‘Hayat-üs Sahabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Aşke keşe değirmeni (Bavarne yolu) Nusaybin

Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 9

Resulullah (s.a.v.), Hazret-i Ali (r.a.) ile Fatima (r.anha), Hasan ve Hüseyin (r.anhum) i mübarek abâları ile örterek;

-“İşte, benim Ehl-i Beytim bunlardır. Ya rabbi, bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temiz eyle!” buyurdukları bildirilmiştir.

İşte bu ehl-i Beyt,”Âl-i Nebi” namıyla, kıyamete kadar her mü’min tarafından, her namaz ve dua’da yâd olunurlar.

Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehü) fevkalade beliğ, fasih konuşurdu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) den sonra Aliyy-ül Mürteza derecesinde beliğ hutbe tertip ve irad eden bir zat görülmemiştir.

Hazret-i Ali (r.a.), Ehl-i beytten olması sebebiyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in sünnetine herkesten daha fazla vakıf idi.

Bu hususta herkesin müracaat kapısı idi. Kendisinden 586 hadis-i şerif bildirmiştir. Bunlardan 20 tanesi, hem Sahih-i Buhari, hem de Sahih-i Müslümda vardır Bundan başka 9 hadis-i Şerif Buhari’de 15 Hadis-i Şerif Müslim’de tamamı da Ahmed bin Hanbel’in ‘Müsned’ adlı kitabında vardır.

Hazret-i Osman (r.a.) in elim şehadet vak’ası üzerine Hicri 35 yılının Zilhicce ayında, Medine-i Münevvere’de halife seçildi. Halife seçilmesinde hiçbir itiraz olmadığından İcma-i Ümmet ile Hilafet makamına geldi.

Hicretin kırkıncı yılının Ramazan-i Şerif ayının onyedinci Cuma günü sabah namazına giderken, İbn-i Mülcem adlı bir Harıcı tarafından başına zehirli bir kılıçla vurularak yaralandı.

İkigün sonra altmışüç yaşında iken şehid oldu. Techiz ve tekfini, oğlu Hasan tarafından yapılmış ve namazı eda olunduktan sonra Kufe’nin kabristanı sayılan Necef’e defnedilmiştir.

Amr İbni zi-Mürr el-Hemadanı (r.a.) şöyle rivayet ediyor;

-“Hazret-i Ali (r.a.), Küfe’de kılıç darbesini aldıktan sonra huzuruna girdim. Başını bir şey ile sarmıştı.”

Dedim ki;

-“Ey Mü’minlerin Emiri! Yarayı bana gösterir misin?”

Hemen sargıyı açtı. Baktım. Bir şey yok,

-“Hafif bir yaradan ibaret.” Dedim.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Evet sizden ayrılmaktayım.” Dedi.

Kerimesi Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamağa başlamıştı.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Kızım süküt et! Eğer benim gördüklerimi görecek olsan ağlamazsın.” Dedi.

Bende;

-”Ya Emire’el-Mü’minin, ne görüyorsun?” diye sordum.

Buyurdu ki;

-“İşte bunlar Melekler ile Nebiler cemaati;”

-”işte bu da Muhammed Aleyhisselam!;”

-“Ya Ali, müjde sana, teveccüh etmekte bulunduğun hal, şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır.” Diye buyuruyor.

Vefatında, son sözü;

-“La ilahe illallah Muhammedün Resulullah.” Oldu.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido Girnavas civarı (Nusaybin)

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anh);

Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve Cennetle müjdelenen on kişiden biri, Adı Abdurrahman bin Avf bin Abd-i Avf bin Hars bin Zühre bin Kusey’dir. Soyu, yedinci dedesi Kilab bin Mürre’de Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) le birleşmektedir.

Künyesi Ebû Muhammed’dir. İslamiyetten önce adı Abd-ı Amr, bir rivayette de Abdul-ka’be veya Abdülharis olup, İslama geldiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından ismi değiştirilip “Abdurrahman” olmuştur.

Babası Avf, Cahiliye devrinde Gamisâ adındaki yerde Fakıh bin Mugire ve Affan bin Ebi’l-As ile beraber Cüzeyme kabilesi tarafından katledilmiştir. Annesi Şifa binti Avf’dır.

Hazret-i Ebû Bekir, Osman, Talha ve Zübeyr (r.anhüm) hazretlerinin anneleri ile birlikte Müslüman olmuştu. Kardeşlerinden Esved ve Abdullah’la Müslüman olmakla şereflenmişlerdi. Bir çok def’a evlenmiştir. Yedisi kız, yirmibir’i erkek olmak üzere yirmisekiz çocuğu olmuştur.

Erkek çocuklarından bazılarının isimleri, Muhammed, İbrahim, Hameyd, Zeyd, Ebû seleme,Mus’ab, Süheyl, Osman, ömer, Misver (r.anhüm) dir.

Bunlardan İbrahim, Muhammed, Hamid ve Zeyd (r.anhüm) in annesi Ümmü Gülsümdür. Ebû Seleme (r.anha) nin annesi ise Tümadır’dır. Oğlu İbrahim, Resulullah (s.a.v.) efendimizle görüşmek şerefine kavuşmuştur.

Hicretten 44 sene önce (M. 580) yılında doğdu ve hicretten 31 sene sonra (M. 653) Medine’de vefat etti.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) teşviki ile, O’nun tavsiyesine uyarak en önce iman edenlerin beşincisidir. Mekke’de iken ticaret yapardı. Hazreti Abdurrahman (r.a.) İslamiyeti kabul edince diğer Müslümanlar gibi eziyet ve işkencelere maruz kaldı. Böylece vatanını terk ile hicrete mecbur oldu.

Habeşistan’a hicret eden Müslümanlarla beraber bu memlekete gitti. Çok geçmeden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in Medine’yi Münavvere’ye hicretinden sonra Medine’ye gelerek Resulullah (s.a.v.) a katıldı.

Hazret-i Abdurrahman (r.a.) bütün harplerde bulundu. Bedir’de kahramanlıkları çok oldu.

Hazret-i Abdurrahman Bin Avf (r.a.), Bedir harbinde şehit olduğu bir hadiseyi şöyle anlatıyor.

-“Bedir’de hapr saflarında durup sağıma soluma baktığım zaman Ensar’dan iki genç delikanlı gözüme ilişti. Bunlardan en kuvvetli ve vurucu olanı ile bulunmak istedim. Bu iki gençten biri beni gözü ile süzdü.”

Sonra bana dönerek;

-“Ey amca! Ebû Cehil’ı tanır mısın?” diye sordu.

Ben de;

-“Evet tanırım.” Dedim.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Köprüsü (İlkbahar mevsimi) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 2

Ve;

-“Ey Kardeşimin oğlu, Ebû Cehil’i ne yapacaksın?” diye sordum.

O da bana;

-“-“Bana heber veridiğine göre Ebû Cehil Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) e sövermiş. Allah’a yemin ederim ki onu bir görsem öldürünceye veye kendim ölünceye kadar asla ondan ayrılmıyacağım.” Dedi.

Ben;

-“Bu gencin heyecan halinde söylediği kat’i bu söze doğrusu hayret ettim.”

Bu gençten diğeri de beni gözden geçirerek diğerinin söylediği gibi söyledi. Bu sırada gözlerim hiçbir tarafa takılmadan ben de Ebû Cehil’i görmüştüm. O Kureyş askeri içinde hiç durmadan ileri geri dönüp duruyordu.

Ben;

-“Gençler, öteye beriye telaşla giden şu şahıs, bana o sorup tanımak istediğiniz Eb’u Cehil’dir. Dedim.

Onlar da hemen kılıçlarıyla saldırdılar ve Ebû Cehil’i öldürünceye kadar kılıç darbesine tuttular. Sonra dönüp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in huzuruna geldiler. Ve Hadiseyi arz ettiler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ebû Cehil’i hanginiz öldürdü?” diye sual etti.

Bunlardan biri;

-“Ya Resulullah (s.a.v.) ben öldürdüm.” Dedi.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem);

-“Kılıçlarınızı sildiniz mi?” diye sorunca

Onlar de;

-“Hayır silmedik.” Diye cevap verdiler.”

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a kılçlarına ne kadar kan bulaştığını anlamak için gençlerin kılıçlarını tetkik edip, gözden geçirdi.

İltifat ve tebrik ederek;

-“İkiniz öldürmüşsünüz.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 3

Abdurrahman Bin Avf (r.a.) Uhud’da iki müşrik öldürdü ve yirmibir yerinden yaralandı. Ayağından aldığı bir yaradan hafif topal kaldı. Ayrıca oniki tane dişi kırıldı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) onu Medine’de Hazret-i Said bin Rebii (r.a.) ile kardeş yapmıştı. Hz said o kadar iyi kalbli, cömert bir zat idi ki, bütün mal ve servetini hazreti Abdurrahman (r.a.) ile paylaşmak istemişti. Fakat hazreti abdurrahman (r.a.) bunu kabul etmemiş;

Teşekkür ederek,

-“Aziz kardeşim, Allah sana ve çoluk çocuğuna bereket ihsan etsin, malını çoğaltsın! Sen bana çarşının yolunu göster ben biraz alış veriş ile meşgul olup ihtiyaçlarımı karşılarım.” Demişti.

Peygamberimiz (s.a.v.) hazreti abdurrahman (r.a.) ın böyle söylediğini duyunca, o hayır dua etti. Kaynuka çarşısında ticaret yaparak çok zengin olmuştu.

Buyurdu ki:

-“Taşa uzansam, o taşın altında ya altına yada gümüşe rastladığımı görürüm.”

Hazreti Abdurrahman bin avf (r.a.), Resulüllah (s.a.v.) ın sağlığında Allah yolunda çok mal harcadı. Üç kere malının yarısını verdi, birinci defa 4000 dirhem, ikincisinde 40.000 dirhem ve üçüncüsünde 40.000 altın sadak olarak Allah yolunda dağıttı.

Uhud savaşı esirlerinden 3 tanesini azad ettirdi ve her birine 1000 altın dağıttı. Tebük seferi için 500 at ve 500 yüklü deve verdi. Birgün buğday, un ve çeşitli zahire yüklü yediyüz deve ile Medine ye girdiğinde;

Hazreti Aişe (r.anha) Resulüllah efendimiz (r.anha) in

-“Abdurrahman bin avf (r.a.), cennete diz üstü girer.” Buyurduğunu bildirince,

Develerin hepsini yükleriyle birlikte Allah yolunda dağıtacagını söz verip onu şahit tutmuştur.

Bedir harbinde bulunup da sağ kalanların her birine, kendi malından 400 dirhem altın para verilmesini vasiyet etti. Vasiyeti hemen yerine getirildi.

Tebük harbinden sonra dönüştü peygamber efendimiz bir yere gitmeşlerdi. O sırada eshabı kiram, sabah namazı geçiyor diye abdurrahman bin avf ı imamete geçirdiler.

Peygamber efendimiz döndüğü zaman ikinci rekatte ona uydular ve namazın sonunda;

-“Bir peygamber Salih kimsenin arkasında namaz kılmadıkça ruhu kabz olmaz.” Buyurarak Abdurrahman bin avf (r.a.) ın kıymetini belirtiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido (Girnavas civarı) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 4

Hazreti Abdurrahman (r.a.) Dümet-ül cendel’e giden orduya Resulüllah (s.a.v.) ın emriyle kumandanlık yaptı. Birinci halife Hazreti Ebû Bekir (r.a.) devrinde Hazreti Abdurrahman (r.a.), onun en samimi müşavirlerinden idi. Hz Ebû Bekir (r.a.) onu son derece hürmet eder ve her işte istişare ederdi.

Hz Ömer (r.a.) in halifeliği zamanında bir ticaret kervanı gelip, gece Medine’nin dışına kondu. Yorgunluktan hemen uyudular. Halife Ömer (r.a.), şehri dolaşırken bunları gördü.

Abdurrahman avf (r.a.) ın evine gelip

-“Bu gece kervan gelmiş. Hepsi de kafirdir. Fakat bize sığınmışlardır. Eşyaları çoktur ve kıymetlidir. Yabancıların, yolcuların, bunları soymasından korkuyorum. Gel bunları koruyalım” dedi.

Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında mescide gittiler. İçlerinden bir genç uyumamıştı. Arkalarından gitti. Soruşturup, kendilerine bekçilik edenin Ömer (r.a.) olduğunu öğrendi. Gelip arkadaşlarına anlattı.

Roma ve iran ordularını perişan eden, binlerce şehir almış olan, adaleti meşhur, yüce halifenin, bu merhamet ve şefkatini görerek, islamiyet’in hak din olduğunu anladılar. Hepsi seve seve Müslüman oldular.

Hazreti Ömer (r.a.) vefat ederken halifeliğe aday olan 6 kişiden bir abdurrahman bin avf (r.a.) dır. Fakat o hakkından feragat edip hakem oldu. Hz Osman (r.a.) halifeliğe seçildi ve önce kendisi biat etti.

Hazreti Abdurrahman bin Avf (r.a.), Hazret-i Osman (r.a.) devrinde son derece sakin bir hayat yaşadı. 31 (M. 651) senesinde 75 yaşında iken vefat etti.

İri yapılı, beyaz tenli, yakışıklı bir zat idi. 65 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir. Kendisinden Abdullah İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Cabir bin Abdullah, Enes bin Malik, Cübeyr bin Mut’im ve oğlları İbrahim, Hamid ve ebû Seleme, Kızkardeşinin oğlu Abdullah bin Amir, Malik bin Enes (r.anhüm) ve bir çok âlim hadis-i şerif rivayetinde bulunmuşlardır.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) O’nun hakkında;

-“Göktekiler ve yerdekiler katında, en eminsin.” Buyurdu.

Resulullah (s.a.v.) dan bizzat rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır;

-“Dikkat edin, Cennet için hazırlanan yok mudur? Kabe’nin rabine yemin olsun ki, Cennet’te tehlike diye bir şey yoktur. Cennet parlayan bir nur, etrafa yayılan bir kokudur. Binaları kuvvetlidir. Irmakları devamlı akar, bol bol kemale ermiş meyve yeridir. Orada Huriler vardır. Cennet’de üzüntü ve keder yoktur. Ni’metleri devamlıdır.”

Eshab-i Kiram (r.anhum);

-“Biz ona hazırlanmışız.” Dediler.

Bunun üzerine Resul-i Ekram (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“İnşallah deyiniz.” Buyurdu ve cihadı anlattı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido (Girnavas Civarı) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 5

Abdurrahman Bin Avf (r.a.) nın bir başka rivayet ettiği Hadis-i Şerif;

-“Bir kadın beş vakit namazını kılar, ramazan Orucunu tutar, namusunu korur, zevcine itaat ederse, dilediği kapıdan Cennete girer.”

-“Serveti çoğalanlar helak oldu. Ancak Allah’ın fakir kullarına verip, bu servet ile hayırlı amel işleyenler müstesna. Ne yazık ki, bu gibiler azdır.”

Eshab-i Kiram’ın büyüklerinden Abdurrahman Bin Avf (r.a.) a;

-“Bu büyük serveti nasıl kazandın?” dediler.

Abdurrahman bin Avf (r.a.) buyurdu ki;

-“Çok az kâr’da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim. Hatta bir gün bir deveyi sermayesine satmıştım. Yalnız dizlerindeki ipler kâr kalmıştı. Bir ip bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise bin dirhem olmuştu.”

Hazret-i Abdurrahman (r.a.) yüksek ahlak, fazilet ve kemâl sahibi, çok iyi ve çok temiz seciyeli bir insandı. O’nun kalbi Allah korkusu ile Resul-i Ekrem (s.a.v.) e muhabbetle, doğruluk ve iffetle, rahmet ve şefkatle dolu idi. Âli cenaptı. (cömertti) Allah yolunda malını dağıtmaktan zevk alırdı.

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın kalbinde Allah korkusu o kadar yer etmişti ki, kendisi hiçbir vakit dünyasını dinine tercih etmemiş, hayatta servet ve mal sahibi olmaya ehimmiyet vermemiş, tam Müslüman olarak yaşamayı her şeyin üsütünde tutumuştu.

Nitekim aşağıdaki vak’a Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın takvasını (haramlardan kaçışını) çok iyi göstermektedir.

Birgün Hazret-i Abdurrahmna bin Avf (r.a.) a bir yerde yemek ikram olunmuştu. Kendisi oruçlu idi. Tam iftar edeceği zaman, Hazret-i Abdurrahman bir hatırasını anlatmağa başladı;

-“Uhud günü, benden çok hayırlı olan Mus’ab bin Umeyr (r.a.) şehid düştü. Onu bir kumaş parçasına kefenledik. Başını örtüğümüz zaman ayakları çıplak kalıyor, ayaklarını örtersek başı açık kalıyordu. Sonra o gün Hazret-i Hamza (r.a.) da şehid oldu. O da benden hayırlı idi. Sonra dünya bize açıldı. Türlü türlü ni’metlere kavuştuk. Korkarım, bizim hayır ve hasanet devrimiz geçmiş olsun.” Demiş ve ağlamağa başlamıştı.

Hazret-i Abdurrahman bin Afv (r.a.), o kadar müteesir olmuştu ki, önündeki iftarını unutmuştu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (İlk bahar) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 6

Hazret-i Abdurrahman bin Afv (r.a.), Resulullah (s.a.v.) in en yakın Eshabındandı. O’nun Resul-i Ekrem (s.a.v.) e muhabbeti, hizmeti, O’nun yolunda fedakârlığı bitip tükenmezdi.

Uhud muharebesinde Resulullah (s.a.v.) ı mudafaa için kendisini nasıl fedaya hazır olduğu, aldığı yaralardan anlaşılmaktadır.

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) kendisi nakleder;

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) yola çıktılar, kendilerini takib ettim. Hurmalık bir yere girdiler ve yere kapanarak secde’ye vardılar. Bu Secdeleri o kadar uzadı ki, kendi kendime, ‘Aman Yarabbi!’ Dedim. Acaba Resul-i Kerim (s.a.v.) e bir hal mi oldu?” Diyerek korku ile ilerledim. Kendisine yaklaştım ve oturdum.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) başlarını kaldırdılar;

-“Sen Kimsin?” Buyurdular.

Ben;

-“Ben Abdurrahman’ım.” dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Bir şey mi oldu?” buyurdular.

Ben;

-“Hayır, Ya Resulullah secde’ye kapandınız ve secdeniz o kadar uzadı ki size bir hal olmasından endişe ettim.” Dedim.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Cibril-i Emin geldi, şunu müjdeledi;”

(-“Ya Muhammed! Kim ki, sana salat ve selam’a getirirse Canabbi Hakkın mağfiret ve selamına nâil olur.”) dedi

-“Ben de bu müjdeye karşı secde’yi şükrana Kapandım.”

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.), Resulullah (s.a.v.) in ahrete teşriflerinden sonra O’nunla geçirdiği günleri hatırlayarak daima ağlar, O’nun sohbetinde mahrum olduktan sonra kendisi için dünyanın hiçbir kıymeti kalmadığını söylerdi.

Hazret-i Aişe (r.anha) bildirdiğine göre,

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) hanımlarına;

-“Benden sonraki haliniz beni düşündürüyor. Benden sonra ne olursunuz, insanlar size nasıl davranırlar. Sizin geçiminizi üslenecek olanlar sabırda kâmil olan ve sıddıklığı huy edinenlerdir.” Buyurdu.

Hazret-i Aişe (r.anha) der ki;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Sabır ediciler ve sıddıklarsözünden, sadaka verenler ve iyilik edenleri kasd etmiştir. Çünkü sözün akışı, hanımlarının geçimi ile ilgili idi.”

Sonra Hazret-i Aişe (r.anha) Ebû Seleme bin Abdurrahman (r.a.) a (Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın oğlu olup, tabiin’in büyüklerinden olan Ebû Seleme (r.a.) ye) teşekkür ve kadirşinaslık olarak;

-“Allah-u Teâlâ babanı Cennetteki “Selsebil” Pınarlarından içirsin.” Diye dua etti.

Çünkü Abdurrahman bin Avf (r.a.) mü’minlerin annesi olan Resulullah (s.a.v.) in hanımlarına çok iyilik ve ikramda bulunurdu. Bir bağını kırkbin altına satıp, hepsini onlara hediye etmişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (İlk bahar) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 7

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Abdurrahman bin Avf (r.a.) Müslümanların büyüklerinden biridir.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) ise;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) den duydum. Abdurrahman bin Avf’a;”

-“Göktekiler ve yerdekiler katında sen eminsin.” Buyurdu.

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) son derece KERİM idi, Cömertti. Onun serveti artıkça, Cömertliği de o nisbette artmaya devam ediyordu. Berâe suresi nazil olup Eshab-i Kiram (r.anhüm) sadaka ve hayrata teşvik olundukları zaman, Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) malının yarısı olan 4 bin dirhemi hemen dağıtmış ve binlerce altınını hayır işlerine vakfeylemişti.

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.), servetiyle birçok köleleri azad ettirmiş, bunlar için binlerce dinar sarfetmişti. Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.) servet sahibi olmasının ona ahrette bir noksanlık vermemesini düşünüyordu.

Onun için bir gün, Hazret-i Ümmü Seleme (r.a.) ye şu sözleri söylemişti.;

-“Malın çokluğu helake sebep olur. Bundan endişe ediyorum.”

Hazret-i Ebû Seleme (r.a.) ise ona şu cevabı vermişti.

-“Fakat Allah yolunda sarf olunan mal böyle değildir.”

Nefvel bin İyas el-Hüzeli anlatır;

-“Abdurrahman bin Avf (r.a.) bizimle oturuyordu. Ne hoş sohbet eden bir zat idi. Bir gün bizi evine götürdü. Bize bir tepsi getirdi. İçinde ekmek ve et vardı.

Ağladı.

-“Ey Ebu Muhammed, seni ağlatan nedir?” dedik.

Abdurrahman bin Afv (r.a.) dedi ki;

-“Resulullah vefat etti, fakat kendisi ve ehli arpa ekmeğinden Bir defa olsun doyunca yemedi. Biz sonumuzun hayırlı olup olmiyacağını bilmiyoruz.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Abdurrahman bin Avf, Cennete emekliye emekliye girer.” Buyurdu.

Abdurrahman bin Avf (r.a.) bunu duyduktan sonra hep korkardı. Resulullah (s.a.v.) in huzuruna vardı,

Ve;

-“Allah’a karz-ı hasen (borç) ver! Bu sayede ayakların çözülür.” Emrini aldı.

Sonra Cebrail aleyhis Selam geldi. Resulullah (s.a.v.) şöyle dedi;

-“İbn-i Avf’a söyle, Misafir ağırlasın. Fakirleri doyursun! Kendisinden bir şey isteyen muhtaçları boş çevirmesin! Bunları yaparsa içinde bulunduğu durumunu (yani zenginliğinin hakkını vermeğe) kefaret olur.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (İlk bahar) Nusaybin

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 8

Dûmetül-cendel’e giden orduya Resulullah (s.a.v.) in emriyle kumandanlık yaptı. Hicretin altıncı yılında Şaban ayında gönderilmiştir.

Dümetül-Cendel, tebük şehrinin yakınında olup büyük bir bir panayır ve ticaret merkezi idi.

Abdullah bin Ömer (r.a.) der ki;

-“Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) Abdurrahman bin Avf (r.a.) ı yanına çağırıp ona;

-“Hazırlan! Ben, seni bugün veya yarın sabah inşallah, askeri birliğin başına göndereceğim.” Buyurdu.

Sabah namazını mescide kıldıktan sonra, Peygamber (s.a.v.) efendimiz, geceleyin Dumet-el-Cendel’e haraket etmesini ve oranın halkını İslamiyet’e davet eylemesini Abdurrahman bin Avf (r.a.) a emretti.

Ve buyurdu ki;

-“Cenab-i Hak sana Dümen’nin fethini nasıb ederse, ileri gelenlerden birinin kızı ile evlen!”

Bu ordu yediyüz kişi idi. Bunlar seher vakti, Medine dışında, Cürüf’teki karargahlarında toplandılar.

Peygamberimiz (s.a.v.), Abdurrahman bin Avf (r.a.) ın geri kaldığını görünce;

-“Arkadaşlarından niçin geri kaldın?” diye sordu.

Abdurrahman bin Avf (r.a.);

-“Ya Resulullah (s.a.v.), en son görüşmemin, konuşmamın sizinle olmasını istedim. Yolculuk elbisem üzerimdedir.” Dedi.

Hazret-i Abdurrahman bin Avf (r.a.), başına siyah, pamuklu kalın bezden gelişi güzel bir bez sarmıştı. Peygamberimiz (s.a.v.) onu önüne oturtturup, sarığını eliyle çözüp tekrar sardı. Sarığının ucunu onun omzunun ortasından sarkıttı.

Ve;

-“Ey ibni Avf, işte sarığını böyle sar!” buyurdu.

Daha sonra Resulullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) eline bir sancak vererek;Ve;

-“Ey İbni avf! Hepiniz Allah yolunda harp ediniz. Allah’a karşı küfür edenlerle çarpışınız!” buyurarak onu uğurladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Şelalesi Bir başka açı (İlk bahar mevsimi)

Abdurrahman Bin Avf (Radiyallah-u Anhu)- 9

Abdurrahman bin Avf (r.a.) Medine’den haraket edip, Dümet-ül Cendel’e gelince üçgün kaldı. Halkı İslamiyete davet etti.

Onlar;

-“Biz kılıçtan başka bir şey vermeyiz.” Dediler.

İslâmiyeti kabul etmekten kaçındılar. Daha sonra Asbağ bin Amr el-Kelbi Müslüman oldu. Kendisi Hiristiyan olup Dumet-ül-Cendel halkının kralı idi. Asbağ Müslümân olduktan sonra kavminden çok kimseler de Müslümân oldular.

Abdurrahman bin Avf (r.a.), durumu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) e bir mektup yazarak bildirdi.

Bu yazıyı Rafi bin Mükeys (r.a.) le Medine’ye gönderdi. Peygamberimiz mektuba verdiği cevabta Asbağ’ın kızı Tümadır (r.anha) la evlenmesini yazdı.

Bunun üzerine Abdurrahman bin Avf (r.a.), Tümadır’la evlendi.

Daha sonra birliğinin başında, yeni zevcesi Tümadır (r.anha) la Mekke’ye döndü. Tümadır (r.anha), Abdurrahman bin avf (r.a.) ın oğlu Ebu seleme (r.a.) nin annesidir. Ebû Seleme (r.a.), büyük fıkıh âlimlerindendir.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu