‘Hazreti Ali (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar
Arkadaşlık ve dostluğun hakları- 2- (-Kardeşlık akdi-)
02 Temmuz 2008Güneşin Batışı (Nusaybin)
Biliniz ki;
Herhangi bir mes’elede ihtilaf ve munakaşa etmek gibi, SEVGİ’Yİ YOK EDEN BİR ŞEY YOKTUR. Arkadaşlarının, dostunun sözünü redetmek, ona cahil ve ahmak, kendisine ise akıllı ve faziletli demektir. Ona karşı kendini büyük görmek ve ona hakaret gözü ile bakmaktır. Bu ise dostluğa değil, düşmanlığa yakındır.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki;
-“Din kardeşinin söylediğine itiraz etme, onunla alay etme ve verdiğin sözde dur.”
Din büyükleri buyuruyor ki;
Din kardeşine:
-“Hadi kalk “ dediği zaman
-“Nereye?” diye sorsa,
Arkadaşlığa layık değildir. Belki, kalkmalı ve sormalıdır. Velhasıl muhabbeti, sevgiyi ayakta tutan her şeyde ve her işde uygunluktur. Onu sevdiğini ve acıdığını söylemelidir,
Peygamber efendimiz(Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor:
-“Bir kimse, bir kimseyi seviyorsa, ona sevdiğini söylesin.”
Bunun için (a.s.v.) buyurdu:
-“Eğer böyle yaparsanız, onun kalbinde sevginiz doğar ve bir başka taraftan muhabbet artar.”
Her halını sormalı, üzüntü ve neşesine ortak olduğunu bildirmeli, onun üzüntü ve neşesini, kendi üzüntü ve neşesi bilmelidir. Onu çağıracağı zaman, iyi isimlerle çağırmalı, onun sevdiği isimlerle çağırmalıdır.
Hazreti Ömer(Radiyallah-u Anhu) buyurdu:
-“Dostluk kardeşlık üç şeyle saf olur.
Onu en iyi isimlerle çağırmakla,
Ondan önce selam vermekle,
Oturmakta onu kendine tercih etmekle.”
Sevgi alametlerden bir de, ehlini, çocuklarını ve hallerini ve onlarla alakalı şeyleri övmelidir. Zira bunun sevgide çok te’siri vardır. Yaptığı her iyiliğe şükretmelidir.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu –Kerememallahu vechu) buyuruyor ki;
-“Din kardeşinin iyi niyetine şükretmeyen, iyi işe de şükretmez.”
Olmadığı yerde ona yardım etmeli, hakkında söylenen kötü sözleri söyleyene çevirmelidir. Onu kendisi gibi bilmelidir. Yanında sevdiği bir kimse için alçakça konuşana karşı susmak, sevdiğine büyük cefa olur. Bu, sevdiğini dövdüklerini görüp, ona yardım etmemeye benzer. Zira dil yarası daha büyüktür.
Büyüklerden biri der ki;
-“Birisi sevdiğim bir kimseden konuşurken, o sevdiğimin orada bulunduğunu, söylenenleri dinlediğini ve söylediklerimi onu duymasını istemediğim olmamıştır.“
Ebu’d-Derda (r.a.) yerde yatan iki inek gördü. Birini kaldırınca, diğeri de kendiliğinden kalktı. Bunu görünce ağladı. Ve
-“Allah (c.c.) için kardeş olanlar böyle olurlar. Kalkarken de, yürürken de BERABER OLURLAR.”
Din kardeşine ilim ve dinde olanları öğretmelidir. Çünkü Allah (c.c.) için kardeş olanların birbirini cehennemden koruması, dünya sıkıntılarından korunmalarından mühimdir. Öğretir de, öğrettiği ile amel etmezse, nasihat etmeli, yol göstermeli ve onu Allah-u Teala (c.c.) nın azabi ile korkutmalıdır.
Fakat bu nasıhatın acımadan dolayı olduğunu anlatmak için de, yalnız yerde nasıhat etmelidir. Çünkü kalabalıkta Nasihat ağır ve yersiz olur. Söylerken de, sert değil, tatlılıkla söylemelidir.
Peygamber Efendimiz (a.s.v.) buyurdu ki;
-“Mu’min mu’minin aynasıdır, yanı kendi ayıp ve noksanlarını ondan öğrenir.”
Bir din kardeşin sana, kimsenin olmadığı bir yerde tatlılıkla bir kusurunu söylerse teşekkür etmelisin. KIZMAMALISIN. Bu şuna benzer ki, bir kimse sana koynunda yılan veya akrep var dese, bu sözüne kızmasın hatta memnun olursun. İnsandaki bütün kötü sıfatlar, yılan ve akrep gibidir. Fakat acı ve yaraları kabirde anlaşılır. ACILAR RUHADIR. Öyleyse onların acısı ve can yakması bu dünya yılanlarının bedeni acıtmasından daha şiddetlidir.
Hazreti Ömer (r.a.) buyurdu:
-“Ayıplarımı bir hediye gibi önüme getirene. Allah (c.c.) merhamet eylesin.”
Selman-ı Farisi (r.a.) yanına gelince:
-“Ey Selman doğru söyle beğenmediğin hallerden bende hangisini gördün ve duydun.” Buyurdu:
Selman Farisi (r.a.):
-“Beni bu hususta konuşmaktan afv eyle.” Dedi.
Hazreti Ömer (r.a.):
-“Muhakkak öğrenmek istiyorum.” Buyurunca ve çok zorlayınca
SelmanFarisi (r.a.):
-“Duydum ki, evinizde günde iki defa yemek yeniyor ve gündüz ve gece giymek üzere iki gömleğin varmış.” Dedi.
Hazreti Ömer (r.a.):
-“Bundan sonra bunları da yapmayız. Başka hiçbir şey duydun mu?.”Buyurdu.
Selman Farisi (r.a.):
-“Hayır duymadım.” Dedi.
Bütün bunlar kendi ayıp ve kusurlarını bilmediği zamandır. Şayet ayıb ve kusurunu bilirse, ima ile nasıhat etmeli açıkça söylememelidir. Eğer bu ayıp, sana karşı yaptığı bir kusur ise, onu örtmek ve bilmemezlikten gelmek lazımdır. Fakat dostlukta bir değişiklik olmamalıdır.
Eğer bir değişme olacaksa; yalnız yerde onu azarlamak, ondan ayrılmak ve kesilmekten daha iyidir. Kesilmek de, hakkında fena söylemek ve ona dil uzatmaktan daha iyidir.
Arkadaşlıktan maksat kendi ahlakını, arkadaşlarından, din kardeşlerinden gelecek bazı şey’lere katlanmakla düzeltmektir. Yoksa onlardan iyilik beklememelidir.
Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendi rızası istikametinde İyi arkadaşlık edinen ve arkadaşlık hakkını ifa eden kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen Sahabeler)
24 Şubat 2009Cahiliyye devrinde Kızların diri, diri gömüldükleri Arabistan çölü
Sahabi;
Sözlükte “arkadaş, dost” anlamlarına gelir. Çoğulu “Sahabe veya ashab”dır.Terim olarak, Hazret-i Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) devrinde yetişmiş, Müslüman olarak Hazret-i Peygamber (s.a.v.) i görmüş, O’nun sohbetinde bulunmuş ve Müslüman olarak ölmüş olan kimselere ”Sahabi” denir. Sahabi kadın olursa “Sahabiyye” denir.
Hazret-i Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sohbetinde bulunan görme özürlü kimselerle, iyiyi kötüden ayırt edebilen henüz ergenlik yaşına ulaşmadığı halde Peygamber (s.a.v.) i gören çocuklar da sahabidir.
Sahabenin sayısı hakkında kesin bir rakam söylenmemekle beraber çoğu kaynaklar, Hazret-i Peygamber (s.a.v.) in vefatında “yüz binin” üzerinde sahabi bulunduğunu ifade etmişlerdir. En son sahabi hicri 110 yılında vefat etmiştir.
Ehl-i sünnet âlimleri kur’an ve hadisle ilgili konularda her sahabenin adaletli olduğunu kabul etmişlerdir. Çünkü sahabe’nin adaleti Allah ve Resûlü’nün işaretiyle sabit olmuştur.
Hadis rivayet edip de zabt yönünde kusurlu olan bir sahabiye de rastlanmamıştır. Bundan dolayı sahabe, hadisçiler tarafından cerh ve ta’dil işlemine tabi tutulmamıştur.
Kur’an-i kerim’de, sahabenin adaletine şu ayet işaret etmektedir.
-“(İslam Dini’ne girme konusunda) ilk önce geçen Muhacirler ve Ensar’la birlikte, güzel amelde onlara tabi olanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır….” (Tevbe suresi ayet; 9/100)
Bu ve benzeri ayetler, sahabenin adaletli olduğu konusunda kesinlik ifade etmektedir. Hazret-i Peygamber (s.a.v.) in bir çok hadisi de bu konuyu pekişmektedir;
-“İnsanların en hayırlısı, benim yaşadığı devirde yaşayanlardır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenlerdir.” (Buhari, Şehadet 9; Fedail-ü Ashabı’n-Nebi, 1)
Gerek hadis rivayetinde, gerekse Kur’an’ın sonraki nesillere muhafaza edilerek aktarılıp öğretilmesinde, ilk kaynak olmaları bakımından sahabe’nin önemi büyüktür.
Onlar İslam’ın korunması ve yayılması yolunda hayatlarını ve he türlü değerlerini ortaya koymuşlardır. Allah Resul-ü (s.a.v.) ile omuz omuza cihat ederek fedakarlıkta bulunmuşlardır. Bundan dolayı Müslümanların en hayırlı nesli olma şerefine ermişlerdir.
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları (Dini kavramlar sözlüğü)
Aşere-i Mübeşşere;
Dünyada iken Cennetle müjdelenen Sahabelere ‘Aşere-i Mübeşşere’ denir. İnşaallah-u Teâla bu Güzide sahabeler (r.anhüm) i sırasıyla zikr etmeye çalışacağız
Sevgilerimle
Fuad Yusufoğlu
Cennetle müjdelenen Eshab-i Kiram 10 (on) kişidirler.
-“1- Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiayallah-u anh)
-“2- Hazreti Ömerül Faruk (Radiyallah-u anh)
-“3- Hazreti Osman-ı Zinureyn (Radiyallah-u anh)
-“4- Hazreti Aliyy-ül Mürteza (Radiyallah-u anh)
-“5- Hazreti Abdurrahman bin Avf (Radiyallah-u anh)
-“6- Hazreti Ubeyde bin Cerrah (Radiyallah-u anh)
-“7- Hazreti Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallah-u anh)
-“8- Hazreti Said bin Zeyd (Radiyallah-u anh)
-“9- Hazreti Talha bin Ubeydullah (Radiyallah-u anh)
-“10-Hazreti Zübeyr bin Avam (Radiyallah-u anh)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur;
-“Ebû Bekir cennettedir, Ömer cennettedir, Osman cennettedir, Ali cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr cennettedir, Abdurrahman bin avf cennettedir, Sa’d ibni ebi Vakkas cennettedir, Ebû Ubeyde ibnil cerrah cennettedir.”
(Hadis-i Tirmizi ile Ebû Davud rivayet etmişlerdir.)
Humeyd (r.a.) rivayetle; Said bin Zeyd (r.a.) bir gurup insan arasında Humeyd (r.a.) e Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle dediğini söylemiştir.
-“Eshabtan ‘on kişi’ cennettedir; Ebû Bekir cennettedir, Ömer cennettedir, Osman, Ali Zübeyr, Talha, Ebû Ubeyde, Sa’d bin ebi Vakkas cennettedir.”
Onuncusunun kim olduğunu söylememiştir.
Cemaat;
-“Allah aşkına Ey Ebu’l A’ver onuncusu kimdir?” diye sorunca
Said (r.a.);
-“Allaha yemin ettiniz. Ebu’l A’ver (yani kendisi) de cennettedir.” Dedi
(Hadisi Tirmizi ile Ebû Davud rivayet etmişlerdir.)
İslâm âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aşere-i mübeşşere sahabelerinin (Radiyallah-u anhum) nun şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu