‘Hulefa-i Raşidîn’ olarak etiketlenmiş yazılar
Osman-i Zınnureyn (Radiyallah-u anhu)- 9
24 Mart 2009Bore Beşire Mecido (İlkbahar mevsimi) Nusaybin
Osman-i Zınnureyn (Radiyallah-u anhu)- 9
Onlar;
-“Vallahi doğru söyliyorsun.” Dediler.
Bunun üzerine Hazret-i Osman (r.a.);
-“Allah-u Ekber” Diye tekbir aldıktan sonra;
-“Kâ’be’nin Rabbi hakkı için şahid olun ki, ben şehidim.” Dedi.
Daha sonra asiler, komşu duvarından aşarak içeriye girdiler. Osman (r.a.) oruçlu olup, Kur’an-i Kerim okuyordu. Asiler Hazret-i Osman (r.a.) ın üzerine saldırıp şehid ettiler.
Abdullah bin Selam (r.a.) Hazret-i Osman (r.a.) ın şehid edildiği esnada;
Yanında bulunanlara;
-“Hazret-i Osman (r.a.) son olarak o esnada ne dedi?” diye sordu.
Dediler ki;
-“Hazret-i Osman (r.a.) Ya Rabbi Ümmet-i Muhammed (a.s.v.) arasındeki tefrikayı kaldır ve kendilerini birleştir.” Diye üç kere dua etti.
Abdullah bin Selam (r.a.) diyor ki;
-“Hazret-i Osman (r.a.) bu şekilde dua etmeseydi, kıyamete kadar Müslümanlar bir araya gelmezdi.”
Asiler, Osman (r.a.) evini soydular. Devlet hazinesi olan Beytülmalı da yağma ettiler. Medine-i Münevvere’yi kana buladılar.
Halife Osman (r.a.) nin cenazsi üç gün defnedilmedi. Nihayet Zübeyr bin Avam (r.a.) ve onyedi kişi cenaze namazını kıldıktan sonra, baki mezarlığına defnettiler.
Hazret-i Osman (r.a.) şehid olduğu zaman seksen iki yaşında bulunuyorlardı.
Hazret-i Osman (r.a.) ın şehid edilme haberi İslâm ülkesinde geniş üzüntüler uyandırdı. Her tarafta büyük bir huzursuzluk ve hüzün başladı.
İslâm düşmanları Fitneyi çıkarmışlar, kinlerini kusmuşlardı. Hazret-i Osman (r.a.) ın şehid edildiği zamana kadar tam bir birlik içinde olan Müslümanlar arasında bazı kimseler ayrılarak ‘harici’ ve ‘Sebeiyye’ gibi fırkalara bölündüler.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in bildirdiği ve Eshab-i Kiram (r.anhum) ın tabi olduğu yoldan ayrılmayan Müslümanlar ise, fitneyi yok etmek için büyük gayretler gösterdiler. Doğru yoldan asla sapmadılar.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman-ı Zınnureyn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osman-i Zınnureyn (Radiyallah-u anhu)- 10
24 Mart 2009Bore Beşire Mecido (İlk bahar mevsimi) Nusaybin
Osman-i Zınnureyn (Radiyallah-u anhu)- 10
Hazret-i Osman (r.a.) daima adaletli davrandı. Müslümanların rahatı için büyük titizlik gösterdi. Fitne haraketine birtakım ithamlara başlayan asilerin her türlü bozuk iddialarına, ikna edici cevaplar verip delillerini gösterdi.
Fakat asilerin maksadı karışıklık çıkarmak ve fitne yaymak olduğundan Hicretin 35 . yılında Hazret-i Osman (r.a.) i şehid ettiler. Osman (r.a.) şehid olunca, bütün Müslümanlar Hazret-i Ali (r.a.) yi halife seçtiler.
Hadis-i Şeriflerde Hazret-i Osman hakkında buyuruldu ki;
-“Her Peygamberin Cennetde bir arkadaşı vardır. Benim arkadaşım da Osman’dır.”
Birgün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) yakında meydana gelecek fitneleri zikrediyordu. O sırada kendini örtmüş bir kişi geçiyordu.
Server-i âlem (s.a.v.);
-“O fitne günü bu şahıs hidayet üzere olacaktır.” Buyurdular.
Kalkıp o şahsa baktım. Osman bin Affan (r.a.) idi.
Rivayet eden diyor ki;
-“O şahsı Resul-i Ekrem (s.a.v.) e göstererek;
-“Ya Resulullah (s.a.v.), bu mudur?” dedim.
Resulullah (s.a.v.);
-“Evet.” Buyurdular.
Yine aynı hususta hasen hadis olarak Aişe-i Sıddıka (r.anha) dan rivayet edilen hadis-i şerif’te;
-“Ya Osman! Allah sana (hilafet denen) bir gömlek giydirecek. Eğer münafıklar onu soymak isterlerse, bana kavuşasıya kadar sakın onu çıkarma.” Buymuşlardır.
Bu hadis-i Şerif sebebiyle Hazret-i Osman (r.a.) muhasara edildiği zaman kendisi halifelikten çekilmemiştir.
Yine Hasen hadis olarak İbn Ömer (r.a.) rivayet ile Resul-i Ekrem; Hazret-i Osman zamanında çıkacak fitneyi zikir ettikten sonra Hazret-i Osman (r.a.) i işaret ederek;
-“O fitnede bu, mazlum olarak katl edilir.” Buyurmuştur.
Hazret-i Osman (r.a.) buyurdu ki;
-“Dünya için üzülmek kalbe zulmet, ahret için üzülmek ise kalbe nurdur.”
Buyurdu ki;
-“Ezan okunurken süküt edip dinleyen, iki, yalnız süküt edene ise bir ecir vardır. Buna karşılık duyduğu halde konuşana iki, uzakta olduğu için duymayayıp konuşana da bir günah vardır.”
Yine Buyurdu ki;
-“İnsanların en iyisi, dünya onu terk etmeden, dünyayı terk edendir. Rabbine kavuşmadan önce, Rabbini kendinden razı edendir.”
Yine Hazret-i Osman (r.a.) buyurdu ki;
-“Dört şey vardır ki, Dışı fazilet, içi farzdır;”
-“Salihlerle düşüp kalkmak Fazilet, onlara uymak farz;”
-“Kur’an-i Kerim Okumak fazilet, onunla amel etmek farz;”
-“Kabir ziyareti Fazilet, kabir iiçin hazırlanmak farz.”
-“Hasta ziyareti fazilet, vasıyyetini almak farzdır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman-ı Zınnureyn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)
24 Mart 2009
Bor-e Beşire Mecido (Girnavas mevki)
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)
Eshab-i Kiram (r.anhum) in büyüklerinden. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in damadı ve dördüncü halifesidir. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) in amcası ebû talib’ın oğludur. Künyesi Eb’ül Hüseyin’dir. Bir künyesi de Peygamberimiz (s.a.v.) in iltifat buyurarak söylediği “Ebû Turab” dır.
Hiç puta tapmadan Müslüman olduğu için “Keremallahü vechehü”, kahramanlığı ve cesür olmasından dolayı “Kerrar” ve “Esedullah-il galib” lakabları verilmiştir.
Ayrica takdiri İlahiyeye gösterdiği tam rızadan dolayı da “Mürteza” denilmiştir.
Hazret-i Ali (r.a.), Hicret’ten yirmi üç sene önce (M. 579) senesinde Mekke’de doğdu 40 (M. 660) da şehid edildi. Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehu) Cennetle müjdelenen on sahabiden ‘dördüncüsü’ ve ehl-i beytin ‘birincisidir.’
Hazret-i Ali (r.a.) nin babası Ebû Talib’ın, geliri az, ailesi kalabalıktı. O sıralarda Mekke’de kıtlık hüküm sürdüğünden
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) amcası Abbas (r.a.) a;
-“Ey Amca, kardeşinin çoluk çocuğu çok olmakla masrafı da çoktur. Buna mukabil, geliri azdır. Ona yardımcı olmak lazımdır. Aile geçimindeki yükünü hafifletelim. Her birimiz bir oğluınu alalım.” Teklifinde bulundu.
Bu teklifin, amcası Ebû Talib tarafından kabulü ile Hazret-i Ali beş yaşından itibaren, Resulullah (s.a.v.) ile yaşamış, Resul-i Ekrem (s.a.v.) in talim ve terbiyesinde yetişmiş, O yüce irfan hazinesinin feyzinden kana kana içmiştir.
Çocuklar arasında ilk defa Muhammed (s.a.v.) ın Peygamberliğini tasdik edenlerdendir. Güzel ahlakın canlı timsali idi. “Allah’ın arslanı” diye tanınmıştı. Şecâati, metaneti, cesareti eşsizdi, hiçbir vakit haddi aşmazdı.
Hayatının sonuna kadar Hareti Resûl (s.a.v.) ün yanından hiçbir suretle ayrılmamış, Onu can kulağıyla dinlemiştir. Küçük yaşta Müslüman olmuş ve nebiyy-i zi-Şan (s.a.v.) ın yüksek nazarlarında, muhabbetlerine mazhar olduğundan dolayı kendisinde harikulade meziyetler tecelli edip durmuş, Resul-i Ekrem (s.a.v.) inilmen, ahlaken varisi olmuştur.
Müslüman olması şöyle olmuştur;
Daha on yaşında iken, birgün Resulullah (s.a.v.) ile Hazret-i Hadice (r.anha) nin beraber namaz kıldığını gördü.
Namzdan sonra;
-“Bu nedir?” diye sordu.
Resul-i Ekrem (s.a.v.);
-“Bu Allah-u Teâlâ’nın dinidir. Seni bu dine davet ederim. Allah-u Teâlâ birdir, ortağı yoktur. Lat ile Uzza isimli putları terk etmeni emrediyorum.” Diye cevap verdi.
Ali (r.a.);
-“Önce bir babama danışayım.” Dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ona;
-“İslam’a gelmezsen bu sırrı kimseye söyleme.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 2
25 Mart 2009İlk bahar mevsimi (kalehi köyü mevki-i) Nusaybin
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 2
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) ertesi sabah, Resulullah (s.a.v.) in huzuruna gelerek gelerek;
-“Ya Resulullah (s.a.v.), bana islâmi arz eyle.” Diyerek Müslüman oldu.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) Müslüman olanların üçüncüsüdür. Hazret-i Ali (r.a.) çok fedakar idi. Onun Resul-i Ekrem (s.a.v.) uğrunda gösterdiği fedakarlık ve O’nu kendine tercih etmesi her türlü takdirlerin üstündedir.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Hak Teâlâ’dan hicret emrini aldığı zaman, Hazret-i Ali (r.a.) nin de Resul-i Ekrem (s.a.v.) in yatağında yatacağı, Allah-u Teâlâ tarafından emredilmişti.
Böylece Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in evlerindeki emanetleri yerine ulaştırmak için ve Mekke’de kalan Eshab-i Kiram (r.anhum) üzerine vekil oluyordu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunların hepsini Hazret-i Ali (r.a.) ye emanet etmişti.
Hicret gecesi kafirler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in saâdethanelerinin etrafını sarmışlardı. Şeytan (Aleyhil’lanet) da aralarında idi. Hak Teâlâ, şeytan dahil bütün kafirlere bir uyku verdi. Bunlar uykuda iken Resul-i Ekrem (s.a.v.), Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) ile beraber evden çıktılar.
Hak Teâlâ, Mikail aleyhis selam ve İsrafil Aleyhis selam’a;
-“Kafirler belki bir anda Ali’ye bir hatada bulunurlar. Sizler behemehal Ali’nin yanına yetişin!” buyurdu.
Bu iki büyük melek, Hazret-i Ali (r.a.) nin yanına geldiler. Mikail aleyhis selam hazret-i Ali (r.a.) nin başucunda, İsrafil Aleyhis selam da ayak ucunda oturup dua ederlerdi.
Bir zaman sonra (mel’un) şeytan uyandı. Yüksek sesle;
-“Vay’ Muhammed (s.a.v.) kaçtı.” Dedi.
Şeytan kafirlere insan suretinde görünürdü. Kafirler mel’una;
-“Ne biliyorsun?” dediler.
Mel’un Şeytan;
-“Binlerce senedir uyku gözüme girmemişken, bu gece Muhammed (s.a.v.) in yaptığı (haşa) sihirle uyuyakalmışım.” Dedi.
Bunun üzerine bütün kafirler Resul-i Ekrem (s.a.v.) in evine hücum ettiler. Hazret-i Ali (r.a.) yi, Resulullah (s.a.v.) in yatağında gördüler.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) in nerede olduğunu sordular;
Hazret-i Ali (r.a.);
-“Bilmem.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 3
26 Mart 2009Bore beşire Mecido (İlk bahar mevsimi) Nusaybin
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 3
Kafirler aramak için dışarıya çıktılar.
Ertesi gün o kadar kafirin arasında, Resulullah (s.a.v.) in Kâ’be-i Şerifte devamlı oturdukları makama Hazret-i Ali (r.a.) oturdu.
-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) de kimin hakkı var ise, gelsin benden alsın!” diye nida ettirdi.
Herkes gelip nişanını söyleyerek emantini aldı. Bütün emanetlerini sahiplerine teslim etti.
Mekke-i Mükerreme’de kalan Eshab-i Güzin (r.anhum), Hazret-i Ali (r.a.) nin kanadı altına sığındılar. Hiçbir kafir, Hazret-i Ali (r.a.) nin korkusundan Eshab-i Kiram (r.anhum) in hiçbirine eziyet edemedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in saâdethaneleri Mekke’de olduğu müddetçe Hazret-i Ali (r.a.) de orada kaldı. Bir zaman sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.) evinin,Medine-i Münevvere’ye getirilmesini emir buyurdu.
Allah’ın arslanı, Hazret-i Ali (r.a.), Kureyş kafirlerinin toplandıkları yere gitti.
-“İnşallah-u Teâlâ yarın Medine-i Münevvere’ye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin.” Buyurdu.
Hepsi başlarını eğip hiçbir şey söylemediler.
Hazret-i Ali (r.a.) oradan ayrılınca, Ebû Cehil kalktı;
-“Ey Kureyş’in büyükleri! Muhammed, evi burada olduğu müddetçe bize düşmanlık etmez. Buna mani olmaliyiz.” Dedi.
Kafirlerin her biri şöyle yaparız, böyle yaparız, dediler. Sonra Hazret-i Abbas (r.a.) a yalvardılar.
-“Kardeşinin oğluna söyle Muhammed (s.a.v.) in evini kaldırmasın, yoksa aramız açılır.” Dediler.
Hazret-i Abbas (r.a.) bu sözleri Hazret-i Ali (r.a.) ye söyledi.
Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);
-“Amcacığım, yarın eşyayı götüreceğim kararım kat’idir. Yoluma çıkan olursa cenk ederim.” Buyurdu.
Hazret-i Abas (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin sözlerini Kureyş kafirlerine söyleyince canları sıkıldı. Hazret-i Ali (r.a.), Resul-i Ekrem (s.a.v.) in saâdethanesindeki eşyaları toplayıp yola koyuldu.
Kureyş’ten dört beş kişi atlı olarak Hazret-i Ali (r.a.) nin yolunu kestiler.
-“Geri dön, yoksa seninle cenk ederiz.” Dediler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4
26 Mart 2009Bore Beşire Mecido (İlkbahar mevsimi) Nusaybin
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 4
Hazret-i Ali (r.a.) yükleri indirip bunların üzerine yürüdü. Hak Teâlâ’nın izniyle onlara galip geldi. Tekrar Hane-i Saâdetin mübarek yüklerini kaldırıp yola koyuldu.
Yolda, o zaman henüz iman etmemiş olan Mikdad bin Esved (r.a.) Hazret-i Ali (r.a.) nin karşısına çıktı. Hazret-i Ali (r.a.) hiçbir söz söyletmeden bir vuruşta onu yere yıktı.
Göğsüne çıkıp İmân’a davet buyurdu. Derhal can-ı gönülden kabul edip Müslüman oldu.
Mikdad bin Esved (r.a.) in bir oğlu, Hazret-i Hüseyin uğrunda, Kerbela’da canını feda edip şehid olmuştur. Mikdad bin Esved (r.a.) hazretleri, Eshab-i Kiramın büyüklerinden ve bahadırlarındandır.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü), Resulullah (s.a.v.) a şişmiş olan ayakalarından kanlar akar vaziyette, Kubâ’ da yetişmişti.
Gündüzleri saklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda Peygamber efendimiz (s.a.v.) in huzuruna gidemiyecek bir halde idi.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, Hazret-i Ali (r.a.) yi görünce haline acımış, sevgili, fedakar amca-zadesini kucaklamış, mübarek iki eliyle, o hak yolunda binlerce meşakkete katlanmış olan narin, nazik ayakları okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu.
Hatta Hazret-i Ali (r.a.) nin bu fedakarlığı üzerine;
-“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’ın rızası için nefsini feda eder.” Ayet-i Celilesinin nazıl olduğu rivayet edilir.
Hazret-i Ali (r.a.), Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevi’nin inşasında çok çalışmış, bizzat sırtına taş ve toprak taşımıştır. Başta Bedir, Uhud ve Hendek harbleri olmak üzere, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın bütün gazvelerinde bulunarak, fevkalade gayret ve kahramanlıklar göstermişir.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) bedir savaşında bir çok azılı müşriki öldürmüştür. Daha savaşın başlarında Mubarezede Velid bin Ukbe’yi bir kılış darbesiyle öldürdü. Akşama doğru, iki taraf da birbirine karışmıştı.
Kum tepesinin üzerinde zırhlara bürünmüş müşriklerden birisi Sa’d bin Hayseme (r.a.) yi şehid etmişti. Hazret-i Ali (r.a.) O’na yaklaştı. Müşrik atından indi ve Hazret-i Ali (r.a.) ile vuruşmaya başladı.
Hazret-i Ali (r.a.), müşrikin kılıcı kalkana saplanıp kaldı. Hamle sırası Hzret-i Ali (r.a) ye gelmişti. Hazret-i Ali (r.a.) kılıcı ile müşrikin göğsüne doğru çaldı. Zırhını enlemesine biçince müşrik titredi ve sarsıldı.
Hazret-i Ali (r.a.) o esnada arkasında bir kılıcın parladığını ve şakıdığını görünce başını eğdi.
Kılıcı parlatan;
-“Al buda ben Abdülmuttalib’in oğlundan!” derken müşrikin kellesi, miğferiyle birlikte yere yuvarlandı. Hazret-i Ali (r.a.) dönüp arkasına baktığı zaman, Hazret-i Hamza (r.a.) yı gördü.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 5
27 Mart 2009Girnavas (Cin tepesi) Şelalesi sonbahar mevsimi
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 5
Yine bu savaşta Nefvel bin Huveylid ile karşılaştı.
Nefvel hakkında Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;
-“Ya Rabbi! Nefvel bin Huveylide karşı bana yardımcı ol! O’nun hakkından gel!” diye dua etmişti.
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü), Nefvel bin Huveylide kafiri bu savaşta kılıcıyla önce bacaklarını sonra kafasını kopardı. Sonra Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e Nefvel’i öldürdüğünü haber verdi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Allah-u Ekber.” Diye tekbir getirdi
Ve;
–“Allah-u Teâlâ O’nun hakkında duamı kabul etti.” Buyurdu.
Hazret-i Ali (r.a.), Bedir’de ayrıca As bin Sa’idi de katlederek, Müslümanlara büyük hizmet etti.
İbn-i Esir’in rivayetine göre Hazret-i Ali (r.a.), Bedir savaşında müşriklerin başlarını ağaçlardan meyve düşürür gibi düşüryordu. Bedir savaşına katıldığında 25 yaşında idi.
Hazret-i Ali (r.a.) sadece Uhud gazvesinde onaltı kılıç darbesi almıştı. Hendek savaşında da müşrilerin en azlıları ile savaştı.
Muharebenin iyice şiddetlendiği yirmiikinci gün, Amr bin Abdud adlı müşriklerin en azlılarından biri, hendek, kenarlarına gelip meydana er istedi.
Müslümanlar’dan kimse Amr’ın davetini kabul etmedi. Bir daha meydan okudu. Yine hiçbir Müslüman çıkmadı. Yedi kere böyle oldu.
Yedincisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Efendimiz, Hazret-i Ali (r.a.) yi çağırdı, huzurunda oturttu;
-“Ya Ali! Benim atıma bin, kılıcımı al, Amr bin Abdud’un önüne yiğitçe, cesaretle var. Onun heybetinden, uzun boyundan endişe etme, Ben, Hak teâlâ’dan sana yardım etmesi için, senin elinle Müslümanların, bunun şerrinden kurtulmaları için dua ediyorum.” Buyurdu.
Hazret-i Ali (r.a.) atına bindi. Kılıcını kuşandı. Avını gözetliyerek giden bir arslan gibi, Amr’in önüne vardı.
-“Ya Amr! Duydum ki sen Kâ’be’nin karşısında ahd etmişsin ki Kureyş’den bir kişi senden iki şey istese birini yaparmışsın.”Buyurdu.
Amr;
-“Evet öyle söz verdim.” Dedi.
Hazret-i Ali (r.a.);
-“Biliyorsun ben Kureyşdenim. Senden iki şey isteyeceğim. Hiç olmazsa birini kabul et.” Buyurdu.
Hazret-i Ali (r.a.) sözlerine devam etti.
-“Birinci isteğim, Allah’ın birliğine ve Resulu (s.a.v.) nun Hazret-i Muhammed (s.a.v.) olduğunu ikrar ve tasdik etmendir.” Buyurdu.
Amr;
-“Bunu kabul etmiyorum, başka ne istiyorsun?” dedi.
Hazret-i Ali (keremallahu vechehü);
-“İkinci isteğim bu iki kuvveti hallerine bırakıp, Mekke-i Mükerrem’ye gitmendir. Buyurdu.
Amr;
-“Bunu kabul ettim, yalnız Ebû Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ın başlarını keserim.” Dedi.
Hazret-i Ali (r.a.);
-“Ey Ahmak! Benim başımı kesmeden onların başını nasıl kesersin?” Buyurdu.
Amr;
-“Ya Ali! Sen henüz gençsin, dünyanın tadını almamışsın, ben senin başını kesmek istemem.” Dedi.
Ali (r.a.);
-“Ben Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve Resulu (s.a.v.) nun duası ile senin başını kesmek isterim.” Buyurdu.
Hazret-i Ali (r.a.) nın bu sözü üzerine Amr, atından inip Hazret-i Ali (r.a.) ye doğru yürüdü. Hazret-i Ali (r.a.) de atından indi. Birbirlerine hamle ettiler.
Hazret-i Ali (r.a.) bir fırsatını bulup, Amr’ın uyluğunu bir kılıç darbesiyle kopardı. Artık işi bitti, diyerek geriye dönmüş gelirken, Amr, kendi kopmuş bacağını Hazret-i Ali (r.a.) ye fırlattı. Hazret-i Ali (r.a.) hemen geri dönüp Amr’ın başını kesti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) tekbir getirip;
-“Ali’nin Amr bin Abdud ile bir kere karşılaşması, ümmetimin kıyamete kadar olan ibadetinden hayırlıdır.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 6
27 Mart 2009Bore Beşire Mecido İlkbahar mevsimi (Nusaybin)
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 6
Hazret-i Ali (r.a.), Tebük harbinde bulunmayıp Resulullah (s.a.v.) tarafından Ehl-i Beyti muhafazası için Medine’de bırakmıştır. Birçok harplerde Resulullah (Sallallahualeyhi ve selem) Efendimiz, Sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye vermiştir. Yemen savaşında, ordu başkomatanlığı yapmıştır.
Hayber kalesinin fethinde, kalenin kapısını koparıp, kalkan olarak kullanmıştır. Bu savaşta Hazret-i Ali (r.a.) nin gözleri ağrıyordu.
Resulullah (s.a.v.) O’nu çağırtarak gözlerine üfledi ve şifa bulması için Allah-u Teâlâ’ya dua eti. Hazret-i Ali (r.a.) nin gözlerinde bir ağrı sızı kalmadı.
Bu savaşta, Yahudilerin meşhur pehlivanı Merhab;
-“Heyber halkı iyi bilir ki; Ben, gelip çatan harplerin tutuştuğu, kızıştığı zamanlarda tepeden tırnağa kadar silahlanmış, cesaret ve kahramanlığı denenmiş Merhab’ımdır. Ben, kükreyerek geldikleri zaman aslanları bile kah mızrakla, kah kılıçla vurup yere sermişimdir.” Diyerek Müslümanlardan er diledi.
Bunun üzrine Hazret-i Ali (Keremallah-u vechehü);
-“Ben O’yum ki; Anam bana Haydar (Arslan) adını takmıştır! Ben, ormanların heybetli görünüşlü arslanı gibiyimdir. Sizi, geniş ölçüde ve çarçabuk tepeleyici bir er kişiyimdir.” Diye şiir söyleyerek merhab’ın karşısına dikildi. O şiir Merhab’a o gece gördüğü ruyayı hatırlattı.
Ruyasında;
-“Kendisini bir arslanın parçaladığını görmüştü”
Hazret-i Ali (r.a.), Merhab’la karşı karşya geldiğinde, Merhab’ın tepesine öyle bir kılıç indirdi ki, kılıç, Merhab’ın siperlendiği kalkanını ve demirden miğferini kesti. Başını ikiye ayırdı. Merhab’ın başına inen kılıncın çıkardığı ses o kadar fazla idi ki,
Hayber karargahında bulunan Ümm-i Seleme (r.anha);
-“Merhab’ın dişlerine kadar inen kılcın sesini ben de işittim.” Demiştir.
Hazret-i Ali (r.a.), o gün Yahudilerin en namlı kişilerden sekizini öldürmüştür.
Hazret-i Ali (r.a.) şecaat ve kahramanlığı ile tanınmasına rağmen, düşmanlarıyla döğüşürken onlara acır ve haddı tecavüz etmezdi. Çok cesurdu her yaptığı iş, insanlığın iyiliğini düşünerek yapardı. Savaşlarda düşmanlarının ölümüne bile acırdı. Çok şefkatlı ve merhametliydi.
Bir harpta düşmanını altına almış, kılıcı ile boğazlamak üzereydi. O anda düşmanı, var gücü ile Hazret-i Ali (r.a.) Mübarek yüzlerine tükürdü. Bunun üzerine öldürmekten vazgeçti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 7
27 Mart 2009Girnavas civarı (Nusaybin)
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 7
Hazret-i Ali (r.a.);
-“Biraz önce seni, Allah için öldürecektim. Yüzüme tükürünce, kendi nefsim için öldüreceğimden korktum. Nefsimin isteğine uymamak için vazgeçtim.” Dedi.
Bu dinin emirlerindeki büyüklüğünü anlayan müşrik hemen Müslüman oldu.
Hazret-i Ali (r.a.), servet sahibi değildi. Buna rağmen çok cömert, çok kerimdi. Son derece mütevazi, alçak gönüllü idi.
Hakkında birkaç ayet-i kerime nazıl olmuş; kerem, cömertlik, adalet, merhamet ve diğer yüksek faziletleri öğülmüştür. Pek çok hadis-i şeriflerde methedilmişir. Ehl-i Sünnet’in gözbebeği, kerametler hazinesi ve evliyanın reisidir.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Aliyyü’l-Mürteza (r.a.) yı pek çok severdi. Sevgili kerimesi (kızı) Hazret-i Fatima (r.anha) yı, O’nunla evlendirmişti.
Bu, Hazret-i Ali (r.a.) hakkındaki iltifat-ı Nebevenin en yüksek bir nişanesiydi. Bir gün Eshab-i Kiram (r.anhum) dan bir zümre gazâ için yola çıkmışlardı. Hazret-i Ali (r.a.) da bunların arasında bulunuyordu.
Resuı-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Ya Rabbi! Ali’yi bana tekrar göstermedikçe beni öldürme!” dite dua buyurdu.
Bir hadis-i Şerif’te de Aliyyü’l Mürteza (r.a.) hitaben;
-“Seni ancak mü’min olan sever, sana ancak münafık olan buğzeder.” Buyurmuştur.
Resulullah (s.a.v.) vedâ haccından dönerken “Gadir-Hum” denilen yerde namaz kıldıktan sonra Eshab-i Kiram (r.anhum) a dönerek;
-“Ben mü’minlere nefslerinden daha sevgili, yakın değil miyim?” buyurudlar.
Eshab-i Kiram (r.anhum) tasdik ederek;
-“Evet Ya Resulullah! Öylesin.” Dediler.
Sonra Hazret-i Ali (r.a.) nin elinden tutup;
-“Ben kimin efendisi isem, Ali de, onun efendisidir.” Buyurdular.
Mübarek sözlerine devamla;
-“Ya Rabbi! O’na düşmanlık edene düşmanlık et. Onu seveni sev. Onu aşağı tutanı zelil et. Ona yardım edene yardımcı ol. Nerede olursa olsun hakkı, doğruyu ona bildir.” Buyurdular.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 8
28 Mart 2009Girnavas mevki-i (Nusaybin)
Hazret-i Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu)- 8
Uhud harbinde Eshab-i Kiram (r.anhum) dan bir çok kişi şehid düşmüştü. Bu şerefe nail olamdığından dolayı me’yüs (üzüntülü) görünen Hazret-i Ali (r.a.) ye hitaben;
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Ya Ali! Şehadet senin arkandadır. Bunlar, kan ile boyandığı zaman nasıl sabır edecektin?” buyurarak mübarek elleriyle onun başını, sakalını okşamıştı.
Hazret-i Ali (Keremallah-u Vechehü) de;
-“Ya Resulullah (s.a.v.), şu buyurduğun hal benim hakkımda tahakkuk edince o, sabredilecek şeylerden delil, beşâret ve keramet sayılacak şeylerden almış olur.” Diye cevab vermiştir.
Hazret-i Ali (r.a.) Irak’a giderken, Abdullah bin Selâm (r.a.) O’nun ziyaretine gelmiş;
-“Ya Ali! Irak’a gitme, korkarım ki, orada vucuduna bir kılıç ağzı isabet eder.” Demiş.
Hazret-i Ali (r.a.) den;
-“Evet! Allah’a yemin ederim ki, bunu bana Resulullah (s.a.v.) haber vermiştir.” Diye mukabelede bulunmuştu.
Ebü’l Esved (r.a.) diyor ki;
-“Ben, o gündeki gibi böyle nefsine bir kötülük geleceğini haber veren bir muharib görmedim.”
Hazret-i Ali (Keremallahu vechehü) vahy kâtiplerindendi. Peygamber (s.a.v.) in mektublarını yazardı. Hudeybiye anlaşasını da o yazmıştı.
Resulullah (s.a.v.) Eshab-i Kiram (r.anhum) arasında iki defa kardeşlık akd edilmesini buyurdukları halde, hiç birinde Hazret-i Ali (r.a.) ile, bir başkası arasında akd buyurmayınca,
Hazret-i Ali (r.a.) nin;
-“Beni unuttunuz mu?” sualına
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Sen, dünyada ve ahrette benim kardeşimsin.” Buyurdu.
Hazret-i Ali (r.a.), alicenabtı (cömertti), doğru söylerdi. İlmin menbaı, kaynağı sayılırdı. Dindarları, müttekileri severdi, fakirlere yardım ederdi.
Hazret-i Fatima (r.anha) ile evlenmiş ve Peygamber (s.a.v.) efendimiz’e damat olmuştur. Hazret-i Fatima (r.anha) dan Hasan, Hüseyin ve Ümmü Gülsüm (r.a.) isimlerinde üç evladı olmuştur.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Aliyyül Mürteza (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu