”)
-“Diyerek Rab olduğunu iddia etmişti. Allah-u Teâlâ da, onu, dünya ve ahret azaplarıyla cezalandırdı. Sonra ondan intikam aldı. Sen ise, başkasından İBRET al, başkasına İBRET olma!”
Mukavkıs;
-“Bizim için bir din vardır. Biz bu dinimizi, ondan daha hayırlısı olmadıkça bırakmayız.” Dedi.
Hatib (r.a.);
Devam edecek….
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hatib bin Ebi Beltea (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu