‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc02163-fuadyusufoglu-girenevas-2.JPG

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

İbni Abbas (r.a.) Rivayet edilir:

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor:

-“Hiçbir gün yoktur ki, o günlerde yaptığım ameller bugünlerde (Zilhacce’nın ilk on günü) yaptığım ameller kadar bana sevimli olsun.”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Allah (c.c.) yolunda (yapılan) cihad da mı?”

Resulüllah (s.a.v.) buyurdu:

-“Evet, Allah (c.c.) yolunda (yapılan) cihad da. Ancak Allah (c.c.) yolunda malı ve canı ile cihada ve geri dönmeyen (şehid) hariç.”

Cabir bin Abdullah (r.a.) dan rivayet edilmiştir.

Resulüllah (s.a.v.) buyuruyorlar ki,

-“Allah (c.c.) indinde, Zilhacce’nin ilk on gününden daha sevimli ve daha faziletli hiçbir gün yoktur.”

Soruldu:

-“Allah (c.c.) yolunda onlar gibi olanlarda mı?”

Resulüllah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Evet, ancak Allah (c.c.) yolunda (cihad ederek) kendini ve atını mahveden kişi hariç.”

Hz. Aişe (Radiyallahu anha) der ki;

-“Bir genç vardı ki, söze kulak verirdi. Bu genç ZİLHACCE AYI GİRDİĞİ ZAMAN ORUÇ TUTARDI. Bunun halı Resulüllah (a.s.v.) a ulaşınca,

Resulüllah (a.s.v.) onu çağırarak:

-“Bu günlerde seni oruç tutmağa sevk eden şey nedir?” buyurdu.

Çocuk şöyle cevab verdi:

-“Annam babam sana feda olsun Ey Allah (c.c.) ın Resulü. Onlar e’şar günleri, hac günleridir. Ümit edilir ki, Allah (c.c.) onların dualarına beni de katar.”

Resulüllah (a.s.v.) buyurdular:

-“Senin oruç tuttuğun her gün için Allah (c.c.) yolunda yüz köle (azad etmiş) kadar, yüz deve ve yüz at vermiş kadar sevab vardır. Terviye (arifeden bir gün önce) günü geldiği zaman , o günde senin için Allah (c.c.) yolunda bin köle (azad etmiş) bin deve ve bin at vermiş kadar sevab vardır. Arife günü geldiği zaman da senin için, Allah (c.c.) yolunda ikibin köle (azad etmiş) iki bindeve ve iki bin at vermiş kadar sevab yazılır.

Resulüllah (s.a.v.) buyuruyorlar ki:

-“Arefe günü oruç tutmak iki sene (oruç tutmağa) muaddildir. Aşure günü oruç tutmak ise bir sene (oruç tutmağa ) eşittir.

Müfessirler:

-“Musa ile otuz gece (bize münacatta bulunması için) sözleştik, ve ona bir on (gece) daha kattık.” Mealındeki ayet hakkında derler ki;

-“Ona bir on (gece) kattık” tan murad zilhicce’nın ilk on günüdür.

İbni Mes’ud (r.a.) şöyle der:

-“Allah(c.c.) günlerden dört gün, Aylardan dört ay, Kadınlardan da dört kadın seçti.

-“Dört kişi cennete ilk gireceklerden olacak. Dört kişi de cennet müştak olacaktır.

-“Günlerden birincisi Cum’a günüdür….
Devam edecek….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hacilerin Arafat’ ta yaptığı dualar hürmetine; Günahlarımızı Afv eylesin.AMİN……

Fuad Yusufoğlu

dsc02175-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Şelalesi (Uzaktan) Nusaybin

İbni Mes’ud (r.a.) şöyle der:

-“Allah(c.c.) günlerden Dört gün, Aylardan Dört ay, Kadınlardan da
dört kadın seçti.

-“Dört kişi cennete ilk gireceklerden olacak. Dört kişi de cennet müştak olacaktır.

-“Dört günlerden birincisi Cum’a günüdür…

Cuma günü öyle bir an vardır ki, o anı kim rast getirirp Allah (c.c.) a dünya ve ahiret işi için istekte bulunursa Allah (c.c.) dileğini verir.”

Dört günden ikincisi, Arife günüdür. Arefe günü geldiğinde Allah(c.c.) meleklere iftiharla şöyle der:-“Ey meleklerim, benim kullarıma bakın. Onlar toz toprak içine geldiler. Mallarını sadaka olarak infak ettiler. Vucutlarını yordular. Ben onları bağışladığıma sizi şahid tutarım.”

Dört günlerin üçüncüsü Kurban bayramın birinci günüdür. Kurban bayramın birinci günü geldiği ve kul kurnbanını kestiği zaman, kestiği kurbandan ilk damlayan kan damlası kulun işlediği her günaha kefaret olur.”

Dört günlerden dördüncüsü , Ramazan bayramının birinci günüdür.

Ramazan ayında oruç tutup, bayramlarına çıktıkları zaman Allah-u Teala (c.c.) meleklerine şöyle buyurur:

-“Muhakkak her işçi ücretini ister. Kullarım aylarınıoruçla geçirdiler. Bayramlarına çıktılar mükafatlarını istiyorlar. Sizi şahid kılarım ki, ben şübhesiz onları bağışladım. Sonra bir munâdi şöyle nida eder:

“Ey Muhammed ümmeti, dönünüz Sizin kötü amelleriniz iyi amellere çevrildi.”

-“Allah (c.c.) seçtiği dört aylar ise şunlardır:
Receb,
Zilka’de,
Zilhacce,
Muharram.”

-“Seçkin kadınlara gelince onlar şunlardır:

İmran kızı Meryem (radiyallahu anha)

Allah (c.c.) ve Resul (a.s.v.) üne bütün kadınlardan önce iman eden, Huveylidin kızı Hatice (Radiyallahu anha),

Fir’avunun karısı, Müzhim kızı Asiye (radiyallahu anha),

Cennet kadınların hanım efendisi olan Muhammed (a.s.v.) ın kızı Fatima.(r.a.)”

-“Cennete gireceklerin önünde gelenlerin ise, Her kavmın bir önde geleni vardır. Arap kavminin İlk önde geleni Efendimiz, Muhmmed (Aleyhis selam)dır.”

Acemlerin önde geleni; Selman (r.a.),
Rumların öne geleni Sühayb (r.a.),
Habeşlilerin öne geleni de Bilal (r.a.) dır.”

Kendilerine cennet Müştak olan dört kişi ise şunlardır:
Ebu talib’ın oğlu Ali (r.a.),
Selman-i Farisi (r.a.)
Ammar bin Yasır (r.a.)
Mikdad bin Esved (r.a.)

Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor:

-“Kim TERVİYE günü (arife’den bir gün önceki gün) oruç tutarsa, Allah (c.c.) ona Eyyüb (Aleyhis selam) ın belalara sabrı için verdiği sevabı verir.
-“Kim ki, Arife günü oruç tutarsa , Allah (c.c.) ona İsa (Aleyhis selam) a verdiği sevab gibi sevab verir.”

Resulüllah (a.s.v.) rivayet edilmiştir:

Buyurdular ki:

-“Arife günü olduğu zaman Allah (c.c.) rahmetini saçar. O günden başka bir gün yoktur ki, Allah (c.c.) o günde daha çok kimseyi Cehennem ateşinden azad etsin.
-“Kim arife günü Allah (c.c.) tan dünya ve ahiret ihtiyaclarından bir şey isterse Allah (c.c.) ona verir. Arife gününe tutulan oruç, geçmiş ve gelecek sene içinde işlenen günahlara kefarettir.”

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hacilerin Arafat’ ta yaptığı dualar hürmetine; Günahlarımızı Afv eylesin. AMİN……

Fuad Yusufoğlu

Fakr ve zühd

14 Temmuz 2008

dsc02199-fuadyusufoglu.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Din yolunun esasi, müslümanlık unvanında söylediğimiz gibi dört asıl üzeredir:

Nefs,
Allah-u Teala (c.c.):
Dünya:
Ahiret:

Bu dört şeyin ikisinden kaçılarak diğer ikisi aranır. Nefisten yüz çevirerek Allah-u Tela (c.c.), dünyadan yüz çevirerek de ahiret aranır.

Sabır, korku ve tövbe hepsi bunun makamlarıdır.

Dünya sevgisi helake götürücüdür. Bundan kurtulmanın ilacinı anlatmıştık.

Dünyayı sevmemek, dünyadan kesilmek ise münciyet kısmındadır.

Şimdi bunu anlatacağız.

Bu da fakr ve zühd den ibarettir. O halde önce faziletini ve hakikatini anlatalım.

Fakrın ve zühdün hakikati:

Fakir;

Kendisine lazım olan şey, yanında ve elinde olmayana denir. İnsanın en önce kendi varlığına ihtiyacı vardır. Sonra devamlılığına, sonra gıdasına, malına ve daha bir çok şeylere ihtiyacı vardır.

Halbuki bunlardan hiç biri onun elinde değildir. O bütün bunlara muhtaçtır.

Gani (Zengin):

Başkasına ihtiyacı olmayandır. Bu da Allah-u Teala (c.c.) dan başkası değildir. O’n dan başka insan, cin. Melek, şeytan ve yaratılanların hepsinin varlığı ve varlıkta durması kendilerinden değildir. O halde aslında hepsi fakirdir.

Bunun için Allah-u Teâla(c.c.):

-“İhtiyaçsız olan Allah’tır, siz hepiniz fakirsınız.” Buyurdu. Muhammed Sure’si Ayet 38.

İsa (Aleyhis selam) fakiri böyle tarıf eyledi ve:

-“Ben amellerimin rehiniyim. Amellerimin, işlerimin anahtarı başkasının elindedir. Bende daha fakir olan kim vardır.” Buyurdu.

Biz mal para bakımından fakiri anlatacağız. İnsanın muhtaç olduğu binlerce şeyden dolayı fakir adedildiklerinden biri olan malı beyan edeceğiz.

O halde, insanın elinde mal bulunmamasına, ya istiyerek ondan el çekmesi, yahut elde edilmemesi sebebiyledir. Elini çekmişse, Zühd denir. Elde edemiyorsa, fakir denir.

Fakirin üç halı vardır:

Birincisi;

Malı olmaması fakat elinden geldiği kadar istemesidir. Buna Haris fakir denir.

İkincisi:

Ne ister, ne de verilince red eder. Verilirse alır, vermezlerse kanaat eder. Buna kanaat sahibi fakir denir.

Üçüncüsü:

İstemez ve verirlerse de almaz. Almayı kötü görür. Buna zahid derler.

Biz önce fakirin, sonra zühdün faziletini bildireceğiz. Çünkü insan mala haris olsa da, malın bulunmaması da bir fazilettir.
Devam edecek……

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünyaya Haris olmayan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc02203-fuadyusufoglu.JPG

Aşke keşe’den Girnavas tepesi (Nusaybin)

 

Kanaatkar Fakirin Fazileti:

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki:

-“İslam dini üzerinde olana ve kendine yetecek dünyalık verilen ve buna kanaat edene müjdeler olsun.”

Yine buyurdu (a.s.v.):

-“Ey Fakirler, kalbinizin derinliklerinden fakirliğe razı olunuz. Fakir sevabına ancak böyle kavuşursunuz. Yoksa kavuşamazsınız.”

Bu haris olan fakire sevab olmadığını göstermektedir. Fakat onun da sevaba kavuşacağı hakkında gayet açık hadis-i Şerif’ler vardır.

Yine buyurdu (a.s.v.):

-“Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennettin anahtarı da sabırlı fakirleri sevmektir. Çünkü onlar kiyamet günü celis-i ilahidirler.

Allah-u Teala (c.c.) İsmail (Aleyhis selam) a vahiy gönderdi:

-“Beni kalbi kırık olanların yanında ara.”

Ebu’d Derda (radiyallahu anh) buyuruyor:

-“Dünyalığı artınca sevinenler ve her gün eksilmekte olan ömrüne üzülmeyenler içerisinde aklı noksan olmayan yoktur. Sübhannallah Aman Ya Rabbi, gittikçe artan ve fakat ömrü eksilen dünyada ne hayır vardır.

Bir kimse Amir İbn Abd-i kays (r.a.) a uğradı: ekmekle marul yiyiyordu.

Adam:

-“Ey Amir, bu dünyada bu kadara kanaat mı eyledin?” dedi.

Amir ibn Abd-i kays (r.a.):

-“Evet.” Dedi.

Adam cevabında:

-“Bundan daha az ve aşağısına kanaat eden bir kimse tanıyorum.” Dedi.

Bir gün Ebu Zer (radiyallah-u anh) oturmuş, insanlarla konuşuyordu. Hanımı geldi ve

-“Sen burada oturuyorsun. Allah (c.c.) için söyliyorum ki, evde yiyecek bir şey yoktur.” Dedi:

Ebu Zer (radiyallah-u anh):

-“Ey Hanım Önümüzde çetin bir geçit vardır. Yükü hafiflerden başkası oradan geçemez.” Dedi.

Hanımı memnun oldu ve geri döndü.

Devam edecek…

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kanaat sahıbı olan kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc02279-fuadyusufoglu-sahin-tepesi.JPG

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin…

Sabreden fakir mi, şükreden zengin mi daha üstündür? Diye ihtilaf etmişlerdir.

Doğrusu, sabreden fakir, şükreden zenginden üstündür. Bütün bu hadis-i şerifler bunu gösteriyor.

Fakat işin iç yüzünü öğrenmek istersen, şöyle bilmelisin ki, Allah-u Teala (c.c.) nın zikrine ve muhabbetine engel teşkil eden her şey aşağı ve kötüdür. Bazı kimseye fakirlik, bazısına da zenginlik engel olur.

Burada en güzel yol, kendine yetecek kadar malı bulunmak, bulunmamaktan iyi olan yoldur. Çünkü bu kadarı dünyadan sayılmaz. Ahiret azığıdır.

Bunun için Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor:

-“Ya Rabbi Muhammede’in, ali’nın rızkını kendine yetecek kadar eyle.”

Haber de geldi ki, fakirler şikayet eylediler. Ve içlerinden birini Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) a gönderip:

-“Zenginler dünya ve ahiret iyiliğini aldılar. Sadaka ve zekat veriyorlar. Hacca ve gazaya gidiyorlar. Biz bunların birini yapamiyoruz.”dediler.

Resulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) gelen haberciği okşadı ve:

-“Sana ve seni buraya gönderenlere iyilikler, rahmetler olsun. Sen, benim sevdiğim insanların yanından geliyorsun. Onlara de ki; Allah (c.c.) için fakirliğe sabredende, hiçbir zenginde bulunmayan üç haslet bulunur:

-“Birincisi:

Cennette öyle köşkler olur ki, Cennettekiler o köşkü dünyadakilerin gökteki yıldızı görmesi gibi görürler. O köşk, ya fakir bir peygamberin, ya fakir bir şehidin, veya fakir bir mu’minindir.”

-“İkincisi:

Zenginden beş yüz sene önce cennete girer.”

-“Üçüncüsü:

Fakir bir defa: -“Subhanallah-i velhamdulillah-ı ve la ilahe ilah-u vallah-u ekber.” Derse, zengin de bunu söylese ve bunun yanında onbin gümüş sadaka verse onun derecesine kavuşamaz.”

Bunun üzerine fakirler:

-“Razı olduk .” dediler.

Resulüllah (a.s.v.) Böyle buyurmasının sebebi şudur ki,

Zikir bir tohumdur. Dünya düşüncesinden kurtulmuş, üzüntü ve kırık bir kalb bulunca ona büyük te’sir eder. Dünyalığa sevinen zengin kalbinde zikir, sert taş üstünde akan su gibidir.

Demek ki, her birinin derecesi, kalblerinin Allah-u Teala (c.c.) ya yakınlığı, zikirle meşguliyetleri ve muhabbetleri miktarıncadır.

Ebu Süleyman-ı daranı (r.a.) buyuruyor ki:

-“Bir şey isteyip elde edemediği zaman, fakirin ağzından çıkan soğuk bir ah, zenginin bir senelik ibadetinden faziletlidir.”

Bişr-i Hafi (r.a) ye bir kimse:

-“Bana dua buyurun. Çoluk çocuğum çok, elimde ise bir şey yoktur.” Dedi.

Bişr-i Hafi (r.a.) buyurdu ki;

-“Evdekiler sana, ekmek yoktur, un yoktur dedikleri ve sen de bunları elde edemdiğin ve canın yandığı zamanda, sen bana dua eyle. Çünkü, o zamandaki duan, benim duamdan üstündür.”

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sabr eden fakirlerin duaları hürmetine Afv eylesin. AMİN………

Fuad Yusufoğlu

dsc06095-fuadyusufoglu-kasyane-navale.JPG

Kasyane Navale sipi (Nusaybin)

Fakirliğin dereceleri çok çeşitlidir.

Bişr-i Haf-i (r.a.) Buyuruyor ki;

-“Fakirler üç derecedir.”

-“Birincisi: -“İstemezler, verilirse almazlar, böyle fakirler meleklerle beraber illiyyinde bulunurlar.”

-“İkincisi: -”İstemezler, fakat verirlerse alırlar. Bunlar mukarrabalarla Cennet-i Firdevs’te olurlar.”

Üçüncüsü: -“Zaruret olunca isterler, bunlar eshab-i yemindendirler.”

İbrahim-i Edhem (r.a.) Şakik El Belhi (r.a.) ye

-“Şehrinizdeki fakirleri nasıl bıraktın?” diye sorunca

Şakik-i Belh-i (r.a.):

-“En iyi halde bıraktım. Bulurlarsa yerler, bulamazlarsa sabrederler.” Dedi.

İbrahim-i Edhem (r.a.):
,
-“Ben de Belh köpeklerini aynı halde bıraktım.” Dedi.

Şakik-i  Belh-i (r.a.):

-“Sizin Fakirleriniz nasıldırlar?” deyince,

İbrahim-i Edhem (r.a.):

-“Bulmazlarsa Hamd ederler, bulurlarsa başkalarına verirler.” Dedi.

Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Hakikat budur.” Deyip, İbrahim bin Edhem (r.a.) in başından öptü.”

Bir kimse, Ebul Hasan Nuri (r.a.) yi elini açmış dilenirken gördü: Kendi kendine hayret etti. Gördüğünü Cüneyt El Bağdadı (r.a.) ya anlatı.

Cüneyd El Bğdadi (r.a.) buyurdu ki;

-“Zanetme ki insanlardan bir şey istemek için elini açmıştır. Belki insanlar için Allah-u Teâla (c.c.) den sevab ve iyilik için elini açmıştır. Onun bu haraketi ona zarar vermez.”

Sonra:

-“Bir terazi getir.”Dedi.

Terazıyı getirdim. Yüz dirhem gümüş tartı, ayrıca bir avuç gümüş daha ilave eti

Ve:

-“Bunu Nuri (r.a.) ye götür.” Buyurdu.

Ne için tartığına şaştım. Nuri (r.a.) ye götürdüm. Terazı istedi, yüz dirhem tartı,

-“Bunu ona ver.” Deyip fazlasını aldı. Ve:

-“Cüneyd (r.a.) hakim bir insandır. İpin her iki ucunu korumak istiyor.” Dedi.

-“Buna daha da şaştım.” Dedim. Cüneyd (r.a.) e götürdüm. Ve gördüklerimi anlattım.

Cüneyd El Bağdadi (r.a.) buyurdu ki:

-“Allah! Allah! kendisi için olanı aldı, bizim için olanı geri gönderdi.”

Ben:

-“Bu nasıl oldu?” dedim.

Cüneyd El Bağdad-i (r.a.) buyurdu ki;

-“O Yüz dirhem ahiret sevabı için idi. Fazlası da Allah (c.c.) rızası için idi. Allah (c.c.) için olanı kabul etti. Kendim için olanı geri gönderdi.”
O Zamanın fakirleri böyle idi.

Elbette kalbleri o kadar saf idi ki, dilleri konuşmadan birbirlerinin kalbinden geçenleri anlarlardı. Böyle olmayan kimse, hiç olmazsa böyle olmayı istesin. Bunu da yapamazsa bari doğruluğunu kabul etsin.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kanaat sahıbı olan Fakirlerin Yüzü suyu hürmetine Afv eylesin.AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc06110-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Buzu olan, sıcak havada susayınca, suyu onunla soğutup içmeyi çok sever. Bir kimse gelir ve altuna karşılık bu buzu almak ister. Altunun sevgisi soğuk su isteğini giderir.

Der ki;

-“Bu gün ılık su içeyim ve sabredeyim. Bu altunu ise hayatım boyunca yanımda kalır. Bunun yanımda kalması, eriyip su olan ve en çok yanımda bir gece kalan buzdan daha iyidir.

Altunu isteyip buzu istememesi, daha kıymetliyi istemek olup buna
zühd denir.

AÇIKLAMA;

Büyükler buyurmuşlardır;

-”Zühd” arapça harfleriyle ‘zeyn’- ‘h’-'d’ üç harften oluşmüştur.”

‘Zeyn’ yanı “z”=  (Terk-üz ziyneti) Ziynetin terki,”

‘h’= (Terkül Heva-i) Heva’nın terki,

‘d’ = (Terk-üd dünya) dünyanın terki, anlamına gelir.

Diğer bir rivayete göre;

-”‘zeyn yanı “z”= (Zade lil Mi’adi)= Ahiret (Kıyamet) için hazırlık yapmak

‘h’=(Hidayet-ül li din’ni) Dinde hidayet,

‘d’=( Devamün â’l a taâti) Salih amellerin devamlılığı anlamına gelir.)

Arifin dünyadaki halı de böyledir. Dünyanın geçici olduğunu, devamlı geçmekte olduğunu ve ölüm zamanının gelmekte olduğunu görür.

Ahiret ise, saf ve devamlı görüp ancak dünyayı terk etmekle ona kavuşacağını, onu elde edeceğini bilir.

Onun gözünde dünya aşağı görünür ve daha kiymetli olan ahirete kavuşmak için ondan el çeker. Bu hale zühd denir.

Bir şartla ki;

Bu zühd dünyada mübah olan şey’lerde olur. Haramlardan kaçmak zaten farzdır. Bu zühd varlıklı kimse için olmalıdır. Dünyalığı olmayan zühde kavuşamaz, ancak verilen bir şeyi almamakla kavuşabilir. Bu ise tecrübe etmeyince anlaşılamaz.

Çünkü;
Dünyalık elde edilince nefis bir başka şekil alabilir, ve eski halından dönebilir.

Diğer bir şart da, malı saklamayıp vermek, mevki ve makamı terk etmektir. Çünkü mutlak zahid, bütün dünya lezzetlerinden geçmiş, ahiret lezzeti isteyen kimsedir. Bu bir alışveriştir. Fakat bunda çok kar vardır.

Nitekim:

Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor ki;

-“Allah cennete karşılık mü’minlerden beden ve mal alır.” Ve yine buyurdu: -“Bu alışveriş size mubarek olsun. Sevininiz ki, bunda çok kazançlısınız.”Tevbe suresi Ayet 111

Bir kimse Abdullah İbn Mubarek (r.a.) e:

-“Ya zahid.”Dedi.

Abdullah İbn Mubarek (r.a.) buyurdu ki:

-“Zahid Ömer ibn Abdulaziz (r.a.) dır. Çünkü dünya malı onun elindedir. Bununla beraber zühd üzeredir. Benim zaten bir şey’im yoktur. Bana zahid demek nasıl doğru olabilir?

İbni Ebi Leyli, İbn Şebreme’ye:

-“Şu Ebu hanifeyi görür müsün? Bu dokamacı oğlu neye fevte versek tersini söyliyor.”

İbni şebreme (r.a.):

-“Bilmiyorum ki, dokumacı oğlu mudur, yoksa başka bir şey midir? Şu kadar biliyorum ki; Dünya yüzünü ona döndü, o ise ondan kaçıyor. Dünya yüzünü bizden çevirdi, biz ise onu arıyoruz.”Dedi.

Buzu altuna satmak her akıllının anlayabileceği kıymetli bir sermaye teşkil eder. Ahirete göre dünya altunun yanındaki buzdan daha aşağıdır. Fakat insanlar üç sebeble bunu görmüyorlar.

Birincisi: İman zayıflığı.

İkincisi: Bulundukları hale, şehvet ve arzularına esir olmaları.

Üçüncüsü:Tehir etmek ve sonra yaparım demeleridir.

Buna da sebep; bulunduğu halde şehvet ve arzularına esir olması, bunlardan kurtulamaması ve va’d edilen için elindekini vermeyi unutmasıdır.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri BUZU Alltunla değiştirip, bu geçici dünya sevgisine kanmayan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Zühd’ün fazileti

14 Temmuz 2008

dsc08860-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Dünyanın kötülüğü, alçaklığı hakkındeki söylediklerimiz buna delildir. Fakat dünya sevgisi helake, düşmanlığı ise saadete götürür. Şimdi Dünyayı sevmemek hakkında bildirilen haberleri anlatalım.

Zühdün en muazzam övülüşü, Kur’an-i kerimde ilim sahiplerine izafe edilmesidir.

Karun gayet şaşaalı bir şekilde maiyetiyle sokağa çıktığı zaman herkes,

-“Keşke onun yerinde olsaydık.” Derdi.

-“İlim sahibi olanlar ahiret sevabı bundan iyidir dediler.” Kasas Suresi Ayet 80.

Bunun için demişlerdir ki, dünyada kırk gün zahid olanın kalbine hikmet çeşmesi açılır.

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu:

-“Allah-u Teâla (c.c.) nın seni sevmesini istiyorsan, dünyada zahid ol.”

Haris’e (Radiyallahu anh) Resulullah(a.s.v.) a:

-“Ben hak mü’minim.” Dediği zaman

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem):

-“Bunun alameti nedir?” buyurdu.

Haris’e (r.a.) cevabında:

-“Nefsim öyle zahid’dir ki, altun ve taş bana göre aynıdır. Sanki cennet ve cehenneme bakıyorum.” Dedi.

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem):

-“İyi muhafaze et, lazım olanı buldun.”Buyurdu.

Sonra (a.s.v.):

-“Bu kalbini Allah-u Tela(c.c.) nın nurlandırdığı bir kalbdır.”buyurdu.

-“Allah-u Teala (c.c.) hidayet vermek istediği kimsenin sinesini İslam için ferah ve geniş eyler.” En’am Suresi Ayet 125 Ayeti kerime geldiği zaman:

-“Ya Resulullah (a.s.v.), bu ferahlık ve genişlik nedir? “ dediler.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu ki:

-“Öyle bir nurdur ki, kalbe düşer ve sine onunla ferah ve geniş olur.”
-“Bunun alameti nedir?” dediklerinde:

Resulüllah (a.s.v.):

-“Kalb bu yalancı ve aldatıcı dünyadan kaçar, yüzünü ebedi olan aleme çevirir ve ölmeden evvel ölüm hazırlığı yapar.”Buyurdu.

Resulüllah (a.s.v.) yine buyurdu:

-“Allah-u Teâla (c.c.) dan gerektiği şekilde utanınız.”

-“Utanmıyor muyuz? “dediklerinde.

Resulullah (a.s.v.):

-“Peki, yiyemiyeceğiniz kadar mal niçin toplıyorsunuz? Ve niçin onda oturamıyacağınız binalar yapıyorsunuz?” buyurdu.

Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:

-“Allah-u Teeala (c.c.) nın sizi sevmesini istiyoranız, dünyadan el çekiniz.”

Ömer (Radiyallahu anh) buyurdu ki:

-“Dünyada zühd hem kalp, hem beden rahatlığıdır.”

İbni Mes’ud (r.a.) buyuruyor ki;

-“Zahidin iki rekat namazı, müctehidlerin ömrünün sonuna kadar olan ibadetlerinden faziletlidir.”

Sehli Tüsteri (r.a.) buyuruyor ki;

-“Amelin ihlas’la olması dört şeyden korkmadığın zaman mümkündür. Açlık’tan, çıplaklıktan, fakirlikten ve hakirlikten.”

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri İhlasla ibadet eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc08328-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Girnavas Şelalesi (Nusaybin)

Şibli (r.a.), Süfyan-i Servi (r.a.) nın yanına geldi. Kendisini murakabeye oturmuş, sesiz, haraketsiz bir halde gördü. Vucudunun bir kılı bile kımıldamıyordu.

Şibli (r.a.):

-“Bu güzel murakabeyi kimden öğrendin?” dedi.

Süfyan-i Servi (r.a.):

-“Kediden öğrendim. Onu bir fare deliğinin ağzında, benim bu halimden daha haraketsız avını kollarken gördüm.”dedi.

Amellerden sonra yapılacak muhasebedir. Her gün yatarken, o gün yaptığı işler için nefsi hesaba çekmeli, Sermayeyi kardan ve zarardan ayırmalıdır.

Sermaye farzlardır. Kar da sünnettir ve nafilelerdir. Ziyan ise günahlardır. İnsan ortağına aldanmamak için onunla hesaplaştığı gibi, nefse karşı daha uyanık davranmak lazımdır.

Fakat insanlar, kendilerini hesaba çekmiyorlar. Eğer her gün günah işlediğinde odasına bir taş koysa, kısa zamanda dolardı.

Eğer omuzlarımızdaki katib melekler, her günahı yazmak için ücret isteselerdi, malımızın hepsini vermemiz lazım gelirdi.

Fakat Gaflet ile, çeşitli düşünceler ile bir kaç subhanallah desek, tesbihi alır, sayarız ve yüz kere söyledik deriz de her gün boşuna nice şeyler söyleriz bunları saymayız.

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hesaba çekilmeden önce kendilerini hesaba çeken kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc08821-fuadyusufoglu-girnavas.JPG

Kainata rahmet olarak gönderilen Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) Mekke-i Mükarrama den Medine-i Munavvara ya hicreti bu gece olmuştur.

Hicri yıl başınızı candan kutlar, Allah-u Teâla Hazretleri (c.c.) bizlere, sizlere ve bütün Muslümanlara sağlık sıhhat ve huzurlu günler
getirmesini niyaz ediyorum. AMİN.

Hicri Yılbaşınız kutlu olsun.

<<<Aşure günün fazileti hakkındaki yazı>>>
Sevgilerimle….
Fuad Yusufoğlu