‘İbrahim aleyhis selam’ olarak etiketlenmiş yazılar

Aşura günü fazileti

14 Temmuz 2008

dsc08859-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

İbni Abbas (r.a.) dan rivayet edilmiştir.

Der ki;

-“Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) Medine’ye geldikleri vakit Aşura günü Yahudilerin oruç tutmakta olduklarını gördü. Bunun sebebini sorunca,

Yahudiler şöyle dediler;

-“Allah (c.c.) Musa Aleyhis selam) ı ve İsrail oğullarını Fir’avunın şerrinden kurtardı. Biz ona hürmetten oruç tutuyoruz.”

Bunun üzerine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem):

-“Biz Musa (Aleyhis selam) a sizden daha layıkız.” Buyurdu. Ve o gün oruç tutulmasını emretti.

Aşurenin fazileti hakkında, bir çok haberler varid olmuştur:

Adem (aleyhis selam) ın tevbesi o gün kabul olundu. Adem (aleyhis selam) Aşure günü yarartıldı. Cennete o gün girdi. Arş, kürsi, gökler, yer, güneş, ay, yıldızlar ve cennet Aşure günü yaratıldı.

İbrahim (Aleyhis selam) o gün doğdu. Ateşten o gün kurtuldu. Musa (aleyhis selam) ın ve beraberindekilerin kurtulduğu ve Fir’avnın ve beraberindekilerin boğulduğu gün de aşure günüdür.

Aşure günü, İdris (aleyhis selam) yüksek makama çıkarıldı. O gün Nuh (Aleyhis selam) ın gemisi Cudi dağının üzerine karar kıldı.

Yer yüzüne ilk yağmur Aşure günü yağdı. Aşure günün orucu Ramazandan önce farz kılınmıştı. Sonra bunun farziyeti Ramazan orucu ile kaldırıldı.

Resulullah (a.s.v.) hicretten önce Aşure günü oruç tutardı.

Medineye geldiklerinde onu talep etmekte ısrar etti. Hatta ömürlerinin son günlerinde şöyle buyurdular;

-”Eğer gelecek seneye kadar yaşarsam, Aşure günlerinin dokuzuncu ve onuncu günlerini oruç tutacağım.”

Resulüllah (a.s.v.) o sene Aşureye kavuşmadan ahirette intikal buyurdular.

Resulüllah (a.s.v.) onuncu gününden başkasını oruçlu geçirmezlerdi. Fakat dokuzuncu, onuncu ve onbirinci günlerinde oruç tutulmasını teşvik buyururlardı.

-”Siz aşure gününen bir gün önce ve bir gün sonra olarak oruç tutun. Yahudilere muhalefet edin.”

Bil ki;
Resulüllah (a.s.v.) ın torunu Hz. Hüseyin (r.a.) Aşure günü uğradığı musibet, onun Allah (c.c.) katında derecesinin yüksek olduğuna ve onu pak olan ehl-i beytin makamlarına ilhak ettiğne delalet eden bir şehidliktir.

O gün kim haz. Hüseyin (r.a.) ın maruz kaldığı musibeti hatırlarsa, Allah (c.c.) ın emrine uyarak “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Demesi gerekir. Rafizilerin, Şiilerin ve delalet ehlinden başkalarının yapmış olduğu şeylerle asla meşgül olmamalı. Ağlamak, sızlamak ve hüzünlenmek suretiyle matem tutmamalıdır. Zira bunlar Mü’minlerin ahlakından değildir.

Eğer Müslumanlıkta, ağlamak sızlamak, yas tutmak hüzünlenmek olsaydı, Hazreti Hüseyin (r.a.) ın dedesi (Kainatın efendisi Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve selem) ın vefatı günü buna daha layıktı. Allah Teala (c.c.) tek başına bize kafidir. O ne güzel vekildir.

Mükaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Şahadet mertebesine kavuşan Hazreti Hüseyin (r.a.) ın yüzü suyu hürmetine Afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu